29 Mayıs 2015 Cuma

19 yaşında ama bebek vücuduna sahip

19 yaşındaki Hindistanlı Girija Srinivas, Congenital Agenesis hastalığı sebebiyle bir bebek vücuduna sahip. Fakat Girija'nın hayata tutunmak için çok büyük bir nedeni var!


Girija, congenital agenesis aı verilen fiziksel gelişimi ve hareket yeteneğini etkileyen nadir bir hastalıkla dünyaya geldi.Barcrof Media'ya göre genç kız 76 santim boyunda ve 12 kilo ağırlığında.



Bulunduğu durum onu fiziksel olarak kısıtlasa da, zihinsel kapasitesi etkilenmemiş. Fakat tabi ki bu durum Srinivas'ın rahat bir hayat sürmesi için yeterli değil.



Srinivas fiziksel sorunları dışında sosyal açıdan da sıkıntılar yaşıyor. Diğer insanlardan farklı olduğu için sataşmalara ve dalga geçilmelere maruz kalıyor.



19 yaşındaki bu kızın gerçekleştirmeyi istediği bir hayali var.

Srinivas, ünlü bir sanatçı olmayı umuyor. Resim yapmayı çok seven ve tüm vaktini buna ayıran Srinivas, işini çok ciddiye alıyor ve kariyerine yurt dışında devam etmek istiyor.

İşte Srinivas'ın çalışmaları

 hürriyet.com.tr

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Gören bir daha bakıyor

Hindistan’da yaşayan bu adam omuzlarını tıpkı bir lastik gibi kullanabiliyor.


35 yaşındaki Rammehar Punia'nın dünyada eşi benzeri yok. 2011 yılında Guinnes Rekorlar Kitabı'na giren genç adam omuzlarını göğüs kafesinde birleştirebiliyor.



Bu ilginç özelliğiyle 60 saniye içinde 41 adet CD'yi omuzlarını kullanarak kırabiliyor. Dünyanın gördüğü tek gerçek lastik adam omuzlarını ve kollarını öyle bir şekle sokuyor ki görenler anlamakta zorlanıyor.

Lastik adam bu tuhaf özelliğini korumak için günde 4 saat egzersiz yapıyor. Punia ülkesinin hemen hemen her yerinde hatta İtalya'ya kadar uzanan uluslararası alanda gösteriler düzenliyor.


(hürriyet.com.tr)

Ailenin üçüz mutluluğu kısa sürdü

Gaziantep'te yaşayan Aslan çiftinin 11 ay önce dünyaya gelen tek yumurta üçüzlerinden Şükrü ve Osman'a kısa aralıklarla lösemi teşhisi konuldu. Cafer'de de hastalık belirtileri görüldü. Aile çocuklarına uygun iliğin bulunması için destek bekliyor.


Şehitkamil ilçesinde yaşayan, Sudenaz (8) ve Busenaz (5) adında iki kızı bulunan Mahmut ve Canan Aslan çiftinin geçen yıl Haziran ayında üçüz çocukları dünyaya geldi.

Maddi imkansızlıklar nedeniyle yardımlarla çocuklarına bakabilen aile, dört ay önce üçüzlerden Osman'ın havale geçirmesinin ardından kötü haberi aldı. Yapılan tetkikler sonucu Osman'a lösemi teşhisi konuldu. Üçüzlerden Şükrü'ye de kısa süre sonra aynı teşhis konuldu. Yapılan tetkiklerde Cafer'de de hastalık belirtilerine rastlandı.

Osman ve Şükrü'yü daha iyi tedavi şansı bulabilmeleri umuduyla Ankara'ya götüren inşaat işçisi baba Mahmut Aslan, iki çocuğunun tedavisinin Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde sürdüğünü söyledi.
Aslan, ilk aşamada aile bireylerinden alınan kan örnekleri ile Cafer'in örneklerinin uyumlu olduğunu belirten doktorların onda da lösemi riski olduğunu söyleyince bir kez daha yıkıldıklarını dile getirdi.

Ankara'daki çocuklarının yanına haftada bir gittiğini, çalışamadığı için de maddi sıkıntı yaşadığını ifade eden Aslan, şunları söyledi:  

"İki kızımız vardı. Allah'ın mucizesiyle tek yumurta üçüzü çocuklarımız dünyaya geldi. Hastalık teşhisinden sonra hayatımız alt üst oldu. Maddi imkansızlıklar nedeniyle yaşadığımız buruk mutluluk çok uzun sürmedi. Bu durum kelimelerle anlatılamaz. Tek düşündüğümüz çocukların sağlığına kavuşması olduğu için daha iyi şartlarda tedavi şansı doğar düşüncesiyle Ankara'ya götürdüm. İki çocuğumun tedavisi Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde devam ediyor. Cafer'in de burada düzenli olarak kontrollerini yaptırıyoruz. Tek umudumuz ondan alınacak örneklerle kardeşlerinin kurtulmasıydı ama maalesef onun da değerleri yüksek çıktı. Hastalık belirtileri baş gösterdi. Şimdi günlerimiz ailece üzüntü içinde geçiyor."

Tüm akrabalarından kan örneği alındığını ifade eden Aslan, tek umutlarının uygun örneğin bulunması olduğunu kaydetti.

Anne Canan Aslan da "Yavrularımdan ikisi aylar oldu Ankara'dalar. Çok özlüyorum, katlanamıyorum. Çocuklarımı yanımda istiyorum. Bir yandan da yanımda olan Cafer'in de durumu içimi parçalıyor. Onların sağlığına kavuşması için dua ediyorum. Uygun iliğin bulunması için yardım eli bekliyoruz."

(hürriyet.com.tr)

26 Mayıs 2015 Salı

Kate Middleton'a şok!

İkinci kez anne olma mutluluğunu yaşayan Cambridge Düşesi Kate Middeton'a şok haber...


Life& Style dergisinin 1 Haziran'da piyasaya çıkacak olan sayısında yer alan iddiaya göre Kraliçe İkinci Elizabeth; torununun karısı olan Middleton'ın bir an önce işinin başına dönmesini ve Kraliyet etkinliklerine katılmasını istiyor.


iddialara göre Kraliçe İkinci Elizabeth, 2 Mayıs'ta Prenses Charlotte Elizabeth Diana adı verilen kızını dünyaya getiren Middleton'ı; doğum iznini erken bitirip işlerinin başına dönmesi için zorluyor.


Kate Middleton doğum yaptıktan sonra oğlu Prens George ve kızı Prenses Charlotte'u da alıp Amner Hall'a çekildi.

Ancak Kraliçe İkinci Elizabeth gelecekte büyük bir olasılıkla kendi yerini alacak olan Kate Middleton'ın ilk doğumunda olduğu gibi 39 gün izin yaphasını istemiyor.





23 Mayıs 2015 Cumartesi

Uyurken vücudumuzdaki değişimler neler? Uyku hakkında her şey!

Uyku şüphesiz en rahat olduğumuz an. Sorular eşliğinde neden uyuruz? doğal uyku nasıl olur? sorularına cevap arıyoruz.

Basit şekilde tüm memelilerde, kuşlarda ve balıklarda doğal dinlenme biçimi olarak tanımlanan uyku yaşamın ayrılmaz bir parçası. Bilimin uzun yıllar pek de üzerinde durmadığı uyku hakkında son zamanlarda bazı araştırmalar yapılmıyor değil. İşte son yapılan araştırmalardan biri. Her akşam kendimizden geçip, hareketlerimizin kontrolünü bıraktığımız uykuyu dört soruda anlamaya çalışalım.

Neden uyuruz?

Bilim insanları bu soruya kesin cevap veremese de, fareler üzerinde yapılan araştırmalar bazı ipuçları sunuyor.
Yeni tecrübeler edindikçe beyin hücreleri beynin diğer bölümleri ile bağlantı kuruyor. Beyin bu deneyimlerden önemli olanlarını ayırıp pekiştirirken, diğerlerini geri plana atıyor.

Uykusuz bırakılan fareler üzerindeki deneyler, bu işlemin uyku sırasında yapıldığını gösterdi.Uyku ayrıca beyindeki zararlı kimyasalların temizlenmesi için de bir fırsat yaratıyor.

Uykusuz kalınca ne oluyor?

Uykusuzluk, vücut hücrelerindeki genlerin davranış biçimlerini etkiliyor gibi görünüyor.
İngiltere'deki Surrey Üniversitesi'nden araştırmacılar uykusuzluğun enflamasyonda rolü olan genlerin aktivitesini arttırdığını belirledi.

Araştırmayı yapan ekipten Dr Malcolm von Schantz, genlerin uykusuzluğa verdiği tepkinin, vücudun stres altında olduğu zaman verdikleri tepkiye benzediğini söylüyor.

Dr Schantz "bu durum, uykusuzlukla kalp hastalığı ve felç gibi hastalıklar arasındaki bağlantıyı açıklamaya yardımcı olabilir" diyor.

Rüyaların rolü nedir?

Bu psikiyatristlerin, özellikle de Carl Jung ve Sigmund Freud'un açıklamaya çalıştıkları, ancak tamamen başarılı olamadıkları bir konu.

Kısa süre önce Japonya'nın Kyoto kentindeki ATR laboratuarlarında 'rüyaların okunmaya başlanmasıyla' bu konudaki soruların bazıları yanıtlanacak gibi görünüyor.

Deneyde bir MRI cihazı içinde uyumaları istenen gönüllülerin beyinleri tarandı. Daha sonra uyandırılarak rüyalarında ne gördükleri soruldu.

Rüyaların içerikleri, ev, sokak, kadın, erkek, bina gibi 20 kategoriye ayrıldı. Araştırmacılar daha sonra beynin görsel verileri işleyen bölümündeki aktiviteyi inceledi ve rüyalar sırasındaki aktiviteyle bağlantılı olduğunu tespit etti.

Öyle ki, deneklerin rüyalarda gördüklerini yüzde 80'e varan bir doğruluk oranıyla tahmin edebildiler.

Bu yöntemin geliştirilerek rüya görürken vücutta neler olduğunu daha ayrıntılı bir şekilde ortaya koyabileceği, bunun da rüya görmenin nedenlerini anlamaya yardımcı olabileceği belirtiliyor.

Modern yaşam uyku düzenimizi nasıl etkiliyor?

Bazı araştırmalar ampul kullanımının, günleri uzatarak insanların daha az uyumasına neden olduğu sonucuna vardı. Ortalama olarak, bir kuşak öncesine oranla iki saat daha geç yatıyoruz.

ABD'de bir sağlık kurumu 2008'de ülkede çalışan nüfusun yaklaşık üçte birinin gecede altı saatten az uyuduğunu bildirmişti.

Harvard Tıp Fakültesi'nden Prof Charles Czeisler'in yaptığı bir araştırmada da yatmadan önce elektronik Kitap okuyanların uykuya dalmasının daha uzun sürdüğü, vücudun biyolojik saatini düzenleyen melatonin hormonunda azalma olduğu ve sabahları yeteri kadar uyanık olmadıkları ortaya çıktı. (milliyet.com.tr)

Yalanı yakalamanın 10 yolu

Yalan neydi? Yalan pempeydi, yalan sahteydi… Bazı teknikler kullanarak size yalan söylenip söylenmediğini anlayabilirsiniz.

Yalanı uzun süre gizlemek mümkün değildir. Hatta bizde “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”diye bir atasözü bile vardır. Eskiden insanlar, akşamdan yatar, fakat komşular yatsıyı kılmadan yattı demesinler diye mumunu söndürmezmiş. Söndürülmeden bırakılan mum, bir iki saat yandıktan sonra tükenip bitermiş. Bu hile fark edilincede zaman içinde bu söz ortaya çıkmış. Aşağıdaki 10 madde ile  artık yalandan yılandan korktuğunuz kadar korkmanıza gerek kalmayacak...

1. Kişinin gülümsemesini inceleyin
Zorla yapılan gülümsemeler sadece ağızla yapılır. Rahatmış gibi görünmesine rağmen gerilimi ya da gerçek anlamda mutlu olmadığını anlayabilirsiniz. Zoraki gülümsemelerin çoğunda dişler gözükmez, gerçek gülümsemelerin çoğundaysa az da olsa görülür. Gerçek gülümseme ağızla değil, yüzle yapılır. Gözler kısılır, dişler görülür, gamzeler ortaya çıkar. Çok az insan gerçek ve sahte gülümsemesini senkronize edebilir.

2.El, kol ve bacaklara dikkat!
 Yalan esnasındaki gerilim sebebiyle hareketsiz, katı veya suni hareket içinde olabilirler. Eller kavuşuk, ellerle kafa taranıyor, kulak ve burunla oynanıyor gibi yapılmaktadır. El açık şekilde göğüs ve kalbe doğru hareket etmiyordur.


3.Terliyor mu? 
Yalan söyleyenler yalanlarından fazla ter atarlar.


4.Gerekli gereksiz çok fazla şey söylüyorlar mı?
 Söylüyorlarsa çaresizlik içinde sizi kendilerine inandırmaya çalışıyorlardır.


5.Gözbebeklerinin hareketlerine bakın
Yalan söyleyenler doğrudan göz kontağına geçmek istemezler. Çok göz kırpmya başlayabilirler. Sağ elini kullanan birine soru sorduğunuzda gözbebeği sağa kayarsa birşey hatırlamaya çalışıyordur, sola kayarsa pratik zekasını kullanıp uyduracak demektir. Sol elini kullananlar için tam tersi geçerlidir.



6.Duygusal olarak inceleyin 
Duygular geriden gelirler, normalden uzun süre kalırlar ve birden dururlar. Bu yüzden kişinin bazen söylediğiyle heyecanı birbirini tutmayabilir.


7.Sorularınıza tepkisini yakından izleyin
Yalancılar kendilerini rahatsız hissettikleri için ya vücutlarını başka yöne çevirmeye veya kaçmaya çalışırla ya da sizinle aralarında bir nesne koymak isterler.Suçsuzlar saldırıya, suçlular anında savunmaya geçerler.


8. Kelimeleri kasıtlı kullanıp kullanmadıklarını düşünün 
Bazı söylemler ipuçları verir:

* Sizin kelimelerinizi tekrarlayarak cevap verirler.

* Hiçbirşeyi küçültmezler.

* Doğrudan cevaplardan kaçınırlar , yuvarlak ve genel cevap verirler.

* Çok fazla konuşarak sizi ikna  etmeye çalışırlar.

* Monoton bir tonda konuşurlar.

* Kötü cümleler kurarlar.

* Konuyu amacından saptırmak için espri ve alaya kaçabilirler.

9.Konuşamaya başlamadan önce kısa bir sessizlik anı meydana getirin. Kişinin ne kadar rahatsız olup olmadığını inceleyin.


10.Konuyu birden değiştirin
 Suçsuz insan konunun değiştirilmesinden rahatsız olup geri dönmek isteyecek, yalancı ise kurtulduğunu düşünecektir.

22 Mayıs 2015 Cuma

Hayatını bu fotoğraf kurtardı!

İngiltere'de yaşayan 32 yaşındaki Elizabeth Hale adlı anne, yeni aldığı cep telefonu ile sekiz aylık bebeği Thomas'ın fotoğraflarını çekmeye başladı. İlk karede, bebeğin gözlerindeki flaş yansımasında tuhaflık olduğunu gören anne, cep telefonunun kamerasında bir tuhaflık olduğunu düşündü. Ama düşündüğü gibi değildi... 2009 yılında gerçekleşen olay sosyal medyada yeniden konuşulmaya başlandı.


Flaş patladığında bebeğinin gözündeki tuhaflığı fark edip tekrar tekrar fotoğraflar çeken anne, fotoğrafların hepsinde çocuğun bir gözünün kedi gözü gibi göründüğünü ve aynı tuhaf parlamanın olduğunu fark etti.

Uzman bir doktora gösterilen Thomas'ta beş yaş altındaki çocuklarda görülen bir kanser türü olan göz kanseri (retinoblastom) olduğu tespit edildi. Thomas'ın biri sol diğer üçü sağ gözünde olmak üzere dört tümörünün olduğu ortaya çıktı.

Altı aylık kemoterapiye başlayan bebek Thomas'ın her üç haftada bir girdiği lazer tedavisine iyi yanıt verdiği bildirildi. Çocuklarda görülen retinoblastomun belirtileri arasında özellikle flaşla çekilmiş fotoğraflarda kedi gözü yansıması ya da siyah göz görüntüsünün oluşması yer alıyor. Özellikle 5 yaş altı çocuklarda görülen bu kanser türünün erken teşhisi durumunda vakaların yüzde 95'inin iyileştiği belirtiliyor. (hürriyet.com.tr)

Obez gelin olmak istemedi 39 kilo verdi

Claire Crowthers 88 kiloydu ve obez derecesinde şişmandı. Hayatının aşkını bulmuş ve evlenme teklifi almıştı. Ancak bir gün kilosu üzerine yapılan şaka hayatını değiştirecek kadar onu mutsuz etti.

31 yaşındaki bir çocuk annesi genç kadın, tam 39 kilo vererek, kaslı bir vücuda kavuştu.


30 yaşındaki partneri Stephen'ın evlilik teklifini dahi reddeden Claire, zayıflamadan gelinlik giymek istemediğini söyledi.

Üniversite yıllarında kilo sorunu yaşamaya başlayan genç kadın yeme alışkanlıklarının da o yıllarda bozulduğunu söylüyor, "Tamamen duygusal nedenlerle yemek yiyordum. Stres demek benim için dondurma ve pizza demekti. 80 kiloya yaklaşmıştım. Kendime aynada bakmakta bile güçlük çekiyordum."

Erkek arkadaşının evlenme teklifini reddeden Claire, "Her fotoğrafımdan o kadar nefret ediyordum ki kameradan ve bilgisayarımdan tüm fotoğraflarımı sildim." diyor.


Daha sonra partneri Stephen ile bir beslenme ve egzersiz programına başlayan Claire 10 ayın sonunda 25 kilo verdi.

Kilosuyla ilgili yorum yapan genç adamın ilk etapta onu çok üzdüğünü söylese de kilo vermesine yardımcı olduğu için sonrasında teşekkür borçlu olduğunu anlatıyor. (hürriyet.com.tr)









20 Mayıs 2015 Çarşamba

Telefonumla zayıflıyorum!

Fiyatı henüz açıklanmadı ama heyecan yarattı: Elektronik haplar sayesinde midenize giren çıkanı akıllı telefonunuzla kontrol ederek zayıflama imkânı sağlayan bir hap geliştirildi.


İsrailli bir firma, elektronik haplar sayesinde zayıflamaya yardımcı olduğunu açıkladı. Mel Cap Systems firması tarafından geliştirilen bu haplar yutulduğunda mideye dolu olduğu sinyallerini gönderiyor. Sıradan bir hap görünümünde olan bu haplar, aslında içeriğinde teknolojik açıdan pek çok yenilik barındırıyor. Obeziteyle mücadelede kullanılan mide pilleriyle aynı görevi gören elektronik haplar, midede tokluk hissi yaratıyor.

MİDEYE GİRİŞ KONTROL ALTINDA

Elektronik haplar, laproskopi ile karın duvarına yerleştirilen pillerden daha kolay kullanıldığı için tercih ediliyor. Ve haplar, tıpkı piller gibi mideye giriş çıkışı kontrol edebiliyor. Akıllı telefon ve tabletlerle senkronize edilebilen bu haplar, mideye yiyecek ve içecek girişlerini kişiye bildiriyor. Haplar yutulduktan 3-4 hafta sonra kendiliğinden yok oluyor.

Mide pillerinin fiyatları 10 bin sterlin (yaklaşık 40 bin TL). Elektronik haplar için de benzer bir fiyatlandırma yapılması bekleniyor. (hürriyet.com.tr)

19 Mayıs 2015 Salı

19 Mayıs kutlu olsun!

Bugün 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı... Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, Samsun’da bağımsızlık ateşini yakarak, Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı 19 Mayıs 1919’un 96’ıncı yıldönümü, törenlerle kutlanacak.


Hürriyet'te yer alan habere göre Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle yayınladığı mesajında, şunları kaydetti:

“19 Mayıs 1919, Türk milletinin bağımsızlığa atılan ilk adımı, milletimizin, birlik ve beraberlik içerisinde, gelecekte daha huzurlu, daha gelişmiş, daha müreffeh bir ortama kavuşması için kendi ülkesinde, özgür ve bağımsız olarak onuruyla yaşama kararlılığının ilan edildiği gündür.
Tarihini, kültürünü bilen; kendi milli benliğine sahip çıkan ve bu değerleri de gençlerine aktarabilen milletler ilelebet yaşama hakkına sahip olurlar. Bu inançla, 96 yıl önce Samsun’da bağımsızlık mücadelesini başlatan Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı fedakâr milleti ile birlikte zafere taşımıştır. Kazanılan bu zaferin sürekli olması ve ülkemizin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşması için de bu günü, gençlerimize armağan etmiştir.

19 Mayıs 1919’da, ‘tam bağımsız bir ülke’ olma mücadelesi ile ilk adımları atılan Cumhuriyetimizin; milli ve manevi değerlerimize önem veren, daha çağdaş, daha akılcı ve daha modern bir ülke olması için milletimize ve özellikle de Atatürk’ün 19 Mayıs’ı armağan ettiği gençlerimize büyük görevler düşmektedir. Geleceğimizi emanet ettiğimiz yarının umudu gençlerimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutlar; sağlık ve başarılar dilerim.”

GECE YARISINA KADAR AÇIK

Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde 24 saat açık kalan Anıtkabir şimdi de 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı için saat 00.00’a kadar açık kalacak. 600 kişilik Gençlik Korosu da seçilmiş eserlerden oluşan repertuvarı seslendirecek.

Etkinlikler, saat 19.00’da dünyaca ünlü piyanist Gülsin Onay’ın solosuyla başlayacak. Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası Orkestrası eşliğindeki konserin ardından Atatürk’ün mozolesi ziyarete açılacak. Şef Hikmet Şimşek’in 1998 yılında Anıtkabir’de verdiği unutulmaz konserin ardından Atatürk’ün ebedi istirahatgâhı yine unutulmaz bir konsere ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.

Etkinlikte, gökyüzüne 1919 ışıklı balon bırakılacak.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Onun hikayesi ilham veriyor...

18 yaşındaki Madeline Stuart model olmaya karar verdi. Onun hikayesini diğerlerinden ayıran kısım ise down sendromlu olması.


Yüzmeye ve dans etmeye bayılan Madeline, fazla kilolarından dolayı modellik düşüncesini arka plana atmıştı. Annesinin yardımıyla 20 kilo verdi. Kendine olan inancı ve enerjisiyle modelliğe başladı. Etkileyici hikayesi bir sponsor bulmasına vesile oldu. Farklı vücut tipleriyle çalışarak sektörde var olmayı seçen bir markayla anlaştı.
Down sendromlu model Maddy ile tanışın!
 
20 kilo verdi ve modelliğe başladı
"Down sendromlu insanlar her şeyi yapabilirler hem de kendi çabalarıyla bunu başarabilirler. Onlara bir şans verin! Beklentilerinizin ötesinde sonuç alacaksınız"
 
"Down sendromlu insanlar da seksi ve güzel görünebilirler. İnsanların bunu fark etmesinin zamanı geldi"
"Kızımın down sendromlu olduğunu söylediğimde, İnsanların 'Üzgünüm' demeleri son bulmalı"
"Maddy gibi bir kızım olduğu için kendimi şanslı hissediyorum. O doğduğu gün bence lotoyu kazandıım"
 
(hürriyet.com.tr)

17 Mayıs 2015 Pazar

Küçük Ömer tıp literatürüne geçti!

Kısacık yaşamına kalp nakli, kök hücre nakli, iki beyin, üç bağırsak ameliyatı sığdıran 2.5 yaşındaki Ömer, tıp literatürüne geçecek bir yaşam mücadelesi veriyor.


Sabah'tan Mesut Altun'un haberine göre Almanya'da tedavi gören 2.5 yaşındaki Ömer Tan Demirsar, minicik bedeniyle dev hastalıklara karşı kora kor bir savaş veriyor. Dünyaya gözlerini açar açmaz ölümle yüzleşen Ömer, kısacık yaşamına bir kalp nakli, kök hücre nakli, 2 beyin 3 de bağırsak ameliyatı sığdırdı. İlk olarak tedavisi olmayan kardiyomiyopati (kalp yetmezliği) hastalığına yakalanan Ömer, Almanya'da 8 yaşındaki bir kız çocuğundan alınan kalple hayata tutundu.

İlk savaşını kazanan Ömer'in yeni kalbi, onun minik bedenine kanseri getirdi. Kemoterapi ve kök hücre naklinin yanı sıra gelişen komplikasyonlara bağlı olarak 2 beyin, 3 de bağırsak ameliyatı oldu. Ömer'in yaşadıkları bununla da sınırlı kalmadı. Doktorlar Ömer'de genetik mutasyon sonucu oluşan genetik anemi (HAX1) hastalığını tespit etti.

DÜNYADA TEK...

Bu hastalığın yanında aynı anda kalp yetmezliği de olan dünyadaki tek kişi olduğu belirtilen Ömer, tıp literatürüne geçti. Frankfurt'ta özel bir hastanede yaşam mücadelesi veren Ömer'e genetik anemi hastalığının tedavisi için 1 ay önce annesinden ilik nakledildi. Eğer ilik nakli başarılı olursa, Ömer hayata gülümsemeye devam edecek. Baba Tolga Tan Demirsar, Ömer'in kalp hastalığının 6 aylıkken tespit edildiğini belirterek şunları söyledi: "Tek kurtuluş kalp nakliydi. Kalp bulundu ancak bu kez de oğlum kansere yakalandı. Beyninde, bağırsaklarında tümörler çıktı. Kemoterapi ağır gelince sağ tarafına felç indi. Kalın bağırsağından 70 santimetre kesildi. Son çare olarak eşimden ilik nakli yapıldı. Tek umudumuz bu."

Ömer'in tedavisinin şimdiye kadar 885 bin liraya mal olduğunu belirten baba Demirsar, "Borcu ödemek için evimi, arabamı sattım. Elimizde avucumuzda bir şey kalmadı. 600 bin lira daha borç var. Oğlumun yaşaması için destek ve dua bekliyoruz" dedi. Ömer Tan Demirsar için İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü'nün izniyle bir yardım kampanyası başlatıldı.

15 Mayıs 2015 Cuma

E Bordro memur maaşı sorgulama sistemi ve detayları

E bordro sistemine nasıl girilir? Kamu kurum ve kuruluşlarda görev yapan memurların, aylık maaş tutarlarını net olarak takip edebilecekleri e-bordro sistemi hizmete girdi. Memurlar, maaşlarına online sistem üzerinden erişebilecekler. 15 Mayıs 2015 tarihli memur maaş e bordrosu için haberimizdeki linkten yararlanabilirsiniz.


Maliye Bakanlığı tarafından uygulamaya geçirilen E-Bordro sistemi ile memur maaş bilgilerine kolayca ulaşılabilmektedir.  e-bordro ile memurlar, maaşlardan yapılan gelir vergisi başta olmak üzere kesintileri ve maaşa eklenen sendika ücreti gibi eklenen ücretleri de bu sistem üzerinden takip etmek mümkün.

Devlet Memurları Kanununun 4A maddesine tabi çalışan memur maaş bordronuzu görüntüleyebilmek için TC kimlik numaranızı, memuriyet sicil numaranızı ve emekli sicil numaranızı sisteme girmeniz gerekiyor.

Görüntülemek istediğiniz ayın bordrosunu bilgisayarınıza da indirebiliyorsunuz. Her ayın 14'ünden itibaren yayınlanan memur maaş bordroları oluşabilecek her türlü hatanın da tespit edilebilmesine olanak sağlıyor. Bu sayede düzeltme imkanı veriyor. Başkalarının da sizin bordronuzu görmemesi açısından bazı tedbirler alınmış.

Dijital dünya her alanda vatandaşlara önemli kolaylıklar ve avantajlar sağlıyor. Bu kapsamda Türkiye’deki kamu personellerinin dijital platform üzerinde maaş bordrolarının güncel ayrıntılarını kolay bir şekilde inceleyebilmelerine yardımcı olacak yeni bir kamu online hizmeti bulunuyor.

Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü’ nün dijital platform üzerinde yer alan e-bordro sorgulama uygulaması üzerinden en güncel ve geçmiş dönem maaş bordrolarının tüm ayrıntılarına resmi nitelikte erişim sağlayabilme imkanı bulunuyor. Her kamu personeline verilen maaşa ilişkin olarak paylaşılan bordroların daha modern bir yapıda kamu personellerine ulaştırılabilmesi açısından dijital platform üzerinde yer alan bu online hizmetler oldukça büyük bir avantaj sağlıyor.


Kamu personelleri dijital platformda e-bordro sorgulama işlemlerini e-devlet sisteminde de yaparak, güncel maaş bordrolarına erişim sağlayabiliyor. Ancak bunun için kamu personellerinin e-Devlet sistemine ‘e-Devlet şifresi ile giriş’, ‘mobil imza ile giriş’, ‘elektronik imza ile giriş’ ve ‘T.C. kimlik kartı ile giriş’ giriş yöntemlerinden birisini kullanarak sisteme giriş yapmaları gerekiyor. Böylelikle e-hizmetler kategorisindeki Maliye Bakanlığı’nın ‘Maliye Bakanlığı e-Bordro Hizmeti’ uygulama ekranına ulaşarak, güncel maaş bordrosu bilgilerini görüntüleyebiliyor. (hürriyet.com.tr)

14 Mayıs 2015 Perşembe

Miraç kandili ne zaman?

Ramazanın da içinde bulunduğu, Regaip, Miraç ve Berat kandilleriyle Kadir Gecesi'nin idrak edildiği ''üç aylar'', 20 Nisan'da başladı.


Hz. Muhammed'in Allah'ın huzuruna yükseldiği gece olarak kabul edilen Miraç Kandili, üç ayların ilki recep ayına denk geliyor.

İslam inancına göre, Hz. Muhammed, Miraç Gecesi, Cenab-ı Hakk'ın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselamın rehberliğinde Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya, oradan semaya, yüce alemlere ve ilahi huzura yükseldi. Hz. Muhammed, yolculuğunda ''Burak'' adlı binekle seyahat etti.

Beş vakit namaz bu gece farz kılındı, Allah'a şirk koşmayanların cennete gireceği müjdesi de bu gecede verildi.

Görmez: Dualarımızı miraca gönderelim

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, yarın idrak edilecek Miraç Kandili dolayısıyla yayınladığı mesajında, Türkiye ve dünyanın dört bir köşesinde yaşayan bütün Müslümanların Kandilini kutladı.

Görmez, mesajında 15 Mayıs Cuma gününü Cumartesiye bağlayan gece, "Hz. Muhammed'in ihsan ve ikram dolu mucizevi bir yolculukla Cenab-ı Hakkın yüksek huzuruna kabul edildiği Miraç gecesini" yeniden idrak edileceğini kaydetti.

Recep ayının 27. gecesinde gerçekleşen bu yolculuğun "İsra" adı verilen bir gece yürüyüşüyle başladığını, oradan da semaya uzandığını ifade eden Görmez, şunları kaydetti: "Kutlu yolculuğun ilk aşaması Kur’an-ı Kerim'de şöyle anlatılmaktadır: "Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir."

Görmez, mesajında, "Zaman içinde zamanlar dürülüdür. Miraç gibi hikmetli bir yolculuğu andığımız ve anladığımız bu mübarek gecenin kıymetini bilelim. Rabbimize olan imanımızı, Peygamberimize olan bağlılığımızı, namaza olan muhabbetimizi tazeleyelim. Eşref-i mahlukat olmanın bilinciyle daha ferasetli bir bakış, daha merhametli bir lisan, daha güzel bir ahlâk, daha ümitvâr bir yürek, daha huzurlu bir dünya için dualarımızı miraca gönderelim" görüşlerine yer verdi.

'Bebeği bebek sesi konuşturuyor'

Yaşıtlarının sesinin bebeklerin konuşmayı öğrenmesine daha fazla yardımcı olduğu belirlendi.


Kanada'daki McGill Üniversitesi'nden bilim adamlarının araştırması, bebeklerin, yaşıtlarının seslerini yetişkinlerinkinden ortalama yüzde 40 daha uzun süre dinlediğini, bunun da konuşmayı öğrenme sürecinde son derece önemli rol oynadığını gösterdi.

Bilim adamları, 6 aylık bebeklere, başka bebeklerin ve yetişkinlerin çıkardığı sesli harfleri tekrar tekrar dinletti ve dikkat süresini değerlendirdi.

Bebeklerin yaşıtlarının sesini duyduğunda güldüğü ve dudaklarını kıpırdattığı, bunları, kendilerinin de çıkarmayı denediği seslere benzettiği, yetişkinlerin sesine ise kayıtsız kaldığı belirtildi.

Bilim adamlarından Linda Polka, bir bebekle konuşurken yetişkinlerin harfleri daha tiz ve vurgulu çıkardığını hatırlatarak aslında bu şekilde bebeklerin kendi sesini algılamaya hazırlandığını ifade etti.

Polka, bebeklerin yalnızken genellikle bazı sesler çıkardığını ve dudaklarını çeşitli şekillerde hareket ettirerek kendi seslerini bulmaya çalıştıklarını açıkladı.

Sonuçları "Developmental Science" dergisinde yayımlanan araştırmanın, dilin gelişim sürecinin yanı sıra işitme ve konuşma bozukluğu bulunan çocuklara yönelik yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine de ışık tuttuğu bildirildi. (hürriyet.com.tr)

Taylan Kümeli: Bu hastalığı atlatacağım

Kısa süre önce meme kanseri teşhisi konulan diyetisyen Taylan Kümeli, yaşadıklarını Hafta Sonu’na anlattı...

Sağlıklı Beslenme ve Diyet Uzmanı Taylan Kümeli’den üzücü haber! Eşi Gökhan Arsoy ile mutlu bir beraberlik sürdüren Kümeli, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından kansere yakalandığını ve tedavi sürecine başladığını duyurdu.

Kümeli'nin açıklamalarından satırbaşları;

‘KEMOTERAPİYE GEREK GÖRÜLMEDİ’ 

“Ben altı ayda bir düzenli olarak Türk Meme Vakfı’nın kontrollerine gidiyordum. O kontrollerim esnasında, 7 Nisan’da ortaya çıktı. 14 Nisan’da Florence Nightingale’de hemen ameliyat oldum. Süreci takiben kesinleştirmek için MR, arkasından biyopsi ve parçanın göğüste problemli olan kısmının alınmasına karar verildi. Çıkan patoloji sonucuna göre kemoterapiye gerek görülmedi. İlaç tedavisi ve radyoterapiye karar verildi...”

‘AİLEMİN BÜTÜN KADINLARININ BAŞINA GELDİ’

“Tedavim 11 Haziran’da bitecek. Doktorlar daha çok başında, çok çabuk fark ettikleri için çok şükür Allah’a iyi konuşuyorlar. Kanser daha önce anneannemde, annemde, babaannemde ve bütün halalarımda olduğundan hiç ihmal etmedim. Çok başlangıcında yakaladık. İçki, sigara içmemem, sağlıklı beslenmem ilerlememesine de etken. Günlük hayatımdan alıkoymuyor beni, yine sporumu yapıyorum, hayatıma devam ediyorum...”

‘AİLEM VE SEVDİKLERİM HEP YANIMDA’

“Tabii ne kadar aileden dolayı bu hastalığı biliyor olsanız da, ilk duyduğunuzda şaşırıyorsunuz. Ailemde olduğu için doğru tedaviyle sonucun iyi olduğunu biliyorum. Sevenlerim ve ailem yanımda olduğundan da korkmuyorum. Eşim ve çocuklarım ilk öğrendiklerinde tedirgin oldular ama hepsi her aşamada yanımdaydı. Ayrıca hakikaten dostlarım, yakınlarım hep yakınımda oldular, bu da benim şansım...”

‘GÖKHAN SAKİN VE ILIMLI’

“Gökhan’ın öğrendiğinde söylediği en önemli şey ‘Hallederiz hayatım, hiç merak etme!’ oldu. Her konuda bana desteğini devam ettirdi. Sakin ve ılımlı davranmanın doğru olduğuna inanıyor. Zaten hep böyle bir adamdır kendisi...”

‘VE MESAJIMDIR…’

“Bu hastalıktan korkanlar öncelikle hiç unutmamalılar ki, 40 yaştan sonra altı ayda bir rutin kontrollerine gitmeliler. Sporlarına, düzenli beslenmelerine hep dikkat etsinler, hayatı güzel yaşasınlar. Tüm bunlar, başlarına ne gelirse gelsin hastalığı kolay atlatmalarına sebep oluyor. ‘Neden benim başıma geldi?’ diye sorgulamasın kimse. ‘Ben bundan ne öğreneceğim?’ diye düşünsünler. Karamsar olmasınlar. Dostluklar, aile çok önemli. Hasta psikolojisine hiç girmesinler, motivasyonlarını yüksek tutsunlar.