Türkiye Cumhuriyeti bugün 92’inci yaşını kutluyor. Cumhuriyet Bayramı kutlamaları devlet erkanının katılımıyla Anıtkabir ziyareti ile başlayacak. Öte yandan, bu anlamlı günde Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşam öyküsü, arşivlik bir kitapta derlendi. 1881-1919 arasındaki dönem, belgeler ve fotoğraflarla bizzat Atatürk’ün ağzından anlatılıyor. Günlükler, mektup ve telgraflar 20’nci yüzyılın başlangıcına ışık tutuyor. Mustafa Kemal Atatürk, Hürriyet’in okurlarına armağanı olan “Atatürk Atatürk’ü Anlatıyor” kitabında yer alan bir mektupta şöyle diyor: "Benim tutkularım var, hem de pek büyükleri. Bu tutkuların, yüksek yerler ele geçirmek ya da büyük paralar elde etmek gibi, maddi emellerin doyumuyla ilişkisi bulunmuyor. Ben, bu tutkularımın gerçekleşmesini, yurduma büyük yararları dokunacak, bana da başarıyla yerine getirilmiş bir görevin iç rahatlığını verecek büyük bir düşüncenin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın ilkesi bu olmuştur."
KUTLAMALARDA BİR İLK
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından alınan bilgiye göre, 29 Ekim kutlamaları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 28 Ekim'de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde vatandaşlarla bir araya geleceği resepsiyonla başlayacak.
81 ilden, herhangi bir unvan taşımayan vatandaşların katılacağı resepsiyonda, her ilden ortalama 10 kişi bulunacak. Yaklaşık 800-900 kişinin katılacağı etkinlik kapsamında, davetliler Külliye'yi gezecek, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelecek.
Cumhuriyet Bayramı günü ise Anıtkabir ziyaretinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Külliye'de kutlamaları kabul edecek. Devlet erkanının Erdoğan'a tebriklerini sunacağı tören için TBMM'de temsil edilen tüm siyasi partilerin genel başkanlarına ve milletvekillerine davetiye gönderildi.
AKM TÖRENİNDEKİ İLKLER
Atatürk Kültür Merkezi tören alanında düzenlenen Cumhuriyet Bayramı kutlama programında bu yıl bir çok değişiklik yapıldı. Daha çok sivil çizgideki etkinliklerle gerçekleştirilecek törende, asker bu yıl ilk kez tank, top, uçak gibi araçlarla değil personel açısından çok daha güçlü ve kalabalık bir şekilde temsil edilecek. Tören programındaki bir diğer değişiklik ise geçmiş yıllarda çeşitli gösteriler gerçekleştiren öğrencilerin yerini profesyonel ekiplerin almasıyla gerçekleşecek. Halk oyunları gösterileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Opera ve Bale sanatçıları tarafından sunulacak.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çok Sesli Korusu ilk kez törenlerde yer alacak. 150 kişilik bir ekip, ilk olarak İstiklal Marşı'nı seslendirecek. Dördü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tören alanındaki yerini almasından önce, ikisi sonra olmak üzere altı eser çalınacak.
Türk Hava Kurumu'ndan "wingsuit" diye bilinen özel kıyafetli pilotlar, Solotürk ve atlı okçuların da özel gösteri sunacağı törende, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı tüfek gösterisi gerçekleştirecek.
GEÇİT TÖRENİNE İLK KEZ YABANCILAR DA KATILACAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da vatandaşlara hitap edeceği etkinlikte, geçit töreninde de bazı değişiklikler yapıldı. Geçit törenine, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Türkiye'de öğrenim imkanı sağladığı yabancı öğrenciler kendi ülke bayraklarıyla, Türkiye'nin 7 bölgesinden yerel kıyafetli ekipler, atlı okçular, emniyet teşkilatından Polis Meslek Yüksekokulu ve Özel Harekat Birliği temsilcileri, AFAD Kurtarma Timi, UMKE, Kızılay gönülleri gibi bazı devlet kurumları ilk kez katılacak. Madalya kazanmış milli sporcular, öğrencilerin de bulunacağı geçit töreninde, gaziler en ön sırada yerini alacak.
Mehteran Takımı da ilk kez bu yıl 300 kişilik dev bir kadroyla mini konser verecek.
Kutlamalara katılacak başta çocuklar olmak üzere vatandaşlara, Cumhurbaşkanlığı ekiplerince ikramda bulunulacak.
TÖRENDEKİ ETKİNLİKLER, BÜYÜK BOYUTLU EKRANLARDAN İZLENEBİLECEK
AKM'deki törenler için teknik açıdan da en üst düzeyde hazırlık yapıldı. Törendeki gösteriler, alana kurulan büyük boyutlu ekranlardan izlenebilecek. Türk Hava Kurumu'dan "wingsuit" pilotlarından birinin kamerasından çekilen görüntüler de tören alanında kurulacak ekranlara yansıtılacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKM'deki törenin ardından, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde resepsiyon verecek. Resepsiyona devlet erkanı, sanatçılar, iş dünyası temsilcileri, basın mensupları, sporcular da katılacak.
Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla ayrıca bu yıl özel bir logo tasarlandı, özel gün pulu basıldı.
ATATÜRK, ATATÜRK'Ü ANLATIYOR: TEK TUTKUM YURDUM
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşam öyküsü, arşivlik bir kitapta derlendi. 1881-1919 arasındaki dönem, belgeler ve fotoğraflarla bizzat Atatürk’ün ağzından anlatılıyor. Günlükler, mektup ve telgraflar 20’nci yüzyılın başlangıcına ışık tutuyor.
Benim tutkularım var, hem de pek büyükleri. Bu tutkuların, yüksek yerler ele geçirmek ya da büyük paralar elde etmek gibi, maddi emellerin doyumuyla ilişkisi bulunmuyor. Ben, bu tutkularımın gerçekleşmesini, yurduma büyük yararları dokunacak, bana da başarıyla yerine getirilmiş bir görevin iç rahatlığını verecek büyük bir düşüncenin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın ilkesi bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu koruyacağım.”
Bu satırlar, Mustafa Kemal’in Sofya’dan Madam Corinne’e yazdığı mektuba ait... ‘Atatürk, Atatürk’ü Anlatıyor’ kitabının birinci bölümü de bu mektuptan esinle ‘Benim Tutkularım Var’ ismini taşıyor. 1881-1919 yıllarını kapsayan çalışma, Atatürk’ün verdiği kavgaları, acılarını, isyanını hissetme imkânı veriyor.
‘DÜŞÜNCELERİMİ ANLATAN YAZILAR ULUSUMA GEREKEN BELGELER OLACAK’
Kitapta Atatürk’ün kendi yazdığı günlükler, mektuplar, röportajlar ve anlattığı anılar sadeleştirilerek kullanıldı.
Kitap, Gazi Mustafa Kemal imzalı bir sunuşla başlıyor: “Benim planlarımı, düşüncelerimi samimi olarak aktaran bu yazılar okunduktan sonra kuşku duymam ki, ulusum durumu düşünmek ve yargılamak için gerekli belgelere sahip bulunacaktır. Eğer sizlere anlattığım düşüncede olanların dünyadan ne kadar anlamadıklarını olaylar kanıtlamamış olsaydı, sözlerimin gerçekliği zor anlaşılabilir diye bir süre daha beklemeye gerek görürdüm. Fakat sanıyorum ki, bu beklemelere ne benim, ne de Türk ulusunun artık ihtiyacı kalmamıştır.
Ben Dünya Savaşı’nın müttefiklerimiz için iyi sonuç vereceğine güvenmiyordum. Fakat bu oldu bittikten sonra bulunduğum cephelerde savaşı başarıya ulaştırmaya çalıştım. Diğer cephelerde ise sanki tersine bir yarış vardı. Başkumandan Vekili (Enver Paşa) her hareketinde bir ordu mahvederdi: Sarıkamış’ta olduğu gibi. O ve arkadaşları zaten daha önce Türk ulusunu ve ordusunu doğal olmayan bir duruma sokmuşlardı. Bu doğal olmayan durum nedeniyle ordunun yabancı bir askeri heyetini eleştirmek istemem. Asıl eleştiriye layık olanlar gerçekte bizim devlet başkanımız ve özellikle devlet adamlarımızdır.”
ANNEM ASKERLİKTEN ÜRKÜYORDU
“Selanik’te Mülkiye İdadisi’ne kaydoldum. Okulda Kaymak Hafız isminde bir hoca vardı. Bir gün sınıfımızda ders verirken diğer bir çocukla kavga ettim. Çok gürültü oldu. Hoca beni yakaladı. Çok dövdü. Bütün vücudum kan içinde kaldı. Büyükannem zaten okulda okumama karşıydı. Beni hemen okuldan çıkardı. Binbaşı Kadri Bey komşumuzdu. Oğlu Ahmet Bey Askeri Rüştiyesi’ne devam ediyor ve okulun askeri elbisesini giyiyordu. Onu gördükçe ben de böyle elbise giymeye hevesleniyordum. Subay olabilmek için tek yolun Askeri Rüştiyesi’ne girmek olduğunu anlıyordum. O sırada annem Selanik’e gelmişti. Askeri Rüştiyesi’ne girmek istediğimi söyledim. Annem askerlikten ürküyordu. Başvuru zamanı ona sezdirmeden kendi kendime Askeri Rüştiyesi’ne giderek sınavı kazandım.”
ANNEMLE BABAM ARASINDA ŞİDDETLİ BİR MÜCADELE VARDI
ATATÜRK Selanik günlerini şöyle anlatıyor: “Çocukluğuma ait hatırladığım ilk şey, okul konusuydu. Annemle babam arasında şiddetli bir mücadele vardı. Annem, ilahilerle okula başlamamı ve mahalle okuluna gitmemi istiyordu. Babam, yeni açılan Şemsi Efendi’nin okuluna devam etmeme ve yeni yöntemlerle okumama taraftardı. Sonunda babam işi ustaca halletti. Önce alışılmış törenle mahalle okuluna başladım. Birkaç gün sonra da mahalle okulundan ayrıldım. Şemsi Efendi’nin okuluna kaydedildim.”
SİYASİ UĞRAŞLAR
“Harbiye yıllarında siyasetle ilgilenmeye başladım. Namık Kemal Bey’in kitaplarını okuyorduk. Sıkı bir izleme vardı. Ancak koğuşta, yattıktan sonra okuma olanağı buluyorduk. Yurtseverce eserleri okuyanlara karşı kovuşturma yapılması, işlerin içinde bir berbatlık bulunduğunu hissettiriyordu. Bende ve bazı arkadaşlarda yeni görüşler oluşmaya başlamıştı. Ülkenin yönetiminde ve siyasetinde yanlışlıklar olduğunu keşfetmeye başladık.”