Engelli çocuklara devlet tarafından verilen raporların kısa süreli olması ve yeni rapor almanın zorluğu nedeniyle sorun yaşayan aileler kampanya başlattı.
Engelli bireylerin devletten eğitim ve sosyal yaşam için yardım alabilmesi için zihinsel engelli raporu alınması isteniyor. Engelli ailelerine göre rapor alabilmek için en erken 2 ay sonrasına randevu alınabiliyor. Engelli annesi Melek Taşkın, Sağlık Bakanlığı'nın dikkatini çekebilmek için imza kampanyası başlattı.
Change.org üzerinden başlatılan kampanyada, "Bu kampanyanın amacı, alınan bu raporun sürelerinin yaşam boyu olması. Ne yazık ki hastaneler tarafından verilen engelli raporlarının geçerlilik süresi 1 ya da 2 yıl oluyor. Yani bizler çocuklarımızla birlikte her sene aynı zorlu süreci yaşamak zorundayız. Dünya üzerinde %80, %90 zeka geriliği olan ve iyileşip sıfırlayan hiçbir insan yok, bu herkesçe bilinen bir durum, doktor olmaya gerek yok. Hal böyleyken bu raporu tekrar tekrar yeniletmek maalesef ailelere ve özellikle çocuklara travma yaratmaktan başka bir işe yaramıyor." denildi.
Rapor almanın zorluğu nedeniyle engelli erkekler için askerlik konusunda da sıkıntı yaşandığı iddia edilen imza metninde, "Bu yüzden erkeklerde askerlik konusunda da sıkıntılar yaşanıyor. Evde kaçak saklanıyor diye evine baskın yapılan aileler mevcut, halbuki aileler devamlı rapor sahibi olsalar ve bu raporlar TC kimlik numarası üzerinden devletin tüm kademelerinde iki tuşa basılarak görülebilse aileler çok rahat edecekler." ifadelerine yer verildi.
İmza kampanyasına https://www.change.org/p/engelli-raporlar%C4%B1m%C4%B1z-s%C3%BCrekli-olsun-sagliklicozum-drrecepakdag adresinden ulaşılabiliyor
Sayfalar
- Ana Sayfa
- Gezilecek Yerler
- Bodrum Otelleri
- Alaçatı Otelleri
- Fethiye Otelleri
- Çeşme Otelleri
- Marmaris Otelleri
- Kaş Otelleri
- Alanya Otelleri
- Balayı Otelleri
- Ayvalık Otelleri
- Bungalov Otelleri
- Butik Oteller
- Dalyan Otelleri
- Datça Oteller
- Göcek Otelleri
- Kapadokya Otelleri
- Kuşadası Otelleri
- Yalıkavak Otelleri
- Karadeniz Otelleri
- Kemer Otelleri
- İstanbul Otelleri
- Termal Oteller
- Antalya Oteller
- Diğer Oteller
- İzmir Otelleri
27 Nisan 2017 Perşembe
Tırnak makaslarında Hepatit B tehlikesi
Sakarya Üniversitesi'nde yapılan araştırma, Hepatit B hastalarının tırnaklarında yoğun miktarda virüs olduğunu ortaya koydu. Bu nedenle bu kişilerin tırnak makası gibi kişisel hijyen ürünlerinin, başkaları tarafından kullanılmaması gerektiği belirtildi.
Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç Dr. Mehmet Köroğlu ve ekibinin yaptığı araştırma ile Hepatit B hastalarının tırnaklarında bulunan virüsün miktarı ve tırnak makaslarında virüsün varlığı belirlendi.
Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç.Dr. Mehmet Köroğlu ve ekibi tarafından yapılan çalışma Ulusal Hepato-Gastroenteroloji Kongresi’nde araştırma ekibi adına Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Mustafa Altındiş tarafından sunuldu. Araştırmayı yapan bilimsel ekip adına açıklama yapan Prof.Dr. Altındiş, şöyle dedi:
‘Daha önce tırnakta Hepatit B virüsünün bulunduğunu gösteren sadece bir araştırma vardı. Bu çalışmada dünyada ise ilk defa Hepatit B hastalarının tırnaklarında bulunan virüsün miktarı belirlendi. Bu hastaların tırnaklarında virüs bulunması sebebiyle, manikür ve pedikür aletleri tek kullanımlık olmadığı takdirde veya sterilizasyon ve dezenfeksiyon kurallarının tam uygulanamadığı durumlarda, yüksek oranda Hepatit B virüsünün bulaşma riski vardır. Bu nedenle başta kuaförler ve güzellik salonu çalışanları olmak üzere tüm dermatokozmetik sektörü çalışanları bu konuda eğitilmeli ve duyarlı hale getirilmelidir. Ayrıca kamu spotu gibi kitle iletişim araçları kullanılarak, halkımız bu konuda bilinçlendirilmelidir’ dedi.
Kişisel eşyaların paylaşılmaması gerektiğini ifade eden Prof.Dr. Altındiş, şöyle konuştu:
‘Araştırma sonuçlarında Hepatit B hastalarının tırnak makasında Hepatit B virüsünün varlığı gösterilmiş ve hastalığın özellikle ortak kullanılan tırnak makasları vasıtasıyla aile içi bulaşmasında önemli bir rol oynadığı ortaya konulmuştur. Tırnak makası, traş makinesi, jilet gibi kişisel hijyen malzemelerinin bir başkası ile paylaşılmaması ve yeterince dezenfekte edilmeden tekrar kullanılmaması gerektiği toplum sağlığı açısından vurgulanmalıdır. Bu konuda da halkımız eğitilmeli ve bilinçlendirilmelidir.’ DHA
Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç Dr. Mehmet Köroğlu ve ekibinin yaptığı araştırma ile Hepatit B hastalarının tırnaklarında bulunan virüsün miktarı ve tırnak makaslarında virüsün varlığı belirlendi.
Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç.Dr. Mehmet Köroğlu ve ekibi tarafından yapılan çalışma Ulusal Hepato-Gastroenteroloji Kongresi’nde araştırma ekibi adına Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Mustafa Altındiş tarafından sunuldu. Araştırmayı yapan bilimsel ekip adına açıklama yapan Prof.Dr. Altındiş, şöyle dedi:
‘Daha önce tırnakta Hepatit B virüsünün bulunduğunu gösteren sadece bir araştırma vardı. Bu çalışmada dünyada ise ilk defa Hepatit B hastalarının tırnaklarında bulunan virüsün miktarı belirlendi. Bu hastaların tırnaklarında virüs bulunması sebebiyle, manikür ve pedikür aletleri tek kullanımlık olmadığı takdirde veya sterilizasyon ve dezenfeksiyon kurallarının tam uygulanamadığı durumlarda, yüksek oranda Hepatit B virüsünün bulaşma riski vardır. Bu nedenle başta kuaförler ve güzellik salonu çalışanları olmak üzere tüm dermatokozmetik sektörü çalışanları bu konuda eğitilmeli ve duyarlı hale getirilmelidir. Ayrıca kamu spotu gibi kitle iletişim araçları kullanılarak, halkımız bu konuda bilinçlendirilmelidir’ dedi.
Kişisel eşyaların paylaşılmaması gerektiğini ifade eden Prof.Dr. Altındiş, şöyle konuştu:
‘Araştırma sonuçlarında Hepatit B hastalarının tırnak makasında Hepatit B virüsünün varlığı gösterilmiş ve hastalığın özellikle ortak kullanılan tırnak makasları vasıtasıyla aile içi bulaşmasında önemli bir rol oynadığı ortaya konulmuştur. Tırnak makası, traş makinesi, jilet gibi kişisel hijyen malzemelerinin bir başkası ile paylaşılmaması ve yeterince dezenfekte edilmeden tekrar kullanılmaması gerektiği toplum sağlığı açısından vurgulanmalıdır. Bu konuda da halkımız eğitilmeli ve bilinçlendirilmelidir.’ DHA
24 Nisan 2017 Pazartesi
2017 Ramazan Bayramı ne zaman? - Oruç (Ramazan ayı) ne zaman başlıyor?
2017 Ramazan Bayramı ne zaman ve oruç (Ramazan ayı) ne zaman tutulmaya başlanıyor. 23 Nisan'da Miraç Kandili Müslümanlar tarafından kutlanırken, 3 kutsal ay içerisinde son ay olan Ramazan ayına dair bilgileri Diyanet İşleri Başkanlığı verdi. Diyanet İşleri, bayram ve oruç üzerine 2017 imsakiyesi üzerinde bilgiler verirken, resmi tatil günleri bazında bayramda hafta için hangi günler tatil olacak sorusu sorulmaya başlandı. 2017'de resmi tatil olarak hafta içine denk gelen günler haber içeriğimizde yer almaktadır.
Kutsal aylar içerisinde yer alan Miraç Kandili üzerine Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Beştepe Millet Camii'de Müslümanların kandilini kutladı, kandile dair önemli mesajlar verdi. Görmez "Miraç gecesini ihya etmeyi düşünüyorsak, İsra suresindeki bizi Miraca yükseltecek o yüce değerleri okumamız gerekir…" sözlerinin ardından şu şekilde devam etti " Allah’tan başka sakın ilah edinmeyin, Allah’a şirk koşmayın. Sakın Allah’tan başka bir varlığa ibadet etmeyin, Allah’tan başkasına kul ve köle asla olmayın. Annenize babanıza iyi bir evlat olun, onlara ‘Öf’ bile asla demeyin, onları hayatınız boyunca bir kez bile olsa azarlamayın. Yakınlarınızdaki insanların hakkına ve hukukuna riayet edin, kimsenin hukukuna tecavüz etmeyin. Fakirin, miskinin hakkını unutmayın, sizin servetinizde onların hakkı vardır. Yolda kalmış muhacirleri unutmayın, onlara sahip çıkın. Sakın israf yapmayın saçıp savurmayın, Allah’ın nimetini boşa harcamayın. Cimrilik yapmayın, cömert olun. Rızkınıza ortak olacak diye rızık endişesiyle evlatlarınızı daha anne karnındayken katletmeye kalkışmayınız. Sakın zinaya yaklaşmayın, çünkü o çok büyük bir kötülüktür. Sakın Allah’ın verdiği bir canı almaya kalkışmayın, bir insanı öldürmeye kalkışmayın. Yetim malına elinizi uzatmayın. Verdiğiniz sözlere sadık kalın, anlaşmalarınıza sadık kalın, ahde vefa gösterin. Ölçtüğünüz zaman adil olun, yanlış yapmayın, doğru ölçün. Tartarken yanlış yapmayın, hile yapmayın, sağlam tartın. Bilginiz olmadığı konuların peşine düşmeyin, çünkü gözleriniz, kulaklarınız, kalpleriniz bundan büyük bir sorumluluk sahibidir. Yeryüzünde böbürlenerek yürümeyin, kibirlenmeyin, gururlanmayın. Kibirlenirseniz yücelemezsiniz. Kibirli olanı Allah alçaltır, mütevazı olursanız Allah sizi yüceltir.
Bunlar aynı zamanda Hz. Musa’ya verilen ‘On Emir’dir. Hz. İsa’nın dağdaki vaazında tek tek işaret ettiği, bütün Peygamberlerin yükselme değerleri olarak insanlığa getirdiği yüce değerlerdir. Eğer Miraç gecesini güzel bir şekilde ihya etmeyi düşünüyorsak, İsra suresinin 22. ve 38. Ayetleri arasını bir tefsir kitabından, Kuran’ı Kerim’den okuyalım. Bunlar bizi Miraca yükseltecek yüce değerlerdir."
Kutsal aylar içerisinde yer alan Ramazan ve oruç üzerine önemli bilgiler haber içeriğimizde...
Ramazan ayı ne zaman başlıyor sorusuna Diyanet İşleri Başkanlığının takvimine göre 27 Mayıs 2017 saat 03:16’da başlıyor, iftar 20:37’de ilk oruç sona eriyor. Müslümanlar 30 gün oruç tutarken, son oruçta sahur 24 Haziran 2017’de saat 03:03’te başlıyor, iftar ise 20:51’de yapılacak. Geçen oruç aylarında iftar saati geriye giderken, bu ay ilk defa iftar saatleri ileriye doğru gidecek ve saatlerde geriye gitmeyecek. Ramazan Bayramı 25 Haziran 2017 Pazar günü başlıyor, 27 Haziran 2017 Salı günü sona eriyor. Resmi tatil olarak Pazartesi ve Salı günü memurlar izin yapıyor.
Üç aylar ne zaman başlıyor?
Müslümanlarda kutsal aylarında ilki olan Recep Ayı 28 Mart 2017 tarihinde başlıyor. İkinci kutsal ay olarak bilinen Şaban ayı ise 27 Nisan 2017 tarihinde…
2017 resmi tatil günleri
Cumartesi ve Pazar gününe denk gelen resmi tatil günleri çıkarıldığında hafta içine gelen tatiller:
Emek ve Dayanışma Günü: 1 Mayıs 2017 Pazartesi günü, tatil gün sayısı: 1
Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı: 19 Mayıs 2017 Cuma günü, tatil gün sayısı: 1
Ramazan Bayramı: 26-27 Haziran 2017 Pazartesi - Salı (Bayramın ikinci ve üçüncü günü), resmi tatil gün sayısı: 2
Zafer Bayramı, 30 Ağustos 2017 Çarşamba, resmi tatil gün sayısı: 1
Kurban Bayramı 1. gün ve 4. gün Cuma-Pazartesi, resmi tatil gün sayısı 2
1 Mayıs’tan 4 Eylül 2017 tarihine kadar çalışanlar 7 gün resmi tatilde olacaklar.
Kutsal aylar içerisinde yer alan Miraç Kandili üzerine Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Beştepe Millet Camii'de Müslümanların kandilini kutladı, kandile dair önemli mesajlar verdi. Görmez "Miraç gecesini ihya etmeyi düşünüyorsak, İsra suresindeki bizi Miraca yükseltecek o yüce değerleri okumamız gerekir…" sözlerinin ardından şu şekilde devam etti " Allah’tan başka sakın ilah edinmeyin, Allah’a şirk koşmayın. Sakın Allah’tan başka bir varlığa ibadet etmeyin, Allah’tan başkasına kul ve köle asla olmayın. Annenize babanıza iyi bir evlat olun, onlara ‘Öf’ bile asla demeyin, onları hayatınız boyunca bir kez bile olsa azarlamayın. Yakınlarınızdaki insanların hakkına ve hukukuna riayet edin, kimsenin hukukuna tecavüz etmeyin. Fakirin, miskinin hakkını unutmayın, sizin servetinizde onların hakkı vardır. Yolda kalmış muhacirleri unutmayın, onlara sahip çıkın. Sakın israf yapmayın saçıp savurmayın, Allah’ın nimetini boşa harcamayın. Cimrilik yapmayın, cömert olun. Rızkınıza ortak olacak diye rızık endişesiyle evlatlarınızı daha anne karnındayken katletmeye kalkışmayınız. Sakın zinaya yaklaşmayın, çünkü o çok büyük bir kötülüktür. Sakın Allah’ın verdiği bir canı almaya kalkışmayın, bir insanı öldürmeye kalkışmayın. Yetim malına elinizi uzatmayın. Verdiğiniz sözlere sadık kalın, anlaşmalarınıza sadık kalın, ahde vefa gösterin. Ölçtüğünüz zaman adil olun, yanlış yapmayın, doğru ölçün. Tartarken yanlış yapmayın, hile yapmayın, sağlam tartın. Bilginiz olmadığı konuların peşine düşmeyin, çünkü gözleriniz, kulaklarınız, kalpleriniz bundan büyük bir sorumluluk sahibidir. Yeryüzünde böbürlenerek yürümeyin, kibirlenmeyin, gururlanmayın. Kibirlenirseniz yücelemezsiniz. Kibirli olanı Allah alçaltır, mütevazı olursanız Allah sizi yüceltir.
Bunlar aynı zamanda Hz. Musa’ya verilen ‘On Emir’dir. Hz. İsa’nın dağdaki vaazında tek tek işaret ettiği, bütün Peygamberlerin yükselme değerleri olarak insanlığa getirdiği yüce değerlerdir. Eğer Miraç gecesini güzel bir şekilde ihya etmeyi düşünüyorsak, İsra suresinin 22. ve 38. Ayetleri arasını bir tefsir kitabından, Kuran’ı Kerim’den okuyalım. Bunlar bizi Miraca yükseltecek yüce değerlerdir."
Kutsal aylar içerisinde yer alan Ramazan ve oruç üzerine önemli bilgiler haber içeriğimizde...
Ramazan ayı ne zaman başlıyor sorusuna Diyanet İşleri Başkanlığının takvimine göre 27 Mayıs 2017 saat 03:16’da başlıyor, iftar 20:37’de ilk oruç sona eriyor. Müslümanlar 30 gün oruç tutarken, son oruçta sahur 24 Haziran 2017’de saat 03:03’te başlıyor, iftar ise 20:51’de yapılacak. Geçen oruç aylarında iftar saati geriye giderken, bu ay ilk defa iftar saatleri ileriye doğru gidecek ve saatlerde geriye gitmeyecek. Ramazan Bayramı 25 Haziran 2017 Pazar günü başlıyor, 27 Haziran 2017 Salı günü sona eriyor. Resmi tatil olarak Pazartesi ve Salı günü memurlar izin yapıyor.
Üç aylar ne zaman başlıyor?
Müslümanlarda kutsal aylarında ilki olan Recep Ayı 28 Mart 2017 tarihinde başlıyor. İkinci kutsal ay olarak bilinen Şaban ayı ise 27 Nisan 2017 tarihinde…
2017 resmi tatil günleri
Cumartesi ve Pazar gününe denk gelen resmi tatil günleri çıkarıldığında hafta içine gelen tatiller:
Emek ve Dayanışma Günü: 1 Mayıs 2017 Pazartesi günü, tatil gün sayısı: 1
Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı: 19 Mayıs 2017 Cuma günü, tatil gün sayısı: 1
Ramazan Bayramı: 26-27 Haziran 2017 Pazartesi - Salı (Bayramın ikinci ve üçüncü günü), resmi tatil gün sayısı: 2
Zafer Bayramı, 30 Ağustos 2017 Çarşamba, resmi tatil gün sayısı: 1
Kurban Bayramı 1. gün ve 4. gün Cuma-Pazartesi, resmi tatil gün sayısı 2
1 Mayıs’tan 4 Eylül 2017 tarihine kadar çalışanlar 7 gün resmi tatilde olacaklar.
Mutluluğun sırrı yürüyüş yapmakta
Mutlu olmak için yürüyüş yapın. Özellikle de ormanlık alanda... İşte bilim insanlarının araştırması...
ABD'de gerçekleştirilen bir araştırma, düzenli olarak yürüyüş yapmanın mutluluk seviyesini artırdığını gösterdi. Yürüyüş gibi düşük tempolu egzersizlerin mutluluk hormonu salgılarını artırdığını belirten uzmanlar, özellikle ormanlık-kırlık alanlarda yapılan yürüyüşlerin daha da etkili olduğunu belirtti.
ABD'de gerçekleştirilen bir araştırma, düzenli olarak yürüyüş yapmanın mutluluk seviyesini artırdığını gösterdi. Yürüyüş gibi düşük tempolu egzersizlerin mutluluk hormonu salgılarını artırdığını belirten uzmanlar, özellikle ormanlık-kırlık alanlarda yapılan yürüyüşlerin daha da etkili olduğunu belirtti.
23 Nisan 2017 Pazar
Bir destanın öyküsü
23 Nisan 1920 günü bir milletin kaderi değişti. Meclis açıldı, ulusun egemenliği ilan edildi. Atatürk, bu anlamlı günü çocuklara armağan etti. Bayram coşkusu hiç eksilmedi.
YIL: 1920… Birinci Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmış bir millet, özgürlük ve bağımsızlık için daha büyük bir mücadeleye, Kurtuluş Savaşı'na başladı. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, yurt savunmasına göğsünü siper etti.
Ancak bağımsızlık ve millet egemenliği için atılması gereken çok önemli bir adım vardı. Milletin temsilcilerinden oluşan Meclis'in açılması… Ve o Meclis, Ankara'da toplanacaktı. Açılış tarihi ise 23 Nisan 1920 olarak açıklandı.
İLK RESMİ BAYRAM OLDU
O gün geldiğinde Ankara'da büyük bir coşku vardı… Mustafa Kemal ve beraberindeki milletvekilleri, önce Hacı Bayram Camii'nde cuma namazını kıldı. Ardından da dualarla ilk Meclis'in açılışını gerçekleştirdi. Aynı gün, Meclis'in adının, “Türkiye Büyük Millet Meclisi” olmasına karar verildi.
İlk konuşmayı yapan Sinop Milletvekili Eşref Bey, Meclis'in açılışını “Milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum” sözleriyle duyurdu. Bir milletin kaderinin değiştiği 23 Nisan günü, Türkiye'nin ilk resmi bayramı ilan edildi…
ÇOCUKLARI DÜŞÜNDÜ
Bu tarihi gün, 1922'den itibaren Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Türkiye'nin ilk milli bayramı olan 23 Nisan, 5 yıl sonra daha anlamlı bir hal aldı.
Ulu Önder Atatürk, 23 Nisan'ı çocuklara armağan etti. İlk Çocuk Bayramı kutlaması da 23 Nisan 1927'de Atatürk'ün himayesinde Ankara'da gerçekleşti. 1981'de kabul edilen 2429 sayılı kanunla bayramın adı “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” oldu.
YASAKLARA RAĞMEN…
Anadolu'nun yokluk içinde olduğu yıllarda kutlanmaya başlandı 23 Nisan… Aradan geçen yıllarda o coşku daha da arttı. Son yıllarda milli bayram kutlamalarına getirilen kısıtlamalar ve yasaklar ise milletin Ata'sına ve bayramlarına bağlılığını güçlendirdi.
ATATÜRK ÖNCÜLÜK ETTİ
İlk 23 Nisan kutlamaları, 1922'de Ankara'da yapıldı. Kutlamalara öğrencilerin katılması bayrama ayrı bir neşe kattı. Atatürk'ün desteğini alan Himaye-i Etfal Cemiyeti, yani Çocuk Esirgeme Kurumu; 23 Nisan 1923'te yetim çocuklara yardım için harekete geçti. Böylece 23 Nisan, çocuklarla özdeşleşti.
23 Nisan tarihi, 1925 yılında “Çocuk Günü”, 1926'da ise “Çocuk Bayramı” olarak kutlandı. İlk kapsamlı “Çocuk Bayramı” kutlamaları Atatürk'ün himayesinde 1927'de yapıldı. Ulu Önder o gün arabasını çocuklara tahsis etti, Cumhurbaşkanlığı Bandosu çocuklar için konser verdi, çocuk balosu düzenlendi… Sonraki yıllarda kutlamalar tüm yurda yayıldı. 1933'te ise Atatürk yeni bir gelenek başlattı. Ulu Önder çocukları makamında ağırladı ve onlarla sohbet etti…
ATATÜRK, 23 NİSAN'I İLK ÖNCE BU ÇOCUĞA ANLATTI
Nuriye İdil, Milli Mücadele'ye katılan ve TBMM'nin 11 kurucu milletvekilinden biri olan Sıtkı Gür'ün kızıydı.
Milli Mücadele ruhu ile büyüdü.
23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi kurulduğunda 10, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edildiğinde 13 yaşındaydı.
Türkiye onu, Ulu Önder Atatürk'le fotoğraf çektiren şapkalı kız olarak tanıdı.
‘TİTREME KÜÇÜK KIZ…'
İdil, 2014'te 104 yaşındayken hayatını kaybetti. Ondan geriye o unutulmaz fotoğraf bir de Atatürk'ün Konya ziyareti sırasında yaşadığı anı kaldı. Nuriye İdil, “Çoban Ateşi” adlı belgeselde Atatürk ile karşılaştığı unutulmaz anı şöyle anlatmıştı:
“Fotoğrafın çekildiği gün okuldaydım. İkinci sınıftaydım. Atatürk okulumuza geldi. 1922 senesiydi. Yengem ve dayılarım benim için şapka yaptırmışlardı. Atatürk geldiğinde o şapkayı takmıştım. Öğretmenlerim Atatürk'e götürmem için bir buket çiçek verdi, yanına gittim, korkuyla çiçekleri takdim ettim. Ama nasıl titriyordum… ‘Otur bakayım' dedi. Kucağına aldı. Titriyorum… Hemen titreyen elimi, elinin üstüne koydu. Resimde de görülür. ‘Titreme küçük kız, titreme' dedi.
MÜJDEYİ O GÜN VERDİ
Bana kimin kızı olduğumu sordu. ‘Aferin, ilk şapka giyen sen oldun. Arkadaşlarını, çocukları, okulunu seviyor musun?' diye sordu. ‘Çok seviyorum Paşam' dedim. Atatürk de ‘O halde her sene dünyanın her yerinden çocukları davet edeceğim, onlarla birlikte oynayın, kaynaşın' dedi. 23 Nisan Çocuk Bayramı'nın oluşumunda benim Atatürk ile olan bu diyalogumun da payı olmasının sevinç ve gururunu yaşıyorum.
Atatürk öyle bir adamdı ki gözlerine bakamazdınız. Harika bir adamdı. Dünyaya bir daha gelmez; yazık ki biz kıymetini bilemedik, yazık ki.”
Ancak bağımsızlık ve millet egemenliği için atılması gereken çok önemli bir adım vardı. Milletin temsilcilerinden oluşan Meclis'in açılması… Ve o Meclis, Ankara'da toplanacaktı. Açılış tarihi ise 23 Nisan 1920 olarak açıklandı.
İLK RESMİ BAYRAM OLDU
O gün geldiğinde Ankara'da büyük bir coşku vardı… Mustafa Kemal ve beraberindeki milletvekilleri, önce Hacı Bayram Camii'nde cuma namazını kıldı. Ardından da dualarla ilk Meclis'in açılışını gerçekleştirdi. Aynı gün, Meclis'in adının, “Türkiye Büyük Millet Meclisi” olmasına karar verildi.
İlk konuşmayı yapan Sinop Milletvekili Eşref Bey, Meclis'in açılışını “Milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum” sözleriyle duyurdu. Bir milletin kaderinin değiştiği 23 Nisan günü, Türkiye'nin ilk resmi bayramı ilan edildi…
ÇOCUKLARI DÜŞÜNDÜ
Bu tarihi gün, 1922'den itibaren Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Türkiye'nin ilk milli bayramı olan 23 Nisan, 5 yıl sonra daha anlamlı bir hal aldı.
Ulu Önder Atatürk, 23 Nisan'ı çocuklara armağan etti. İlk Çocuk Bayramı kutlaması da 23 Nisan 1927'de Atatürk'ün himayesinde Ankara'da gerçekleşti. 1981'de kabul edilen 2429 sayılı kanunla bayramın adı “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” oldu.
YASAKLARA RAĞMEN…
Anadolu'nun yokluk içinde olduğu yıllarda kutlanmaya başlandı 23 Nisan… Aradan geçen yıllarda o coşku daha da arttı. Son yıllarda milli bayram kutlamalarına getirilen kısıtlamalar ve yasaklar ise milletin Ata'sına ve bayramlarına bağlılığını güçlendirdi.
ATATÜRK ÖNCÜLÜK ETTİ
İlk 23 Nisan kutlamaları, 1922'de Ankara'da yapıldı. Kutlamalara öğrencilerin katılması bayrama ayrı bir neşe kattı. Atatürk'ün desteğini alan Himaye-i Etfal Cemiyeti, yani Çocuk Esirgeme Kurumu; 23 Nisan 1923'te yetim çocuklara yardım için harekete geçti. Böylece 23 Nisan, çocuklarla özdeşleşti.
23 Nisan tarihi, 1925 yılında “Çocuk Günü”, 1926'da ise “Çocuk Bayramı” olarak kutlandı. İlk kapsamlı “Çocuk Bayramı” kutlamaları Atatürk'ün himayesinde 1927'de yapıldı. Ulu Önder o gün arabasını çocuklara tahsis etti, Cumhurbaşkanlığı Bandosu çocuklar için konser verdi, çocuk balosu düzenlendi… Sonraki yıllarda kutlamalar tüm yurda yayıldı. 1933'te ise Atatürk yeni bir gelenek başlattı. Ulu Önder çocukları makamında ağırladı ve onlarla sohbet etti…
ATATÜRK, 23 NİSAN'I İLK ÖNCE BU ÇOCUĞA ANLATTI
Nuriye İdil, Milli Mücadele'ye katılan ve TBMM'nin 11 kurucu milletvekilinden biri olan Sıtkı Gür'ün kızıydı.
Milli Mücadele ruhu ile büyüdü.
23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi kurulduğunda 10, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edildiğinde 13 yaşındaydı.
Türkiye onu, Ulu Önder Atatürk'le fotoğraf çektiren şapkalı kız olarak tanıdı.
‘TİTREME KÜÇÜK KIZ…'
İdil, 2014'te 104 yaşındayken hayatını kaybetti. Ondan geriye o unutulmaz fotoğraf bir de Atatürk'ün Konya ziyareti sırasında yaşadığı anı kaldı. Nuriye İdil, “Çoban Ateşi” adlı belgeselde Atatürk ile karşılaştığı unutulmaz anı şöyle anlatmıştı:
“Fotoğrafın çekildiği gün okuldaydım. İkinci sınıftaydım. Atatürk okulumuza geldi. 1922 senesiydi. Yengem ve dayılarım benim için şapka yaptırmışlardı. Atatürk geldiğinde o şapkayı takmıştım. Öğretmenlerim Atatürk'e götürmem için bir buket çiçek verdi, yanına gittim, korkuyla çiçekleri takdim ettim. Ama nasıl titriyordum… ‘Otur bakayım' dedi. Kucağına aldı. Titriyorum… Hemen titreyen elimi, elinin üstüne koydu. Resimde de görülür. ‘Titreme küçük kız, titreme' dedi.
MÜJDEYİ O GÜN VERDİ
Bana kimin kızı olduğumu sordu. ‘Aferin, ilk şapka giyen sen oldun. Arkadaşlarını, çocukları, okulunu seviyor musun?' diye sordu. ‘Çok seviyorum Paşam' dedim. Atatürk de ‘O halde her sene dünyanın her yerinden çocukları davet edeceğim, onlarla birlikte oynayın, kaynaşın' dedi. 23 Nisan Çocuk Bayramı'nın oluşumunda benim Atatürk ile olan bu diyalogumun da payı olmasının sevinç ve gururunu yaşıyorum.
Atatürk öyle bir adamdı ki gözlerine bakamazdınız. Harika bir adamdı. Dünyaya bir daha gelmez; yazık ki biz kıymetini bilemedik, yazık ki.”
21 Nisan 2017 Cuma
En güzel 23 Nisan şiirleri
Türkiye bu pazar 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlayacak. Yurdun çeşitli yerlerinde ve okullarda törenler yapılacak. Milyonlarca öğrenci ise bu güne özel "23 Nisan şiirleri"ni okuyacak.
Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bu pazar okullarda ve yurdun çeşitli yerlerinde törenle kutlanacak. Milyonlarca öğrenci cumhuriyetimizi simgeleyen bu önemli günde şiirler okuyup çeşitli etkinlikler yapacak. Biz de en güzel 23 Nisan şiirlerini sizler derledik.
EN GÜZEL 23 NİSAN ŞİİRLERİ
23 Nisan
23 Nisan…
Yurdu koruyan,
Yarını kuran,
Sen ol çocuğum.
Eskiyi unut,
Yeni yolu tut,
Türklüğe umut,
Sen ol çocuğum.
Bizi kurtaran,
Öndere inan,
Sözünü tutan,
Sen ol çocuğum.
Küçüksün bugün,
Yarın büyürsün
Her işte üstün
Sen ol çocuğum.
Çalışıp öğren,
Her şeyi bilen
Yurduna güven
Sen ol çocuğum.
Hasan Ali YÜCEL
23 Nisan
Sana armağan etti,
Ata bu güzel günü,
23 Nisan bugün,
Çocuk Bayramı günü.
Sevin, oyna, gez, dolaş,
Senin bayramın bugün.
Bayrağı sev arkadaş.
Dalgalandıkça öğün.
R.Gökalp ARKIN
23 Nisan
Baharın mutlu günü
Yurdumun kutlu günü
Neşelerin düğünü
Güzel 23 Nisan
İnanarak yürekten
Hız aldık Atatürk’ten
Bizi ona yükselten
Bir el 23 Nisan
23 Nisan
Bugün 23 Nisan
Atatürk’ten armağan
Sevinelim coşalım
Neşelenip taşalım.
Kağıt fener yapalım
Sınıflara asalım
Süsleyerek her yanı
Kutlayalım bayramı
23 Nisan
Bugün sen de bayrağım,
Daha şanlı dalgalan.
Bugün büyük bayramım
Bugün 23 Nisan.
Bugün başta talihim
Ve milletim uyandı
Ankara’nın bağrında
Bir sönmez ateş yandı.
Aydınlattı yurdumu
Dağıldı alev alev
Bugün kalktı ayağa
Uyuklayan koca dev.
Bugün bana Ata’mdan
En büyük bir armağan.
Bugün büyük bayramım
Bugün 23 Nisan…
İ.Hakkı TALAS
23 Nisan
Egemenlik bizimdir,
Düğün şenlik bizimdir,
Bu esenlik bizimdir,
Geldi 23 Nisan
Coşalım, sevinelim,
Süslenip giyinelim,
Coşkuyla övünelim,
Geldi 23 Nisan
Bayrakları alalım,
Alanlara dalalım,
Hepimiz bir olalım,
Geldi 23 Nisan.
Hadi BESLEYİCİ
23 Nisan
Biz dünyaya gelmeden
Her yeri düşman almış.
Atatürk düşmanları,
Yurdumuzdan çıkarmış
23 Nisan günü
Meclis kuruldu diye,
Büyük bayram verilmiş
Çocuklara hediye.
Gülelim eğlenelim
Kutlayalım bayramı
Verelim hep el ele
Yükseltelim vatanı.
Melahat UĞURKAN
Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bu pazar okullarda ve yurdun çeşitli yerlerinde törenle kutlanacak. Milyonlarca öğrenci cumhuriyetimizi simgeleyen bu önemli günde şiirler okuyup çeşitli etkinlikler yapacak. Biz de en güzel 23 Nisan şiirlerini sizler derledik.
EN GÜZEL 23 NİSAN ŞİİRLERİ
23 Nisan
23 Nisan…
Yurdu koruyan,
Yarını kuran,
Sen ol çocuğum.
Eskiyi unut,
Yeni yolu tut,
Türklüğe umut,
Sen ol çocuğum.
Bizi kurtaran,
Öndere inan,
Sözünü tutan,
Sen ol çocuğum.
Küçüksün bugün,
Yarın büyürsün
Her işte üstün
Sen ol çocuğum.
Çalışıp öğren,
Her şeyi bilen
Yurduna güven
Sen ol çocuğum.
Hasan Ali YÜCEL
23 Nisan
Sana armağan etti,
Ata bu güzel günü,
23 Nisan bugün,
Çocuk Bayramı günü.
Sevin, oyna, gez, dolaş,
Senin bayramın bugün.
Bayrağı sev arkadaş.
Dalgalandıkça öğün.
R.Gökalp ARKIN
23 Nisan
Baharın mutlu günü
Yurdumun kutlu günü
Neşelerin düğünü
Güzel 23 Nisan
İnanarak yürekten
Hız aldık Atatürk’ten
Bizi ona yükselten
Bir el 23 Nisan
23 Nisan
Bugün 23 Nisan
Atatürk’ten armağan
Sevinelim coşalım
Neşelenip taşalım.
Kağıt fener yapalım
Sınıflara asalım
Süsleyerek her yanı
Kutlayalım bayramı
23 Nisan
Bugün sen de bayrağım,
Daha şanlı dalgalan.
Bugün büyük bayramım
Bugün 23 Nisan.
Bugün başta talihim
Ve milletim uyandı
Ankara’nın bağrında
Bir sönmez ateş yandı.
Aydınlattı yurdumu
Dağıldı alev alev
Bugün kalktı ayağa
Uyuklayan koca dev.
Bugün bana Ata’mdan
En büyük bir armağan.
Bugün büyük bayramım
Bugün 23 Nisan…
İ.Hakkı TALAS
23 Nisan
Egemenlik bizimdir,
Düğün şenlik bizimdir,
Bu esenlik bizimdir,
Geldi 23 Nisan
Coşalım, sevinelim,
Süslenip giyinelim,
Coşkuyla övünelim,
Geldi 23 Nisan
Bayrakları alalım,
Alanlara dalalım,
Hepimiz bir olalım,
Geldi 23 Nisan.
Hadi BESLEYİCİ
23 Nisan
Biz dünyaya gelmeden
Her yeri düşman almış.
Atatürk düşmanları,
Yurdumuzdan çıkarmış
23 Nisan günü
Meclis kuruldu diye,
Büyük bayram verilmiş
Çocuklara hediye.
Gülelim eğlenelim
Kutlayalım bayramı
Verelim hep el ele
Yükseltelim vatanı.
Melahat UĞURKAN
20 Nisan 2017 Perşembe
Ölüleri gömmek yerine, onlarla yaşıyorlar!
Endonezya'daki Torajan halkı, ölülerini hemen gömmek yerine uzun süre onlarla birlikte yaşıyor.
Endonezya'da yaşayan Torajan kabilesinin kimilerini rahatsız edebilecek cinsten ritüelleri var.
Bu kabilede yaşayan insanlar ölülerini hemen gömmek yerine uzun süre onlarla birlikte yaşıyor.
Kimisi hayatını kaybeden babasıyla 12 sene boyunca yakınlarıyla aynı evi paylaşıyor.
Hayatlarını kaybeden yakınlarını önce yıkayan halk, daha sonra bakımlarını tamamlıyor ve yeni kıyafetler giydiriyor.
Amaç bu insanların ruhlarını gerçek dünyada sonuna kadar yaşatmak.
Ritüele Ma'nene ya da Ceset Temizleme Töreni deniyor.
Yerli halk, bu ritüel sayesinde kaybettikleri kişilerin kendileriyle birlikte yaşamayı sürdürdüklerine inanıyor.
cnntürk.com.tr
Endonezya'da yaşayan Torajan kabilesinin kimilerini rahatsız edebilecek cinsten ritüelleri var.
Bu kabilede yaşayan insanlar ölülerini hemen gömmek yerine uzun süre onlarla birlikte yaşıyor.
Kimisi hayatını kaybeden babasıyla 12 sene boyunca yakınlarıyla aynı evi paylaşıyor.
Hayatlarını kaybeden yakınlarını önce yıkayan halk, daha sonra bakımlarını tamamlıyor ve yeni kıyafetler giydiriyor.
Amaç bu insanların ruhlarını gerçek dünyada sonuna kadar yaşatmak.
Ritüele Ma'nene ya da Ceset Temizleme Töreni deniyor.
Yerli halk, bu ritüel sayesinde kaybettikleri kişilerin kendileriyle birlikte yaşamayı sürdürdüklerine inanıyor.
cnntürk.com.tr
Einstein’ın karısına imzalattığı akıl almaz sözleşme
Bilim dünyasına yaptığı katkılar ve dehasıyla tanıdığımız Albert Einstein'ın özel hayatı da profesyonel hayatı kadar hareketliymiş...
Tarihin gördüğü en önemli fizikçilerden olan Albert Einstein’ın dünyaya kattıkları anlatmakla bitmez. Nazi Almanyası’nda bir Yahudi olarak hayatını sürdürmeye çalışırken 1933 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti.
Einstein’ın profesyonel hayatıyla ilgili çok şey öğrenmek mümkün. Ama Einstein’la ilgili asıl etkileyen bilgiler özel hayatıyla ilgili olanlar. Hem ulaşılması zor olduğundan hem de böyle bir bilim insanının günlük hayatını nasıl yaşadığını öğrenmek insanların ilgisini çok çekiyor.
Einstein’ın yaptırdığı evlilik sözleşmesi
Albert Einstein, 1903 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu vatandaşı ve zengin bir Sırp ailenin kızı olan Mileva Marić’le evlendi. Bu evlilikten Hans Albert ve Eduard olmak üzere 2 oğlu oldu.
Laurent Seksik adındaki yazarın kaleme aldığı ve Eduard Einstein’ın ağzından çıkan sözler şu şekilde:
Babamdan bahsederken dilim niye mi bu kadar zehir saçıyor? Haberiniz yok mu? Cümle âlem biliyor zannediyordum. Babam bizi; annemi, ağabeyimi ve beni 1914 Ağustos'unda Berlin'deki peronda terk etti. O günden sonra da savaş ilan edildi. Eduard Einstein
Einstein 1914 yılında eşi Mileva ile ilişkilerine neredeyse son verecek duruma gelmişlerdi. Üniversite aşkı olan bu ilişki artık bitmek üzereydi. Albert, eşi Mileva’ya çocuklarının hatrına bu ilişkiyi sürdürebileceğini ama istediği sözleşmeyi imzalaması gerektiğini söyledi.
Şartlar:
A. Aşağıdakilerden sorumlu olacaksın:
1. Giysilerimin ve çamaşırlarımın düzenli olduğundan;
2. Üç öğün yemeğimi odamda düzenli bir şekilde yediğimden;
3. Yatak odamla çalışma odamın tertipli tutulduğundan, özellikle de çalışma masamı benden başka kimsenin kullanmadığından.
B. Toplumsal sebepler kaçınılmaz bir şekilde gerektirmediği takdirde benimle tüm kişisel ilişkini keseceksin. Özellikle aşağıdakileri talep etmeyeceksin:
1. Evde seninle birlikte oturmamı;
2. Seninle dışarıya ya da seyahate çıkmamı.
C. Benimle ilişkinde aşağıdakileri gözeteceksin:
1. Benden fiziksel yakınlık beklemeyecek, bana hiçbir şekilde sitem etmeyeceksin;
2. İstediğim anda benimle konuşmayı keseceksin;
3. İstediğim anda yatak odam ya da çalışma odamdan şikâyet etmeden ayrılacaksın.
D. Beni çocuklarımızın önünde sözlerin ya da davranışlarınla aşağılamayacaksın.
Mileva Marić-Einstein bu şartları kabul etti. Ama ilişkileri artık bir sözleşmeyle kurtulacak durumda olmadığından, birkaç ay sonra çocuklarını alıp, eşi Albert’ı Berlin’de bıraktı. Çocuklarıyla Zürih’te yaşayan Mileva, eşinden 5 yıl ayrı yaşayıp 1919 yılında boşandı.
Albert Einstein 1919 yılında 2. dereceden kuzeni olan Elsa Einstein ile evlendi. Çift 1933 yılında Nazi Almanyası’nda Yahudilerin çalışacağı alanlara kısıtlama getirilmesinden dolayı ABD’ye yerleşti.
Tarihin gördüğü en önemli fizikçilerden olan Albert Einstein’ın dünyaya kattıkları anlatmakla bitmez. Nazi Almanyası’nda bir Yahudi olarak hayatını sürdürmeye çalışırken 1933 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti.
Einstein’ın profesyonel hayatıyla ilgili çok şey öğrenmek mümkün. Ama Einstein’la ilgili asıl etkileyen bilgiler özel hayatıyla ilgili olanlar. Hem ulaşılması zor olduğundan hem de böyle bir bilim insanının günlük hayatını nasıl yaşadığını öğrenmek insanların ilgisini çok çekiyor.
Einstein’ın yaptırdığı evlilik sözleşmesi
Albert Einstein, 1903 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu vatandaşı ve zengin bir Sırp ailenin kızı olan Mileva Marić’le evlendi. Bu evlilikten Hans Albert ve Eduard olmak üzere 2 oğlu oldu.
Laurent Seksik adındaki yazarın kaleme aldığı ve Eduard Einstein’ın ağzından çıkan sözler şu şekilde:
Babamdan bahsederken dilim niye mi bu kadar zehir saçıyor? Haberiniz yok mu? Cümle âlem biliyor zannediyordum. Babam bizi; annemi, ağabeyimi ve beni 1914 Ağustos'unda Berlin'deki peronda terk etti. O günden sonra da savaş ilan edildi. Eduard Einstein
Einstein 1914 yılında eşi Mileva ile ilişkilerine neredeyse son verecek duruma gelmişlerdi. Üniversite aşkı olan bu ilişki artık bitmek üzereydi. Albert, eşi Mileva’ya çocuklarının hatrına bu ilişkiyi sürdürebileceğini ama istediği sözleşmeyi imzalaması gerektiğini söyledi.
Şartlar:
A. Aşağıdakilerden sorumlu olacaksın:
1. Giysilerimin ve çamaşırlarımın düzenli olduğundan;
2. Üç öğün yemeğimi odamda düzenli bir şekilde yediğimden;
3. Yatak odamla çalışma odamın tertipli tutulduğundan, özellikle de çalışma masamı benden başka kimsenin kullanmadığından.
B. Toplumsal sebepler kaçınılmaz bir şekilde gerektirmediği takdirde benimle tüm kişisel ilişkini keseceksin. Özellikle aşağıdakileri talep etmeyeceksin:
1. Evde seninle birlikte oturmamı;
2. Seninle dışarıya ya da seyahate çıkmamı.
C. Benimle ilişkinde aşağıdakileri gözeteceksin:
1. Benden fiziksel yakınlık beklemeyecek, bana hiçbir şekilde sitem etmeyeceksin;
2. İstediğim anda benimle konuşmayı keseceksin;
3. İstediğim anda yatak odam ya da çalışma odamdan şikâyet etmeden ayrılacaksın.
D. Beni çocuklarımızın önünde sözlerin ya da davranışlarınla aşağılamayacaksın.
Mileva Marić-Einstein bu şartları kabul etti. Ama ilişkileri artık bir sözleşmeyle kurtulacak durumda olmadığından, birkaç ay sonra çocuklarını alıp, eşi Albert’ı Berlin’de bıraktı. Çocuklarıyla Zürih’te yaşayan Mileva, eşinden 5 yıl ayrı yaşayıp 1919 yılında boşandı.
Albert Einstein 1919 yılında 2. dereceden kuzeni olan Elsa Einstein ile evlendi. Çift 1933 yılında Nazi Almanyası’nda Yahudilerin çalışacağı alanlara kısıtlama getirilmesinden dolayı ABD’ye yerleşti.
19 Nisan 2017 Çarşamba
Fenomen bloggerlar dev markalarla Inflow Seyahat Zirvesi'nde buluştu
Dünyanın en büyük seyahat zirvesi sayılan Inflow Travel Summit, dün ve bugün İstanbul'da gerçekleştirildi.100'den fazla dünyaca ünlü seyahat blogger'ı kendilerine sponsor olma potansiyeli olan 37 dev markayla tanışıp konuşma fırsatı buldu. Gezegenin dört bir köşesini görmüş gezginlerin renkli hikayeleri etkinlik süresince havada uçuştu. Yenileri yine yolda.
Türk Hava Yolları (THY) ve TAV ana sponsorluğunda, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya Valiliği, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliği'nin (TÜRSAB) desteğiyle düzenlenen Inflow Travel Summit, İstanbul'da gerçekleştirildi. Inflow Summits Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Afşın Avcı, zirvede dün açılış konuşmasını yaptı.
Dünyanın en büyük seyahat zirvesi
Avcı, Inflow Travel Summit'e Türkiye dışında çoğunluğu ABD'den olmak üzere 29 farklı ülkeden 137 influencerın katıldığını vurgulayarak "Bu zirve, 65 milyondan fazla kişiye erişim sağlayan, Türkiye'den gelenler de dahil olmak üzere 200'den fazla influencer katılımcısı ile dünyada şimdiye kadar gerçekleşmiş en büyük seyahat zirvesi " dedi.
Blogger-marka iletişimi için bulunmaz bir fırsat
Etkinlik süresince katılımcılar gün boyu farklı panellerde yeni seyahat trendlerini ve konusuna göre seyahat bloggerlığının ince ayrıntılarını, hikayelerini ve tavsiyelerini dünyanın en çok takip edilen içerik üreticilerinden dinlediler.
Gastronomi turizmi, lüks seyahat ve mobil benzeri konu başlıkları altında
gezginler saatlerce saatlerin nasıl geçtiğini anlamadan deneyimlerini yani hazinelerini katılımcılarla paylaştı.
Panel aralarında da dünyanın en değişik kısımlarını görmüş, deneyimlemiş olan 100'den fazla blogger, birbirleriyle ve onlara sponsorluk yapabilecek dev markalarla tanıştı, kaynaştı.
Belki önümüzdeki günlerde sosyal medya platformlarında bu zirvenin meyvelerini göreceğiz.
Fenomen bloggerlardan tavsiyeler
Panellerden başlıca çıkarımlar şöyle oldu:
1- Blog sayfanızdan para kazanmak istiyorsanız, tarzınıza ve hayat anlayışınıza uygun sponsor markalar bulun. Siz tutkularınızı tezahür ederken peşinizden gelenler zaten olacaktır. Olmadığınızı birisi gibi görünmeye hiç çalışmayın. Okur bunu anlar.
2- Bu markalarla çalışırken karşılıklı olarak neye ihtiyaç olduğunu belirleyin. Mesela bir Instagram post'u, Facebook'ta farklı etki yaratacaktır. Bunu ölçüp tartın ve mecralara uygun içerik üretin.
Zamansız içerik
3- Zamansız içerik üretin. Kaliteli iş her zaman modadır.
Video kralların kralı
4- Büyüyen içerik tarzı yine video. Video kraldı, hala kral ve kral kalmaya bir süre daha devam edecek. Siz videodaki yenilikleri kovalayın. Mesela 360 dereceli kamera kullanabilir veya bir drone yardımıyla akıl almaz görseller yakalayabilirsiniz.
Senelik anlaşmalar da mevcut... Yeterince izdüşümünüz varsa
5- İsterseniz markalarla proje bazlı çalışın. Mesela deneyimli gezgin blogger çift Deb ve Dave, yani blog dünyasında bilinen adıyla The Planet D, Kanada'da Ontario bölgesinin turizm projesine 1 seneliğine katkıda bulunmuş. Onlar için televizyona çıkmışlar, sosyal medya içeriği üretmişler ve konferanslara gidip konuşmacı olarak katılmışlar. Deb, bunun bloggerlar için en iyi anlaşma tarzı olduğunu düşündüğünü söylüyor
'Influencer'ın kendisi bir marka'
6- Sosyal medya birisini bir seyahat noktasına gitmeye itebilir. Hem de bu hiç aklında yokken. Gücünüzün farkına varın. Artık marka sizsiniz.
4 çocuğuyla gezen fenomenden gezginlere tavsiyeler
'Our Awesome Planet' adıyla ve 4 çocuğu ve eşiyle birlikte seyahat eden, zirveye de konuşmacı olarak katılan Filipinli fenomen blogger Anton Diaz, yeni başlayan gezginlere şu önerilerde bulundu:
1- Orjin hikayenizi anlatın. Yani okur sizi neyin oluşturduğunu tanısın.
2- Efsane hikayenizi anlatın: Yani okur sizin hangi zorluklarla ne şekilde mücadele ettiğinizi görsün. Çünkü bir hikaye böyle olur. Zorluklar vardır ve bununla mücadele eden insanlar.
3- Destinasyon hikayeleri: Her nereye giderseniz orayı hikayeleştirin ve kendinizden de bir şeyler katın. Oradaki insanları hikayenizde unutmayın. Yemeği de. Havayı da. Bir olayı düz anlatan yazı hikayeleşmiş yazıyla aynı hazzı verme potansiyeline sahip değil.
Türk Hava Yolları (THY) ve TAV ana sponsorluğunda, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya Valiliği, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliği'nin (TÜRSAB) desteğiyle düzenlenen Inflow Travel Summit, İstanbul'da gerçekleştirildi. Inflow Summits Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Afşın Avcı, zirvede dün açılış konuşmasını yaptı.
Dünyanın en büyük seyahat zirvesi
Avcı, Inflow Travel Summit'e Türkiye dışında çoğunluğu ABD'den olmak üzere 29 farklı ülkeden 137 influencerın katıldığını vurgulayarak "Bu zirve, 65 milyondan fazla kişiye erişim sağlayan, Türkiye'den gelenler de dahil olmak üzere 200'den fazla influencer katılımcısı ile dünyada şimdiye kadar gerçekleşmiş en büyük seyahat zirvesi " dedi.
Blogger-marka iletişimi için bulunmaz bir fırsat
Etkinlik süresince katılımcılar gün boyu farklı panellerde yeni seyahat trendlerini ve konusuna göre seyahat bloggerlığının ince ayrıntılarını, hikayelerini ve tavsiyelerini dünyanın en çok takip edilen içerik üreticilerinden dinlediler.
Gastronomi turizmi, lüks seyahat ve mobil benzeri konu başlıkları altında
gezginler saatlerce saatlerin nasıl geçtiğini anlamadan deneyimlerini yani hazinelerini katılımcılarla paylaştı.
Panel aralarında da dünyanın en değişik kısımlarını görmüş, deneyimlemiş olan 100'den fazla blogger, birbirleriyle ve onlara sponsorluk yapabilecek dev markalarla tanıştı, kaynaştı.
Belki önümüzdeki günlerde sosyal medya platformlarında bu zirvenin meyvelerini göreceğiz.
Fenomen bloggerlardan tavsiyeler
Panellerden başlıca çıkarımlar şöyle oldu:
1- Blog sayfanızdan para kazanmak istiyorsanız, tarzınıza ve hayat anlayışınıza uygun sponsor markalar bulun. Siz tutkularınızı tezahür ederken peşinizden gelenler zaten olacaktır. Olmadığınızı birisi gibi görünmeye hiç çalışmayın. Okur bunu anlar.
2- Bu markalarla çalışırken karşılıklı olarak neye ihtiyaç olduğunu belirleyin. Mesela bir Instagram post'u, Facebook'ta farklı etki yaratacaktır. Bunu ölçüp tartın ve mecralara uygun içerik üretin.
Zamansız içerik
3- Zamansız içerik üretin. Kaliteli iş her zaman modadır.
Video kralların kralı
4- Büyüyen içerik tarzı yine video. Video kraldı, hala kral ve kral kalmaya bir süre daha devam edecek. Siz videodaki yenilikleri kovalayın. Mesela 360 dereceli kamera kullanabilir veya bir drone yardımıyla akıl almaz görseller yakalayabilirsiniz.
Senelik anlaşmalar da mevcut... Yeterince izdüşümünüz varsa
5- İsterseniz markalarla proje bazlı çalışın. Mesela deneyimli gezgin blogger çift Deb ve Dave, yani blog dünyasında bilinen adıyla The Planet D, Kanada'da Ontario bölgesinin turizm projesine 1 seneliğine katkıda bulunmuş. Onlar için televizyona çıkmışlar, sosyal medya içeriği üretmişler ve konferanslara gidip konuşmacı olarak katılmışlar. Deb, bunun bloggerlar için en iyi anlaşma tarzı olduğunu düşündüğünü söylüyor
'Influencer'ın kendisi bir marka'
6- Sosyal medya birisini bir seyahat noktasına gitmeye itebilir. Hem de bu hiç aklında yokken. Gücünüzün farkına varın. Artık marka sizsiniz.
4 çocuğuyla gezen fenomenden gezginlere tavsiyeler
'Our Awesome Planet' adıyla ve 4 çocuğu ve eşiyle birlikte seyahat eden, zirveye de konuşmacı olarak katılan Filipinli fenomen blogger Anton Diaz, yeni başlayan gezginlere şu önerilerde bulundu:
1- Orjin hikayenizi anlatın. Yani okur sizi neyin oluşturduğunu tanısın.
2- Efsane hikayenizi anlatın: Yani okur sizin hangi zorluklarla ne şekilde mücadele ettiğinizi görsün. Çünkü bir hikaye böyle olur. Zorluklar vardır ve bununla mücadele eden insanlar.
3- Destinasyon hikayeleri: Her nereye giderseniz orayı hikayeleştirin ve kendinizden de bir şeyler katın. Oradaki insanları hikayenizde unutmayın. Yemeği de. Havayı da. Bir olayı düz anlatan yazı hikayeleşmiş yazıyla aynı hazzı verme potansiyeline sahip değil.
18 Nisan 2017 Salı
Maden suyu ve sodanın arasındaki fark
Belki de çoğumuz maden suyu ve sodanın isimleri farkı olsa da aynı etkide olduğunu düşünüyoruz. Beslenme ve Diyet Uzmanı Mine Şenarslan maden suyu ve sodanın arasındaki farkı anlattı...
Maden suyu ve sodanın arasındaki fark
Maden suyu da soda da mideyi rahatlatma özelliğine sahiptir. Ancak maden suyu saf ve mineral deposudur.
Maden suyu içerisinde çözülmüş mineral sıvıları bulunduran elementlerden oluşan bir içecektir. Soda ise içilebilir nitelikteki herhangi bir suya karbonhidrat eklendiğinde elde edilir. Maden suyunun minerali çok zengin iken soda mineral içermemektedir.
Maden suyunun faydaları
Maden suyu içeriği ile mineral ihtiyacımızı karşılamak için güzel bir kaynaktır.
Maden suyu içindeki mineraller sebebiyle sağlıklı bir içecektir ve insan sağlığını destekler. Ter, solunum ve idrar yoluyla kaybolan minerallerin yerine konması için, suyla birlikte geri kalan kısmın tamamlanmasında maden suyunu destekleyici olarak kullanabiliriz.
Maden suları yüksek sodyum içerdikleri için dikkatli tüketilmeli.
Maden suyunun mide bağırsak sisteminde rahatlatıcı bir etkisi vardır.
Cildi, pürüzsüz, canlı ve gergin gösterir
Böbrek fonksiyonlarını dengelememiz de bize yardımcı olur. Diyet için gerekli olan su ve mineral ihtiyacını da karşılar. Cildin, pürüzsüz, canlı ve gergin görünümde olmasını sağlar.
Ağız ve diş sağlığının gelişmesinde yardımcı
Özellikle yaz aylarında ter ile kaybettiğimiz tuz ve minerallerin yerine konması için maden suyu çok güzel bir aparatiftir. Maden suyunun içerdiği kalsiyum, ağız ve diş sağlığının gelişmesinde bize yardımcı olmaktadır.
Çocuk ve hamileler sınırlı tüketmeli
Sağlıklı bireyler günde 1-2 adet içebilir. Çocukların ve hamilelerin sodyum oranı yüksek olduğu için sınırlı tüketmeleri gerekir.
Maden suyu ve sodanın arasındaki fark
Maden suyu da soda da mideyi rahatlatma özelliğine sahiptir. Ancak maden suyu saf ve mineral deposudur.
Maden suyu içerisinde çözülmüş mineral sıvıları bulunduran elementlerden oluşan bir içecektir. Soda ise içilebilir nitelikteki herhangi bir suya karbonhidrat eklendiğinde elde edilir. Maden suyunun minerali çok zengin iken soda mineral içermemektedir.
Maden suyunun faydaları
Maden suyu içeriği ile mineral ihtiyacımızı karşılamak için güzel bir kaynaktır.
Maden suyu içindeki mineraller sebebiyle sağlıklı bir içecektir ve insan sağlığını destekler. Ter, solunum ve idrar yoluyla kaybolan minerallerin yerine konması için, suyla birlikte geri kalan kısmın tamamlanmasında maden suyunu destekleyici olarak kullanabiliriz.
Maden suları yüksek sodyum içerdikleri için dikkatli tüketilmeli.
Maden suyunun mide bağırsak sisteminde rahatlatıcı bir etkisi vardır.
Cildi, pürüzsüz, canlı ve gergin gösterir
Böbrek fonksiyonlarını dengelememiz de bize yardımcı olur. Diyet için gerekli olan su ve mineral ihtiyacını da karşılar. Cildin, pürüzsüz, canlı ve gergin görünümde olmasını sağlar.
Ağız ve diş sağlığının gelişmesinde yardımcı
Özellikle yaz aylarında ter ile kaybettiğimiz tuz ve minerallerin yerine konması için maden suyu çok güzel bir aparatiftir. Maden suyunun içerdiği kalsiyum, ağız ve diş sağlığının gelişmesinde bize yardımcı olmaktadır.
Çocuk ve hamileler sınırlı tüketmeli
Sağlıklı bireyler günde 1-2 adet içebilir. Çocukların ve hamilelerin sodyum oranı yüksek olduğu için sınırlı tüketmeleri gerekir.
Etiketler:
cilt bakımı,
güzellik,
haber,
sağlık,
yaşam
16 Nisan 2017 Pazar
Dünyanın en yaşlı insanı öldü
Dünyanın en yaşlı insanı Emma Morano 117 yaşında hayatını kaybetti. Emma Morano, şu ana kadar 3 yüzyıl, 2 dünya savaşı, 90'dan fazla hükümet gördü.
İtalya’da yaşayan dünyanın en yaşlı insanı Emma Morano, 117 yaşında hayatını kaybetti. İtalya’nın kuzeyinde yaşayan Emma Morano, Kuzey 29 Kasım 1899’da Wright kardeşlerin ilk uçuşunu gerçekleştirmesinden, dört yıl önce doğdu. Emma Morano, şu ana kadar 3 yüzyıl, 2 dünya savaşı, 90’dan fazla İtalyan hükümetine tanıklık etti.
Emma Morano’nun ölüm haberi, ailesi ve arkadaşları tarafından duyuruldu.
İtalya’da yaşayan dünyanın en yaşlı insanı Emma Morano, 117 yaşında hayatını kaybetti. İtalya’nın kuzeyinde yaşayan Emma Morano, Kuzey 29 Kasım 1899’da Wright kardeşlerin ilk uçuşunu gerçekleştirmesinden, dört yıl önce doğdu. Emma Morano, şu ana kadar 3 yüzyıl, 2 dünya savaşı, 90’dan fazla İtalyan hükümetine tanıklık etti.
Emma Morano’nun ölüm haberi, ailesi ve arkadaşları tarafından duyuruldu.
13 Nisan 2017 Perşembe
İklim değişiklikleri uçuşlardaki türbülans şiddetini üç katına çıkarabilir
İklim değişikliği yeryüzünde farklı etkilere sebep olurken hava olaylarının seyrini de değiştiriyor. Bilim insanlarına göre önümüzdeki yüzyıl içinde uçak içinde maruz kalacağımız türbülanslar bir hayli şiddetli olacak.
Reading Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırma İklim değişikliğinin uçuşlarda gereğinden fazla iniş çıkış yaşanabileceğini ve önümüzdeki dönem türbülansların iki ya da üç katına çıkacağını öngörüyor. Atmosferik Bilimlerdeki Gelişmeler'de yayınlanan araştırma türbülans güç seviyeleri ve gelecekte nasıl değişeceklerini araştıran ilk çalışma.
Önümüzdeki dönem atmosferdeki ortalama türbülansın yüzde 59 oranında artacağını öngörülüyor. Orta seviyedeki türbülansların yüzde 94, şiddetli türbülansların ise yüzde 149 artması bekleniyor.
Bu yüzyıldan sonra atmosferdeki CO2 seviyesinin iki katına çıkması da beklenen gelişmeler arasında. Çalışmanın yazarı Paul Willams yaptığı basın açıklamasında ”Çoğu yolcu için hafif türbülans konfor seviyelerini düşüren rahatsız edici bir olgudan başka bir şey değil, endişeli yolcuları strese sokabilir. Fakat uçuş yapanları ve uçak görevlilerini dahi hastanelik edebilen yüzde 149’luk türbülans artışı en tecrübeli yolcuları bile endişeye sürükleyebilir” ifadelerini kullanıyor.
Dr. Willams öncelikli araştırmanın alternatif uçuş yollarını aramak olduğunu sözlerine ekledi. Willams yaptığı açıklamada ” Değişikliklerin yüksekliğini ve mevsimsel bağımlılığını araştırmamız, belirsizliklerin nicelleştirilmesi için farklı iklim modelleri ve ısınma senaryolarını analiz etmemizi gerektiriyor” dedi.
Ancak bu sorunu çözmeye çalışan tek kişi Dr. Willams değil. Weather Şirketi’ni 2 milyar USD'ye satın alan IBM, Gogo Inc. ile beraber yürüttüğü çalışmalarda türbülans sırasında pilotların uçuş rotalarını buna göre ayarlayacak çözümler arıyor. Sözcü
Reading Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırma İklim değişikliğinin uçuşlarda gereğinden fazla iniş çıkış yaşanabileceğini ve önümüzdeki dönem türbülansların iki ya da üç katına çıkacağını öngörüyor. Atmosferik Bilimlerdeki Gelişmeler'de yayınlanan araştırma türbülans güç seviyeleri ve gelecekte nasıl değişeceklerini araştıran ilk çalışma.
Önümüzdeki dönem atmosferdeki ortalama türbülansın yüzde 59 oranında artacağını öngörülüyor. Orta seviyedeki türbülansların yüzde 94, şiddetli türbülansların ise yüzde 149 artması bekleniyor.
Bu yüzyıldan sonra atmosferdeki CO2 seviyesinin iki katına çıkması da beklenen gelişmeler arasında. Çalışmanın yazarı Paul Willams yaptığı basın açıklamasında ”Çoğu yolcu için hafif türbülans konfor seviyelerini düşüren rahatsız edici bir olgudan başka bir şey değil, endişeli yolcuları strese sokabilir. Fakat uçuş yapanları ve uçak görevlilerini dahi hastanelik edebilen yüzde 149’luk türbülans artışı en tecrübeli yolcuları bile endişeye sürükleyebilir” ifadelerini kullanıyor.
Dr. Willams öncelikli araştırmanın alternatif uçuş yollarını aramak olduğunu sözlerine ekledi. Willams yaptığı açıklamada ” Değişikliklerin yüksekliğini ve mevsimsel bağımlılığını araştırmamız, belirsizliklerin nicelleştirilmesi için farklı iklim modelleri ve ısınma senaryolarını analiz etmemizi gerektiriyor” dedi.
Ancak bu sorunu çözmeye çalışan tek kişi Dr. Willams değil. Weather Şirketi’ni 2 milyar USD'ye satın alan IBM, Gogo Inc. ile beraber yürüttüğü çalışmalarda türbülans sırasında pilotların uçuş rotalarını buna göre ayarlayacak çözümler arıyor. Sözcü
İşte en sağlıklı güneş gözlüğü
Güneş gözlüğü alacaksanız mutlaka okuyun! Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Bülent Raşit Tuncel güneş gözlüğü alırken dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı.
Yaz aylarının yaklaşması ile birlikte güneş gözlüklerine olan talep artarken, Acıbadem Eskişehir Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Bülent Raşit Tuncel, güneş gözlüğü alırken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.
KOYU CAM DAHA İYİ KORUR MU?
Dr. Tuncel, güneş gözlüğünü güneşe maruz kalan herkese tavsiye ettiklerini belirtti. Güneş gözlüğü alırken dikkat etmemiz gereken en önemli konunun ultraviyole ışınlarını filtre edip etmediğini kontrol etmek olduğunu belirten Dr. Bülent Raşit Tuncel, “Ultraviyole ışınları güneşten yer yüzüne ulaşan zararlı ışınlardır. Ultraviyole ışınları A, B, C olarak üçe ayrılıyor. C ışınları atmosferde emiliyor ama ultraviyole A ve B ışınları dünyaya ulaşıyor. Ultraviyole A ve B ışınlarını filtre eden güneş gözlüğü kullanmazsak bu ışınlar gözümüze zarar verir. Cam koyuluğunun ultraviyole ışınlarını filtre etmede hiç bir önemi yoktur. Cam koyu olduğunda gözümüzü daha iyi korur diye bir şey yok. Bazen daha koyu cam kullanmak zararlı bile olabilir. Camların rengi önemlidir, kullanım şekline göre değişir. Günlük kullanım için kahverengi ve yeşil camları öneriyoruz” dedi.
AKSESUAR OLARAK DEĞİL SAĞLIK İÇİN
Güneş gözlüğünün sadece aksesuar olarak kullanılmasının yanlış olduğunu söyleyen Dr. Tuncel “Güneş gözlüğü sağlık için kullanılmalı, bir aksesuar olarak düşünülmemeli. Aksesuar olarak kullanırken ultraviyole ışınlarını filtre etmeyen bir güneş gözlüğü kullanırsak zararlı bile olabilir. Göze gelen ışığı koyu renk cam azaltır ve eğer koyu renk cam güneşten gelen zararlı ışınları filtre etmiyorsa aynı zamanda da göz bebeğini büyüteceği için göze daha fazla ışık gelecektir. Zarar dahi verebilir. Aksesuar olarak kullanmak isteyenler, kaliteli, ultraviyole ışınlarını filtre eden bir güneş gözlüğü kullanmalı. Gözlük camlarında UV 400 yazan sertifika vardır. Burada bahsi geçen, 400 nanometre dediğimiz dalga boyu. Güneş gözlüğünün göze gelen insan sağlığı için zararlı olabilecek dalga boyundaki ışınları kesmesi çok önemlidir” diye konuştu. Sözcü
Bahar nezlesinden korunmanın 6 altın kuralı
Havaların giderek ısınmasıyla, artık yavaş yavaş varlığını hissettiren bahar aylarına girmemizle birlikte, çocuklar başta olmak üzere, halk arasında ‘bahar nezlesi’ olarak adlandırılan mevsimsel allerjik hastalıklar ile sıkça karşılaşıyoruz. Saman nezlesi olarak da adlandırılan bu durumdan, çayır polenleri ve çimen gibi ilkbaharda ortaya çıkan çeşitli bitkisel ürünler sorumludur.
Basit nezle 7-10 günde iyileşirken, bahar nezlesinin alerjenle temas süresi boyunca devam ettiğini kaydeden Kolan International Hospital KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, “Bahar nezlesinin sık şikayetleri arasında, burun tıkanıklığı, sık hapşırık ve burun kaşıntısı ile birlikte, göz yaşarması ve şeffaf burun akıntısını sıralayabiliriz. Ayrıca bu hastalarda, tat ve koku bozukluğuna, astım ve nefes darlığı da eşlik edebilir” dedi.
Geniz eti ve bademciğe, ‘bahar nezlesi’ eklenince tablo ağırlaşabiliyor
Geniz eti sebebiyle geceleri rahat nefes alamayan ve horlayan çocuklara, ilaveten bahar nezlesinin de üstüne eklenmesiyle tablonun ağırlaşabileceğini belirten KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söyledi: “Geniz eti çocuklarda, horlama ile birlikte uyku apnesine de neden olabiliyor. Çocuklarda uyku apnesi, hiperaktivite, dikkat eksikliği, sosyal uyumsuzluk ve geceleri altına kaçırma gibi çeşitli şekillerde kendini gösterebiliyor. Beraberinde, sık bademcik iltihaplanması veya iri bademcik bulunması ile bahar nezlesi durumlarında tablo daha da ilerliyor. Erişkin uyku apnelerinde ise, gün içinde yorgunluk ve uykusuzluk şikayetleri gerçekleşiyor” diye konuştu.
Bahar nezlesinde, işitme kayıpları artabiliyor
KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, konuşmasına şöyle devam etti: “Polen allerjisi olan çocuklarda, burun ve geniz tıkanıklığına bağlı östaki tüpü de tıkanarak, kulakta sıvı birikimlerine ve nihayetinde işitme kayıplarına neden olabilir. Bu biriken sıvı, yapışkan kıvamında olup, orta kulakta çökme sonucunda ileri de kulak zarında delinme ve kalıcı işitme kayıpları yapabiliyor. Bu durumda, genellikle allerjinin tedavisi, sakız çiğneme ve basit egzersizler gerçekleşiyor. İlkbaharda eğer işitme kaybı çok hızlı ilerlemiyorsa, mümkünse kulak zarına tüp takmak tercih edilmez. Bunun nedeni, ılıman ve sıcak havalarda üst solunum yolları direncinin düşmesine bağlı orta kulak sıvı birikimleri genellikle iyileşme eğiliminde olduklarının yanında, yazın denize girip kulağına su kaçırma riskinden dolayıdır. Fakat bazen kulakta, ısrarlı bir şekilde sıvı birikimi oluyor ve egzersizle birlikte ilaç tedavisiyle işitme kaybı düzelmiyorsa, kulak zarına tüp takmak gerekli olabilmektedir” şeklinde konuştu.
Bahar allerjisinde ilaç ve aşı tedavisi bulunuyor
Bahar allerjisi tanısının hastanın şikayetleri ve muayene bulgularıyla ortaya konulduğunu anlatan KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları kaydetti: “Bahar allerjisinde, cilt veya kanda bakılan allerji testleri de tabloyu destekliyor. Tedavi olarak, bu çocuklara öncelikle allerjiye dönük burun spreyleri ve allerji şurup veya hapları yeterli olabilmektedir. Bunun bir alternatifi de, artık ülkemizde de ticari olarak satılabilen polen aşısı haplarıdır. Bunları henüz SGK kurumları ödemiyor ve 3-5 yıl süreyle kullanmak gerekiyor, ama uzun dönemde polene karşı bağışık kalmak için elimizdeki tek seçenektir” diye konuştu.
Bahar nezlesinden korunmanın 6 altın kuralı
Bahar aylarında sıkça karşılaşılan allerji problemlerine karşı alınması gereken önlem hakkında Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları açıkladı:
1-Polen zamanında dış ortamda, özellikle çim, çayır ve kavak ağacı gibi doğal ortamlardan uzak durmaya çalışın.
2-Mecburen bu ortamlara gidecekseniz, gözlük ve maske kullanın.
3-Her akşam duş alın.
4-Tüm kıyafetlerinizi günlük değiştirin. Kıyafetlerinizi, yatak odanızda çıkarmayın.
5-Bu dönemde, evinizin ve arabanızın camlarını kapalı tutun.
6-Hem arabada, hem de ev ve iş ortamlarınızda, polen filtreli klimalar kullanın.
Geniz eti ve bademciğe, ‘bahar nezlesi’ eklenince tablo ağırlaşabiliyor
Geniz eti sebebiyle geceleri rahat nefes alamayan ve horlayan çocuklara, ilaveten bahar nezlesinin de üstüne eklenmesiyle tablonun ağırlaşabileceğini belirten KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söyledi: “Geniz eti çocuklarda, horlama ile birlikte uyku apnesine de neden olabiliyor. Çocuklarda uyku apnesi, hiperaktivite, dikkat eksikliği, sosyal uyumsuzluk ve geceleri altına kaçırma gibi çeşitli şekillerde kendini gösterebiliyor. Beraberinde, sık bademcik iltihaplanması veya iri bademcik bulunması ile bahar nezlesi durumlarında tablo daha da ilerliyor. Erişkin uyku apnelerinde ise, gün içinde yorgunluk ve uykusuzluk şikayetleri gerçekleşiyor” diye konuştu.
Bahar nezlesinde, işitme kayıpları artabiliyor
KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, konuşmasına şöyle devam etti: “Polen allerjisi olan çocuklarda, burun ve geniz tıkanıklığına bağlı östaki tüpü de tıkanarak, kulakta sıvı birikimlerine ve nihayetinde işitme kayıplarına neden olabilir. Bu biriken sıvı, yapışkan kıvamında olup, orta kulakta çökme sonucunda ileri de kulak zarında delinme ve kalıcı işitme kayıpları yapabiliyor. Bu durumda, genellikle allerjinin tedavisi, sakız çiğneme ve basit egzersizler gerçekleşiyor. İlkbaharda eğer işitme kaybı çok hızlı ilerlemiyorsa, mümkünse kulak zarına tüp takmak tercih edilmez. Bunun nedeni, ılıman ve sıcak havalarda üst solunum yolları direncinin düşmesine bağlı orta kulak sıvı birikimleri genellikle iyileşme eğiliminde olduklarının yanında, yazın denize girip kulağına su kaçırma riskinden dolayıdır. Fakat bazen kulakta, ısrarlı bir şekilde sıvı birikimi oluyor ve egzersizle birlikte ilaç tedavisiyle işitme kaybı düzelmiyorsa, kulak zarına tüp takmak gerekli olabilmektedir” şeklinde konuştu.
Bahar allerjisinde ilaç ve aşı tedavisi bulunuyor
Bahar allerjisi tanısının hastanın şikayetleri ve muayene bulgularıyla ortaya konulduğunu anlatan KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları kaydetti: “Bahar allerjisinde, cilt veya kanda bakılan allerji testleri de tabloyu destekliyor. Tedavi olarak, bu çocuklara öncelikle allerjiye dönük burun spreyleri ve allerji şurup veya hapları yeterli olabilmektedir. Bunun bir alternatifi de, artık ülkemizde de ticari olarak satılabilen polen aşısı haplarıdır. Bunları henüz SGK kurumları ödemiyor ve 3-5 yıl süreyle kullanmak gerekiyor, ama uzun dönemde polene karşı bağışık kalmak için elimizdeki tek seçenektir” diye konuştu.
Bahar nezlesinden korunmanın 6 altın kuralı
Bahar aylarında sıkça karşılaşılan allerji problemlerine karşı alınması gereken önlem hakkında Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları açıkladı:
1-Polen zamanında dış ortamda, özellikle çim, çayır ve kavak ağacı gibi doğal ortamlardan uzak durmaya çalışın.
2-Mecburen bu ortamlara gidecekseniz, gözlük ve maske kullanın.
3-Her akşam duş alın.
4-Tüm kıyafetlerinizi günlük değiştirin. Kıyafetlerinizi, yatak odanızda çıkarmayın.
5-Bu dönemde, evinizin ve arabanızın camlarını kapalı tutun.
6-Hem arabada, hem de ev ve iş ortamlarınızda, polen filtreli klimalar kullanın.
11 Nisan 2017 Salı
Hızlı kilo vermek karaciğeri yağlandırıyor
Genellikle fazla kiloyla ilişkili olarak görülen karaciğer yağlanmasının bir nedeni daha var, o da; hızlı kilo vermek. Uzmanlar, sağlık adına kilo vermek isterken daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmamak için uyarılarda bulundu.
Hızlı kilo vermek, uzun süre aç kalmak ve sağlıksız diyetler. Hepsi karaciğer yağlanmasını artırıyor.
Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, “Kişi 1 ay içinde 8-10 kilo verecek olursa karaciğerdeki yağlanma aksine artıyor. Çünkü vücut refleks olarak kendini korumaya çekiyor. Korumaya çektiği için de yağlanma artıyor” dedi.
Çoğunlukla obeziteyle ilişkili olarak ortaya çıkan karaciğer yağlanması, sağlık için ciddi tehdit oluşturuyor. Tedavi edilmezse karaciğer kanseri ve siroza yol açabiliyor.
KARACİĞER YAĞLANMASINDA KANSER VE SİROZ RİSKİ VAR
Türkiye nüfusunun yüzde 20'sinde görülen hastalığa karşı kilo vermek ve egzersiz yapmanın şart olduğunu belirten Prof. Özer, “Aslında sadece yağlanma olduğunda bu çok endişe verici bir problem değil. Ama yağlanma üzerine karaciğerin iltihaplanması olan kişilerin, uzun vadede yüzde 15 ila 20'sinin siroz gibi riskle karşı karşıya olduğunu biliyoruz” diye konuştu
Ancak sağlıklı kilo verilmezse karaciğer yağlanmasının daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceğine vurgu yapan Dr. Özer, “Haftada yarım kilo, ayda iki ila üç kilo vererek zamana yayarak ideal kilosuna geldiğinde, karaciğerdeki yağlanma sorunu ortadan kalkıyor” ifadesini kullandı.
Uzmanlar, karaciğer yağlanması olan hastaların 6 ayda bir kontrolden geçmesi gerektiğini söylüyor.
Hızlı kilo vermek, uzun süre aç kalmak ve sağlıksız diyetler. Hepsi karaciğer yağlanmasını artırıyor.
Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, “Kişi 1 ay içinde 8-10 kilo verecek olursa karaciğerdeki yağlanma aksine artıyor. Çünkü vücut refleks olarak kendini korumaya çekiyor. Korumaya çektiği için de yağlanma artıyor” dedi.
Çoğunlukla obeziteyle ilişkili olarak ortaya çıkan karaciğer yağlanması, sağlık için ciddi tehdit oluşturuyor. Tedavi edilmezse karaciğer kanseri ve siroza yol açabiliyor.
KARACİĞER YAĞLANMASINDA KANSER VE SİROZ RİSKİ VAR
Türkiye nüfusunun yüzde 20'sinde görülen hastalığa karşı kilo vermek ve egzersiz yapmanın şart olduğunu belirten Prof. Özer, “Aslında sadece yağlanma olduğunda bu çok endişe verici bir problem değil. Ama yağlanma üzerine karaciğerin iltihaplanması olan kişilerin, uzun vadede yüzde 15 ila 20'sinin siroz gibi riskle karşı karşıya olduğunu biliyoruz” diye konuştu
Ancak sağlıklı kilo verilmezse karaciğer yağlanmasının daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceğine vurgu yapan Dr. Özer, “Haftada yarım kilo, ayda iki ila üç kilo vererek zamana yayarak ideal kilosuna geldiğinde, karaciğerdeki yağlanma sorunu ortadan kalkıyor” ifadesini kullandı.
Uzmanlar, karaciğer yağlanması olan hastaların 6 ayda bir kontrolden geçmesi gerektiğini söylüyor.
Kızıl saçın ender güzelliğini fotoğraflamak için dünyayı gezdi
Fotoğrafçı Brian Dowling ilginç bir proje kapsamında dünyayı dolaştı.
Gezegenimizde her 100 kişiden sadece 1'nin sahip olduğu kırmızı saç rengini projesinin merkezine alan Dowling, dünyanın dört bir yanını kızıl saçın ender güzelliğini fotoğraflamak için gezdi.
Zira 'MC1R' isimli bir gen mutasyonunun neden olduğu kızıl saç gezegenimizin nüfusunun sadece %1'inde görülüyor.
Brian Dowling tam 20 ülkeden 130 kadını fotoğrafladı.
“Redhead Beauty (Kızıl Güzellik)" adını verdiği projesini sosyal medyada yayınlayan fotoğrafçı burada hatırı sayılır bir kitleye ulaşınca dış basının da gündemine geldi. (Kaynak:ntvmnc.com.tr)
İşte Dowling'in objektifinden Kızıl saçın ender güzelliği
Gezegenimizde her 100 kişiden sadece 1'nin sahip olduğu kırmızı saç rengini projesinin merkezine alan Dowling, dünyanın dört bir yanını kızıl saçın ender güzelliğini fotoğraflamak için gezdi.
Zira 'MC1R' isimli bir gen mutasyonunun neden olduğu kızıl saç gezegenimizin nüfusunun sadece %1'inde görülüyor.
Brian Dowling tam 20 ülkeden 130 kadını fotoğrafladı.
“Redhead Beauty (Kızıl Güzellik)" adını verdiği projesini sosyal medyada yayınlayan fotoğrafçı burada hatırı sayılır bir kitleye ulaşınca dış basının da gündemine geldi. (Kaynak:ntvmnc.com.tr)
İşte Dowling'in objektifinden Kızıl saçın ender güzelliği
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)