Zihniniz bulutlu mu?
Birinin ismini dilinizin ucuna geliyor da hatırlayamıyor musunuz? Ya da mutfağa gidip ne yapmaya gittiğinizi unuttuğunuz oluyor mu?
Sık sık yaşla birlikte hafızanın ve sebep sonuç ilişkisi kurma, tepki verme gibi diğer zihinsel fonksiyonların zayıfladığını duyarız. Ama hâlâ umut var. Çünkü beyin bazı yöntemlerle yeniden yapılandırılabiliyor.
Sayfalar
- Ana Sayfa
- Gezilecek Yerler
- Bodrum Otelleri
- Alaçatı Otelleri
- Fethiye Otelleri
- Çeşme Otelleri
- Marmaris Otelleri
- Kaş Otelleri
- Alanya Otelleri
- Balayı Otelleri
- Ayvalık Otelleri
- Bungalov Otelleri
- Butik Oteller
- Dalyan Otelleri
- Datça Oteller
- Göcek Otelleri
- Kapadokya Otelleri
- Kuşadası Otelleri
- Yalıkavak Otelleri
- Karadeniz Otelleri
- Kemer Otelleri
- İstanbul Otelleri
- Termal Oteller
- Antalya Oteller
- Diğer Oteller
- İzmir Otelleri
beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5 Mart 2019 Salı
8 Ocak 2019 Salı
Stresle savaşta en büyük destekçi
Sürekli gelecek planları yapmak, gün içerisinde kontrolümüz ve düşüncemiz dışında gelişen olaylar, telaşlı ve hızlıca farkında olmadan yaşamak ve gün boyunca meydana gelen zihinsel, fiziksel ve duygusal konular, bedenimizde “strese” neden olur. Kısaca ifade etmek gerekirse, yaşamımızda bizi alışılmış düzenimizin dışına çıkaran her şey stresin kaynağıdır.
20 Aralık 2017 Çarşamba
5 adımda kilo vermenin bilimsel formülü
Sağlıklı yaşam ve kilo kontrolü üzerine yapılan bilimsel araştırmalar kilo vermek isteyenlere bilimsel metotlar sunuyor. 5 adımda aşırı kilolarınızdan kurtulmak için izlemeniz gereken bilimsel adımları sizler için derledik.
DİYETTEN UZAY DURUN
Bu öneri kafanızı karıştırabilir ancak. Yapılan bilimsel araştırmalara bakılırsa diyetlerin faydadan çok zarara yol açtığı görülüyor. Zira çoğu diyetin uzun vadede kilo almaya yol açtığı belirtiliyor.
MİKTARI AZALTIN
Uzmanlar kilo vermek için en önemli şeyin porsiyonu azaltıp, daha sık yemek yemek olduğunu belirtiyor.
YAVAŞ YİYİN
Yemeğinizi yavaş yemek kısa sürede doymanıza ve dolayısıyla daha az kalori almanıza neden oluyor.
MOBİL OYUN OYNAYIN
Kulağa biraz garip gelebilir ancak yapılan bir araştırmaya göre, Candy Crush gibi mobil oyunlar kişinin yemek yeme isteğini bastırıyor.
KAHVALTIYI ATLAMAYIN
Loma Linda Üniversitesi'nde yapılan ve yaşları 30'un üzeri 50 bin kişinin incelendiği araştırmaya göre, kahvaltıyı atlamamak kilo kontrolünde hayati bir öneme sahip. Sonuçları Journal of Nutrition'da yayınlanan çalışmaya göre, “kuvvetli kahvaltı” yapmak kişinin kilosunu korumasına veya kilo vermesine yardımcı oluyor.
Bu öneri kafanızı karıştırabilir ancak. Yapılan bilimsel araştırmalara bakılırsa diyetlerin faydadan çok zarara yol açtığı görülüyor. Zira çoğu diyetin uzun vadede kilo almaya yol açtığı belirtiliyor.
MİKTARI AZALTIN
Uzmanlar kilo vermek için en önemli şeyin porsiyonu azaltıp, daha sık yemek yemek olduğunu belirtiyor.
YAVAŞ YİYİN
Yemeğinizi yavaş yemek kısa sürede doymanıza ve dolayısıyla daha az kalori almanıza neden oluyor.
MOBİL OYUN OYNAYIN
Kulağa biraz garip gelebilir ancak yapılan bir araştırmaya göre, Candy Crush gibi mobil oyunlar kişinin yemek yeme isteğini bastırıyor.
KAHVALTIYI ATLAMAYIN
Loma Linda Üniversitesi'nde yapılan ve yaşları 30'un üzeri 50 bin kişinin incelendiği araştırmaya göre, kahvaltıyı atlamamak kilo kontrolünde hayati bir öneme sahip. Sonuçları Journal of Nutrition'da yayınlanan çalışmaya göre, “kuvvetli kahvaltı” yapmak kişinin kilosunu korumasına veya kilo vermesine yardımcı oluyor.
Kılçığı, Kafası ve Kuyruğuyla Tüketin!
Vücut direncini artırmak için haftada 2 defa omega 3 bakımından zengin, sağlıklı protein kaynağı balık tüketilmesi gerektiğini söyleyen Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, balığın kılçığı, kafası ve kuyruğunda yüksek oranda kalsiyum bulunduğunu belirtti.
Türkiye'de 8 kilogram seviyesinde olan kişi başı yıllık balık tüketimi, dünya genelinde 16 kilogram, Avrupa'da ise 25 kilogramdır. Balık zengini bir ülke olmamıza rağmen dünya ortalamasının yarısı kadar balık tüketiyoruz. Sağlıklı yaşam, hatta obeziteye karşı mücadele için balık tüketiminin artırılması önemlidir.
DEPRESYONU ÖNLÜYOR!
Düzenli balık tüketiminin depresyona yakalanma ihtimalini yüzde 17'ye kadar düşürdüğünü belirten Elmacıoğlu, balıkta bulunan omega 3 yağının da damar sertliği, tansiyon, kalp, damar ile felç gibi hastalıkları önlediğini, obezite, hiperaktivite ve dikkat eksikliği gibi rahatsızlıkların etkilerini ise azalttığını anlattı.
ZENGİN KALSİYUM KILÇIĞINDA!
Balığın kılçığı, kafası ve kuyruğu kalsiyum bakımından oldukça zengindir. Özellikle hamilelikte ve kemik erimesinde bunlar çok faydalıdır.
MEVSİM GEÇİŞLERİNDE SIK TÜKETİLMELİ
Vücut direncinizi artırmak için haftada 2 defa omega 3 bakımından zengin, sağlıklı protein kaynağı balık tüketimi önemlidir. Retina, beyin ve sperm hücrelerinin tam olarak çalışmalarını sağlıyor. Bünyesindeki yüksek oranda kalsiyum ve fosfat içeriği, eklem ağrıları ve cilt yumuşaklığına iyi gelmektedir.
HAFTADA EN AZ İKİ ÖĞÜN BALIK!
Prof. Dr. Elmacıoğlu, özellikle düzenli balık yiyen büyüme çağındaki çocukların boylarının çok daha hızlı ve sağlıklı uzadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
Balığın proteini hayvansal kaynaklı olduğu için biyo yararlılığı, yani vücut proteinine dönüşme oranı çok yüksektir. Bu yüzden balık büyüme, gelişme ve yeni doku yapımı için gerekli proteinin karşılandığı en temel besinlerden biridir. Yeni doku üretimine en çok ihtiyacı olan grup ise büyüme çağındaki çocuklardır. Balıkta bulunan omega 3 yağ asitleri, A ve D vitaminlerinin yanında mineraller bakımından da zengin olan balıklar, çinko, selenyum ve iyot gibi vücut için gerekli mineralleri de barındırmakta. Daha mutlu ve daha sağlıklı bir hayat için haftada en az 2 öğün balık tüketilmesini öneriyoruz. (mahmure)
Türkiye'de 8 kilogram seviyesinde olan kişi başı yıllık balık tüketimi, dünya genelinde 16 kilogram, Avrupa'da ise 25 kilogramdır. Balık zengini bir ülke olmamıza rağmen dünya ortalamasının yarısı kadar balık tüketiyoruz. Sağlıklı yaşam, hatta obeziteye karşı mücadele için balık tüketiminin artırılması önemlidir.
DEPRESYONU ÖNLÜYOR!
Düzenli balık tüketiminin depresyona yakalanma ihtimalini yüzde 17'ye kadar düşürdüğünü belirten Elmacıoğlu, balıkta bulunan omega 3 yağının da damar sertliği, tansiyon, kalp, damar ile felç gibi hastalıkları önlediğini, obezite, hiperaktivite ve dikkat eksikliği gibi rahatsızlıkların etkilerini ise azalttığını anlattı.
ZENGİN KALSİYUM KILÇIĞINDA!
Balığın kılçığı, kafası ve kuyruğu kalsiyum bakımından oldukça zengindir. Özellikle hamilelikte ve kemik erimesinde bunlar çok faydalıdır.
MEVSİM GEÇİŞLERİNDE SIK TÜKETİLMELİ
Vücut direncinizi artırmak için haftada 2 defa omega 3 bakımından zengin, sağlıklı protein kaynağı balık tüketimi önemlidir. Retina, beyin ve sperm hücrelerinin tam olarak çalışmalarını sağlıyor. Bünyesindeki yüksek oranda kalsiyum ve fosfat içeriği, eklem ağrıları ve cilt yumuşaklığına iyi gelmektedir.
HAFTADA EN AZ İKİ ÖĞÜN BALIK!
Prof. Dr. Elmacıoğlu, özellikle düzenli balık yiyen büyüme çağındaki çocukların boylarının çok daha hızlı ve sağlıklı uzadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
Balığın proteini hayvansal kaynaklı olduğu için biyo yararlılığı, yani vücut proteinine dönüşme oranı çok yüksektir. Bu yüzden balık büyüme, gelişme ve yeni doku yapımı için gerekli proteinin karşılandığı en temel besinlerden biridir. Yeni doku üretimine en çok ihtiyacı olan grup ise büyüme çağındaki çocuklardır. Balıkta bulunan omega 3 yağ asitleri, A ve D vitaminlerinin yanında mineraller bakımından da zengin olan balıklar, çinko, selenyum ve iyot gibi vücut için gerekli mineralleri de barındırmakta. Daha mutlu ve daha sağlıklı bir hayat için haftada en az 2 öğün balık tüketilmesini öneriyoruz. (mahmure)
14 Aralık 2017 Perşembe
Günlük vitamin ihtiyacının yüzde 72’sini karşılıyor
Kış mevsiminin vazgeçilmez yiyeceklerinin başında gelen kestane, tezgahlarda yerini aldı. Kestanenin vitamin, mineral ve lif bakımından oldukça zengin olduğunu vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir, “Kestane kan basıncı ve kolesterolü dengeler, bağışıklığı güçlendirir, kalbi korur, stresin zararlı etkilerini azaltır ve kas yorgunluğunu önler” açıklamasında bulundu.
Kestanenin diğer yemişlerden daha az kaloriye sahip olduğunu belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir, “Kestanenin 100 gramında 170 kalori bulunuyor. Yani 3 orta boy kestane 1 dilim ekmek ile eşdeğerdir” dedi. Kestanenin ara öğünlerde tercih edilebileceğini vurgulayan Özdemir, “Kestane B ve C grubu vitaminleri, potasyum, magnezyum, demir açısından zengin bir kaynaktır. Diyet lifi açısından 100 gram kestane günlük ihtiyacın yüzde 21’ini karşılayabilir” şeklinde konuştu.
Kolesterolü dengeleyip kalp hastalıkları riskini azaltıyor Kestanenin içerdiği toplam yağ miktarının diğer kuru yemişlerden az olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir “Tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri içerdiğinden hastalıklar için koruyucudur. LDL kolesterolü düşürür, kalbi koruyan HDL kolesterolü artırır. Kestane, kolesterolü dengelemede ve koroner kalp hastalıkları riskini azaltmaya yardımcı olur” dedi.
100 gram kestane günlük vitamin ihtiyacının yüzde 72’sini karşılıyor Kestanenin C vitamini açısından oldukça zengin bir besin olduğunu belirten Ulaş Özdemir “100 gram kestane günlük ihtiyacın yüzde 72’sini karşılayabilir. Kestane, içerdiği antioksidan bileşenler ve C vitamini sayesinde serbest radikallerden vücudu koruyarak bağışıklığı güçlendirir. B kompleks vitaminleri açısından zengin olmasından dolayı da büyüme ve gelişmeyi destekler, kırmızı kan hücreleri oluşumuna yardımcı olur. Ayrıca gribe karşı da koruyucudur” şeklinde konuştu.
Diyabet ve böbrek hastaları kestane tüketimine dikkat etmeliKestanenin sağlık deposu olmasının yanı sıra yüksek karbonhidrat içeriği nedeniyle kontrollü tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir “Yüksek potasyum içeriği nedeniyle böbrek hastaları hekimine danışmadan kestane tüketmemeli. Diyabet hastaları ve zayıflama diyeti yapanlar kestane tüketirken porsiyon konusunda çok dikkatli olmalı” uyarısında bulundu.
Kestane stresin zararlı etkilerini önlüyor Kestanenin içeriğinde bulunan potasyumun kas yorgunluğunu gidererek vücuda zindelik verdiğini belirten Ulaş Özdemir kestanenin stresin zararlı etkilerini azalttığını da vurgulayarak “Kestanede gluten bulunmadığından çölyak hastalarında, gluten intoleransı olanlarda ve alerjisi olanlarda tüketilmesi bir sağlık problemi teşkil etmez” dedi. (cnntürk)
Kolesterolü dengeleyip kalp hastalıkları riskini azaltıyor Kestanenin içerdiği toplam yağ miktarının diğer kuru yemişlerden az olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir “Tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri içerdiğinden hastalıklar için koruyucudur. LDL kolesterolü düşürür, kalbi koruyan HDL kolesterolü artırır. Kestane, kolesterolü dengelemede ve koroner kalp hastalıkları riskini azaltmaya yardımcı olur” dedi.
100 gram kestane günlük vitamin ihtiyacının yüzde 72’sini karşılıyor Kestanenin C vitamini açısından oldukça zengin bir besin olduğunu belirten Ulaş Özdemir “100 gram kestane günlük ihtiyacın yüzde 72’sini karşılayabilir. Kestane, içerdiği antioksidan bileşenler ve C vitamini sayesinde serbest radikallerden vücudu koruyarak bağışıklığı güçlendirir. B kompleks vitaminleri açısından zengin olmasından dolayı da büyüme ve gelişmeyi destekler, kırmızı kan hücreleri oluşumuna yardımcı olur. Ayrıca gribe karşı da koruyucudur” şeklinde konuştu.
Diyabet ve böbrek hastaları kestane tüketimine dikkat etmeliKestanenin sağlık deposu olmasının yanı sıra yüksek karbonhidrat içeriği nedeniyle kontrollü tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir “Yüksek potasyum içeriği nedeniyle böbrek hastaları hekimine danışmadan kestane tüketmemeli. Diyabet hastaları ve zayıflama diyeti yapanlar kestane tüketirken porsiyon konusunda çok dikkatli olmalı” uyarısında bulundu.
Kestane stresin zararlı etkilerini önlüyor Kestanenin içeriğinde bulunan potasyumun kas yorgunluğunu gidererek vücuda zindelik verdiğini belirten Ulaş Özdemir kestanenin stresin zararlı etkilerini azalttığını da vurgulayarak “Kestanede gluten bulunmadığından çölyak hastalarında, gluten intoleransı olanlarda ve alerjisi olanlarda tüketilmesi bir sağlık problemi teşkil etmez” dedi. (cnntürk)
Hangi Renk Besin, Neye İyi Geliyor?
Dengeli beslenmek hem vücudumuz hem de bağışıklık sistemimiz için önem taşıyor. Beslenmede çeşitlilik sağlamanın bir yolu da meyve ve sebzeleri renklerine göre ayırarak tüketmek. Farklı renklerde besinler tercih ederek değişik vitamin ve mineralleri vücudunuza alabilirsiniz. Kendine özgü özelliklerle dolu olan sebze ve meyvelerle kendinizi daha enerjik ve dinç hissedebilirsiniz.
Peki hangi renk besin neye iyi geliyor?
Kırmızı besinler
Kırmızı renkli besinler genel olarak likopen zengini besinler arasında gösteriliyor. Likopen vücudumuz tarafından üretilmeyen bir madde olduğu için bunu dışarıdan takviye etmek oldukça önemli. Antosiyanin de içeren kırmızı besinler bu özellikleri ile kansere karşı da koruyucu görevi üstleniyor. Kırmızı biber, çilek, nar ve domates kırmızı besinlere örnek verilebilir.
Mor besinler
Antosiyanin pigmeniti içeren bir başka besin grubu ise mor besinler. Mor yiyecekler genel olarak cilde güzellik ve ışıltı katan ve yaşlanmayı geciktiren özellikler gösteriyor. Bunun yanında hafızayı güçlendiren ve kalp hastalıklarını da engelleyen mor renkli besinlerin başında kiraz, üzüm, vişne, erik, pancar ve kuru üzüm geliyor.
Sarı besinler
Göz sağlığına yararlı olan sarı renkli besinler aynı zamanda metabolizmayı hızlandırmada ve bağışıklık sistemini güçlendirmede de rol oynuyor. Karotenoid pigmenti yönünden zengin olan bu besinler mandalina, havuç, malta eriği, portakal, limon, kayısı ve kavun olarak sıralanabilir.
Beyaz besinler
Antoksantin pigmenti içeren beyaz renkli besinler kansere karşı koruyucu özelliklere sahip. Kaliteli posaları ile tanınan beyaz renkli besinler aynı zamanda sindirim sistemine de pek çok fayda sağlıyor. Beyaz renkli meyve ve sebzeler arasında patates, muz, mantar, elma, karnabahar, enginar, ayva ve armut geliyor.
Yeşil besinler
En yaygın besin grupları arasında bulunan yeşil sebze ve meyveler klorofil bakımından zenginler. C vitamini bolca bulunan yeşil besinler kalp ve damar hastalıklarını önlemeye de yardımcı. Ayrıca bağışıklık sistemini de kuvvetlendiren yeşil renkli yiyecekler diyet listelerinin de vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Bezelye, taze fasulye, roka, avokado, yeşil biber, kabak, salatalık, maydanoz ve nane gibi yiyecekler en çok tüketilen yeşil renkli yiyecekler arasında.
Peki hangi renk besin neye iyi geliyor?
Kırmızı besinler
Kırmızı renkli besinler genel olarak likopen zengini besinler arasında gösteriliyor. Likopen vücudumuz tarafından üretilmeyen bir madde olduğu için bunu dışarıdan takviye etmek oldukça önemli. Antosiyanin de içeren kırmızı besinler bu özellikleri ile kansere karşı da koruyucu görevi üstleniyor. Kırmızı biber, çilek, nar ve domates kırmızı besinlere örnek verilebilir.
Mor besinler
Antosiyanin pigmeniti içeren bir başka besin grubu ise mor besinler. Mor yiyecekler genel olarak cilde güzellik ve ışıltı katan ve yaşlanmayı geciktiren özellikler gösteriyor. Bunun yanında hafızayı güçlendiren ve kalp hastalıklarını da engelleyen mor renkli besinlerin başında kiraz, üzüm, vişne, erik, pancar ve kuru üzüm geliyor.
Sarı besinler
Göz sağlığına yararlı olan sarı renkli besinler aynı zamanda metabolizmayı hızlandırmada ve bağışıklık sistemini güçlendirmede de rol oynuyor. Karotenoid pigmenti yönünden zengin olan bu besinler mandalina, havuç, malta eriği, portakal, limon, kayısı ve kavun olarak sıralanabilir.
Beyaz besinler
Antoksantin pigmenti içeren beyaz renkli besinler kansere karşı koruyucu özelliklere sahip. Kaliteli posaları ile tanınan beyaz renkli besinler aynı zamanda sindirim sistemine de pek çok fayda sağlıyor. Beyaz renkli meyve ve sebzeler arasında patates, muz, mantar, elma, karnabahar, enginar, ayva ve armut geliyor.
Yeşil besinler
En yaygın besin grupları arasında bulunan yeşil sebze ve meyveler klorofil bakımından zenginler. C vitamini bolca bulunan yeşil besinler kalp ve damar hastalıklarını önlemeye de yardımcı. Ayrıca bağışıklık sistemini de kuvvetlendiren yeşil renkli yiyecekler diyet listelerinin de vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Bezelye, taze fasulye, roka, avokado, yeşil biber, kabak, salatalık, maydanoz ve nane gibi yiyecekler en çok tüketilen yeşil renkli yiyecekler arasında.
25 Kasım 2017 Cumartesi
Sonbaharda doğru beslenme nasıl olmalı?
Beslenmede doğru seçimler yapmak yaşam kalitemizi etkiliyor. Sonbaharın kendini iyice hissettirdiği bu günlerde hastalıklara yakalanmamak için sağlıklı ve dengeli beslenme çok daha önemli hale gelir.
Vücudumuzun kullanabileceği potansiyel enerji kaynakları proteinler, karbonhidratlar ve yağlardır; bunlar ‘Makro besinler’ olarak isimlendirilir. Günlük diyetimizde alınması gereken enerjinin büyük bölümü karbonhidratlardan karşılanır, bu durum özellikle beyin fonksiyonları ve yüksek tempolu egzersizler için son derece önemlidir. Mikro besin maddeleri kemik yapısından bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasına, enfeksiyonlardan korunmadan hormonların üretimine kadar çok farklı süreçlerde rol alırlar. Kalsiyum, sodyum, potasyum, demir, çinko, iyot ve flor başlıca mineraller olup dışarıdan alınmaları zorunludur.
Vücutta çok önemli düzenleyici etkileri olan vitaminler ise suda ve yağda çözünenler diye ikiye ayrılır. Yağda çözünenler (vitamin A, D, E ve K) vücutta depo edilebildikleri halde suda çözünenler (B vitaminleri ve C) günlük olarak besinlerden ya da besin takviyelerinden alınmak durumundadırlar. Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. İsmet Tamer, sonbaharda hem lezzetli hem de besin değeri yüksek pek çok meyve ve sebzenin bolca bulunması fırsatını iyi değerlendirmek gerektiğini söylüyor. Tamer'e göre hem enerji metabolizmamızın düzgün çalışması hem de vücut direncinin artırılması için diyetimizde probiyotiklere, B, C, D ve E vitaminlerine, çinko ve lif yani posa içeren besinlere yeterince yer vermemiz bu mevsimde her zamankinden daha da önemli.
Vücutta çok önemli düzenleyici etkileri olan vitaminler ise suda ve yağda çözünenler diye ikiye ayrılır. Yağda çözünenler (vitamin A, D, E ve K) vücutta depo edilebildikleri halde suda çözünenler (B vitaminleri ve C) günlük olarak besinlerden ya da besin takviyelerinden alınmak durumundadırlar.
Mürdüm eriği, kızılcık, hünnap…
Mantar, domates, barbunya, patlıcan, taze fasulye, börülce, kırmızı biber, mısır, havuç, acur, kabak, fesleğen, biberiye, tere, pazı ve lahana, marul, göbek marul gibi su içeriği bol, antioksidan açısından zengin yeşil yapraklı sebzeler ile incir, taze fındık, taze ceviz, mürdüm eriği, kızılcık, hünnap, böğürtlen ve frambuaz bu mevsimin vücut direncini artıran, besin değeri ve antioksidan özelliği yüksek meyveleridir. Günün altın öğünü olan kahvaltıda bu meyvelere özellikle yer vermek, ara öğünlerde kuşluk ve ikindi zamanı bu meyve ve yemişlerle zenginleştirilmiş az yağlı yoğurt tüketmek, hem iştah kontrolü için hem de enerji düzeyimizi sürekli belli bir seviyede tutabilmemiz için çok önemlidir. Sağlıklı bir kalp, esnek damarlar ve sağlıklı bir ruh hali için de faydalı olduğu gösterilen omega-3 yağ asitlerinin, özellikle de EPA ve DHA'nın gerektiği kadar alınabilmesi için, haftada en az 3 – 4 öğünde, bol miktarda balık ve omega-3 yağ asitlerinden zengin ceviz, keten tohumu ve semizotu tüketmek gerekiyor.
Vücut ağırlığımızın her bir kilosu için 1 gr protein
Vitamin, mineral ya da omega-3 gibi esansiyel yağ asitleri bakımından zengin bir beslenme programı uygulamak her zaman güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olduğunuz anlamına gelmez. Eğer yeterince protein tüketmezseniz, vücudunuz enfeksiyonlara ve diğer hastalıklara karşı zayıf düşebilir. Bu nedenle her gün vücut ağırlığımızın her bir kilosu için ortalama 1 gr civarında olacak şekilde protein tüketmeliyiz.
Hangi besin desteğini ne kadar tüketmeliyiz?
Yoğun günlük tempoda olup beslenme düzeninde bunlara yeterince yer veremediğini düşünen kişilerin, hassas mevsim geçiş dönemlerinde özellikle B, C, D ve E vitaminlerinden zengin multivitaminlerin yanında omega-3 desteği sağlayan ürünlerden kullanmaları uygun olabilir.
Besin destekleri, vitamin, mineral, posa, aminoasitler, fitokimyasallar, çeşitli bitkiler ve benzeri botanik ürünleri içeren mikrobesin ögelerini yüksek miktarlarda vücuda sağlayan, konsantre edilmiş bileşiklerdir. Genellikle hap, kapsül, sulandırılabilir toz ya da şurup gibi şekillerde piyasaya sunulurlar. Beslenme sorunlarının giderilmesi veya önlenmesi amacıyla günlük diyetin besin suplemanları ile desteklenmesi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaygın şekilde uygulanmaktadır.
Amerikan Diyetisyenler Derneği, optimal sağlığın sürdürülmesinde ve kronik hastalık riskinin azaltılmasında, tüketilmesi gereken besin çeşitliliğinin sağlanarak yeterli ve dengeli beslenmenin en iyi yol olduğunu vurgulamaktadır. Ancak toplumda bazı grupların farklı fizyolojik, psikolojik veya sosyoekonomik nedenlerden ötürü besin değerleri düşük ya da tek tip besine dayalı beslendiklerini görmekteyiz. Ayrıca düşük enerji içeren diyet tüketenler, vejeteryenler, yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayamayanlar ya da özellikli gruplarda da bireysel özel gereksinimleri karşılamak amacıyla besin desteği kullanılması gerekmektedir.
Kalabalık şehir yaşantısında, toplu taşıtlar, AVMler gibi ortamlarda ya da kalabalık işyerlerinde özellikle bu mevsimde yorgunluğa, enfeksiyonlara ve diğer akut ya da kronik sağlık sorunlarına karşı daha dayanıklı olabilmek için eğer gerekiyorsa doğru ve güvenilir kaynaklardan sunulan besin desteklerinden faydalanmak akılcı bir çözüm olabilir.
Bilimsel kanıtlar bazı besin desteklerinin genel sağlık durumuna yararlı olduğunu hatta bazı sağlık sorunlarına çözüm getirebileceğini göstermiş olmakla beraber kontrolsüz kullanımlarda, örneğin D vitamini ve kalsiyum desteği kemikleri güçlendirirken önerilenden yüksek miktarda alınan A vitamini kemikleri zayıflatabilmekte, sürekli baş ağrılarına neden olabilmektedir. Ayrıca gebelikte ve emzirme dönemlerinde ya da herhangi bir tıbbi girişim sırasında besin desteği alımı konusunun bireyi takip eden doktoru tarafından mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Sözcü
Vücudumuzun kullanabileceği potansiyel enerji kaynakları proteinler, karbonhidratlar ve yağlardır; bunlar ‘Makro besinler’ olarak isimlendirilir. Günlük diyetimizde alınması gereken enerjinin büyük bölümü karbonhidratlardan karşılanır, bu durum özellikle beyin fonksiyonları ve yüksek tempolu egzersizler için son derece önemlidir. Mikro besin maddeleri kemik yapısından bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasına, enfeksiyonlardan korunmadan hormonların üretimine kadar çok farklı süreçlerde rol alırlar. Kalsiyum, sodyum, potasyum, demir, çinko, iyot ve flor başlıca mineraller olup dışarıdan alınmaları zorunludur.
Vücutta çok önemli düzenleyici etkileri olan vitaminler ise suda ve yağda çözünenler diye ikiye ayrılır. Yağda çözünenler (vitamin A, D, E ve K) vücutta depo edilebildikleri halde suda çözünenler (B vitaminleri ve C) günlük olarak besinlerden ya da besin takviyelerinden alınmak durumundadırlar. Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. İsmet Tamer, sonbaharda hem lezzetli hem de besin değeri yüksek pek çok meyve ve sebzenin bolca bulunması fırsatını iyi değerlendirmek gerektiğini söylüyor. Tamer'e göre hem enerji metabolizmamızın düzgün çalışması hem de vücut direncinin artırılması için diyetimizde probiyotiklere, B, C, D ve E vitaminlerine, çinko ve lif yani posa içeren besinlere yeterince yer vermemiz bu mevsimde her zamankinden daha da önemli.
Vücutta çok önemli düzenleyici etkileri olan vitaminler ise suda ve yağda çözünenler diye ikiye ayrılır. Yağda çözünenler (vitamin A, D, E ve K) vücutta depo edilebildikleri halde suda çözünenler (B vitaminleri ve C) günlük olarak besinlerden ya da besin takviyelerinden alınmak durumundadırlar.
Mürdüm eriği, kızılcık, hünnap…
Mantar, domates, barbunya, patlıcan, taze fasulye, börülce, kırmızı biber, mısır, havuç, acur, kabak, fesleğen, biberiye, tere, pazı ve lahana, marul, göbek marul gibi su içeriği bol, antioksidan açısından zengin yeşil yapraklı sebzeler ile incir, taze fındık, taze ceviz, mürdüm eriği, kızılcık, hünnap, böğürtlen ve frambuaz bu mevsimin vücut direncini artıran, besin değeri ve antioksidan özelliği yüksek meyveleridir. Günün altın öğünü olan kahvaltıda bu meyvelere özellikle yer vermek, ara öğünlerde kuşluk ve ikindi zamanı bu meyve ve yemişlerle zenginleştirilmiş az yağlı yoğurt tüketmek, hem iştah kontrolü için hem de enerji düzeyimizi sürekli belli bir seviyede tutabilmemiz için çok önemlidir. Sağlıklı bir kalp, esnek damarlar ve sağlıklı bir ruh hali için de faydalı olduğu gösterilen omega-3 yağ asitlerinin, özellikle de EPA ve DHA'nın gerektiği kadar alınabilmesi için, haftada en az 3 – 4 öğünde, bol miktarda balık ve omega-3 yağ asitlerinden zengin ceviz, keten tohumu ve semizotu tüketmek gerekiyor.
Vücut ağırlığımızın her bir kilosu için 1 gr protein
Vitamin, mineral ya da omega-3 gibi esansiyel yağ asitleri bakımından zengin bir beslenme programı uygulamak her zaman güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olduğunuz anlamına gelmez. Eğer yeterince protein tüketmezseniz, vücudunuz enfeksiyonlara ve diğer hastalıklara karşı zayıf düşebilir. Bu nedenle her gün vücut ağırlığımızın her bir kilosu için ortalama 1 gr civarında olacak şekilde protein tüketmeliyiz.
Hangi besin desteğini ne kadar tüketmeliyiz?
Yoğun günlük tempoda olup beslenme düzeninde bunlara yeterince yer veremediğini düşünen kişilerin, hassas mevsim geçiş dönemlerinde özellikle B, C, D ve E vitaminlerinden zengin multivitaminlerin yanında omega-3 desteği sağlayan ürünlerden kullanmaları uygun olabilir.
Besin destekleri, vitamin, mineral, posa, aminoasitler, fitokimyasallar, çeşitli bitkiler ve benzeri botanik ürünleri içeren mikrobesin ögelerini yüksek miktarlarda vücuda sağlayan, konsantre edilmiş bileşiklerdir. Genellikle hap, kapsül, sulandırılabilir toz ya da şurup gibi şekillerde piyasaya sunulurlar. Beslenme sorunlarının giderilmesi veya önlenmesi amacıyla günlük diyetin besin suplemanları ile desteklenmesi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaygın şekilde uygulanmaktadır.
Amerikan Diyetisyenler Derneği, optimal sağlığın sürdürülmesinde ve kronik hastalık riskinin azaltılmasında, tüketilmesi gereken besin çeşitliliğinin sağlanarak yeterli ve dengeli beslenmenin en iyi yol olduğunu vurgulamaktadır. Ancak toplumda bazı grupların farklı fizyolojik, psikolojik veya sosyoekonomik nedenlerden ötürü besin değerleri düşük ya da tek tip besine dayalı beslendiklerini görmekteyiz. Ayrıca düşük enerji içeren diyet tüketenler, vejeteryenler, yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayamayanlar ya da özellikli gruplarda da bireysel özel gereksinimleri karşılamak amacıyla besin desteği kullanılması gerekmektedir.
Kalabalık şehir yaşantısında, toplu taşıtlar, AVMler gibi ortamlarda ya da kalabalık işyerlerinde özellikle bu mevsimde yorgunluğa, enfeksiyonlara ve diğer akut ya da kronik sağlık sorunlarına karşı daha dayanıklı olabilmek için eğer gerekiyorsa doğru ve güvenilir kaynaklardan sunulan besin desteklerinden faydalanmak akılcı bir çözüm olabilir.
Bilimsel kanıtlar bazı besin desteklerinin genel sağlık durumuna yararlı olduğunu hatta bazı sağlık sorunlarına çözüm getirebileceğini göstermiş olmakla beraber kontrolsüz kullanımlarda, örneğin D vitamini ve kalsiyum desteği kemikleri güçlendirirken önerilenden yüksek miktarda alınan A vitamini kemikleri zayıflatabilmekte, sürekli baş ağrılarına neden olabilmektedir. Ayrıca gebelikte ve emzirme dönemlerinde ya da herhangi bir tıbbi girişim sırasında besin desteği alımı konusunun bireyi takip eden doktoru tarafından mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Sözcü
5 Kasım 2017 Pazar
Tarçın hafızayı güçlendiriyor, kimyon sivilceyi gideriyor
Aromaları ile yemeklere lezzet katan baharatların sağlık için de sayısız faydası var. Şeker ve kolesterolü düzenlemekten, metabolizmayı güçlendirmeye, kanser hücrelerinin baskılanmasından tümörün küçülmesine katkı sağlamaya kadar birçok alanda fayda sağlayan baharatlar doğru kullanılmadığında ise sağlığı tehdit edebiliyor.
Özellikle kronik hastalıkları olanların baharatları daha dikkatli kullanması gerektiğini söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir, zencefil, tarçın, biber, karanfil gibi günlük hayatın içindeki baharatların kullanımı ile ilgili önemli bilgiler paylaştı:
ZENCEFİL TÜMÖRÜN KÜÇÜLMESİNE YARDIMCI OLUYOR
“Antibakteriyel, antiviral, antienflamatuvar olarak kullanılan zencefil, çay olarak tüketildiğinde hamilelik dönemi bulantılarında kullanılabilecek en güvenilir çareye dönüşür. Zencefil çayı aynı zamanda uzun yolda ortaya çıkan mide bulantılarında da etkilidir. Antitümör etkisi sayesinde tedavisi zor olan kanser türlerinde doktora danışılarak tüketilen zencefil tümörün büyümesini baskılamaya yardımcı olabilir. Spor yapan kadınlarda kas ağrılarını ve adet dönemindeki ağrıları azalttığına dair çalışmalar bulunan zencefil solunum yolu hastalıklarında, öksürük, grip ve soğuk algınlığına birebirdir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Fakat kan basıncı ve şeker ile ilgili ilaç kullananlar için sakıncalı olabileceği unutulmamalıdır.
TARÇIN HAFIZAYI GÜÇLENDİRİYOR
Kan şekerini dengelemesiyle tanınan ve bu özelliği ile diyabetik hastalara önerilen tarçın bazı diyabet ilaçları ile etkileşime girebilir. Diyabet hastalarının tarçın kullanımı ile ilgili doktorlarına danışması önemlidir. Kolesterol üstünde de dengeleyici etkisi olan tarçının antioksidan, antiseptik ve antibakteriyel özellikleri de vardır. Kanın pıhtılaşmasını önlemeye yardımcı olan tarçın zengin lif içeriği sayesinde sindirimi kolaylaştırır. Lösemide kanser hücrelerinin çoğalma riskini düşürür. Tarçın sakızı çiğnemek veya koklamak hafızayı güçlendirir, Alzheimer gibi hastalıklarda yardımcı olarak kullanılabilir.
ZERDEÇAL, OSTEOPOROZA KARŞI KORUYOR
Zencefil ailesinden olan ve Hindistan safranı olarak da bilinen zerdeçalın kullanım alanları da safranla benzerlik gösterir. Antienflamatuvar, antioksidan, antitümör özellikleri olan zerdeçal Alzheimer gibi hastalıklarda kullanılır. Kolon, prostat, pankreas, meme kanserlerinde tedaviye ek olarak kullanılabilir, ancak öncesinde hekime danışmak önemlidir. Artrit, pankreatit, enflamatuvar bağırsak hastalıklarında ağrıyı azaltıcıdır. Safra taşına karşı doğal bir koruyucudur. Kan basıncını düzenler, osteoporoza karşı da koruyucu özellikleri bulunur. Zerdeçalı günlük beslenmesine dahil etmek isteyenler pilav, makarna, et yemekleri, yumurta, çorba gibi yemeklere ekleyebilir.
OMEGA-3 VE OMEGA-6 KARANFİL ŞİŞKİNLİĞİ ÖLÜYOR
En çok diş ve diş eti hastalıklarına önerilen karanfil, lokal anestezik olarak da kullanılabilir. Ağız kokusu için de etkili olan karanfil, su ve çayda tüketildiğinde şişkinliğe iyi gelir. Bitkilerde çok nadir görülen omega-3 ve omega-6 barındırmasıyla dikkat çeken zencefil, soğuk algınlığı, öksürük gibi bağışıklık sistemi hastalıklarında da kullanılabilir. Siyah noktalar, sivilceler, cilt lekeleri için birebirdir. Baharat ve çay olarak tüketilmesi önerilen karanfil, yağ olarak tüketildiğinde yarardan çok zarara neden olan bir ürüne dönüşebilir. Mutlaka bir uzmana danışılarak kullanılması gereken karanfil yağı; direkt olarak içilmemeli, cilde sürülmemeli ve seyrelterek kullanılmalıdır. Çocukların kesinlikle kullanmaması gereken karanfil yağı mide ve bağırsakta dönüşü olmayan ciddi yan ektilere neden olup vücutta tahribat yaratabilir.
SİYAH NOKTA VE SİVİLCELERE KARŞI: KİMYON
Kan şekerini dengeleyen kimyon, cildi düzenler, siyah nokta, sivilce, yaşlılık kırışıklıklarının tedavisine yardımcıdır. Yüksek demir içeriği sebebiyle kansızlık tedavisinde oldukça etkili olan kimyon, astımla savaşır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Aşırı tüketimi karaciğer ve böbreklere zarar verebilen kimyonun hamilelik döneminde de düşüklere neden olabileceği için kullanılmaması önerilir.
ÇALIŞMAYAN BAĞIRSAKLAR İÇİN KETEN TOHUMU
Omega 3 yağ asitleri ve diyet lifi açısından zengin olan keten tohumu sindirim sistemini ve bağırsakların sağlıklı çalışmasını destekler. Kan şekeri ve kolesterolün dengede kalmasına yardımcıdır. Bu özelliğiyle kalp ve damar hastalıklarına karşı da koruyucu olan keten tohumu, meme ve prostat kanseri riskini düşürür. Suda bekletilip salatalarda kullanılabilir.
CHİA KOLESTEROLÜ DENGELER
Omega 3, 6 ve lif içeriği bakımından zengindir. Kan şekerini ve kolesterolü dengeler. Antioksidan özelliği sebebiyle kanser riskini düşürür. Süt ve suda jelleşme özelliği ile puding, sütlü yumurta gibi sevilen birçok tarifte kullanılabilir. Midede şiştiği için açlık hissini yatıştırır. Tansiyon hastaları uzmana danışarak kullanmalıdır.
PUL BİBER BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ VE METABOLİZMAYI GÜÇLENDİRİR
Antienflamatuvar ve gaz giderici olarak kullanılan pul biber içindeki bileşikler sayesinde birlikte yenilen diğer besinlerin vitamin ve mineraller emilimini de arttırır. Yüksek miktarda C vitamini içerdiğinden doğal antibiyotik olarak tanınan pul biberin vücut için mucizevi bir besin olduğunu söyleyebiliriz. Bağışıklık sistemi ve metabolizmayı güçlendiren pul biber antidepresan olarak kullanılabilir. Kanser hücrelerinin bastırılmasında da yardımcı olan biberin bazı ilaçlarla etkileşime girebileceği unutulmamalıdır.” ntvmsnc
Özellikle kronik hastalıkları olanların baharatları daha dikkatli kullanması gerektiğini söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir, zencefil, tarçın, biber, karanfil gibi günlük hayatın içindeki baharatların kullanımı ile ilgili önemli bilgiler paylaştı:
ZENCEFİL TÜMÖRÜN KÜÇÜLMESİNE YARDIMCI OLUYOR
“Antibakteriyel, antiviral, antienflamatuvar olarak kullanılan zencefil, çay olarak tüketildiğinde hamilelik dönemi bulantılarında kullanılabilecek en güvenilir çareye dönüşür. Zencefil çayı aynı zamanda uzun yolda ortaya çıkan mide bulantılarında da etkilidir. Antitümör etkisi sayesinde tedavisi zor olan kanser türlerinde doktora danışılarak tüketilen zencefil tümörün büyümesini baskılamaya yardımcı olabilir. Spor yapan kadınlarda kas ağrılarını ve adet dönemindeki ağrıları azalttığına dair çalışmalar bulunan zencefil solunum yolu hastalıklarında, öksürük, grip ve soğuk algınlığına birebirdir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Fakat kan basıncı ve şeker ile ilgili ilaç kullananlar için sakıncalı olabileceği unutulmamalıdır.
TARÇIN HAFIZAYI GÜÇLENDİRİYOR
Kan şekerini dengelemesiyle tanınan ve bu özelliği ile diyabetik hastalara önerilen tarçın bazı diyabet ilaçları ile etkileşime girebilir. Diyabet hastalarının tarçın kullanımı ile ilgili doktorlarına danışması önemlidir. Kolesterol üstünde de dengeleyici etkisi olan tarçının antioksidan, antiseptik ve antibakteriyel özellikleri de vardır. Kanın pıhtılaşmasını önlemeye yardımcı olan tarçın zengin lif içeriği sayesinde sindirimi kolaylaştırır. Lösemide kanser hücrelerinin çoğalma riskini düşürür. Tarçın sakızı çiğnemek veya koklamak hafızayı güçlendirir, Alzheimer gibi hastalıklarda yardımcı olarak kullanılabilir.
ZERDEÇAL, OSTEOPOROZA KARŞI KORUYOR
Zencefil ailesinden olan ve Hindistan safranı olarak da bilinen zerdeçalın kullanım alanları da safranla benzerlik gösterir. Antienflamatuvar, antioksidan, antitümör özellikleri olan zerdeçal Alzheimer gibi hastalıklarda kullanılır. Kolon, prostat, pankreas, meme kanserlerinde tedaviye ek olarak kullanılabilir, ancak öncesinde hekime danışmak önemlidir. Artrit, pankreatit, enflamatuvar bağırsak hastalıklarında ağrıyı azaltıcıdır. Safra taşına karşı doğal bir koruyucudur. Kan basıncını düzenler, osteoporoza karşı da koruyucu özellikleri bulunur. Zerdeçalı günlük beslenmesine dahil etmek isteyenler pilav, makarna, et yemekleri, yumurta, çorba gibi yemeklere ekleyebilir.
OMEGA-3 VE OMEGA-6 KARANFİL ŞİŞKİNLİĞİ ÖLÜYOR
En çok diş ve diş eti hastalıklarına önerilen karanfil, lokal anestezik olarak da kullanılabilir. Ağız kokusu için de etkili olan karanfil, su ve çayda tüketildiğinde şişkinliğe iyi gelir. Bitkilerde çok nadir görülen omega-3 ve omega-6 barındırmasıyla dikkat çeken zencefil, soğuk algınlığı, öksürük gibi bağışıklık sistemi hastalıklarında da kullanılabilir. Siyah noktalar, sivilceler, cilt lekeleri için birebirdir. Baharat ve çay olarak tüketilmesi önerilen karanfil, yağ olarak tüketildiğinde yarardan çok zarara neden olan bir ürüne dönüşebilir. Mutlaka bir uzmana danışılarak kullanılması gereken karanfil yağı; direkt olarak içilmemeli, cilde sürülmemeli ve seyrelterek kullanılmalıdır. Çocukların kesinlikle kullanmaması gereken karanfil yağı mide ve bağırsakta dönüşü olmayan ciddi yan ektilere neden olup vücutta tahribat yaratabilir.
SİYAH NOKTA VE SİVİLCELERE KARŞI: KİMYON
Kan şekerini dengeleyen kimyon, cildi düzenler, siyah nokta, sivilce, yaşlılık kırışıklıklarının tedavisine yardımcıdır. Yüksek demir içeriği sebebiyle kansızlık tedavisinde oldukça etkili olan kimyon, astımla savaşır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Aşırı tüketimi karaciğer ve böbreklere zarar verebilen kimyonun hamilelik döneminde de düşüklere neden olabileceği için kullanılmaması önerilir.
ÇALIŞMAYAN BAĞIRSAKLAR İÇİN KETEN TOHUMU
Omega 3 yağ asitleri ve diyet lifi açısından zengin olan keten tohumu sindirim sistemini ve bağırsakların sağlıklı çalışmasını destekler. Kan şekeri ve kolesterolün dengede kalmasına yardımcıdır. Bu özelliğiyle kalp ve damar hastalıklarına karşı da koruyucu olan keten tohumu, meme ve prostat kanseri riskini düşürür. Suda bekletilip salatalarda kullanılabilir.
CHİA KOLESTEROLÜ DENGELER
Omega 3, 6 ve lif içeriği bakımından zengindir. Kan şekerini ve kolesterolü dengeler. Antioksidan özelliği sebebiyle kanser riskini düşürür. Süt ve suda jelleşme özelliği ile puding, sütlü yumurta gibi sevilen birçok tarifte kullanılabilir. Midede şiştiği için açlık hissini yatıştırır. Tansiyon hastaları uzmana danışarak kullanmalıdır.
PUL BİBER BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ VE METABOLİZMAYI GÜÇLENDİRİR
Antienflamatuvar ve gaz giderici olarak kullanılan pul biber içindeki bileşikler sayesinde birlikte yenilen diğer besinlerin vitamin ve mineraller emilimini de arttırır. Yüksek miktarda C vitamini içerdiğinden doğal antibiyotik olarak tanınan pul biberin vücut için mucizevi bir besin olduğunu söyleyebiliriz. Bağışıklık sistemi ve metabolizmayı güçlendiren pul biber antidepresan olarak kullanılabilir. Kanser hücrelerinin bastırılmasında da yardımcı olan biberin bazı ilaçlarla etkileşime girebileceği unutulmamalıdır.” ntvmsnc
2 Kasım 2017 Perşembe
Türkiye'nin en iyi restoranları
Türkiye'nin ilk ve tek özgün 'İncili Gastronomi Rehberi' tanıtıldı. Gizli müfettişler tarafından Türkiye'nin en iyi restoranlarına 4 üzerinden not verildi. Üç ve üzeri 'inci' kazanan 30 restoran belirlendi. Doğuş Grubu çatısı altında yeme-içme sektörüne değer katan d.ream'in 6 restoranı toplam 18 inci kazandı. İşte ilk 30'a girerek 3 inci ve üzeri not alan restoranlar...
KILIMANJARO
Genç şef Mustafa Otar’ın Bomontiada’da harikalar yarattığı restoran.
LACİVERT
Akdeniz mutfağının en lezzetli örneklerini sunuyor, boğazın en güzel manzaralarından da birine sahip.
ZUMA
Japon mutfağının tüm dünyada 12 şubesi olan başarılı temsilcisi.
DA MARIO
İtalyan mutfağının İstanbul’daki en önemli temsilcilerinden
ULUS 29
Lezzetli menüsü müthiş manzarasıyla bir İstanbul klasiği.
LE PETITE MAISON
Fransız ve Akdeniz mutfak sanatının yaratıcı temsilcisi.
ANTICA LOCANDA
AQUA RESTAURANT FOUR SEASONS AT THE BOSPHORUS
BEYTİ
BODRUM BALIKÇISI MANDARIN ORIENTAL
ÇİYA
DİVAN
ENT
HÜNKAR
II RICCIO
INARI SUSHI OMAKASE
KANTİN
KARAKÖY LOKANTASI
KIYI
MÜRVER RESTAURANT NOVOTEL
NEOLOKAL
NICOLE
ORFOZ
SHANG PALACE
SPAGO ST REGIS İSTANBUL
SUNSET
ŞANS
TOI
YENİ LOKANTA
MİKLA'YA 4 İNCİ ÖDÜLÜ
Mikla 4 inci kazanan tek restonran oldu. Ödülü Mikla'nın ünlü şefi Mehmet Gürs aldı.
KILIMANJARO
Genç şef Mustafa Otar’ın Bomontiada’da harikalar yarattığı restoran.
LACİVERT
Akdeniz mutfağının en lezzetli örneklerini sunuyor, boğazın en güzel manzaralarından da birine sahip.
ZUMA
Japon mutfağının tüm dünyada 12 şubesi olan başarılı temsilcisi.
DA MARIO
İtalyan mutfağının İstanbul’daki en önemli temsilcilerinden
ULUS 29
Lezzetli menüsü müthiş manzarasıyla bir İstanbul klasiği.
LE PETITE MAISON
Fransız ve Akdeniz mutfak sanatının yaratıcı temsilcisi.
ANTICA LOCANDA
AQUA RESTAURANT FOUR SEASONS AT THE BOSPHORUS
BEYTİ
BODRUM BALIKÇISI MANDARIN ORIENTAL
ÇİYA
DİVAN
ENT
HÜNKAR
II RICCIO
INARI SUSHI OMAKASE
KANTİN
KARAKÖY LOKANTASI
KIYI
MÜRVER RESTAURANT NOVOTEL
NEOLOKAL
NICOLE
ORFOZ
SHANG PALACE
SPAGO ST REGIS İSTANBUL
SUNSET
ŞANS
TOI
YENİ LOKANTA
MİKLA'YA 4 İNCİ ÖDÜLÜ
Mikla 4 inci kazanan tek restonran oldu. Ödülü Mikla'nın ünlü şefi Mehmet Gürs aldı.
29 Ekim 2017 Pazar
Soğuk algınlığına iyi gelecek 5 doğal yöntem
Soğuk havaların yavaş yavaş kendini hissettirmesiyle burun akıntıları, baş ağrıları, boğaz ağrıları ve öksürük gibi birçok soğuk algınlığı belirtisi ortaya çıkıyor. Soğuk algınlığı, farklı virüslerin neden olduğu bir enfeksiyon türüdür. Çok ağır olmadığı sürece evde doğal yöntemlerle tedavi edilebilir. İşte soğuk algınlıklarına iyi gelecek 5 doğal yöntem!
1- Sarımsaklı kür
Sarımsağın antibakteriyel özelliği vardır. Akciğeri, karaciğeri, kalbi kuvvetlendirir. Mide ve bağırsakları dezenfekte ederken, zararlı bakterileri de yok eder. Nefes borusu rahatsızlıklarına iyi gelir. Soğuk algınlığı belirtilerini ise ortadan kaldırmak için birebirdir. Soğuk algınlığına iyi gelecek doğal yöntemlerden biri olan sarımsak kürünün hazırlanışı ise şu şekilde: Bir adet sarımsağı iyice ezdikten sonra, iki çay kaşığı limon suyu ekleyin. Bir tatlı kaşığı bal ve yarım çay kaşığı kırmızıbiber ekledikten sonra iyice karıştırın. Bu karışımı soğuk algınlığınız geçene kadar her gün tüketin. Ayrıca hastalığınızdan hızlıca kurtulmak için, öğünlerinize sarımsak eklemeyi unutmayın.
2- Zencefil
Soğuk algınlığı ve grip tedavisinde kullanılan, en etkili besindir. Doğal bir ağrı kesicidir. Tüketeceğiniz ham zencefil ya da zencefil çayı soğuk algılığının belirtilerinin ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca iyileşmenize yardımcı olacak zencefilli bir karışım da hazırlayabilirsiniz. Zencefil, karanfil ve tuz ile hazırladığınız karışımdan günde bir buçuk çay kaşığı tüketerek sağlığınıza kısa sürede kavuşabilirsiniz.
3- Bal
Bal, soğuk algınlığına neden olan bakteri ve virüsleri öldürür bu yüzden bal tüketimi soğuk algınlığının süresini kısaltır. Boğaz tahrişini onarır ve yatıştırır. Sizi sağlığınıza kavuşturacak, en iyi ve en pratik karışım ise şöyle: Bir çay kaşığı bala limon suyunu damlatarak tüketin. Bu karışımı kısa aralıklarla tüketmek, soğuk algınlığınızın hızla ortadan kalkmasına yardımcı olur.
4- Tarçın
Tarçın, soğuk algınlığının ortadan kalkması için tüketilmelidir. Ayrıca boğaz ağrısına ve kuruluğuna iyi gelip, iyileştirecektir. Bir bardak kaynar suya attığınız bir yemek kaşığı toz tarçın ve iki karanfili 15 dakika kadar demlenmeye bırakın. Daha etkili bir soğuk algınlığı yok edicisi olmasını istiyorsanız içine bal katmayı unutmayın. Hazırladığınız çaydan gün içinde en fazla üç kez içebilirsiniz.
5- Tavuk suyu çorbası
Hazırladığınız tavuk suyu çorbası, içerisinde bulundurduğu vitaminler sayesinde soğuk algınlığını tedavi etmeye yardımcı olur. İyi bir antioksidandır. Bağışıklık sistemini güçlendirerek, soğuk algınlığını kısa sürede yok eder. Lezzetli mi lezzetli, vitamin bombası iyileştirici çorbanın tarifi ise şöyle: İki bardak tavuk suyu, üç bardak su, bir çay bardağı tel şehriye ve tuz kaynatılır. Piştikten sonra, karabiber ve limon sıkıp tüketebilirsiniz.
1- Sarımsaklı kür
Sarımsağın antibakteriyel özelliği vardır. Akciğeri, karaciğeri, kalbi kuvvetlendirir. Mide ve bağırsakları dezenfekte ederken, zararlı bakterileri de yok eder. Nefes borusu rahatsızlıklarına iyi gelir. Soğuk algınlığı belirtilerini ise ortadan kaldırmak için birebirdir. Soğuk algınlığına iyi gelecek doğal yöntemlerden biri olan sarımsak kürünün hazırlanışı ise şu şekilde: Bir adet sarımsağı iyice ezdikten sonra, iki çay kaşığı limon suyu ekleyin. Bir tatlı kaşığı bal ve yarım çay kaşığı kırmızıbiber ekledikten sonra iyice karıştırın. Bu karışımı soğuk algınlığınız geçene kadar her gün tüketin. Ayrıca hastalığınızdan hızlıca kurtulmak için, öğünlerinize sarımsak eklemeyi unutmayın.
2- Zencefil
Soğuk algınlığı ve grip tedavisinde kullanılan, en etkili besindir. Doğal bir ağrı kesicidir. Tüketeceğiniz ham zencefil ya da zencefil çayı soğuk algılığının belirtilerinin ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca iyileşmenize yardımcı olacak zencefilli bir karışım da hazırlayabilirsiniz. Zencefil, karanfil ve tuz ile hazırladığınız karışımdan günde bir buçuk çay kaşığı tüketerek sağlığınıza kısa sürede kavuşabilirsiniz.
3- Bal
Bal, soğuk algınlığına neden olan bakteri ve virüsleri öldürür bu yüzden bal tüketimi soğuk algınlığının süresini kısaltır. Boğaz tahrişini onarır ve yatıştırır. Sizi sağlığınıza kavuşturacak, en iyi ve en pratik karışım ise şöyle: Bir çay kaşığı bala limon suyunu damlatarak tüketin. Bu karışımı kısa aralıklarla tüketmek, soğuk algınlığınızın hızla ortadan kalkmasına yardımcı olur.
4- Tarçın
Tarçın, soğuk algınlığının ortadan kalkması için tüketilmelidir. Ayrıca boğaz ağrısına ve kuruluğuna iyi gelip, iyileştirecektir. Bir bardak kaynar suya attığınız bir yemek kaşığı toz tarçın ve iki karanfili 15 dakika kadar demlenmeye bırakın. Daha etkili bir soğuk algınlığı yok edicisi olmasını istiyorsanız içine bal katmayı unutmayın. Hazırladığınız çaydan gün içinde en fazla üç kez içebilirsiniz.
5- Tavuk suyu çorbası
Hazırladığınız tavuk suyu çorbası, içerisinde bulundurduğu vitaminler sayesinde soğuk algınlığını tedavi etmeye yardımcı olur. İyi bir antioksidandır. Bağışıklık sistemini güçlendirerek, soğuk algınlığını kısa sürede yok eder. Lezzetli mi lezzetli, vitamin bombası iyileştirici çorbanın tarifi ise şöyle: İki bardak tavuk suyu, üç bardak su, bir çay bardağı tel şehriye ve tuz kaynatılır. Piştikten sonra, karabiber ve limon sıkıp tüketebilirsiniz.
28 Ekim 2017 Cumartesi
Mandalina Kabuğu ve İnanılmaz Faydaları!
Birçok kişi bu lezzetli meyvenin kabuklarının gizli özelliklerinden habersizdir. Keyifle yediğiniz o güzel mandalinaların kabuklarını saklayın. İçerdiği tıbbi faydaları görmezden gelmeyin ve mandalina kabuklarını sakın atmayın!
İşte mandalina kabuğunun mucizevi faydaları…
BRONŞİT:
•1 bardak kaynamış suya iki yemek kaşığı mandalina kabuğunu ekleyin.
•Bir saat bekletin ve sonra için.
•Bunu günde üç kez tüketerek bronşiti hızlı ve doğal bir şekilde giderebilirsiniz.
ÖKSÜRÜK:
•Kabukları küçük parçalar halinde bölün ve kurutun.
•1 bardak sıcak suyun içine 2 yemek kaşığı kurutulmuş kabuğu atın.
•1 hafta boyunca serin bir yerde bekletin.
•1 hafta sonunda kabukları çıkartın ve çözünmüş sıvıyı cam bir kavanoza aktarın.
•Her yemekten önce günde üç kez tüketerek öksürüğünüzü geçirebilirsiniz.
BURUN TIKANIKLIĞI:
•Küçük ağızlı bir kavanoza birkaç tane soyulmuş mandalina kabuğu atın ve üzerine sıcak su ilave edin.
•10 dakika boyunca buharı soluyun.
•Nefesinizin açıldığını, ferahladığınızı ve burun tıkanıklığınızın geçtiğini göreceksiniz.
SİNDİRİM SORUNLARI:
•Kurutulup veya çekilmiş portakal ve mandalina kabuğu kullanabilirsiniz.
•Hazırlayacağınız tozu, yemeklerinize veya tatlılarınıza ekleyerek mide ağrılarınızı ve sindirim sorunlarınızı azaltabilirsiniz.
AYAK MANTARI:
•Bire hafta boyunca günde iki kez olmak şartıyla mantarın olduğu bölgeye kabukları koymalı ve sonra ovmalısınız.
HİPERTANSİYON:
•Üç litre suya bir bardak taze mandalina kabuğu ilave edin.
•Kaynatın ve bir saat bekletin.
•İki günde bir vücudunuzu bu suyla yıkayın.
BEYİN TÜMÖRÜ:
Yapılan çalışmalarda, mandalina kabuğunda bulunan “tangeretin” maddesinin, beyin tümörlerinin en tehlikesi olan “Glioblastomada” tümörünü küçülttüğü söyleniyor.
Beyin tümörü olan hastalarda;
•Günde beş mandalina,
•Bir portakal,
•Bir limon kabuğunu beraber çekin. İçine çok az bir tatlandırıcı koyup tüketerek beyin tümöründe bulunan ödemin azalmasını sağlayabilirsiniz.
FİZİKSEL BİLGİLER VE KAZANIM SORUNLARI:
•Küçük bir torbaya birkaç mandalina kabuğu koyun ve yanınızda bulundurun.
•Kabuklardan gelen aromayı 15 dakika nefesinizle çekin.
•Ayrıca hafif baş ağrılarını böylelikle geçirebilirsiniz.
Tüm bu faydalarının yanı sıra;
•Beyaz kısımları yüksek pektin içeriğine sahiptir.
•“Pektin” diyet lifinin bileşeni olduğundan kolesterolü düşürmeye yardımcıdır.
•Hazımsızlığı azaltır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
•Bağırsaklarda dost bakterilerin kolonize olmasını sağlar.
•Kabuğundan gelen antioksidanlar meyvenin suyunu içmekten 20 kat daha güçlüdür.
•Ham olarak cilde uygulandığında cildi yumuşatır ve temizler.
•Dokuların sağlığını korur.
•Kan şekerini dengeler.
•Sağlıklı bir karaciğere sahip olmanızı kolaylaştırır.
•Kansere yakalanma riskini azaltır.
•Mandalina kabuğundan hazırlanan çay düzenli olarak tüketildiğinde, iyi kolesterol seviyelerini düşürmeden kolesterolü sağlıklı seviyelerde tutar ve kötü kolesterolü azaltır.
•Özellikle mandalina kabuğundan yapılan çaylar iç organların sağlığını korumada etkili rol oynayabilirler.
mahmure
İşte mandalina kabuğunun mucizevi faydaları…
BRONŞİT:
•1 bardak kaynamış suya iki yemek kaşığı mandalina kabuğunu ekleyin.
•Bir saat bekletin ve sonra için.
•Bunu günde üç kez tüketerek bronşiti hızlı ve doğal bir şekilde giderebilirsiniz.
ÖKSÜRÜK:
•Kabukları küçük parçalar halinde bölün ve kurutun.
•1 bardak sıcak suyun içine 2 yemek kaşığı kurutulmuş kabuğu atın.
•1 hafta boyunca serin bir yerde bekletin.
•1 hafta sonunda kabukları çıkartın ve çözünmüş sıvıyı cam bir kavanoza aktarın.
•Her yemekten önce günde üç kez tüketerek öksürüğünüzü geçirebilirsiniz.
BURUN TIKANIKLIĞI:
•Küçük ağızlı bir kavanoza birkaç tane soyulmuş mandalina kabuğu atın ve üzerine sıcak su ilave edin.
•10 dakika boyunca buharı soluyun.
•Nefesinizin açıldığını, ferahladığınızı ve burun tıkanıklığınızın geçtiğini göreceksiniz.
SİNDİRİM SORUNLARI:
•Kurutulup veya çekilmiş portakal ve mandalina kabuğu kullanabilirsiniz.
•Hazırlayacağınız tozu, yemeklerinize veya tatlılarınıza ekleyerek mide ağrılarınızı ve sindirim sorunlarınızı azaltabilirsiniz.
AYAK MANTARI:
•Bire hafta boyunca günde iki kez olmak şartıyla mantarın olduğu bölgeye kabukları koymalı ve sonra ovmalısınız.
HİPERTANSİYON:
•Üç litre suya bir bardak taze mandalina kabuğu ilave edin.
•Kaynatın ve bir saat bekletin.
•İki günde bir vücudunuzu bu suyla yıkayın.
BEYİN TÜMÖRÜ:
Yapılan çalışmalarda, mandalina kabuğunda bulunan “tangeretin” maddesinin, beyin tümörlerinin en tehlikesi olan “Glioblastomada” tümörünü küçülttüğü söyleniyor.
Beyin tümörü olan hastalarda;
•Günde beş mandalina,
•Bir portakal,
•Bir limon kabuğunu beraber çekin. İçine çok az bir tatlandırıcı koyup tüketerek beyin tümöründe bulunan ödemin azalmasını sağlayabilirsiniz.
FİZİKSEL BİLGİLER VE KAZANIM SORUNLARI:
•Küçük bir torbaya birkaç mandalina kabuğu koyun ve yanınızda bulundurun.
•Kabuklardan gelen aromayı 15 dakika nefesinizle çekin.
•Ayrıca hafif baş ağrılarını böylelikle geçirebilirsiniz.
Tüm bu faydalarının yanı sıra;
•Beyaz kısımları yüksek pektin içeriğine sahiptir.
•“Pektin” diyet lifinin bileşeni olduğundan kolesterolü düşürmeye yardımcıdır.
•Hazımsızlığı azaltır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
•Bağırsaklarda dost bakterilerin kolonize olmasını sağlar.
•Kabuğundan gelen antioksidanlar meyvenin suyunu içmekten 20 kat daha güçlüdür.
•Ham olarak cilde uygulandığında cildi yumuşatır ve temizler.
•Dokuların sağlığını korur.
•Kan şekerini dengeler.
•Sağlıklı bir karaciğere sahip olmanızı kolaylaştırır.
•Kansere yakalanma riskini azaltır.
•Mandalina kabuğundan hazırlanan çay düzenli olarak tüketildiğinde, iyi kolesterol seviyelerini düşürmeden kolesterolü sağlıklı seviyelerde tutar ve kötü kolesterolü azaltır.
•Özellikle mandalina kabuğundan yapılan çaylar iç organların sağlığını korumada etkili rol oynayabilirler.
mahmure
27 Eylül 2017 Çarşamba
Limon suyunun faydalarına inanamayacaksınız
Tam bir C vitamini deposu olan limon suyunu faydaları saymakla bitmiyor. İşte bazıları...
Limon suyu, içeriğindeki C vitamini, asitler, lifler, vücuda faydalı iyon ve mineraller sayesinde yaşamsal faaliyetleri etkileyen sistemlere pek çok fayda sağlıyor. İşte onlardan bazıları...
1- Bağışıklık Sisteminizi Güçlendirir
Limon suyundan alınan yüksek miktarda C vitamini bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Grip, nezle ve alerji gibi hastalıklara karşı direncinizi artırır ve yaralarınızın iyileşmesini hızlandırır.
2- Tansiyonu Dengeler
Limon, potasyum bakımından zengin bir turunçgildir. Yüksek tansiyon rahatsızlığı olanlar düzenli olarak limon suyu tükettiğinde aldığı potasyum mineralleri tansiyonu düşürecek ve dengede olmasını sağlayacaktır.
3- Kan Şekerini Dengeler ve Kanı Temizler
Limonlu su içerisindeki doğal asit sayesinde kanı temizlemekte ve besinlerden alınan şekerin vücutta dengelenmesine yardımcı olmaktadır.
4- Sindirim Sistemini ve Böbrekleri Temizler
Limonlu su doğal olarak antioksidan içeriği sayesinde vücudu toksinlerden arındırarak sindirim sistemini ve böbrekleri temizlemektedir. Bu sayede vücuttaki fazla suyun atılmasına yardımcı olur.
5- Kemikleri Güçlendirir
Limonlu suyun içinde bulunan C vitamini, besinlerden alınan kalsiyumun vücutta emilimini sağlar, kemikleri güçlendirerek kemik erimesini önler.
6- Cildi Temizler ve Güzelleştirir
Limonlu su içtiğinizde kandaki toksinler azalır ve dolaşım düzeni sağlanır bu sayede cildiniz daha berrak görünür. Ayrıca limonlu suyu bir pamuk yardımıyla doğrudan cildinize uyguladığınızda sivilce ve siyah noktaları azaltır.
7- Vücudu Kansere Karşı Korur
Limonlu su içmek vücudun alkalize olmasını sağlar ve kanser hücreleri alkali ortamlarda çoğalamaz. Her sabah ılık limonlu su içmek kanser riskini azaltır.
8- Kilo Vermeye Yardımcı Olur
Limonda bulunun pektin lifleri vücuda alındığında tokluk hissi verir ve yağ yakımını hızlandırır. Böylelikle kilo vermeye yardımcı olur.
9- Sinir Sistemini ve Hafızayı Güçlendirir
Limon suyu içeriğindeki potasyum beyne ve sinirlere faydalı bir mineraldir. Ayrıca zihnin stres altında kaybettiği C vitaminini vücuda geri kazandırarak hafızayı güçlendirir ve konsantrasyonu artırır.
10- Ağız ve Diş Sağlığına İyi Gelir
Limon suyu içmek nefesinizi tazeler ve ağız kokusunu yok eder. Limon suyunun içindeki faydalı iyonlar diş eti ağrılarına iyi gelir.
Limon suyu, içeriğindeki C vitamini, asitler, lifler, vücuda faydalı iyon ve mineraller sayesinde yaşamsal faaliyetleri etkileyen sistemlere pek çok fayda sağlıyor. İşte onlardan bazıları...
1- Bağışıklık Sisteminizi Güçlendirir
Limon suyundan alınan yüksek miktarda C vitamini bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Grip, nezle ve alerji gibi hastalıklara karşı direncinizi artırır ve yaralarınızın iyileşmesini hızlandırır.
2- Tansiyonu Dengeler
Limon, potasyum bakımından zengin bir turunçgildir. Yüksek tansiyon rahatsızlığı olanlar düzenli olarak limon suyu tükettiğinde aldığı potasyum mineralleri tansiyonu düşürecek ve dengede olmasını sağlayacaktır.
3- Kan Şekerini Dengeler ve Kanı Temizler
Limonlu su içerisindeki doğal asit sayesinde kanı temizlemekte ve besinlerden alınan şekerin vücutta dengelenmesine yardımcı olmaktadır.
4- Sindirim Sistemini ve Böbrekleri Temizler
Limonlu su doğal olarak antioksidan içeriği sayesinde vücudu toksinlerden arındırarak sindirim sistemini ve böbrekleri temizlemektedir. Bu sayede vücuttaki fazla suyun atılmasına yardımcı olur.
5- Kemikleri Güçlendirir
Limonlu suyun içinde bulunan C vitamini, besinlerden alınan kalsiyumun vücutta emilimini sağlar, kemikleri güçlendirerek kemik erimesini önler.
6- Cildi Temizler ve Güzelleştirir
Limonlu su içtiğinizde kandaki toksinler azalır ve dolaşım düzeni sağlanır bu sayede cildiniz daha berrak görünür. Ayrıca limonlu suyu bir pamuk yardımıyla doğrudan cildinize uyguladığınızda sivilce ve siyah noktaları azaltır.
7- Vücudu Kansere Karşı Korur
Limonlu su içmek vücudun alkalize olmasını sağlar ve kanser hücreleri alkali ortamlarda çoğalamaz. Her sabah ılık limonlu su içmek kanser riskini azaltır.
8- Kilo Vermeye Yardımcı Olur
Limonda bulunun pektin lifleri vücuda alındığında tokluk hissi verir ve yağ yakımını hızlandırır. Böylelikle kilo vermeye yardımcı olur.
9- Sinir Sistemini ve Hafızayı Güçlendirir
Limon suyu içeriğindeki potasyum beyne ve sinirlere faydalı bir mineraldir. Ayrıca zihnin stres altında kaybettiği C vitaminini vücuda geri kazandırarak hafızayı güçlendirir ve konsantrasyonu artırır.
10- Ağız ve Diş Sağlığına İyi Gelir
Limon suyu içmek nefesinizi tazeler ve ağız kokusunu yok eder. Limon suyunun içindeki faydalı iyonlar diş eti ağrılarına iyi gelir.
27 Ağustos 2017 Pazar
Soğanın neden göz yaşarttığı bulundu
Bilim insanları, soğanın neden göz yaşarttığına dair yeni bulgular elde etti. ABD'nin Cleveland kentindeki Case Western Reserve Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre mikrop ve böceklere karşı savunma mekanizmasını harekete geçirerek sülfirik asit oluşuyor.
ABD’nin Cleveland kentindeki Case Western Reserve Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, soğan, mikroplar ve böceklere karşı biyokimyasal savunma mekanizması harekete geçirerek bir enzim salgılıyor. Bu enzimler, soğandaki sülfidleri parçalayarak sülfür oksite dönüştürüyor.
BBC Türkçe’de de yer alan habere göre sülfür oksit kısa sürede uçucu bir hal alıyor ve havada hızla yayılan bu gaz göze ulaştığında da yakıcı bir aside dönüşüyor. Bunun sonucunda da göz kanalları tıkanıyor.
Ancak uzmanlara göre, soğan doğrarken, gözlerin yaşarmasına doğrudan bu kimyasal bileşim neden olmuyor. Gazın gözyaşıyla tepkimeye girmesi sonucu sülfürik asit oluşuyor. Sülfürik asidin gözü tahriş etmesi sonucunda göz, yabancı maddeleri temizleyebilmek için gözyaşı salgılamaya başlıyor.
ABD’nin Cleveland kentindeki Case Western Reserve Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, soğan, mikroplar ve böceklere karşı biyokimyasal savunma mekanizması harekete geçirerek bir enzim salgılıyor. Bu enzimler, soğandaki sülfidleri parçalayarak sülfür oksite dönüştürüyor.
BBC Türkçe’de de yer alan habere göre sülfür oksit kısa sürede uçucu bir hal alıyor ve havada hızla yayılan bu gaz göze ulaştığında da yakıcı bir aside dönüşüyor. Bunun sonucunda da göz kanalları tıkanıyor.
Ancak uzmanlara göre, soğan doğrarken, gözlerin yaşarmasına doğrudan bu kimyasal bileşim neden olmuyor. Gazın gözyaşıyla tepkimeye girmesi sonucu sülfürik asit oluşuyor. Sülfürik asidin gözü tahriş etmesi sonucunda göz, yabancı maddeleri temizleyebilmek için gözyaşı salgılamaya başlıyor.
31 Mayıs 2017 Çarşamba
Dutun yapraklarını atmayın
Dutun hem meyvesi hem de yaprağının birçok faydası var.
Dutun demir açısından çok zengin, ödem çözücü, idrar söktürücü, bağırsak kurtlarını düşürücü etkisi var. Sadece dut meyvesinin değil yapraklarının da bu özelliği bulunuyor. Dut ağacının yaprakları da kanamaları durdurabiliyor. Peki ya kara dut? Kara dut da ağız ve boğaz iltahaplarına iyi geliyor. Antibiyotik kullanmak yerine kara dut yemenizi öneririz.
Dutun demir açısından çok zengin, ödem çözücü, idrar söktürücü, bağırsak kurtlarını düşürücü etkisi var. Sadece dut meyvesinin değil yapraklarının da bu özelliği bulunuyor. Dut ağacının yaprakları da kanamaları durdurabiliyor. Peki ya kara dut? Kara dut da ağız ve boğaz iltahaplarına iyi geliyor. Antibiyotik kullanmak yerine kara dut yemenizi öneririz.
8 Mayıs 2017 Pazartesi
17 saatlik oruç süresinde nelere dikkat edilmeli?
Ramazan ayında vücudumuzun alıştığı tempodan farklılaşması üzerine dengesiz bir beslenme de eklenince; yorgunluk, unutkanlık, dikkatsizlik, dalgınlık, kabızlık gibi olumsuz sonuçlar gözleniyor. Bütün bunların yanı sıra en çok duyulan şikayetlerden biri ise kilo alımı. Diyetisyen Emre Uzun, 17 saatlik oruç süresini en iyi şekilde atlatmamız için önerilerde bulunuyor.
Diyetisyen Emre Uzun’dan Ramazanda kilo almamıza engel olacak 12 ipucu
Yemekler iyice çiğnenip yenmeli, böylece daha erken bir tokluk hissedip az yemek tüketmiş olacaksınız.
Su alımına dikkat edilmeli , iftar ile sahur arası sık sık su tüketilmeli. Yine bu dönemde hazmı kolaylaştıran ıhlamur, rezene ,papatya gibi çayları şekersiz tüketebilirsiniz. İftar ile sahur arasında 1 adet maden suyu tüketilmesi ihtiyacımız olan mineralleri sağlamaya yardımcı olacaktır. Asitli içecekler yerine kompostoları veya sizi daha uzun süre tok tutup bağırsak fonksiyonlarımızda yardımcı olacak ayran, kefir gibi içecekleri tercih etmelisiniz.
Tatlı olarak tercihlerinizi yaz aylarına uyarlayarak daha az kalori alımını sağlayabilirsiniz. Örneğin 3 dilim baklava yiyerek alacağınız 430 kalori yerine 2 avuç kiraz tüketerek sadece 56 kalori alabilirsiniz. Yaz boyunca farklı meyvelerden faydalanmak size çeşitli vitamin kazanımı sağlayacaktır. Tatlı tercihlerinizi meyveden yana yapamıyorsanız şerbetli veya kalorili tatlılar yerine sütlü tatlılara yönelin.
İftar yemeğini biraz fazla yediyseniz tatlıyı 2 saat sonra yiyeceğiniz porsiyonunuz yarısını tercih ederek telafi edebilirsiniz.
İftarda mutlaka salatanızı hazırlayın. Bu durum sizin tok kalmanızı sağlayarak diğer besinleri az tüketmenizi sağlayacaktır. 1 tatlı kaşığı yağ ile hazırlanan salata vitamin alımı için yeterlidir. İlave edeceğiniz her 1 tatlı kaşığı yağ için 45 kalori fazladan alacağınız unutulmamalıdır.
Yine tükettiğiniz besinler kadar onları pişirirken uyguladığınız işlemler de sizin kalori alımınızı ve sağlığınızı etkileyebilir. Ramazan boyunca kızartma ve kavurma işlemleri yerine ızgara, fırın, haşlama veya buğulama yöntemlerini kullanabilirsiniz.
İftarı hurma ile açmak kan şekerimizi dengeli bir şekilde yükseltir. Ayrıca yüksek potasyum kalsiyum, magnezyum, fosfor minerallerine sahiptir. Fakat içerdiği yüksek kalori için miktarı sınırlandırmalısınız. İftarda 1 veya 2 adeti geçmeden tüketeceğiniz hurma size olumlu faydalar sağlayacaktır.
Özellikle sahurda ramazan pidesi tüketimi yerine kepekli, tam buğday veya çavdar ekmeğini tercih etmeniz hem daha uzun süre tokluk sağlayacak hem de alınan kaloriyi azaltacaktır. 1 bütün ramazan pidesinin yaklaşık 8 ince dilim ekmek içerdiği unutulmamalıdır.
Yemeklerin suyunu tüketmeyerek daha az kalori alımını sağlayacaksınız. Çünkü yemek suları yağ içermektedir.
İftardan sonra mümkün olduğunca hareketli bir yaşam tercih etmelisiniz. Özellikle iftarda fazla yemek yiyenler 2 saat sonra 30 dakikalık bir yürüyüşe çıkmalı.
Sahura kalkmayı mutlaka alışkanlık haline getirin böylece metabolizma hızınızdaki azalmanın önüne geçebilirsiniz.
Ramazanda bir başka önemli konu ise misafirlikler. Bazen o kalabalık sofralarda çok sayıda yemek seçeneği olur. Bu gibi durumlarda porsiyon kontrolüne gitmelisiniz. Yemek istediğiniz çeşit sayısı arttıkça porsiyonlarınızda küçültmelisiniz.(cnntürk)
Diyetisyen Emre Uzun’dan Ramazanda kilo almamıza engel olacak 12 ipucu
Yemekler iyice çiğnenip yenmeli, böylece daha erken bir tokluk hissedip az yemek tüketmiş olacaksınız.
Su alımına dikkat edilmeli , iftar ile sahur arası sık sık su tüketilmeli. Yine bu dönemde hazmı kolaylaştıran ıhlamur, rezene ,papatya gibi çayları şekersiz tüketebilirsiniz. İftar ile sahur arasında 1 adet maden suyu tüketilmesi ihtiyacımız olan mineralleri sağlamaya yardımcı olacaktır. Asitli içecekler yerine kompostoları veya sizi daha uzun süre tok tutup bağırsak fonksiyonlarımızda yardımcı olacak ayran, kefir gibi içecekleri tercih etmelisiniz.
Tatlı olarak tercihlerinizi yaz aylarına uyarlayarak daha az kalori alımını sağlayabilirsiniz. Örneğin 3 dilim baklava yiyerek alacağınız 430 kalori yerine 2 avuç kiraz tüketerek sadece 56 kalori alabilirsiniz. Yaz boyunca farklı meyvelerden faydalanmak size çeşitli vitamin kazanımı sağlayacaktır. Tatlı tercihlerinizi meyveden yana yapamıyorsanız şerbetli veya kalorili tatlılar yerine sütlü tatlılara yönelin.
İftar yemeğini biraz fazla yediyseniz tatlıyı 2 saat sonra yiyeceğiniz porsiyonunuz yarısını tercih ederek telafi edebilirsiniz.
İftarda mutlaka salatanızı hazırlayın. Bu durum sizin tok kalmanızı sağlayarak diğer besinleri az tüketmenizi sağlayacaktır. 1 tatlı kaşığı yağ ile hazırlanan salata vitamin alımı için yeterlidir. İlave edeceğiniz her 1 tatlı kaşığı yağ için 45 kalori fazladan alacağınız unutulmamalıdır.
Yine tükettiğiniz besinler kadar onları pişirirken uyguladığınız işlemler de sizin kalori alımınızı ve sağlığınızı etkileyebilir. Ramazan boyunca kızartma ve kavurma işlemleri yerine ızgara, fırın, haşlama veya buğulama yöntemlerini kullanabilirsiniz.
İftarı hurma ile açmak kan şekerimizi dengeli bir şekilde yükseltir. Ayrıca yüksek potasyum kalsiyum, magnezyum, fosfor minerallerine sahiptir. Fakat içerdiği yüksek kalori için miktarı sınırlandırmalısınız. İftarda 1 veya 2 adeti geçmeden tüketeceğiniz hurma size olumlu faydalar sağlayacaktır.
Özellikle sahurda ramazan pidesi tüketimi yerine kepekli, tam buğday veya çavdar ekmeğini tercih etmeniz hem daha uzun süre tokluk sağlayacak hem de alınan kaloriyi azaltacaktır. 1 bütün ramazan pidesinin yaklaşık 8 ince dilim ekmek içerdiği unutulmamalıdır.
Yemeklerin suyunu tüketmeyerek daha az kalori alımını sağlayacaksınız. Çünkü yemek suları yağ içermektedir.
İftardan sonra mümkün olduğunca hareketli bir yaşam tercih etmelisiniz. Özellikle iftarda fazla yemek yiyenler 2 saat sonra 30 dakikalık bir yürüyüşe çıkmalı.
Sahura kalkmayı mutlaka alışkanlık haline getirin böylece metabolizma hızınızdaki azalmanın önüne geçebilirsiniz.
Ramazanda bir başka önemli konu ise misafirlikler. Bazen o kalabalık sofralarda çok sayıda yemek seçeneği olur. Bu gibi durumlarda porsiyon kontrolüne gitmelisiniz. Yemek istediğiniz çeşit sayısı arttıkça porsiyonlarınızda küçültmelisiniz.(cnntürk)
10 Nisan 2017 Pazartesi
"Pancarla akşam detoksu kilo vermeyi kolaylaştırıyor"
Ispanakgiller ailesinden olan pancarın antioksidan açısından zengin olduğunu belirten Diyetisyen Keservuran, akşam yapılacak ‘pancar detoksu’nun vücuttaki toksinleri atmada ve kilo vermede yardımcı olduğunu söyledi.
Pancarın yeşil yapraklarının demir, A ve C vitamini deposu olduğunu belirten Beslenme-Diyet Uzmanı Gizem Keservuran, yumru kısmının ise folik asit, manganez, potasyum ve lif kaynağı olduğunu aktardı.
Pancarın yıllarca karaciğer detoksunda kullanıldığını dile getiren uzman, “Aynı zengin içeriği ile karaciğerin detoks kapasitesini arttırır. Pancardaki kalori oranı çok düşük olduğu gibi yüksek oranda lif içerir. Bu da kilo aldıran yiyecekleri daha az tüketmenizi sağlar. Pancar glutatyon peroksidaz enzimini içerir ve bu enzim, beyaz kan hücrelerinin artmasını sağlar. Aynı zamanda da amino asitlerden glutaminin de zengin kaynağıdır” dedi.
Kilo vermeye çalışanlar için özellikle pancar ile hazırlanan detoksun, ihtiyaç duyulan enerjiyi ve tokluk hissini verdiğini aktaran Keservuran, pancarın bağırsakların da doğru çalışmasını sağlayarak zayıflama sürecinde yararlı olduğunu kaydetti.
PANCAR MI, PANCAR SUYU MU?
1 Pancarın yaklaşık 8 mg şeker içerdiğini vurgulayan Keservuran, “Bu da zayıflamak isteyenler için istenmeyen bir durum. Fakat pancarın suyu sıkıldığında şeker/karbonhidrat posa kısmında kalır ve süzülmez. Bu nedenle pancar suyu şekersiz ve bol lifli içeriği ile (2.3gr) tok tutarken bağırsakları da maksimum düzeyde çalıştırır. Ayrıca içeriğindeki B1, B2, B3 ve B6 vitaminleri ile birlikte demir ve karoten açısından da zengindir” diye konuştu.
PANCAR SUYU İLE AKŞAM DETOKSU TARİFİ
“Doğru bağırsak florasına sahip değilseniz ne yaparsanız yapın kilo veremezsiniz. Ya da tehlike sınırında kilo verirsiniz” ifadesini kullanan Keservuran, bu nedenle ilk yapılması gerekenlerden birinin de bağırsak florasını dengelemek olduğuna vurgu yaptı.
Keservuran, pancarla akşam detoksunun nasıl hazırlanacağını ve nasıl kullanılacağını şöyle anlattı:
• 3 adet taze pancar (sert, yuvarlak, lekesiz ve yoğun kırmızı renkte olanları tercih edin).
• Probiyotik (100 ml).
Hazırlanışı: 3 adet pancarı yıkadıktan sonra 4 parçaya bölün ve meyve sıkacağında sıkın. Posasını tekrar sıkmayın. Çıkardığınız pancar suyuna 1 ölçek (1 tatlı kaşığı) Probiyotik ekleyin ve hafifçe karıştırın. Bunu her akşam yemeği öncesinde veya yemek sırasında için. Yemeği az yiyeceğiniz gibi sindirim sisteminiz de düzene girecek ve kilo vermeniz hızlanacaktır.”
Pancarın yeşil yapraklarının demir, A ve C vitamini deposu olduğunu belirten Beslenme-Diyet Uzmanı Gizem Keservuran, yumru kısmının ise folik asit, manganez, potasyum ve lif kaynağı olduğunu aktardı.
Pancarın yıllarca karaciğer detoksunda kullanıldığını dile getiren uzman, “Aynı zengin içeriği ile karaciğerin detoks kapasitesini arttırır. Pancardaki kalori oranı çok düşük olduğu gibi yüksek oranda lif içerir. Bu da kilo aldıran yiyecekleri daha az tüketmenizi sağlar. Pancar glutatyon peroksidaz enzimini içerir ve bu enzim, beyaz kan hücrelerinin artmasını sağlar. Aynı zamanda da amino asitlerden glutaminin de zengin kaynağıdır” dedi.
Kilo vermeye çalışanlar için özellikle pancar ile hazırlanan detoksun, ihtiyaç duyulan enerjiyi ve tokluk hissini verdiğini aktaran Keservuran, pancarın bağırsakların da doğru çalışmasını sağlayarak zayıflama sürecinde yararlı olduğunu kaydetti.
PANCAR MI, PANCAR SUYU MU?
1 Pancarın yaklaşık 8 mg şeker içerdiğini vurgulayan Keservuran, “Bu da zayıflamak isteyenler için istenmeyen bir durum. Fakat pancarın suyu sıkıldığında şeker/karbonhidrat posa kısmında kalır ve süzülmez. Bu nedenle pancar suyu şekersiz ve bol lifli içeriği ile (2.3gr) tok tutarken bağırsakları da maksimum düzeyde çalıştırır. Ayrıca içeriğindeki B1, B2, B3 ve B6 vitaminleri ile birlikte demir ve karoten açısından da zengindir” diye konuştu.
PANCAR SUYU İLE AKŞAM DETOKSU TARİFİ
“Doğru bağırsak florasına sahip değilseniz ne yaparsanız yapın kilo veremezsiniz. Ya da tehlike sınırında kilo verirsiniz” ifadesini kullanan Keservuran, bu nedenle ilk yapılması gerekenlerden birinin de bağırsak florasını dengelemek olduğuna vurgu yaptı.
Keservuran, pancarla akşam detoksunun nasıl hazırlanacağını ve nasıl kullanılacağını şöyle anlattı:
• 3 adet taze pancar (sert, yuvarlak, lekesiz ve yoğun kırmızı renkte olanları tercih edin).
• Probiyotik (100 ml).
Hazırlanışı: 3 adet pancarı yıkadıktan sonra 4 parçaya bölün ve meyve sıkacağında sıkın. Posasını tekrar sıkmayın. Çıkardığınız pancar suyuna 1 ölçek (1 tatlı kaşığı) Probiyotik ekleyin ve hafifçe karıştırın. Bunu her akşam yemeği öncesinde veya yemek sırasında için. Yemeği az yiyeceğiniz gibi sindirim sisteminiz de düzene girecek ve kilo vermeniz hızlanacaktır.”
Sarımsak ile nar, sağlık ve güzellik iksiri
Antalya Kamu Hastaneler Birliği (AKHB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Necat Yılmaz, sarımsak ve narın şifa kaynağı olduğunu belirterek, "Sarımsak soyulup 24 ay limon ve sirke içerisinde bekletilirse, nar da yeteri kadar tüketilirse sağlık ve güzellik iksirine dönüşür" dedi.
Sofraların vazgeçilmezleri arasında yer alan sarımsak ve narın birçok hastalığa iyi geldiği belirtilirken, güzelliğe de katkı sağladığı ifade edildi. Üniversitede araştırma yaptığı dönemlerde hem narın, hem de sarımsağın eşsiz sağlık özelliklerini tespit ettiğini söyleyen AKHB Genel Sekreteri Prof. Dr. Necat Yılmaz, Türkiye’de üretilen sebze ve meyvelerin her birinin sağlık deposu olduğunu vurguladı.
Narın içerisindeki birçok bileşik sayesinde antioksidan özelliği olduğunu, bu nedenle bir nevi güzellik, sağlık iksiri bir meyve haline geldiğini belirten Prof. Dr. Necat Yılmaz, “Ama halkımıza bu yeterince tanıtılmadığı için faydalanamıyor. Sarımsak soyulup 24 ay limon ve sirke içerisinde bekletildiğinde farklı bir özellik kazanıyor. Yıllanmış sarımsak ekstraktı (AGE) dediğimiz bir hale dönüşüyor. Naturel bir gıda haline geliyor. Nar da yeteri kadar tüketilirse sağlık ve güzellik iksirine dönüşür” değerlendirmesinde bulundu.
YILLANMIŞ SARIMSAĞIN FAYDALARI
Halka bol bol sebze ve meyve tüketmelerini tavsiye eden Prof. Dr. Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sarımsağı bekletip yıllandırırlarsa müthiş bir sağlık kaynağı haline geleceğine inanıyorum. Özellikle çağımızın hastalığı olan damar kireçlenmesi büyük ölçüde bu yolla engellenebiliyor. Tedavi edilebiliyor. Karaciğeri koruyucu, savunma sistemini güçlendirici, kanseri önleyici etkiye sahip olduğu kanıtlandı. İlaca cevap vermeyen ‘maling hipertansiyon’ dediğimiz vakalarda dahi tansiyon düzenlenmesine katkıda bulunuyor.” DHA
Sofraların vazgeçilmezleri arasında yer alan sarımsak ve narın birçok hastalığa iyi geldiği belirtilirken, güzelliğe de katkı sağladığı ifade edildi. Üniversitede araştırma yaptığı dönemlerde hem narın, hem de sarımsağın eşsiz sağlık özelliklerini tespit ettiğini söyleyen AKHB Genel Sekreteri Prof. Dr. Necat Yılmaz, Türkiye’de üretilen sebze ve meyvelerin her birinin sağlık deposu olduğunu vurguladı.
Narın içerisindeki birçok bileşik sayesinde antioksidan özelliği olduğunu, bu nedenle bir nevi güzellik, sağlık iksiri bir meyve haline geldiğini belirten Prof. Dr. Necat Yılmaz, “Ama halkımıza bu yeterince tanıtılmadığı için faydalanamıyor. Sarımsak soyulup 24 ay limon ve sirke içerisinde bekletildiğinde farklı bir özellik kazanıyor. Yıllanmış sarımsak ekstraktı (AGE) dediğimiz bir hale dönüşüyor. Naturel bir gıda haline geliyor. Nar da yeteri kadar tüketilirse sağlık ve güzellik iksirine dönüşür” değerlendirmesinde bulundu.
YILLANMIŞ SARIMSAĞIN FAYDALARI
Halka bol bol sebze ve meyve tüketmelerini tavsiye eden Prof. Dr. Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sarımsağı bekletip yıllandırırlarsa müthiş bir sağlık kaynağı haline geleceğine inanıyorum. Özellikle çağımızın hastalığı olan damar kireçlenmesi büyük ölçüde bu yolla engellenebiliyor. Tedavi edilebiliyor. Karaciğeri koruyucu, savunma sistemini güçlendirici, kanseri önleyici etkiye sahip olduğu kanıtlandı. İlaca cevap vermeyen ‘maling hipertansiyon’ dediğimiz vakalarda dahi tansiyon düzenlenmesine katkıda bulunuyor.” DHA
4 Nisan 2017 Salı
Bulgur bakliyatla tüketildiğinde besin değeri artıyor
Beslenme Uzmanı Seçil Kenar, bulgurun bakliyat çeşitleriyle tüketildiğinde besin değerinin daha da arttığını söyledi.
Türk mutfağında önemli bir yeri olan bulgurun yararları saymakla bitmiyor.
B grubu vitaminleri, potasyum ve folik asit bakımından zengin olan bulgur, kuru baklagillerle birlikte pişirildiği zaman besin kalitesi daha çok artıyor. Duru Bulgur Beslenme Uzmanı Seçil Kenar, "Kuru fasulye, mercimek, nohut gibi kuru baklagillerle bulguru birlikte tükettiğiniz zaman beslenme açısından zengin ve sağlıklı bir model oluşturursunuz" dedi.
Protein kalitesini artırıyor
Bulgurun bakliyat ürünleriyle pişirilip yendiğinde çok daha önemli bir besin kaynağı durumuna geldiğini belirten Kenar şunları söyledi: "Vücudumuzun yapı taşlarından olan protein tüketimi de en az karbonhidrat tüketimi kadar önemlidir. Et, süt, yumurta, yoğurt tarzı besinlerin protein içeriği yüksektir. Tükettiğimiz proteinden vücudun yararlanma derecesi 'Proteinlerin kalitesi' olarak bilinir. Proteinin kalitesi; proteinin bileşimindeki amino asitlerin çeşit ve miktarına, sindirim ve emilme durumuna, sonuç olarak vücut proteinlerine dönüşme derecesine göre değişir. Yüksek vitamin ve posa içeriğine sahip bulgurun, kuru baklagillerle birlikte tüketildiğinde protein kalitesinde de artış sağlar. Bu nedenle değerli besinimiz bulgurun, nohut, mercimek, fasulye gibi bakliyatlarla pişirildiğinde ya da birlikte tüketildiğinde besin değeri kat kat artıyor"
Diyet ve zayıflama listelerine bulgur konmalı
Beslenme Uzmanı Seçil Kenar, bulgur-bakliyat karışımıyla hazırlanan menülerin de sağlık açısından zayıflamada oldukça önemli olduğunu, iyi bir besin dengesi sağladığını ve vitaminler açısından birbirini tamamladığını, vurguladı.
Kenar, "Diyet yapan veya sağlıklı beslenmeye özen gösteren ama zamanı olmayan kişiler, lif ve protein bakımından yüksek değeri bulunan, Duru Dual bulgur-nohut, bulgur-mercimek karışımlarını da kullanabilir. Beslenme listelerine mutlaka bulgur ve bakliyat konulmalı" diye konuştu. (cnntürk)
Türk mutfağında önemli bir yeri olan bulgurun yararları saymakla bitmiyor.
B grubu vitaminleri, potasyum ve folik asit bakımından zengin olan bulgur, kuru baklagillerle birlikte pişirildiği zaman besin kalitesi daha çok artıyor. Duru Bulgur Beslenme Uzmanı Seçil Kenar, "Kuru fasulye, mercimek, nohut gibi kuru baklagillerle bulguru birlikte tükettiğiniz zaman beslenme açısından zengin ve sağlıklı bir model oluşturursunuz" dedi.
Protein kalitesini artırıyor
Bulgurun bakliyat ürünleriyle pişirilip yendiğinde çok daha önemli bir besin kaynağı durumuna geldiğini belirten Kenar şunları söyledi: "Vücudumuzun yapı taşlarından olan protein tüketimi de en az karbonhidrat tüketimi kadar önemlidir. Et, süt, yumurta, yoğurt tarzı besinlerin protein içeriği yüksektir. Tükettiğimiz proteinden vücudun yararlanma derecesi 'Proteinlerin kalitesi' olarak bilinir. Proteinin kalitesi; proteinin bileşimindeki amino asitlerin çeşit ve miktarına, sindirim ve emilme durumuna, sonuç olarak vücut proteinlerine dönüşme derecesine göre değişir. Yüksek vitamin ve posa içeriğine sahip bulgurun, kuru baklagillerle birlikte tüketildiğinde protein kalitesinde de artış sağlar. Bu nedenle değerli besinimiz bulgurun, nohut, mercimek, fasulye gibi bakliyatlarla pişirildiğinde ya da birlikte tüketildiğinde besin değeri kat kat artıyor"
Diyet ve zayıflama listelerine bulgur konmalı
Beslenme Uzmanı Seçil Kenar, bulgur-bakliyat karışımıyla hazırlanan menülerin de sağlık açısından zayıflamada oldukça önemli olduğunu, iyi bir besin dengesi sağladığını ve vitaminler açısından birbirini tamamladığını, vurguladı.
Kenar, "Diyet yapan veya sağlıklı beslenmeye özen gösteren ama zamanı olmayan kişiler, lif ve protein bakımından yüksek değeri bulunan, Duru Dual bulgur-nohut, bulgur-mercimek karışımlarını da kullanabilir. Beslenme listelerine mutlaka bulgur ve bakliyat konulmalı" diye konuştu. (cnntürk)
Bir kaç damla limon suyunu bileğinize damlattığınızda…
Taze limon suyu içerdiği antioksidant ve anti-kanser maddeleri nedeniyle, çeşitli hastalıkların tedavisinde yüzyıllardır kullanılıyor. Experimental Biology and Medicine’da yayınlanan bir çalışmaya göre, limon yağı beyin aktivitesini yükseltiyor. İşte limonun faydaları…
Cildinizi arındırır, Su içmek vücudu toksinlerden arındırır.
Limonlu su içerseniz, içindeki C vitamini sayesinde kanınızdaki toksinlerden de arınırsınız.
Ayrıca cildinizin kızarıklığını geçirir ve ince çizgileri de yok eder.
Limonun en önemli faydalarından birisi de zihnimizi zinde tutmamıza yardımcı olması...
Öğleden sonraları enerji kaybı mı hissediyorsunuz? Experimental Biology and Medicine’da yayınlanan bir çalışmaya göre, limon yağı beyin aktivitesini yükseltiyor.
Bunun için yapmanız gereken bileklerinize bir kaç damla limon suyu damlatıp hafifçe ovmak hafiza, dikkat ve dil gibi zihinsel fonksiyonlarınızı dinamik tutmaya yardımcı oluyor.
1- Sindirime yardımcı: Limon suyu sindirim sistemini toksinlerden arındırır, midedeki yanma ve şişkinlik gibi rahatsızlıklara da iyi gelir.
2- Zayıflamaya yardımcı : Ilık limonlu suyu düzenli içtiğimizde mide asitlilik oranı düzenlenir. Mide asidi yüksek olan kişiler sürekli bir şeyler yiyerek mideyi bastırma eğiliminde olurlar.
Bu da kısa sürede acıkmaya ve kilo almaya neden olur. Limonun içerisinde bulunan pektin lifi acıkmayı geciktirir.
3- Taze bir nefes için birebir : Dişeti iltihaplarına ve diş ağrılarına iyi geldiği gibi nefesinizin kötü kokmasını da önler. Ancak diş minesine zarar vermek istemiyorsanız limonu direk dişinize temas ettirmeyin yani yemeyin.
Limonlu su içtikten sonra da dişlerinizi fırçalarsanız daha faydalı olduğunu görürsünüz.
4- Ph değerini dengeler: Limon en alkali gıdalardan biridir ve içinde bulunan sitrik asit sindirildiğinde asitlilik yaratmaz. Her gün limonlu su içerseniz vücudunuzun toplam asitlilik oranı zaman içerisinde düşer.
Ayrıca iltihabın nedenlerinden biri olan eklemlerde biriken ürik asit limonla yok olur.
5- Daha enerjik hissetmek için birebir: Limon kokusunun sinir sisteminde sakinleştirici etkisi olduğunu biliyor muydunuz?
İşte sinir sistemindeki bu sakinlik, depresyona ve endişeye iyi gelirken size mutluluk vereceği için de kendinizi daha zinde hissetmenizi sağlar. Limon sindirim sistemine girdiğinde vücuda enerji verir.
6- Viral enfeksiyonla savaşır: Ilık limon boğaz ağrısı, nezle gibi semptomların azalmasında oldukça etkili bir destek kuvvettir.
Cildinizi arındırır, Su içmek vücudu toksinlerden arındırır.
Limonlu su içerseniz, içindeki C vitamini sayesinde kanınızdaki toksinlerden de arınırsınız.
Ayrıca cildinizin kızarıklığını geçirir ve ince çizgileri de yok eder.
Limonun en önemli faydalarından birisi de zihnimizi zinde tutmamıza yardımcı olması...
Öğleden sonraları enerji kaybı mı hissediyorsunuz? Experimental Biology and Medicine’da yayınlanan bir çalışmaya göre, limon yağı beyin aktivitesini yükseltiyor.
Bunun için yapmanız gereken bileklerinize bir kaç damla limon suyu damlatıp hafifçe ovmak hafiza, dikkat ve dil gibi zihinsel fonksiyonlarınızı dinamik tutmaya yardımcı oluyor.
1- Sindirime yardımcı: Limon suyu sindirim sistemini toksinlerden arındırır, midedeki yanma ve şişkinlik gibi rahatsızlıklara da iyi gelir.
2- Zayıflamaya yardımcı : Ilık limonlu suyu düzenli içtiğimizde mide asitlilik oranı düzenlenir. Mide asidi yüksek olan kişiler sürekli bir şeyler yiyerek mideyi bastırma eğiliminde olurlar.
Bu da kısa sürede acıkmaya ve kilo almaya neden olur. Limonun içerisinde bulunan pektin lifi acıkmayı geciktirir.
3- Taze bir nefes için birebir : Dişeti iltihaplarına ve diş ağrılarına iyi geldiği gibi nefesinizin kötü kokmasını da önler. Ancak diş minesine zarar vermek istemiyorsanız limonu direk dişinize temas ettirmeyin yani yemeyin.
Limonlu su içtikten sonra da dişlerinizi fırçalarsanız daha faydalı olduğunu görürsünüz.
4- Ph değerini dengeler: Limon en alkali gıdalardan biridir ve içinde bulunan sitrik asit sindirildiğinde asitlilik yaratmaz. Her gün limonlu su içerseniz vücudunuzun toplam asitlilik oranı zaman içerisinde düşer.
Ayrıca iltihabın nedenlerinden biri olan eklemlerde biriken ürik asit limonla yok olur.
5- Daha enerjik hissetmek için birebir: Limon kokusunun sinir sisteminde sakinleştirici etkisi olduğunu biliyor muydunuz?
İşte sinir sistemindeki bu sakinlik, depresyona ve endişeye iyi gelirken size mutluluk vereceği için de kendinizi daha zinde hissetmenizi sağlar. Limon sindirim sistemine girdiğinde vücuda enerji verir.
6- Viral enfeksiyonla savaşır: Ilık limon boğaz ağrısı, nezle gibi semptomların azalmasında oldukça etkili bir destek kuvvettir.
30 Mart 2017 Perşembe
Her sabah 1 kaşık bal ya da pekmez enerjiyi artırıyor
Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yard.Doç.Dr. Özge Duygu Okur, her sabah 1 kaşık bal veya pekmezin insan vücudunun enerjisini artırdığını söyledi.
Yard.Doç.Dr. Özge Duygu Okur, bal ve pekmezin son derece özel, besleyici ve sağlıklı bir gıda maddesi olduğunu, bunların yerini alabilecek alternatifler bulunmadığını ifade etti. Bal, hem de pekmez tüketiminin olması gerektiğini, tüketim miktarları açısından da aşırıya fazla kaçılmaması konusunda uyarıda bulunan Okur, şöyle dedi:
"Özellikle kış aylarında hastalıklardan korunmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek ve benzer etkileri gerçekleştirmek amacıyla farklı tüketim şekilleri ile çay şekeri tüketimi yerine bal ve pekmez tüketimi önerilmektedir. Çayınızın içerisine bir kaşık dolusu, şeker yerine balı tercih edin. Bal, saf boş kalori olan şekere göre sağlığımıza oldukça faydalıdır. Balın ülser ve diğer mide hastalıkları, kalp yetmezlikleri, çarpıntı, kemik hastalıkları, öksürük, alerji, bronşit, kansızlık, boğaz ağrısı, sinir hastalıkları, bazı cilt ve sinir sistemi hastalıkları gibi 500’e yakın hastalığın tedavisinde olumlu etkileri gösterilmiştir. Ayrıca kabızlığı giderdiği, damarları genişlettiği, kan dolaşımını kolaylaştırdığı, kalbi güçlendirdiği, yağ sindirimini kolaylaştırdığı, yara ve yanıkları iyileştirdiği de ileri sürülmektedir. Elde edilen veriler balın bağışıklık sistemini aktive ettiği ve bal yemenin kanser ve kanserin yayılmasına karşı avantajlar sağlayabileceğini önermektedir. Antibakteriyel etkisi sayesinde bal, diş çürüklerine neden olan bakterilerin büyümesini engelleyebilmektedir."
Her sabah bir kaşık bal yemenin vücudun enerjisini arttırdığını belirten Okur, şöyle devam etti:
"Bir çay kaşığında 17 gram karbonhidrat bulunduran bal, beyin için gerekli glikoz kaynağının da önemli bir kısmını destekleyecektir. Ayrıca bal, kaslarınızın yorulmadan daha verimli çalışmasını sağlar. Her sabah bir kaşık bal yiyerek vücudumuzu koruyabiliriz. 1 çay kaşığı bal 21 kaloridir. Günlük kalori dengemizi kurduktan sonra, balı rahatlıkla tüketebiliriz. Tüm bahsettiğimiz sağlık etkilerini de göz önüne alarak balın şeker yerine tüketiminin yaygınlaştırılması gerektiği, alternatif tüketim şekillerinin olabileceği, özellikle 12 aylıktan küçük bebeklerde tüketimin olmaması gerektiği söylenebilmektedir."
Pekmezin insan vücuduna hızlı enerji kazandırdığını, bu enerjinin özellikle yoğun aktivitesi olan çocuklara, sporculara büyük faydası olduğunu vurgulayan Okur, şunları söyledi:
"Sofralarımızda pekmez bulundurduğumuz takdirde, günlük vitamin ihtiyacımızın yüzde 20’si karşılanabilecektir. Üzüm ve pekmez özellikle günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum ihtiyacının da büyük bir kısmını karşılamaktadır. Pekmezin tüketiminin getirileri bununla da kalmayıp, demir yetersizliği durumlarında da yardımcı bir gıdadır. İki yemek kaşığı pekmez tüketmekle günlük demir ihtiyacının yüzde 35’ikarşılanabilir. Kan yapıcı özelliğinin yanı sıra romatizma ağrılarına iyi gelip kalp sistemini düzenlemekte, bedensel ve zihinsel yorgunlukları gidermektedir." DHA
Yard.Doç.Dr. Özge Duygu Okur, bal ve pekmezin son derece özel, besleyici ve sağlıklı bir gıda maddesi olduğunu, bunların yerini alabilecek alternatifler bulunmadığını ifade etti. Bal, hem de pekmez tüketiminin olması gerektiğini, tüketim miktarları açısından da aşırıya fazla kaçılmaması konusunda uyarıda bulunan Okur, şöyle dedi:
"Özellikle kış aylarında hastalıklardan korunmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek ve benzer etkileri gerçekleştirmek amacıyla farklı tüketim şekilleri ile çay şekeri tüketimi yerine bal ve pekmez tüketimi önerilmektedir. Çayınızın içerisine bir kaşık dolusu, şeker yerine balı tercih edin. Bal, saf boş kalori olan şekere göre sağlığımıza oldukça faydalıdır. Balın ülser ve diğer mide hastalıkları, kalp yetmezlikleri, çarpıntı, kemik hastalıkları, öksürük, alerji, bronşit, kansızlık, boğaz ağrısı, sinir hastalıkları, bazı cilt ve sinir sistemi hastalıkları gibi 500’e yakın hastalığın tedavisinde olumlu etkileri gösterilmiştir. Ayrıca kabızlığı giderdiği, damarları genişlettiği, kan dolaşımını kolaylaştırdığı, kalbi güçlendirdiği, yağ sindirimini kolaylaştırdığı, yara ve yanıkları iyileştirdiği de ileri sürülmektedir. Elde edilen veriler balın bağışıklık sistemini aktive ettiği ve bal yemenin kanser ve kanserin yayılmasına karşı avantajlar sağlayabileceğini önermektedir. Antibakteriyel etkisi sayesinde bal, diş çürüklerine neden olan bakterilerin büyümesini engelleyebilmektedir."
Her sabah bir kaşık bal yemenin vücudun enerjisini arttırdığını belirten Okur, şöyle devam etti:
"Bir çay kaşığında 17 gram karbonhidrat bulunduran bal, beyin için gerekli glikoz kaynağının da önemli bir kısmını destekleyecektir. Ayrıca bal, kaslarınızın yorulmadan daha verimli çalışmasını sağlar. Her sabah bir kaşık bal yiyerek vücudumuzu koruyabiliriz. 1 çay kaşığı bal 21 kaloridir. Günlük kalori dengemizi kurduktan sonra, balı rahatlıkla tüketebiliriz. Tüm bahsettiğimiz sağlık etkilerini de göz önüne alarak balın şeker yerine tüketiminin yaygınlaştırılması gerektiği, alternatif tüketim şekillerinin olabileceği, özellikle 12 aylıktan küçük bebeklerde tüketimin olmaması gerektiği söylenebilmektedir."
Pekmezin insan vücuduna hızlı enerji kazandırdığını, bu enerjinin özellikle yoğun aktivitesi olan çocuklara, sporculara büyük faydası olduğunu vurgulayan Okur, şunları söyledi:
"Sofralarımızda pekmez bulundurduğumuz takdirde, günlük vitamin ihtiyacımızın yüzde 20’si karşılanabilecektir. Üzüm ve pekmez özellikle günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum ihtiyacının da büyük bir kısmını karşılamaktadır. Pekmezin tüketiminin getirileri bununla da kalmayıp, demir yetersizliği durumlarında da yardımcı bir gıdadır. İki yemek kaşığı pekmez tüketmekle günlük demir ihtiyacının yüzde 35’ikarşılanabilir. Kan yapıcı özelliğinin yanı sıra romatizma ağrılarına iyi gelip kalp sistemini düzenlemekte, bedensel ve zihinsel yorgunlukları gidermektedir." DHA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)