Ramazan ayının gelmesi ile birlikte Kadir Gecesi'nin ne zaman idrak edileceği de Müslüman vatandaşlar tarafından merak ediliyor. Ramazan ayının son günlerine denk gelen Kadir Gecesi için net tarih ne zaman?
İslam alemi için en hayırlı ay sayılan Ramazan ayında milyonlarca Müslüman niyet edip oruç tutarak ibadetlerini yerine getiriyorlar. Vatandaşlar Ramazan ayına denk gelen Kadir Gecesi’ni ise heyecanla bekliyorlar.
KADİR GECESİ NE ZAMAN?
Bin aydan daha hayırlı gün sayılan Kadir Gecesi, Ramazan’ın 26’sını 27’sine bağlayan gece idrak ediliyor. Bu yıl miladi takvime göre Kadir Gecesi 21 Haziran’ı 22 Haziran’a bağlayan gece idrak edilecek.
RAMAZAN BAYRAMI NE ZAMAN?
Ramazan ayı 24 Haziran Cumartesi arife günü ile son bulacak. Bayramın ilk günü 25 Haziran son günü ise 27 Haziran olacak. Bayram tatilinin kaç gün olacağı hakkında ise henüz resmi bir açıklama hükümet tarafından yapılmadı.
Sayfalar
- Ana Sayfa
- Gezilecek Yerler
- Bodrum Otelleri
- Alaçatı Otelleri
- Fethiye Otelleri
- Çeşme Otelleri
- Marmaris Otelleri
- Kaş Otelleri
- Alanya Otelleri
- Balayı Otelleri
- Ayvalık Otelleri
- Bungalov Otelleri
- Butik Oteller
- Dalyan Otelleri
- Datça Oteller
- Göcek Otelleri
- Kapadokya Otelleri
- Kuşadası Otelleri
- Yalıkavak Otelleri
- Karadeniz Otelleri
- Kemer Otelleri
- İstanbul Otelleri
- Termal Oteller
- Antalya Oteller
- Diğer Oteller
- İzmir Otelleri
31 Mayıs 2017 Çarşamba
Sosyal medyayı çılgına çeviren bulmaca
Sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan zor bulmacalar da yaygınlaşıyor. Önceki gün sosyal medyada yayınlanan yeni bir görsel de bulmaca olarak akılları karıştırdı.
13 satır boyunca X ve Y harflerinin yer aldığı görselde toplam 5 Y harfi bulunduğu kaydediliyor. Özellikle sosyal medyada yoğun biçimde paylaşılan görseldeki Y harflerini 1 dakikanın altında bulmak gerekiyor.
13 satır boyunca X ve Y harflerinin yer aldığı görselde toplam 5 Y harfi bulunduğu kaydediliyor. Özellikle sosyal medyada yoğun biçimde paylaşılan görseldeki Y harflerini 1 dakikanın altında bulmak gerekiyor.
İnsanlar 120 yaşına kadar yaşayabilecek
Bilim, insanların ömrünü uzatmaya kararlı. Rusya'da yapılan çalışmalarda elde edilen 'yeni ilacın' DNA ile etkileşime girip, iç yaşlanmayı yavaşlatacağı belirtiliyor. Henüz yan etkileri ile ilgili belirsizlik yaşanan ilaç, üç yıl içinde Avrupa ülkelerinde de denenecek.
Uzmanlara göre sadece 60 yıl içinde, insanların ortalama ömrü 120’ye çıkacak. Rusya’da yapılan araştırmalar, biyolojik yaşlanmayı yavaşlatmanın mümkün olduğunu gösteriyor.
Araştırmaya göre, DNA’yla etkileşen ‘yeni ilaçlar’, vücudumuzun işlevini daha uzun süre koruyacak. Ancak araştırmada önemli olan uzun yaşamak değil uzun ve sağlıklı bir yaşama sahip olmak.
Bununla birlikte, 120 yıllık bir yaşam süresinin yaşam kalitemizi nasıl etkileyebileceği ise henüz belli değil. Bu tür tedavilerin yan etkileri de henüz bilinmiyor.
“YAŞLILIK DÖNEMİNDE OLABİLDİĞİNCE SAĞLIKLI KALMAK…”
Birkaç Avrupa ülkesi, önümüzdeki üç yıl içinde ilaçların denemelerine başlamak için görüşmelere devam ediyor.
Araştırmayı yürüten Petersburg Biyoregülasyon ve Gerontoloji Enstitüsü başkanı Prof. Dr. Vladimir Khavinson ise “Kimsenin uzun ve sağlıksız bir yaşam sürmek istemeyeceği açık. Ana hedefimiz, insanların yaşlılık döneminde olabildiğince sağlıklı kalmalarını sağlamak. ” diyor.
Dailymail’in haberine göre; Rusya’da bu çalışmalar için kullanılan 6 ilaç zaten var. Araştırmacılar, bunların birleşiminden elde edilen ‘yeni ilaca’ olur vermek için, yaşam kalitesine etkisinin ve potansiyel yan etkilerinin belirlenmesini bekliyor.
St. Petersburg Biyoregülasyon ve Gerontoloji Enstitüsü’nden araştırmacılar, fareler ve maymunlar da dahil olmak üzere 17 tür üzerinde yaptı.
Sonuçlar, ‘peptid teknolojisi’ teorisi üzerinde etkili olan ilaçların, peptid olarak bilinen, DNA ile etkileşime giren belirli bileşiklere neden olduğunu ortaya koydu. Bu, ömrü uzatan bazı proteinlerin üretilmesine neden oluyor. Araştırmacılar, insanlarda da benzer bir sonuç bekliyorlar. (sözcü.com.tr)
Uzmanlara göre sadece 60 yıl içinde, insanların ortalama ömrü 120’ye çıkacak. Rusya’da yapılan araştırmalar, biyolojik yaşlanmayı yavaşlatmanın mümkün olduğunu gösteriyor.
Araştırmaya göre, DNA’yla etkileşen ‘yeni ilaçlar’, vücudumuzun işlevini daha uzun süre koruyacak. Ancak araştırmada önemli olan uzun yaşamak değil uzun ve sağlıklı bir yaşama sahip olmak.
Bununla birlikte, 120 yıllık bir yaşam süresinin yaşam kalitemizi nasıl etkileyebileceği ise henüz belli değil. Bu tür tedavilerin yan etkileri de henüz bilinmiyor.
“YAŞLILIK DÖNEMİNDE OLABİLDİĞİNCE SAĞLIKLI KALMAK…”
Birkaç Avrupa ülkesi, önümüzdeki üç yıl içinde ilaçların denemelerine başlamak için görüşmelere devam ediyor.
Araştırmayı yürüten Petersburg Biyoregülasyon ve Gerontoloji Enstitüsü başkanı Prof. Dr. Vladimir Khavinson ise “Kimsenin uzun ve sağlıksız bir yaşam sürmek istemeyeceği açık. Ana hedefimiz, insanların yaşlılık döneminde olabildiğince sağlıklı kalmalarını sağlamak. ” diyor.
Dailymail’in haberine göre; Rusya’da bu çalışmalar için kullanılan 6 ilaç zaten var. Araştırmacılar, bunların birleşiminden elde edilen ‘yeni ilaca’ olur vermek için, yaşam kalitesine etkisinin ve potansiyel yan etkilerinin belirlenmesini bekliyor.
St. Petersburg Biyoregülasyon ve Gerontoloji Enstitüsü’nden araştırmacılar, fareler ve maymunlar da dahil olmak üzere 17 tür üzerinde yaptı.
Sonuçlar, ‘peptid teknolojisi’ teorisi üzerinde etkili olan ilaçların, peptid olarak bilinen, DNA ile etkileşime giren belirli bileşiklere neden olduğunu ortaya koydu. Bu, ömrü uzatan bazı proteinlerin üretilmesine neden oluyor. Araştırmacılar, insanlarda da benzer bir sonuç bekliyorlar. (sözcü.com.tr)
Dutun yapraklarını atmayın
Dutun hem meyvesi hem de yaprağının birçok faydası var.
Dutun demir açısından çok zengin, ödem çözücü, idrar söktürücü, bağırsak kurtlarını düşürücü etkisi var. Sadece dut meyvesinin değil yapraklarının da bu özelliği bulunuyor. Dut ağacının yaprakları da kanamaları durdurabiliyor. Peki ya kara dut? Kara dut da ağız ve boğaz iltahaplarına iyi geliyor. Antibiyotik kullanmak yerine kara dut yemenizi öneririz.
Dutun demir açısından çok zengin, ödem çözücü, idrar söktürücü, bağırsak kurtlarını düşürücü etkisi var. Sadece dut meyvesinin değil yapraklarının da bu özelliği bulunuyor. Dut ağacının yaprakları da kanamaları durdurabiliyor. Peki ya kara dut? Kara dut da ağız ve boğaz iltahaplarına iyi geliyor. Antibiyotik kullanmak yerine kara dut yemenizi öneririz.
26 Mayıs 2017 Cuma
Bu gece sahura kalkıyoruz…
Ramazan ayı bu gece başlıyor. İlk teravih bu akşam kılınacak ilk sahura da bu gece kalkılacak.
On bir ayın sultanı ramazan bu gece başlıyor. Bu akşam yatsı namazının ardından ilk teravih kılınacak ve gece sahura kalkılacak. 29 gün sürecek olan ramazan ayı, 24 Haziran’da tutulacak oruçla sona erecek.
Ramazan Bayramı 25 Haziran Pazar, 26 Haziran Pazartesi ve 27 Haziran Salı günlerine denk gelecek. Bayramın ilk günü hafta sonuna denk geldiği için çalışanlar ekstradan sadece 2 gün tatil yapabilecek. Diyanet İşleri Başkanlığı bu yılki fitre miktarını en az 16 TL olarak açıkladı.
On bir ayın sultanı ramazan bu gece başlıyor. Bu akşam yatsı namazının ardından ilk teravih kılınacak ve gece sahura kalkılacak. 29 gün sürecek olan ramazan ayı, 24 Haziran’da tutulacak oruçla sona erecek.
Ramazan Bayramı 25 Haziran Pazar, 26 Haziran Pazartesi ve 27 Haziran Salı günlerine denk gelecek. Bayramın ilk günü hafta sonuna denk geldiği için çalışanlar ekstradan sadece 2 gün tatil yapabilecek. Diyanet İşleri Başkanlığı bu yılki fitre miktarını en az 16 TL olarak açıkladı.
25 Mayıs 2017 Perşembe
84 kilo verdi!
84 kilo verdikten sonra cildinde çok ciddi sarkma meydana gelen genç kız, moralini bozmadı.
Jessica Weber, aksine kendisi gibi fazla kilo verenlere ilham olmak için Instagram sayfası açtı.
Kilo verdikçe fotoğraflarını paylaşan 23 yaşındaki Weber, kilo verme kararını 173 kiloya ulaştığında vermiş.
Anne-kız duygusal bir konuşma yapmış ve Jessica'nın annesi, kızının ondan önce öleceğini düşündüğünü söyleyerek ağlamaya başlamış.
Bu acı gerçeğin yüzüne sert bir şekilde çarptığını kaydeden Jessica Weber, "Bu durum benim için çok güçlü bir motivasyon oldu" dedi.
15 ayda 173 kilodan 89 kiloya düşen genç kız, "Kolay olmadı" diyor.
Kilo verdikten sonra cildinde sarkma başlayan Weber, "Kilo veren bazı insanlarda bu problem olmuyor ama ben o kadar şanslı değildim" diyerek, görüntüsünden utanmadığını göstermek için fotoğraflarını paylaşmaya başladı.
"Açık olmak istedim çünkü insanlara obezitenin neler yaptığını göstermek istedim. Değişiklik yapabilirler, ancak deri sarkması gibi sorunlarla karşı karşıya kalabilirler. İnsanlar korkmasınlar, kilo kaybından sonra meydana gelenleri gizlemeye çalışmasınlar" dedi.
Şimdilerde düşük karbonhidrat, yüksek yağlı diyetle beslenen Weber, başarısını fotoğrafladıkça, takipçileriyle paylaşıyor. (Habertürk)
Kilo verdikçe fotoğraflarını paylaşan 23 yaşındaki Weber, kilo verme kararını 173 kiloya ulaştığında vermiş.
Anne-kız duygusal bir konuşma yapmış ve Jessica'nın annesi, kızının ondan önce öleceğini düşündüğünü söyleyerek ağlamaya başlamış.
Bu acı gerçeğin yüzüne sert bir şekilde çarptığını kaydeden Jessica Weber, "Bu durum benim için çok güçlü bir motivasyon oldu" dedi.
15 ayda 173 kilodan 89 kiloya düşen genç kız, "Kolay olmadı" diyor.
Kilo verdikten sonra cildinde sarkma başlayan Weber, "Kilo veren bazı insanlarda bu problem olmuyor ama ben o kadar şanslı değildim" diyerek, görüntüsünden utanmadığını göstermek için fotoğraflarını paylaşmaya başladı.
"Açık olmak istedim çünkü insanlara obezitenin neler yaptığını göstermek istedim. Değişiklik yapabilirler, ancak deri sarkması gibi sorunlarla karşı karşıya kalabilirler. İnsanlar korkmasınlar, kilo kaybından sonra meydana gelenleri gizlemeye çalışmasınlar" dedi.
Şimdilerde düşük karbonhidrat, yüksek yağlı diyetle beslenen Weber, başarısını fotoğrafladıkça, takipçileriyle paylaşıyor. (Habertürk)
Daha mutlu biri olmanızı sağlayacak 5 sağlıklı değişim
Tüm insanlık olarak çağımızın en büyük sorunsalı mutlu olmak. Öyle ki mutlu olmak peşinde koşarken mutlu olduğumuz zamanların bile farkında olmayıp, üzerinden atlıyoruz. Oysa mutlu olmak belki de bir sonuç değil, bir süreçtir. İşte bunu kanıtlayan, kendiniz için denediğinizde farkı hemen göreceğiniz sağlıklı değişimler.
1- Kendinizi tanıyın.
Günlük hayat içerisinde birçok olaya ve uyarana maruz kalıyoruz. En yakınımızdaki insanlardan, toplu taşımada hiç tanımadığımız yüzlerce kişiye her gün bir dolu yüze ve hikayeye maruz kalıyoruz. Bu kalabalığın içerisinde ise kendi sesimizi dinlemek oldukça zorlaşıyor. Hatta kendimizi hiç dinlemiyoruz bile. Oysa her gün eve döndüğünüzde gününüzü, duygularınızı bir gözden geçirin. Sizi rahatsız eden, mutlu eden olayları analiz edin. Bu kendinizi tanımanızı ve kararlarınızı daha kolay almanızı, dolayısıyla süreç içerisinde mutlu olmanızı sağlar.
2- Hayır demeyi öğrenin.
Birçok gereksiz kaygımız yüzünden hayır demek bizim için bir tabudur. Bunun karşımızdaki insan tarafından kaba bir tepki olacağını düşünür ve istemediğimiz şeyleri sırf karşısı üzülmesin diye yaparız. Bu da omuzlarımıza gereksiz bir dolu iş ve stres yükler. Oysa bunu kendinize de karşı tarafa da yapmayın. Hayır deyin, siz de rahatlayın, karşı taraf da sizin sınırlarınızı daha iyi bilsin. Zamanla daha mutlu biri olacaksınız ve daha sağlıklı ilişkileriniz olacak.
3- Kendinizi önemseyin.
Kendini önemsemek bencil olmak demek değildir. Sizin de bu yaşınıza gelene kadar edindiğiniz deneyimler, zevkler ve spesifik özellikler var. Bu özelliklerin dışına çıkmak ve kendinizi ikinci plana atmak yerine kurallarınızı siz koyun. Dünyadaki en önemli insan sizsiniz. Çünkü bir ömür boyunca en yakınınızdan bile daha yakın olan tek bir kişi var hayatınızda: Kendiniz. Onu önemseyin, ona iyi davranın.
4- Kendinize bakın.
Yoğun bir hayat yaşıyor olabilirsiniz. Bu nedenle aynaya şöyle bir bakıp kendinizi alalacele dışarıya atıyorsunuz. Bu zamanlar sizi daha telaşlı ve daha bakımsız bir insan haline getirir. Bunun yerine kendinize bakın. Pahalı olmasına gerek yok ama size özel zevkleriniz, tercihleriniz olsun. Aynaya daha uzun bakın, kendinize güveniniz artacak ve daha mutlu hissedeceksiniz.
5- İlk adımı atın.
Hayatta nereye gideceğinizi bilmemek alttan alta sizi sıkabilir. Günün birinde ben ne yapıyorum sorusunu kendinize sorup, sıkıntıya girmemek için kendinize ufak hedefler koyun. Hayallerinize ulaşmak için küçük adımları yerine getirip, listedeki görevleri tamamladığınızda kendinizi çok daha mutlu hissedeceksiniz ve daha anlamlı bir hayatınız olacak. Hürriyet
1- Kendinizi tanıyın.
Günlük hayat içerisinde birçok olaya ve uyarana maruz kalıyoruz. En yakınımızdaki insanlardan, toplu taşımada hiç tanımadığımız yüzlerce kişiye her gün bir dolu yüze ve hikayeye maruz kalıyoruz. Bu kalabalığın içerisinde ise kendi sesimizi dinlemek oldukça zorlaşıyor. Hatta kendimizi hiç dinlemiyoruz bile. Oysa her gün eve döndüğünüzde gününüzü, duygularınızı bir gözden geçirin. Sizi rahatsız eden, mutlu eden olayları analiz edin. Bu kendinizi tanımanızı ve kararlarınızı daha kolay almanızı, dolayısıyla süreç içerisinde mutlu olmanızı sağlar.
2- Hayır demeyi öğrenin.
Birçok gereksiz kaygımız yüzünden hayır demek bizim için bir tabudur. Bunun karşımızdaki insan tarafından kaba bir tepki olacağını düşünür ve istemediğimiz şeyleri sırf karşısı üzülmesin diye yaparız. Bu da omuzlarımıza gereksiz bir dolu iş ve stres yükler. Oysa bunu kendinize de karşı tarafa da yapmayın. Hayır deyin, siz de rahatlayın, karşı taraf da sizin sınırlarınızı daha iyi bilsin. Zamanla daha mutlu biri olacaksınız ve daha sağlıklı ilişkileriniz olacak.
3- Kendinizi önemseyin.
Kendini önemsemek bencil olmak demek değildir. Sizin de bu yaşınıza gelene kadar edindiğiniz deneyimler, zevkler ve spesifik özellikler var. Bu özelliklerin dışına çıkmak ve kendinizi ikinci plana atmak yerine kurallarınızı siz koyun. Dünyadaki en önemli insan sizsiniz. Çünkü bir ömür boyunca en yakınınızdan bile daha yakın olan tek bir kişi var hayatınızda: Kendiniz. Onu önemseyin, ona iyi davranın.
4- Kendinize bakın.
Yoğun bir hayat yaşıyor olabilirsiniz. Bu nedenle aynaya şöyle bir bakıp kendinizi alalacele dışarıya atıyorsunuz. Bu zamanlar sizi daha telaşlı ve daha bakımsız bir insan haline getirir. Bunun yerine kendinize bakın. Pahalı olmasına gerek yok ama size özel zevkleriniz, tercihleriniz olsun. Aynaya daha uzun bakın, kendinize güveniniz artacak ve daha mutlu hissedeceksiniz.
5- İlk adımı atın.
Hayatta nereye gideceğinizi bilmemek alttan alta sizi sıkabilir. Günün birinde ben ne yapıyorum sorusunu kendinize sorup, sıkıntıya girmemek için kendinize ufak hedefler koyun. Hayallerinize ulaşmak için küçük adımları yerine getirip, listedeki görevleri tamamladığınızda kendinizi çok daha mutlu hissedeceksiniz ve daha anlamlı bir hayatınız olacak. Hürriyet
19 Mayıs 2017 Cuma
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun!
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihindeki dönüm noktalarından biri olan 19 Mayıs 1919'da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Samsun'a ayak bastı ve 4 yıl kadar sürecek olan Kurtuluş Savaşı'nın zeminini hazırladı. Atatürk'ün Samsun'a ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs aynı zamanda Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak da her yıl büyük bir coşkuyla kutlanıyor.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs’ta Samsun’a ayak basarak, bugünün de temellerinin atılmasını sağlamış oldu.
1918 Mondros Mütarekesi sonrasında ülkemizin birçok bölgesi düşman işgaline uğramış vaziyetteydi. Anadolu’ya düşman kuvvetleri henüz girememişti. Memleketin dört bir yanında bu işgallere karşı halk direniş göstermekteydi.
Mustafa Kemal Paşa, 9.Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gönderilmişti. Emrinde iki kolordu bulunmaktaydı. Bu görev Mustafa Kemal Paşa’ya gayet geniş yetkiler sağlıyordu.
Paşanın Samsun’a yollanmasının gerekçesi, bölgedeki tedbirsizlik ve güvensizlik olaylarını yerinde gözlemleyip gerekli önlemleri almaktı. Mustafa Kemal Paşa ise ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız ve bağımsız yeni bir Türk devleti kurmanın gerekli olduğunu düşünüyordu.
İşte 19 Mayıs 1919 tarihi, Atatürk’ün attığı bu adımlarla başlayan ve Türkiye Cumhuriyetine kadar gelen sürecin başlangıcıydı.
19 Mayıs, 1919 tarihinde bayram olarak ilan edilip kutlanmaya başlanmadı. Birçok milli bayramımız gibi 19 Mayıs da Cumhuriyetin ilanından sonra kutlanmaya başlandı.
İlk defa 24 Mayıs 1935 tarihinde Beşiktaş’ın girişimleriyle Atatürk Spor Günü adı altında Fenerbahçe ve Galatasaray sporcularının da katılımıyla kutlandı. Bu etkinliğin amacı, Türk gençliğinin Atatürk’e olan minnet ve sevgisini gösterebilmesiydi.
Bu etkinlikten birkaç yıl sonra Beşiktaş kurucu üyelerinden Ahmet Fetgeri Aşeni, Ankara’da düzenlenen spor kongresinde bu bayramın bütün gençliğe mal edilmesi gerektiğini ve ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ adı altında her yıl kutlanmasını önerdi. Bu öneri kongrede oylanarak kabul edildi. Tasarı, Atatürk tarafından da onaylanarak 1938 yılı haziran ayından itibaren her yıl kutlanmaya başlandı.
19 MAYIS ATATÜRK’ÜN DOĞUM GÜNÜ MÜ?
Genellikle okulda gördüğümüz tarih derslerinde öğretilen kalıp bir cümle şudur: Atatürk 19 Mayıs tarihinde doğduğunu söylemiştir. Bu kalıp cümlenin doğru olmasının yanında bir takım eksikleri vardır. Biz bu eksiklerini gidermek istiyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ne yazık ki tam doğum tarihini bilemiyoruz. Bunun sebepleri, o dönem tutulan nüfus kayıtlarından kaynaklanmaktadır. Şöyle ki dönemin nüfus kayıtları günümüz nüfus müdürlüğünün arşivlerinde araştırmaya kapalıdır. Bu sebeple, ne yazık ki ulu önder Atatürk’ün doğum tarihini tam olarak belgeleyen resmi bir vesika elimizde mevcut değildir.
Biz Atatürk’ün doğum tarihini yine Atatürk’ün kendisinden öğreniyoruz. Bu bilgiyi Atatürk de çocukken annesinden öğrenmiştir. Zübeyde Hanım, Atatürk’ün 1881 yılının sıcak bir mayıs ayında doğduğunu söylermiş. Atatürk sonradan bunu Afet İnan’a anlatırken ‘neden bu tarih 19 mayıs olmasın ?’ demiştir. İşte bu sebeple 19 Mayıs tarihi Atatürk’ün doğum günü olarak benimsenmiştir.
19 Mayıs Bayramı, 1980 darbesinden sonra adı değiştirilerek 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı olarak son şeklini almıştır. Günümüzde, her yıl başta başkent Ankara olmak üzere bütün şehirlerimizde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde coşkuyla kutlanmaktadır. 19 Mayıs Bayramında hem spor etkinlikleri yapılmakta hem de ulu önder Mustafa Kemal Atatürk saygıyla anılmaktadır.
19 MAYIS BAYRAMININ ÖNEMİ
Gerek Milli gerekse dini bayramlarımız toplumumuzu bir arada tutan unsurlardır. Bayramlarda birlik ve beraberliğimiz hat safhaya çıkmalı, tarihimizi saygıyla anmalı ve esasında her bayramı önemini kavrayarak kutlamalıyız.
19 Mayıs, spor, sporcular ve gençlikle bütünleşmiş bir bayram olmasının yanı sıra Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı bir gündür. Sadece 19 Mayıs değil, bütün bayramlarımızı neden kutladığımızı ve bayramlarımızın önemlerini bilmeliyiz.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs’ta Samsun’a ayak basarak, bugünün de temellerinin atılmasını sağlamış oldu.
1918 Mondros Mütarekesi sonrasında ülkemizin birçok bölgesi düşman işgaline uğramış vaziyetteydi. Anadolu’ya düşman kuvvetleri henüz girememişti. Memleketin dört bir yanında bu işgallere karşı halk direniş göstermekteydi.
Mustafa Kemal Paşa, 9.Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gönderilmişti. Emrinde iki kolordu bulunmaktaydı. Bu görev Mustafa Kemal Paşa’ya gayet geniş yetkiler sağlıyordu.
Paşanın Samsun’a yollanmasının gerekçesi, bölgedeki tedbirsizlik ve güvensizlik olaylarını yerinde gözlemleyip gerekli önlemleri almaktı. Mustafa Kemal Paşa ise ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız ve bağımsız yeni bir Türk devleti kurmanın gerekli olduğunu düşünüyordu.
İşte 19 Mayıs 1919 tarihi, Atatürk’ün attığı bu adımlarla başlayan ve Türkiye Cumhuriyetine kadar gelen sürecin başlangıcıydı.
19 Mayıs, 1919 tarihinde bayram olarak ilan edilip kutlanmaya başlanmadı. Birçok milli bayramımız gibi 19 Mayıs da Cumhuriyetin ilanından sonra kutlanmaya başlandı.
İlk defa 24 Mayıs 1935 tarihinde Beşiktaş’ın girişimleriyle Atatürk Spor Günü adı altında Fenerbahçe ve Galatasaray sporcularının da katılımıyla kutlandı. Bu etkinliğin amacı, Türk gençliğinin Atatürk’e olan minnet ve sevgisini gösterebilmesiydi.
Bu etkinlikten birkaç yıl sonra Beşiktaş kurucu üyelerinden Ahmet Fetgeri Aşeni, Ankara’da düzenlenen spor kongresinde bu bayramın bütün gençliğe mal edilmesi gerektiğini ve ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ adı altında her yıl kutlanmasını önerdi. Bu öneri kongrede oylanarak kabul edildi. Tasarı, Atatürk tarafından da onaylanarak 1938 yılı haziran ayından itibaren her yıl kutlanmaya başlandı.
19 MAYIS ATATÜRK’ÜN DOĞUM GÜNÜ MÜ?
Genellikle okulda gördüğümüz tarih derslerinde öğretilen kalıp bir cümle şudur: Atatürk 19 Mayıs tarihinde doğduğunu söylemiştir. Bu kalıp cümlenin doğru olmasının yanında bir takım eksikleri vardır. Biz bu eksiklerini gidermek istiyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ne yazık ki tam doğum tarihini bilemiyoruz. Bunun sebepleri, o dönem tutulan nüfus kayıtlarından kaynaklanmaktadır. Şöyle ki dönemin nüfus kayıtları günümüz nüfus müdürlüğünün arşivlerinde araştırmaya kapalıdır. Bu sebeple, ne yazık ki ulu önder Atatürk’ün doğum tarihini tam olarak belgeleyen resmi bir vesika elimizde mevcut değildir.
Biz Atatürk’ün doğum tarihini yine Atatürk’ün kendisinden öğreniyoruz. Bu bilgiyi Atatürk de çocukken annesinden öğrenmiştir. Zübeyde Hanım, Atatürk’ün 1881 yılının sıcak bir mayıs ayında doğduğunu söylermiş. Atatürk sonradan bunu Afet İnan’a anlatırken ‘neden bu tarih 19 mayıs olmasın ?’ demiştir. İşte bu sebeple 19 Mayıs tarihi Atatürk’ün doğum günü olarak benimsenmiştir.
19 Mayıs Bayramı, 1980 darbesinden sonra adı değiştirilerek 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı olarak son şeklini almıştır. Günümüzde, her yıl başta başkent Ankara olmak üzere bütün şehirlerimizde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde coşkuyla kutlanmaktadır. 19 Mayıs Bayramında hem spor etkinlikleri yapılmakta hem de ulu önder Mustafa Kemal Atatürk saygıyla anılmaktadır.
19 MAYIS BAYRAMININ ÖNEMİ
Gerek Milli gerekse dini bayramlarımız toplumumuzu bir arada tutan unsurlardır. Bayramlarda birlik ve beraberliğimiz hat safhaya çıkmalı, tarihimizi saygıyla anmalı ve esasında her bayramı önemini kavrayarak kutlamalıyız.
19 Mayıs, spor, sporcular ve gençlikle bütünleşmiş bir bayram olmasının yanı sıra Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı bir gündür. Sadece 19 Mayıs değil, bütün bayramlarımızı neden kutladığımızı ve bayramlarımızın önemlerini bilmeliyiz.
18 Mayıs 2017 Perşembe
Evlilik erkekleri ölümden koruyor
Bilim insanları, evliliğin erkekler için ilginç bir faydası olduğunu ortaya çıkardı.
ABD'de yapılan bir araştırma, evli erkeklerin ciddi bir ameliyat sonrasındaki 2 yıl içinde ölme riskinin, bekarlara göre çok düşük olduğunu gösterdi. Bekar erkeklerin ölüm riski evlilere göre yüzde 53 daha yüksek çıkarken, boşanmış erkeklerde ise oran yüzde 76 olarak belirlendi. Bu durumun, evli erkeklerin eşlerinden gördükleri bakımla ilgili olabileceği belirtildi.
ABD'de yapılan bir araştırma, evli erkeklerin ciddi bir ameliyat sonrasındaki 2 yıl içinde ölme riskinin, bekarlara göre çok düşük olduğunu gösterdi. Bekar erkeklerin ölüm riski evlilere göre yüzde 53 daha yüksek çıkarken, boşanmış erkeklerde ise oran yüzde 76 olarak belirlendi. Bu durumun, evli erkeklerin eşlerinden gördükleri bakımla ilgili olabileceği belirtildi.
Evdeki mucize: Karbonat
Karbonat sadece zayıflama ya da diş temizliği için kullanılıyor zannedenlerdenseniz yanılıyorsunuz. Karbonatın cilt lekeleri başta olmak üzere saç kepekleri, ev temizliği ve hatta böceklerle mücadele için de kullanıldığını biliyor muydunuz?
İşte her evde mutlaka olması gereken karbonatın kullanım alanları…
Güzellik ve bakım için karbonatın kullanım alanları
1 / Karbonat ciltteki asidi etkisiz hale getirdiği için deodorant olarak kullanıma uygundur. Biraz su ile macun haline getirdiğiniz karbonatı koltuk altınıza sürerseniz ter kokularının önüne geçebilirsiniz.
2 / Saçlarınızdaki kepeğin kesin çözümünü bulmak istiyorsanız saçlarınıza bir avuç karbonatla masaj yapın daha sonra her zamanki gibi yıkayın. Bu işlemin altı kere tekrarı halinde karbonatın saç kepeklerini yok ettiğini görebilirsiniz.
3 / Öte yandan şampuanın içine koyacağınız bir miktar karbonat, saçlarınızı daha yumuşak ve kolay taranır hale getirecek.
4 / Cildiniz için yenileyici bir maske yapmak istiyorsanız, macun haline getirdiğiniz karbonatı ince bir katman halinde yüzünüze sürün ardından birkaç dakika sonra yüzünüzü yıkayın.
Ev temizliğinde karbonatın kullanım alanları
5 / Tıkanmış su borularını açmak istiyorsanız karbonatı boruya dökün ardından üzerine sıcak su dökün. Tıkanmış boruların hemen açıldığını göreceksiniz.
6 / Gümüşlerinizi temizlemek için bir miktar karbonatı nemli süngere dökün. Ardından gümüşlerin üzerini ovarak temizleyin.
7 / Banyodaki perdeleriniz küflendiyse, sabun ve sirkeyle bir miktar karbonatı karıştırın. Daha sonra bu karışımla perdenizin küflenmiş yerlerini yıkayın. Küflerin yok olduğunu göreceksiniz.
8 / Lavabo ve klozet temizliği için gece klozete bir miktar karbonat ve sirke dökün. Klozet ve lavaboyu bu şekilde sabaha kadar muhafaza edin. Sabah temiz bir bezle silin.
9 / Evde çamaşır yumuşatıcısı kalmadıysa her yıkama için çeyrek su bardağı karbonatı yumuşatıcı gözüne dökün ve çamaşırlarınızı yıkayın.
10 / Banyo fayanslarındaki küf ve sabundan kurtulmak için yarım litre suda 2 yemek kaşığı karbonatı çözdürün ve bu su ile fayansları silin.
11 / Yanmış tencere ve tavaları temizlemek için biraz bulaşık deterjanı ve 2 yemek kaşığı karbonatı sıcak suda sabaha kadar bekletin. Ardından yanmış tava ya da tencerenizi bu su ile yıkayın.
12 / Duvar izlerini gidermek ve mobilyaları temizlemek için nemli bir süngere bir miktar karbonat serperek temizlemek istediğiniz noktalara sürün.
13 / Spor ekipmanlarını karbonatla temizleyin. Bir litre ılık suya 4 yemek kaşığı karbonat koyun Ardından ekipmanlarınızı bu suyla silin.
14 / Halılardaki yağ lekelerini çıkarmak için yağlı kısmın üzerine bir miktar karbonat dökün. Ardından karbonatlı yeri fırça yardımıyla ovun. Yağın hemen çıktığını göreceksiniz.
Kokularla mücadelede karbonatın kullanım alanları
15 / Buzdolabındaki istenmeyen kokular için buzdolabına ağzı açık bir kutu karbonat koymanız yeterli olacak.
16 / Yastıklardaki kokuların giderilmesi için bir miktar karbonatı yastığın üzerine serpin. Arından karbonatı silkeleyin. Kokudan eser kalmadığını göreceksiniz.
17 / Mutfak havlularındaki kokuyu gidermek için iki bardak sıcak suya iki yemek kaşığı karbonat koyun. Ardından havluları bu sıcak suda bekletin.
18 / Bulaşık makinesi kokmaya başladıysa, makinelere her yıkamada yarım bardak karbonat koyun.
Böceklerle mücadelede karbonatın kullanım alanları
19 / Eğer evinizde karıncalar varsa kapı ve pencerelerin önüne ip gibi karbonat serpin.
20 / Evinizde hamam böceği varsa yarı karbonat yarı şekerden oluşan bir karışımı mutfağınızın bazı köşelerine dökün. Hamam böceklerinin yok olduğunu göreceksiniz.
21 / Bahçede ya da saksı çiçeklerinde oluşan haşerelerin temizlenmesi için bir yemek kaşığı karbonatı bir litre suda çözündürün ve bitkilerinizi bu karışımla sulayın. Aynı karışımı, bir bez yardımıyla yapraklarını temizlemekte de kullanabilirsiniz.
22 / Eğer sivrisineklerin saldırısına uğradıysanız kaşıntıyı engellemek için karbonatı su yardımıyla macun haline getirerek kaşınan bölgeye uygulayın. (cnntürk.com.tr)
İşte her evde mutlaka olması gereken karbonatın kullanım alanları…
Güzellik ve bakım için karbonatın kullanım alanları
1 / Karbonat ciltteki asidi etkisiz hale getirdiği için deodorant olarak kullanıma uygundur. Biraz su ile macun haline getirdiğiniz karbonatı koltuk altınıza sürerseniz ter kokularının önüne geçebilirsiniz.
2 / Saçlarınızdaki kepeğin kesin çözümünü bulmak istiyorsanız saçlarınıza bir avuç karbonatla masaj yapın daha sonra her zamanki gibi yıkayın. Bu işlemin altı kere tekrarı halinde karbonatın saç kepeklerini yok ettiğini görebilirsiniz.
3 / Öte yandan şampuanın içine koyacağınız bir miktar karbonat, saçlarınızı daha yumuşak ve kolay taranır hale getirecek.
4 / Cildiniz için yenileyici bir maske yapmak istiyorsanız, macun haline getirdiğiniz karbonatı ince bir katman halinde yüzünüze sürün ardından birkaç dakika sonra yüzünüzü yıkayın.
Ev temizliğinde karbonatın kullanım alanları
5 / Tıkanmış su borularını açmak istiyorsanız karbonatı boruya dökün ardından üzerine sıcak su dökün. Tıkanmış boruların hemen açıldığını göreceksiniz.
6 / Gümüşlerinizi temizlemek için bir miktar karbonatı nemli süngere dökün. Ardından gümüşlerin üzerini ovarak temizleyin.
7 / Banyodaki perdeleriniz küflendiyse, sabun ve sirkeyle bir miktar karbonatı karıştırın. Daha sonra bu karışımla perdenizin küflenmiş yerlerini yıkayın. Küflerin yok olduğunu göreceksiniz.
8 / Lavabo ve klozet temizliği için gece klozete bir miktar karbonat ve sirke dökün. Klozet ve lavaboyu bu şekilde sabaha kadar muhafaza edin. Sabah temiz bir bezle silin.
9 / Evde çamaşır yumuşatıcısı kalmadıysa her yıkama için çeyrek su bardağı karbonatı yumuşatıcı gözüne dökün ve çamaşırlarınızı yıkayın.
10 / Banyo fayanslarındaki küf ve sabundan kurtulmak için yarım litre suda 2 yemek kaşığı karbonatı çözdürün ve bu su ile fayansları silin.
11 / Yanmış tencere ve tavaları temizlemek için biraz bulaşık deterjanı ve 2 yemek kaşığı karbonatı sıcak suda sabaha kadar bekletin. Ardından yanmış tava ya da tencerenizi bu su ile yıkayın.
12 / Duvar izlerini gidermek ve mobilyaları temizlemek için nemli bir süngere bir miktar karbonat serperek temizlemek istediğiniz noktalara sürün.
13 / Spor ekipmanlarını karbonatla temizleyin. Bir litre ılık suya 4 yemek kaşığı karbonat koyun Ardından ekipmanlarınızı bu suyla silin.
14 / Halılardaki yağ lekelerini çıkarmak için yağlı kısmın üzerine bir miktar karbonat dökün. Ardından karbonatlı yeri fırça yardımıyla ovun. Yağın hemen çıktığını göreceksiniz.
Kokularla mücadelede karbonatın kullanım alanları
15 / Buzdolabındaki istenmeyen kokular için buzdolabına ağzı açık bir kutu karbonat koymanız yeterli olacak.
16 / Yastıklardaki kokuların giderilmesi için bir miktar karbonatı yastığın üzerine serpin. Arından karbonatı silkeleyin. Kokudan eser kalmadığını göreceksiniz.
17 / Mutfak havlularındaki kokuyu gidermek için iki bardak sıcak suya iki yemek kaşığı karbonat koyun. Ardından havluları bu sıcak suda bekletin.
18 / Bulaşık makinesi kokmaya başladıysa, makinelere her yıkamada yarım bardak karbonat koyun.
Böceklerle mücadelede karbonatın kullanım alanları
19 / Eğer evinizde karıncalar varsa kapı ve pencerelerin önüne ip gibi karbonat serpin.
20 / Evinizde hamam böceği varsa yarı karbonat yarı şekerden oluşan bir karışımı mutfağınızın bazı köşelerine dökün. Hamam böceklerinin yok olduğunu göreceksiniz.
21 / Bahçede ya da saksı çiçeklerinde oluşan haşerelerin temizlenmesi için bir yemek kaşığı karbonatı bir litre suda çözündürün ve bitkilerinizi bu karışımla sulayın. Aynı karışımı, bir bez yardımıyla yapraklarını temizlemekte de kullanabilirsiniz.
22 / Eğer sivrisineklerin saldırısına uğradıysanız kaşıntıyı engellemek için karbonatı su yardımıyla macun haline getirerek kaşınan bölgeye uygulayın. (cnntürk.com.tr)
Etiketler:
cilt bakımı,
güzellik,
kadın,
yaşam,
zayıflama
15 Mayıs 2017 Pazartesi
Atatürk, Osmanlı Padişahı Vahdettin'i böyle tanımlamış
Mustafa Kemal Atatürk'ün kendi el yazısıyla kalema aldığı notlar ortaya çıktı. Notlarında Atatürk, Osmanlı Padişahı Vahdettin'i şöyle tanımlamış: "Türkiye halkının hayatını, namusunu, onurunu yok eden kişi."
Mustafa Kemal Atatürk'ün kendi el yazısıyla kaleme aldığı ve Yapı Kredi Bankası arşivlerinde bulunan notlar ilk kez gün yüzüne çıkartıldı. Yücel Demirel'in hazırladığı "Atatürk/Belgeler, Elyazısıyla Notlar, Yazışmalar" adlı kitapta, Atatürk, Türkler'in ilk atası olan 'Türk' adlı kişi ile Hz. Muhammed hakkındaki düşünceleri dikkat çeken bölümleri oluşturuyor. Hürriyet'ten Mert İnan'ın haberine göre; Atatürk, Hz. Muhammed'den bahsederken 'Fahr-ı Âlem Efendimiz' ifadesini kullanıyor. Atatürk'ün notlarında, Osmanlı Padişahı Vahdettin, "Türkiye halkının hayatını, namusunu, onurunu yok eden kişi" olarak tanımlanmış.
'Zavallı sürüler'
Kitapta, Atatürk'e ait notların görselleri, hem eski Türkçe hem de günümüz Türkçe çevirileriyle yer alıyor. Atatürk'ün Birinci Dünya Savaşı sırasındaki yazışmaları, Birinci Meclis'e milletvekili yollamak istemeyen Yozgat eşrafının mektubu, Mustafa Kemal Paşa'nın Meclis Başkanı seçilmesinden sonra yaptığı konuşmanın metni, Şehzade Ömer Faruk Efendi'nin Anadolu'ya geçmesiyle ilgili yazışmalar, Anadolu'daki savaşın olumsuz sonuçlanma ihtimali karşısında Meclis'in Kayseri'ye taşınmasıyla ilgili yazışmaların yer aldığı eserde, Başkumandanlık tartışmalarıyla ilgili muhaliflerin eleştirilerine cevaplar, saltanatın kaldırılması hakkında Meclis'te yaptığı konuşmanın el yazısı notları bulunuyor.
Yunan Ordularının mağlup edilmesinden sonra TBMM Başkanı Başkumandan Mustafa Kemal imzasıyla notlar kaleme alan Atatürk; 'Büyük ve Asil Türk Milleti' diye başlayan bu notlarında, şu düşünceleri paylaşmış: "Ordularımız İzmir'i ve Bursa'yı zaferle kurtardı. Asya imparatorluğuna yeltenen küstah bir düşmanın savaş meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanları ile kumanda kurulları günlerden beri TBMM hükümetinin savaş esiri bulunuyorlar. Düşmanın başkumandan atadığı General Trikopis, umutsuzca savaştıktan ve her kurtuluş çaresini denedikten sonra sonuçta, emrindeki generaller ve kurmayları ve kumanda ettiği ordunun elinde kalabilen artıklarıyla teslim oldu. Eğer Yunan Kralı da bugün esirlerimiz arasında bulunmuyorsa bu hükümdarların belirleyici özellikleri yalnız milletlerinin eğlencelerine katılmak olduğundan, savaş alanlarının felaketli günlerinde onların saraylarından başka bir şey düşünmemek huylarındandır. Batı fabrikalarının çelik zırhlarıyla kapanarak büyük Yunan orduları artık Anadolu dağlarında subayları tarafından terk edilmiş zavallı sürülerden ibaret kaldı."
'Son peygamber olmuştur'
Kitapta, Atatürk'ün Hz. Muhammed hakkındaki düşüncelerini notlar halinde kaleme aldığı bölümler günümüz Türkçesiyle şöyle aktarılıyor: "Efendiler, yine bilinmektedir ki dünya yüzünde yüz milyonluk bir Arap kitlesi vardır ve bunların Asya'daki kısmı Arap Yarımadası'nda yoğun olarak bulunur. Peygamberliğe ulaşmış olan Fahr-ı Âlem Efendimiz (Hazret-i Muhammed) bu Arap kitlesi içinden Mekke'de dünyaya gelmiş bir mübarek varlıktı. Tanrı birdir ve büyüktür ve bu büyük olan Allah insanları yarattığı andan Cenab-ı Peygamber'in ölümüne kadar onları aydınlatmak, doğru yolu göstermek için aracılarla onlarla ilgilenmiştir. Allah, kullarının bir gelişmişlik noktasına ulaşmasına kadar kendi araçlarını kullanmasını tanrılığın gereklerinden saymıştır. Onlara Hazret-i Adem Aleyhisselâm'dan başlamak üzere sınırsız peygamber ve elçiler göndermiştir. Peygamberimiz aracılığıyla en son dinsel ve yaşamsal gerçekleri verdikten sonra artık insanlık ile aracı ile ilişkide bulunmaya gerek görmemiştir. İnsanlığın kavrayış, aydınlanma ve gelişme düzeyleriyle her kulun, doğrudan doğruya Allah tarafından gönle doğan şeylerle ilişki kurma yeteneğine ulaştığını kabul etmiştir ve bu nedenle Hazret-i Muhammed son peygamber olmuştur."
'Türk' adlı ilk kişi
Atatürk'ün el yazısı notlarında Türk adındaki ilk kişinin Hz. Nuh'un torunu olduğunu belirtirken, "Efendiler, bu dünyada en az yüz milyondan fazla nüfusa sahip büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında tarih anlamında da bir derinliği vardır. Efendiler, bu derinliği isterseniz iki ölçütle ölçelim. Birinci ölçüt, tarih öncesi devirlere ilişkin ölçüttür. Bu ölçüte göre Türk milletinin büyük atası olan Türk adındaki insan, ikinci insanlığın babası Nuh Aleyhisselâm'ın oğlu Yafes'in oğlu olan kişidir. Tarih dönemlerinin belge bulmakta pek hoşgörülü olduğu ilk evrelerine biz de hoşgörülü olalım. Fakat en açık ve en kesin ve en objektif tarihsel kanıtlara dayanarak diyebiliriz ki Türkler on beş yüzyıl önce Asya'nın göbeğinde büyük devletler kurmuş ve insanlığın her türlü yeteneklerini gerçekleştirmiş bir unsurdur" ifadelerini kullanıyor.
'Bilinçsiz bir hain'
Atatürk'ün el yazısıyla kaleme notlarında en ağır eleştirdiği isimlerin başında Osmanlı'nın son padişahı Vahdettin geliyor. Vahdettin'i Türk halkının onurunu yok etmek isteyen biri olarak tanımlayan Atatürk, notlarında şunları kaleme alıyor: "Osmanoğulları'nın otuz altıncı ve sonuncu padişahı Vahdettin'in saltanatı döneminde millet en derin esaret çukurunun önüne getiriliyor. Binlerce yıldan beri bağımsızlık kavramının seçkin örneği olan Türk milleti, bir tekme ile bu çukurun içine yuvarlanmak isteniyor. Fakat bu tekmeyi vurdurmak için bilinçsiz bir hain gerekliydi. Nasıl ki yasal olarak ölüm cezasına çarptırılanların bile ipini çekmek için duygularından arınmış bir yaratık aranır. Ölüm kararını verenlerin böyle aşağılık bir araca ihtiyaçları vardır. O kim olabilirdi? Ne yazık ki bu milletin hükümdar, sultan, padişah, halife diye başında bulundurduğu Vahdettin... O, bu davranışıyla kendini öldürdü."
Mustafa Kemal Atatürk'ün kendi el yazısıyla kaleme aldığı ve Yapı Kredi Bankası arşivlerinde bulunan notlar ilk kez gün yüzüne çıkartıldı. Yücel Demirel'in hazırladığı "Atatürk/Belgeler, Elyazısıyla Notlar, Yazışmalar" adlı kitapta, Atatürk, Türkler'in ilk atası olan 'Türk' adlı kişi ile Hz. Muhammed hakkındaki düşünceleri dikkat çeken bölümleri oluşturuyor. Hürriyet'ten Mert İnan'ın haberine göre; Atatürk, Hz. Muhammed'den bahsederken 'Fahr-ı Âlem Efendimiz' ifadesini kullanıyor. Atatürk'ün notlarında, Osmanlı Padişahı Vahdettin, "Türkiye halkının hayatını, namusunu, onurunu yok eden kişi" olarak tanımlanmış.
'Zavallı sürüler'
Kitapta, Atatürk'e ait notların görselleri, hem eski Türkçe hem de günümüz Türkçe çevirileriyle yer alıyor. Atatürk'ün Birinci Dünya Savaşı sırasındaki yazışmaları, Birinci Meclis'e milletvekili yollamak istemeyen Yozgat eşrafının mektubu, Mustafa Kemal Paşa'nın Meclis Başkanı seçilmesinden sonra yaptığı konuşmanın metni, Şehzade Ömer Faruk Efendi'nin Anadolu'ya geçmesiyle ilgili yazışmalar, Anadolu'daki savaşın olumsuz sonuçlanma ihtimali karşısında Meclis'in Kayseri'ye taşınmasıyla ilgili yazışmaların yer aldığı eserde, Başkumandanlık tartışmalarıyla ilgili muhaliflerin eleştirilerine cevaplar, saltanatın kaldırılması hakkında Meclis'te yaptığı konuşmanın el yazısı notları bulunuyor.
Yunan Ordularının mağlup edilmesinden sonra TBMM Başkanı Başkumandan Mustafa Kemal imzasıyla notlar kaleme alan Atatürk; 'Büyük ve Asil Türk Milleti' diye başlayan bu notlarında, şu düşünceleri paylaşmış: "Ordularımız İzmir'i ve Bursa'yı zaferle kurtardı. Asya imparatorluğuna yeltenen küstah bir düşmanın savaş meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanları ile kumanda kurulları günlerden beri TBMM hükümetinin savaş esiri bulunuyorlar. Düşmanın başkumandan atadığı General Trikopis, umutsuzca savaştıktan ve her kurtuluş çaresini denedikten sonra sonuçta, emrindeki generaller ve kurmayları ve kumanda ettiği ordunun elinde kalabilen artıklarıyla teslim oldu. Eğer Yunan Kralı da bugün esirlerimiz arasında bulunmuyorsa bu hükümdarların belirleyici özellikleri yalnız milletlerinin eğlencelerine katılmak olduğundan, savaş alanlarının felaketli günlerinde onların saraylarından başka bir şey düşünmemek huylarındandır. Batı fabrikalarının çelik zırhlarıyla kapanarak büyük Yunan orduları artık Anadolu dağlarında subayları tarafından terk edilmiş zavallı sürülerden ibaret kaldı."
'Son peygamber olmuştur'
Kitapta, Atatürk'ün Hz. Muhammed hakkındaki düşüncelerini notlar halinde kaleme aldığı bölümler günümüz Türkçesiyle şöyle aktarılıyor: "Efendiler, yine bilinmektedir ki dünya yüzünde yüz milyonluk bir Arap kitlesi vardır ve bunların Asya'daki kısmı Arap Yarımadası'nda yoğun olarak bulunur. Peygamberliğe ulaşmış olan Fahr-ı Âlem Efendimiz (Hazret-i Muhammed) bu Arap kitlesi içinden Mekke'de dünyaya gelmiş bir mübarek varlıktı. Tanrı birdir ve büyüktür ve bu büyük olan Allah insanları yarattığı andan Cenab-ı Peygamber'in ölümüne kadar onları aydınlatmak, doğru yolu göstermek için aracılarla onlarla ilgilenmiştir. Allah, kullarının bir gelişmişlik noktasına ulaşmasına kadar kendi araçlarını kullanmasını tanrılığın gereklerinden saymıştır. Onlara Hazret-i Adem Aleyhisselâm'dan başlamak üzere sınırsız peygamber ve elçiler göndermiştir. Peygamberimiz aracılığıyla en son dinsel ve yaşamsal gerçekleri verdikten sonra artık insanlık ile aracı ile ilişkide bulunmaya gerek görmemiştir. İnsanlığın kavrayış, aydınlanma ve gelişme düzeyleriyle her kulun, doğrudan doğruya Allah tarafından gönle doğan şeylerle ilişki kurma yeteneğine ulaştığını kabul etmiştir ve bu nedenle Hazret-i Muhammed son peygamber olmuştur."
'Türk' adlı ilk kişi
Atatürk'ün el yazısı notlarında Türk adındaki ilk kişinin Hz. Nuh'un torunu olduğunu belirtirken, "Efendiler, bu dünyada en az yüz milyondan fazla nüfusa sahip büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında tarih anlamında da bir derinliği vardır. Efendiler, bu derinliği isterseniz iki ölçütle ölçelim. Birinci ölçüt, tarih öncesi devirlere ilişkin ölçüttür. Bu ölçüte göre Türk milletinin büyük atası olan Türk adındaki insan, ikinci insanlığın babası Nuh Aleyhisselâm'ın oğlu Yafes'in oğlu olan kişidir. Tarih dönemlerinin belge bulmakta pek hoşgörülü olduğu ilk evrelerine biz de hoşgörülü olalım. Fakat en açık ve en kesin ve en objektif tarihsel kanıtlara dayanarak diyebiliriz ki Türkler on beş yüzyıl önce Asya'nın göbeğinde büyük devletler kurmuş ve insanlığın her türlü yeteneklerini gerçekleştirmiş bir unsurdur" ifadelerini kullanıyor.
'Bilinçsiz bir hain'
Atatürk'ün el yazısıyla kaleme notlarında en ağır eleştirdiği isimlerin başında Osmanlı'nın son padişahı Vahdettin geliyor. Vahdettin'i Türk halkının onurunu yok etmek isteyen biri olarak tanımlayan Atatürk, notlarında şunları kaleme alıyor: "Osmanoğulları'nın otuz altıncı ve sonuncu padişahı Vahdettin'in saltanatı döneminde millet en derin esaret çukurunun önüne getiriliyor. Binlerce yıldan beri bağımsızlık kavramının seçkin örneği olan Türk milleti, bir tekme ile bu çukurun içine yuvarlanmak isteniyor. Fakat bu tekmeyi vurdurmak için bilinçsiz bir hain gerekliydi. Nasıl ki yasal olarak ölüm cezasına çarptırılanların bile ipini çekmek için duygularından arınmış bir yaratık aranır. Ölüm kararını verenlerin böyle aşağılık bir araca ihtiyaçları vardır. O kim olabilirdi? Ne yazık ki bu milletin hükümdar, sultan, padişah, halife diye başında bulundurduğu Vahdettin... O, bu davranışıyla kendini öldürdü."
Sabahları dinç uyanmak için 10 ipucu
Sabah yorgun, halsiz, üzgün ve keyifsiz olarak yataktan kalkmak dünyanın zor işlerinden birisi. Sosyal değişimler ve teknolojik gelişmeler bu sorunun başlıca nedenlerinden... Bu problemi çözmenin bazı püf noktaları var. İşte, sabah dinç uyanmanın 10 yolu...
Sosyal yaşamdaki değişiklikler ve teknolojik gelişmeler gecenin de artık gündüz gibi yoğun bir şekilde yaşanmasına yol açıyor. Bu durum uyku kalitesini bozuyor, enerjiyi azaltıyor, duygusal durumu ve sağlığı olumsuz etkiliyor. Gün içinde düşünme, odaklanma ve problem çözme gibi becerileri verimli kullanabilmek için ‘uyku hijyeni’ne özen göstermek büyük önem taşıyor. Memorial Ankara Hastanesi Psikiyatri Bölümü'nden Doç. Dr. Levent Sütçigil, uyku bozuklukları ve daha iyi bir uyku için dikkat edilmesi için 10 madde sıralıyor…
AYNI SAATTE YATIP AYNI SAATTE KALKIN
“1) Hafta sonları da dahil olmak üzere yatma ve kalkma saatini mümkün olduğunca aynı saatlerde olmasına dikkat edin.
2) Uyku için kendinize yeterli süre ayarlamaya çalışın. İhtiyaç duyulan uyku süresi kişiler arası farklılıklar gösterse de, ertesi gün dinlenmiş uyanmak için ihtiyacınız olan ortalama uyku süresi 7-8 saattir.
3) Yatak odanızın karanlık, sessiz ve serin olmasını sağlayın. Uyuduğunuz odanın içinde bulunan elektronik eşyaları kapatın, kalın perdeler kullanarak ışık ve sesin odaya girmesini engellemeye çalışın. Sabah kalktığınızda perdeleri açın. Gün ışığı uyanıklığa daha çabuk geçmenize yardımcı olacaktır.
UYUMADAN ÖNCE KİTAP OKUYUN
4) Uyku öncesi ılık bir duş almak ya da kitap okumak gibi alışkanlıklar geliştirin.
5) Uykudan bir-iki saat önce televizyon, bilgisayar, akıllı telefon gibi parlak ışığa sahip cihazları kullanmayı bırakın. Bu tip ekranların yaydıkları ışık, beyinde melatonin adlı uyku getirici hormonun salgılanmasını engeller, uykunuzun gecikmesine neden olur.
6) Yatmaya yakın egzersiz yapmaktan kaçının. Gün içinde egzersiz yaparak uykunuzu düzenlenmesine yardımcı olun.
7) Kafeinin vücuttan atılımı kişisel farklılık gösterebileceğinden, kafeinli içecekleri mümkün olduğunca azaltın, akşam yemeğinden sonra hiç almayın.
Sosyal yaşamdaki değişiklikler ve teknolojik gelişmeler gecenin de artık gündüz gibi yoğun bir şekilde yaşanmasına yol açıyor. Bu durum uyku kalitesini bozuyor, enerjiyi azaltıyor, duygusal durumu ve sağlığı olumsuz etkiliyor. Gün içinde düşünme, odaklanma ve problem çözme gibi becerileri verimli kullanabilmek için ‘uyku hijyeni’ne özen göstermek büyük önem taşıyor. Memorial Ankara Hastanesi Psikiyatri Bölümü'nden Doç. Dr. Levent Sütçigil, uyku bozuklukları ve daha iyi bir uyku için dikkat edilmesi için 10 madde sıralıyor…
AYNI SAATTE YATIP AYNI SAATTE KALKIN
“1) Hafta sonları da dahil olmak üzere yatma ve kalkma saatini mümkün olduğunca aynı saatlerde olmasına dikkat edin.
2) Uyku için kendinize yeterli süre ayarlamaya çalışın. İhtiyaç duyulan uyku süresi kişiler arası farklılıklar gösterse de, ertesi gün dinlenmiş uyanmak için ihtiyacınız olan ortalama uyku süresi 7-8 saattir.
3) Yatak odanızın karanlık, sessiz ve serin olmasını sağlayın. Uyuduğunuz odanın içinde bulunan elektronik eşyaları kapatın, kalın perdeler kullanarak ışık ve sesin odaya girmesini engellemeye çalışın. Sabah kalktığınızda perdeleri açın. Gün ışığı uyanıklığa daha çabuk geçmenize yardımcı olacaktır.
UYUMADAN ÖNCE KİTAP OKUYUN
4) Uyku öncesi ılık bir duş almak ya da kitap okumak gibi alışkanlıklar geliştirin.
5) Uykudan bir-iki saat önce televizyon, bilgisayar, akıllı telefon gibi parlak ışığa sahip cihazları kullanmayı bırakın. Bu tip ekranların yaydıkları ışık, beyinde melatonin adlı uyku getirici hormonun salgılanmasını engeller, uykunuzun gecikmesine neden olur.
6) Yatmaya yakın egzersiz yapmaktan kaçının. Gün içinde egzersiz yaparak uykunuzu düzenlenmesine yardımcı olun.
7) Kafeinin vücuttan atılımı kişisel farklılık gösterebileceğinden, kafeinli içecekleri mümkün olduğunca azaltın, akşam yemeğinden sonra hiç almayın.
YARIM KALAN İŞLERİ YATAKTA YAPMAYIN
8) Gün içinde bir kez yapılacak şekerleme, 20 dakikayı geçmediği sürece, gece uykusuna yardımcı olacaktır.
9) Yarım kalan işleri yatak odanızda yapmayın. Bir süre sonra yatak odası yarım kalan işleri akla getireceğinden kaygı duyulan bir yer olarak hatırlanmaya başlanacaktır.
10) Uykunuz gelmediği zamanlarda yatakta uykuyu beklemek yerine kalkıp az bir ışıkta kitap okuyun, müzik dinleyin. Televizyon izlerseniz programın içeriğine göre planladığınızdan daha fazla televizyon karşısında kalmak zorunda kalabilirsiniz. Sonuçta bu durum uykunuzun daha da açılmasına neden olur.” (Kaynak:sözcü.com.tr)
14 Mayıs 2017 Pazar
Anneler Günü mesajlar, hediyeler ve şiirler!
Anneler Günü için en güzel mesajları haberimizde bulabileceksiniz. Anneler Günü'nü annesinden uzak geçiren, anne olan yakınların anneler gününü kutlamak isteyen okurlarımız için derlediğimiz Anneler Günü mesajları ve Anneler Günü'nün önemine dair ayrıntılar haberimizde. Anneler Günü neden kutlanır? Anneler Günün'nde hangi hediyele alınır? İşte size fikir verecek detaylar...
Mayıs’ın ikinci pazarı Anneler Günü anlamına geliyor. Bu sene Anneler Günü bugüne yani 14 Mayıs 2017 tarihine denk geldi. Birçok kişi annesine hediyelerle, çiçeklerle koşup, annesinin Anneler Günü’nü kutlayacak. Anneler Günü için hediye tavsiyleri, Anneler Günü’nde anneniz için gerçekleştirebileceğiniz planlar, Anneler Günü şiirleri, sözleri ve mesajları haberimizde.
ANNELER GÜNÜ MESAJLARI 2017
Sen hayatımın kutup yıldızı oldun. Nereye gidersem gideyim ışığının altında sevginle uyudum. Doğru yolu buldum. Seni seviyorum annem.
Fedakârlık, sevgi, sabır ve güzellik ne demek tarif et derlerse; annem derdim canım annem seni bir gün değil her gün çok seviyorum. Anneler günün kutlu olsun.
Biraz şans, biraz sevgi ve sabır, birer parça zaman, başarı ve memnuniyeti de eklersek malzemelere, hepsini karıştırıp senin için uzun ve dileklerinin gerçekleştiği bir “hayat pastası” yapabiliriz sanırım… Anneler günün kutlu olsun canım annem!
Biricik annem.. Anneler günün kutlu olsun. Her zaman senin küçük bebeğinim…
Anneler çiçek gibidir, onları hep mis kokulu yerlerde görebilirsin, senin için her zaman varolduklarını ve seni düşündüklerini bilirsin. Anneler günün kutlu olsun canım anam.
Senin kucağın, senin merhametin beni yaşama bağlıyor sevgili anneciğim. Anneler günün kutlu olsun.
Geleceğini oluşturacak her yeni günün bir önceki günden daha güzel, isteklerine uygun ve seni mutlu edecek şekilde olmasını dilerim. Anneler günün kutlu olsun benim melek annem.
Meğer dilimdeki ve beynimdeki en güzel kelime senin adınmış. Sana her seslenişimde ya acım diniyor ya da sevgim coşuyor. Anneler günü kutlu olsun.
Anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı, kuş olsa, çiçek olsa, gündüz olsa, kırılmaz mı?
Acıdan bir sap menekşenin boynu bu kez dağlar doğursun beni anne. Sen de ılık bir yağmur ol durmadan yağ kanayan yerlerime. Anneler günün kutlu olsun canım annem.
Anne güllerin bezemesi, gülden deste anne, sözümde tutuklu, tarifsiz beste anne, yanar yürek, can bitkin kafeste, anne hasret bağırda, anne içimde aheste. Seni çok seviyorum anne, anneler günün kutlu olsun.
Gücüme güç, umuduma umut katan annem. Seni çok ama çok seviyorum. Anneler günün kutlu olsun!
ANNELER GÜNÜ ALINABİLECEK HEDİYELER
Anneler Günü ne gibi hediyeler alabiliriz? Annelere özel alınabilecek hediyelerden birkaçı. Annemize alacağımız küçücük bir hediye onlar için büyük önem taşır. Annemize olan sevgimizi göstermemizin bir nişanesi olarak hediyeleri şunlardan seçebilirsiniz;
1) Buket Çicek
2) Kutu Çikolata (özel çikolatalı, çiçek mevyeler)
3) Küçük Ev Aletleri
4) Züccaciye, Mutfak Eşyaları
5) Giyim Eşyası
6) Takılar (Kolye, Küpe, Saat.. vb.)
7) Fotoğraf Çerçevesi
8) Duvar Saati
9) Annelere Özel Ödül Plaketleri (yılın annesi, yıldızım sensin vb.)
ANNELER GÜNÜ KUTLAMA PLANLARI
Anneler Günü annelerin sadece bir hediyeyle anılmadığı, annelere güzel bir gün geçirmek için özel planların da yapıldığı bir kutlama günü olarak da önem taşımakta. Mayısın ikinci haftasında havaların da ısınmaya başlamasıyla Anneler Günü için özel kutlama planları açık havaya taşınmakta. Bazı lokantalar tarafından sunulan özel kahvaltı teklifleri, tur firmaları tarafından düzenlenen günlük turları gibi farklı etkinliklerle Anneler Günü daha renkli şekilde kutlanabilmekte.
ANNELER GÜNÜ ŞİİRLERİ
ANNE
Senin sesini
senin kokunu özledim anne
Gözlerini özledim,
Sözlerini özledim.
Kokunu özledim,
Benim güzel annem.
Beni büyüten,
Beni yaşatan.
Beni yüreten,
Sen değilmiydin,
Benim güzel annem.
ANNE SEVGİSİ
Sıcağın sinmiş bana,
Seni severim ana,
Sensiz bana kan veren
Sensin bana can veren.
Küçükken yudum yudum,
Sütlerinle uyudum.
Kulağıma ninniler,
Neler söyledin neler.
Beni büyüttün ana,
Beni yürüttün ana,
Göremeyince seni
Kucaklarım gölgeni
SAKLA BENİ ANNE
Sen ninni söylerken anne
Ak güvercinler evimize
Gelinböcekleri konuyor
Saçımın tellerine
Sen masal söylerken anne
Mor menekşeler açıyor sesinde
Yüzünden kalkan kelebekler
Yavaşça konuyor kirpiklerime
Sen ninni söylerken anne
Başucumda mı uykum
Yastığımın altında mı
Söyle girsinler gözlerime
Söyle şu kedilere anne
Miyavlamasınlar eğri büğrü
Oyuncağımı korkutmasınlar
Girmesinler düşüne
Yumuyor gözlerimi gizli bir el
Yüzünü göremiyorum anne
Sar beni sakla beni
Sıcak sevgiler içine
Tavan nere gitti anne
Nere gitti evimizin duvarları
Daya ellerini anneciğim
Kediler düşmesin üstüme
Ali YÜCE
ANNECİĞİM
Ne sevimli bir annesin!
Ne tatlıdır senin sesin!
Benim canım mısın nesin
Sen olmazsan yapamam ben!..
Senden yakın kim var bana?
Kalbim, canım bağlı sana!..
Üzüntüm yok ondan yana
Seviyorsun beni de sen.
Gülsem güler yüzün
Ağlamamdan alır hüzün…
Senin gecen ve gündüzün
Işık alır sanki benden!
Rakım Çalapala
ANNELER GÜNÜ TARİHÇESİ
Anneler gününün nereden kaynaklandığını anlatanlar günün yaratıcısı olarak hep annesini kaybetmiş olan küçük bir kızdan bahsederler. Gerçekte ise bu fikri hayata geçiren Anna Jarvis annesini 1905 yılında kaybettiğinde 41 yaşındaydı.
Asıl mesleği öğretmenlik olan 1864 doğumlu Anna Jarvis, 1902 yılında babası ölünce annesi ile beraber ABD’de, Philadelphia’da yaşamaya ve çalışmaya başladı. Üç yıl sonra 9 Mayıs 1905’de de annesini kaybetti. Sürekli annesi ile beraber yaşamasına rağmen öldükten sonra “Ona hayatta iken gerekli ilgiyi gösteremediği”ne inanıyor ve bunun ezikliğini duyuyordu.
İki sene sonra Mayıs’ın ikinci pazarında, annesinin ölüm yıldönümünde arkadaşlarını evine çağırdı ve bu günün anneler günü olarak ülke çapında kutlanması fikrini ilk onlara açtı. Fikir kabul gördü, anneler memnun kaldı, babalar itiraz etmedi, Amerika’nın önde gelen bir giysi tüccarı da finansal desteği sağladı.
İlk anneler günü Jarvis’in annesinin 20 yıl süresince haftalık dini dersler verdiği Grafton’daki bir kilisede, 10 Mayıs 1908’de, 407 çocuk ve annesinin katılımı ile kutlandı. Jarvin her bir anneye ve çocuğa kendi annesinin en çok sevdiği çiçek olan karanfillerden birer tane verdi. O günden sonra, temizliği, asaleti, şefkati ve sabrı ifade eden beyaz karanfil Amerika’da anneler gününün sembolü olarak kabul edildi.
Mayıs’ın ikinci pazarı Anneler Günü anlamına geliyor. Bu sene Anneler Günü bugüne yani 14 Mayıs 2017 tarihine denk geldi. Birçok kişi annesine hediyelerle, çiçeklerle koşup, annesinin Anneler Günü’nü kutlayacak. Anneler Günü için hediye tavsiyleri, Anneler Günü’nde anneniz için gerçekleştirebileceğiniz planlar, Anneler Günü şiirleri, sözleri ve mesajları haberimizde.
ANNELER GÜNÜ MESAJLARI 2017
Sen hayatımın kutup yıldızı oldun. Nereye gidersem gideyim ışığının altında sevginle uyudum. Doğru yolu buldum. Seni seviyorum annem.
Fedakârlık, sevgi, sabır ve güzellik ne demek tarif et derlerse; annem derdim canım annem seni bir gün değil her gün çok seviyorum. Anneler günün kutlu olsun.
Biraz şans, biraz sevgi ve sabır, birer parça zaman, başarı ve memnuniyeti de eklersek malzemelere, hepsini karıştırıp senin için uzun ve dileklerinin gerçekleştiği bir “hayat pastası” yapabiliriz sanırım… Anneler günün kutlu olsun canım annem!
Biricik annem.. Anneler günün kutlu olsun. Her zaman senin küçük bebeğinim…
Anneler çiçek gibidir, onları hep mis kokulu yerlerde görebilirsin, senin için her zaman varolduklarını ve seni düşündüklerini bilirsin. Anneler günün kutlu olsun canım anam.
Senin kucağın, senin merhametin beni yaşama bağlıyor sevgili anneciğim. Anneler günün kutlu olsun.
Geleceğini oluşturacak her yeni günün bir önceki günden daha güzel, isteklerine uygun ve seni mutlu edecek şekilde olmasını dilerim. Anneler günün kutlu olsun benim melek annem.
Meğer dilimdeki ve beynimdeki en güzel kelime senin adınmış. Sana her seslenişimde ya acım diniyor ya da sevgim coşuyor. Anneler günü kutlu olsun.
Anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı, kuş olsa, çiçek olsa, gündüz olsa, kırılmaz mı?
Acıdan bir sap menekşenin boynu bu kez dağlar doğursun beni anne. Sen de ılık bir yağmur ol durmadan yağ kanayan yerlerime. Anneler günün kutlu olsun canım annem.
Anne güllerin bezemesi, gülden deste anne, sözümde tutuklu, tarifsiz beste anne, yanar yürek, can bitkin kafeste, anne hasret bağırda, anne içimde aheste. Seni çok seviyorum anne, anneler günün kutlu olsun.
Gücüme güç, umuduma umut katan annem. Seni çok ama çok seviyorum. Anneler günün kutlu olsun!
ANNELER GÜNÜ ALINABİLECEK HEDİYELER
Anneler Günü ne gibi hediyeler alabiliriz? Annelere özel alınabilecek hediyelerden birkaçı. Annemize alacağımız küçücük bir hediye onlar için büyük önem taşır. Annemize olan sevgimizi göstermemizin bir nişanesi olarak hediyeleri şunlardan seçebilirsiniz;
1) Buket Çicek
2) Kutu Çikolata (özel çikolatalı, çiçek mevyeler)
3) Küçük Ev Aletleri
4) Züccaciye, Mutfak Eşyaları
5) Giyim Eşyası
6) Takılar (Kolye, Küpe, Saat.. vb.)
7) Fotoğraf Çerçevesi
8) Duvar Saati
9) Annelere Özel Ödül Plaketleri (yılın annesi, yıldızım sensin vb.)
ANNELER GÜNÜ KUTLAMA PLANLARI
Anneler Günü annelerin sadece bir hediyeyle anılmadığı, annelere güzel bir gün geçirmek için özel planların da yapıldığı bir kutlama günü olarak da önem taşımakta. Mayısın ikinci haftasında havaların da ısınmaya başlamasıyla Anneler Günü için özel kutlama planları açık havaya taşınmakta. Bazı lokantalar tarafından sunulan özel kahvaltı teklifleri, tur firmaları tarafından düzenlenen günlük turları gibi farklı etkinliklerle Anneler Günü daha renkli şekilde kutlanabilmekte.
ANNELER GÜNÜ ŞİİRLERİ
ANNE
Senin sesini
senin kokunu özledim anne
Gözlerini özledim,
Sözlerini özledim.
Kokunu özledim,
Benim güzel annem.
Beni büyüten,
Beni yaşatan.
Beni yüreten,
Sen değilmiydin,
Benim güzel annem.
ANNE SEVGİSİ
Sıcağın sinmiş bana,
Seni severim ana,
Sensiz bana kan veren
Sensin bana can veren.
Küçükken yudum yudum,
Sütlerinle uyudum.
Kulağıma ninniler,
Neler söyledin neler.
Beni büyüttün ana,
Beni yürüttün ana,
Göremeyince seni
Kucaklarım gölgeni
SAKLA BENİ ANNE
Sen ninni söylerken anne
Ak güvercinler evimize
Gelinböcekleri konuyor
Saçımın tellerine
Sen masal söylerken anne
Mor menekşeler açıyor sesinde
Yüzünden kalkan kelebekler
Yavaşça konuyor kirpiklerime
Sen ninni söylerken anne
Başucumda mı uykum
Yastığımın altında mı
Söyle girsinler gözlerime
Söyle şu kedilere anne
Miyavlamasınlar eğri büğrü
Oyuncağımı korkutmasınlar
Girmesinler düşüne
Yumuyor gözlerimi gizli bir el
Yüzünü göremiyorum anne
Sar beni sakla beni
Sıcak sevgiler içine
Tavan nere gitti anne
Nere gitti evimizin duvarları
Daya ellerini anneciğim
Kediler düşmesin üstüme
Ali YÜCE
ANNECİĞİM
Ne sevimli bir annesin!
Ne tatlıdır senin sesin!
Benim canım mısın nesin
Sen olmazsan yapamam ben!..
Senden yakın kim var bana?
Kalbim, canım bağlı sana!..
Üzüntüm yok ondan yana
Seviyorsun beni de sen.
Gülsem güler yüzün
Ağlamamdan alır hüzün…
Senin gecen ve gündüzün
Işık alır sanki benden!
Rakım Çalapala
ANNELER GÜNÜ TARİHÇESİ
Anneler gününün nereden kaynaklandığını anlatanlar günün yaratıcısı olarak hep annesini kaybetmiş olan küçük bir kızdan bahsederler. Gerçekte ise bu fikri hayata geçiren Anna Jarvis annesini 1905 yılında kaybettiğinde 41 yaşındaydı.
Asıl mesleği öğretmenlik olan 1864 doğumlu Anna Jarvis, 1902 yılında babası ölünce annesi ile beraber ABD’de, Philadelphia’da yaşamaya ve çalışmaya başladı. Üç yıl sonra 9 Mayıs 1905’de de annesini kaybetti. Sürekli annesi ile beraber yaşamasına rağmen öldükten sonra “Ona hayatta iken gerekli ilgiyi gösteremediği”ne inanıyor ve bunun ezikliğini duyuyordu.
İki sene sonra Mayıs’ın ikinci pazarında, annesinin ölüm yıldönümünde arkadaşlarını evine çağırdı ve bu günün anneler günü olarak ülke çapında kutlanması fikrini ilk onlara açtı. Fikir kabul gördü, anneler memnun kaldı, babalar itiraz etmedi, Amerika’nın önde gelen bir giysi tüccarı da finansal desteği sağladı.
İlk anneler günü Jarvis’in annesinin 20 yıl süresince haftalık dini dersler verdiği Grafton’daki bir kilisede, 10 Mayıs 1908’de, 407 çocuk ve annesinin katılımı ile kutlandı. Jarvin her bir anneye ve çocuğa kendi annesinin en çok sevdiği çiçek olan karanfillerden birer tane verdi. O günden sonra, temizliği, asaleti, şefkati ve sabrı ifade eden beyaz karanfil Amerika’da anneler gününün sembolü olarak kabul edildi.
12 Mayıs 2017 Cuma
En ucuz ve en pahalı şehirler
Economist dergisi yaptığı araştırmasıyla en ucuz ve en pahalı şehirleri seçti. Asya'dan 5 şehir en pahalı ilk 10 arasında kendine yer buldu.
En pahalı şehirler;
10- Kopenhag - Danimarka
9- New York - ABD
8- Paris - Fransa
7- Cenevre - İsviçre
6- Seul - Güney Kore
5- Osaka - Japonya
4- Tokyo - Japonya
3- Zürih - İsviçre
2- Hong Kong
1- Singapur
En ucuz şehirleri;
18 Asuncion - Paraguay
17- Johannesburg - Güney Afrika
16- Katmandu - Nepal
15- Tahran - İran
14- 14- Şam - Suriye
13- Caracas - Venezuela
12- Lasuka - Zambiya
11- Pretoria - Güney Afrika
10- Kiev - Ukrayna
9 -Bükreş Romanya
8- Yeni Delhi - Hindistan
7- Cezayir - Cezayir
6- Chennai - Hindistan
5- Mumbai - Hindistan
4- Karaçi - Pakistan
3 Bangalore - Hindistan
2- Lagos, Nijerya
1- Almatı - Kazakistan
En pahalı şehirler;
10- Kopenhag - Danimarka
9- New York - ABD
8- Paris - Fransa
7- Cenevre - İsviçre
6- Seul - Güney Kore
5- Osaka - Japonya
4- Tokyo - Japonya
3- Zürih - İsviçre
2- Hong Kong
1- Singapur
En ucuz şehirleri;
18 Asuncion - Paraguay
17- Johannesburg - Güney Afrika
16- Katmandu - Nepal
15- Tahran - İran
14- 14- Şam - Suriye
13- Caracas - Venezuela
12- Lasuka - Zambiya
11- Pretoria - Güney Afrika
10- Kiev - Ukrayna
9 -Bükreş Romanya
8- Yeni Delhi - Hindistan
7- Cezayir - Cezayir
6- Chennai - Hindistan
5- Mumbai - Hindistan
4- Karaçi - Pakistan
3 Bangalore - Hindistan
2- Lagos, Nijerya
1- Almatı - Kazakistan
İstanbul'da açık hava film festivali başlıyor
UNIQ Açık Hava Film Festivali 1 Haziran - 16 Eylül tarihleri arasında İstanbul'da yapılacak. UNIQ İstanbul ve Başka Sinema işbirliği ile düzenlenecek UNIQ Açık Hava Film Festivali, sinemaseverleri yaz boyunca haftanın üç günü seçkin filmlerle buluşturacak.
UNIQ Açık Hava Sahnesi’nde gerçekleştirilecek festival, bu yılın en çok konuşulan filmlerinden “La La Land” ile 1 Haziran’da başlayacak, ölümünün birinci yıl dönümünde Tarık Akan’ın anısına gösterilecek "Sürü" ile 16 Eylül’de kapanacak.
Başka Sinema’nın hazırladığı program, kısa filmlerden animasyona, komediden korku sinemasına, belgesellerden fantastik filmlere oldukça zengin bir seçki sunuyor.
Cannes, Berlin, Venedik gibi saygın festivallerden ödülle dönmüş, Oscar kazanmış ya da aday olmuş yabancı filmler, Türkiye’de son bir yılda yapılmış en önemli bağımsız sinema örnekleri, Pedro Almodovar, Ken Loach, Jim Jarmusch, Asghar Farhadi, Reha Erdem, François Ozon, Oliver Stone, Yeşim Ustaoğlu, Pablo Larrain gibi dünyaca ünlü yönetmenlerin son filmleri, dünya sinemasının yeni yıldızları olmaya aday genç yönetmenlerin yapıtları UNIQ Açık Hava Film Festivali kapsamında yaz boyunca Salı, Perşembe ve Pazar akşamları hava karardıktan sonra UNIQ Açık Hava Sahnesi’nde izleyicilerle buluşacak.
Festival kapsamında bazı filmlerin oyuncuları ve yönetmenleri de gösterimler sırasında sinemaseverlerle bir araya gelecek.
UNIQ Açık Hava Film Festivali'nde Haziran ayında gösterilecek filmlerin programı şöyle:
1 Haziran Perşembe:
La La Land
4 Haziran Pazar:
Julieta
6 Haziran Salı:
Jackie
8 Haziran Perşembe:
Kısa film gecesi
11 Haziran Pazar:
Moonlight
13 Haziran Salı:
Princess Monokoke
15 Haziran Perşembe:
Elle
18 Haziran Pazar:
1) My Life As A Zucchini
2)The Red Turtle
20 Haziran Salı:
Captain Fantastic
22 Haziran Perşembe:
Paterson
25 Haziran Pazar:
I, Daniel Blake
27 Haziran Salı
Desierto
29 Haziran Perşembe
Albüm
UNIQ Açık Hava Sahnesi’nde gerçekleştirilecek festival, bu yılın en çok konuşulan filmlerinden “La La Land” ile 1 Haziran’da başlayacak, ölümünün birinci yıl dönümünde Tarık Akan’ın anısına gösterilecek "Sürü" ile 16 Eylül’de kapanacak.
Başka Sinema’nın hazırladığı program, kısa filmlerden animasyona, komediden korku sinemasına, belgesellerden fantastik filmlere oldukça zengin bir seçki sunuyor.
Cannes, Berlin, Venedik gibi saygın festivallerden ödülle dönmüş, Oscar kazanmış ya da aday olmuş yabancı filmler, Türkiye’de son bir yılda yapılmış en önemli bağımsız sinema örnekleri, Pedro Almodovar, Ken Loach, Jim Jarmusch, Asghar Farhadi, Reha Erdem, François Ozon, Oliver Stone, Yeşim Ustaoğlu, Pablo Larrain gibi dünyaca ünlü yönetmenlerin son filmleri, dünya sinemasının yeni yıldızları olmaya aday genç yönetmenlerin yapıtları UNIQ Açık Hava Film Festivali kapsamında yaz boyunca Salı, Perşembe ve Pazar akşamları hava karardıktan sonra UNIQ Açık Hava Sahnesi’nde izleyicilerle buluşacak.
Festival kapsamında bazı filmlerin oyuncuları ve yönetmenleri de gösterimler sırasında sinemaseverlerle bir araya gelecek.
UNIQ Açık Hava Film Festivali'nde Haziran ayında gösterilecek filmlerin programı şöyle:
1 Haziran Perşembe:
La La Land
4 Haziran Pazar:
Julieta
6 Haziran Salı:
Jackie
8 Haziran Perşembe:
Kısa film gecesi
11 Haziran Pazar:
Moonlight
13 Haziran Salı:
Princess Monokoke
15 Haziran Perşembe:
Elle
18 Haziran Pazar:
1) My Life As A Zucchini
2)The Red Turtle
20 Haziran Salı:
Captain Fantastic
22 Haziran Perşembe:
Paterson
25 Haziran Pazar:
I, Daniel Blake
27 Haziran Salı
Desierto
29 Haziran Perşembe
Albüm
Yaşam kalitesinin en yüksek olduğu şehirler
Deutsche Bank yıllık yayımladığı raporla dünyanın en yaşanılabilir şehirlerini seçti. Listeye Türkiye'den İstanbul da girdi. İşte yaşam kalitesinin en yüksek olduğu şehirler;
1- Wellington (Yeni Zelanda)
2- Edinburgh (İskoçya)
3- Viyana (Avusturya)
4- Melbourne (Avustralya)
5- Zürih (İsviçre)
6- Kopenhag (Danimarka)
7- Ottowa (Kanada)
8- Boston (ABD)
9- Amsterdam (Hollanda)
10- Sydney (Avustralya)
11- Helsinki (Finlandiya)
12- Berlin (Almanya)
13- Auckland (Yeni Zelanda)
14- Toronto (Kanada)
15- Lizbon (Portekiz)
16- Madrid (İspanya)
17- Cape Town (Güney Afrika)
18- San Fransisco (ABD)
19- Prag (Çek Cumhuriyeti)
20- Stockholm (İsveç)
21- Dublin (İrlanda)
22- Chicago (ABD)
23- Varşova (Polonya)
24- Brüksel (Belçika)
25- Johannesburg (Güney Afrika)
26- Oslo (Norveç)
27- Tokyo (Japonya)
28- New York (ABD)
29- Milan (İtalya)
30- Paris (Fransa)
31- İstanbul
32- Atina (Yunanistan)
33- Londra (Birleşik Krallık)
34- Bangalore (Hindistan)
35- Meksiko (Meksika)
36- Hong Kong (Hong Kong)
37- Şangay (Çin)
38- Moskova (Rusya)
39- Singapur (Singapur)
40- Sao Paulo (Brezilya)
1- Wellington (Yeni Zelanda)
2- Edinburgh (İskoçya)
3- Viyana (Avusturya)
4- Melbourne (Avustralya)
5- Zürih (İsviçre)
6- Kopenhag (Danimarka)
7- Ottowa (Kanada)
8- Boston (ABD)
9- Amsterdam (Hollanda)
10- Sydney (Avustralya)
11- Helsinki (Finlandiya)
12- Berlin (Almanya)
13- Auckland (Yeni Zelanda)
14- Toronto (Kanada)
15- Lizbon (Portekiz)
16- Madrid (İspanya)
17- Cape Town (Güney Afrika)
18- San Fransisco (ABD)
19- Prag (Çek Cumhuriyeti)
20- Stockholm (İsveç)
21- Dublin (İrlanda)
22- Chicago (ABD)
23- Varşova (Polonya)
24- Brüksel (Belçika)
25- Johannesburg (Güney Afrika)
26- Oslo (Norveç)
27- Tokyo (Japonya)
28- New York (ABD)
29- Milan (İtalya)
30- Paris (Fransa)
31- İstanbul
32- Atina (Yunanistan)
33- Londra (Birleşik Krallık)
34- Bangalore (Hindistan)
35- Meksiko (Meksika)
36- Hong Kong (Hong Kong)
37- Şangay (Çin)
38- Moskova (Rusya)
39- Singapur (Singapur)
40- Sao Paulo (Brezilya)
11 Mayıs 2017 Perşembe
Düğün öncesi hazırlıklara bir yenisi daha eklendi
Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte düğün sezonu açılırken, hayatlarını birleştirme kararı alan çiftler artık sadece gelinlik ve damatlık seçmiyor. Düğün hazırlıkları arasına estetik operasyonlar da girdi. Son yıllarda sıklıkla rastlanan düğün öncesi estetik operasyonlar hakkında açıklamalarda bulunan Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Güray Yeşiladalı, hem gelinlerin hem de damatların en sık talep ettikleri operasyonlardan bahsetti.
Ömürleri boyunca değerli bir anı olarak kalacak olan düğün videolarını ve fotoğraflarını hatıralarına estetik şekilde eklemek isteyen çiftler estetik uygulamaları sıkça tercih ediyorlar. Hastaların bunu planlamaya başladığı zamanlar ise değişiklik gösterebiliyor. Op. Dr. Güray Yeşiladalı, düğünlerin genellikle yaz aylarında tercih edildiğini bu nedenle de düğün öncesi estetik operasyonların kasım ile haziran arasındaki aylarda tercih edildiğini söyledi.
Estetik operasyonları gelinler de damatlar da tercih ediyor
Düğün estetiği yaptırmak isteyen çiftlerin genellikle birlikte geldiklerini aktaran Yeşildalı, “Bu bizim sevdiğimiz bir durum. Çünkü bu sayede hastalarımız birbirine destek oluyorlar. Çiftlerden her iki tarafın da estetik operasyon yaptırmadığı durumlar da oluyor. Ancak yine de bir taraf tedavi olurken eşler hayat arkadaşlarına destek oluyor“ ifadelerini kullandı.
Kadınlar yüzlerine odaklanırken, erkekler fazla yağlardan kurtulmak istiyor
Düğün öncesinde çift olarak gelen hastaların genel olarak taleplerinden bahseden Op. Dr. Güray Yeşiladalı, gelin adaylarının iki temel motivasyonu olduğunu ifade etti. Kadın hastaların ilk olarak tüm fotoğraf ve videolarda en çok görünen yerleri olan yüzlerini mükemmelleştirmek, ikinci olarak ise hayallerinin gelinliğini mükemmel bir şekilde taşımak olduğunu belirten Yeşildalı şöyle devam etti: “Yüz bölgesi için burun estetiği, dudak dolgusu, göz altı ışık dolgusu, yüze dolgunluk kazandırmak amacıyla yağ enjeksiyonu ve botoks. Vücut şekillendirme için en sık yaptığımız işlemler ise liposuction, göğüs büyütme operasyonu ve Brezilya kalçası dediğimiz işlem. Bu işlemde yine hastamızın kendi vücudundan aldığımız yağ dokusu hastanın kalçalarına enjekte edilerek daha ince bir bel ve dolgun bir kalça elde edilebiliyor. Erkek hastalarımız ise yine benzer şekilde yüz bölgesinde burun estetiği, vücutlarında ise fazla yağlarından kurtulmak için liposuction işlemlerini tercih ediyorlar.”
Terlemek tarihe karışıyor
Gelin ve damatların düğün öncesi estetik taleplerinde, botoks, dolgu ve cilt yenileme işlemleri gibi uygulamaların dışında hızla artan bir talep ise koltuk altı botoksu adı verilen işlem. Op. Dr. Güray Yeşiladalı, düğün gecesi gelin ve damatların en büyük kabusu olan terleme sorununu azaltıcı bir operasyon olan bu operasyonun son dönemlerde çok popüler olduğunu iletti.
Düğün öncesi ‘estetik kazası’ yaşamamak için...
Estetik operasyonların uzmanlar tarafından gerçekleştirildiğinde minimum risk grubundaki işlemler olduğunu vurgulayan Yeşildalı, düğün öncesinde ya da hayatlarının herhangi bir döneminde estetik operasyon düşünen çiftlerin bilinçli ve doğru bilgiyle hareket etmeleri gerektiğini hatırlattı. cnntürk
Ömürleri boyunca değerli bir anı olarak kalacak olan düğün videolarını ve fotoğraflarını hatıralarına estetik şekilde eklemek isteyen çiftler estetik uygulamaları sıkça tercih ediyorlar. Hastaların bunu planlamaya başladığı zamanlar ise değişiklik gösterebiliyor. Op. Dr. Güray Yeşiladalı, düğünlerin genellikle yaz aylarında tercih edildiğini bu nedenle de düğün öncesi estetik operasyonların kasım ile haziran arasındaki aylarda tercih edildiğini söyledi.
Estetik operasyonları gelinler de damatlar da tercih ediyor
Düğün estetiği yaptırmak isteyen çiftlerin genellikle birlikte geldiklerini aktaran Yeşildalı, “Bu bizim sevdiğimiz bir durum. Çünkü bu sayede hastalarımız birbirine destek oluyorlar. Çiftlerden her iki tarafın da estetik operasyon yaptırmadığı durumlar da oluyor. Ancak yine de bir taraf tedavi olurken eşler hayat arkadaşlarına destek oluyor“ ifadelerini kullandı.
Kadınlar yüzlerine odaklanırken, erkekler fazla yağlardan kurtulmak istiyor
Düğün öncesinde çift olarak gelen hastaların genel olarak taleplerinden bahseden Op. Dr. Güray Yeşiladalı, gelin adaylarının iki temel motivasyonu olduğunu ifade etti. Kadın hastaların ilk olarak tüm fotoğraf ve videolarda en çok görünen yerleri olan yüzlerini mükemmelleştirmek, ikinci olarak ise hayallerinin gelinliğini mükemmel bir şekilde taşımak olduğunu belirten Yeşildalı şöyle devam etti: “Yüz bölgesi için burun estetiği, dudak dolgusu, göz altı ışık dolgusu, yüze dolgunluk kazandırmak amacıyla yağ enjeksiyonu ve botoks. Vücut şekillendirme için en sık yaptığımız işlemler ise liposuction, göğüs büyütme operasyonu ve Brezilya kalçası dediğimiz işlem. Bu işlemde yine hastamızın kendi vücudundan aldığımız yağ dokusu hastanın kalçalarına enjekte edilerek daha ince bir bel ve dolgun bir kalça elde edilebiliyor. Erkek hastalarımız ise yine benzer şekilde yüz bölgesinde burun estetiği, vücutlarında ise fazla yağlarından kurtulmak için liposuction işlemlerini tercih ediyorlar.”
Terlemek tarihe karışıyor
Gelin ve damatların düğün öncesi estetik taleplerinde, botoks, dolgu ve cilt yenileme işlemleri gibi uygulamaların dışında hızla artan bir talep ise koltuk altı botoksu adı verilen işlem. Op. Dr. Güray Yeşiladalı, düğün gecesi gelin ve damatların en büyük kabusu olan terleme sorununu azaltıcı bir operasyon olan bu operasyonun son dönemlerde çok popüler olduğunu iletti.
Düğün öncesi ‘estetik kazası’ yaşamamak için...
Estetik operasyonların uzmanlar tarafından gerçekleştirildiğinde minimum risk grubundaki işlemler olduğunu vurgulayan Yeşildalı, düğün öncesinde ya da hayatlarının herhangi bir döneminde estetik operasyon düşünen çiftlerin bilinçli ve doğru bilgiyle hareket etmeleri gerektiğini hatırlattı. cnntürk
8 Mayıs 2017 Pazartesi
17 saatlik oruç süresinde nelere dikkat edilmeli?
Ramazan ayında vücudumuzun alıştığı tempodan farklılaşması üzerine dengesiz bir beslenme de eklenince; yorgunluk, unutkanlık, dikkatsizlik, dalgınlık, kabızlık gibi olumsuz sonuçlar gözleniyor. Bütün bunların yanı sıra en çok duyulan şikayetlerden biri ise kilo alımı. Diyetisyen Emre Uzun, 17 saatlik oruç süresini en iyi şekilde atlatmamız için önerilerde bulunuyor.
Diyetisyen Emre Uzun’dan Ramazanda kilo almamıza engel olacak 12 ipucu
Yemekler iyice çiğnenip yenmeli, böylece daha erken bir tokluk hissedip az yemek tüketmiş olacaksınız.
Su alımına dikkat edilmeli , iftar ile sahur arası sık sık su tüketilmeli. Yine bu dönemde hazmı kolaylaştıran ıhlamur, rezene ,papatya gibi çayları şekersiz tüketebilirsiniz. İftar ile sahur arasında 1 adet maden suyu tüketilmesi ihtiyacımız olan mineralleri sağlamaya yardımcı olacaktır. Asitli içecekler yerine kompostoları veya sizi daha uzun süre tok tutup bağırsak fonksiyonlarımızda yardımcı olacak ayran, kefir gibi içecekleri tercih etmelisiniz.
Tatlı olarak tercihlerinizi yaz aylarına uyarlayarak daha az kalori alımını sağlayabilirsiniz. Örneğin 3 dilim baklava yiyerek alacağınız 430 kalori yerine 2 avuç kiraz tüketerek sadece 56 kalori alabilirsiniz. Yaz boyunca farklı meyvelerden faydalanmak size çeşitli vitamin kazanımı sağlayacaktır. Tatlı tercihlerinizi meyveden yana yapamıyorsanız şerbetli veya kalorili tatlılar yerine sütlü tatlılara yönelin.
İftar yemeğini biraz fazla yediyseniz tatlıyı 2 saat sonra yiyeceğiniz porsiyonunuz yarısını tercih ederek telafi edebilirsiniz.
İftarda mutlaka salatanızı hazırlayın. Bu durum sizin tok kalmanızı sağlayarak diğer besinleri az tüketmenizi sağlayacaktır. 1 tatlı kaşığı yağ ile hazırlanan salata vitamin alımı için yeterlidir. İlave edeceğiniz her 1 tatlı kaşığı yağ için 45 kalori fazladan alacağınız unutulmamalıdır.
Yine tükettiğiniz besinler kadar onları pişirirken uyguladığınız işlemler de sizin kalori alımınızı ve sağlığınızı etkileyebilir. Ramazan boyunca kızartma ve kavurma işlemleri yerine ızgara, fırın, haşlama veya buğulama yöntemlerini kullanabilirsiniz.
İftarı hurma ile açmak kan şekerimizi dengeli bir şekilde yükseltir. Ayrıca yüksek potasyum kalsiyum, magnezyum, fosfor minerallerine sahiptir. Fakat içerdiği yüksek kalori için miktarı sınırlandırmalısınız. İftarda 1 veya 2 adeti geçmeden tüketeceğiniz hurma size olumlu faydalar sağlayacaktır.
Özellikle sahurda ramazan pidesi tüketimi yerine kepekli, tam buğday veya çavdar ekmeğini tercih etmeniz hem daha uzun süre tokluk sağlayacak hem de alınan kaloriyi azaltacaktır. 1 bütün ramazan pidesinin yaklaşık 8 ince dilim ekmek içerdiği unutulmamalıdır.
Yemeklerin suyunu tüketmeyerek daha az kalori alımını sağlayacaksınız. Çünkü yemek suları yağ içermektedir.
İftardan sonra mümkün olduğunca hareketli bir yaşam tercih etmelisiniz. Özellikle iftarda fazla yemek yiyenler 2 saat sonra 30 dakikalık bir yürüyüşe çıkmalı.
Sahura kalkmayı mutlaka alışkanlık haline getirin böylece metabolizma hızınızdaki azalmanın önüne geçebilirsiniz.
Ramazanda bir başka önemli konu ise misafirlikler. Bazen o kalabalık sofralarda çok sayıda yemek seçeneği olur. Bu gibi durumlarda porsiyon kontrolüne gitmelisiniz. Yemek istediğiniz çeşit sayısı arttıkça porsiyonlarınızda küçültmelisiniz.(cnntürk)
Diyetisyen Emre Uzun’dan Ramazanda kilo almamıza engel olacak 12 ipucu
Yemekler iyice çiğnenip yenmeli, böylece daha erken bir tokluk hissedip az yemek tüketmiş olacaksınız.
Su alımına dikkat edilmeli , iftar ile sahur arası sık sık su tüketilmeli. Yine bu dönemde hazmı kolaylaştıran ıhlamur, rezene ,papatya gibi çayları şekersiz tüketebilirsiniz. İftar ile sahur arasında 1 adet maden suyu tüketilmesi ihtiyacımız olan mineralleri sağlamaya yardımcı olacaktır. Asitli içecekler yerine kompostoları veya sizi daha uzun süre tok tutup bağırsak fonksiyonlarımızda yardımcı olacak ayran, kefir gibi içecekleri tercih etmelisiniz.
Tatlı olarak tercihlerinizi yaz aylarına uyarlayarak daha az kalori alımını sağlayabilirsiniz. Örneğin 3 dilim baklava yiyerek alacağınız 430 kalori yerine 2 avuç kiraz tüketerek sadece 56 kalori alabilirsiniz. Yaz boyunca farklı meyvelerden faydalanmak size çeşitli vitamin kazanımı sağlayacaktır. Tatlı tercihlerinizi meyveden yana yapamıyorsanız şerbetli veya kalorili tatlılar yerine sütlü tatlılara yönelin.
İftar yemeğini biraz fazla yediyseniz tatlıyı 2 saat sonra yiyeceğiniz porsiyonunuz yarısını tercih ederek telafi edebilirsiniz.
İftarda mutlaka salatanızı hazırlayın. Bu durum sizin tok kalmanızı sağlayarak diğer besinleri az tüketmenizi sağlayacaktır. 1 tatlı kaşığı yağ ile hazırlanan salata vitamin alımı için yeterlidir. İlave edeceğiniz her 1 tatlı kaşığı yağ için 45 kalori fazladan alacağınız unutulmamalıdır.
Yine tükettiğiniz besinler kadar onları pişirirken uyguladığınız işlemler de sizin kalori alımınızı ve sağlığınızı etkileyebilir. Ramazan boyunca kızartma ve kavurma işlemleri yerine ızgara, fırın, haşlama veya buğulama yöntemlerini kullanabilirsiniz.
İftarı hurma ile açmak kan şekerimizi dengeli bir şekilde yükseltir. Ayrıca yüksek potasyum kalsiyum, magnezyum, fosfor minerallerine sahiptir. Fakat içerdiği yüksek kalori için miktarı sınırlandırmalısınız. İftarda 1 veya 2 adeti geçmeden tüketeceğiniz hurma size olumlu faydalar sağlayacaktır.
Özellikle sahurda ramazan pidesi tüketimi yerine kepekli, tam buğday veya çavdar ekmeğini tercih etmeniz hem daha uzun süre tokluk sağlayacak hem de alınan kaloriyi azaltacaktır. 1 bütün ramazan pidesinin yaklaşık 8 ince dilim ekmek içerdiği unutulmamalıdır.
Yemeklerin suyunu tüketmeyerek daha az kalori alımını sağlayacaksınız. Çünkü yemek suları yağ içermektedir.
İftardan sonra mümkün olduğunca hareketli bir yaşam tercih etmelisiniz. Özellikle iftarda fazla yemek yiyenler 2 saat sonra 30 dakikalık bir yürüyüşe çıkmalı.
Sahura kalkmayı mutlaka alışkanlık haline getirin böylece metabolizma hızınızdaki azalmanın önüne geçebilirsiniz.
Ramazanda bir başka önemli konu ise misafirlikler. Bazen o kalabalık sofralarda çok sayıda yemek seçeneği olur. Bu gibi durumlarda porsiyon kontrolüne gitmelisiniz. Yemek istediğiniz çeşit sayısı arttıkça porsiyonlarınızda küçültmelisiniz.(cnntürk)
4 Mayıs 2017 Perşembe
Stres çarkı (fidget spin) nedir? Stres çarkı ne işe yarar, fiyatı ne kadar?
Stres çarkı son dönemin en moda oyuncağı. Stres çarkları sadece gençler ve çocukların değil artık yetişkinlerin de elinden düşmüyor. Peki nedir bu stres çarkı?..
Geçmişte topaçla oynayan çocuklar artık stres çarkı ile oynuyor. Stres çarkı, yeni nesil yetişkinler için de tesbihin yerini almaya aday bir aksesuar. Stres çarkı (İngilizcesi fidget spin ya da hand spin) adından da anlaşılacağı üzere günümüz gençlerinde stresi azalttığına inanılan ve elde fırfır döndürülen bir çark. Yeni neslin eğlence aracı stres çarkı hakkında merak ettikleriniz bu haberde...
STRES ÇARKI NEDİR?
Genel olarak sıkıntılı ya da stresli anlarda zihni dağıtmak için kullanılan bir el fırıldağı olarak tanımlanabilir. Bir dönem büyüklerin en büyük yardımcısı olan stres topuyla aynı işleve sahip olan stres çarkı haraketli olduğu için etrafınızdakilerin de dikkatini çeken bir aksesuar. Bu özelliği de stres çarkını çocuklar için daha cazip hale getiriyor.
STRES ÇARKI NASIL ÇEVİRİLİR? (FIRFIR SİSTEMİ)
Orta kısımın merkezini parmağınızla tutunuz. İçi bilyelerle dolu mekanizma zaten dönmeye hazır beklemekte. Göbek kısmından sıkı tutarak diğer parmaklarınız ile uçuna vurduğunuzda stres çarkı fırıl fırıl dönmeye başlıyor. Ustaların saatte 700 km/h ile döndürebildiği bu çark 5 dakikaya kadar potansiyel enerjisiyle turuna devam edebiliyor. Yeni başlayanlar için 45 saniye de iyi bir süre olarak kabul ediliyor.
STRES ÇARKI NASIL YAPILIR?
Stres çarkı ilk planda basit görünmesine rağmen temel fizik kurallarına göre çalışan
küçük rulmanlar ve içindeki bilyeler sayesinde fırfır dönen bir modern oyuncak. Oto sanayide falan hemen herkesin eline bir rulman geçtiğinde evirip çevirip oynamasına karşın bunun bir oyuncak halini alması günümüze kadar sürmüştür. Merkez kısımda iyi dönmesi için yağlanmış küçük bilyeli bir çark bulunur. Bunun üzeri genelde bir renkli kapakla kapatılır. Burası da çarkın ağırlık merkezini oluşturur.
FİYATLARI NASIL? (STRES ÇARKI PİYASASI)
Önceleri Uzakdoğu ve Çin kökenli alışveriş sitelerinde (Alibaba Exp vs) satışa çıkan stres çarkı (fideget spin) son dönemde iç piyasa da seri üretime geçti. 1 dolardan (kargo hariç) başlayan fiyatlarla internetten getirtilebilen stres çarkı seyyar piyasa ve oyuncakçılar da satılmaya başladı. Piyasadaki fiyatı ortalama 6-7 liradan başlayan stres çarkları kalitesine göre 20-25 TL'ye kadar alıcı buluyor. Işık sensörlüleri ise 40-50 TL'ye kadar yükselen fiyatlarla satılmakta. (ntvmsnc)
Geçmişte topaçla oynayan çocuklar artık stres çarkı ile oynuyor. Stres çarkı, yeni nesil yetişkinler için de tesbihin yerini almaya aday bir aksesuar. Stres çarkı (İngilizcesi fidget spin ya da hand spin) adından da anlaşılacağı üzere günümüz gençlerinde stresi azalttığına inanılan ve elde fırfır döndürülen bir çark. Yeni neslin eğlence aracı stres çarkı hakkında merak ettikleriniz bu haberde...
STRES ÇARKI NEDİR?
Genel olarak sıkıntılı ya da stresli anlarda zihni dağıtmak için kullanılan bir el fırıldağı olarak tanımlanabilir. Bir dönem büyüklerin en büyük yardımcısı olan stres topuyla aynı işleve sahip olan stres çarkı haraketli olduğu için etrafınızdakilerin de dikkatini çeken bir aksesuar. Bu özelliği de stres çarkını çocuklar için daha cazip hale getiriyor.
STRES ÇARKI NASIL ÇEVİRİLİR? (FIRFIR SİSTEMİ)
Orta kısımın merkezini parmağınızla tutunuz. İçi bilyelerle dolu mekanizma zaten dönmeye hazır beklemekte. Göbek kısmından sıkı tutarak diğer parmaklarınız ile uçuna vurduğunuzda stres çarkı fırıl fırıl dönmeye başlıyor. Ustaların saatte 700 km/h ile döndürebildiği bu çark 5 dakikaya kadar potansiyel enerjisiyle turuna devam edebiliyor. Yeni başlayanlar için 45 saniye de iyi bir süre olarak kabul ediliyor.
STRES ÇARKI NASIL YAPILIR?
Stres çarkı ilk planda basit görünmesine rağmen temel fizik kurallarına göre çalışan
küçük rulmanlar ve içindeki bilyeler sayesinde fırfır dönen bir modern oyuncak. Oto sanayide falan hemen herkesin eline bir rulman geçtiğinde evirip çevirip oynamasına karşın bunun bir oyuncak halini alması günümüze kadar sürmüştür. Merkez kısımda iyi dönmesi için yağlanmış küçük bilyeli bir çark bulunur. Bunun üzeri genelde bir renkli kapakla kapatılır. Burası da çarkın ağırlık merkezini oluşturur.
FİYATLARI NASIL? (STRES ÇARKI PİYASASI)
Önceleri Uzakdoğu ve Çin kökenli alışveriş sitelerinde (Alibaba Exp vs) satışa çıkan stres çarkı (fideget spin) son dönemde iç piyasa da seri üretime geçti. 1 dolardan (kargo hariç) başlayan fiyatlarla internetten getirtilebilen stres çarkı seyyar piyasa ve oyuncakçılar da satılmaya başladı. Piyasadaki fiyatı ortalama 6-7 liradan başlayan stres çarkları kalitesine göre 20-25 TL'ye kadar alıcı buluyor. Işık sensörlüleri ise 40-50 TL'ye kadar yükselen fiyatlarla satılmakta. (ntvmsnc)
2 Mayıs 2017 Salı
Türkiye Çocuk Ruh Sağlığı Haritası: 100 çocuktan 15'inin psikolojisi bozuk
OECD'nin PISA 2015 raporunun, 15 yaşındaki Türk öğrencilerin dünyadaki akranları arasında "en mutsuz ve kaygılı" olan çocuklar olduğunu ortaya koymasının ardından 8-12 yaş grubu çocuklara ilişkin veriler de gündemde. Buna göre, 8-12 yaş aralığındaki her 100 çocuktan 15’inde bir psikiyatrik bozukluk var. Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği de "Türkiye Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları" haritası hazırladı.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD'nin, ilk ikisini 6 Aralık'ta yayınladığı 2015 Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın (PISA) üçüncü raporu olan "Öğrenci Refahı", 72 ülkede 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin refah durumlarını incelemiş ve Türkiye, son sırada yer almıştı.
Verileri incelenen 28 OECD ülkesi içinde "yaşam memnuniyeti" sıralamasında 10 üzerinden 6.12 puanla son sırada yer alan 15 yaş grubu Türk öğrenciler, akranlarına oranla dünyanın en mutsuz ve kaygılı öğrencileri çıkmıştı.
O raporda yer alan bir veri daha bu kez dikkatleri 8-12 yaş grubuna çevirdi. Hürriyet'in haberine göre, Rapor, 8-12 yaş aralığında da her 100 çocuktan 15’inde bir psikiyatrik bozukluk olduğunu ortaya koydu.
Rapora göre, dünya geneliyle uyumlu olduğu belirtilen bu bulgunun ayrıntılarını ise, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan tarafından yürütülen araştırma ortaya koydu. Buna göre, "Dikkat eksikliği/hiperaktivite" bozukluğu oranı yüzde 11.7, "kaygı bozuklukları" oranı yüzde 3.3, "majör depresyon" oranı ise yüzde 1.4.
Prof. Dr. Ercan tarafından Türkiye'nin yedi coğrafik bölgesini temsilen 29 ilde; ilkokul 2, 3 ve 4'üncü sınıf çocukları, anne-babaları ve öğretmenleriyle görüşülerek yapılan ve toplam 5 bin 882 çocukla ikişer saat görüşülen araştırma kapsamında, ilk kez 8-12 yaş aralığı için "Türkiye Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları" haritası da çıkarıldı.
Araştırmanın çarpıcı detayları ise şöyle:
Hiperaktivite sıklığı: En hareketli (hiperaktif) çocuklar Edirne ve Trabzon'da. Bölge bazındaysa en fazla Akdeniz ve Karadeniz'de. Karadeniz Bölgesi'nde daha fazla 'anksiyete' ve 'majör depresyon' görülmesinin nedeni tam olarak anlaşılamamakla birlikte iklim koşullarıyla ilgili olabileceği düşünülüyor.
Depresyon sıklığı: Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde en az ortalamalayla karşılaşıyoruz. Zaten tüm psikiyatrik bozukluklar Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde daha düşük. Bu durumu, terör ve ekonomik sorunlar gibi hiyerarşik olarak önde olan sorunların bulunduğu ortamlarda çocuklardaki psikiyatrik sorunların daha az dikkat çektiği olarak yorumluyoruz. (cnntürk)
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD'nin, ilk ikisini 6 Aralık'ta yayınladığı 2015 Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın (PISA) üçüncü raporu olan "Öğrenci Refahı", 72 ülkede 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin refah durumlarını incelemiş ve Türkiye, son sırada yer almıştı.
Verileri incelenen 28 OECD ülkesi içinde "yaşam memnuniyeti" sıralamasında 10 üzerinden 6.12 puanla son sırada yer alan 15 yaş grubu Türk öğrenciler, akranlarına oranla dünyanın en mutsuz ve kaygılı öğrencileri çıkmıştı.
O raporda yer alan bir veri daha bu kez dikkatleri 8-12 yaş grubuna çevirdi. Hürriyet'in haberine göre, Rapor, 8-12 yaş aralığında da her 100 çocuktan 15’inde bir psikiyatrik bozukluk olduğunu ortaya koydu.
Rapora göre, dünya geneliyle uyumlu olduğu belirtilen bu bulgunun ayrıntılarını ise, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan tarafından yürütülen araştırma ortaya koydu. Buna göre, "Dikkat eksikliği/hiperaktivite" bozukluğu oranı yüzde 11.7, "kaygı bozuklukları" oranı yüzde 3.3, "majör depresyon" oranı ise yüzde 1.4.
Prof. Dr. Ercan tarafından Türkiye'nin yedi coğrafik bölgesini temsilen 29 ilde; ilkokul 2, 3 ve 4'üncü sınıf çocukları, anne-babaları ve öğretmenleriyle görüşülerek yapılan ve toplam 5 bin 882 çocukla ikişer saat görüşülen araştırma kapsamında, ilk kez 8-12 yaş aralığı için "Türkiye Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları" haritası da çıkarıldı.
Araştırmanın çarpıcı detayları ise şöyle:
Hiperaktivite sıklığı: En hareketli (hiperaktif) çocuklar Edirne ve Trabzon'da. Bölge bazındaysa en fazla Akdeniz ve Karadeniz'de. Karadeniz Bölgesi'nde daha fazla 'anksiyete' ve 'majör depresyon' görülmesinin nedeni tam olarak anlaşılamamakla birlikte iklim koşullarıyla ilgili olabileceği düşünülüyor.
Depresyon sıklığı: Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde en az ortalamalayla karşılaşıyoruz. Zaten tüm psikiyatrik bozukluklar Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde daha düşük. Bu durumu, terör ve ekonomik sorunlar gibi hiyerarşik olarak önde olan sorunların bulunduğu ortamlarda çocuklardaki psikiyatrik sorunların daha az dikkat çektiği olarak yorumluyoruz. (cnntürk)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)