aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mart 2019 Cuma

Düsünüyorum da, sanırım en büyük korkumuz...

Düşünüyorum da,
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.

7 Mart 2019 Perşembe

Yaşanan herşeyin bir sebebi vardır...

1.Seni sen olduğun için değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum.

2.Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise seni ağlatmaz.

18 Ocak 2018 Perşembe

Aşk’ın Romanı “Kuzulara Özlem”

Yazar Ergül Laçinel’in ikinci romanı “Kuzulara Özlem”, yazarın doğum günü olan 15 Ocak 2018 tarihinde, tüm seçkin kitapçıların raflarındaki yerini aldı. 14 Şubat Sevgililer Günü’ne atfedilen Aşk’ın Romanı “Kuzulara Özlem” ile okurlar, duygu fırtınalarının kanatlarına takılıp ülkeyi dolaşırken çok büyük bir aşka şahitlik edecekler. 
Kuzulara Özlem, Anadolu'da yetişmiş Bitlis’li bir delikanlı ile Lüleburgaz'lı bir genç kızın aşk hikayesini anlatıyor. Gelenekler, kurallar mesafeler aşka engel olabilir mi? Ve, Aşk’ın Romanı “Kuzulara Özlem” okurları ile buluşmaya hazır.
Fatih Kız Lisesi mezunu ve İşletme lisans mezunu olan Ergül Laçinel, peynir tüccarı mandıracı eşi Tuncay Laçinel ile işlerini yürütürken, sivil toplum örgütleri ve yardım derneklerinde de çocuklara, kadınlara ve yaşlılara yönelik birçok hayır projesinde görev aldı. Ardından kitap yazmaya başlayan 72 yaşındaki yazarın ilk kitabı ‘Çıngıraklı Maşa’ olmuştu. İkinci kitabı olan Kuzulara Özlem, bu ay okurları ile buluşuyor.
Annesi gibi yazar olan Marka ve İnsan Kaynakları Danışmanı, Kariyer Koçu Ayşen Laçinel, şunları söyledi: “Her anne eşsizdir. Ben, yazma yeteneğimi annemden almışım. Bazı borçlar ödenemez. Evlatları olarak annemiz ile gurur duyuyoruz. Allah, annemize ve bütün annelere hayırlı uzun ömürler versin” dedi.

13 Mart 2017 Pazartesi

Aldığınız gül sonsuza kadar ilk günkü gibi kalsa?

Çiçekler kadınların aldıklarında en çok sevindikleri hediyelerden biridir. Özellikle de özel bir günde özel bir kişiden geldiyse. Çoğu kadın aldığı gülü kurutup, sonsuza kadar anlamını korumasını ister. Peki, aldığınız gül, ilk geldiği gibi sonsuza dek kalsa? Evet, İngiltere'de bir firma bunu başardı. 200 dolardan başlayan ve 4000 dolara kadar ulaşan fiyatları biraz pahalı olsa da bu çiçeklerin güneş ışığı veya su olmadan sonsuza kadar cam kubbelerinin içinde solmadan kalacağı iddia ediliyor...


























24 Şubat 2017 Cuma

Ayrılık fotoğrafı çektiren çift sosyal medyayı salladı

'Facebook'taki o mutluluk pozları, sonu gelmeyen neşe dolu fotoğraflar, art arda yazılan sevgi sözcükleri, o emojiler, bir sen bir ben bir de bebek... Hepsi yalanmış meğer...' Sosyal medya hiç ayrılmayacakmış gibi görünen ama ayrılan bir çiftin yaptıklarını konuşuyor.
Hiç ayrılmayacaklardı hani...
Evlilik yüzüğüyle sonsuzluğa açılması beklenen bir ilişki daha sona erdi. Lisede tanışmışlardı. Hiç ayrılmayacaklardı, söz vermişlerdi. Harrison ve Jackie'nin matematik dersinde başlayan Leyla ile Mecnun'u kıskandıran aşkları sadece 3,5 yıl sürdü.
Araya mesafeler girdi
Onları ayıran ne sevgilerinin azalması ne de başkalarıydı... Tek neden mesafelerdi. Harrison Michigan'da biomedikal bilimleri okurken Jackie ise oyunculuk eğitim almak için Los Angeles'ın yolunu tutmuştu.

O kıvılcım zaten sönmüştü
Aşkımız bitmeyecek' deseler de beklenen oldu ve 2015'te aşkları sona erdi. Aslında 7 ay öncesinde aşkları bitmişti, ikisi de bunu biliyordu ama bir umut devam etmişlerdi.
2 yıl sonra neden buluştular?
Harrison ve Jackie aşklarının bitiminden 2 yıl sonra yeniden bir araya geldi. İkilinin görüşmeleri acaba sorularını sordururken işin aslının başka olduğu sonradan anlaşıldı.

'Fotoğraf çekilelim mi?'
Harrison'ın Jackie'yle yeniden buluşmasının tek nedeni bir fotoğraf projesiydi. Ayrılığın yaşattığı duyguları fotoğrafa yansıtmak isteyen Harrison bunu en iyi eski aşkı Jackie'yle fotoğrafa yansıtabileceğini düşündü.
Ayrıldık biz fotoğrafları
İkili bu tuhaf fikri hayata geçirdi ve ayrılıklarının fotoğraflarını çektirdi. Sonra da bunları sosyal medyada paylaştı.

Dalga konusu oldular
Sosyal medya reaksiyonda gecikmedi. Harrison ve Jackie'nin fikrini yerden yere vurdu, caps yaptı, dalga geçti.
Ancak tuhaf ikili tepkilere tepki vermedi. Zaten projenin amacı buydu.


13 Şubat 2017 Pazartesi

Dünyanın en sevgi dolu köpeğiyle tanışın

New York'ta bir fransız ayakkabı tasarımcısının köpeği olan bu sevimli Golden Retriever'ın son derece ilginç bir saplantısı var. 58 binden fazla Instagram takipçisi olan Dodo'nun takıntısı yeni tanıştığı insanlara sarılmak. Yakaladığı her insana sarılan Dodo, Sevgililer Günü'nde sevgilisi olmayan New York'luların en büyük tesellisi olacak gibi...









10 Şubat 2017 Cuma

Aşık olan kişide bunlar oluyor

İnsanın hayatı boyunca tadabileceği en tarifsiz duygu aşk, sadece kalbi değil beyni ve bedeni de esir alıyor! Aşık olan kişinin beyninde adeta hormon fırtınası yaşanıyor. Önce haz ve keyif veren dopamin, sonra mutluluk veren seratonin, ardından da ‘bağımlılık’tan sorumlu oksitosin hormonu salgılanmaya başlıyor. Beynin ‘empati’ ile ilgili bölgesinin devreye girmesiyle büyük aşkın hiçbir kusuru görülmez oluyor. Böylece ‘aşkın gözü kördür’ sadece bir deyim olmaktan çıkıyor ve bilimsel bir gerçeğe dönüşüyor!

Her insanın hayallerini süsleyen ‘aşk’ın, sadece duygusal değil aynı zamanda fizyolojik bir durum olduğunu belirten Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Levent Tıp Merkezi Ruh Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Uğurlu Koçer, ‘aşk’ın meydana getirdiği fizyolojik ve duygusal değişimleri anlattı:
Aşk, sanki yıllardır eksikliği hissedilen, bulunduğunda da hayatın tüm anlamının değişeceğine inanılan bir duygu olarak tanımlanabilir. Eksikliğini tamamlama isteği ve tamamen bir arama davranışıyla yola çıkan insanoğlu, bulduğunda da bu duyguya adanmışlık hissi ile teslim olur. Öyle bilinçli bir durum da olmadığı için genellikle tercihler söz konusu olmaz. “Başa gelen çekilir” gibi, başa gelince yaşanan bir durum olarak devam eder.

Beynime bir haller oluyor!
Aşk, sadece duygusal değil aynı zamanda fizyolojik bir süreçtir. Aşık olan kişinin davranışlarında değişiklikler ortaya çıkar. Bu değişiklikleri de fizyolojik süreçler belirler. Aşk, insan beyni için bir çeşit haz kaynağıdır. Bu sistem, ödül ile yakından ilişkili dopamin (DA) salınımı ile aktive olur (haz, keyif). Dopamin ile ilişkili bu sistem, seratoninin (mutluluk hormonu) de azalmasına sebep olur. Aynı zamanda ‘sevgi hormonu’ olarak bilinen oksitosinin salınımı ile birlikte bağlanma mekanizması devreye girer. Bağımlı kişilerde de benzer mekanizmalar çalışır.

Çarpıntı, titreme, iştahsızlık!
Aşık olan kişide davranış değişiklikleri görülmeye başlanır. Öncelikle enerji artışı ortaya çıkar. Özellikle aşık olduğu kişi ile karşılaştığında çarpıntı, ellerde titreme, uykusuzluk, iştahsızlık ortaya çıkar. Tıpkı bağımlılarda olduğu gibi aşkından uzak kaldığında yoksunluk içine girer, takıntılı bir hal alır ve bir an önce ona ulaşmak için hızlı ve kontrolsüz hareket etmeye başlar. Bu kontrolsüz hareketler de hata yapmasını kolaylaştırır. Yani aşkın başlangıcındaki mutlu enerji artışı yerini bir süre sonra huzursuz bir enerji artışı haline bırakır.
Ayrıca insan beyninin içinde bulunan amigdala bölgesi, tehdit ile ilişkili en önemli alandır. Amigdala, aşık olduğunuz kişinin yanındaysanız daha az çalışmaya başlar ve böylece başlangıçta (kısa bir süre de olsa) aşk hayatınıza huzuru getirmiş olur.

Evet aşkın gözü kördür!
Beynin bazı bölgeleri (medialfrontal alanları) empati ile doğrudan ilişkilidir. Aşık olduğumuzda karşımızdaki kişiye karşı toleransımız öyle çok artar ki, hatalarını görmemeye başlarız ve onunla ilgili eleştirilere kapalı hale geliriz. Buna bağlı olarak da etrafımızdaki diğer insanlara karşı toleransımız azalır. O ne diyorsa doğrudur, yaptığı her şey normaldir. Yani bir anlamda ‘aşkın gözü kör’dür.
Aşkın getirdiği huzur başlangıçtaki yüksek enerji ve motivasyon ile sürmez. Kişi bir süre sonra normal hayatına devam edebilmek için bu enerjinin azalmasına ihtiyaç duyar. Bu süreçleri sağlıklı bir şekilde geçiren kişi hayatına huzurlu olarak devam eder. Yani, sağlıklı bir aşk, insanoğlunun evrimini tamamlamasına, bir anlamda yaşam döngüsünde devrilmeden evrilebilmesine olanak sağlar.

25 Ocak 2017 Çarşamba

Türkiye'nin en çok boşanma nedenleri

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından ailelerin yaşam biçimi ve değer yargılarına ilişkin araştırma yapıldı. Bu araştırmaya göre Türkiye'de en çok boşanma nedenleri ve boşanma oranları belirlendi...

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından ailelerin yaşam biçimi ve değer yargılarına ilişkin araştırma yapıldı. Bireylerin aile ortamındaki yaşam biçimlerine ve aile hayatına ait değer yargılarına ilişkin bilgi derlenmesi amacıyla yapılan araştırma kapsamında en az bir kez boşanmış kişilerin boşanma nedenleri incelendi.
İşte Türkiye’de boşanma nedenleri ve en önemli boşanma nedenlerinin oranları…
1- Aile içi cinsel taciz
Kadınların aile içi cinsel taciz nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,8
Erkeklerin aile içi cinsel taciz nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 0,2
Toplam aile içi cinsel taciz nedeniyle boşanma oranı: 1,5
2- Hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar
Kadınların Hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,9
Erkeklerin Hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 1,1
Toplam hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar nedeniyle toplam boşanma oranı: Yüzde 2,0
3- Eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması
Kadınların eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,5
Erkeklerin eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,4
Toplam eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması nedeniyle boşanma oranı: 2.4
4- Madde bağımlılığı
Kadınların madde bağımlılığı nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 4,3
Erkeklerin madde bağımlılığı nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 0,7
Toplam madde bağımlılığı nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,5
5- Çocuk olmaması
Kadınların çocuk olmaması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,1
Erkeklerin çocuk olmaması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,7
Toplam çocuk olmaması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,4
6- Ailedeki çocuklara karşı kötü muamele
Kadınların ailedeki çocuklara karşı kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 9,2
Erkeklerin ailedeki çocuklara karşı kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,6
Toplam ailedeki çocuklara karşı kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 5,9
7- Kumar
Kadınların kumar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 12,9
Erkeklerin kumar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 0,6
Toplam kumar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 6,7
8- İçki
Kadınların içki nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 23,0
Erkeklerin içki nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,5
Toplam içki nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 13,2
9- Diğer
Kadınların diğer nedenlerle boşanma oranı: Yüzde 8,2
Erkeklerin diğer nedenlerle boşanma oranı: Yüzde 20,2
Toplam diğer nedenlerle boşanma oranı: Yüzde 14,2
10- Terk etme/edilme
Kadınların terk etme/edilme nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 17,4
Erkeklerin terk etme/edilme nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 12,2
Toplam terk etme/edilme nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 14,8
11- Dayak/ kötü muamele
Kadınların dayak/kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 36,4
Erkeklerin dayak/kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,5
Toplam dayak/kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 19,5
12- Aldatma
Kadınların aldatma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 32,2
Erkeklerin aldatma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 8,7
Toplam aldatma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 20.4
13- Eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması
Kadınların eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 24,6
Erkeklerin eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 24,0
Toplam eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 22,7
14- Eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması
Kadınların eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 24,6
Erkeklerin eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması nedeniyle boşanma oranı: 24,0
Toplam eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması nedeniyle boşanma oranı: 24,3
15- Evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama
Kadınların evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 42,6
Erkeklerin evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 17,8
Toplam evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 30,2
16- Sorumsuz ve ilgisiz davranma
Kadınların sorumsuz ve ilgisiz davranma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 61,5
Erkeklerin sorumsuz ve ilgisiz davranma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 40,2
Toplam sorumsuz ve ilgisiz davranma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 50,9

27 Aralık 2016 Salı

Kasım aşk, Aralık depresyon, Ocak ise değişim ayı

Yeni yılda hayatının baştan sona değişeceği beklentisine girenler, hesaplaşmaya başladığı eski yıla ve Aralık ayına haksızlık ediyor. Romantik Kasım ayından, yılın son ayı Aralık’a geçişte çoğu zaman depresyon tuzağına düşülüyor. ‘Değişim’in sembolü Ocak ayında hayatına sihirli bir değnek değeceğini bekleyenler, gerçeklikten uzak hedefler koyarak hayal kırıklıklarına davetiye çıkarıyor. Bu hesaplaşmada en çok da Aralık ayı günah keçisi oluyor. Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Levent Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Esra Uğurlu Koçer; yeni yılı doğru bir psikoloji ile karşılamanın yollarını anlattı:

Kasım özellikle de batı kültüründe “Tatlı Kasım” olarak anılıyor. Üzerine filmler çekiliyor, gelişi kutlanıyor. Kasım aşk ve umutsa, çoğu kişi için Aralık ayı depresyon ve karanlık anlamına geliyor.
Sona kalan şanssız ay
Şanssız bir ay olan Aralık, sona kaldığı için sevilmiyor. Aralık, 11 saatte hazırladığınız uzun bir yazıyı, bir saatte temize çekmeye çalışmaya benziyor. Kişi bir taraftan hızla sayfaları gözden geçirmek ve temize çektiklerini yırtıp atmak isterken, diğer taraftan emek vererek yazdığı her kelimenin üzerine uzun uzun düşünmek istiyor.
Tüm yılın hesaplaşması
Aralık ayının şanssızlığı, son ay olmasından kaynaklanıyor. Çünkü son aylar genellikle hesaplaşma günü oluyor. Günün sonunda uyumak için gözler kapandığında, bütün gün yaşanılan iyi ve kötü olaylar değerlendiriliyor ve muhasebe ediliyor. Yılın sonu yaklaştıkça da 365 gün boyunca yaşanılan olumsuz olaylar birbiri ardına zihinde canlanıyor. Bir iç hesaplaşma başlıyor. Bu yüzden eski yıl yaş almış bir figürken, ‘’yeni yıl yeni doğmuş bir bebektir’’ haline geliyor. Sanki yaşanılan tüm olumsuzluklar o yılın suçuymuş gibi bir anda ‘eski’ ve ‘istenmeyen’ oluyor.
Negatif duygular ortaya çıkıyor
Mutsuzlukların, başarısızlıkların, kavgaların, öfkelerin, pişmanlıkların; eski yılda kalması isteniyor. Normalde hayatın her aşamasında olumlu duyguları hatırlamak daha kolay oluyor. Ancak yılsonu yaklaşınca arınmak, temizlenmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteği ile tüm negatif duygular ortaya çıkıyor. Bu duygularla baş etmek kimi zaman zor oluyor.
Önce düşünceler değişmeli
Hayat, duygular üzerinden yaşandığı için duyguların da biliç altında yatan düşüncelerimizin bir ürünü olduğu fark edilemiyor. Ancak hesaplaşma içerisine girildiğinde, kişi kendini sorgulamaya başladığında, duygularını değiştirebilmek için öncelikle düşüncelerini değiştirmesi gerekiyor.
Hatalar görülmeli
Bu yüzden yeni yılla birlikte daha mutlu ve huzurlu bir hayat isteniyorsa, önce düşünceleri doğru değerlendirmeyi öğrenmek gerekiyor. Altta yatan düşüncelerdeki hatalar görülebiliyor, alternatif düşünceler ortaya çıkarılabiliyor. Bunlarla ilgili değişiklikler hayat içinde uygulanabilirse, duygular da kolaylıkla değişebiliyor.
Umut motivasyonu artırıyor
Her bitişin aslında yepyeni bir başlangıç olduğu düşünülürse, yeni yılın da hayatta yeni bir başlangıç olduğu görülüyor. Başlangıçlar bazen zorlasa da çoğu zaman güzeldir. Önemli olan kişinin başlangıçlara yüklediği anlam. Yeni başlangıçlarda umut, yeni hayaller ve hedefler var. Umut etmek, hayallerin ve hedeflerin gerçekleşmesi için motivasyonu arttıran en önemli unsurlar arasında yer alıyor. Çünkü eğer umut varsa, kurulan hayallerin ardından gitmek ve bu hayaller için çaba sarf etmek kolaylaşıyor.
Kronometre sıfırlanıyor
Yeni yılın gelişiyle birlikte koyulan hedefler, genellikle içinde bulunulan yıl yapılamayanlar ya da eksik yapılan konularla ilgili oluyor. Bunları planlamak, geleceğe yatırım yapılmasını sağlıyor. Yapılamayanlara, yetiştirilemeyenlere, başarılamayanlara takılıp kalmadan yeniden daha büyük bir istekle başlanmasını kolaylaştırıyor. Kronometre sıfırlanıyor ve yeniden başlanıyor.
Ocak ayı sihirli değnek mi?
Hedeflerin içerisinde genellikle değişim planları olur. Yeni yılla birlikte planlanan değişiklikler yapılır yapılmaz, hayatın tamamen farklı olacağına inanılıyor. Bu nedenle Ocak ayı, değişim ayı oluyor. Sanki sihirli bir değnek değecek ve her şey Aralık’tan farklı olacakmış gibi beklentiler içerisine giriliyor.
Hedefler gerçekçi olmalı
Oysa burada üzerinde düşünülmesi gereken, gerçekleştirilemeyen hedeflerin, yapılamayan değişikliklerin, kişinin kişiliğiyle ve içinde bulunduğu yaşam şartlarıyla ne kadar uyumlu olduğudur. Yani hedefler ve yapılmak istenilen değişiklikler ne kadar gerçeğe yakınsa, kişinin kendini değiştirebilmesi de o kadar kolay oluyor.
Eski yıla haksızlık etmeyin
Yaşanılan her günün, hatta her saatin, dakikanın, saniyenin çok değerli olduğunu unutulmadan yeni yıl karşılanmalı. Eski yıl, pişmanlık yaratan veya geride bırakılması gereken bir zaman dilimi olarak değerlendirilmemeli. Daha mutlu olmak, hayatın getirdiği tecrübeyle hayalleri ve hedefleri şekillendirmek ve böylece gerçeğe yakın beklentiler içine girmek; daha önceki hayal kırıklıklarının yaşanmamasını sağlıyor. cnntürk