30 Eylül 2016 Cuma

Dişleri ezildi, sağır oldu, yüzü büyüdü! Tüm hayatı karardı...

Durdurulamayan doku büyümesi, dişlerinin ezilmesine ve sağır olmasına neden olan Çin'de yaşayan Yuanhai'nin hayatının seyrini değiştirecek ameliyatı bekleyen Yuanhai için bağış toplanıyor.


Yüzündeki doku büyümesi sebebiyle yıllar içerisinde yüzü giderek büyüyen 53 yaşındaki Xia Yuanhai'ye 'uzaylı' lakabı takılmış.

Daily Mail'de yer alan habere göre; Durdurulamayan doku büyümesi, Xia Yuanhai'nin dişlerinin ezilmesine ve sağır olmasına neden oldu. Hayatının seyrini değiştirecek ameliyatı bekleyen Xia için bağış toplanıyor.

Çin'de yaşayan Xia Yuanhai'nin 66 yaşındaki abisi Xia Yuanchang, kardeşi Xia Yuanhai'nin hastalığının yetişkinlik döneminde ortaya çıktığını ve tedavi için yüklü miktarda para gerektiğini açıkladı. Maddi imkansızlık nedeniyle Xia Yuanhai daha gençken tıbbi yardım alamadı. Geçen yılların ardından ise yüz deformitesi iyice ağırlaştı.


Kardeşinin zor durumda olduğunu söyleyen abi Xia Yuanchang, tedavi masraflarını karşılayabilmek için bağış topluyor.


Hürriyet

29 Eylül 2016 Perşembe

Beş ay önce dünyaya gelen bu bebek dünyada bir ilk bebek

Dünyada ilk kez denenen bir teknikle, üç kişinin DNA'sına sahip olarak dünyaya gelen bebeğin sağlıklı olduğu açıklandı.



Cnnrüek'ün haberine göre; Biliminsanları heyecan verici gelişmeyi duyurdu. Ölümcül olan bir genetik rahatsızlığa sahip olan annenin yumurtalıklarına tıbbi bir müdahale gerçekleştirildi. Biliminsanları, annenin yumurtalıklarından bir kısım DNA'nın çıkarılarak yerine bir donörden alınan sağlıklı DNA'ya sahip yumurtaların yerleştirildiğini açıkladı. Laboratuvar ortamında babanın spermleriyle döllenen yumurtanın böylece sorunsuz şekilde ana rahminde gelişmesini sağlandı.
New Scientist'te yer alan haberde, uygulamanın başarılı olduğu ve 5 ay önce Meksika'da Ürdünlü bir çifften dünyaya gelen bebeğin, annesinde bulunan 'Leigh Sendromu'nu taşımadığı ifade edildi. Çiftin ilk iki çocuğunu da aynı rahatsızlık yüzünden kaybettiği öğrenildi.

Operasyon hakkında detaylı bilginin Ekim ayında yapılacak bir konferansta paylaşılacağı duyuruldu.

Leigh Sendromu nedir?

Leigh sendromu, merkezi sinir sistemini etkileyen nadir kalıtsal nörometabolik ve mitokondriyal bir hastalıktır. İngiliz nöropsikiyatrist Archibald Denis Leigh (1915-1998) tarafından ilk kez 1951 yılında tarif edilmiştir. (Vikipedi)

Bangladeşli bebek ilgi odağı oldu

Bangladeş'te dünyaya gelen bebek kırış kırış yüzü, kocaman gözleriyle bir anda tüm Magura kentinin ilgi odağı haline geldi.


Nadir görülen ve erken yaşlanma hastalığı olarak bilinen progeria hastalığıyla ile doğan bebeğin durumu 4 milyon doğumda bir görülüyor.

"Tanrı'ya şükrediyoruz"

Hücreleri normalden erken yaşlanan bebekler çok fazla yaşamıyor. Bebeğin babası, Biswajit Patro ise oğlunun durumundan şikayetçi olmadıklarını, sadece Tanrı'ya şükrettiklerini, mutsuz olmaları için bir neden olmadığını söyledi.

Aile meraklı insanların evlerini sık sık ziyaret ederek bebeklerini de görmek istediğini belirtti.

28 Eylül 2016 Çarşamba

Narın ve nar suyunun faydaları

Narın faydaları saymakla bitmiyor. İster tek tek tanelerini yiyerek tüketin, ister suyunu sıkarak için nar, pek çok derdin devası. 


İşte Kaliforniya üniversitesinin yaptığı araştırmalara göre narın ve nar suyunun faydaları…

1.Nar suyundaki bileşikler hem kanser hücrelerinin ilerlemesine engel oluyor hem de prostat kanserinin metastazına neden olan bir kimyasalın etkisini azaltıyor.

Örneğin narda 10 bardak yeşil çaya ve 4 bardak kızılcık suyuna eşdeğer antioksidan madde bulunuyor.

2.Tansiyonumuzu düzenler.

3.Kolesterol ve kan şekerimizi regüle eder artmasını engeller.


4.Kalbimizi korur düzenli çalışmasına destek olur.

5.Enfeksiyona karşı vücut direncini korur ve artırır.


6.İdrar söktürücü etkisiyle toksin atımını sağlar

7.Meyve kabuğu alkaloit, tanen ve glikozitler içerir. İshal kesici ve kurt düşürücü özelliği vardır.


8.Cildin pürüzsüz görünümüne yardımcı olur.

9.Burun poliplerine iyi gelir.


Kilo almak için 10 öneri

Yapılan araştırmalar kilo almanın vermekten çok daha zor bir süreç olduğunu ve yine çalışmalar erkeklerin kadınlardan daha çok bu sorunu yaşadığını göstermektedir. Kilo alamamanın altında birçok neden olabilir. Bunların başında günlük alınan enerjinin harcanan enerjiden az olması sonucu kilo alamama durumudur. Bununla birlikte metabolik hastalıklar, hipertiroid hastalığı, psikolojik rahatsızlıklara bağlı iştahsızlık, bağırsak emilim hastalıkları ve aşırı fiziksel aktivite gibi birçok neden kilo alamama sorununu gün yüzüne çıkartır. Kilo alamamanın altında yatan nedeni anlamak için mutlaka bir uzmana başvurmalı gerekli bütün tahliller yapılmalı tahlil sonuçlarına göre beslenme planı oluşturulmalıdır. Kilo alma sürecinde amaç önüne geleni yiyerek kilo alma değil, doğru besinleri tüketerek alınan kiloyu kas dokusundan almak yağ dokusunu ideal seviyede tutmaktır. 


Diyetisyen Şeyda Sular konu ile ilgili bilgiler verdi.

1)Normal aldığınız enerjinin günlük 400-500 kcal üstünde almanız gerekir.

2)Düzenli ve dengeli beslenme şart. Muhakkak kahvaltıyı atlamadan güne başlayın. Kahvaltınıza ek
1 bardak portakal ya da nar suyu hem C vitamini takviyesi hem de kalori takviyesi yapacaktır.

3)Gün içinde ara öğün mutlaka yapın. Bu ara öğünlerde yağlı tohumlar, kuru-yaş meyveler, sağlıklı yağlar içeren avokado çok güzel bir tercih olacaktır.


4)Ana öğünlerinizde muhakkak protein ve karbonhidrat kaynağını birlikte tüketin. Mesela ızgara balık yanında tam buğday makarna yada tam buğday ekmek, kırmızı etin yanında bulgur pilavı tüketebilirsiniz. Küçük porsiyonlarla hızlı bir şekilde doyan bireyler yemeğe çorbayla başlayarak midesini doldurmaktansa yemek bittikten sonra tüketmeleri doğru bir seçim olacaktır.

5)Yulaf zayıflatır diyenler aksine doğru ve zamanında tüketildiğinde sağlıklı bir şekilde kilo alımı sağlamaktadır. Akşam yemeğinden sonra uyumadan 2 saat önce yulaf,süt ve meyve karışımı sizin için sağlıklı,lifli bir ara öğün olacaktır.


6)Küçük hacime büyük kaloriye sahip sağlıklı besinleri tüketin. Mesela kahvaltıda 1 yemek kaşığı yer fıstığı ezmesi ya da tahin tüketin. Peynirinizin üstüne ya da yemeklerinize keten tohumu serpin.

7)Yemek esnasında ya da öncesinde su tüketmekten kaçının. Erken doygunluk hissi verecektir.


8)Spor yapmaktan kaçınmayın. Hafif kas egzersizleriyle kas kütlenizi daha hızlı arttıracaksınızdır.

Spor öncesi protein ve karbonhidrat içeren bir ara öğün sonrasında proteinden zengin bir ana öğün tercih edin.

9)İştahınızı arttırmak için baharatlardan yardım alın. Yemeğinize ekleyeceğiniz kırmızı toz biber, kimyon, kişniş, anason ve zencefil daha iştahlı olmanıza yardımcı olacaktır.

10)En önemlisi sık sık tartıya çıkmayın ve pes etmeyin. Kilo alma süreci uzun bir süreçtir ve motivasyon çok önemlidir. Pes etmeden yolunuza devam edin ve muhakkak bu yolda bir uzman diyetisyenle çalışın. cnntürk


200 bin dolar ödeyen Mars'ta yaşayacak

Amerikalı iş adamı Elon Musk, 10 yıl içinde 200 bin dolarlık bilet ücretini ödeyenleri Mars'a göndermek ve bu gezegende kendi kendine yetebilen yerleşim alanı kurmak istediğini bildirdi.


Uzay aracı ve roket üreticisi SpaceX ve otomobil firması Tesla Motors'un sahibi Musk, internetten canlı yayınlanan Meksika'nın Guadalajara kentindeki 67. Uluslararası Uzay Yolculuğu Konferansı'ndaki konuşmasında, "Gezegenlerarası Taşıma Sistemi Projesi" hakkında bilgi verdi.
Musk, 10 yıl içinde kamu-özel ortaklığıyla Mars'a insan göndermek ve 200 bin dolarlık bilet ücretini karşılayanlar için bu gezegende kendi kendine yetebilen bir şehir kurmak istediğini söyledi. Bu konuda 10 milyar dolarlık yatırım öngörüldüğüne değinen iş adamı Musk, yolculukta "yeni teknolojiler" ve "inovatif yapılar" kullanarak maliyetin düşürülmesi gerektiğini ifade etti.

Uzay gemisinin yakıtı metan ve oksijen

Sahibi olduğu SpaceX'in BFR ve BFS araçları sayesinde insanoğlunun "Kızıl Gezegen"e inebileceğini anlatan Musk, bu araçların saatte 100 bin kilometreden fazla hızla ilerleyeceğini ve aracın sıcaklığının bin 650 santigrat derecenin üzerine çıkacağını kaydetti. Musk, uzay gemisinde yakıt olarak metan ve oksijen kullanılacağını dile getirdi.


Bir uzay aracının 100-200 kişiyi Mars'a götürebileceği bilgisini veren Musk, bunun için altyapı çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu aktardı.

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) ve havacılık sektörü yetkilileri, projenin başarısı için finans alanından teknolojik perspektife kadar uluslararası iş birliğinin önemli olduğunu kaydediyor.
Bu arada, en büyük müşterisi NASA olan SpaceX firmasına ait Falcon 9 roketinin eylül ayı başında fırlatılışı öncesi test sırasında yakıt sistemindeki patlama yüzünden uzay seferi ertelenmek zorunda kalmıştı.

27 Eylül 2016 Salı

Adımsayar kullananlar daha az kilo veriyor

Adımsayarların, kilo verme olasılığını arttırmadığı bildirildi. Hatta aksine zayıflamayı psikolojik olarak daha da yavaşlatıyor. Çünkü yeterince yürüdüğünü düşünen insanlar kendilerini ödüllendirmeye karar veriyor ve daha fazla yiyor.


Sonuçları "Journal of the American Medical Association" dergisinde yayımlanan araştırma çerçevesinde, rejim ve egzersiz yapmaları istenen 500 kadar aşırı kilolu gönüllü incelendi.

Adımsayar kullananlar daha az kilo verdi

İki yıl süren araştırmada katılımcılar iki gruba ayrıldı ve yarısına egzersiz yaptıkları sırada adım sayar kullandırıldı. Pittsburgh Üniversitesinde görevli bilim adamları, iki yıl sonra adım sayar kullanan grupta yer alanların ortalama 3,6, diğer katılımcıların ise 5,9 kilo verdiğini tespit etti.

Bugün çok hareket ettim fazla yiyebilirim

Bilim adamları, sonucu şaşırtıcı olarak değerlendirirken, araştırma ekibinin lideri John Jakicic, adım saymak veya kalp ritmini ölçmek gibi fiziksel aktiviteye odaklanan teknolojilerin, kişilerde "Bugün çok hareket ettim, öyleyse bir şeyler yiyebilirim" algısı oluşturuyor olabileceğini söyledi.

Yine günlük hedeflere ulaşamamanın, bazı kişilerin cesaretini kırabileceğine, bunun da kilo kaybını yavaşlatabileceğine dikkat çekildi.  cnntürk

Kesilen 800 yıllık zeytin ağacı meyve verdi

Mersin merkez Toroslar Belediyesi'nce 20 ay önce bir hızarcıdan odun olarak kesilmek üzereyken alınan ve yeniden toprakla buluşturulan 800 yıllık olduğu tahmin edilen zeytin ağacı meyve verdi.

Odunluk kesilmişti...

Odun yapılmak için Adana'dan getirilen zeytin ağacının köklü olduğunu gören belediye görevlileri, 4 ton ağırlığında 800 yıllık zeytin ağacını alarak 20 ay önce 2 yaşında bir zeytin ağacıyla aşılayarak parka dikti. Ağaç, yoğun şekilde bakım uygulayıp kök salma ilaçları ve özel sulama çalışmalarının ardından ilk meyvesini verdi.

Öz suyunu kaybetmeyince...

Yeni kesilmiş, öz suyunu kaybetmemiş zeytin kökünü tekrar toprakla buluşturduklarını kaydeden Başkan Tuna, "Anadolu coğrafyasının Türk yurdu olduğu günlere denk gelen bir tarihi geçmişe sahip olan zeytin ağacı, kendi kökünden çıkan dalda zeytin verdi. 2 yaşında bir zeytin fidanı dikmiştik o da gövdeye bağlandı. 800 yıllık manevi hatırası olan, belki padişahların bile zeytin yediği, atalarımızın zeytin yediği bu ağaçtan şu an insanlar zeytin yeme şansı bulacak.


800 yıl sonra ilk hasat

Mersin tarihinden daha eski olan ağacın yeniden hayat bulup zeytin vermesinin önemli olduğunu belirten Belediye Başkanı MHP'li Hamit Tuna, ilk hasadı kendi elleriyle yaptı.

Zeytin aynı zamanda barışın simgesi. 

Ülke olarak birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, milletin birlik olması yönünde çekici de bir ağaç oldu" dedi.


20 aydır ağacın sürekli sulanması ve kök güçlendirici ilaçları verilmesi sonucu gelinen noktanın sevindirici olduğunu belirten Başkan Tuna şunları söyledi:

20 aylık bakım
"Sürekli bakımları takip ettik ve Mersin'e yakışan, sembol olan ağacın, 15 bin metrekarelik bu park alanında olması önemli.

Zor bir yapım süreci var bu parkın ama bu zeytin ağacıyla birlikte, tarihin süzgecinden geçen, derinliklerini anlatan güzel bir park olacak.


800 yıllık zeytin...

İnsanlar bu ağaçla fotoğraf çektirecek, biraz daha büyüdüğünde herkesin gelip 800 yaşında bir ağaçtan zeytin yeme şansı olacak."


25 Eylül 2016 Pazar

Ozon tedavisi hangi hastalıklarda uygulanıyor?

Ozon tedavisinin kullanıldığı durumlar hakkında açıklamalarda bulunan Fizik tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Betül Toygar, ozon tedavisinin sağlıklı bireylerde de uygulanabileceğine dikkat çekti.



Dr. Betül Toygar'ın konuyla ilgili yaptığı açıklama şöyle:

Ozon, doğada gaz halinde bulunur. Çok güçlü bir dezenfektan, antimikrobiyal, immün sistem düzenleyicisi ve antioksidandır. Aynı zamanda kanın akışkanlığını artırıcı, kan yapımını uyarıcı ve ağrı kesici etkisi de vardır. Vücudumuzda hücrelerin içinde süregelen yapım yıkım olayları sonucunda üretilen ve kullanılan enerjinin yanı sıra birtakım yan ürünler ortaya çıkmakta ve bunlar serbest  02 radikalleri olarak ortada dolaşarak hücrelere zarar vermektedir. Özellikle de sigara, çevre kirliliği, radyasyon ağrı kesiciler ve kanser ilaçlarının kullanımı bu serbest radikallerin oluşumunu daha da artırmaktadır. Serbest radikallerin vücutta artması nedeniyle vücutta oluşabilecek hastalıkların başında damar sertliği, AİDS, kanser, bağırsak hastalıkları, diyabet, katarakt, parkinson, sinir hücrelerinin tahribi ve erken doğumlar  sayılabilir. Ozon tedavisi işte bu serbest radikallerin vücuttan temizlenmesinde görev alır.

Ozon tedavisinin uygulama şekilleri

Majör uygulamalar: 

Temel uygulama yöntemi budur. Mutlaka özel eğitimli personel tarafından, özel ekipman ve cihazlar kullanılarak yapılan, deneyim ve titizlik gerektiren bir uygulamadır. Hastadan alınan 100 cc kan içerisine hastalığın teşhisine göre doktorun belirleyeceği dozda ozon eklenerek tekrardan hastaya damar yoluyla verilir. Bir uygulama süresi yaklaşık 15 dakikayı geçmeyecek kadar kısa ve ağrısızdır. Genellikle haftada üç uygulama ve toplamda 12 uygulama olacak şekilde yapılmaktadır. Kronik vakalarda ayda bir kez idame dozu şeklinde uygulama yapılması da önerilmektedir.

Minör uygulamalar:

Tek başına uygulamadan çok diğer tamamlayıcı tıp yöntemleriyle kombine edilen ozon tedavisi şeklidir. Hastadan  alınan 5cc kan yine 5cc ozon ile karıştırılarak bu kez damardan değil kas içine enjekte edilir. Haftada 2 veya 3 kez olmak üzere yine toplam 12 uygulama yapılmaktadır. Majör uygulamayla kombine de yapılabilir.

Lokal uygulamalar:

Yumuşak dokulara, eklem içine ve çevresine, yara yerine ve çevresine de lokal olarak  yapılan uygulamaların yanı sıra rectal yoldan uygulama yöntemi de mevcut olup tedavi şekli ve süreleri tedaviyi üstlenen doktor tarafından belirlenmektedir.

Ozon tedavisinin yan etkisi var mı?   

Ozon gazı solunduğunda toksiktir, göz ve hava yollarını tahriş edebilir. Ancak deneyimli ve eğitimli bir ekiple yapılan uygulamalarda herhangi bir yan etkisi gözlenmemiştir.

Hangi hastalıkların tedavisinde ozon kullanılır?

Ozon tedavisi genellikle hastalıkların var olan ve uygulanmakta olan rutin tedavilerine ek olarak, tamamlayıcı tıp kısmında rol almakta olup, bazen de diğer tedavi yöntemlerinin yarattığı yan etkilerden korunmak( kanser ilaçları gibi) amaçlı da uygulanabilir. Ozon uygulamalarından en fazla fayda görülen hastalıkları sıralayacak olursak; enfekte olmuş geçmeyen cilt yaraları, bası yaraları, yanıklar, diyabetik ayaklar, kemik iltihapları (osteomyelit), ağız yaraları, kronik yorgunluk ve fibromiyalji ve kireçlenmenin yarattığı eklem rahatsızlıkları, ağrılarda ve nöropatik ağrıda ozon tedavisi son derece etkili olmaktadır.

Bu hastalıkların yanı sıra kanser tedavilerinde uygulanan tedaviye ek olarak immün sistemi desteklemek, zarar gören normal dokuların tamirinde hızlanma ve hücrelerde  yenilenme sağlamak ve kemoterapi sonrası hücrelerde ortaya çıkan serbest radikallerin uzaklaştırılması amacıyla da sıklıkla ozon tedavisi tercih edilmekte ve çok yarar görülmektedir.

Bağışıklık sistemi hastalıkları olan Multiple skleroz, romatoid artrit ve crohn hastalığında, ayrıca kronik karaciğer hastalıkları ve kronik akciğer hastalıklarında astım ve alerjide de yine destekleyici tedaviler olarak önerilmektedir. Tüm bu hastalıklarda kullanılabilen ozon tedavisi,  Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkez’lerinde uzman kontrolünde uygulanmaktadır. Sağlıklı bireylerde de antiaging ve antioksidan özelliği nedeniyle ozon tedavisi uygulaması koruyucu tedavi kapsamında uygulanmaktadır. (Kaynak:cnntürk.com.tr)

Okuldan hastalık kapmaması için nelere dikkat edilmeli?

Doç. Dr. Behice Kurtaran, çocukları okula başlayacak ebeveynleri hijyen konusunda uyardı.


Okullardaki ortak kullanım alanlarının enfeksiyona açık yerler olduğunu belirten Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Behice Kurtaran, anne babaları bulaşıcı hastalıklara karşı uyardı.

Yarın başlayacak yeni eğitim dönemiyle ilgili çocuklarını okula gönderecek ailelere ‘hijyen’ konusunda uyarılarda bulunan Doç. Dr. Behice Kurtaran, “Okullar, kalabalık olmaları, toplu kullanıma sahip ders çalışma alanları, tuvaletler, ortak kullanılan bilgisayar ve havalandırma koşulları iyi olmayabilecek derslikler nedeniyle enfeksiyonlara açık alanlardır” dedi. Kızamık, kabakulak, su çiçeği ve Hepatit A gibi temas ve hava yoluyla bulaşan hastalıkların çocuklarda daha sık görüldüğünü anlatan Doç. Dr. Kurtaran, okulda hijyen kurallarına uyulmasını önerdi.

Öğrenciler, öğretmenler ve okullarda çalışanların bulaşıcı hastalıklardan korunmak için nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatan Kurtaran, “Eller akan su altında yıkanmalıdır. Sabunun elin her tarafına temas etmesine özen gösterilmelidir. Elin tüm yüzeyi, tüm parmaklar, en az 20 saniye süreyle ovularak yıkanmalıdır. Eller kağıt havlu ya da hava kurutucuları ile kurulanmalıdır. Uygunsa musluklar kağıt havlu ile kapalı konuma getirilmelidir. Dersliklerin gün sonunda düzenli olarak temizlenip havalandırılması gerek” diye konuştu. DHA

Otomobilin çarptığı kediyi doldurup çanta diye sattılar

Yeni Zelanda’da da otomobil çarpması sonucu ölen bir kedi, doldurulup çanta diye satıldı; üstelik gayet kârlı biten bir açık artırmayla…


BBC’nin haberine göre Christchurch’te yaaşayan taksidermist (hayvan doldurma uzmanı) Claire Third, yolda bulduğu kedi ölüsünü aldı. Ölü kediyi üç ay buzdolabının dondurucusunda tutan Third, daha sonra bunu bir “sanat eserine” dönüştürmeye karar verdi.

Ölü kediyi dolduran ve gerekli taksidermi tekniklerini kullanarak bir çantaya dönüştüren Third, ardından TradeMe adlı müzayede sitesinde yapılan açık artırma düzenledi.

Müzayede notunda “Bu çok şık çantayla gittiğiniz her yerde dikkat çekeceksiniz” yazdı.
1 Yeni Zelanda Doları (yaklaşık 2.3 TL) ile başlayan açık artırma kıran kırana geçti ve “sarman çanta” bugün sona eren müzayedede 545 Yeni Zelanda Doları’na (Bin 186 TL) alıcı buldu.

Gelen tepkiler arasında, “Biri seni vurup doldursa nasıl olur” diyenler de var, “Bırak da kedi ebedi uykusunda rahat uyusun” diye çıkışanlar da…



Third, “Bu eser yapılırken hiçbir hayvana zarar verilmemiştir, çünkü kedi zaten ölmüştü. Tepkilere üzüldüm. Bazı tuhaf insanlar acaba hangi hayvanın derisinden yapılan koltuklarda oturduklarını biliyorlar mı” diyerek çantanın “sanatsal” olduğunu savunuyor. (hürriyet.com.tr)

Detoksla enerjinizi arttırın

Gençlik enerjisini korumak için vücuttaki toksin birikimi dışarıya atmak gerektiğinin altını çizen Uzman Diyetisyen Olcay Barış, bunun yolunun bazı dönemlerde detoks uygulamaktan geçtiğini belirtiyor.


Modern yaşam içinde farkında olarak veya olmayarak kişiler bedenine aşırı yüklenir. Solunan havadan içilen suya, yenen işlenmiş besinlerden strese kadar pek çok etken vücudun kolay atamayacağı toksin birikimine sebep olur. Hastalıklardan korunmak ve vücut görünümünü bozmamak için gençlik enerjisini korumak gerektiğini vurgulayan Şenpiliç'in 'Dengeli Beslen Harekete Geç' Projesi Danışmanı Uzman Diyetisyen Olcay Barış, bunun da vücuttaki toksin atıkları atmak için detoks yaparak mümkün olacağının altını çiziyor.

Vücudunuz detoks sinyali veriyor mu?

cnntürk'ün haberine göre; Tıbbi tedavi çözümü tam sağlanamayan şikayetler konusunda detoks uygulaması yapılabilir. Baş ağrısı, sırt ağrıları, sık sık soğuk algınlığına yakalanmak, kronik yorgunluk, eklem ağrıları, burun kaşıntısı, sinirlilik, deri döküntüleri, öksürük, uyku hali, deri kızarıklıkları, göğüs hırıltısı, gözlerde hassasiyet, uykusuzluk, bulantı, boğaz ağrısı, savunma sisteminde yavaşlama, baş dönmesi, hazımsızlık, boyun tutulması, değişken ruhsal yapı, anksiyete (kaygı), sinüslerde tıkanıklık, ağız kokusu, dolaşım bozukluğu, ateş, depresyon, kabızlık gibi…

Ancak tıbbi açıdan hekim tarafından takip edilen kronik hastalığı bulunan kişilerin detoks yapması önerilmez.

Detoks nasıl yapılır? 

Detoks, en uzunu 15 günlük olmak üzere haftada bir, üç ya da yedi günlük kürler halinde yapılabilmektedir. Beslenme detoksu için mutlaka bir beslenme uzmanından destek almak gerekir. Beslenmeyle yapılacak değişikliklerin yanında egzersiz yaparak terlemek ve bağırsak hareketliliğinin devamını sağlamak da vücuttaki toksin maddelerin atımını destekleyecektir.

21 Eylül 2016 Çarşamba

Bulaşık makinasında turşu yapımı

Günümüzde teknolojinin her türlü nimetinden faydalanıyoruz. Bu seferki sağladığı kolaylığı duyduğunuzda ise çok şaşıracaksınız.


Kurduğunuz turşuları yemeniz için günlerce beklemenize gerek yok. Bulaşık makinasında turşu yapmanız mümkün nasıl mı?


İşte bulaşık makinasında turşu yapmanın aşamaları…

Taze fasulye, kornişon, biber, havuç, vs…

800 ml.lik klasik boy cam kavanoza 1 çorba kaşığı kalın tuz ve 5 çorba kaşığı sirke.


Bir büyük boy kavanoz için iki katı ölçü yapabilirsiniz.

Dilerseniz aralara sarımsak, maydanoz sapı veya kereviz sapı atabilirsiniz.


Ve kavanozu doldurmak için su ekleyin.

Malzemelerin arasına lahanayı koymayın. Sülfür içerdiği için bu yöntemle lahana turşusu yapılmaz.


Malzemeleri kavanoza koyun. Üzerine yavaşça tuzunu ve sirkesini ekleyin.

Ağızlarına temiz sıfır kapakları sıkıca kapatın ve hepsi bitene kadar işlemi tekrarlayın.


Boş bulaşık makinenizin içine kavanozları sıralayın (alt sepet-üst sepet farketmez)

Bulaşık makinenizi en uzun ve en sıcak programında çalıştırın.

Programın sonunda oldukları yerde soğutun ve çıkarın.


Aynı gün bir kavanozu denemek için açın ve tadın. Tadından büyük ihtimalle memnun kalacaksınız ama biraz daha çekse daha iyi olur diye düşünüyorsanız, birkaç gün sonra tüketebilirsiniz.


Bu yöntemle turşularınız hem pastörize olur hem de vakumlanarak konserve haline gelir. Yani uzun süre kapağını açmadan saklayabilirsiniz.


Çift başlı buzağı görenleri şaşırttı!

ABD’de bir çiftlikte doğan çift başlı buzağı, dış basında ilgi odağı haline geldi.


ABD’nin Kentucky eyaletindeki bir çiftlikte türüne çok nadir rastlanılan, çift başlı bir buzağı dünyaya geldi.


Lucky (şanslı) isimli çift başlı buzağının yaşadığı çiftliğin sahibi olan Stan McCubbin, WDRB-T televizyon kanalına konuştu. McCubbin, Lucky’i ilk gördüğünde önce ikiz buzağı doğdu sanmış fakat vücudunu da görünce hayretler içinde kalmış.


Dişi buzağının iki burnu, iki ağzı ve dört tane gözü var. Lucky’nin gözlerinden ikisi maalesef görmüyor. Yürüyebilmesine rağmen, çoğu zaman dengesini yitirerek yere yığılıyor.
McCubbins’in ifadesine göre; Lucky gibi genetik mutasyona uğramış buzağılar genellikle ölü doğuyor fakat Lucky oldukça sağlıklı.


McCubbins’in beş yaşındaki kızı Kenley, çift başlı buzağının ismini ‘Lucky’ koymuş çünkü onun iki başla hayatta kalabilecek kadar şanslı olduğunu düşünüyor.



Avrupa'da gençler alkol ve sigarayı bırakıp uyuşturucuya yöneliyor

Alkol ve Diğer Uyuşturucular Üzerine Avrupa Araştırma Okulu'nun (Espad) Avrupa ülkelerinde yaptığı araştırmaya göre, 15 ve 16 yaşındaki gençler arasında alkol ve sigara kullanımı azalırken, esrar kullanımı çoğaldı.


Alkol ve Diğer Uyuşturucular Üzerine Avrupa Araştırma Okulu (Espad), Almanya ve İngiltere dışındaki bütün Avrupa Birliği ülkelerinde alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımını araştırdı. BBC Türkçe'nin haberine göre, araştırma Avrupa ülkelerinde 15 ve 16 yaşındaki gençler arasında alkol ve sigara kullanımının azaldığını, esrar kullanımının ise çoğaldığını ortaya koydu. İspanya'dan gelen veriler ise kısmen eksik olduğu araştırma, gençler arasında sigara içenlerin genel oranının yüzde 21 olduğunu gösterdi. En yüksek sigara içme oranı yüzde 37 ile İtalya'da.

1995-2015 arasında son 30 günde alkol aldıklarını söyleyenlerin oranı yüzde 56'dan yüzde 46'ye inerken, en çok esrar kullananlar ise yüzde 37 ile Çek gençleri. Esrarın, kokain ve ecstasy gibi diğer maddelere oranla daha kolay bulunabildiği belirtiliyor.

Araştırmada, Bulgaristan, Yunanistan, Polonya ve Romanya'da da gençler arasında esrar kullanımının arttığı sonucuna varılıyor. Espad'in çalışmasında "Esrar kullanımı, hem hayatın bir noktasında içmiş olmak hem de güncel kullanım anlamında arttı" denildi.

13 yaşından önce her gün sigara içenlerin oranı ise 1995-2015 arasında yüzde 10'dan yüzde 4'e
geriledi.

'Alkol kullanımında azalma'

Alkol kullanımı yüksek seyrederken, hayatının bir noktasında içenlerin oranı yüzde 89'dan yüzde 81'e düştü. Gençler arasında en az alkol kullanımı olanlarsa Danimarka hariç, kuzey Avrupa ülkeleri.
Avusturya, Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan'da ise alkol tüketimi yüksek.

Genelde uyuşturucuyla mücadele yasalarında yer almayan yeni psikoaktif maddelerse amfetamin, ecstasy, kokain ve LSD gibi maddelerden daha sık kullanılıyor.

Bu alanda yüzde 8 ile başı Estonya ve Polonya çekerken, Avrupa ortalaması yüzde 4.

Bilim insanlarının incelemeye aldığı leylek Mersin'de vuruldu

Slovakya ve Macaristanlı kuş bilim uzmanlarınca takip cihazı takılarak inceleme altına alınan leylek, Mersin'deki bir gölette ateşli silahla vurulmuş halde bulunduktan sonra götürüldüğü hayvanat bahçesinde öldü.



Edinilen bilgiye göre, merkez Mezitli ilçesi Devultepe Mahallesi'ndeki sulama göletinde bir leyleğin yaralı halde çırpındığını gören vatandaşlar, itfaiye ekiplerini arayarak yardım istedi. İhbar üzerine gölete giden Mersin Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı itfaiye ekipleri, çamura batmış ve bitkin haldeki leyleği merdivenli araç yardımı ile bulunduğu yerden çıkararak Veteriner Daire Başkanlığı'na götürdü. Burada ilk müdahalesi yapılan leyleğin ateşli silahla vurulması sonucu sol bacağının kırık ve kopmak üzere olduğu belirlenirken, üzerinde bir takip cihazı takılı olduğu saptandı. Bakımı yapılmak üzere Tarsus Hayvanat Bahçesi'ne gönderilen leyleğin bir süre sonra öldüğü bildirildi.

Üzerindeki takip cihazından yola çıkarak leylekle ilgili araştırma yapan yetkililer, ölen leyleğin kuş bilimcileri tarafından inceleme altına alındığını belirledi. Slovakya ve Macaristanlı kuş bilim uzmanlarının leyleğe, göçmen kuşların yol haritasını çıkarmak amacıyla takip cihazı taktıkları anlaşıldı.

Bakterilerle mücadeleyi kaybediyoruz

Gereksiz ve aşırı kullanım nedeniyle bakteriler bilinen tüm antibiyotiklere karşı direnç kazanıyor.


İskoç bakteriyolog Alexander Fleming'in 1928'de penisilini keşfi, bulaşıcı hastalıkların tedavisinde çığır açtı. Fakat antibiyotiklerin bilinçsiz kullanımı zamanla arttıkça, bakteriler de kendilerini korumak için yeni yollar buldu.

Canlı organizmalar olan bakteriler, adaptasyon göstererek antibiyotiklere karşı direnç kazanmaya başladı. Öyle ki, bazı bakteri türleri birden fazla antibiyotiğe direnebilir hâle geldi.

Bakterilerin kullandığı 3 yöntem

Mikroorganizmaların direnç için belli başlı üç yöntemi var: 

İlki Mutasyon... Antibiyotikler, hedefle bütünleşerek onu etkisiz hâle getirir. Bakteriler, mutasyon yoluyla yapılarını değiştirerek antibiyotiğin kendileriyle birleşmesini önlemeye başladı. Buna örnek, verem tedavisinde artık Streptomycin ilacının işe yaramaması.

İkinci yöntem Modifikasyon... Çoklu direnç gösteren bakteriler bir araya gelip iş birliği yaparak antibiyotiği parçalayan bir enzim üretebiliyor. Bazı bakteriler penisiline karşı bu sayede direnç kazandı.

Üçüncü yöntem ise Püskürtme... Bakteriler, gözeneklerini kapatarak antibiyotiğin hücreden içeri girmesini bu yolla önler. Hatta bazı bakteriler ilacı hücrelerinden dışarı adeta 'tükürür'. Bu tür bakterilere hastanelerdeki 'fırsatçı' enfeksiyonlarda sıkça rastlanır.

Süper bakteri

Bakterilere karşı elimizdeki tüm silahlar yavaş yavaş tükeniyor. Süper bakteri adı verilen türler baş göstermeye başladı.

Colistin ismi verilen ve enfeksiyonlarda son çare olarak kullanılan, ürettiğimiz en güçlü antibiyotik, “carbapeneme resistant Enterobacteriaceae” (CRE) isimli bakteri ailesine karşı etkinliğini yitirdi.
ABD’li sağlık yetkilileri CRE’yi ‘kâbus bakteri’ olarak nitelendiriyor zira bu bakteriler, enfeksiyona yol açtıkları kişilerin yüzde 50’sini öldürüyor. ABD’deki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), CRE’yi ülkenin karşı karşıya kaldığı en acil kamu sağlığı tehdidi olarak görüyor.
2020 yılında süper bakteriler nedeniyle milyonlarca insanın öleceği tahmin ediliyor. cnntürk

20 Eylül 2016 Salı

Sağlıksız kırtasiye ürünlerine dikkat!

Uzmanlar anne babaları uyarıyor: Denetimi yapılan yerlerden okul malzemesi alın



Yeni eğitim-öğretim yılı için okul alışverişi yaparken, sağlığı tehdit eden kırtasiye ürünlerine dikkat edilmeli. Denetimleri sık yapılan yerlerden alışveriş yapılması gerektiğini belirten uzmanlar, kanserojen maddelere karşı uyarılarda bulundu.

2016-2017 yeni eğitim-öğretim yılı yarın okullarda çalınacak ilk zille birlikte açılacak. Yeni eğitim-öğretim yılı öncesi öğrenci velileri de çocuklarının okul malzemelerini tamamlamak için kırtasiye alışverişlerine hız verirken, kalemden, boyaya, defterden çantaya kadar birçok okul malzemesinin kanserojen madde taşıma olasılığı velileri alışveriş yaparken tedirgin ediyor.

Çocukların sağlığını tehlikeye atmamak için öğrenci velilerine uyarılarda bulunan kırtasiyecilere göre ise bu tedirginliği ortadan kaldırmanın en önemli yolu okul malzemelerini, denetimleri sık yapılan kırtasiyecilerden almaktan geçiyor. Yeni eğitim öğretim yılı öncesi velilere, kırtasiye alışverişleri konusunda uyarılarda bulunan kırtasiyeci Mehmet Uludağ, piyasada hemen hemen her yerde kırtasiye malzemelerinin satıldığını belirterek, “Kırtasiye malzemesi satan birçok yerde denetim yok denecek kadar az. Hal böyle olunca bu yerlerde satılan ürünlerin çoğunda kanserojen madde riski var. Bizim kırtasiyeciler olarak denetimlerimiz ise sık sık yapılıyor, bundan dolayı bizim ürünlerimizin hiçbirinde kanserojen madde bulunmuyor” diye konuştu.

Çocukların okul malzemeleriyle içli dışlı olacağını bundan dolayı da ürünlerin sağlıklı olması gerektiğini vurgulayan Uludağ, “Mesela bir çocuk okul çantasıyla yatıp kalkacak ve çantaya sürekli içli dışlı olacak, ders çalışmak için elini çantaya sürecek sonra o eli tekrar ağzına sürecek. Eğer bu çanta kanserojen madde taşırsa o maddeyi çocuk vücuduna alacak ve sağlığı bozulacak. Velilerimiz buna çok dikkat etmeliler, bahsettiğimiz bu konu çok ciddi bir konu” dedi. Sağlık Bakanlığının kırtasiyecileri sık sık denetlediğini de aktaran Uludağ, “Bakanlıktan yetkililer sürekli gelip bizleri denetliyor. Bu denetimlerde bütün okul malzemeleri için denetimler yapılıyor ve faturalar kontrol ediliyor. Bir sıkıntı olduğu zaman hakkımızda derhal işlem yapılıyor. Tabi bu denetimler sadece kırtasiyecilere yapılıyor, diğer yerlerde bu denetimlerin yapıldığını bilmiyoruz” şeklinde konuştu. Sözcü

19 Eylül 2016 Pazartesi

Çocukları şekerden nasıl koruruz?

Şeker tüketiminin kontrolü çocukluktan başlamalı


Tatlıya olan duyarlılık doğuştandır, bu nedenle özellikle küçük yaşlarda şekerli besinlerin tüketimi daha fazla olur. İşte çocukları bu tehlikeli gıdadan korumanın yolları.

Sağlıklı ve yeterli beslenme anne karnından yaşlılığa kadar her dönemde oldukça önemlidir. Çocukların yetişkinlik döneminde sağlıklı beslenme alışkanlıklarının oluşması ve ortaya çıkabilecek kronik hastalıkların önlenmesi için ilk temeller aile desteği ile atılır. Liv Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Şükran Yıldız, şeker tüketimini önlemenin püf noktalarını anlattı.

GÜNLÜK TÜKETİM EN FAZLA 5 KÜP ŞEKER

Sözcü'nün haberine göre; Çocuklar ben duygusunun geliştiği dönemde kendi besin seçimlerini yapmaya başlar, okul dönemlerinde çocukların beslenme davranışları aile kontrolünden uzaklaşır. Bu dönemde genellikle ön planda sağlıklı besinler yer almaz ve çocuklar arkadaşlarını rol model alır. Bireylerin tatlıya olan duyarlılıkları doğuştandır, bu nedenle özellikle küçük yaşlarda şekerli besinlerin tüketimi daha fazla olur. Şekerin olası zararlarından korunmak için bebeği tatlıyla geç tanıştırmakta fayda vardır. Dünya Sağlık Örgütü'nün önerisine göre şekerden gelen enerji günlük alınan enerjinin yüzde 10'unu karşılar. Çocuklarda şeker tüketimi günlük 5 küp şekeri geçmemelidir. Yapılan bir araştırmada çocukların 4 yaşından 10 yaşına kadar olan süreçte toplamda 5 bin 500 adet küp şeker tükettiği görülmüştür.

ANNE BABALARA TAVSİYELER

Etiket okumayı alışkanlık haline getirin ve çocuklarınıza aşılayın. Besin etiketlerinde yer alan fruktoz şurubu, mısır şurubu, dekstroz, kahverengi şeker gibi ifadelerin aslında birer şeker olduğunu unutmayın!

Hazır meyve suyu, gazlı içecekler, şekerli-aromalı shake'ler yerine su, ev yapımı soğuk meyve çayı, ayran tercih edin. Su tüketimini artırmak için limon, elma dilimi, nane yaprağı içeren suları tercih edebilirsiniz.

Günlük 1 bardağı geçmeden taze sıkılmış meyve suları veya şekersiz kompostolar tüketilebilir. Katkı maddesi olmadan hazırlanmış olan taze sıkılmış meyve suları hem çocukların vitamin-mineral tüketimini artırır hem de vücut için gerekli olan şeker meyvelerde bulunan fruktozdan (meyve şekeri) karşılanır.

ÖDÜL OLARAK ŞEKER VERMEYİN

Şeker ve şekerli besinler ödül olarak tercih edilmemelidir. Çocuklara besinler kesinlikle ödül olarak verilmemelidir. Bu durum sağlıklı beslenme davranışı kazanamamalarının en büyük nedenlerinden biridir. Çocuklara ödül mekanizması olarak sunulan şeker ve çikolata zamanla çocukların beyninde yararlı besin algısına dönüşür.

Çocukların rol model aldığı kişiler şeker tüketimine dikkat etmelidir. Çocuklar 1 yaşından itibaren anne ve babalarını rol model aldıklarından ebeveynlerin yemek yeme davranışları direkt çocuklara yansır. Bu nedenle anne ve babalar tüm yeme davranışlarına dikkat etmelidir. Evde şeker yerine yenebilecek kuru meyve, meyveli toplar gibi sağlıklı alternatifler bulundurulmalıdır.

SAĞLIKLI ATIŞTIRMALAR SEÇİN

Gün içerisinde şeker tüketimini azaltmanın bir yolu da protein içeren kahvaltılardır. İyi bir kahvaltı vücudun açlık mekanizmasını dengeler ve tatlı krizlerini önler. Bu yüzden yumurta, peynir, ceviz/zeytin, tam tahıllı ekmek, mevsim sebzelerinin bulunduğu dengeli bir kahvaltı iyi bir seçenek olacaktır.

Beslenme eksiklikleri şeker isteğini arttırır, bu nedenle eksiklik görüldüğünde vitamin, mineral, omega-3 yağ asidi desteği mutlaka alınmalıdır.

Çocukların şeker tüketimini azaltmak için evde kolay ve eğlenceli atıştırmalıklar hazırlayabilirsiniz. Besleyici bir değeri olmayan kek, kurabiye ve pastalar yerine kuru meyveler, fındık, ceviz, badem veya yulaf unu, tam buğday unu içeren sağlıklı tatlılar tercih edilmelidir.