31 Mayıs 2016 Salı

Bu çiçeği koparan yandı

Dünyada sadece Aydın'ın Kuşadası ilçesindeki Dilek Yarımadası Milli Parkı'nda yetişen tüylü çan çiçeğinin koparılması halinde 41 bin lira idari para cezası uygulanıyor.



Nisan ile haziran ayları arasında çiçek açarak doğal yaşam alanı Dilek Yarımadası'nı süsleyen tüylü çan çiçeği (campanula tomentosa), doğa fotoğrafı tutkunlarının ilgisini çekiyor. Dünyada 300 türü bulunan çan çiçeğinin sadece Dilek Yarımadası Milli Parkı'nda yetişen türü olan tüylü çan çiçeği, mor renkleriyle ve tüylü dokusuyla türdeşlerinden ayrılıyor.

Kaya ve duvar kenarlarında öbekler şeklinde açan çan çiçeği, endemik bir tür olarak sadece bu coğrafyada görülmesi nedeniyle hassas şekilde korunuyor.

AA muhabirine açıklamalarda bulunan Doğa ve Milli Parklar 4. Bölge Müdürü Rahmi Bayrak, tüylü çan çiçeğinin Türkiye için büyük bir değer olduğunu aktardı.

Dilek Yarımadası'nın Türkiye’deki 40 milli parktan biri olduğunu ifade eden Bayrak, "Parkımız aynı zamanda dünya biyogenetik rezerv alanıdır. Bizler için çok kıymetli bir alandır. Çoğu koruma altındaki 270 civarında kuş türü, 804 adet de bitki türü vardır" diye konuştu.

Tüylü çan çiçeğinin bölgeye güzellik kattığını belirten Bayrak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Doğanbey mıntıkasında bolca açmış olan tüylü çan çiçekleri dünya endemik türlerinden bir tanesidir. Bu türün korunması bizim için çok önem arz ediyor. Vatandaşlarımızdan özellikle rica ediyorum, bu mevsimde çiçeklerin fotoğraflarını çekebilirler ama lütfen dokunmasınlar. Çünkü bunlar bizim için birer hazine değerindedir. Bu çiçeği koparanlara verilecek ceza 41 bin liradır. Vatandaşlarımızın bu konuda duyarlı olduğunu görüyoruz. Şu ana kadar herhangi bir olumsuzluk yaşamadık. Mühim olan bu değerimizin olduğu yerde bilinmesi ve tanınmasıdır."

30 Mayıs 2016 Pazartesi

Suudi Arabistan’da “hayvanlarla fotoğraf çektirmek günahtır” fetvası

Kısa süre önce satrancın bir çeşit kumar olduğu belirtilerek yasaklanması için fetva verilen Suudi Arabistan'da, şimdi de kedi, köpek gibi hayvanlarla fotoğraf çekilmesi yasaklandı.


El Arabiya’nın haberine göre, Suudi Arabistan’ın en yüksek dini otoritesi olan Din Adamları Yüksek Konseyi’nin üyesi Şeyh Salih Bir Favzan El-Fazvan, kedi, köpek gibi hayvanlarla fotoğraf çekmenin İslam’a aykırı bir Batı adeti olduğunu iddia ederek, bu tür fotoğraf çekilmesinin engellenmesi için fetva verdi.

“MODA HALİNE GELDİ, MECBUR KALMADIKÇA HAYVANLARLA FOTOĞRAF ÇEKİLMEYİN”

Düzenlediği haftalık dini programda izleyici sorularını yanıtlayan El-Favzan, bir soru üzerine Suudi Arabistan’da evcil hayvanlarla fotoğraf çekmenin tıpkı Batı’da olduğu gibi moda haline geldiğini söyleyerek, “Mecbur olmadıkça hayvanlarla fotoğraf çektirmek günahtır. Ne kedi, ne köpek, ne kurt, ne de başka bir şey” diye konuştu.


350 yıllık tabloda iPhone

Apple’ın patronu Tim Cook, Hollanda’da gördüğü tabloda iPhone siluetinin yer aldığını söyleyip ekledi: “iPhone’un nerede ve ne zaman üretildiğini bildiğimi sanıyordum. Zamanda yolculuğa ikna oldum.”



Dünyaca ünlü bilişim devi Apple'ın patronu Tim Cook, fotoğraflardaki ayrıntılar üzerinden bilimsel teoriler geliştirmeyi seven meraklıların çok beğeneceği bir açıklama yaptı. Sosyal medyada da çok tartışılan bir açıklamada bulunan Cook, Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da gördüğü 350 yıllık bir tabloda "iPhone" siluetinin yer aldığını belirterek, "O ana kadar iPhone'un nerede ve ne zaman üretildiğini bildiğimi zannediyordum. Zamanda yolculuğa böylece ikna oldum" dedi.

'GÖRÜNCE ŞOKE OLDUM'

Amsterdam'da bir grup gazeteci ve bilim insanına hitap eden Tim Cook, eski siyasetçi Neelie Kroes'in kendisini ülkenin en ünlü müzesi Rijksmuseum'a götürdüğünde büyük şaşkınlık yaşadığını söyledi. "Dün akşama kadar iPhone'la ilgili bilgilerim kesindi ama artık değil" diyen Cook, "Neelie beni bir Rembrandt tablosunun önüne götürdü ve ben tabloda elinde iPhone tutan kişiyi görünce şoke oldum" ifadelerini kullandı.

Cook, "Size yemin ederim ki telefon oradaydı" dedi.

REMBRANDT TABLOSU DEĞİL

Tim Cook'un açıklamalarını haberleştiren İngiliz basını, sözü edilen tablonun Rembrandt'a ait olmadığı düzeltmesini yaptı. Daily Star gazetesinin haberine göre, Cook'un sözünü ettiği tablo, Hollandalı ressam Pieter de Hooch'un 1670 tarihli bir çalışması. Apple patronunun açıklaması, internetteki komplo teorisyenlerini de hareketlendirdi. Açıklamadaki istihza tonunu dikkate almayan birçok site ve sosyal medya hesabı, Cook'un sözlerini gerçekten tabloda iPhone olduğuna inanıyormuş gibi aktardı.


29 Mayıs 2016 Pazar

Bahçelerinde ayı besliyorlar!

Rusya’da bir aile henüz üç aylıkken yanlarına aldığı ayıyı eğiterek evcilleştirdiler. Ayı ve ailenin ilişkisi görenleri şaşkınlığa uğratıyor.



Rusya'da Svetlana ve Yuriy Panteleenko çifti henüz 3 aylıkken bahçelerine aldıkları ayıyı evcilleştirdiler. Daily Mail'in haberine göre şu anda 300 kilo ağırlığındaki dev ayı 23 yaşında. Uzun yıllardır birlikte yaşayan ayı ve ailenin arasındaki sıcak ilişki görenleri şaşkınlığa uğratıyor. Ayı ve aile birbirine o kadar alışmış ki birlikte koltukta TV izliyorlar, top oynuyorlar, yemek yiyorlar.
Evin dışında bir de kendine ait evi olan ayı gün içerisinde balık, sebze ve yoğurtla besleniyor.Hürriyet










Mehmet Öz: 'Bugün 50 yaşında olanların çoğu 100’ünü görebilir'

Kanseri artık yeniyor muyuz? Gıda şirketleri bizi kendilerine nasıl bağımlı hale getiriyor? Sağlıklı kalmak için yeni mucize ekmek hangisi? Eti nasıl pişirmeliyiz? Nasıl spor yapmalı, Hugh Jackman’ı niçin örnek almalıyız? Neden diyete başlamanın en doğru zamanı şimdi ve 28 günde nasıl incecik bir bele sahip oluruz? Dr. Mehmet Öz, Boğaz’daki yalısının verandasından anlatıyor.

Hürriyet'ten Savaş Özbey röportajı...

ABD’de bu yıl çok ses getiren çalışmanız ‘Yemek Gerçeği’yle başlayalım. Yemek endüstrisiyle 
ilgili inanılmaz sonuçlar bulmuşsunuz.

- ‘Seinfield’ dizisini hiç seyrettin mi? Onun her bölümünün başında bir soru sorulur. Saçma sapan sorular ama dizinin başarısının arkasında o yatıyor bence. Biz de buna benzer sorularla yola çıktık: Niye tavuklarımızın tadı artık eskisi gibi değil? Çocukluğumda babam beni Queen’in bir kazasına götürürdü. Orada büyük bir dut ağacı vardı. Dutu o kadar severdim ki ağacın altına çarşaf serer, dallarını sallar, yiyebildiğim kadar yerdim. Neden şimdiki mevyelerde o çocukluğumuzun tadı yok? Bunun gibi sorularla başladı her şey.

Ne buldunuz?

- Yemek endüstrisiyle ilgili çok çarpıcı şeyler. Yediklerimizi daha lezzetli yapmak için birçok katkı maddesi kullanıyorlar. Şeker ve tuzdan bahsetmiyorum. Onlar da var tabii ama başka birçok katkı maddesi konuluyor yiyeceklerimize.  Bunlara ‘doğal’ lezzetlendirici deniyor ama o ‘doğal’ın ne manaya geldiği Allah kerim. Ve bu katkılar farkında olmadan damak tadımızı değiştiriyor. Cipslerin içinde, pilavda, yediğimiz paketlenmiş birçok şeyin içinde var. Bağımlılık yapıyor bu lezzetlendiriciler.

BİZİ KANDIRIYORLAR

Doktor Öz, tai-chi’nin doğal olarak bağışıklığı güçlendirmenin en doğru yolu olduğunu söylüyor. İstanbul’a geldiği zaman da işte Boğaz’a bakan bu yalı verandasında, gün doğarken  yapıyor egzersizlerini.

Ne mesela?

- Tavuk değişmiş, ekmek değişmiş. Şarap, bira, kahve, çikolata... Oysa çikolata dünyanın en sağlıklı yiyeceklerinden biri. Ama bizim bildiğimiz çikolata, bugün tüketilen sütlü çikolatalar değil. Bugünkülerin içinde yüzde 10 gerçek çikolata varsa, yüzde 90’ı yağlar ve başka katkı maddeleri... Süt içtiğin zaman yağlısını mı içiyorsun, yağsız mı?

Pek sütçü sayılmam ama içersem normalini tercih ediyorum.

- Aferin. Herkes içinde yağ yok diye sıfır yağlı sütü tercih ediyor değil mi? İşte bir kandırmaca... Çünkü doğal süt içtiğin zaman, içindeki yağlarda vücut için gerekli birçok şey var. Onu içtiğin zaman beyin daha az yağ istiyor ve daha az yağ yapıyor vücutta. Tam yağlı süt içenler daha kolay kilo veriyorlar. Yağsız süt sağlıksız değil tabii ama daha sağlıklı da değil. Yani çok mantıksız bir durum var ortada.

Tam anlayamadım, nasıl olur da yağlı bir şey daha kolay kilo vermemizi sağlıyor?

- Bak masada fındık-fıstık var. İçlerinde yağ var. Yedikçe yağ biriktirmemiz gerekiyor değil mi vücudumuzda? Ama tam tersi. Niye? Bak avcumdaki bu fındıklar aslında tohum. İçlerinde bir ağacı büyütebilecek bütün besinler var. Bunu yediğim zaman bütün o besinler vücuduna geçiyor. Beynin hemen diyor ki: “Evet biraz kalori aldım ama o kadar besleyici ki benim canım artık daha fazla yemek istemiyor.” Peki beyaz ekmek yediğin zaman ne diyor beyin?

Ne diyor?

- “Tamam kalori aldım ama içinde bana gereken maddeler yok. Protein yok, lif yok... Kesmedi beni, biraz daha yemeliyim.” İşte biz buna ‘yemek gerçeği’ diyoruz.

Gıda endüstrisi nerede giriyor devreye?

- Gıda şirketleri 1950’lerden beri yüksek teknolojili lezzetlendirme kullanıyor. Sentetik lezzetler gerçek lezzetlerin baş edemeyeceği kadar etkili olmaya başladı. Sonuç ne?

Ne?

- 70’lerde ortaya çıkan obezite dalgası. Bu kimyasallar yiyecekleri daha lezzetli sanmamıza neden oluyor ve bağımlılık yaratıyor. Anne karnındaki bebekler bile bunlara maruz kalıyor.
Nasıl korunacağız?

- Yiyeceklerin paketlerinin üzerindeki içeriklere bakın. ‘Doğal tatlandırıcı’ bile yazsa bilin ki o yemek damak tadımıza yalan söyleyip, bizi kandırıyor.

ET: İÇİ KIRMIZI DIŞI SİYAH OLMASIN


Yalının aşçısı İsmet Özçelik’le mutfağa girip sağlıklı yemekler pişiriyor.

Ben etçiyim. Etler nasıl? Aman onlara da laf etmeyin...

- İnsanların et yemeyi bırakmaları gerektiğine inanmıyorum. Kaliteli ve doğru pişirilmiş et sağlıklıdır. Ama işlenmiş etlere, mesela sosise, korumak için nitrat katılıyor. İşte o nitrat da seni kanser yapıyor. Dünya Sağlık Örgütü birkaç ay önce sık sık sosis yiyenlerin kanser olduğunu açıkladı. Her gün bir sosisli sandviç yersen bağırsak kanseri ihtimalini yüzde 18’e çıkarıyorsun. Mesela hamburger. Gözünün önünde en iyi şekilde yapıldığı zaman ben onu sağlıklı sayarım. Ama paketlenmiş hazır köfteden uzak dur.

Pişirirken neye dikkat etmeli?

- İçi kıpkırmızı olmayacak, dışı da siyah olmayacak. İçi kırmızıysa mikrop ihtimali yükseliyor.

Öyle diyorsunuz ama şefler kanlı et sevmeyeni lokantalara almayacak neredeyse...

- Sosis ve köfte farklı. Çünkü hazırlanırken içi dışı birbirine karışıyor. Ama kasaptan aldığın güzel bir eti evde pişirirken dış kısmı ısınınca mikroplar ölüyor. Hatta eti yıkama. Eğer üzerinde mikrop varsa her tarafa yayılıyor. Zaten pişirirken öldüreceksin onları. Mikroplar da iç kısma geçemiyor. Tavukları 165, kırmızı eti 145 derecede pişirmek lazım.

Bir de dışı siyahlaşmayacak demiştiniz.

- Eti pişirirken etrafında siyahlaşan, yanmış yerler oluyor ya... O kısım kansere neden oluyor. Ne yapacaksın? Pişirmeden önce mesela zeytinyağında marine edeceksin. O zaman yanmıyor, siyahlaşmak yerine kahverengiye dönüyor.

İMMÜNOTERAPİ:  ÖLÜMCÜL KANSERLERİ YENMEYE BAŞLADIK

 Hep kanserden bahsediyorsunuz. İçim karardı. Hiç iyi haber yok mu?  

- Hepimiz her gün kanser oluyoruz aslında. Bazı hücrelerimiz raydan çıkıyor ve kendi kafasına göre takılmaya başlıyor. Ama ne oluyor? Bağışıklık sistemimiz onları buluyor ve yok ediyor. Biz de kanser olup olup kendi kendimize iyileşiyoruz. Peki ya bağışıklık sistemimiz gevşek kalırsa? İşte o zaman o kanser hücreleri saklanmayı ve çoğalmayı başarıyorlar.

Yani gerçekten kanser oluyoruz... 

- Araştırmacılar bu iki sebebi çözdü. Artık yepyeni bir sistem var: İmmünoterapi dediğimiz bağışıklık sistemini güçlendiren terapiler. İnanılmaz iyi sonuçlar alınıyor. E zaten çok mantıklı. Bağışıklık sistemi işini yapamıyorsa, dışarıdan müdahale edeceğine, onu tekrar güçlendir.

Mesela? 

- Eski ABD Başkanı Carter deri kanseri oldu, iğneyle geçirdiler. 

Doktor kansere çare bulundu mu diyorsunuz? 

- İmmünoterapi inanılmaz büyük bir ilerleme. En korktuğumuz kanserleri yavaş yavaş yenmeye başladık. Bana bir e-mail geldi bu hafta, bir araştırma grubu ilerlemiş pankreas kanserlerini bile yüzde 25 kurtarabiliyorlar artık. Yakın zamana kadar bu oran sıfırdı. Daha da gelişecek.

Ne değiştirdi bu immünoterapi? 

- Eskiden kanserli hücreyi alıp, öldürüp, kesip, mikroskopla içine bakıyorduk nasıl bir şey diye. Artık hücreleri alıyoruz, bir kısmını yine kesip bakıyoruz ama diğerlerini canlı saklıyoruz.

En iyi kanser ölü kanser değil mi yani? 

- Değil. Çünkü canlı hücre hangi kemoterapiye cevap veriyor, ona bakıyoruz. Eskiden bütün ilaçları birden verirdik. Hasta saçlarını kaybederdi, kendini halsiz hissederdi. Ve kanser tekrar nüksettiği zaman yeni kemoterapi veremiyorduk. Çünkü vücut artık kaldıramıyordu. Şimdi doğru ilacı, azar azar veriyoruz. Yani kanser tedavisi tamamen değişti. Ama tabii ABD’de bile çoğu hastane henüz bunu yapmıyor.

TÜRKLERİN ZAYIF NOKTASI YAŞLILIK

Profesör Dr. Mustafa Öz yalıyı 1989’da yurda döndüğünde almış. Mehmet Bey’in Türkiye’ye geldiği zamanlarda annesi Suna Hanım da, babası Mustafa Hoca da yarı Türkçe, yarı İngilizce konuşuyor.

Geçen yıl da yaşlılık üzerine yoğunlaşmıştınız.

- Evet ama yaşlılık ve sorunları üzerine çalışmak çok zor. Yaptığınız bir şeyin doğru olduğunu anlamak 30 sene alıyor. Ama şunu söyleyebilirim: Bugün 50 yaşında olup sağlıklı olan insanların çoğu 100 yaşını görecek.

Ağzınızdan bal damlıyor...

- Çünkü bizi hastalık değil, dayanıksızlık öldürüyor. Kendini dinç tutabilirsen, kalp hastalığı ya da kanser ortaya çıktığı zaman artık tedaviler mümkün. Ama dayanıksız düşmüşsen; kasların, kemiklerin erimişse, doktor o mümkün olan tedaviyi veremiyor. İşte hastayı o zaman kaybediyoruz.

Bazı ülkelerin insanları bu yüzden mi bizden uzun yaşıyor?

- Evet. Türkiye’yle karşılaştırınca çok daha fazla insan 100 yaşını görebiliyor. Aradaki fark kültürel.

Biz kültürsüz müyüz?

- Onu demek istemedim. O insanlar 80-90 yaşında tek başına merdiven çıkıyor, iniyor, eşya taşıyor. Ben mesela bavullarını taşırken babama yardım etmem. Size ayıp gibi gelebilir. Etmiyorum çünkü bunları kendisi hallederse hareket edip antrenman yapmış oluyor.

Böylece dinç kalıyor.

- Biz Türklerin en zayıf noktamız bu: Hareket etmiyoruz. Doğru beslenme ve günde birkaç dakika spor bile yeterli. Bunu sağlayabilirsek bugün 50 yaşında olan herkesi 100’üne kadar yaşatabiliriz.

EKMEK: EZEKİEL YİYİN

Ekmeğimize bir şeyler oldu mesela. Sünger gibi haftalarca taze kalabilmesi tuhaf değil mi? Tam buğday ekmekleri beyaz ekmeğe göre daha iyi. Ama ‘tam buğday’ denmesine rağmen çoğunun içinde çok az tam buğday var. Üstelik paketlenmiş olanların içinde de koruyucu kullanıyorlar. Bunlar yerine ‘ezekiel ekmek’ yiyin. Artık Türkiye’de de var. Raflarda değil, buzdolabında tutuluyor çünkü içindeki buğday olgunlaşmaya devam ediyor. Hazmı kolay. Ben sadece bunu yiyorum. Tadı da daha güzel bence.

DİYET: HUGH JACKMAN FORMÜLÜYLE KİLO VERİN

Bir de kahvaltı... Günde üç öğün etsem sıkılmam. 

- Sabah kahvaltısı o kadar mühim değil. Herkes şart olduğunu ve günün en önemli öğünü olduğunu söylüyor ama o araştırmaların büyük bir kısmı yine gıda şirketleri tarafından yaptırılmış. Sabah açken elbette yemen gerek. Hatta yüksek proteinli bir yemek. Mesela yumurta, meyveli yoğurt, fındık-fıstık... Ama kalkar kalkmaz illa kahvaltı etmen şart değil. Hugh Jackman’i tanıyorsun...

Evet. 

- Yakın arkadaşım. ‘Wolverine’ filmini çekerken kas yapıp kilo alması gerekiyordu. Film bitince de o kiloları vermek istedi. Formülü ne biliyor musun? Günde aşağı yukarı 14 saat hiç yemek yemiyor. Sabah diyelim ki dokuzda yiyor, akşam da altıda. İkisinin arasında yemeğini yiyor ama akşamdan sabaha kadar bir şey yemiyor.

Ama bize “Az az ama sık yemek sağlıklı” diyorlar. 

- Mantıklı değil ki. Atalarımız bizim gibi sürekli bir şeyler yemezdi. Zaten mağarada buzdolabı mı vardı ki kalkıp kalkıp atıştıracak. Hugh’un yöntemini ben de uyguluyorum. Günde 12 saat kadar yemek yemiyorum. Buna uyku dahil tabii.

Bünye ne tepki veriyor? 

- Vücut alışıyor. Hatta gece geç vakit çok yediğin zaman, sabah daha aç kalkarsın. Ama 12 saatin sonunda değerlerin normale dönmüş oluyor. Hafif bir şeyler atıştırıyorsun, yetiyor. Sence insanlar en çok hangi ayda perhiz yapmak isterler?

Bilmem, mayıs-haziran falan mı? 

- Bravo. Anket yaptık, senin dediğin gibi çıktı. Ben hep ocak ayı sanırdım. Bütün perhiz kitapları falan da ocak ayında çıkıyor. Çünkü yeni yıl tatilinde kendimizi şımartıyoruz, disiplin bozuluyor ve her şey yeniyor. Yaptığımız bu şımarıklığı eritmek için de “Rejim yapacağım” diyoruz yeni yılda. Ama çoğunluk beceremiyor.

Neden? 

- Eğer amacın önceden yaptığın bir hatayı telafi etmekse, başarılı olamıyorsun. Ama senin dediğin gibi mayıs-haziranda bikini sezonu geliyor. Bu ayrı bir motivasyon. Üstelik dışarı çıkmak, hareket etmek daha kolay. Meyve-sebze bol ve ucuz. Onun için şu anda rejime girilecek en iyi dönemdeyiz.


SPOR: ATALARIMIZ GİBİ YAPIN

Ben artık interval egzersizi yapmaya başladım. Diyelim 10 dakika spor yapıyorsun. Bisiklet mi sürüyorsun? Koşuyor musun? 10 dakika ağır ağır, sonra bir dakika var gücünle yapacaksın. En faydalı sistem bu. O bir dakikalık yoğun spor, 30 dakikalık yavaş spora eşit. Mantığı da şu: Bizim atalarımız devamlı hareket etmezlerdi. Arada bir, diyelim vahşi bir hayvanla karşılaştığında korkup büyük bir hızla kaçardı ama tehlike geçince normale dönerdi.

28 Mayıs 2016 Cumartesi

Türkiye hangi parayla tatile gidiyor?

Ek iş mi, para biriktirmek mi? Yoksa kredi mi? İşte Türkiye ve dünyada tatile çıkanların tatil masraflarını karşılama yöntemleri…


Tatil mevsimi başlamak üzere; haliyle planlar yapılıyor, bütçeler denkleştiriliyor. Peki bütçeyi yormamak için en çok hangi yöntemler kullanılıyor? Para biriktirmek mi, taksitle ödemek mi, borç ya da kredi almak mı, ek iş yapmak mı yoksa diğerleri mi? Seyahat sitesi momondo, bu sorunun yanıtını bulmak için Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 20 ülkede katılımcılara tatil masraflarının bütçeleri üzerindeki yükünü azaltmak için hangi yöntemlere başvurduklarını sordu. Katılımcıların birden fazla yanıtı tercih edebildikleri araştırmanın en dikkat çekici sonuçları şöyle:

HER İKİ KİŞİDEN BİRİ YIL BOYU KENARA PARA AYIRIYOR

Türklerin yüzde 50'si, güzel bir tatil yapabilmek için yıl boyunca düzenli olarak kenara para ayırdığını söylüyor. 18-22 yaş arası gençlerde yıl içinde tasarruf yapma oranı daha da yükselirken, oranın en düşük olduğu grup 56-65 yaş grubu. Coğrafi bölgeler arasındaysa liderlik yüzde 55'le Ege Bölgesi'nde.

TAKSİTLE ÖDEMEDE DÜNYA İKİNCİSİYİZ

İkinci sırada yüzde 30'la tatilini taksit taksit ödemeyi seçerek tatil harcamalarını farklı aylara bölüştürmeyi seçenler yer alıyor. Taksitli ödemeyi en çok tercih edenlerse 23-35 yaş grubu. Diğer yandan Türkiye bu oranla Brezilya'nın (yüzde 41) ardından tatilini en çok taksitle ödeyen ülke konumunda

ORTAKLAŞA PARA BİRİKTİRENLERİN ORANI YÜZDE 20

Üçüncü sırada ise tatil planları doğrultusunda yıl içinde arkadaşları veya ailesiyle konuşup, onlarla ortaklaşa bir hesaba para yatıranlar yer alıyor. Tahmin edilebileceği üzere bu tür birikim yapma oranın en yüksek olduğu grup, yüzde 30'la 18-22 yaş grubu.

GENÇLER TATİL İÇİN EK İŞ YAPIYOR

Katılımcıların yüzde 15, tatil bütçesini denkleştirmek için yıl içerisinde ek iş yaparak para biriktirdiğini söylüyor. Oran erkeklerde yüzde 17'ye, 18-22 yaş arası gençlerde yüzde 19'a kadar çıkıyor. Bu sonuçlara göre Türkler, tatil için ek işe en çok ihtiyaç duyan üçüncü ülke konumunda. İlk iki sırada ise yüzde 20'lik oranla Çinliler ve Ruslar yer alıyor.

TATİL KREDİSİNE EN ÇOK BAŞVURAN ÜLKEYİZ

Yüzde 13 ise güzel bir tatil için banka kredisi aldığını söylüyor. En çok kredi alanlar 56-65 yaşları arasındakiler. Ailesinden veya arkadaşlarından borç alanların oranı ise yüzde 7. 18-22 yaş arası gençlerde borç alma oranı yüzde 13'e kadar çıkıyor. Sonuçlara göre Türkiye dünyada en çok tatil kredisine başvuran ülke. İkinci sırada yüzde 10'la Çin ve üçüncü sırada yüzde 6'yle Brezilya yer alıyor.

TATİL İÇİN EŞYA SATAN DA VAR

Son olarak tatildeyken evini kiraya vererek para kazananların oranı yüzde 4, tatil bütçesi için bazı eşyalarını bit pazarında ya da online platformlarda satanların oranı ise yüzde 3.

PARA BİRİKTİRMEYE İHTİYAÇ DUYMAYAN DA VAR

Diğer yandan Türkiye'nin yüzde 18'i tatile çıkmadan önce herhangi bir yöntemle para biriktirmediğini söylüyor.

Sosyal medya çıldırdı! Herkes bu sorunun cevabını arıyor

Sosyal medya bu sorunun cevabını arıyor... Antley Lamont Staten, Facebook'a bu bilmeceyi koydu ve "İngilizce olarak hatayı bulunca paylaşın" yazdı.


Akabinde bu post 370 bin kez paylaşıldı. Hatta 58 bini aşkın yorum ve tepki aldı.

Staten’ın sizden istediği hatayı bulmanız…

Evet, hâlâ bulamadınız değil mi?

Normal. Çünkü binlerce insan sizinle aynı durumda.

Herkes hatayı rakamlarda bulmaya çalışıyor.

Tekrar tekrar bakıyor.

İleri matematik teknikleri düşünüyor.

Ama nafile…

O zaman cevabı biz verelim.


Sorun rakamların olduğu alanda değil, soldaki notta.

Yani İngilizce olarak yazılan “Hatayı bulunca paylaşın” notunda.

İngilizcede hata sözcüğü “mistake” olarak yazılıyor.

Fakat resimdeki notta “mitsake” olarak yazılmış.

Yani s ile t harfleri yanlış yerde.

27 Mayıs 2016 Cuma

Ramazan ne zaman başlıyor? İlk sahur ne zaman yapılacak?

Ramazan ne zaman başlıyor? sorusu son günlerde herkesin cevabını merakla beklediği soru oldu. On bir ayın sultanı Ramazan 2016 için geri sayım başladı. Peki Ramazan ne zaman başlıyor? İlk oruç hangi gün tutulacak? İşte 2016 Ramazan ayının başlangıcı ve ilk sahur..


Ramazan ne zaman başlıyor? 2016 Ramazan ayının başlamasına kısa bir süre kaldı. Müslümanların oruç tuttuğu ve ibadetlerini yerine getirdiği en önemli ay olan Ramazan ayının ilk sahuru 6 Haziran gecesi yapılacak. İşte 2016 Ramazan'ın başlangıç tarihi ve merak edilenler..

Ramazan veya Ramazan ayı , Hicri takvime göre yılın dokuzuncu ayı. İslamiyet'te Ramazan, oruç tutma ayıdır ve kutsal kabul edilir.

Ramazan, öncelikle oruç gibi türlü hikmetlerle dolu bir kulluk görevinin yerine getirildiği, her türlü hayır, rahmet ve bereketi kendisinde barındıran bir aydır.

Ramazan ayı, bir yıllık maddi ve manevi kirlerden temizleneceğimiz, insanî duyguların coştuğu, tevbe edip hakka yönelme şuurunun geliştiği maddî ve mânevî bir terbiye ayıdır.

Ramazan, içerisinde insanlık için, “bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini” taşıyan bir aydır.
Ramazan, inananlar için evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem ateşinden kurtuluş ayıdır.

Ramazan, Kur’an ayıdır, oruç ayıdır.

Ramazan; yaz aylarının sonunda ve güz mevsiminin başında yağan ve yerdeki tozları temizleyen yağmur anlamındadır. Bu yağmur, nasıl yeryüzünü yıkayıp tozlardan temizliyorsa, Ramazan ayı da mü'minleri günahlardan öylece temizler.

Diğer bir anlamı da güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızmasıdır. Böyle kızgın yerde yürüyen kimsenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, zahmet ve meşakkat çeker, içi yanar. Yâhut kızgın yer ayakları yaktığı gibi Ramazan da müminlerin günahlarını yakar, yok eder.

Her iki mânânın birleştiği nokta; oruçlunun bu ayda günâhlardan arınacak olmasıdır.

2016 RAMAZAN NE ZAMAN BAŞLIYOR?

2016 Ramazan ayı için az bir zaman kaldı. 6 Haziran Pazartesi Ramazan'ın ilk günü. 6 Haziran gecesi tüm müslümanlar ilk sahurunu gerçekleştirecek.

2016 RAMAZAN BAYRAMI NE ZAMAN?

Ramazan Bayramı ya da Şeker Bayramı, İslam aleminde, oruç tutma ayı olan Ramazan'ın ardından üç gün boyunca kutlanan dinî bir bayram. Hicri takvime göre onuncu ay olan Şevval ayının ilk üç gününde kutlanır. Bayramdan bir önceki gün, Ramazan ayının son günü olan arifedir.

Hicri takvim bir ay takvimi olduğu için yıllar güneş temelli miladi takvimden 11-12 gün kısadır. Bu nedenle Ramazan Bayramı her sene bir önceki seneden 11-12 gün daha erken kutlanır. Yaklaşık olarak her 33 senede bir Ramazan Bayramı aynı günlere tekabül eder.

2016 yılı Ramazan Bayramı 5-6-7 Temmuz'da kutlanacak.

2016 DİNİ GÜNLER TAKVİMİ

06 HAZİRAN-2016 PAZARTESİ RAMAZAN’IN BAŞLANGICI

01 TEMMUZ-2016 CUMA KADİR GECESİ

04 TEMMUZ-2016 PAZARTESİ AREFE

05 TEMMUZ-2016 SALI RAMAZAN BAYRAMI (1.Gün)

06 TEMMUZ-2016 ÇARŞAMBA RAMAZAN BAYRAMI (2.Gün)

07 TEMMUZ-2016 PERŞEMBE RAMAZAN BAYRAMI (3.Gün)

Dünyanın en ağır kız bebeği

Hindistan'da bir anne 6.8 kilo ağırlığında bir kız bebek dünyaya getirdi. Doktorlar bebeğin, şu ana kadar doğan "en ağır kız bebek" olduğunu belirtiyor.


Henüz ismi konulmayan bebeğin ağırlığı neredeyse 6 aylık bir bebeğinkine eşit. Doktorlara göre bebek, 2014’te ABD’nin Massachusetts’te 6.5 kilo doğan Carisa Rusack’in rekorunu egale etmiş oldu.

İngiliz Telegraph gazetesinin aktardığı habere göre, bebeğini sezaryenle doğuran 19 yaşındaki anne Nandini’nin sağlığı yerinde. Doğumu gerçekleştiren doktor Venkatesh Raju ise 25 yıllık doktorluk kariyerinde bu kadar büyük bir bebek görmediğini söylüyor.

Hindistan’da yeni doğan bebekler ortalama 2.5 ila 3.5 kilogram arasında dünyaya geliyor.


BOYU 62 SANTİM

Bebeğin boyu da 62 santimetreyle yeni doğanlarda boyun ortalama 50 santimetre olduğu Hindistan’da ortalamanın çok üzerinde.

1.75 metre boyunda ve 92 kilo olan anne Nandini de bu kadar büyük bir bebek doğuracağını tahmin etmediğini söylüyor.

Doktorlar bebeğin neden bu kadar kilolu doğduğunu anlamak için testler yaptıklarını söyledi.
Anne ve bebeğin bakımını üstlenen Doktor SR Kumar, “Anneye ultrason ve kan testleri yaptık ama anormal bir durum yoktu. Örnekleri anne karnında metabolizma bozukluğu testine de yolladık. Sonuçları 48 saat içinde alacağız” dedi. Şeker hastası annelerin normalden ağır bebekler doğurması sık görülen bir durum. Ancak doktorlar annenin şeker hastası olmadığını söyledi.

Şu ana dek Hindistan’da doğan en ağır bebek geçen yıl dünyaya gelen 6,7 ağırlığındaki erkek bebekti.

Dünyanın en ağır doğan bebeği unvanı ise İtalya’da 1955 yılında 10.8 kilo doğan bir erkek bebeğe ait.

Güneş gözlüğünde camın kalitesini nasıl anlarız?

Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Serkan Biliş, güneş gözlüğünüzün camının, kaliteli olup olmadığını anlamanın yolunu anlattı.


Yaz ayları güneş ışınları cildimiz kadar gözlerimizi de etkiliyor. Güneş gözlüğü kullanmamanın pek çok zararı olduğunu belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Serkan Biliş, yaz aylarında dikkat etmemiz gereken noktaları, güneş gözlüğünün camının kalitesini nasıl anlayacağımızı ve lazer ameliyatından sonra yapılması gerekenleri özetledi.

GÜNEŞ IŞINLARI GÖZLERE NELER YAPABİLİR?

Op. Dr. Serkan Biliş, son yıllarda iklim değişikliklerinin ve ozon tabakasının incelmesinin verdiği etkiyle uzun süre güneş ışınlarına ve özellikle mor ötesi zararlı ışınlara maruz kalmanın gözde katarakta neden olduğunu belirtti. Güneş ışınlarının bunun yanı sıra; sarı nokta hastalığına, göz çevresindeki ciltte, kanserlere neden olduğunu, aynı şekilde göz yüzeyini örten dokuda değişiklikler, gözlerde kızarıklık, sulanma, yanma ve batma meydana gelebildiğini anlattı. Biliş, güneş ışınlarına çıplak gözle bakılmasının zararlarını ve yaz aylarında gözlerimizi nasıl koruyacağımızla ilgili önemli bilgiler verdi.

Biliş, “Güneş ışınlarına doğrudan maruz kalmak yanma, batma, kuruluk, sulanma, ışıktan aşırı rahatsız olma, gözkapaklarını açmada zorluk çekme gibi başka şikâyetlere de sebep olmaktadır. Güneş ışığına aşırı maruz kalan ve güneş gözlüğü kullanmayanlarda da gözbebeğine doğru et yürümesi oluşabilir.

KATARAKT RİSKİNİ ARTIRIYOR

Yazın göz sağlığını bozabilecek problemlerden olan havuz suyunun yanı sıra güneşin de göz sağlığı üzerinde olumsuz etkisi vardır. Güneş ışınlarına maruz kalan gözde birçok hastalık meydana gelebilir. Dik gelen ışınlar, korneanın en üst tabakasında harabiyet oluşturup görmeyi engeller, gözün arka kısmında tümörlere neden olur ve katarakt oluşumuna zemin hazırlar.
Ultraviyole ( UV ) engelleyici özelliği olmayıp sadece koyu renkli camları olan gözlükler katarakt riskini artırır. Bu gözlükler kullanıldığında gözbebeği genişlemekte ve buna bağlı olarak göze daha fazla UV ışığı girdiği için katarakt ve sarı nokta hastalığı riski artmaktadır.


GÜNEŞ GÖZLÜĞÜNDE BLOKAJ ORANI ÖNEMLİ

Güneş gözlüğü alırken dikkat edilmesi gereken en önemli özellik; camların ultraviyole ışınlarını blokaj derecesidir. Normalde her gözlük camı ultraviyoleyi değişik oranlarda bloke edebilmekle birlikte etkili ultraviyole blokajı için özel kaplamalar kullanılması gerekmektedir. Güneş gözlüğünün UVA ve UVB blokaj derecelerine bakılmalı, % 99'un üzerinde UV blokajı yapabilen camlar seçilmeli, hatta % 100 blokaj oranı tercih edilmelidir. Güneş gözlüklerinde kullanılan aynalı kaplamalar göze gelen ışık miktarını düşürmekle birlikte ultraviyole blokaj oranını etkilememektedir.
Güneş gözlüğü seçiminde bir diğer önemli faktör cam rengi ve koyuluğudur. Camın renginin ve koyuluğunun ultraviyole blokaj derecesiyle herhangi bir ilişkisi olmamasına ve seçimin kişisel zevke bağlı olmasına karşın her cam renginin farklı özellikleri vardır.

GÖZLÜĞÜN CAM KALİTESİNİ NASIL ANLARSINIZ?

Güneş gözlüklerindeki cam kalitesinin önemini anlamak açısından temel noktalara değinen Op. Dr. Serkan Biliş, “Güneş gözlüğü rahat bir görüş için koyu renkli olmalı ve ışığın şiddetini en az yüzde 50 oranında azaltması gerekiyor. Kaliteyi anlamanın bir başka yolu da gözlüğü taktıktan sonra dikey bir çizgiye odaklanmaktır. Bu bir pencere kenarı da olabilir. Gözlüğü hafifçe yukarı aşağı, sağa sola hareket ettirdiğimizde bu çizgide oynama oluyorsa ya da kırılmalar söz konusu ise o gözlük uygun değil demektir.” dedi.

LAZER AMELİYATI SONRASI NELERE DİKKAT ETMELİ?

Güneş ışınlarından ve çeşitli sağlık problemlerinden kaynaklı olarak gözde oluşan sağlık sorunları için lazer ameliyatlarının her mevsim yapılabildiğini anlatan Biliş, lazer ameliyatı olan bir hastanın günlük hayatına kısa sürede dönebileceğini açıkladı.

Op. Dr. Serkan Biliş, lazer ameliyatı sonrası yaz aylarında ise hastaların dikkat etmesi gereken noktaları şöyle özetledi: “Yaz aylarında gerçekleşen lazer uygulamalarında hastalar güneş etkisinden gözlerini daha dikkatli bir şekilde korumaları gerekir ve en az 2 hafta denize girilmemesi önerilir.
Güneş etkisinden korunmak için özellikle güneş gözlüğü kullanımı çok önemli. Güneş ışınlarının çok dik geldiği öğle saatlerinde dış mekanlarda bulunmamak gerekir. Güneşten gelen UV ışınlarından gözlerinizi her mevsim, her hava şartında korumalısınız, çünkü UV ışınları gözlerinize zarar verir.Güneş gözlüklerinin işlevlerinden birincisi ve en önemlisi, gözümüzü göremediğimiz UV ışınlarına karşı korumak olmalıdır.”

POLARİZE CAMLAR KULLANIN

Polarize camın en büyük özelliği parlamaları ve yansımaları emmesidir. Polarize güneş gözlükleri parlamaları camın ön kısmında tek noktada toplar ve geri yansıtarak göz içine girmesini engeller. Polarize cam katarakt ameliyatı geçirmiş veya lazer ameliyatla çizdirilmiş gözler için özellikle tavsiye edilir.

Ayrıca, güneş gözlüğü tüm gözü kaplayan ve yanlardan dönen şekilde değilse yukarıdan gelen ışınları önleyemez. Çalışmalar güneş ışınlarının genellikle gözlük kenarından geçerek göze ulaştığını göstermiştir. Bu noktaya da dikkat etmek gerekir.

Lazer ameliyatları sonrası ise suni göz yaşı damlaları ile göz yaşını destekliyoruz. Ayrıca, gözlerimizi rüzgar ve güneşten korumamız gerekiyor. Güneş gözlüğü bir aksesuar değil bir sağlık malzemesi olarak kullanılmalıdır.

26 Mayıs 2016 Perşembe

Bebeklerde diş sağlığının 11 kuralı

Bebeklerde diş temizliği ile ilgili bilmeniz gereken 10 şey...


Bebeğinizin dişleri çıkar çıkmaz dişlerini fırçalamaya başlamalısınız. Azı dişleri çıkana kadar ılık suyla ıslatılmış gazlı bezle veya diş temizleme mendilleriyle bebeğinizin dişlerini temizleyebilirsiniz.
Dentgroup Kids'in kurucusu Pedodonti Uzmanı Dr. Neşve Kayabaşoğlu, bebeklerin ağız ve diş sağlığı ile dikkat edilmesi gereken konuları paylaştı ve önemli uyarılarda bulundu.

1. Anne sütüyle besliyorum, dişleri neden çürüsün ki?

Sütün çocuğunuzun gelişimi için son derece yararlı bir besin olduğu doğru. Bu noktada bilinmesi gereken, anne sütünün yüzde 8, normal inek sütünün ise yüzde 4 şeker içerdiğidir. İçeriklerindeki şekerden dolayı, dişler çıktıktan sonar, gece uyku öncesinde veya sırasında verilen süt yaygın ve hızlı gelişen çürüklere sebep olmaktadır.Gün içinde içilen süt bu denli çürüklere sebep olmaz, çünkü ağızda gün boyu salınan tükürük çürük oluşumunu engellemek için var gücüyle çalışır. Uyku sırasında ise tükürük akışı olmaz ve dişin yüzeyiyle neredeyse 12 saat boyunca temasta olan süt, dişleri çürütmeye başlar. Siz, sizolun 1 yaşından sonra gece yatarken bebeğinizin biberonuna süt koymayın. Çocuğunuz biberonla uyumaktan keyif alıyorsa biberon içine su koyabilirsiniz.

2.Bebeğimin dişleri çıkmadı ki niye ağzını temizleyeyim?

Çoğu anne baba, dişleri çıkmadan bebeklerin diş ve ağız sağlığına önem vermeleri gerektiğini düşünmüyorlar. Ancak, öncelikle anne sütüyle, sonraki aylarda mama, meyve/sebze püresi ve sularıyla beslenen çocukların, dişleri çıkmamış dahi olsa, günde 2 kez dişetleri ıslak bir bezle temizlenmeli.

3. Bebeğimin dişlerini ne zaman fırçalamaya başlamalıyım?

Kural aslında çok açıktır. ‘Diş çıkar, fırçalama başlar'. Azı dişleri çıkana kadar diş temizliğini ılık suyla ıslatılmış gazlı bezlerle veya diş temizleme mendilleriyle yapabilirsiniz. Azı dişlerini temizlemek içinse mutlaka fırçaya ihtiyacınız olacaktır. Fırçalama ancak anne veya baba tarafından yapılırsa sonuca ulaşacaktır. Çocuklarınız dişlerini fırçaladıktan sonra mutlaka sizin de onların dişini fırçalamak zorunda olduğunuzu unutmayın.

4. Macun kullanımına ne zaman başlamalıyım?

Çocukların dişleri 3 yaşına kadar sadece su ve fırça yardımıyla fırçalanabilir. Macunsuz fırçalama yapıldığında çocuğun ağzında hoş olmayan koku ve tat oluşabilir. Bu da çocuğunuzun bu işe motive olmasını önleyebilir. O yüzden 0-3 yaş arası bebeklerin yutmasında hiçbir sakınca olmadığı bebek macunlarının kullanımını önermekteyiz. (İçeriğinde flour yok) 3 yaş sonrasında tükürmeyi başarabilen çocuklar dişlerini çocuk diş macunları ile fırçalayabilirler (içeriğinde az miktarda flor var)

5. Bebeğim diş çıkartırken ona nasıl yardımcı olmalıyım?

Diş çıkarma sırasında yaşanan sıkıntıları azaltmak için yapılacak en iyi yöntem soğuk uygulamasıdır. Bebeğinizin içinde su olan diş kaşıyıcılarını buzlukta 5 dakika beklettikten sonra ona vermek veya buzlukta bir süre beklettiğiniz havucu kemirmesini sağlamak onu çok rahatlatacaktır. Annenin elini çok soğuk suyla yıkadıktan sonra parmaklarıyla damaklarına yapacağı masaj da bebeğinizin büyük ölçüde rahatlamasını sağlayacaktır.

6. Bir aydır uyku uyumuyoruz bebeğim diş çıkartıyor, diş çıkardığı için mi durmadan ateşleniyor?

Süt dişlerinin sürme süreci 6 ay ile 4 yaş arasında yaşanan bir süreçtir. Bu dönem içindeki neredeyse her ateş, ishal huzursuzluk ve gece ağlamalarını dişe bağlamak son derece yanlış bir yaklaşımdır. Maalesef bunlar annelerin doğru bildiği yanlışların başında geliyor. Diş çıkma süresince yaşanan sıkıntılar bir haftayı geçmez o yüzden bebeğinizin bir haftayı geçen sıkıntıları varsa aslında çocuğunuzun başka bir sorununu atlıyorsunuz demektir. Diş çıkarma sırasında görülen ateş eğer 39 dereceyi geçiyorsa yine bebeğinizin başka bir sorunu olabileceğini unutmayın.

7. Meyveleri büyük parçalara bölerek yedirmemin diş sağlığına katkısı olur mu?

Katı meyvelerin ısırılarak yenmesi çocukların diş ve ağız sağlığı açısından hayli önemli. Çoğu ebeveyn çocuklarının boğazına kaçabileceği endişesi ile meyveleri küçük parçalara ayırarak veriyor. Oysa, katı meyvelerin ısırılarak yenmesi, çocukların çiğneme fonksiyonlarını geliştirmesi hem de dış yüzeylerini temizlemesi açısından büyük önem taşıyor. Bugün, üç yaşına gelmesine rağmen çiğnemeyi bilmeyen çocuklar var. Çocuklar besinleri çiğneyerek yemediğinde ağız içinde yeterince tükürük salgılanmıyor.Bu da çürük oluşumunu hızlandırıyor. Dolayısıyla, anne babaların katı meyve ve sebzeleri çocuklarına bütün halde vermeye özen göstermeleri gerekiyor.

8. Biz çocuğumuza çikolata, şeker yedirmiyoruz, niye dişleri çürüsün ki?

Keşke herşey bu kadar kolay olsaydı. Maalesef, çikolata, şeker vb gıdaları tüketmeyen çocuklarda da çürüğe rastlanır. Sanılanın aksine diş yüzeyine yapışan her şey çürük yapar. Karbonhidrat (ekmek, makarna gibi), süt (laktoz) vb içecekler, hepsi diş çürüğüne neden olabilir. Rafineri besinlerin artmasıyla besinlerdeki şeker oranları da yıllar içinde çok arttı. Bu da çocuklarda çürükten korunmayı zorlaştırdı. Önemli olan, besinlerin diş yüzeyinde tutulmalarını minimuma indirmektir.Çocuğunuzun dişlerini günde 2 kez 2 dakika fırçalamak, ara öğünlerden sonra ağızlarını suyla çalkalamalarını sağlayarak çürüğü engelleme konusunda önemli adımlar atabilirsiniz. 3 yaş sonrasında pedodontistlerin yapacağı fissür örtücü ve fluor uygulamaları da çürüklerin önüne geçmenizi sağlayacaktır.

9. Bir öpücükten bakteri mi bulaşırmış?

Anne ve babaların sıkça yaptığı bir hata da bebeklerini dudaklarından öpmek. Yetişkinlerin ağızlarındaki bir çürük başlangıcı veya ufak dahi olsa bir dişeti rahatsızlığı öpüşme sonrasında çocuklara bakteri geçmesine neden olabiliyor. Çürük dişler veya sağlıksız dişetleri yüzeylerinde milyonlarca bakteri barındırır. Bu bakterilerin bebeğinize geçmesini sağlayan diğer durumlarsa annenin yere düşen emziği önce kendi ağzında temizleyip sonra çocuğuna vermesi veya mamanın sıcaklığını anlamak için önce kaşıkla kendi tadına bakması daha sonra da çocuğunu aynı kaşıkla beslemesidir.

10. Antibiyotikler yüzünden mi çocuğumun dişleri sağlıksız?

Dişlerde renkleşme ve yapısal bozukluklara sebep olan tetrasiklin grubu antibiyotiklerin bebeklerde ve hamilelerde kullanımı seneler önce yasaklanmasına rağmen efsanesi hala devam etmektedir. Bilinenin aksine, antibiyotikler diş çürüğü yapmazlar. Sağlıksız dişlerin sebebi aslen, antibiyotik kullanımına neden olan hastalıklardır. Örneğin, yüksek ateş kandaki kalsiyum ve fosfat düzeylerinde bozulmalara, bu da diş sağlığında ve gelişiminde bazı sıkıntılara yolaçmaktadır.

11. Bebeğimin dişlerinde bir problem yok ki neden diş hekimine götüreyim?

Aslında, bebeğinizin ağız ve diş sağlığı için yapabileceğiniz en doğru şey onu 1 yaşından itibaren düzenli pedodontist kontrollerine götürmektir. Erken yaşta başlayan bu muayeneler sayesinde bebeğinizin dişlerini çürütebilecek etkenlerden, doğru bilinen yanlışlardan ve koruyucu yöntemlerden daha sorunlar başlamadan bilgi sahibi olup; çocuğunuzu çürüklerden koruyabileceksiniz. Erken yaştan itibaren pedodontist kontrolüne giden çocuklar için ise tedaviler ve koruyucu uygulamalar keyifli seanslara dönüşecektir. Aksi takdirde ağrı ile birlikte pedodontistle tanışan çocuklarda tedavi hem pedodontist hem aile hem de çocuk için çok yorucu ve yıpratıcı olabilmektedir. Sözcü

25 Mayıs 2016 Çarşamba

Yumurtayı kaynattıktan sonra 4 dakika pişirin

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nil Şahin Gürhan, ‘örnek protein’ olarak nitelendirdiği yumurtanın faydaları hakkında bilgi verdi, günde “1 adet yumurta yiyin” tavsiyesinde bulundu. 


BESİN DEĞERİ ÇOK YÜKSEK VE SAĞLIKLI

Bulması ve pişirmesi kolay, besin değeri çok yüksek ve sağlıklı bir yiyecek olan yumurtanın insanın günlük protein gereksinimini karşılamanın yanı sıra halsizlikten kurtulmak, daha enerjik bir gün geçirmek için vazgeçilmez olduğuna dikkat çekti.

Şahin, “Ani sıcaklık değişiklikleri nedeniyle bünyelerimiz hastalıklara daha korunmasız hale geliyor ve bu değişimler insanları mutsuzlaştırıp enerjilerini düşürebiliyor. Günde 1 yumurta tüketerek tüm bu olumsuzlukların üstesinden gelmek mümkün. Yumurta içeriğindeki selenyum, demir gibi elementler sayesinde mutluluk kaynağı” dedi.

Yumurtayı ‘örnek protein’ olarak nitelendiren Nil Şahin Gürhan, çocukluk çağından yaşlılık dönemine kadar her zaman tüketilebileceğini de hatırlattı. Geçmiş yıllarda yüksek kolesterol korkusu nedeniyle kalp-damar hastalarının yumurtadan uzak durmak zorunda kaldığını ancak günde bir tane yumurtadan fazla tüketilmediği taktirde; yumurtanın vücuttaki iyi ve gerekli olan kolestrolü artırıcı etkisinin olduğunun ispatladığını da vurguladı.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nil Şahin sözlerine şöyle devam etti: “Yumurtanın içeriğindeki A ve D vitaminleri, demir, selenyum, çinko, kolin gibi elementler bağışıklık sistemini güçlendirmeden kemik gelişimine, kandaki oksijenin taşınmasından beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesine kadar birçok fayda sağlıyor. Günde 1 yumurta tüketerek sağlık puanınızı yükseltebilirsiniz.”

Nil Şahin Gürhan, yaz yaklaşırken kilosuna ve beslenmesine dikkat edenlere yumurtayı sağlıklı tüketmenin ipuçlarını da verdi: Yumurtayı 10 dakikadan fazla kaynatmayın. Kaynadıktan sonra da sadece 4 dakika pişirin. Yumurtayı sadece haşlayarak yemeyin. Menemen, sebzeli, domatesli, dereotlu gibi alternatiflerle ya da omlet şeklinde de tüketin. Hürriyet

24 Mayıs 2016 Salı

İş Hayatında Parlamanın, 4 Altın Kuralı Nedir?

AL Danışmanlık Genel Müdürü, Marka Yönetimi ve İnsan Kaynakları Danışmanı Ayşen Laçinel, çalışanların iş hayatında başarılı olmaları; diğer bir değişle parlamalarının 4 altın kuralını anlattı.  

İş’te başarılı olmanın 4 altın kuralını açıklıyoruz!

1-Görev tanımının ve hedeflerinin farkında olarak; yöneticinden teyit almalısın. Başarılı olmak, kişinin kendini tanıması ve neden orada olduğunu bilmesiyle doğru orantılıdır. Görev tanımını ve performans hedeflerini bilmek de, kişinin gideceği yol haritasıdır. Bulunduğun ortamda neden olduğunu ve senden ne beklenildiğini daima hatırlamalısın.

2-Toleranslı ve hoşgörülü olmalısın. Herkes hata yapabilir ve sen de yapabilirsin. Önemli olan hatayı anlamaktır ve tekrarlamamaktır. Hata yapmayan, hiçbir şey yapmaz. Tabii ki, hata olabilir, mühim olan hatayı fark etmek, bunu iyi bir ders olarak görmek ve hataya neden olan nedenleri anlamaktır. Yapılması gereken, hatayı bir daha tekrarlamamak için gerekli önlemleri almaktır. 

3-Yıkıcı ve kötümser değil; öneri getiren ve çözüm sunan yaklaşımda olmalısın. Konuşmalarında, yazışmalarında, 'zaten; ama...' gibi kelimelerle yazmaya ve konuşmaya başlamamalısın. En olumsuz durumlarda dahi; seni ayakta tutacak bir dal bulmalısın ve çözümün bir parçası olmalısın. 

4-Mesleki ve kişisel gelişim eğitimlerini takip ederek, kendini yetiştirmelisin. Tüm alanlarda gelişim ve değişim süreci kaçınılmazdır. Bilgilerini tazelemek, gelişmelerden haberdar olmak, okumak, araştırmak, seminer ve konferansları takip etmek ve ardından bu bilgileri davranışlarına olumlu yansıtman gerekmektedir.

19 Mayıs 2016 Perşembe

Türk gençliğinin bayramının simgesi: Gençlik Marşı

Gençlik Marşı, 20 Haziran 1938'de "Gençlik ve Spor Bayramı Marşı" olarak kabul edildi ve Türk gençliği ve sporcusunun marşı oldu.


1.Dünya Savaşı'nın tamamen aleyhimize döndüğü ve tüm Ulusumuzun derin bir üzüntü ve kedere boğulduğu günlerde, İngilizlerin istediği gibi çalışmasına izin vermeyeceklerini gören Mustafa Kemal, Anadolu içlerine doğru ilerlerken bu marşı da dilinden hiç düşürmedi.

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’de Samsun’a çıktıktan sonra yolda okudukları “Dağ Başını Duman Almış” marşı, 20 Haziran 1938’de “Gençlik ve Spor Bayramı Marşı” olarak kabul edildi ve Türk gençliği ve sporcusunun marşı oldu.

Falih Rıfkı Atay anlatıyor:

Yıl 1919… Ülke işgal altındaydı!

19 Mayıs’ta Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, İngilizlerin istediği gibi çalışmasına izin vermeyeceklerini gördü… Anadolu içlerine doğru ilerlemeye karar verdi.

İlk durak Havza olacaktı. Yaverinden, hemen bir otomobil bulunmasını istedi.Araştırıldı, soruşturuldu… Sonunda, Benz marka, çok eski bir otomobil bulunabildi.

Mustafa Kemal, ”Tamam” dedi.

Arkadaşları,

“Ama çok eski!” diyerek kuşkularını belirttiler.

Mustafa Kemal,

“Olsun!” dedi.

Arkadaşları,

” Her an arıza çıkarıp bizi yolda bırakabilir!” diye uyarmak istediler.

Bunun üzerine Mustafa Kemal,

“Başka otomobil var mı?” diye sordu.

Arkadaşları,

“Yok!” dediler.

-“Öyleyse bununla yola çıkacağız! ”

Samsun’dan çıkıp Havza’ya doğru gecenin karanlığında yol almaya başladılar…

Korkulan sabaha karşı başlarına geldi: Motor su kaynatmaya başladı… Suyun soğutulması ve değiştirilmesi beklenirken, Mustafa Kemal, otomobilden indi.

Şafak yeni sökmekte… Dağların bulutlara değen tepeleri yeni yeni pembeleşmekteydi.

O anda, Mustafa Kemal, daha önce kimsenin duymadığı bir marşı söylemeye başladı:

Dağ başını duman almış,

Gümüş dere durmaz akar.

Güneş ufuktan şimdi doğar,

Yürüyelim arkadaşlar…

Sesimizi yer, gök, su dinlesin,

Sert adımlarla her yer inlesin!

Bu gök, deniz nerede var?

Nerede bu dağlar taşlar?

Bu ağaçlar, güzel kuşlar,

Yürüyelim arkadaşlar…

Gençlik Marşı ya da bilinen ilk mısrasıyla Dağ başını duman almış, gençliğe atfedilen bir marştır. Müziği aslen Felix Körling’in derlediği ‘Tre trallande jäntor’ adlı İsveç folkloruna ait olan bu şarkının notaları Selim Sırrı Tarcan tarafından getirildi ve Ali Ulvi Elöve tarafından sözleri Türkçeleştirildi..

Müzikten anlayan ve iyi de flüt çalan Selim Sırrı Tarcan, bu şarkıyı bazı ufak değişikliklerle marş haline getirdi. Sonra da görev yaptığı Yüksek Öğretmen Okulu'nun Türkçe öğretmeni bulunan Ali Ulvi Elöve'den bu marş için bir güfte yazmasını rica etti..

O günler, 1.Dünya Savaşı'nın tamamen aleyhimize döndüğü ve tüm Ulusumuzun derin bir üzüntü ve kedere boğulduğu günlerdi. Yüksek Öğretmen Okulu o sıralarda Moda'da faaliyet göstermekteydi.

Ali Ulvi Bey bu
binanın denize bakan bir odasında Selim Sırrı Bey'in istediği güfteyi yazmıştı :

Dağ başını duman almış,

Gümüş dere durmaz akar.

Güneş ufuktan şimdi doğar ,

Yürüyelim arkadaşlar.

Sesimizi yer, gök, su dinlesin,

Sert adımlarla heryer inlesin.

Bu gök, deniz nerede var,

Nerede bu dağlar taşlar?

Bu ağaçlar güzel kuşlar,

Yürüyelim arkadaşlar.

Sesimizi yer gök su dinlesin ;

Sert adımlarla heryer inlesin.

Her geceyi güneş boğar,

Ülkemizin günü doğar.

Yol uzun olsa da ne var,

Yürüyelim arkadaşlar.

Sesimizi yer gök su dinlesin ;

Sert adımlarla heryer inlesin.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de çok beğendiği bu marş,  ilk kez 1916 yılında Yüksek Öğretmenlik Okulu öğrencilerinin İttihatspor sahasında Selim Sırrı Bey nezaretinde yaptıkları Beden Eğitimi gösterileri sırasında söylendi.

20 Mayıs 1938 tarih ve 3466 sayılı kanunla 19 Mayıs 'Gençlik ve Spor Bayramı' olarak milli günlerimizin arasına girerken, bu marş da bu büyük bayramın simgesi olarak Türk gençliği ve sporcusunun marşı oldu.

19 Mayıs mesajları - İşte Atatürk'ün 19 Mayıs ile ilgili sözleri

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı coşkusu tüm hızıyla sürüyor. Atatürk'ün 19 Mayıs ile ilgili sözlerini sizler için derledik. Türk gençliğine armağan edilen 19 Mayıs için en güzel sözler ve şiirler haberimizde. 

İşte 19 Mayıs mesajları ve sözleri..

19 Mayıs coşkusu tüm yurtta büyük bir heyecan ve coşkuyla kutlanıyor. Atatürk'ün gençliğe armağan ettiği 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nın geçmişi ve tarihçesi ile ilgili bilinmeyen detayları sizler için derledik. En güzel 19 Mayıs şiirleri ve Atatürk'ün gençlere söylediği sözler haberimizde.


Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, her yıl 19 Mayıs tarihinde kutlanan, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin millî bayramıdır. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Vapuru ile Samsun'a çıkmıştır ve bugün İtilaf Devletleri'nin işgaline karşı Kurtuluş Savaşı'nın başladığı gün kabul edilir. Atatürk bu bayramı Türk gençliğine armağan etmiştir.


19 MAYIS İLK NE ZAMAN KUTLANDI?
Gençlik ve Spor Bayramı, ilk defa 24 Mayıs 1935’te "Atatürk Günü" adı altında kutlanmıştır. Beşiktaş'ın girişimleriyle Fenerbahçe Stadı'nda kutlanan bu ilk 19 Mayıs, Galatasaray ve Fenerbahçeli yüzlerce sporcunun da katılımıyla bir spor günü haline gelmiştir. Bu organizasyondan bir süre sonra gerçekleşen Spor Kongresi'nde söz alan Beşiktaş Kurucu Üyesi Ahmet Fetgeri Aşeni kutlanan Atatürk Günü'nün tüm gençliğe mal edilebilmesi için "19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı" adı altında her yıl yapılmasını teklif etmiştir.Kongrede oylanan bu öneri kabul edilmiş ve Atatürk'ün de onayıyla yasalaşmıştır.20 Haziran 1938 tarihli kanunla "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanan bu ulusal bayramın adı 12 Eylül Darbesinden sonra "Atatürk'ü Anma , Gençlik ve Spor Bayramı" adını almıştır.

ATATÜRK'ÜN 19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI İÇİN SÖZLERİ

*"Gençler, Cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile, insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz... benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

*"Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri (Türkiye Cumhuriyetini) ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak."

*"Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletimin hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıları, ahlâksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir."

*"Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! .. Bu belli. Fakat zekânı unut! .. Daima çalışkan ol..."

*"Rica ile, merhamet dilenmekle bir millet ve devletin şeref ve istiklâli kurtarılmaz. Türk milleti, gelecek nesiller için bunu unutmamalıdır."

*"Ben Samsun’u ve Samsun Halkını gördüğüm zaman, memlekete ve millete ait bütün düşünce ve kararlarımın yerine getirilebileceğine dair bir defa daha kuvvetle inanmıştım. Samsun’luların hal ve durumlarında gördüğüm gözlerinden okuduğum vatanseverlik ve fedakarlık ; ümit ve tasavvurlarımı olumlu bir inanca götürmeye yetmişti..."

*19 Mayıs ulusal egemenliğin başlangıç günüdür.

*Bütün ümidim gençliktedir. Her kafanın anlamaktan aciz olduğu yüksek bir varlıktır gençlik.
19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINDA

Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı
Selam durdu kayığı, çaparası, takası,
Selam durdu tayfası.

Bir duman tüterdi bu geminin bacasından
Bir duman
Duman değildi bu
Memleketin uçup giden kaygılarıydı.

Samsun limanına bu gemiden atılan
Demir değil
Sarılan anayurda
Kemal Paşanın kollarıydı.

Selam vererek Anadolu çocuklarına
Çıkarken yüce komutan
Karadeniz’in halini görmeliydi.

Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar
Kalktı takalar,
İzin verseydi Kemal Paşa
Ardından gürleyip giderlerdi
Erzurum’a kadar

Cahit KÜLEBİ

19 Mayıs 1919’da

Yurdu düşmanlar sardı,
Güneşimiz karardı.
Ninelerin gözleri
Birer kanlı pınardı.

Serin bahar meltemi
Gibi beyaz bir gemi
Samsun’a demir attı,
Göklerimiz ağardı.

Bu gemide inanan,
Yurda şan, millete şan;
Büyük, eşsiz kahraman
Mustafa Kemal vardı.

M.Necati ÖNGAY

ŞU SONSUZ KOŞU

Samsun’a ayak basmış Kahraman bugün,
Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda
Davul zurna sesinde şahlanır düğün,
Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.

Ata’nın rüyasına gelincikler sun,
Emek bahçelerinin güzel gülünü…
Biz sonsuz bir sabahtayız… O uyusun,
Sevincimiz coşturur O’nun gönlünü.

Nasıl çıkmış bir sabah Samsun’dan yola,
Dağlardan dağlara o zafer türküsü,
Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola,
Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.

Al bayrağın Ankara Kalesi’nde hür,
Dalgalanmakta altın bir çağa doğru,
Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür,
Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.

On dokuz Mayıs’ın hür başına çelenk,
Kiraz mevsimi, gençlik ay’ı, gül ay’ı,
Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk,
Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı.

Ceyhun Atuf KANSU

Çocuğum obez olabilir mi?

Çocukların obezite olup olmadığı sadece kilosuna ve boyuna bakarak kabul anlaşılmaz. Buna karar vermek için 3 ayrı bakış açısı ile değerlendirmek gerekir.



Görüntü, davranış ve beslenme alışkanlığına dikkat çeken Dr. Fevzi Özgönül, şu bilgileri verdi; Şimdi bu 3 bölümün her birinde 10 ar soru soracağız. Her bir bölümde en az 5 evet cevabınız varsa, dikkat çocuğunuzda obezite problemi başlamış olabilir.

1) GÖRÜNTÜ

1- Erkek çocuklarda göğüs bölgesinde belirgin bir şişlik var mı?

2- Her iki cins göbek bölgesinde halka şeklinde bir şişlik ( yağlanma )var mı?

3- Ayak bileklerine bakın, dış kısmındaki çıkıntı var mı yoksa şişlikten bu çıkıntı kaybolmuş mu?

4- Bacaklarını bitiştirdiğinde apış arasından dizlere kadar olan bölüm tamamen bitişik mi?

5- Yürüme veya koşma esnasında bacaklar birbirine sürtüyor mu? Veya bacaklarını dışa doğru açarak mı hareket ediyor?

6- Hazır ol vaziyetinde dururken kollar yere dik değil de hafif yanlara doğru açık mı duruyor?

7- Ayakkabısını veya çorabını giyerken kolları yetişebiliyor mu, yoksa çok mu zorlanıyor?

8- Havaya sıçradığında bedeninde çok aşırı sallanma oluyor mu? Bunu mayo giydiğinde gözlemenizi tavsiye ederiz.

9- Yüz ovali bozulmuş ve yuvarlak bir görünüm almış mı? Çene çizgisinde kaybolma var mı?

10- El bileklerinde şişlik gözlemliyor musunuz?

2) DAVRANIŞ

1- Tatil günlerinde zamanını daha çok evde mi geçirmek istiyor?

2- Çarşıda dolaşırken veya açık alanda birlikte yürürken sizden önce yorulduğu oluyor mu?

3- Arkadaşları ile birlikte olduğunda onlarla birlikte bedensel hareketi gerektiren oyunlara katılmıyor mu?

4- Yaşıtları ile oyun oynarken özellikle yakalama veya yarış türü oyunlarda hep geride mi kalıyor?

5- Okulda spor derslerinde bedensel hareketlerde arkadaşları arasında başarısı düşük mü?

6- Parkta oynarken boyundan yüksek bir yere tutunduğunda 30 saniyeden fazla tutunamıyor mu?

7- Evde ders çalışırken veya dinlenirken suyunu veya istediği bir yiyeceği mutfaktan kendisi almayıp sizden veya bir başkasından istiyor mu?

8- Uyurken horlaması var mı?

9- Günde 8 saatten fazla mı uyumak istiyor?Sabah yataktan sizin zorunuzla mı kalkıyor?

10- Günde 2 den çok tuvalete çıkıyor mu veya gün aşırıdan daha az mı tuvalete çıkıyor?

3) BESLENME ALIŞKANLIĞI

1- Sabah kahvaltı etmek istemiyor mu?

2- Kahvaltı yaptığında reçel gibi tatlılara düşkün mü? Veya mısır gevreği,süt , poğaça gibi pratik kahvaltıları mı seviyor?

3- Kahvaltı ile öğlen yemeği arasında sık sık acıkıyor mu, aralarda çok abur cubur tabir ettiğimiz yiyecekleri yiyor mu?

4- Öğlen yemeğinde daha çok tost, hamburger veya fastfood yiyecekleri mi tercih ediyor?

5- Yemeklerde makarna ve pilav vazgeçilmezi mi?

6- Sebze emekleri veya zeytinyağlı yemeklerden yemek istemiyor mu?

7- Okuldan eve çok aç geldiğinde hemen abur cubur türü yiyeceklere mi yönleniyor?

8- Her akşam tatlı isteği duyuyor mu?

9- Gece yatmadan önce mutlaka buz dolabını açıp bir şeyler yiyor mu?

10- Birlikte markete gittiğinizde mutlaka bisküvi, çikolata veya cips gibi bir atıştırmalık almak istiyor mu?

Bir milletin dirilişi: 19 MAYIS 1919

Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun


Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıktı. 97 yıl önce bugün bağımsızlık meşalesini yaktı. O meşalenin ışığı bir millete yol gösterdi. Dirilişin başlangıcı olan 19 Mayıs günü Cumhuriyet'in ilanıyla da bayram olarak kutlanmaya başlandı. İşte kurtuluşa giden yolun öyküsü:

Tarih: 15 Mayıs 1919… Mustafa Kemal'in öncülüğünde Çanakkale Cephesi'nde büyük bir destan yazılsa da Osmanlı 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıktı. Anadolu, düşmanlar tarafından işgal edildi. Millet, kurduğu küçük gruplarla düşmana karşı direnmeye başladı.

Anadolu toprakları bu durumdayken, İngiliz işgali altındaki İstanbul'da milletin kaderini değiştirecek bir karar alındı. Mustafa Kemal, 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a gitmekle görevlendirildi. Hemen yolculuk hazırlıklarına başlandı.

BANDIRMA VAPURU HAZIRLANDI

Mustafa Kemal, kendisi için hazırlanan ve onu Samsun'a götürecek olan Bandırma Vapuru'nun kaptanı İsmail Hakkı Bey'i makamına çağırtarak yolculuk hakkında bilgi aldı. Yolculuk 16 Mayıs 1919 günü başladı. Vapur, yola çıkmadan Sirkeci Garı açıklarında İngilizler tarafından arandı. Mustafa Kemal, Bandırma Vapuru'na Kız Kulesi açıklarında bindi.

O GÜNÜ NUTUK'TA ANLATTI

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk'un 1. bölümündeki “Benim Kararım” adlı kısmında bu görevle ilgili şunları yazdı: “Osmanlı ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da

Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.”

BAĞIMSIZLIĞA GİDEN YOL

O ‘karar'ı uygulamak için ilk adım 19 Mayıs 1919 günü atıldı. Mustafa Kemal, beraberindeki 18 askerle 19 Mayıs günü Samsun'a çıktı. 19 Mayıs 1919 günü bağımsızlığa, çağdaşlaşma ve demokratikleşmeye giden yolun ilk adımı atıldı. Samsun, yeniden dirilişin ilk durağı oldu. Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu'da kurtuluş mücadelesini başlattı. Ulusal direniş örgütleri birleştirildi. Ardından Amasya Genelgesi ile Erzurum ve Sivas Kongreleri geldi… Kurtuluş mücadelesi, tüm düşmanların kovulması ve Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle birlikte bir destana dönüştü.

BAYRAM OLDU

19 Mayıs 1919 son dönemde yok sayılmak istense de Türk Milleti için bir dönüm noktası ve kurtuluşun başlangıcıydı. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, bu tarihe verdiği önemi “19 Mayıs benim doğum günümdür” diyerek gösterdi. Ve bir milleti bağımsızlığa kavuşturan mücadelenin başlandığı 19 Mayıs, ulusal bayram ilan edildi. İlk bayram kutlamaları, 1938 yılında İstanbul'da “Atatürk'ü Anma” günü olarak yapıldı. Atatürk, gençlere armağan ettiği bayram kutlamalarına sadece bir kez katılabildi.

ATATÜRK GENÇLERE SESLENDİ

Atatürk, ‘doğum günüm' dediği 19 Mayıs'ı armağan ettiği gençlere ise şöyle seslendi: “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.”

KURTULUŞA GİDEN İLK ADIM

Mustafa Kemal, beraberindeki 18 askerle birlikte 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a ulaştı. Bandırma Vapuru'ndan inişinde ise böyle karşılandı.

ULUSAL MÜCADELE BAŞLADI

23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum'da düzenlenen kongrede kurtuluş mücadelesinde izlenecek yol belirlendi.

İŞTE İLK BAYRAM TÖRENİ

Ulu Önder Atatürk, 19 Mayıs 1938'de Ankara Stadyumu'ndaki bayram törenine katıldı. Törende Yugoslavya Savunma Bakanı da vardı.

18 Mayıs 2016 Çarşamba

Bahar yorgunluğunu yenen vitaminler

Diyetisyen Merve Sarptaş, bahar yorgunluğunu atlatmanızı sağlayacak beslenme önerilerinde bulundu.

Halsizlik, yorgunluk, eklem ağrıları, sindirim ve uyku sorunları gibi pek çok problemle ortaya çıkan bahar yorgunluğunu beslenmenize dikkat ederek aşabilirsiniz. Peki bu sorunlarla karşılaşmamak için baharda neler yemek gerekiyor?
beslenme

VİTAMİN VE MİNERALLERE İHTİYACIMIZ VAR

Özel bir hastanenin diyetisyeni Merve Sarptaş, bahar aylarında güne daha zinde başlayabilmek için kesinlikle kahvaltı yapılması gerektiğini bildirdi. Sarptaş, ”Kahvaltıda, besleyici ancak hafif yiyecekler tercih edilmelidir. Günün diğer öğünlerde ise yağlı yiyeceklerin yerine daha hafif ve besleyici özelliği olan sebze ağırlıklı yemekler yenilmelidir. Baharla birlikte vücudun daha çok vitamin ve minerale ihtiyacı vardır. Sebze ve meyveler bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlayan, artan vitamin ve mineral ihtiyacının karşılanması açısından önemli bir besin grubudur” ifadelerini kullandı.

MUHTEŞEM ÜÇLÜ: A,C VE E

Bahar yorgunluğundan etkilenmemek için A, C ve E vitaminleri açısından zengin sebze ve meyvelerin tüketilmesini öneren Sarptaş, şunları kaydetti:

”A vitaminini en çok balık, yumurta sarısı, kırmızı et, süt, yoğurt, havuç, kayısı, tatlı kabak, kavun, şeftali, ıspanak, brokoli, tere, maydanoz, dereotu ve rokada bulunmaktadır. C vitamini içeren besinler ise maydanoz, biber, turunçgiller, soğan, kereviz, brokoli, çilek ve kividir. Bitkisel yağlar, yağlı tohumlar, yeşil yapraklı sebzeler, yumurta ve kepeği ayrılmamış un ise E vitamini açısından zengindir. Bu dönemde organik olan mevsim sebze ve meyvelerinin tüketilmesi önerilmektedir.

NELER YAPMALI?

Bu dönemde günlük tüketilen su miktarını arttırmak, vücut direncinin sağlanması ve toksinlerin atılması için faydalı olacaktır. Günde 2-2,5 litre su tüketilmelidir. Kahve, çay, kola, kakao ve benzerleri gibi kafeinli içecekler azaltılmalıdır. Kafeinli içecekler yerine, metabolizmayı rahatlatıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici bitki çayları tercih edilebilir. Aşırı tuz, vücutta su birikimi arttırarak yorgunluk hissini artırabileceğinden tüketilmemelidir. Düzenli olarak haftada 3 gün ve yaklaşık 45 dakika süren tempolu yürüyüşler yapmak, bu dönemdeki yorgunluk şikayetlerinin azalmasında faydalı olacaktır. Uyku düzenine dikkat edilmeli, gece geç saatlerde yatılmamalıdır. Yeterli fiziksel aktivitede bulunmak çok önemlidir. Her gün açık havada yüryüş yapılabilir.”DHA

Ebeveynlere sosyal medya uyarısı!

Bilgin, arkadaş ve yaş gruplarına göre kısıtlamalar getirmelerini, bunun özgürlüğü kısıtlama anlamına gelmediğini söyledi.

Manisa Tabip Odası Başkanı Psikiyatrist Hasan Semih Bilgin, sosyal medyanın kontrolsüz bir alan olduğuna dikkat çekerek; ailelere, çocuklarını tek başlarına bilgisayar başlarında bırakmamaya özen göstermelerini sağlık verdi. Bilgin, arkadaş ve yaş gruplarına göre kısıtlamalar getirmelerini, bunun özgürlüğü kısıtlama anlamına gelmediğini söyledi.

17 Mayıs 2016 Salı

20 Mayıs Cuma günü okullar tatil mi?

20 Mayıs Cuma günü son günlerin cevabı en çok merak edilen sorusuydu. 19 Mayıs tatilini fırsata çevirip 4 gün tatil yapmak isteyenler için kötü haber geldi. 19 Mayıs resmi tatil ancak 20 Mayıs'ta okullarda eğitim ve öğretime devam edilecek, çalışanlar ise o gün çalışmaya devam edecek.

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, Perşembe günü yurt genelinde kutlanacak. 19 Mayıs tatiline 20 Mayıs cuma gününü de katıp 4 gün tatil hayali kuranlar için 20 Mayıs Cuma günü tatil değil. Memurlar, öğrenciler ve kamu çalışanları 20 Mayıs Cuma günü mesai yapacak.
19 Mayıs'ın resmi tatil olması nedeni ile öğrenciler, öğretmenler, kamu çalışanları ve üniversite öğrencileri 1 gün tatil yapacak.

2016 yılı resmi tatiller listesi şöyle:

Yılbaşı 1. gün 01 Ocak Cuma

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 1 gün 23 Nisan Cumartesi

Emek ve Dayanışma Günü (İşçi Bayramı) 1 gün 01 Mayıs Pazar

Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı 1 gün 19 Mayıs Perşembe

Ramazan Bayramı Arefesi 1/2 gün 04 Temmuz Pazartesi

Ramazan Bayramı 1. gün 05 Temmuz Salı

Ramazan Bayramı 2. gün 06 Temmuz Çarşamba

Ramazan Bayramı 3. gün 07 Temmuz Perşembe

Zafer Bayramı 1 gün 30 Ağustos Salı

Kurban Bayramı Arefesi 1/2 gün 11 Eylül Pazar

Kurban Bayramı 1. gün 12 Eylül Pazartesi

Kurban Bayramı 2. gün 13 Eylül Salı

Kurban Bayramı 3. gün 14 Eylül Çarşamba

Kurban Bayramı 4. gün 15 Eylül Perşembe

Cumhuriyet Bayramı 1,5 gün 28 Ekim Cuma 29 Ekim Cumartesi

20 Mayıs Cuma günü okullar tatil mi?

20 Mayıs Cuma günü son günlerin cevabı en çok merak edilen sorusuydu. 19 Mayıs tatilini fırsata çevirip 4 gün tatil yapmak isteyenler için kötü haber geldi. 19 Mayıs resmi tatil ancak 20 Mayıs'ta okullarda eğitim ve öğretime devam edilecek, çalışanlar ise o gün çalışmaya devam edecek.

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, Perşembe günü yurt genelinde kutlanacak. 19 Mayıs tatiline 20 Mayıs cuma gününü de katıp 4 gün tatil hayali kuranlar için 20 Mayıs Cuma günü tatil değil. Memurlar, öğrenciler ve kamu çalışanları 20 Mayıs Cuma günü mesai yapacak.
19 Mayıs'ın resmi tatil olması nedeni ile öğrenciler, öğretmenler, kamu çalışanları ve üniversite öğrencileri 1 gün tatil yapacak.

2016 yılı resmi tatiller listesi şöyle:

Yılbaşı 1. gün 01 Ocak Cuma

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 1 gün 23 Nisan Cumartesi

Emek ve Dayanışma Günü (İşçi Bayramı) 1 gün 01 Mayıs Pazar

Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı 1 gün 19 Mayıs Perşembe

Ramazan Bayramı Arefesi 1/2 gün 04 Temmuz Pazartesi

Ramazan Bayramı 1. gün 05 Temmuz Salı

Ramazan Bayramı 2. gün 06 Temmuz Çarşamba

Ramazan Bayramı 3. gün 07 Temmuz Perşembe

Zafer Bayramı 1 gün 30 Ağustos Salı

Kurban Bayramı Arefesi 1/2 gün 11 Eylül Pazar

Kurban Bayramı 1. gün 12 Eylül Pazartesi

Kurban Bayramı 2. gün 13 Eylül Salı

Kurban Bayramı 3. gün 14 Eylül Çarşamba

Kurban Bayramı 4. gün 15 Eylül Perşembe

Cumhuriyet Bayramı 1,5 gün 28 Ekim Cuma 29 Ekim Cumartesi