AL Danışmanlık Genel Müdürü, Marka Yönetimi ve İnsan Kaynakları Danışmanı Ayşen Laçinel, şunları şöyledi: “Bir kocaman seneyi geride bırakırken, neler yaşandı ve neleri bırakmalı bu öğrenildi mi? Hayatımıza girip, sözler verip, farklı görünüp anlamsızca yer alanlar kimler oldu? Kimlerle yola çıkıp bir baktın ki yok yanında. Ne anlaşmalar yapıldı, sözleşme maddeleri yerine getirilmedi, bir de üste çıkmaya çalıştı karşı taraf; yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali. Sadece yalancılar, oyuncular ve ne istediğini bilmeyen yalpalayanlar mı hayatında yer kapladı? Bir de, senin ertelemelerin, vazgeçmelerin, aşırı tevazun hoşgörme yaklaşımın ne kadar yük getirdi? Fark yaratacak o büyük projeye, bir türlü yeterli zamanı ayırmamanı ve değmez insanlara, anılara, konulara değerinden çok yer verdiğini farkettin mi? Bir koca yıl denedin iyi ki de denedin insanları, ilişkileri, işleri ve elinden gelenin en iyisini de yaptınsa ve yine de istediğin gibi olmadıysa öğrendin, bildin işte. Bundan ne olur ne olmaz, bu kumaştan bu çıkar, dedin. Ve yeni bir yılda anlamsız yüklerden kurtulma zamanı geldi” diye konuştu.
Şimdi, Anlamsız Yüklerden Kurtulma Zamanı
1-Tüm yaşanmışlıklardan öğrendiğini farket.
2-Sana yük olan anlamsız yere hayatına girmesine izin verdiğin ne varsa farket. At yükleri çıkar hayatından ve kurtul
3-Sen bu yüklerden, huzurla keşkesiz kurtulduğunda, hayatında yepyeni tertemiz yerler açılacak.
4-Yeni yılla birlikte yer açtığın tertemiz zamanlar için geçmiş yıldan aldığın dersle, ne istediğinin, sana neyin iyi geleceğinin çok daha farkında seçimler yap.
5-Değerlisin. Seni değersizleştirecek, ne birileri, ne yaklaşımları, ne de olguları yaşat.
6-Kendini bil, değerini hatırla. Değerini bilenlerle ol ve sen de değer bil. Göreceksin ki, bu arınma sana şahane bir yaşam yolculuğu yapma şansı verecektir. Hayat iyi insan olma çabasında kendini gerçekleştirme yolculuğudur ve iyi insanlarla güzeldir.
Sayfalar
- Ana Sayfa
- Gezilecek Yerler
- Bodrum Otelleri
- Alaçatı Otelleri
- Fethiye Otelleri
- Çeşme Otelleri
- Marmaris Otelleri
- Kaş Otelleri
- Alanya Otelleri
- Balayı Otelleri
- Ayvalık Otelleri
- Bungalov Otelleri
- Butik Oteller
- Dalyan Otelleri
- Datça Oteller
- Göcek Otelleri
- Kapadokya Otelleri
- Kuşadası Otelleri
- Yalıkavak Otelleri
- Karadeniz Otelleri
- Kemer Otelleri
- İstanbul Otelleri
- Termal Oteller
- Antalya Oteller
- Diğer Oteller
- İzmir Otelleri
29 Aralık 2017 Cuma
20 Aralık 2017 Çarşamba
2018’i unutmayacak bir geceyle karşılayın
Radisson Blu Hotel Kayseri’den, unutulmayacak bir yılbaşı programı hazır
Radisson Blu Hotel Kayseri’de, Hakan Kartal ve orkestrası eşliğinde unutulmayacak bir yılbaşı gecesi programı hazır. Erciyes Dağı’nın muhteşem manzarasına karşı olan Roof Restaurant’ta, 52 farklı dilde 2500 şarkılık repertuarı olan Hakan Kartal’ın birbirinden güzel şarkıları ve eşsiz lezzetler ile yeni bir yılı coşku içinde karşılamaya davetlisiniz.
2018 Yılbaşı Menüsü
-Geleneksel lezzetlerle başlangıç (vişneli yaprak sarması, pastırma, Ezine peynir, rokfor peyniri, muhammara, pembe sultan, haydari, mercimek köftesi, tahinli köz patlıcan, domates ve salatalık)
-Kırmızıbiberli tereyağında kızartılmış bohça içinde tereyağlı çilav eşliğinde Jumbo karidesler,
-Taze nane yaprağı eşliğinde limonlu sorbe,
-Baharatla marine edilmiş, yaban mersini soslu pirinç pilavı, taze kuşkonmaz, kestane mantarı, ızgara biber ve domates eşliğinde antrikot breeze,
-Kırmızı orman meyveleri ve vanilyalı dondurma eşliğinde şampanya
-Şefin özel pötifurları eşliğinde çay ve kahve
2018 Yılbaşı Gecesi
Roof Restaurant Yılbaşı Menüsü kişi başı: 229 TL
Roof Lounge Yılbaşı Partisi kişi başı: 129 TL
Yılbaşı eğlencemiz Hakan Kartal ve orkestrası ile canlı müziğin ardından DJ performansı ile devam edecektir.
Radisson Blu Hotel Kayseri’de, Hakan Kartal ve orkestrası eşliğinde unutulmayacak bir yılbaşı gecesi programı hazır. Erciyes Dağı’nın muhteşem manzarasına karşı olan Roof Restaurant’ta, 52 farklı dilde 2500 şarkılık repertuarı olan Hakan Kartal’ın birbirinden güzel şarkıları ve eşsiz lezzetler ile yeni bir yılı coşku içinde karşılamaya davetlisiniz.
2018 Yılbaşı Menüsü
-Geleneksel lezzetlerle başlangıç (vişneli yaprak sarması, pastırma, Ezine peynir, rokfor peyniri, muhammara, pembe sultan, haydari, mercimek köftesi, tahinli köz patlıcan, domates ve salatalık)
-Kırmızıbiberli tereyağında kızartılmış bohça içinde tereyağlı çilav eşliğinde Jumbo karidesler,
-Taze nane yaprağı eşliğinde limonlu sorbe,
-Baharatla marine edilmiş, yaban mersini soslu pirinç pilavı, taze kuşkonmaz, kestane mantarı, ızgara biber ve domates eşliğinde antrikot breeze,
-Kırmızı orman meyveleri ve vanilyalı dondurma eşliğinde şampanya
-Şefin özel pötifurları eşliğinde çay ve kahve
2018 Yılbaşı Gecesi
Roof Restaurant Yılbaşı Menüsü kişi başı: 229 TL
Roof Lounge Yılbaşı Partisi kişi başı: 129 TL
Yılbaşı eğlencemiz Hakan Kartal ve orkestrası ile canlı müziğin ardından DJ performansı ile devam edecektir.
Yeni yıla beyaz dişlerle girmeniz mümkün
2018'e biyolojik beyazlatma yöntemi ile beyaz dişlerle girebilirsiniz. Özellikle hassasiyet hisseden dişlere sahipseniz bu yöntem tam size göre. Biyolojik Beyazlatma jelinin formülü sayesinde hassasiyet en aza indiriliyor, diş minesi onarılırken dişlerde beyaz bir görüntü sağlanıyor.
DentGroup Estetik Diş Hekimi Mert Kalak son çıkan beyazlatma yöntemini anlattı:
Biyolojik beyazlatma nedir ?
Dişlerde beyazlama sağlarken bir yandan da diş minesinde onarım yapan, bu sayede hassasiyeti en aza indiren beyazlatma yöntemidir.
Biyolojik beyazlatmanın diğer beyazlatma yöntemlerinden farkı nedir ?
Diş minesini beyazlatırken aynı zamanda sağlıklı doku takviyesi yapar. Bunu, Biyolojik beyazlatmada kullanılan jelin içeriğindeki “nano-hidroksiapatit” adını verdiğimiz diş minesi kristalleri ile sağlar. Bu sayede diş yüzeyindeki gözle görülemeyen mikro çatlaklar, gözenekler ve bozulmalar kalıcı olarak kapanmış olur, beyazlatma esnasında ve sonrasında hassasiyet en aza iner.
Dişlerimde hassasiyet mevcut. Yine de beyazlatma yaptırabilir miyim?
Biyolojik beyazlatma sayesinde bu soruya evet yanıtını verebiliyoruz. Beyazlatma işleminde hassasiyete neden olan madde hidrojen peroksit’tir. Biyolojik beyazlatma jelinde bu maddenin oranı çok düşüktür ve jelin mine kristalleri içermesi dolayısıyla hassasiyet neredeyse tamamen ortadan kalkmaktadır. İşlem sırasında ve sonrasında hassasiyet olmayacağı gibi, çoğu zaman mevcut hassasiyetiniz de işlem sonrasında azalmış olacaktır.
Biyolojik beyazlatma nasıl uygulanır? Diğerlerinden farklı mıdır?
Biyolojik Beyazlatma uygulamasının “Kombine Beyazlatma” diye adlandırdığımız “ev tipi” ve “ofis tipi” beyazlatma uygulamasından tek farkı kullanılan jelin içeriği ve beyazlatma işlemine uygun bir diş macunu verilmesidir.
Klasik bir Ev tipi beyazlatmada olduğu gibi önce kişiye özel plak hazırlamak üzere dişlerden ölçü alınır ve bu diş macunu verilir. Daha sonra dişlere Biyolojik beyazlatma jeli sürülerek “ofis tipi” adını verdiğimiz klinik uygulama yapılır; jel sürülen dişler lazer ışınına maruz bırakılarak beyazlatma seansı gerçekleştirilir. Ardından kişiye özel hazırlanan silikon plakla birlikte beyazlatma jeli verilir. Hasta gece yatmadan içine jel sürdüğü plağı takar. Bu uygulamanın 1 hafta yapılması yeterlidir.
Biyolojik beyazlatmanın bir dezavantajı var mıdır?
Bu yöntem, kullanılan jelin içeriğindeki biyo uyumlu moleküller sayesinde tamamen doku dostu bir yöntemdir ve herhangi bir dezavantajı yoktur.
Dişlerim beyazlatıldıktan sonra dikkat etmem gereken hususlar nelerdir? Diğer beyazlatma yöntemlerinde olduğu gibi biyolojik beyazlatmada da işlem sonrası özellikle ilk iki hafta çay, kahve, şarap gibi renkli içecekler, kola gibi asitli sıvılar ve tütün mamüllerinden uzak durmak gerekir. Aksi takdirde erken dönemde beyazlatmanın etkisi azalabilir.
Biyolojik beyazlatmanın kalıcılığı nasıldır ?
Beyazlatma sonrasında elde edilen beyazlığın aynı düzeyde korunabilmesi için renkli ve asitli sıvı tüketimini azaltmak ve sigara kullanmamak gerekir. Kullanıma bağlı olarak beyazlık düzeyi 6 ay ila 1 yıl süre içinde kaybolabilir. Beyazlığın kalıcılığını uzatmak için 12 ila 18 ayda bir biyolojik beyazlatma tekrarlanabilir. Bu aynı zamanda diş minesinin rutin olarak onarılması ve daha uzun ömürlü olmasını da sağlayacaktır.
(cnntürk.com.tr)
DentGroup Estetik Diş Hekimi Mert Kalak son çıkan beyazlatma yöntemini anlattı:
Biyolojik beyazlatma nedir ?
Dişlerde beyazlama sağlarken bir yandan da diş minesinde onarım yapan, bu sayede hassasiyeti en aza indiren beyazlatma yöntemidir.
Biyolojik beyazlatmanın diğer beyazlatma yöntemlerinden farkı nedir ?
Diş minesini beyazlatırken aynı zamanda sağlıklı doku takviyesi yapar. Bunu, Biyolojik beyazlatmada kullanılan jelin içeriğindeki “nano-hidroksiapatit” adını verdiğimiz diş minesi kristalleri ile sağlar. Bu sayede diş yüzeyindeki gözle görülemeyen mikro çatlaklar, gözenekler ve bozulmalar kalıcı olarak kapanmış olur, beyazlatma esnasında ve sonrasında hassasiyet en aza iner.
Dişlerimde hassasiyet mevcut. Yine de beyazlatma yaptırabilir miyim?
Biyolojik beyazlatma sayesinde bu soruya evet yanıtını verebiliyoruz. Beyazlatma işleminde hassasiyete neden olan madde hidrojen peroksit’tir. Biyolojik beyazlatma jelinde bu maddenin oranı çok düşüktür ve jelin mine kristalleri içermesi dolayısıyla hassasiyet neredeyse tamamen ortadan kalkmaktadır. İşlem sırasında ve sonrasında hassasiyet olmayacağı gibi, çoğu zaman mevcut hassasiyetiniz de işlem sonrasında azalmış olacaktır.
Biyolojik beyazlatma nasıl uygulanır? Diğerlerinden farklı mıdır?
Biyolojik Beyazlatma uygulamasının “Kombine Beyazlatma” diye adlandırdığımız “ev tipi” ve “ofis tipi” beyazlatma uygulamasından tek farkı kullanılan jelin içeriği ve beyazlatma işlemine uygun bir diş macunu verilmesidir.
Klasik bir Ev tipi beyazlatmada olduğu gibi önce kişiye özel plak hazırlamak üzere dişlerden ölçü alınır ve bu diş macunu verilir. Daha sonra dişlere Biyolojik beyazlatma jeli sürülerek “ofis tipi” adını verdiğimiz klinik uygulama yapılır; jel sürülen dişler lazer ışınına maruz bırakılarak beyazlatma seansı gerçekleştirilir. Ardından kişiye özel hazırlanan silikon plakla birlikte beyazlatma jeli verilir. Hasta gece yatmadan içine jel sürdüğü plağı takar. Bu uygulamanın 1 hafta yapılması yeterlidir.
Biyolojik beyazlatmanın bir dezavantajı var mıdır?
Bu yöntem, kullanılan jelin içeriğindeki biyo uyumlu moleküller sayesinde tamamen doku dostu bir yöntemdir ve herhangi bir dezavantajı yoktur.
Dişlerim beyazlatıldıktan sonra dikkat etmem gereken hususlar nelerdir? Diğer beyazlatma yöntemlerinde olduğu gibi biyolojik beyazlatmada da işlem sonrası özellikle ilk iki hafta çay, kahve, şarap gibi renkli içecekler, kola gibi asitli sıvılar ve tütün mamüllerinden uzak durmak gerekir. Aksi takdirde erken dönemde beyazlatmanın etkisi azalabilir.
Biyolojik beyazlatmanın kalıcılığı nasıldır ?
Beyazlatma sonrasında elde edilen beyazlığın aynı düzeyde korunabilmesi için renkli ve asitli sıvı tüketimini azaltmak ve sigara kullanmamak gerekir. Kullanıma bağlı olarak beyazlık düzeyi 6 ay ila 1 yıl süre içinde kaybolabilir. Beyazlığın kalıcılığını uzatmak için 12 ila 18 ayda bir biyolojik beyazlatma tekrarlanabilir. Bu aynı zamanda diş minesinin rutin olarak onarılması ve daha uzun ömürlü olmasını da sağlayacaktır.
(cnntürk.com.tr)
5 adımda kilo vermenin bilimsel formülü
Sağlıklı yaşam ve kilo kontrolü üzerine yapılan bilimsel araştırmalar kilo vermek isteyenlere bilimsel metotlar sunuyor. 5 adımda aşırı kilolarınızdan kurtulmak için izlemeniz gereken bilimsel adımları sizler için derledik.
DİYETTEN UZAY DURUN
Bu öneri kafanızı karıştırabilir ancak. Yapılan bilimsel araştırmalara bakılırsa diyetlerin faydadan çok zarara yol açtığı görülüyor. Zira çoğu diyetin uzun vadede kilo almaya yol açtığı belirtiliyor.
MİKTARI AZALTIN
Uzmanlar kilo vermek için en önemli şeyin porsiyonu azaltıp, daha sık yemek yemek olduğunu belirtiyor.
YAVAŞ YİYİN
Yemeğinizi yavaş yemek kısa sürede doymanıza ve dolayısıyla daha az kalori almanıza neden oluyor.
MOBİL OYUN OYNAYIN
Kulağa biraz garip gelebilir ancak yapılan bir araştırmaya göre, Candy Crush gibi mobil oyunlar kişinin yemek yeme isteğini bastırıyor.
KAHVALTIYI ATLAMAYIN
Loma Linda Üniversitesi'nde yapılan ve yaşları 30'un üzeri 50 bin kişinin incelendiği araştırmaya göre, kahvaltıyı atlamamak kilo kontrolünde hayati bir öneme sahip. Sonuçları Journal of Nutrition'da yayınlanan çalışmaya göre, “kuvvetli kahvaltı” yapmak kişinin kilosunu korumasına veya kilo vermesine yardımcı oluyor.
Bu öneri kafanızı karıştırabilir ancak. Yapılan bilimsel araştırmalara bakılırsa diyetlerin faydadan çok zarara yol açtığı görülüyor. Zira çoğu diyetin uzun vadede kilo almaya yol açtığı belirtiliyor.
MİKTARI AZALTIN
Uzmanlar kilo vermek için en önemli şeyin porsiyonu azaltıp, daha sık yemek yemek olduğunu belirtiyor.
YAVAŞ YİYİN
Yemeğinizi yavaş yemek kısa sürede doymanıza ve dolayısıyla daha az kalori almanıza neden oluyor.
MOBİL OYUN OYNAYIN
Kulağa biraz garip gelebilir ancak yapılan bir araştırmaya göre, Candy Crush gibi mobil oyunlar kişinin yemek yeme isteğini bastırıyor.
KAHVALTIYI ATLAMAYIN
Loma Linda Üniversitesi'nde yapılan ve yaşları 30'un üzeri 50 bin kişinin incelendiği araştırmaya göre, kahvaltıyı atlamamak kilo kontrolünde hayati bir öneme sahip. Sonuçları Journal of Nutrition'da yayınlanan çalışmaya göre, “kuvvetli kahvaltı” yapmak kişinin kilosunu korumasına veya kilo vermesine yardımcı oluyor.
Kılçığı, Kafası ve Kuyruğuyla Tüketin!
Vücut direncini artırmak için haftada 2 defa omega 3 bakımından zengin, sağlıklı protein kaynağı balık tüketilmesi gerektiğini söyleyen Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, balığın kılçığı, kafası ve kuyruğunda yüksek oranda kalsiyum bulunduğunu belirtti.
Türkiye'de 8 kilogram seviyesinde olan kişi başı yıllık balık tüketimi, dünya genelinde 16 kilogram, Avrupa'da ise 25 kilogramdır. Balık zengini bir ülke olmamıza rağmen dünya ortalamasının yarısı kadar balık tüketiyoruz. Sağlıklı yaşam, hatta obeziteye karşı mücadele için balık tüketiminin artırılması önemlidir.
DEPRESYONU ÖNLÜYOR!
Düzenli balık tüketiminin depresyona yakalanma ihtimalini yüzde 17'ye kadar düşürdüğünü belirten Elmacıoğlu, balıkta bulunan omega 3 yağının da damar sertliği, tansiyon, kalp, damar ile felç gibi hastalıkları önlediğini, obezite, hiperaktivite ve dikkat eksikliği gibi rahatsızlıkların etkilerini ise azalttığını anlattı.
ZENGİN KALSİYUM KILÇIĞINDA!
Balığın kılçığı, kafası ve kuyruğu kalsiyum bakımından oldukça zengindir. Özellikle hamilelikte ve kemik erimesinde bunlar çok faydalıdır.
MEVSİM GEÇİŞLERİNDE SIK TÜKETİLMELİ
Vücut direncinizi artırmak için haftada 2 defa omega 3 bakımından zengin, sağlıklı protein kaynağı balık tüketimi önemlidir. Retina, beyin ve sperm hücrelerinin tam olarak çalışmalarını sağlıyor. Bünyesindeki yüksek oranda kalsiyum ve fosfat içeriği, eklem ağrıları ve cilt yumuşaklığına iyi gelmektedir.
HAFTADA EN AZ İKİ ÖĞÜN BALIK!
Prof. Dr. Elmacıoğlu, özellikle düzenli balık yiyen büyüme çağındaki çocukların boylarının çok daha hızlı ve sağlıklı uzadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
Balığın proteini hayvansal kaynaklı olduğu için biyo yararlılığı, yani vücut proteinine dönüşme oranı çok yüksektir. Bu yüzden balık büyüme, gelişme ve yeni doku yapımı için gerekli proteinin karşılandığı en temel besinlerden biridir. Yeni doku üretimine en çok ihtiyacı olan grup ise büyüme çağındaki çocuklardır. Balıkta bulunan omega 3 yağ asitleri, A ve D vitaminlerinin yanında mineraller bakımından da zengin olan balıklar, çinko, selenyum ve iyot gibi vücut için gerekli mineralleri de barındırmakta. Daha mutlu ve daha sağlıklı bir hayat için haftada en az 2 öğün balık tüketilmesini öneriyoruz. (mahmure)
Türkiye'de 8 kilogram seviyesinde olan kişi başı yıllık balık tüketimi, dünya genelinde 16 kilogram, Avrupa'da ise 25 kilogramdır. Balık zengini bir ülke olmamıza rağmen dünya ortalamasının yarısı kadar balık tüketiyoruz. Sağlıklı yaşam, hatta obeziteye karşı mücadele için balık tüketiminin artırılması önemlidir.
DEPRESYONU ÖNLÜYOR!
Düzenli balık tüketiminin depresyona yakalanma ihtimalini yüzde 17'ye kadar düşürdüğünü belirten Elmacıoğlu, balıkta bulunan omega 3 yağının da damar sertliği, tansiyon, kalp, damar ile felç gibi hastalıkları önlediğini, obezite, hiperaktivite ve dikkat eksikliği gibi rahatsızlıkların etkilerini ise azalttığını anlattı.
ZENGİN KALSİYUM KILÇIĞINDA!
Balığın kılçığı, kafası ve kuyruğu kalsiyum bakımından oldukça zengindir. Özellikle hamilelikte ve kemik erimesinde bunlar çok faydalıdır.
MEVSİM GEÇİŞLERİNDE SIK TÜKETİLMELİ
Vücut direncinizi artırmak için haftada 2 defa omega 3 bakımından zengin, sağlıklı protein kaynağı balık tüketimi önemlidir. Retina, beyin ve sperm hücrelerinin tam olarak çalışmalarını sağlıyor. Bünyesindeki yüksek oranda kalsiyum ve fosfat içeriği, eklem ağrıları ve cilt yumuşaklığına iyi gelmektedir.
HAFTADA EN AZ İKİ ÖĞÜN BALIK!
Prof. Dr. Elmacıoğlu, özellikle düzenli balık yiyen büyüme çağındaki çocukların boylarının çok daha hızlı ve sağlıklı uzadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
Balığın proteini hayvansal kaynaklı olduğu için biyo yararlılığı, yani vücut proteinine dönüşme oranı çok yüksektir. Bu yüzden balık büyüme, gelişme ve yeni doku yapımı için gerekli proteinin karşılandığı en temel besinlerden biridir. Yeni doku üretimine en çok ihtiyacı olan grup ise büyüme çağındaki çocuklardır. Balıkta bulunan omega 3 yağ asitleri, A ve D vitaminlerinin yanında mineraller bakımından da zengin olan balıklar, çinko, selenyum ve iyot gibi vücut için gerekli mineralleri de barındırmakta. Daha mutlu ve daha sağlıklı bir hayat için haftada en az 2 öğün balık tüketilmesini öneriyoruz. (mahmure)
14 Aralık 2017 Perşembe
Günlük vitamin ihtiyacının yüzde 72’sini karşılıyor
Kış mevsiminin vazgeçilmez yiyeceklerinin başında gelen kestane, tezgahlarda yerini aldı. Kestanenin vitamin, mineral ve lif bakımından oldukça zengin olduğunu vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir, “Kestane kan basıncı ve kolesterolü dengeler, bağışıklığı güçlendirir, kalbi korur, stresin zararlı etkilerini azaltır ve kas yorgunluğunu önler” açıklamasında bulundu.
Kestanenin diğer yemişlerden daha az kaloriye sahip olduğunu belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir, “Kestanenin 100 gramında 170 kalori bulunuyor. Yani 3 orta boy kestane 1 dilim ekmek ile eşdeğerdir” dedi. Kestanenin ara öğünlerde tercih edilebileceğini vurgulayan Özdemir, “Kestane B ve C grubu vitaminleri, potasyum, magnezyum, demir açısından zengin bir kaynaktır. Diyet lifi açısından 100 gram kestane günlük ihtiyacın yüzde 21’ini karşılayabilir” şeklinde konuştu.
Kolesterolü dengeleyip kalp hastalıkları riskini azaltıyor Kestanenin içerdiği toplam yağ miktarının diğer kuru yemişlerden az olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir “Tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri içerdiğinden hastalıklar için koruyucudur. LDL kolesterolü düşürür, kalbi koruyan HDL kolesterolü artırır. Kestane, kolesterolü dengelemede ve koroner kalp hastalıkları riskini azaltmaya yardımcı olur” dedi.
100 gram kestane günlük vitamin ihtiyacının yüzde 72’sini karşılıyor Kestanenin C vitamini açısından oldukça zengin bir besin olduğunu belirten Ulaş Özdemir “100 gram kestane günlük ihtiyacın yüzde 72’sini karşılayabilir. Kestane, içerdiği antioksidan bileşenler ve C vitamini sayesinde serbest radikallerden vücudu koruyarak bağışıklığı güçlendirir. B kompleks vitaminleri açısından zengin olmasından dolayı da büyüme ve gelişmeyi destekler, kırmızı kan hücreleri oluşumuna yardımcı olur. Ayrıca gribe karşı da koruyucudur” şeklinde konuştu.
Diyabet ve böbrek hastaları kestane tüketimine dikkat etmeliKestanenin sağlık deposu olmasının yanı sıra yüksek karbonhidrat içeriği nedeniyle kontrollü tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir “Yüksek potasyum içeriği nedeniyle böbrek hastaları hekimine danışmadan kestane tüketmemeli. Diyabet hastaları ve zayıflama diyeti yapanlar kestane tüketirken porsiyon konusunda çok dikkatli olmalı” uyarısında bulundu.
Kestane stresin zararlı etkilerini önlüyor Kestanenin içeriğinde bulunan potasyumun kas yorgunluğunu gidererek vücuda zindelik verdiğini belirten Ulaş Özdemir kestanenin stresin zararlı etkilerini azalttığını da vurgulayarak “Kestanede gluten bulunmadığından çölyak hastalarında, gluten intoleransı olanlarda ve alerjisi olanlarda tüketilmesi bir sağlık problemi teşkil etmez” dedi. (cnntürk)
Kolesterolü dengeleyip kalp hastalıkları riskini azaltıyor Kestanenin içerdiği toplam yağ miktarının diğer kuru yemişlerden az olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir “Tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri içerdiğinden hastalıklar için koruyucudur. LDL kolesterolü düşürür, kalbi koruyan HDL kolesterolü artırır. Kestane, kolesterolü dengelemede ve koroner kalp hastalıkları riskini azaltmaya yardımcı olur” dedi.
100 gram kestane günlük vitamin ihtiyacının yüzde 72’sini karşılıyor Kestanenin C vitamini açısından oldukça zengin bir besin olduğunu belirten Ulaş Özdemir “100 gram kestane günlük ihtiyacın yüzde 72’sini karşılayabilir. Kestane, içerdiği antioksidan bileşenler ve C vitamini sayesinde serbest radikallerden vücudu koruyarak bağışıklığı güçlendirir. B kompleks vitaminleri açısından zengin olmasından dolayı da büyüme ve gelişmeyi destekler, kırmızı kan hücreleri oluşumuna yardımcı olur. Ayrıca gribe karşı da koruyucudur” şeklinde konuştu.
Diyabet ve böbrek hastaları kestane tüketimine dikkat etmeliKestanenin sağlık deposu olmasının yanı sıra yüksek karbonhidrat içeriği nedeniyle kontrollü tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir “Yüksek potasyum içeriği nedeniyle böbrek hastaları hekimine danışmadan kestane tüketmemeli. Diyabet hastaları ve zayıflama diyeti yapanlar kestane tüketirken porsiyon konusunda çok dikkatli olmalı” uyarısında bulundu.
Kestane stresin zararlı etkilerini önlüyor Kestanenin içeriğinde bulunan potasyumun kas yorgunluğunu gidererek vücuda zindelik verdiğini belirten Ulaş Özdemir kestanenin stresin zararlı etkilerini azalttığını da vurgulayarak “Kestanede gluten bulunmadığından çölyak hastalarında, gluten intoleransı olanlarda ve alerjisi olanlarda tüketilmesi bir sağlık problemi teşkil etmez” dedi. (cnntürk)
Saçlarınızı Hızla Uzatacak 6 Mucize Yiyecek
Saçlarınızın daha sağlıklı uzaması için durmadan uçlarından kestiriyor ve bir türlü uzadığı günleri göremiyorsunuz, değil mi? Sizi anlıyoruz. Saç uzatmanın dünyanın en zor ve sabır gerektiren eylemlerinden biri olduğunu biliyor ve bu acılı süreçte işinize yarayacak yiyecekleri sizin için derliyoruz.
1- Yumurta
Beslenmenin ana kaynaklarından biri olan yumurta muhteşem bir protein kaynağıdır. Bunun dışında içeriğindeki çok önemli mineraller olan çinko, sülfür, selenyum ve demir sayesinde saçlarınızın daha güçlü olmasını ve kolayca uzamasını sağlar.
2- Bezelye
Çok da önemli bir sebze değilmiş izlenimi yaratan bezelye özellikle saç kaybı yaşayan insanlar için bulunmaz bir şifadır. İçeriğindeki bol B vitamin sayesinde saçların hızla uzatır ve mat saçların da parlamasını sağlar. Bu nedenle bol bol tüketilmelidir.
3- Somon
Vücudunuz saçlarınızı uzatabilmek için bol bol yağ asidi üretir. Ancak bu yağ asitlerini üretmediğinizde dışarıdan takviye almanız şarttır. Bu asitlerin bol bulunduğu somon, aynı zamanda protein ve D vitamini deposudur. Siz de haftada birkaç kez bu yağlı balığı tüketerek saçlarınızın uzamasını sağlayabilirsiniz.
4- Ispanak
Ispanak demir, A ve C vitaminleri açısından son derece zengin ve bu içeriğiyle de saç derisine iyi gelen bir sebzedir. Geçmişten günümüze kepek ve mantar gibi saç derisi problemlerinde de kullanılan ıspanağı bol tüketmek saçlarınıza çok iyi gelir.
5- Ceviz
Tıpkı somon gibi yüksek Omega-3 yağı asitleri içeren Ceviz, biyotin ve vitamin açısından da son derece zengindir. Özellikle biyotin yeni saç üretimi ve var olan saç kaybını önlemek noktasında son derece önemlidir. Tüm bunları bol bol bulunduran cevizi bol tüketmek saçlarınızın sağlıkla ve hızla uzamasını sağlar.
6- Domates
İçeriğindeki bol C vitamin sayesinde saçınızın en küçük yapı taşı kolajenin üretilmesini sağlayan domates saç için son derece önemli bir besindir. Bol tüketmenin dışında maske olarak da kullanılan domates, yeni saç çıkarmada etkilidir ve saç kaybını önler.
1- Yumurta
Beslenmenin ana kaynaklarından biri olan yumurta muhteşem bir protein kaynağıdır. Bunun dışında içeriğindeki çok önemli mineraller olan çinko, sülfür, selenyum ve demir sayesinde saçlarınızın daha güçlü olmasını ve kolayca uzamasını sağlar.
2- Bezelye
Çok da önemli bir sebze değilmiş izlenimi yaratan bezelye özellikle saç kaybı yaşayan insanlar için bulunmaz bir şifadır. İçeriğindeki bol B vitamin sayesinde saçların hızla uzatır ve mat saçların da parlamasını sağlar. Bu nedenle bol bol tüketilmelidir.
3- Somon
Vücudunuz saçlarınızı uzatabilmek için bol bol yağ asidi üretir. Ancak bu yağ asitlerini üretmediğinizde dışarıdan takviye almanız şarttır. Bu asitlerin bol bulunduğu somon, aynı zamanda protein ve D vitamini deposudur. Siz de haftada birkaç kez bu yağlı balığı tüketerek saçlarınızın uzamasını sağlayabilirsiniz.
4- Ispanak
Ispanak demir, A ve C vitaminleri açısından son derece zengin ve bu içeriğiyle de saç derisine iyi gelen bir sebzedir. Geçmişten günümüze kepek ve mantar gibi saç derisi problemlerinde de kullanılan ıspanağı bol tüketmek saçlarınıza çok iyi gelir.
5- Ceviz
Tıpkı somon gibi yüksek Omega-3 yağı asitleri içeren Ceviz, biyotin ve vitamin açısından da son derece zengindir. Özellikle biyotin yeni saç üretimi ve var olan saç kaybını önlemek noktasında son derece önemlidir. Tüm bunları bol bol bulunduran cevizi bol tüketmek saçlarınızın sağlıkla ve hızla uzamasını sağlar.
6- Domates
İçeriğindeki bol C vitamin sayesinde saçınızın en küçük yapı taşı kolajenin üretilmesini sağlayan domates saç için son derece önemli bir besindir. Bol tüketmenin dışında maske olarak da kullanılan domates, yeni saç çıkarmada etkilidir ve saç kaybını önler.
Hangi Renk Besin, Neye İyi Geliyor?
Dengeli beslenmek hem vücudumuz hem de bağışıklık sistemimiz için önem taşıyor. Beslenmede çeşitlilik sağlamanın bir yolu da meyve ve sebzeleri renklerine göre ayırarak tüketmek. Farklı renklerde besinler tercih ederek değişik vitamin ve mineralleri vücudunuza alabilirsiniz. Kendine özgü özelliklerle dolu olan sebze ve meyvelerle kendinizi daha enerjik ve dinç hissedebilirsiniz.
Peki hangi renk besin neye iyi geliyor?
Kırmızı besinler
Kırmızı renkli besinler genel olarak likopen zengini besinler arasında gösteriliyor. Likopen vücudumuz tarafından üretilmeyen bir madde olduğu için bunu dışarıdan takviye etmek oldukça önemli. Antosiyanin de içeren kırmızı besinler bu özellikleri ile kansere karşı da koruyucu görevi üstleniyor. Kırmızı biber, çilek, nar ve domates kırmızı besinlere örnek verilebilir.
Mor besinler
Antosiyanin pigmeniti içeren bir başka besin grubu ise mor besinler. Mor yiyecekler genel olarak cilde güzellik ve ışıltı katan ve yaşlanmayı geciktiren özellikler gösteriyor. Bunun yanında hafızayı güçlendiren ve kalp hastalıklarını da engelleyen mor renkli besinlerin başında kiraz, üzüm, vişne, erik, pancar ve kuru üzüm geliyor.
Sarı besinler
Göz sağlığına yararlı olan sarı renkli besinler aynı zamanda metabolizmayı hızlandırmada ve bağışıklık sistemini güçlendirmede de rol oynuyor. Karotenoid pigmenti yönünden zengin olan bu besinler mandalina, havuç, malta eriği, portakal, limon, kayısı ve kavun olarak sıralanabilir.
Beyaz besinler
Antoksantin pigmenti içeren beyaz renkli besinler kansere karşı koruyucu özelliklere sahip. Kaliteli posaları ile tanınan beyaz renkli besinler aynı zamanda sindirim sistemine de pek çok fayda sağlıyor. Beyaz renkli meyve ve sebzeler arasında patates, muz, mantar, elma, karnabahar, enginar, ayva ve armut geliyor.
Yeşil besinler
En yaygın besin grupları arasında bulunan yeşil sebze ve meyveler klorofil bakımından zenginler. C vitamini bolca bulunan yeşil besinler kalp ve damar hastalıklarını önlemeye de yardımcı. Ayrıca bağışıklık sistemini de kuvvetlendiren yeşil renkli yiyecekler diyet listelerinin de vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Bezelye, taze fasulye, roka, avokado, yeşil biber, kabak, salatalık, maydanoz ve nane gibi yiyecekler en çok tüketilen yeşil renkli yiyecekler arasında.
Peki hangi renk besin neye iyi geliyor?
Kırmızı besinler
Kırmızı renkli besinler genel olarak likopen zengini besinler arasında gösteriliyor. Likopen vücudumuz tarafından üretilmeyen bir madde olduğu için bunu dışarıdan takviye etmek oldukça önemli. Antosiyanin de içeren kırmızı besinler bu özellikleri ile kansere karşı da koruyucu görevi üstleniyor. Kırmızı biber, çilek, nar ve domates kırmızı besinlere örnek verilebilir.
Mor besinler
Antosiyanin pigmeniti içeren bir başka besin grubu ise mor besinler. Mor yiyecekler genel olarak cilde güzellik ve ışıltı katan ve yaşlanmayı geciktiren özellikler gösteriyor. Bunun yanında hafızayı güçlendiren ve kalp hastalıklarını da engelleyen mor renkli besinlerin başında kiraz, üzüm, vişne, erik, pancar ve kuru üzüm geliyor.
Sarı besinler
Göz sağlığına yararlı olan sarı renkli besinler aynı zamanda metabolizmayı hızlandırmada ve bağışıklık sistemini güçlendirmede de rol oynuyor. Karotenoid pigmenti yönünden zengin olan bu besinler mandalina, havuç, malta eriği, portakal, limon, kayısı ve kavun olarak sıralanabilir.
Beyaz besinler
Antoksantin pigmenti içeren beyaz renkli besinler kansere karşı koruyucu özelliklere sahip. Kaliteli posaları ile tanınan beyaz renkli besinler aynı zamanda sindirim sistemine de pek çok fayda sağlıyor. Beyaz renkli meyve ve sebzeler arasında patates, muz, mantar, elma, karnabahar, enginar, ayva ve armut geliyor.
Yeşil besinler
En yaygın besin grupları arasında bulunan yeşil sebze ve meyveler klorofil bakımından zenginler. C vitamini bolca bulunan yeşil besinler kalp ve damar hastalıklarını önlemeye de yardımcı. Ayrıca bağışıklık sistemini de kuvvetlendiren yeşil renkli yiyecekler diyet listelerinin de vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Bezelye, taze fasulye, roka, avokado, yeşil biber, kabak, salatalık, maydanoz ve nane gibi yiyecekler en çok tüketilen yeşil renkli yiyecekler arasında.
4 Aralık 2017 Pazartesi
Tansiyon hastalarına uçak yolculuğu için 12 öneri
Özellikle kan, kalp, tansiyon ve akciğer ile ilgili hastalığı olanlar için uçak yolculuğunun riskler taşıyabildiğine vurgu yapan uzmanlar, yolculuk öncesi tedbirlere dikkat çekiyor.
Tansiyon hastalarının tamamına yakınının rahat şekilde uçak yolculuğu yapabileceğini söyleyen Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tekin Akpolat, “Uçması sakıncalı tansiyon hasta sayısı çok azdır. Tansiyon hastaları pilot bile olabilir. Ancak tansiyonu çok yüksek veya tansiyon kontrolü kötü olan hastaların uçması doğru değildir” diyor.
İLAÇLARINIZI VALİZDE DEĞİL, EL ÇANTANIZDA BULUNDURUN
İster günü birlik ister daha uzun bir seyahat olsun tansiyon hastalarının ilaçlarını yanında bulundurması gerektiğini belirten Dr. Akpolat, şunları söylüyor:
“Uçakta valizlerin taşındığı bagaj kısmında bir sorun olmazsa ilaçlar bozulmaz ancak valizlerin kaybolması, geç gelmesi sorun olabilir. Bu nedenle ilaçların kabin içinde taşınması daha doğru olur. Tansiyon aletlerinin de yanında, hatta kabin içinde taşınması gerekir. Günümüzde seyahat için tasarlanmış el çantasına sığan koldan ölçen küçük tansiyon alet modelleri vardır. Acil durumlarda uçakta bulunan tansiyon aleti de kullanılabilir. Doktorunuz kullanmanıza izin verdiyse acil durumlarda kullanmak üzere dilaltı ilacınızı da yanınıza alabilirsiniz. Dilaltı ilaçlarının tansiyon ölçmeden kullanılmasının sakıncalarını unutmamak gerekir. Çünkü tansiyon düşüklüğü ve tansiyon yüksekliğinin belirtileri bazen karışabilir. Uçak korkusu da strese neden olarak, hatta panik atak yaparak tansiyonun yükselmesine neden olabilir. Bu konuda sakinleşmek için gerekirse profesyonel bir destek almak gerekebilir. Uçuş esnasında okumak, bulmaca çözmek, bir şeyle meşgul olmak, uçuştan önce sakinleştirici bir şey almak rahatlatabilir.”
BU ÖNERİLERİ UNUTMAYIN
Dr. Akpolat’ın tansiyon hastalarına uçak yolculuğu için tavsiyeleri ise şöyle:
1.İlaç alma zamanını uçuş esnasında da olsa aksatmayın.
2.Tuzlu gıdalardan uzak durun.
3.Uçuş esnasında uyumak yararlı olabilir.
4.Kitap okumak da iyi bir alternatiftir, zaman çabuk geçer.
5.Uzun uçuşlarda arada sırada dolaşmak gerekir.
6.Otururken yapılabilecek egzersizleri öğrenip uygulamanızda fayda var.
7.Havaalanına erken gidin, böylece hem uçağı kaçırma stresini azaltın hem de yürüyecek zaman yaratın.
8.Kısa süreli rötarlar, bagaj beklemek de yürümek için bir fırsattır.
9.Grip aşısı olun, tüm hipertansiyon hastaları grip aşısı olmalıdır, sık seyahat edenlerde uçak seyahatleri ile grip riski artmıştır. Grip için kullanmak zorunda kalınan bazı burun damlaları, bazı ilaçlar kan basıncını yükseltebilir.
10.Uzun uçuşlarda menünüzü önden sağlıklı olacak şekilde seçin.
11.Aldığınız ilaçlar arasında idrar söktürücü var ise koridor kenarında oturun.
12.Migren diye düşündüğünüz baş ağrınızın nedeni yüksek tansiyon olabilir, baş ağrısı nedeni ile kullanacağınız bazı ağrı kesiciler tansiyonu daha da yükseltebilir, tatilde acil servise gitmek zorunda kalabilirsiniz, bu nedenle baş ağrınız varsa kan basıncınızı mutlaka ölçtürün. ntvmsnc
İLAÇLARINIZI VALİZDE DEĞİL, EL ÇANTANIZDA BULUNDURUN
İster günü birlik ister daha uzun bir seyahat olsun tansiyon hastalarının ilaçlarını yanında bulundurması gerektiğini belirten Dr. Akpolat, şunları söylüyor:
“Uçakta valizlerin taşındığı bagaj kısmında bir sorun olmazsa ilaçlar bozulmaz ancak valizlerin kaybolması, geç gelmesi sorun olabilir. Bu nedenle ilaçların kabin içinde taşınması daha doğru olur. Tansiyon aletlerinin de yanında, hatta kabin içinde taşınması gerekir. Günümüzde seyahat için tasarlanmış el çantasına sığan koldan ölçen küçük tansiyon alet modelleri vardır. Acil durumlarda uçakta bulunan tansiyon aleti de kullanılabilir. Doktorunuz kullanmanıza izin verdiyse acil durumlarda kullanmak üzere dilaltı ilacınızı da yanınıza alabilirsiniz. Dilaltı ilaçlarının tansiyon ölçmeden kullanılmasının sakıncalarını unutmamak gerekir. Çünkü tansiyon düşüklüğü ve tansiyon yüksekliğinin belirtileri bazen karışabilir. Uçak korkusu da strese neden olarak, hatta panik atak yaparak tansiyonun yükselmesine neden olabilir. Bu konuda sakinleşmek için gerekirse profesyonel bir destek almak gerekebilir. Uçuş esnasında okumak, bulmaca çözmek, bir şeyle meşgul olmak, uçuştan önce sakinleştirici bir şey almak rahatlatabilir.”
BU ÖNERİLERİ UNUTMAYIN
Dr. Akpolat’ın tansiyon hastalarına uçak yolculuğu için tavsiyeleri ise şöyle:
1.İlaç alma zamanını uçuş esnasında da olsa aksatmayın.
2.Tuzlu gıdalardan uzak durun.
3.Uçuş esnasında uyumak yararlı olabilir.
4.Kitap okumak da iyi bir alternatiftir, zaman çabuk geçer.
5.Uzun uçuşlarda arada sırada dolaşmak gerekir.
6.Otururken yapılabilecek egzersizleri öğrenip uygulamanızda fayda var.
7.Havaalanına erken gidin, böylece hem uçağı kaçırma stresini azaltın hem de yürüyecek zaman yaratın.
8.Kısa süreli rötarlar, bagaj beklemek de yürümek için bir fırsattır.
9.Grip aşısı olun, tüm hipertansiyon hastaları grip aşısı olmalıdır, sık seyahat edenlerde uçak seyahatleri ile grip riski artmıştır. Grip için kullanmak zorunda kalınan bazı burun damlaları, bazı ilaçlar kan basıncını yükseltebilir.
10.Uzun uçuşlarda menünüzü önden sağlıklı olacak şekilde seçin.
11.Aldığınız ilaçlar arasında idrar söktürücü var ise koridor kenarında oturun.
12.Migren diye düşündüğünüz baş ağrınızın nedeni yüksek tansiyon olabilir, baş ağrısı nedeni ile kullanacağınız bazı ağrı kesiciler tansiyonu daha da yükseltebilir, tatilde acil servise gitmek zorunda kalabilirsiniz, bu nedenle baş ağrınız varsa kan basıncınızı mutlaka ölçtürün. ntvmsnc
Türkiye’nin en çok ve en az okuyan şehirler hangileri?
Online kitap platformu İdefix, Türkiye’nin son 6 aylık okuma haritasını çıkarttı. Yapılan araştırmalara göre, okurlar en çok, roman ve çocuk öykülerini tercih ederken, Türkiye’nin en çok okuyan illeri de açıklandı.
Bu yıl 15'inci kez ‘'Sanal Kitap Fuarı'nı düzenleyen İdefix, Türkiye’nin 6 aylık okuma haritasını çıkarttı. Satış rakamlarını kapsayan ''Türkiye Ne Okuyor?'' adlı araştırma, şehre satılan kitap adedi, toplam satılan kitap sayısı, şehir nüfusu ve toplam nüfusu baz alınarak yapıldı.
EN ÇOK OKUYAN ŞEHİR
Araştırmaya göre en çok kitap okunan şehir Ankara oldu. Başkenti sırasıyla İstanbul, Eskişehir, İzmir, Tunceli ve Muğla takip etti.
EN DÜŞÜK OKUMA ORANI
Araştırmaya göre en az okuma oranı ise Şanlıurfa'ya ait. Şanlıurfa'nın ardından son sıraları Yozgat, Adıyaman, Osmaniye ve Kahramanmaraş paylaştı.
Araştırmaya göre en çok okunan yazarlar arasında Stefan Zweig ilk sırada yer alırken, ikinci sırada Zülfü Livaneli, üçüncü sırada da Yuval Noah Harari yer aldı.
Listede ayrıca Yaşar Kemal, George Orwell, Jules Verne gibi klasikleşmiş kitapların yazarları da üst sıralarda bulunuyor.
EN ÇOK OKUYAN ŞEHİR
Araştırmaya göre en çok kitap okunan şehir Ankara oldu. Başkenti sırasıyla İstanbul, Eskişehir, İzmir, Tunceli ve Muğla takip etti.
EN DÜŞÜK OKUMA ORANI
Araştırmaya göre en az okuma oranı ise Şanlıurfa'ya ait. Şanlıurfa'nın ardından son sıraları Yozgat, Adıyaman, Osmaniye ve Kahramanmaraş paylaştı.
Araştırmaya göre en çok okunan yazarlar arasında Stefan Zweig ilk sırada yer alırken, ikinci sırada Zülfü Livaneli, üçüncü sırada da Yuval Noah Harari yer aldı.
Listede ayrıca Yaşar Kemal, George Orwell, Jules Verne gibi klasikleşmiş kitapların yazarları da üst sıralarda bulunuyor.
Ağva’nın En İyi Kahvaltı Mekanları
Ağva İstanbul’a yakın kurtarılmış bölgelerden biri. Karadeniz’e bol bahşedilen yeşilliği, nehir kenarının verdiği huzurlu ortamı ve birbirinden sevimli işletmeleriyle hafta sonu kaçamaklarının da en bilindik rotası. Yıllardır duyup bir türlü gidemediyseniz bu bayram tatilinde kendinize bir iyilik yapın ve pazar kahvaltınızı Ağva’nın o huzurlu ortamında yapıp yenilenin. Nerelere gidebilirsiniz, tavsiyelerimiz haberimizde!
1- MOLA GÖZLEME EVİ
Keyifli bir moladan ismini almış olan Mola Gözleme Şile’ye daha yakın. Burada birbirinden özel gözlemelerle karnınızı doyurabilir her daim taze çayıyla harika bir pazar kahvaltısı yapabilirsiniz. Hem ekonomik hem lezzetli mekânı mutlaka ziyaret edin.
Adres: Avcıkoru, Şile, İstanbul Telefon: 0535 240 03 91
2- AĞVA MASAL EVİ
Adı üzerinde gerçek bir masal evi olan bu işletme nehir kenarında huzuru yakalayabileceğiniz bir ortam sunuyor size. Üstelik serpme kahvaltısı da oldukça başarılı. Kış döneminde de yaz döneminde de hiç düşünmeden gidebileceğiniz bir mekân. Kışın tadı şömine başında bir başka çıkıyor.
Adres:Yakuplu Cad. No: 260 Ağva İstanbul Telefon: 0216 721 71 03
3- GREENLINE GUESTHOUSE
Nehir kenarında yer alan bu şirin otelin güzel kahvaltısından yararlanmak için otelde konaklamanız gerekmiyor. Bu nedenle gözünüz kapalı içeriye dalın ve nehre bakan en güzel masadaki yerinizi alın.
Adres: Yakuplu Sapağı No: 284 Ağva Şile İstanbul Telefon: 0216 721 84 91
4- BEYAZ EV AĞVA OTEL
Ağva’nın en meşhur butik otellerinden biri olan Beyaz Ev inanılmaz bir özenle hazırlanmış kahvaltısıyla gönlünüzde taht kuracak. Bir yanda nehir, diğer yanda ağaç hışırtıları ve kuş sesleri eşliğinde yapacağınız bu kahvaltıdan sonra yeniden doğacaksınız.
Adres: Yakuplu Cad. Bo: 256 Ağva Şile İstanbul Telefon: 0216 721 87 15
1- MOLA GÖZLEME EVİ
Keyifli bir moladan ismini almış olan Mola Gözleme Şile’ye daha yakın. Burada birbirinden özel gözlemelerle karnınızı doyurabilir her daim taze çayıyla harika bir pazar kahvaltısı yapabilirsiniz. Hem ekonomik hem lezzetli mekânı mutlaka ziyaret edin.
Adres: Avcıkoru, Şile, İstanbul Telefon: 0535 240 03 91
2- AĞVA MASAL EVİ
Adı üzerinde gerçek bir masal evi olan bu işletme nehir kenarında huzuru yakalayabileceğiniz bir ortam sunuyor size. Üstelik serpme kahvaltısı da oldukça başarılı. Kış döneminde de yaz döneminde de hiç düşünmeden gidebileceğiniz bir mekân. Kışın tadı şömine başında bir başka çıkıyor.
Adres:Yakuplu Cad. No: 260 Ağva İstanbul Telefon: 0216 721 71 03
3- GREENLINE GUESTHOUSE
Nehir kenarında yer alan bu şirin otelin güzel kahvaltısından yararlanmak için otelde konaklamanız gerekmiyor. Bu nedenle gözünüz kapalı içeriye dalın ve nehre bakan en güzel masadaki yerinizi alın.
Adres: Yakuplu Sapağı No: 284 Ağva Şile İstanbul Telefon: 0216 721 84 91
4- BEYAZ EV AĞVA OTEL
Ağva’nın en meşhur butik otellerinden biri olan Beyaz Ev inanılmaz bir özenle hazırlanmış kahvaltısıyla gönlünüzde taht kuracak. Bir yanda nehir, diğer yanda ağaç hışırtıları ve kuş sesleri eşliğinde yapacağınız bu kahvaltıdan sonra yeniden doğacaksınız.
Adres: Yakuplu Cad. Bo: 256 Ağva Şile İstanbul Telefon: 0216 721 87 15
Aloe Veranın 10 Kullanım Alanı
Eski Mısır’da ‘’Ölümsüzlük Bitkisi’’ olarak bilinen aloe vera bitkisi, birçok faydasıyla bilinmektedir. İşte güzellik için her derde deva aloe vera bitkisinin faydaları...
1- Doğal Makyaj Temizleyicidir
Piyasada satışa sunulmuş çoğu temizleme ürünlerindeki kimyasallar yüzünüzü tahriş ederek alerjik reaksiyonlara neden olabiliyor. Aloe vera bitkisi, makyajınızı çıkartmanıza yardımcı olurken doğal bir bakımı da beraberinde getiriyor.
2- Sivilceleri Temizler
Antibakteriyel özelliği bulunan aloe vera bitkisi, sivilce, isilik ve akne gibi yağlı ve zararlı hücrelerle savaşarak cilde pürüzsüzlük kazandırır.
3- Cildi Nemlendirir
Aloe vera, doğal bir nemlendirici olarak cildi iyi nemlendirir ve elastikiyetini arttırır. İyi nemlendirilmiş bir cilt sağlıklı ve pürüzsüz görünür.
4- Saç Dökülmeleri & Kepeklenmeyi Önler
Saç diplerine uygulanan aloe vera bitkisinin saç köklerini güçlendirerek kepek oluşumlarının önüne geçtiği bilinmektedir. Saç uzamasının hızını arttırdığı da bilinen aloe veranın yeni saç oluşumlarına neden olduğu da diğer faydaları arasında.
5- Ayaklardaki Çatlamaları Düzeltir
Çatlamış ayaklar hem görüntünüzü bozar hem de ağır durumlarda ağrı ve acıya da sebep olur. Aloe vera bitkisi ayaklardaki çatlakları iyileştirerek görünümünün düzgünleşmesine yardımcı olur.
6- Hafif Yanık & Yara ve Böcek Isırıklarını İyileştirir
Aloe vera’nın anti-inflamatuar ve antiseptik özelliği, küçük yaralar, küçük kesikler, çürükler ve böcek ısırıkları üzerine etkili olmasını sağlar.
7- Erken Yaşlanma Belirtilerini Önler
Kırışıklık, ince çizgiler ve diğer yaşlılık belirtilerinin önüne geçen aloe vera bitkisi, yaşlandırmayı geciktirmekle kalmayıp yaşlı görüntüyü de ortadan kaldırıyor.
8- Deri Çatlaklarını Azaltır
Ciltte kötü görünüme sebebiyet veren çatlaklar aloe vera sayesinde çözüme kavuşuyor. Kalıcı çatlakların da tedavisine olanak sağlayan aloe vera bitkisi krem endüstrisinde sıkça karşılaştığımız içeriklerde yer almaktadır.
9- Koyu Renkli Dudakların Rengini Açar
Dudaklarda oluşan ölü hücrelerin giderilmesinde kullanılan aloe vera bitkisi dudaklarınıza yumuşak ve esnek bir yapı da kazandıracaktır.
10- Güneş Yanıklarını Tedavi Eder
Zararlı güneş ışınlarından koruyarak cildin nem dengesini korumasını sağlar. Aloe vera bitkisinin diğer bir özelliği ise güneş yanığı olan ciltlerde uygulandığında yanığı daha hızlı iyileştirmesidir.
1- Doğal Makyaj Temizleyicidir
Piyasada satışa sunulmuş çoğu temizleme ürünlerindeki kimyasallar yüzünüzü tahriş ederek alerjik reaksiyonlara neden olabiliyor. Aloe vera bitkisi, makyajınızı çıkartmanıza yardımcı olurken doğal bir bakımı da beraberinde getiriyor.
2- Sivilceleri Temizler
Antibakteriyel özelliği bulunan aloe vera bitkisi, sivilce, isilik ve akne gibi yağlı ve zararlı hücrelerle savaşarak cilde pürüzsüzlük kazandırır.
3- Cildi Nemlendirir
Aloe vera, doğal bir nemlendirici olarak cildi iyi nemlendirir ve elastikiyetini arttırır. İyi nemlendirilmiş bir cilt sağlıklı ve pürüzsüz görünür.
4- Saç Dökülmeleri & Kepeklenmeyi Önler
Saç diplerine uygulanan aloe vera bitkisinin saç köklerini güçlendirerek kepek oluşumlarının önüne geçtiği bilinmektedir. Saç uzamasının hızını arttırdığı da bilinen aloe veranın yeni saç oluşumlarına neden olduğu da diğer faydaları arasında.
5- Ayaklardaki Çatlamaları Düzeltir
Çatlamış ayaklar hem görüntünüzü bozar hem de ağır durumlarda ağrı ve acıya da sebep olur. Aloe vera bitkisi ayaklardaki çatlakları iyileştirerek görünümünün düzgünleşmesine yardımcı olur.
6- Hafif Yanık & Yara ve Böcek Isırıklarını İyileştirir
Aloe vera’nın anti-inflamatuar ve antiseptik özelliği, küçük yaralar, küçük kesikler, çürükler ve böcek ısırıkları üzerine etkili olmasını sağlar.
7- Erken Yaşlanma Belirtilerini Önler
Kırışıklık, ince çizgiler ve diğer yaşlılık belirtilerinin önüne geçen aloe vera bitkisi, yaşlandırmayı geciktirmekle kalmayıp yaşlı görüntüyü de ortadan kaldırıyor.
8- Deri Çatlaklarını Azaltır
Ciltte kötü görünüme sebebiyet veren çatlaklar aloe vera sayesinde çözüme kavuşuyor. Kalıcı çatlakların da tedavisine olanak sağlayan aloe vera bitkisi krem endüstrisinde sıkça karşılaştığımız içeriklerde yer almaktadır.
9- Koyu Renkli Dudakların Rengini Açar
Dudaklarda oluşan ölü hücrelerin giderilmesinde kullanılan aloe vera bitkisi dudaklarınıza yumuşak ve esnek bir yapı da kazandıracaktır.
10- Güneş Yanıklarını Tedavi Eder
Zararlı güneş ışınlarından koruyarak cildin nem dengesini korumasını sağlar. Aloe vera bitkisinin diğer bir özelliği ise güneş yanığı olan ciltlerde uygulandığında yanığı daha hızlı iyileştirmesidir.
Çocuklarda dijital ekrana maruz kalmak konuşma gecikmesine neden oluyor
Erken yaşta fark edilmeyen ve günlük yaşamda konuşma bozukluğuna sebep olabilecek detayları gözden kaçırmak, birçok yönüyle ailelerin ve çocukların yaşamını olumsuz etkiliyor. Bu konuda Uzman Doç. Dr. Adnan Ayvaz, dijital ekranlar çocukların algı ve analiz etmesini yoğunlaştırdığını, bu yüzden duyguların yok olmasına sebep olduğunu söylüyor.
Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Adnan Ayvaz, 2 yaşından önce uzun süre dijital ekranlara maruz kalmanın, konuşma bozukluğunun aileler tarafından fark edilmeyen en önemli nedenlerinden olduğunu söylüyor.
“Dijital ekranların akış hızını algılamakta zorlanıyorlar”
En geç 3 yaşına kadar konuşma gelişimini tamamlaması gereken çocuklarda dil ve konuşma bozukluklarının en önemli sebepleri arasında, çocuklara yemek yedirmek, sakinleştirmek için dijital ekranlara maruz bırakılması geliyor.
Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Adnan Ayvaz, 2 yaşına kadar dijital ekranlara uzun süre maruz kalan çocukların, ciddi iletişim ve dil problemleri, sosyalleşme, öğrenme ve analiz yeteneklerinde sorunlar yaşadığını söylüyor.
Çocukların dijital ekranlardaki hızlı akışa yetişemediklerini belirterek, “Televizyon tablet, telefon gibi elektronik cihazların ekranlarındaki hızlı akış, bu dönemdeki çocukların algı ve analiz edebilme kapasitesinin çok üzerinde. Çocuklar gördüklerini algılamaya çalışırken çok fazla çaba sarf eder ve bu durum geri kalan dünyaya algılarını ve duygularını kapatmasına neden olur.”
“En büyük yanlış, ailelerin akıllı telefonlarını çocuklarını sakinleştirmek için kullanmaları”
Çocuklarının dijital ekranlar karşısında sabitlendiğini gören ailelerin, çocuklarını sakinleştirmek ve yemek yedirmek için bu programları sağlıksız bir tercih yaparak kullandığını, ancak bu durumun ciddi sosyal sağlık problemlerine yol açtığını belirten Ayvaz, bu durumu şöyle açıklıyor: “Çocukların ekrana baktığı sürede yaşadığı aşırı odaklanma hali, beyni yoruyor ve beynin sağlıklı gelişimini kısıtlayabiliyor. TV karşısında fazla zaman geçiren çocuklar uygun olmayan aşırı uyaran almakla birlikte ebeveynlerinden ve çevresindeki sağlıklı sosyal ortamlardan alması gereken birebir iletişimin sağladığı sağlıklı uyaranlardan da mahrum kalıyor.” (cnntürk.com.tr)
Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Adnan Ayvaz, 2 yaşından önce uzun süre dijital ekranlara maruz kalmanın, konuşma bozukluğunun aileler tarafından fark edilmeyen en önemli nedenlerinden olduğunu söylüyor.
“Dijital ekranların akış hızını algılamakta zorlanıyorlar”
En geç 3 yaşına kadar konuşma gelişimini tamamlaması gereken çocuklarda dil ve konuşma bozukluklarının en önemli sebepleri arasında, çocuklara yemek yedirmek, sakinleştirmek için dijital ekranlara maruz bırakılması geliyor.
Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Adnan Ayvaz, 2 yaşına kadar dijital ekranlara uzun süre maruz kalan çocukların, ciddi iletişim ve dil problemleri, sosyalleşme, öğrenme ve analiz yeteneklerinde sorunlar yaşadığını söylüyor.
Çocukların dijital ekranlardaki hızlı akışa yetişemediklerini belirterek, “Televizyon tablet, telefon gibi elektronik cihazların ekranlarındaki hızlı akış, bu dönemdeki çocukların algı ve analiz edebilme kapasitesinin çok üzerinde. Çocuklar gördüklerini algılamaya çalışırken çok fazla çaba sarf eder ve bu durum geri kalan dünyaya algılarını ve duygularını kapatmasına neden olur.”
“En büyük yanlış, ailelerin akıllı telefonlarını çocuklarını sakinleştirmek için kullanmaları”
Çocuklarının dijital ekranlar karşısında sabitlendiğini gören ailelerin, çocuklarını sakinleştirmek ve yemek yedirmek için bu programları sağlıksız bir tercih yaparak kullandığını, ancak bu durumun ciddi sosyal sağlık problemlerine yol açtığını belirten Ayvaz, bu durumu şöyle açıklıyor: “Çocukların ekrana baktığı sürede yaşadığı aşırı odaklanma hali, beyni yoruyor ve beynin sağlıklı gelişimini kısıtlayabiliyor. TV karşısında fazla zaman geçiren çocuklar uygun olmayan aşırı uyaran almakla birlikte ebeveynlerinden ve çevresindeki sağlıklı sosyal ortamlardan alması gereken birebir iletişimin sağladığı sağlıklı uyaranlardan da mahrum kalıyor.” (cnntürk.com.tr)
'Süper Ay' İstanbul’dan izlendi
Ay’ın Dünya’ya en yakın konumuna gelmesi beklenen doğa olayı İstanbul’da çıplak gözle izlendi.
Ay’ın Dünya’ya en yakın konumuna gelmesi beklenen doğa olayı İstanbul’da çıplak gözle izlendi.
Ay’ın Dünya'ya en yakın konuma gelmesi beklenen doğa olayı bugün gerçekleşti. Gökyüzünde sıra dışı bir görüntüye sahne olan Süper Ay, çıplak gözle de İstanbul'dan izlendi.
'Süper Ay" olarak adlandırılan bu gökyüzü olayı gerçekleşirken kartpostallık görüntüler oluştu.
Dolunay şeklindeki Ay, normalden yüzde 7 daha büyük ve yüzde 15 daha parlak olarak gözlemlendi.
Ay’ın Dünya’ya en yakın konumuna gelmesi beklenen doğa olayı İstanbul’da çıplak gözle izlendi.
Ay’ın Dünya'ya en yakın konuma gelmesi beklenen doğa olayı bugün gerçekleşti. Gökyüzünde sıra dışı bir görüntüye sahne olan Süper Ay, çıplak gözle de İstanbul'dan izlendi.
'Süper Ay" olarak adlandırılan bu gökyüzü olayı gerçekleşirken kartpostallık görüntüler oluştu.
Dolunay şeklindeki Ay, normalden yüzde 7 daha büyük ve yüzde 15 daha parlak olarak gözlemlendi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)