Mevlid kandiliniz kutlu olsun! Bugün İslam alemi Mevlid kandilini dualarla kutluyor ki biz de bu özel günü yakınlarınızla paylaşmanız için haberimizde en güzel, en anlamlı, en popüler Mevlid Kandili mesajlarını derledik. Sevdiklerini bu kutsal günde mutlu etmek isteyen tüm yurttaşlarımız ister sosyal medya hesaplarından isterse de SMS olarak mesaj paylaşımında bulunabilir. İşte en güzel en popüler en çok kullanılan kandil mesajları ve dualar.
Bu akşam Mevlid Kandili idrak edilecek. Peki Mevlid Kandili neden kutlanır? Peygamber Efendimiz'in doğum günü olarak kutlanan Mevlid Kandili Rebiülevvel ayının 11 ile 12. günlerini bağlayan geceye denk gelen mübarek Mevlid Kandili, bu yıl 29 Kasım Çarşambayı Perşembe'ye bağlayan gece yani bu akşam kutlanıyor. İşte bu özel gün için Mevlid Kandili mesajları ve bu geceni nasıl geçirilmesi neler yapılması ve ne şekilde ibadet edileceği ile ilgili detaylar…
MEVLİD KANDİLİ MESAJLARI
Gül bahçesine girenler gül olmasa da gül kokarlar, kainatın en güzel gülünün kokusu üzerinizde olsun. Kandiliniz mübarek olsun.Gecenin güzel yüzü yüreğine dokunsun, kabuslar senden uzakta, melekler başucunda olsun, güneş öyle bir gecede doğsun ki Duaların kabul, kandilin mübarek olsun.
Fani Dünyanın padişahı değilim. Gönül hırkalarını yamar giyerim. Dostlarla ağlar, dostlarla gülerim. Siz sevdiklerime, iyi kandiller dilerim.
Rabbimden çiçek istedik kırları verdi, ağaç istedik ormanları verdi, su istedik denizleri verdi, dost istedik bu numarayı verdi. Kandiliniz mübarek olsun.
Sen öyle bir insan ol ki akıllar dursun, sen ona buna değil Allah'a kulsun. Ziynetler içinde parlayan bir nursun, senin gibi bir dostun kandili mübarek olsun.
Güneşi yüreğinde gözleri ufuklarda muhabbet yolcuları arasında cennet hesabı yapmayan cennetlikler arasında olmanın duasıyla hayırlı kandiller.
Gül sevginin tacıdır, her bahar bir gül taçlanır. O gül ki Muhammet'i hatırlatır. Onu hatırlayana gül koklatır. Gül kokulu sevgi dolu nice kandiller.
Avuçların açıldığı, gözlerin yaşardığı, ilahi esintilerin kalpleri okşadığı anın bir asra bedel olduğu bu gece dualarda birleşmek dileğiyle kandilinizi kutlarım.
Allah'ın rahmeti, bereketi sizinle olsun, gönül güneşiniz hiç solmasın, yüzünüz Aydın olsun, kabriniz nur dolsun, makamınız Firdevs, dualarınız kabul olsun. Kandiliniz kutlu olsun..
Allah'ın aşkıyla yan bu gece, Mevlana gibi dön bu gece, secdeye varıp huzura erince, şu fakiride an bu gece. Hayırlı kandiller!
Dualarinizin Rabbin yüce katina iletilmisine vesile olan Mevlüt kandiliniz mübarek olsun.
Varligi ebedi olan, Merhamet sahibi, adaletli Yüce Allah kendisine dua edenleri geri çevirmez.
Bugün ellerini semaya gönlünü Mevlaya aç, bugün günahlardan olabildiğince kaç, bugün en gizli incilerini onun için saç çünkü bugün kandil, kandilin mübarek olsun.
Bu gece peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa SAV ‘in dünyaya şereflendirdiği gecedir. O peygamber ki insanların sapıklıkta sınır tanımadığı, cehalette en üst seviyelere ulaştığı, küfür ve şirkin kölesi olduğu bir zamanda dünyaya şeref vermiş ve dünyaya ilahi bir nur, rahmani bir şifa olmuştur.
Dualarımız bu gece eksik olmasın, kalplerimiz imanla dolsun, kandiliniz mübarek olsun!
Bir kandil gülü savur sevdiklerine, size onlardan gülücükler getirsin öyle içten öyle samimi ol ki göz yaşlarını bile tebessüme çevirsin. Kandiliniz mübarek olsun.
Biçarelere, dul ve aceze hatunlara bakmak için çalışıp, çabalayan kimsenin; gece sabaha kadar namaz kılan, her gün oruç tutan, meydan-I gazada cihad eden gibi Allah yanında rütbesi vardır.
Bugün ellerini semaya gönlünü Mevlaya aç, bugün günahlardan olabildiğince kaç, bugün en gizli incilerini onun için saç çünkü bugün kandil, kandilin mübarek olsun.
Yağmur yüklü bulutlar gibi gelen, eteğindeki hayır cevherlerini başımıza boşaltan ve bizlere mutluluk veren kandilin, büyüsüne kapılmanız dileğiyle. Nice kandiller.
Mevla çekirdeğe orman gizlemiş, yılanın zehrine derman gizlemiş, tahıl tanesine harman gizlemiş, mübarek gecelere cennet gizlemiş, hayırlı kandiller.
Kulun Rabbine yakın olduğu gecelerin en önemlisi? Kendisine dua edenleri geri çevirmeyen, günahları bağışlayan, her şeyi bilen, gören ve duyan Yüce Allah tüm dualarımızı kabul etsin.
Tövbe güvercini kalbe konsun af dalgalar saadetkervana gelip kapında dursun. Bütün melekler sizinle, dualarınız kabul Mevlid Kandilin Mübarek Olsun…
MEVLİD KANDİLİNDE DÜĞÜN OLUR MU?
İslam alimlerine göre Mevlid Kandili gibi mübarek gün ve gecelerde evlenmekte veya gerdeğe girmekte bir sakınca yoktur. Önemli olan o mübarek günün gecenin öneminin idrak edilmesidir.
MEVLİD KANDİLİ'NDE NELER YAPABİLİRİZ?
Sadece mevlid kandilinde yapılması gereken özel ibadetler yoktur.
İşte her kandil gecesinde yapılması gereken ibadetler:
1. Kur'ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur'ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah'a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.
2. Peygamber Efendimiz (sas)'e salât ü selâmlar getirilmeli; O'nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli. (Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim Manası: Ey Allahım ! Efendimiz, büyüğümüz Muhammed'e, evladu iyaline, ashabına salatu selam eyle.(Rahmet et, selametlik ver.))
3. Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette ihsan şuuruyla ihya edilmeli. Nafile namazı nasıl kılınır, aşağıdaki bağlantıdan öğrenebilirsiniz.
4. Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah'ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli.
5. Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve geleceğin plân ve programı belirlenmeli.
6. Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı.
Tevbe istiğfar nedir aşağıdaki bağlantıdan öğrenebilirsiniz.
7. Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı.
8. Mü'minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.
9. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.
10. Kişi kendine ve diğer Mü'min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli.
11. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli.
12. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.
13. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı.
14. Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va'z ü nasihat dinlenmeli; şiirler okunmalı; ilâhî ve ezgilerle gönüllerde ayrı bir dalgalanma oluşturmalı.
15. Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı.
16. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk'a niyazda bulunulmalı.
17. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.
18. Hayattaki manevî büyüklerimizin, üstadlarımızın, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli.
19. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı.
Sayfalar
- Ana Sayfa
- Gezilecek Yerler
- Bodrum Otelleri
- Alaçatı Otelleri
- Fethiye Otelleri
- Çeşme Otelleri
- Marmaris Otelleri
- Kaş Otelleri
- Alanya Otelleri
- Balayı Otelleri
- Ayvalık Otelleri
- Bungalov Otelleri
- Butik Oteller
- Dalyan Otelleri
- Datça Oteller
- Göcek Otelleri
- Kapadokya Otelleri
- Kuşadası Otelleri
- Yalıkavak Otelleri
- Karadeniz Otelleri
- Kemer Otelleri
- İstanbul Otelleri
- Termal Oteller
- Antalya Oteller
- Diğer Oteller
- İzmir Otelleri
28 Kasım 2017 Salı
27 Kasım 2017 Pazartesi
Türkiye’nin şifa dolu kaplıcaları
Kaplıcalar, binlerce hastanın deva arayışına cevap veriyor. Kaplıcaların böbrek, romatizma, kas, kemik, safra kesesi, cilt, şeker ve solunum rahatsızlıklarına iyi geldiği biliniyor. Ancak her kaplıcanın özellikle deva getirdiğine inanılan hastalıklar da var. Kimi kaplıca özellikle böbrek rahatsızlığı olanların tercihi olurken kimi ise özellikle cilt hastalıklarının tedavisinde uzmanlaşıyor.
Kaplıca Tedavisinde Dikkat
Kaplıca tedavisi öncesi hastalığın kesin teşhisinin konulmuş olması, hastalığın hasar değerlendirilmesinin yapılması, sistemik dahiliye kontrolünden geçilmiş olunması ve kaplıca kürü konusunda doktorlara danışılması öneriliyor. Ateşli hastalıklarda, sistem enfeksiyonlarında, iltihabi romatizmal rahatsızlıkların alevli dönemlerinde termal tedaviler hastalara uygun görülmüyor.
Ağır kansızlık hallerinde, kanser hastalığında, kanamalı rahatsızlıklarda, gebelik ve doğum sonrası loğusalık zamanlarında sıcak su önerilmiyor. Ayrıca organ yetmezliklerinde, hipertansiyon durumunda, şiddetli damar hastalıklarında, yaygın varis sorununda, epilepsi geçmişi olan hastalarda da kaplıca tedavisi tavsiye edilmiyor.
Kaplıca Tedavisi Nasıl Yapılıyor?
Kaplıca tedavisi hastalığa göre belirleniyor. Ortalama 2 – 3 hafta süren tedavi boyunca 15 – 20 kez banyo terapisi uygulanıyor. Günlük veya gün aşırı yapılan kürlere haftada bir gün ara veriliyor. 2 ile 25 dakika arası belirlenen banyo süreleri boyunca git gide artan zamanda hastalar suya maruz bırakılıyor. Şifa vadeden banyoların dışında hastalara sürekli sıvı desteği veriliyor.
Su içinde egzersizler de yapılabileceği gibi, dolaşım sistemi de hızlandırılıyor. Beslenme düzeni de meyve ve sebze ağırlıklı olarak düzenlenen hastalar her banyo sonrası 1 saate varan sürelerde dinlendiriliyor.
Hangi Kaplıca Hangi Hastalığa İyi Geliyor?
Ankara Beypazarı Kaplıcası kemik, solunum, kalp-damar, jinekoloji ve kas hastalıkları için öneriliyor. Haymana kaplıcası romatizma, böbrek, sindirim kalp damar ve çocuk hastalıklarına iyi gelirken, Kızılcahamam kaplıcası sinir hastaları, kas kemik rahatsızlığı olanlar, kadın hastalığı sorunları yaşayanlar, solunum rahatsızlığı bulunanlar, kolesterol hastaları ve obezite sorunu olanların tercihi oluyor.
Afyon Gazlı Gol Kaplıcası romatizmal rahatsızlığı olanların, solunum, sindirim ve şeker hastalarının seçimi haline geliyor. Afyon Sandıklı Kaplıcası'na, cilt hastaları, karaciğer, safra kesesi rahatsızlığı olanlar, sindirim, kas, kemik ve şeker sorunu yaşayanlar geliyor. Aydın Burhaniye Ortakçı Kaplıcası ise böbrek, şeker, obezite, kas, kemik, karaciğer ve safra kesesi hastalarına deva oluyor.
Aydın Germencik Alangülü Kaplıcası romatizmal rahatsızlık çekenler, göz problemleri yaşayanlar, kalp damar sorunlarına çare arayanlar, kolesterol sorunu yaşayanlar, sindirim sorunu olanlar için öneriliyor. Aydın Kızıldere Ilıcası, şişmanlık, şeker, karaciğer, sindirim böbrek hastalarına şifa dağıtıyor. Balıkesir Gönen Kaplıcası romatizma, sindirim, solunum, safra kesesi, şeker ve karaciğer hastaları için tavsiye ediliyor. Susurluk Kepekler Kaplıcası ise kas kemik, kadın ve çocuk hastalıklarında öne çıkıyor. Bolu Termal, kalp damar, kanda yüksek yağ, obezite, sindirim, kas ve kemik sorunlarında tercih ediliyor.
Bursa Gemlik Armutlu Kaplıcası, romatizmal sorunlarda, karaciğer hastalıklarında, safra kesesi, sindirim ve solunum hastalıklarında deva arayanlara cevap veriyor. Denizli Pamukkale Kaplıcası kalp-damar, şeker, üroloji, karaciğer, safra kesesi, sindirim, solunum, kas ve kemik hastaları için özel terapiler vadediyor. Diyarbalık Çermik Kaplıcası'nda ise cilt hastalıkları sorunu yaşayanlar, romatizma hastaları ve solunum rahatsızlığı çekenler tedavi oluyor.
Siz de sorununuza uygun kaplıcayı tercih ederek birkaç haftalık kürlerle modern tıbbın önerdiği tedavinizi destekleyebilirsiniz. Alternatif tıp etkinliği olarak kabul edilen kaplıca tedavilerinin doktor kontrolünde yapılması tavsiye ediliyor. Özellikle cilt hastalıklarında tesisin temizliği yüksek önem arz ediyor. Misafirlerin ziyaretleri öncesinde otelleri incelemesi ve yetkinlik belgelerini gördükten sonra tedavi için tesisleri tercih etmeleri öneriliyor. Sıcağa dayanıksız olan misafirlerin kaplıca tedavisi yerine başka destek tedavileri seçmesi sağlıkları açısından özellikle vurgulanıyor.
Kaynak: Tatil Sepeti
Kaplıca Tedavisinde Dikkat
Kaplıca tedavisi öncesi hastalığın kesin teşhisinin konulmuş olması, hastalığın hasar değerlendirilmesinin yapılması, sistemik dahiliye kontrolünden geçilmiş olunması ve kaplıca kürü konusunda doktorlara danışılması öneriliyor. Ateşli hastalıklarda, sistem enfeksiyonlarında, iltihabi romatizmal rahatsızlıkların alevli dönemlerinde termal tedaviler hastalara uygun görülmüyor.
Ağır kansızlık hallerinde, kanser hastalığında, kanamalı rahatsızlıklarda, gebelik ve doğum sonrası loğusalık zamanlarında sıcak su önerilmiyor. Ayrıca organ yetmezliklerinde, hipertansiyon durumunda, şiddetli damar hastalıklarında, yaygın varis sorununda, epilepsi geçmişi olan hastalarda da kaplıca tedavisi tavsiye edilmiyor.
Kaplıca Tedavisi Nasıl Yapılıyor?
Kaplıca tedavisi hastalığa göre belirleniyor. Ortalama 2 – 3 hafta süren tedavi boyunca 15 – 20 kez banyo terapisi uygulanıyor. Günlük veya gün aşırı yapılan kürlere haftada bir gün ara veriliyor. 2 ile 25 dakika arası belirlenen banyo süreleri boyunca git gide artan zamanda hastalar suya maruz bırakılıyor. Şifa vadeden banyoların dışında hastalara sürekli sıvı desteği veriliyor.
Su içinde egzersizler de yapılabileceği gibi, dolaşım sistemi de hızlandırılıyor. Beslenme düzeni de meyve ve sebze ağırlıklı olarak düzenlenen hastalar her banyo sonrası 1 saate varan sürelerde dinlendiriliyor.
Hangi Kaplıca Hangi Hastalığa İyi Geliyor?
Ankara Beypazarı Kaplıcası kemik, solunum, kalp-damar, jinekoloji ve kas hastalıkları için öneriliyor. Haymana kaplıcası romatizma, böbrek, sindirim kalp damar ve çocuk hastalıklarına iyi gelirken, Kızılcahamam kaplıcası sinir hastaları, kas kemik rahatsızlığı olanlar, kadın hastalığı sorunları yaşayanlar, solunum rahatsızlığı bulunanlar, kolesterol hastaları ve obezite sorunu olanların tercihi oluyor.
Afyon Gazlı Gol Kaplıcası romatizmal rahatsızlığı olanların, solunum, sindirim ve şeker hastalarının seçimi haline geliyor. Afyon Sandıklı Kaplıcası'na, cilt hastaları, karaciğer, safra kesesi rahatsızlığı olanlar, sindirim, kas, kemik ve şeker sorunu yaşayanlar geliyor. Aydın Burhaniye Ortakçı Kaplıcası ise böbrek, şeker, obezite, kas, kemik, karaciğer ve safra kesesi hastalarına deva oluyor.
Aydın Germencik Alangülü Kaplıcası romatizmal rahatsızlık çekenler, göz problemleri yaşayanlar, kalp damar sorunlarına çare arayanlar, kolesterol sorunu yaşayanlar, sindirim sorunu olanlar için öneriliyor. Aydın Kızıldere Ilıcası, şişmanlık, şeker, karaciğer, sindirim böbrek hastalarına şifa dağıtıyor. Balıkesir Gönen Kaplıcası romatizma, sindirim, solunum, safra kesesi, şeker ve karaciğer hastaları için tavsiye ediliyor. Susurluk Kepekler Kaplıcası ise kas kemik, kadın ve çocuk hastalıklarında öne çıkıyor. Bolu Termal, kalp damar, kanda yüksek yağ, obezite, sindirim, kas ve kemik sorunlarında tercih ediliyor.
Bursa Gemlik Armutlu Kaplıcası, romatizmal sorunlarda, karaciğer hastalıklarında, safra kesesi, sindirim ve solunum hastalıklarında deva arayanlara cevap veriyor. Denizli Pamukkale Kaplıcası kalp-damar, şeker, üroloji, karaciğer, safra kesesi, sindirim, solunum, kas ve kemik hastaları için özel terapiler vadediyor. Diyarbalık Çermik Kaplıcası'nda ise cilt hastalıkları sorunu yaşayanlar, romatizma hastaları ve solunum rahatsızlığı çekenler tedavi oluyor.
Siz de sorununuza uygun kaplıcayı tercih ederek birkaç haftalık kürlerle modern tıbbın önerdiği tedavinizi destekleyebilirsiniz. Alternatif tıp etkinliği olarak kabul edilen kaplıca tedavilerinin doktor kontrolünde yapılması tavsiye ediliyor. Özellikle cilt hastalıklarında tesisin temizliği yüksek önem arz ediyor. Misafirlerin ziyaretleri öncesinde otelleri incelemesi ve yetkinlik belgelerini gördükten sonra tedavi için tesisleri tercih etmeleri öneriliyor. Sıcağa dayanıksız olan misafirlerin kaplıca tedavisi yerine başka destek tedavileri seçmesi sağlıkları açısından özellikle vurgulanıyor.
Kaynak: Tatil Sepeti
Parfümünüzü buzdolabında saklayın
Christophe Laudamie, dünyanın en önemli 10 parfümöründen biri. Dünyaca ünlü pek çok markaya ve Beyonce, Elton John, Helena Christensen gibi isimlere parfüm hazırlamış. Laudamie tüm dünyada bir sanat galerisi tarafından temsil edilen tek parfüm sanatçısı olarak da tarihe geçmiş bir isim...
Taze koku sizi özgürleştirir
-Dikkat çekmek isteyen kişilere koku önerileriniz neler?
Taze bir koku sizi özgürleştirir. Ancak taze ve seksi bir koku daha çekici yapar. Sıcak güçlü bir koku konuştuğunuz kişiyi çekebilir ya da tam tersi gözünü korkutabilir. Bu yüzden kullanacağınız koku hangi etkiyi yaratmak istediğinize bağlı…
-Ten ve koku arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlıyorsunuz?
Ten rengi, bir kokunun algılanışını etkileyebilir. Koyu bir ten üstündeki koku koyuluğu hisseder ama bu tamamen şartlarla ilgilidir ve biyolojik bir durum değildir. Daha da önemlisi yedikleriniz kokunuzu etkiler. Temiz kokmak için düzenli olarak elma yiyin.
-Bir parfümün bize uygun olup olmadığını anlamak için ne yapabiliriz?
Parfüm alırken kolunuza 4-5 farklı çeşit parfüm sıkmalı ve biraz etrafta dolaşmalısınız. En kısa 30 dakika, en çok da iki saat gibi bir süre sonra parfümlerin kontrol etmelisiniz. Hangisinin en iyi olduğunu o zaman fark edeceksiniz.
Ani hareketle sürpriz mutluluk
– Doğru parfümü seçtiğimizi nasıl anlarız?
Eğer onu kullandığınızda kendinizi iyi hissediyorsanız ve kokunuz gün boyu sıktığınız yerde olduğunu hissettiriyorsa kullandığınız doğru parfümdür. Bu tür parfümlerde, parfüm sıktığınızı unuttuğunuzda ani bir hareketinizde kokusunu hissedince sürpriz bir şekilde mutlu olursunuz.
Çoğu kadın tatlı notalı parfümleri sevmiyor
– Kadınlar daha çok ne tarz kokuları seviyor?
Çoğu kadının tatlı notalı parfümleri kullanmayı sevmediğini söyleyebilirim.
– Bir parfümü saklamak için en iyi yer neresidir?
Buzdolabınız ya da şarap soğutucunuz.
– Parfümlerinizi oluştururken ortalama kaç ürün kullanıyorsunuz?
Parfümleri üretirken iki bine yakın hammadde üzerinde çalışıyorum.
– Peki koku alamayan insanlar doğru parfüm seçimini nasıl yapabilir?
Bunun için birkaç kahve çeşidini yan yana koyup koklamak yeterli olacaktır. Bu sinirleri yeniden harekete geçirir.
(Hale Ceylan Barlas / sözcü.com.tr)
-Dikkat çekmek isteyen kişilere koku önerileriniz neler?
Taze bir koku sizi özgürleştirir. Ancak taze ve seksi bir koku daha çekici yapar. Sıcak güçlü bir koku konuştuğunuz kişiyi çekebilir ya da tam tersi gözünü korkutabilir. Bu yüzden kullanacağınız koku hangi etkiyi yaratmak istediğinize bağlı…
-Ten ve koku arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlıyorsunuz?
Ten rengi, bir kokunun algılanışını etkileyebilir. Koyu bir ten üstündeki koku koyuluğu hisseder ama bu tamamen şartlarla ilgilidir ve biyolojik bir durum değildir. Daha da önemlisi yedikleriniz kokunuzu etkiler. Temiz kokmak için düzenli olarak elma yiyin.
-Bir parfümün bize uygun olup olmadığını anlamak için ne yapabiliriz?
Parfüm alırken kolunuza 4-5 farklı çeşit parfüm sıkmalı ve biraz etrafta dolaşmalısınız. En kısa 30 dakika, en çok da iki saat gibi bir süre sonra parfümlerin kontrol etmelisiniz. Hangisinin en iyi olduğunu o zaman fark edeceksiniz.
Ani hareketle sürpriz mutluluk
– Doğru parfümü seçtiğimizi nasıl anlarız?
Eğer onu kullandığınızda kendinizi iyi hissediyorsanız ve kokunuz gün boyu sıktığınız yerde olduğunu hissettiriyorsa kullandığınız doğru parfümdür. Bu tür parfümlerde, parfüm sıktığınızı unuttuğunuzda ani bir hareketinizde kokusunu hissedince sürpriz bir şekilde mutlu olursunuz.
Çoğu kadın tatlı notalı parfümleri sevmiyor
– Kadınlar daha çok ne tarz kokuları seviyor?
Çoğu kadının tatlı notalı parfümleri kullanmayı sevmediğini söyleyebilirim.
– Bir parfümü saklamak için en iyi yer neresidir?
Buzdolabınız ya da şarap soğutucunuz.
– Parfümlerinizi oluştururken ortalama kaç ürün kullanıyorsunuz?
Parfümleri üretirken iki bine yakın hammadde üzerinde çalışıyorum.
– Peki koku alamayan insanlar doğru parfüm seçimini nasıl yapabilir?
Bunun için birkaç kahve çeşidini yan yana koyup koklamak yeterli olacaktır. Bu sinirleri yeniden harekete geçirir.
(Hale Ceylan Barlas / sözcü.com.tr)
Yalnız kalmak yaratıcılığı artırıyor
Yapılan bir araştırma kendine zaman ayırmayı tercih eden bireylerin yaratıcılığının artığını ortaya koydu.
ABD'deki Buffalo Üniversitesi kendiyle vakit geçirmeyi sevenlerle birlikte bir araştırma yürüttü. Araştırmanın sonucunda kendisiyle başbaşa kalmayı seven bireylerin daha yaratıcığı olduğu sonucuna varıldı.
Daha önce bu alanda yapılan araştırmalar da yalnız kalmanın akıl sağlığı için sanıldığı kadar kötü olmadığı sonucuna ulaşmıştı. Ancak yeni yapılan çalışma yalnız kalmanın yaratıcılığı güçlendirerek akıl sağlığı için olumlu sonuçlar doğurabileceği tezini ortaya koydu.
Artan yaratıcılık nedeniyle sorunlar daha rahat çözülürken bu da beynin dopamin salgılamasına neden oluyor. Salgılanan dopamin kalp hastalıkları riskini azaltırken bunama tehlikesini de ortadan kaldırıyor.
Araştırmanın yürütücülerinden Dr.Julie Bowker, sosyal etkileşimden uzak kalmakla kendine vakit ayırmak için biraz uzaklaşmayı tercih etmek arasında bir çizgi olduğuna değiniyor. Bowker, araştırmalarında "Yeteri kadar sosyal etkileşime sahip olup da kendisiyle vakit geçirmeyi seven bireyleri" konu aldıklarını belirtiyor.
ABD'deki Buffalo Üniversitesi kendiyle vakit geçirmeyi sevenlerle birlikte bir araştırma yürüttü. Araştırmanın sonucunda kendisiyle başbaşa kalmayı seven bireylerin daha yaratıcığı olduğu sonucuna varıldı.
Daha önce bu alanda yapılan araştırmalar da yalnız kalmanın akıl sağlığı için sanıldığı kadar kötü olmadığı sonucuna ulaşmıştı. Ancak yeni yapılan çalışma yalnız kalmanın yaratıcılığı güçlendirerek akıl sağlığı için olumlu sonuçlar doğurabileceği tezini ortaya koydu.
Artan yaratıcılık nedeniyle sorunlar daha rahat çözülürken bu da beynin dopamin salgılamasına neden oluyor. Salgılanan dopamin kalp hastalıkları riskini azaltırken bunama tehlikesini de ortadan kaldırıyor.
Araştırmanın yürütücülerinden Dr.Julie Bowker, sosyal etkileşimden uzak kalmakla kendine vakit ayırmak için biraz uzaklaşmayı tercih etmek arasında bir çizgi olduğuna değiniyor. Bowker, araştırmalarında "Yeteri kadar sosyal etkileşime sahip olup da kendisiyle vakit geçirmeyi seven bireyleri" konu aldıklarını belirtiyor.
26 Kasım 2017 Pazar
Günde üç kahvenin sağlığa birçok yararı var
Dünya genelinde yapılan bir araştırma, çok kahve içen insanlarda diyabet, kalp rahatsızlıkları, bunama ve bazı kanser türlerine daha az rastlandığını ortaya çıkardı.
Bilim insanları hamile kadınlar dışında, günde üç dört fincan kahve içmenin birçok yarar sunduğunu söylüyor.
Geçmişte yapılan 200’den fazla farklı araştırmanın verileri temel alınarak yapılan çalışmaya göre günde üç - dört fincan kahve içen kişilerde daha fazla değil daha az sağlık sorunu yaşandığı, erken ölüm ve kalp rahatsızlığı risklerinin kahve içmeyenlere göre daha düşük olduğu gözlemlendi.
İngiltere’deki Southapmton Üniversitesi’nde bir araştırma ekibi tarafından yürütülen ve 201 geçmiş araştırmanın verilerinden yararlanan çalışma, kahve tüketiminin diyabet, karaciğer rahatsızlıkları, bunama ve bazı kanser türlerinin görülmesi riskini düşürdüğünü öne sürüyor.
Southampton Üniversitesi’nde kamu sağlığı uzmanı olarak görev yapan Robin Poole tarafından yönetilen "şemsiye araştırma" 201 geçmiş çalışma verilerinin gözlemine ve dünya genelinde yapılan 17 klinik araştırmaya dayandırılıyor.
BMJ British Medical Journal’da yayınlanan araştırmada, Poole’un ekibi, "Belirli bir düzende kahve tüketiminin güvenli olduğu görünüyor. Erken ölüm riski günde üç fincan kahve içen insanlarda daha düşükken, prostat, endometriyum kanseri, cilt kanseri ve karaciğer kanserinin, tip 2 diyabetin, safra taşı ve gut hastalıklarının kahve tüketen insanlarda daha az gözlemlendiğinin" altını çiziyor. DHA
Geçmişte yapılan 200’den fazla farklı araştırmanın verileri temel alınarak yapılan çalışmaya göre günde üç - dört fincan kahve içen kişilerde daha fazla değil daha az sağlık sorunu yaşandığı, erken ölüm ve kalp rahatsızlığı risklerinin kahve içmeyenlere göre daha düşük olduğu gözlemlendi.
İngiltere’deki Southapmton Üniversitesi’nde bir araştırma ekibi tarafından yürütülen ve 201 geçmiş araştırmanın verilerinden yararlanan çalışma, kahve tüketiminin diyabet, karaciğer rahatsızlıkları, bunama ve bazı kanser türlerinin görülmesi riskini düşürdüğünü öne sürüyor.
Southampton Üniversitesi’nde kamu sağlığı uzmanı olarak görev yapan Robin Poole tarafından yönetilen "şemsiye araştırma" 201 geçmiş çalışma verilerinin gözlemine ve dünya genelinde yapılan 17 klinik araştırmaya dayandırılıyor.
BMJ British Medical Journal’da yayınlanan araştırmada, Poole’un ekibi, "Belirli bir düzende kahve tüketiminin güvenli olduğu görünüyor. Erken ölüm riski günde üç fincan kahve içen insanlarda daha düşükken, prostat, endometriyum kanseri, cilt kanseri ve karaciğer kanserinin, tip 2 diyabetin, safra taşı ve gut hastalıklarının kahve tüketen insanlarda daha az gözlemlendiğinin" altını çiziyor. DHA
25 Kasım 2017 Cumartesi
Sonbaharda doğru beslenme nasıl olmalı?
Beslenmede doğru seçimler yapmak yaşam kalitemizi etkiliyor. Sonbaharın kendini iyice hissettirdiği bu günlerde hastalıklara yakalanmamak için sağlıklı ve dengeli beslenme çok daha önemli hale gelir.
Vücudumuzun kullanabileceği potansiyel enerji kaynakları proteinler, karbonhidratlar ve yağlardır; bunlar ‘Makro besinler’ olarak isimlendirilir. Günlük diyetimizde alınması gereken enerjinin büyük bölümü karbonhidratlardan karşılanır, bu durum özellikle beyin fonksiyonları ve yüksek tempolu egzersizler için son derece önemlidir. Mikro besin maddeleri kemik yapısından bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasına, enfeksiyonlardan korunmadan hormonların üretimine kadar çok farklı süreçlerde rol alırlar. Kalsiyum, sodyum, potasyum, demir, çinko, iyot ve flor başlıca mineraller olup dışarıdan alınmaları zorunludur.
Vücutta çok önemli düzenleyici etkileri olan vitaminler ise suda ve yağda çözünenler diye ikiye ayrılır. Yağda çözünenler (vitamin A, D, E ve K) vücutta depo edilebildikleri halde suda çözünenler (B vitaminleri ve C) günlük olarak besinlerden ya da besin takviyelerinden alınmak durumundadırlar. Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. İsmet Tamer, sonbaharda hem lezzetli hem de besin değeri yüksek pek çok meyve ve sebzenin bolca bulunması fırsatını iyi değerlendirmek gerektiğini söylüyor. Tamer'e göre hem enerji metabolizmamızın düzgün çalışması hem de vücut direncinin artırılması için diyetimizde probiyotiklere, B, C, D ve E vitaminlerine, çinko ve lif yani posa içeren besinlere yeterince yer vermemiz bu mevsimde her zamankinden daha da önemli.
Vücutta çok önemli düzenleyici etkileri olan vitaminler ise suda ve yağda çözünenler diye ikiye ayrılır. Yağda çözünenler (vitamin A, D, E ve K) vücutta depo edilebildikleri halde suda çözünenler (B vitaminleri ve C) günlük olarak besinlerden ya da besin takviyelerinden alınmak durumundadırlar.
Mürdüm eriği, kızılcık, hünnap…
Mantar, domates, barbunya, patlıcan, taze fasulye, börülce, kırmızı biber, mısır, havuç, acur, kabak, fesleğen, biberiye, tere, pazı ve lahana, marul, göbek marul gibi su içeriği bol, antioksidan açısından zengin yeşil yapraklı sebzeler ile incir, taze fındık, taze ceviz, mürdüm eriği, kızılcık, hünnap, böğürtlen ve frambuaz bu mevsimin vücut direncini artıran, besin değeri ve antioksidan özelliği yüksek meyveleridir. Günün altın öğünü olan kahvaltıda bu meyvelere özellikle yer vermek, ara öğünlerde kuşluk ve ikindi zamanı bu meyve ve yemişlerle zenginleştirilmiş az yağlı yoğurt tüketmek, hem iştah kontrolü için hem de enerji düzeyimizi sürekli belli bir seviyede tutabilmemiz için çok önemlidir. Sağlıklı bir kalp, esnek damarlar ve sağlıklı bir ruh hali için de faydalı olduğu gösterilen omega-3 yağ asitlerinin, özellikle de EPA ve DHA'nın gerektiği kadar alınabilmesi için, haftada en az 3 – 4 öğünde, bol miktarda balık ve omega-3 yağ asitlerinden zengin ceviz, keten tohumu ve semizotu tüketmek gerekiyor.
Vücut ağırlığımızın her bir kilosu için 1 gr protein
Vitamin, mineral ya da omega-3 gibi esansiyel yağ asitleri bakımından zengin bir beslenme programı uygulamak her zaman güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olduğunuz anlamına gelmez. Eğer yeterince protein tüketmezseniz, vücudunuz enfeksiyonlara ve diğer hastalıklara karşı zayıf düşebilir. Bu nedenle her gün vücut ağırlığımızın her bir kilosu için ortalama 1 gr civarında olacak şekilde protein tüketmeliyiz.
Hangi besin desteğini ne kadar tüketmeliyiz?
Yoğun günlük tempoda olup beslenme düzeninde bunlara yeterince yer veremediğini düşünen kişilerin, hassas mevsim geçiş dönemlerinde özellikle B, C, D ve E vitaminlerinden zengin multivitaminlerin yanında omega-3 desteği sağlayan ürünlerden kullanmaları uygun olabilir.
Besin destekleri, vitamin, mineral, posa, aminoasitler, fitokimyasallar, çeşitli bitkiler ve benzeri botanik ürünleri içeren mikrobesin ögelerini yüksek miktarlarda vücuda sağlayan, konsantre edilmiş bileşiklerdir. Genellikle hap, kapsül, sulandırılabilir toz ya da şurup gibi şekillerde piyasaya sunulurlar. Beslenme sorunlarının giderilmesi veya önlenmesi amacıyla günlük diyetin besin suplemanları ile desteklenmesi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaygın şekilde uygulanmaktadır.
Amerikan Diyetisyenler Derneği, optimal sağlığın sürdürülmesinde ve kronik hastalık riskinin azaltılmasında, tüketilmesi gereken besin çeşitliliğinin sağlanarak yeterli ve dengeli beslenmenin en iyi yol olduğunu vurgulamaktadır. Ancak toplumda bazı grupların farklı fizyolojik, psikolojik veya sosyoekonomik nedenlerden ötürü besin değerleri düşük ya da tek tip besine dayalı beslendiklerini görmekteyiz. Ayrıca düşük enerji içeren diyet tüketenler, vejeteryenler, yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayamayanlar ya da özellikli gruplarda da bireysel özel gereksinimleri karşılamak amacıyla besin desteği kullanılması gerekmektedir.
Kalabalık şehir yaşantısında, toplu taşıtlar, AVMler gibi ortamlarda ya da kalabalık işyerlerinde özellikle bu mevsimde yorgunluğa, enfeksiyonlara ve diğer akut ya da kronik sağlık sorunlarına karşı daha dayanıklı olabilmek için eğer gerekiyorsa doğru ve güvenilir kaynaklardan sunulan besin desteklerinden faydalanmak akılcı bir çözüm olabilir.
Bilimsel kanıtlar bazı besin desteklerinin genel sağlık durumuna yararlı olduğunu hatta bazı sağlık sorunlarına çözüm getirebileceğini göstermiş olmakla beraber kontrolsüz kullanımlarda, örneğin D vitamini ve kalsiyum desteği kemikleri güçlendirirken önerilenden yüksek miktarda alınan A vitamini kemikleri zayıflatabilmekte, sürekli baş ağrılarına neden olabilmektedir. Ayrıca gebelikte ve emzirme dönemlerinde ya da herhangi bir tıbbi girişim sırasında besin desteği alımı konusunun bireyi takip eden doktoru tarafından mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Sözcü
Vücudumuzun kullanabileceği potansiyel enerji kaynakları proteinler, karbonhidratlar ve yağlardır; bunlar ‘Makro besinler’ olarak isimlendirilir. Günlük diyetimizde alınması gereken enerjinin büyük bölümü karbonhidratlardan karşılanır, bu durum özellikle beyin fonksiyonları ve yüksek tempolu egzersizler için son derece önemlidir. Mikro besin maddeleri kemik yapısından bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasına, enfeksiyonlardan korunmadan hormonların üretimine kadar çok farklı süreçlerde rol alırlar. Kalsiyum, sodyum, potasyum, demir, çinko, iyot ve flor başlıca mineraller olup dışarıdan alınmaları zorunludur.
Vücutta çok önemli düzenleyici etkileri olan vitaminler ise suda ve yağda çözünenler diye ikiye ayrılır. Yağda çözünenler (vitamin A, D, E ve K) vücutta depo edilebildikleri halde suda çözünenler (B vitaminleri ve C) günlük olarak besinlerden ya da besin takviyelerinden alınmak durumundadırlar. Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. İsmet Tamer, sonbaharda hem lezzetli hem de besin değeri yüksek pek çok meyve ve sebzenin bolca bulunması fırsatını iyi değerlendirmek gerektiğini söylüyor. Tamer'e göre hem enerji metabolizmamızın düzgün çalışması hem de vücut direncinin artırılması için diyetimizde probiyotiklere, B, C, D ve E vitaminlerine, çinko ve lif yani posa içeren besinlere yeterince yer vermemiz bu mevsimde her zamankinden daha da önemli.
Vücutta çok önemli düzenleyici etkileri olan vitaminler ise suda ve yağda çözünenler diye ikiye ayrılır. Yağda çözünenler (vitamin A, D, E ve K) vücutta depo edilebildikleri halde suda çözünenler (B vitaminleri ve C) günlük olarak besinlerden ya da besin takviyelerinden alınmak durumundadırlar.
Mürdüm eriği, kızılcık, hünnap…
Mantar, domates, barbunya, patlıcan, taze fasulye, börülce, kırmızı biber, mısır, havuç, acur, kabak, fesleğen, biberiye, tere, pazı ve lahana, marul, göbek marul gibi su içeriği bol, antioksidan açısından zengin yeşil yapraklı sebzeler ile incir, taze fındık, taze ceviz, mürdüm eriği, kızılcık, hünnap, böğürtlen ve frambuaz bu mevsimin vücut direncini artıran, besin değeri ve antioksidan özelliği yüksek meyveleridir. Günün altın öğünü olan kahvaltıda bu meyvelere özellikle yer vermek, ara öğünlerde kuşluk ve ikindi zamanı bu meyve ve yemişlerle zenginleştirilmiş az yağlı yoğurt tüketmek, hem iştah kontrolü için hem de enerji düzeyimizi sürekli belli bir seviyede tutabilmemiz için çok önemlidir. Sağlıklı bir kalp, esnek damarlar ve sağlıklı bir ruh hali için de faydalı olduğu gösterilen omega-3 yağ asitlerinin, özellikle de EPA ve DHA'nın gerektiği kadar alınabilmesi için, haftada en az 3 – 4 öğünde, bol miktarda balık ve omega-3 yağ asitlerinden zengin ceviz, keten tohumu ve semizotu tüketmek gerekiyor.
Vücut ağırlığımızın her bir kilosu için 1 gr protein
Vitamin, mineral ya da omega-3 gibi esansiyel yağ asitleri bakımından zengin bir beslenme programı uygulamak her zaman güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olduğunuz anlamına gelmez. Eğer yeterince protein tüketmezseniz, vücudunuz enfeksiyonlara ve diğer hastalıklara karşı zayıf düşebilir. Bu nedenle her gün vücut ağırlığımızın her bir kilosu için ortalama 1 gr civarında olacak şekilde protein tüketmeliyiz.
Hangi besin desteğini ne kadar tüketmeliyiz?
Yoğun günlük tempoda olup beslenme düzeninde bunlara yeterince yer veremediğini düşünen kişilerin, hassas mevsim geçiş dönemlerinde özellikle B, C, D ve E vitaminlerinden zengin multivitaminlerin yanında omega-3 desteği sağlayan ürünlerden kullanmaları uygun olabilir.
Besin destekleri, vitamin, mineral, posa, aminoasitler, fitokimyasallar, çeşitli bitkiler ve benzeri botanik ürünleri içeren mikrobesin ögelerini yüksek miktarlarda vücuda sağlayan, konsantre edilmiş bileşiklerdir. Genellikle hap, kapsül, sulandırılabilir toz ya da şurup gibi şekillerde piyasaya sunulurlar. Beslenme sorunlarının giderilmesi veya önlenmesi amacıyla günlük diyetin besin suplemanları ile desteklenmesi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaygın şekilde uygulanmaktadır.
Amerikan Diyetisyenler Derneği, optimal sağlığın sürdürülmesinde ve kronik hastalık riskinin azaltılmasında, tüketilmesi gereken besin çeşitliliğinin sağlanarak yeterli ve dengeli beslenmenin en iyi yol olduğunu vurgulamaktadır. Ancak toplumda bazı grupların farklı fizyolojik, psikolojik veya sosyoekonomik nedenlerden ötürü besin değerleri düşük ya da tek tip besine dayalı beslendiklerini görmekteyiz. Ayrıca düşük enerji içeren diyet tüketenler, vejeteryenler, yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayamayanlar ya da özellikli gruplarda da bireysel özel gereksinimleri karşılamak amacıyla besin desteği kullanılması gerekmektedir.
Kalabalık şehir yaşantısında, toplu taşıtlar, AVMler gibi ortamlarda ya da kalabalık işyerlerinde özellikle bu mevsimde yorgunluğa, enfeksiyonlara ve diğer akut ya da kronik sağlık sorunlarına karşı daha dayanıklı olabilmek için eğer gerekiyorsa doğru ve güvenilir kaynaklardan sunulan besin desteklerinden faydalanmak akılcı bir çözüm olabilir.
Bilimsel kanıtlar bazı besin desteklerinin genel sağlık durumuna yararlı olduğunu hatta bazı sağlık sorunlarına çözüm getirebileceğini göstermiş olmakla beraber kontrolsüz kullanımlarda, örneğin D vitamini ve kalsiyum desteği kemikleri güçlendirirken önerilenden yüksek miktarda alınan A vitamini kemikleri zayıflatabilmekte, sürekli baş ağrılarına neden olabilmektedir. Ayrıca gebelikte ve emzirme dönemlerinde ya da herhangi bir tıbbi girişim sırasında besin desteği alımı konusunun bireyi takip eden doktoru tarafından mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Sözcü
Cildi kışa hazırlamanın püf noktaları!
Kış aylarında cildin ekstra bakıma ihtiyaç duyduğunu belirten uzmanlara göre, sonbahar ayları cilt bakımı ve kışa hazırlamak için en uygun zamanlar.
Soğuk hava cildin dış katmanını etkileyerek daha kalın ve kırılgan hale getiriyor. Kış ayı boyunca ciltte yağ salgısı azalıyor, soğuk ve kuru hava cildin kurumasına sebep oluyor. Ciltte kuruluk, gerilme ve ince kılcal damarlarda genişlemeler sebebiyle oluşan kızarıklıkla birlikte cildin nem dengesi bozuluyor. Kuru cilt ayrıca başta egzema olmak üzere bazı cilt hastalıklarının da tetiklenmesine yol açıyor.
ntvmsnc'nin haberine göre; “Soğuk hava ve düşük ultraviyole oranı cilt bakımı uygulamalarının en iyi arkadaşıdır” diyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Zahide Eriş Eken, sonbaharla birlikte ciltte meydana gelen değişiklikleri şöyle anlatıyor:
1- Cildinizde kuruluk başlayabilir, yüz, dudaklar, vücut, kol ve bacaklar kurur.
2- Yüzde ve omuzlarda çillenme ve güneş lekelerinde artış olabilir.
3- Kaz ayakları güneş ışınlarının etkisiyle belirginleşmiş olabilir.
4- Açık ayakkabı ve sandaletlerle ayaklarınız bakımsız kalmış ve ayak derinizde kurumalar soyulmalar başlamış olabilir.
5-Saçlarınız havuz, deniz ve güneşin etkisiyle kurumuş ve bakımsız kalmış olabilir.
CİLDİNİZİ NEMLENDİRİN!
Sonbaharda görülen bu cilt sorunlarında öncelikle nem dengesini sağlamak için bol su içmek gerektiğini vurgulayan Dermatoloji Uzmanı, yapılacak diğer uygulamalar hakkında ise şunları söylüyor:
“Yüz ve vücuda uygun nemlendiricilerle vücudun nem dengesi sağlanabilir. Yüz ve vücutta çok kuru ciltler için yağlı kremler, yağlı ve akneye meyilli ciltlerde ise su bazlı kremler tercih edilmelidir. Bacaklar ve kollar daha kurumaya meyilli bölgeler olduğu için bu bölgelerde yağlı kremler tercih edilmelidir. Nemlendirici kremler tercihe göre genellikle gliserin, vazelin, üre, laktik asit ve hyaluronik asit içerirler. Bu nemlendiriciler kuruluğu önlemek için soğuk havalarda sıklıkla ve tercihen banyo sonrası nemli cilde sürülmelidir.
“NEM AŞISI İŞE YARAYABİLİR”
Nemlendiricilerle kuruluğunuz geçmiyorsa veya iş yoğunluğundan dolayı nemlendiricilerin etkisi hızlı olsun istiyorsanız; hyaluronik asit içeren nem aşısı yaptırabilirsiniz. Bu uygulama dermatoloji uzmanları tarafından kısa sürede küçük enjeksiyonlarla bir veya birkaç seans şeklinde yapılabilir. Cilt altına enjeksiyonlarla hyaluronik asit direkt verilir. Böylelikle nemlendirici kremlerin ciltten emilmesi beklenmeden hyaluronik asitin ciltte direkt nemlendirici ve cilt gençleştirici etkisi başlar. Bu uygulamalarda hyaluronik asitle birlikte, cilde ışıltı, sıkılaşma ve gençleşme özelliği sağlayan vitamin kokteylleri uygulanabilir.
PRP’DEN DE YARARLANMAK MÜMKÜN
Ayrıca nem aşısının etkisi seanslar halinde PRP işlemi ile güçlendirilebilir. PRP yani “Platelet rich plasma” platelet (trombosit) yönünden zenginleştirilmiş plazmanın kısaltılmışıdır. Kişiden alınan küçük miktardaki kan özel bir tüpe konularak bir dizi işlemden geçirildikten sonra elde edilen ‘trombositten zengin plazma’ aynı kişiye enjeksiyon yoluyla geri verilir. Trombosit denilen kan hücreleri, vücudumuzda bulunan deforme olmuş dokuların onarımı ve doğal haline dönüşmelerini sağlamak için gerekli “büyüme faktörlerini” yapısında barındırmaktadır.
KIZARIKLIK VE DAMARLANMALARIN ÇÖZÜMÜ ARTIK VAR!
Cilt yüzeyindeki kılcal damar ve kızarıklıkların ise lazerle tedavisi için kış ayları yine en uygun aylardır. Bu damarlanmalar ve kızarıklıklar uygun lazerle birkaç seansta silinebilir.
PÜRÜZSÜZ CİLT İÇİN ÖLÜ HÜCRELERİ CİLDİNİZDEN UZAKLAŞTIRIN
Cilt yüzeyindeki ölü cilt hücreleri meyve asitleri içeren (glikolik, ait, retinoik asit, salisilik asit gibi) ve cilt tipine göre tercih edilen temizleme jelleri, kremler ve maskelerle uzaklaştırılabilir. Bu kimyasal peeling işlemi tercihen hızlı ve daha etkili olacak şekilde muayenehane ortamında bu asitlerin daha etkin dozları kullanılarak seanslar şeklinde uzmanlar tarafından uygulanabilir. Kimyasal peeling düzenli yapılan ciltler daha sağlıklı ve canlı kaldığı için diğer cilt gençleştirme işlemlerine çok ihtiyaç duymazlar.
EL VE AYAK BAKIMINI ATLAMAYIN
Kış aylarında el ve ayak bakımı önemlidir. El kremleri gliserin, vazelin, lanolin içerir ve kış aylarında sıklıkla uygulanmalıdır. El sabunları ise kuruluğu önlemek için yağlı veya kremli olmalıdır.
Kış aylarında ayaklar sürekli ayakkabı içindedir ama yaz ayı boyunca deniz suyu ve sandalet içinde güneşe maruz kalan ayaklarımız kurur ve topuklarda çatlaklar oluşmaya başlar. Kış aylarında ayaklarımıza dikkat edersek yaz aylarında açık ayakkabılarda daha bakımlı ayaklara sahip olabiliriz. Salisilik asit ve üre içeren nemlendirici pomatlar topuklara ve ayaklara masajla uygulanmalıdır. Vakit bulamıyorsak bu uygulamayı gece yatarken yapabiliriz. El üzerinde oluşan güneş lekeleri kış ayında uygulanabilecek lazer işlemleri ile giderilebilir.
ÇATLAYAN DUDAKLARA BAKIM
Dudaklarda soğuk havaların başlamasıyla birlikte cildimiz gibi nem dengesini sağlayamayarak kurur. Kuruyan dudaklar çatlayıp, kanayabilir bu da dudakta acı ve gerginlik hissi yaratır. Dudaklarımızı da koruyucu nemlendirici kremlerle koruyabiliriz ve dışarı çıkarken dudaklara güneş koruyucu içeren nemlendiriciler kullanmak gereklidir. Yine dudakların kuruluğu nemlendiricilerle sağlanamıyorsa cilde yapılan nem aşısı gibi dudağa da nem aşısı uygulaması yapılabilir.
AKNE TEDAVİSİNİN TAM ZAMANI!
Yaz aylarında sıcak hava, terleme ve dondurma çikolata gibi yiyeceklerin fazla tüketilmesiyle sivilcelerde artış olabilir. Soğuk havalar akne ve akne izlerinin tedavisi için uygun zamanlardır. Yüzeyden uygulanacak kremler ve jeller veya ağızdan alınan haplar aknenin şiddetine göre tedavi için belirlenir ve bunlar genellikle kış aylarında kullanıma uygundur. Ayrıca akne izleri için de soyucu bazı kremler kış aylarında kullanılmalıdır. Akne izleri için kimyasal peeling işlemleri veya lazer işlemleri soğuk havalarda yapılabilir. Fraksiyonel lazerler akne izleri ve lekelerinde uygulanabilir.
GÜZELLİĞİN SİMGESİ SAÇLARI UNUTMAYIN!
Güneş ışığı, tuzlu deniz suyu ve klorlu havuz suları ile yıpranan ve hasarlanan saçlar soğuk ve kuru havaların da etkisiyle cildimiz gibi kurur ve kabalaşır. Kuruyan saçlarda saç gövdesi hasarlanır ve saçlar kabarıklaşır, taranamaz ve dökülmeler başlar. Yazın yıpranan saçları soğuk ve kuru havaya hazırlamak için nem dengesini sağlamak gereklidir. Saç kremleri ve nemlendirici saç maskeleri uygulanabilir. Badem yağı doğal ve saç için etkili bir nem kaynağıdır.
Ayrıca saç dökülmelerine hızlı etki sağlamak için saç PRP işlemleri ve saç için etkili bir vitamin olan biotin de içeren vitamin kokteylleri saça uygulanabilir. Bu uygulamalar kişinin saç dökülme ve saç sağlığının durumuna göre kişiye özel seanslar şeklinde uzman doktorlar tarafından belirlenerek yapılır.
GÜNEŞ LEKELERİNDEN KURTULMAK İÇİN UYGUN ZAMAN
Ciltte yaz ayı boyunca daha belirginleşen lekeler ve çillerin tedavisi için kış ayları daha uygundur. Cilt lekeleri cilt yapısına ve genetiğine bağlı olarak güneşin yıllar süren etkisiyle oluşurlar. Bu lekeler daha ufak veya geniş çaplı, bir bölgede veya tüm yüzü kaplayacak şekilde oluşabilir. Bazı lekelerin tedavisi yapılabilir fakat unutulmamalıdır ki lekeler tekrarlayıcı olabilir.
Lekelere kimyasal peeling, enzimatik peeling veya lazer işlemleri yapılabilir. Cildin dış katmanında leke tedavisi yapılırken ayrıca cilt altı dokusunun desteklenmesi de önemlidir. Bu sebeple cildi soymayan fraksiyonel lazerler, mezoterapi, PRP gibi işlemlerle cilt altı doku uyarılır ve cilt altı dokudaki büyüme faktörleri salgılayan hücreler onarım süreçlerini hızlandırır. Etkili ve başarılı tedaviler almak için dermatoloji uzmanlarıyla görüşmeniz doğru olacaktır.
İŞTE KIŞ AYLARINDA CİLT YENİLENMESİNE LAZERLİ ÇÖZÜM
Son zamanlarda her alanda olduğu gibi dermatoloji ve estetik alanında da teknoloji yenilenmektedir. Fraksiyonel lazerler cilt yenilenmesinde kullanılan en etkili teknik haline gelmiştir. Cilt yenilenmesi, leke, kırışıklık, sivilce izleri, yanık ve cerrahi sonrası kalan izler bu tip lazerlerin etkili olduğu alanlardır. Fraksiyonel lazerler kollajen dokuyu kontrollü olarak hasarlayıp cildin yenilenme ve iyileşme hücrelerini harekete geçirmek için çalışırlar. Böylelikle hasarlı cilt yenilenir ve kaliteli ve yeni kollajen üretimi gerçekleşir. Böylece görünür bir şekilde zamanı geriye almış olursunuz. Fraksiyonel lazerlerle cilt rengi düzenlenir, ince kırışıklıklar azalır, cilt sarkma ve gevşekliklerinde ve akne ve ameliyat izlerinde belirgin bir azalma olur. Cilt daha gençleşeceği için daha genç de görünür. Lazerlerin bu etkileri klinik olarak da kanıtlanmıştır.
AMELİYATSIZ GENÇLEŞMENİN YOLU
Soyucu olmayan fraksiyonel lazerlerle cildin dış katmanı korunur ve günlük hayattan soyutlanmadan, kızarıklık ve soyulma sorununu yaşamadan konforlu bir şekilde lazer uygulaması yaptırılabilir. Bu uygulama kısa süreli ve seanslar halinde uygulanmaktadır.
Cerrahi olmayan bu uygulamalar belirgin bir şekilde cilt sağlığınızı artırarak ameliyatsız gençleşmenin önünü açar.
Soğuk hava cildin dış katmanını etkileyerek daha kalın ve kırılgan hale getiriyor. Kış ayı boyunca ciltte yağ salgısı azalıyor, soğuk ve kuru hava cildin kurumasına sebep oluyor. Ciltte kuruluk, gerilme ve ince kılcal damarlarda genişlemeler sebebiyle oluşan kızarıklıkla birlikte cildin nem dengesi bozuluyor. Kuru cilt ayrıca başta egzema olmak üzere bazı cilt hastalıklarının da tetiklenmesine yol açıyor.
ntvmsnc'nin haberine göre; “Soğuk hava ve düşük ultraviyole oranı cilt bakımı uygulamalarının en iyi arkadaşıdır” diyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Zahide Eriş Eken, sonbaharla birlikte ciltte meydana gelen değişiklikleri şöyle anlatıyor:
1- Cildinizde kuruluk başlayabilir, yüz, dudaklar, vücut, kol ve bacaklar kurur.
2- Yüzde ve omuzlarda çillenme ve güneş lekelerinde artış olabilir.
3- Kaz ayakları güneş ışınlarının etkisiyle belirginleşmiş olabilir.
4- Açık ayakkabı ve sandaletlerle ayaklarınız bakımsız kalmış ve ayak derinizde kurumalar soyulmalar başlamış olabilir.
5-Saçlarınız havuz, deniz ve güneşin etkisiyle kurumuş ve bakımsız kalmış olabilir.
CİLDİNİZİ NEMLENDİRİN!
Sonbaharda görülen bu cilt sorunlarında öncelikle nem dengesini sağlamak için bol su içmek gerektiğini vurgulayan Dermatoloji Uzmanı, yapılacak diğer uygulamalar hakkında ise şunları söylüyor:
“Yüz ve vücuda uygun nemlendiricilerle vücudun nem dengesi sağlanabilir. Yüz ve vücutta çok kuru ciltler için yağlı kremler, yağlı ve akneye meyilli ciltlerde ise su bazlı kremler tercih edilmelidir. Bacaklar ve kollar daha kurumaya meyilli bölgeler olduğu için bu bölgelerde yağlı kremler tercih edilmelidir. Nemlendirici kremler tercihe göre genellikle gliserin, vazelin, üre, laktik asit ve hyaluronik asit içerirler. Bu nemlendiriciler kuruluğu önlemek için soğuk havalarda sıklıkla ve tercihen banyo sonrası nemli cilde sürülmelidir.
“NEM AŞISI İŞE YARAYABİLİR”
Nemlendiricilerle kuruluğunuz geçmiyorsa veya iş yoğunluğundan dolayı nemlendiricilerin etkisi hızlı olsun istiyorsanız; hyaluronik asit içeren nem aşısı yaptırabilirsiniz. Bu uygulama dermatoloji uzmanları tarafından kısa sürede küçük enjeksiyonlarla bir veya birkaç seans şeklinde yapılabilir. Cilt altına enjeksiyonlarla hyaluronik asit direkt verilir. Böylelikle nemlendirici kremlerin ciltten emilmesi beklenmeden hyaluronik asitin ciltte direkt nemlendirici ve cilt gençleştirici etkisi başlar. Bu uygulamalarda hyaluronik asitle birlikte, cilde ışıltı, sıkılaşma ve gençleşme özelliği sağlayan vitamin kokteylleri uygulanabilir.
PRP’DEN DE YARARLANMAK MÜMKÜN
Ayrıca nem aşısının etkisi seanslar halinde PRP işlemi ile güçlendirilebilir. PRP yani “Platelet rich plasma” platelet (trombosit) yönünden zenginleştirilmiş plazmanın kısaltılmışıdır. Kişiden alınan küçük miktardaki kan özel bir tüpe konularak bir dizi işlemden geçirildikten sonra elde edilen ‘trombositten zengin plazma’ aynı kişiye enjeksiyon yoluyla geri verilir. Trombosit denilen kan hücreleri, vücudumuzda bulunan deforme olmuş dokuların onarımı ve doğal haline dönüşmelerini sağlamak için gerekli “büyüme faktörlerini” yapısında barındırmaktadır.
KIZARIKLIK VE DAMARLANMALARIN ÇÖZÜMÜ ARTIK VAR!
Cilt yüzeyindeki kılcal damar ve kızarıklıkların ise lazerle tedavisi için kış ayları yine en uygun aylardır. Bu damarlanmalar ve kızarıklıklar uygun lazerle birkaç seansta silinebilir.
PÜRÜZSÜZ CİLT İÇİN ÖLÜ HÜCRELERİ CİLDİNİZDEN UZAKLAŞTIRIN
Cilt yüzeyindeki ölü cilt hücreleri meyve asitleri içeren (glikolik, ait, retinoik asit, salisilik asit gibi) ve cilt tipine göre tercih edilen temizleme jelleri, kremler ve maskelerle uzaklaştırılabilir. Bu kimyasal peeling işlemi tercihen hızlı ve daha etkili olacak şekilde muayenehane ortamında bu asitlerin daha etkin dozları kullanılarak seanslar şeklinde uzmanlar tarafından uygulanabilir. Kimyasal peeling düzenli yapılan ciltler daha sağlıklı ve canlı kaldığı için diğer cilt gençleştirme işlemlerine çok ihtiyaç duymazlar.
EL VE AYAK BAKIMINI ATLAMAYIN
Kış aylarında el ve ayak bakımı önemlidir. El kremleri gliserin, vazelin, lanolin içerir ve kış aylarında sıklıkla uygulanmalıdır. El sabunları ise kuruluğu önlemek için yağlı veya kremli olmalıdır.
Kış aylarında ayaklar sürekli ayakkabı içindedir ama yaz ayı boyunca deniz suyu ve sandalet içinde güneşe maruz kalan ayaklarımız kurur ve topuklarda çatlaklar oluşmaya başlar. Kış aylarında ayaklarımıza dikkat edersek yaz aylarında açık ayakkabılarda daha bakımlı ayaklara sahip olabiliriz. Salisilik asit ve üre içeren nemlendirici pomatlar topuklara ve ayaklara masajla uygulanmalıdır. Vakit bulamıyorsak bu uygulamayı gece yatarken yapabiliriz. El üzerinde oluşan güneş lekeleri kış ayında uygulanabilecek lazer işlemleri ile giderilebilir.
ÇATLAYAN DUDAKLARA BAKIM
Dudaklarda soğuk havaların başlamasıyla birlikte cildimiz gibi nem dengesini sağlayamayarak kurur. Kuruyan dudaklar çatlayıp, kanayabilir bu da dudakta acı ve gerginlik hissi yaratır. Dudaklarımızı da koruyucu nemlendirici kremlerle koruyabiliriz ve dışarı çıkarken dudaklara güneş koruyucu içeren nemlendiriciler kullanmak gereklidir. Yine dudakların kuruluğu nemlendiricilerle sağlanamıyorsa cilde yapılan nem aşısı gibi dudağa da nem aşısı uygulaması yapılabilir.
AKNE TEDAVİSİNİN TAM ZAMANI!
Yaz aylarında sıcak hava, terleme ve dondurma çikolata gibi yiyeceklerin fazla tüketilmesiyle sivilcelerde artış olabilir. Soğuk havalar akne ve akne izlerinin tedavisi için uygun zamanlardır. Yüzeyden uygulanacak kremler ve jeller veya ağızdan alınan haplar aknenin şiddetine göre tedavi için belirlenir ve bunlar genellikle kış aylarında kullanıma uygundur. Ayrıca akne izleri için de soyucu bazı kremler kış aylarında kullanılmalıdır. Akne izleri için kimyasal peeling işlemleri veya lazer işlemleri soğuk havalarda yapılabilir. Fraksiyonel lazerler akne izleri ve lekelerinde uygulanabilir.
GÜZELLİĞİN SİMGESİ SAÇLARI UNUTMAYIN!
Güneş ışığı, tuzlu deniz suyu ve klorlu havuz suları ile yıpranan ve hasarlanan saçlar soğuk ve kuru havaların da etkisiyle cildimiz gibi kurur ve kabalaşır. Kuruyan saçlarda saç gövdesi hasarlanır ve saçlar kabarıklaşır, taranamaz ve dökülmeler başlar. Yazın yıpranan saçları soğuk ve kuru havaya hazırlamak için nem dengesini sağlamak gereklidir. Saç kremleri ve nemlendirici saç maskeleri uygulanabilir. Badem yağı doğal ve saç için etkili bir nem kaynağıdır.
Ayrıca saç dökülmelerine hızlı etki sağlamak için saç PRP işlemleri ve saç için etkili bir vitamin olan biotin de içeren vitamin kokteylleri saça uygulanabilir. Bu uygulamalar kişinin saç dökülme ve saç sağlığının durumuna göre kişiye özel seanslar şeklinde uzman doktorlar tarafından belirlenerek yapılır.
GÜNEŞ LEKELERİNDEN KURTULMAK İÇİN UYGUN ZAMAN
Ciltte yaz ayı boyunca daha belirginleşen lekeler ve çillerin tedavisi için kış ayları daha uygundur. Cilt lekeleri cilt yapısına ve genetiğine bağlı olarak güneşin yıllar süren etkisiyle oluşurlar. Bu lekeler daha ufak veya geniş çaplı, bir bölgede veya tüm yüzü kaplayacak şekilde oluşabilir. Bazı lekelerin tedavisi yapılabilir fakat unutulmamalıdır ki lekeler tekrarlayıcı olabilir.
Lekelere kimyasal peeling, enzimatik peeling veya lazer işlemleri yapılabilir. Cildin dış katmanında leke tedavisi yapılırken ayrıca cilt altı dokusunun desteklenmesi de önemlidir. Bu sebeple cildi soymayan fraksiyonel lazerler, mezoterapi, PRP gibi işlemlerle cilt altı doku uyarılır ve cilt altı dokudaki büyüme faktörleri salgılayan hücreler onarım süreçlerini hızlandırır. Etkili ve başarılı tedaviler almak için dermatoloji uzmanlarıyla görüşmeniz doğru olacaktır.
İŞTE KIŞ AYLARINDA CİLT YENİLENMESİNE LAZERLİ ÇÖZÜM
Son zamanlarda her alanda olduğu gibi dermatoloji ve estetik alanında da teknoloji yenilenmektedir. Fraksiyonel lazerler cilt yenilenmesinde kullanılan en etkili teknik haline gelmiştir. Cilt yenilenmesi, leke, kırışıklık, sivilce izleri, yanık ve cerrahi sonrası kalan izler bu tip lazerlerin etkili olduğu alanlardır. Fraksiyonel lazerler kollajen dokuyu kontrollü olarak hasarlayıp cildin yenilenme ve iyileşme hücrelerini harekete geçirmek için çalışırlar. Böylelikle hasarlı cilt yenilenir ve kaliteli ve yeni kollajen üretimi gerçekleşir. Böylece görünür bir şekilde zamanı geriye almış olursunuz. Fraksiyonel lazerlerle cilt rengi düzenlenir, ince kırışıklıklar azalır, cilt sarkma ve gevşekliklerinde ve akne ve ameliyat izlerinde belirgin bir azalma olur. Cilt daha gençleşeceği için daha genç de görünür. Lazerlerin bu etkileri klinik olarak da kanıtlanmıştır.
AMELİYATSIZ GENÇLEŞMENİN YOLU
Soyucu olmayan fraksiyonel lazerlerle cildin dış katmanı korunur ve günlük hayattan soyutlanmadan, kızarıklık ve soyulma sorununu yaşamadan konforlu bir şekilde lazer uygulaması yaptırılabilir. Bu uygulama kısa süreli ve seanslar halinde uygulanmaktadır.
Cerrahi olmayan bu uygulamalar belirgin bir şekilde cilt sağlığınızı artırarak ameliyatsız gençleşmenin önünü açar.
24 Kasım 2017 Cuma
Bu işlemi çözebilen çok az
Facebook üzerinden paylaşılan bir görsel sosyal medyada büyük bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Alt alta 3 işlem sonrasında dördüncü işlemi soran bazı sosyal medya kullanıcıları, 19, 26, 25 ve 165 gibi sonuçlar buldu. Fakat doğru cevap herkesi şaşkına çevirdi.
Sosyal medyada paylaşılan işlemler son dönemde iyice popüler bir hale geldi. Bugün paylaşılan yeni bir işlem ise sosyal medya kullanıcıları arasında büyük bir tartışma yaratarak çok büyük bir etkileşime sebep oldu.
Paylaşılan işlemli bulmacada ilk üç satırda üçgen, muz ve saatlerle sonuçlara ulaşılıyor. İlk sonuçta üç adet geometrik şekil toplamı 45 ederken, 2 muz ve 1 geometrik şekil toplamı ise 23 ve 2 muz ve bir saat toplamda 10 ediyor.
İşlemin sonunda ise Saat+muz+muz x geometrik şekil işleminin yanıtı isteniyor… İşte kullanıcılar bu işleme çok farklı sonuçlarla yanıt verirken doğru cevap herkesi şaşkına çevirdi.
Matematik uzmanlarına göre bu işlemin sonucu ise basit… 38! Bu sonuca ulaşmak için son işlemde saatin kaçı gösterdiğine dikkat etmek gerekirken, geometrik şeklin kenarlarının sayısı da önemli bir detay. Buna göre sonuç 2+3+3×11.
İlk olarak 3×11 işlemi yapılırken daha sonra buna da 5 ekleniyor. Böylelikle bu işlemin sonucu toplam 38 oluyor.
Sosyal medyada paylaşılan işlemler son dönemde iyice popüler bir hale geldi. Bugün paylaşılan yeni bir işlem ise sosyal medya kullanıcıları arasında büyük bir tartışma yaratarak çok büyük bir etkileşime sebep oldu.
Paylaşılan işlemli bulmacada ilk üç satırda üçgen, muz ve saatlerle sonuçlara ulaşılıyor. İlk sonuçta üç adet geometrik şekil toplamı 45 ederken, 2 muz ve 1 geometrik şekil toplamı ise 23 ve 2 muz ve bir saat toplamda 10 ediyor.
İşlemin sonunda ise Saat+muz+muz x geometrik şekil işleminin yanıtı isteniyor… İşte kullanıcılar bu işleme çok farklı sonuçlarla yanıt verirken doğru cevap herkesi şaşkına çevirdi.
Matematik uzmanlarına göre bu işlemin sonucu ise basit… 38! Bu sonuca ulaşmak için son işlemde saatin kaçı gösterdiğine dikkat etmek gerekirken, geometrik şeklin kenarlarının sayısı da önemli bir detay. Buna göre sonuç 2+3+3×11.
İlk olarak 3×11 işlemi yapılırken daha sonra buna da 5 ekleniyor. Böylelikle bu işlemin sonucu toplam 38 oluyor.
23 Kasım 2017 Perşembe
Black Friday 2017 indirimleri başlıyor: Peki nedir bu Black Friday?
Alışveriş yapmak için indirim kovalayanların en çok rağbet ettikleri günlerden olan Black Friday 2017 geldi. Kara Cuma yani orjinal ismiyle Black Friday nedir? Dünya genelinde alışveriş çılgınlığı olarak tabir edilen ve binlerce markanın yüksek oranda indirime gittiği gün olan Kara Cuma (Black Friday) için bekleyiş sürüyor. Black Friday indirimleri ne zaman başlıyor?Ülkemizde Kara Cuma olarak da anılan Black Friday, 2017 yılında 24 Kasım'a denk gelecek ancak indirimler bir hafta öncesinden başladı. Peki Kara Cuma yani Black Friday nedir?
Yüksek indirimlerle tüm dünyada alışveriş çılgınlığına dönüşen Black Friday günü 2017’de 24 Kasım olarak belirlendi ancak indirimler bu tarihin çok daha öncesinde başladı. Dünya genelinde büyük indirimlerle anılan Black Friday gününün anlamı da merak ediliyor. ABD’deki firmaların her yıl elektronikten tekstile birçok üründe yüzde 15-20’lerden yüzde 70’lere varan oranlarda indirim yaptığı “Black Friday”e Amerikalılar yoğun ilgi gösteriyor. Kara Cuma yani Black Friday nedir, nasıl ortaya çıkmıştır? Hangi ürünlerde indirim var? İşte tüm ayrıjntılar…
BLACK FRIDAY YANİ KARA CUMA NEDİR?
Black Friday adı verilen bu alışveriş gününde mağazalar çok erken saatlerde açılır, beklenenin çok daha üstünde indirimler yapılır, çalışanların mesai saati daha fazla olur. ABD ve Kanada dışında İngiltere'de de yapılan bu çılgın günde resmi tatil uygulanmaz. Bu güne Black Friday denmesinin sebebi ise gün boyunca gerçekleşen alışverişten dolayı trafiğin altüst olması, mağazaların önünde yollara taşan kuyrukların oluşması, taşkın bir kalabalığa sahne olan sokaklar ve önlenemeyen gürültü.
Bu alışveriş gününe tarihte ilk defa 1961 yılında gazetelerde Black Friday olarak bahsedilmiştir. O günde, Philadelphia'da, alışverişten dolayı oluşan yoğun trafik ve zorluklar nedeniyle bu isim verilmiştir. Son yıllarda, bu gün, hem insanlar hem de mağazalar için olumlu şekilde karşılanmaktadır. Walmart gibi ünlü mağazalar her yıl, kapılarını müşterilerine daha erken açmaktadırlar, ve işçilerin mesaisi daha yoğun geçmektedir.
ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI ŞİDDETİ TIRMANDIRIYOR
Şiddetin en büyük örneği 2006 yılında ABD Ohio şehrinde karşımıza çıkıyor. Walmart kapılarının açılışıyla içeri giren kalabalık tarafından çalışanların yaralanmasından 2008’de ABD New York’ta sabah 5’te kapı açılışıyla yoğunluk sebebiyle önce kapıyı ve camları kırıp ardından 34 yaşında bir çalışanın ezilip ölmesine sebep olmasının yanı sıra 2010 yılında ise Wisconsin şehrindeki bir kadın, Toys ‘R’ Us mağazasında kuyruklara aradan girip itiraz edenleri vurmakla tehdit ettiği için tutuklanmıştı.
KARA CUMA’DA ÖLÜMLÜ KAZALAR YAŞANIYOR
Öte yandan son yıllarda özellikle Black Friday günlerinde yoğunlaşan kalabalık sebebiyle ciddi kazalar da beraberinde geldiği belirtiliyor. Küçük kazaların yanı sıra ölümle sonuçlanan Black Friday çılgınlığı görmek de mümkün. Sözcü
BLACK FRIDAY YANİ KARA CUMA NEDİR?
Black Friday adı verilen bu alışveriş gününde mağazalar çok erken saatlerde açılır, beklenenin çok daha üstünde indirimler yapılır, çalışanların mesai saati daha fazla olur. ABD ve Kanada dışında İngiltere'de de yapılan bu çılgın günde resmi tatil uygulanmaz. Bu güne Black Friday denmesinin sebebi ise gün boyunca gerçekleşen alışverişten dolayı trafiğin altüst olması, mağazaların önünde yollara taşan kuyrukların oluşması, taşkın bir kalabalığa sahne olan sokaklar ve önlenemeyen gürültü.
Bu alışveriş gününe tarihte ilk defa 1961 yılında gazetelerde Black Friday olarak bahsedilmiştir. O günde, Philadelphia'da, alışverişten dolayı oluşan yoğun trafik ve zorluklar nedeniyle bu isim verilmiştir. Son yıllarda, bu gün, hem insanlar hem de mağazalar için olumlu şekilde karşılanmaktadır. Walmart gibi ünlü mağazalar her yıl, kapılarını müşterilerine daha erken açmaktadırlar, ve işçilerin mesaisi daha yoğun geçmektedir.
ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI ŞİDDETİ TIRMANDIRIYOR
Şiddetin en büyük örneği 2006 yılında ABD Ohio şehrinde karşımıza çıkıyor. Walmart kapılarının açılışıyla içeri giren kalabalık tarafından çalışanların yaralanmasından 2008’de ABD New York’ta sabah 5’te kapı açılışıyla yoğunluk sebebiyle önce kapıyı ve camları kırıp ardından 34 yaşında bir çalışanın ezilip ölmesine sebep olmasının yanı sıra 2010 yılında ise Wisconsin şehrindeki bir kadın, Toys ‘R’ Us mağazasında kuyruklara aradan girip itiraz edenleri vurmakla tehdit ettiği için tutuklanmıştı.
KARA CUMA’DA ÖLÜMLÜ KAZALAR YAŞANIYOR
Öte yandan son yıllarda özellikle Black Friday günlerinde yoğunlaşan kalabalık sebebiyle ciddi kazalar da beraberinde geldiği belirtiliyor. Küçük kazaların yanı sıra ölümle sonuçlanan Black Friday çılgınlığı görmek de mümkün. Sözcü
Dünyanın en iyi teknoloji ve bilişim eğitimi veren üniversiteleri
Teknolojinin hayatımızın her alanına girmesi ile pek çok meslek yavaş yavaş tarih olurken bilişim sektöründeki imkanlar gözle görülür bir artışa sahne oluyor. Bu sektörde iş bulmak için en iyi adresler Forbes tarafından belirlendi. İşte bu alanda en iyi eğitim sunan üniversiteler...
12- Princeton University
11- Harvard University
10- École Polytechnique Fédérale de Lausanne
9- Imperial College London
8- Georgia Institute of Technology
6- Carnegie Mellon University
6- California Institute of Technology
5- University of Cambridge
4- Swiss Federal Institute of Technology Zurich
3- Oxford University
2- Massachusetts Institute of Technology
1- Stanford University
12- Princeton University
11- Harvard University
10- École Polytechnique Fédérale de Lausanne
9- Imperial College London
8- Georgia Institute of Technology
6- Carnegie Mellon University
6- California Institute of Technology
5- University of Cambridge
4- Swiss Federal Institute of Technology Zurich
3- Oxford University
2- Massachusetts Institute of Technology
1- Stanford University
Türkiye'nin IQ ortalaması en yüksek 20 şehri belli oldu
Zeka Testi Merkezi, internetteki adresinde uyguladığı IQ testinde kullanıcıların beyanına göre bulunduğu kent ve cinsiyetlerini sorarak bir puana ulaşıyor. İnternette 30 dakikalık süre içinde verilen cevaplara göre alınan puanlarla, katılımcıların illere göre de sıralaması belirleniyor. 276 bin 565 kişiden toplanan verilere göre Türkiye’nin IQ ortalaması en yüksek 20 kenti belirlendi. İşte bu endekse göre IQ ortalaması en yüksek 20 kent.
20- Antalya IQ Ortalaması: 108.44
19- Karabük IQ Ortalaması: 108.59
18- Bayburt IQ Ortalaması: 108.68
17- Muğla IQ Ortalaması: 108.80
16- Isparta IQ Ortalaması: 108.81
15- Karaman IQ Ortalaması: 108.85
14- Sakarya IQ Ortalaması: 108.86
13- Gümüşhane IQ Ortalaması: 109.10
12- Balıkesir IQ Ortalaması: 109.33
11- Yalova IQ Ortalaması: 109.35
10- Kocaeli IQ Ortalaması: 109.40
9- Kütahya IQ Ortalaması: 109.42
8- Bartın IQ Ortalaması: 109.47
7- Edirne IQ Ortalaması: 109.54
6- İstanbul IQ Ortalaması: 109.75
5- Trabzon IQ Ortalaması: 110.05
4- İzmir IQ Ortalaması: 110.35
3- Çanakkale IQ Ortalaması: 110.61
2- Eskişehir IQ Ortalaması: 112.08
1- Ankara IQ Ortalaması: 112.16
Bazı küçük illerden katılımcı sayısı az olduğu için, o ilin genel ortalaması çok düşük ya da yüksek çıkabiliyor. İşte beyana dayalı bu sistemle Türkiye’nin IQ ligi...
162 IQ İLE EİNSTEİN'I GEÇMİŞTİ
İngiltere’de 11 yaşındaki Aum Amin, IQ testinde ünlü fizikçiler Albert Einstein ve Stephen Hawking’ten daha fazla puan almayı başarmıştı. Dünyanın en prestijli IQ testlerinden olan Mensa sınavına giren Aum Amin’in IQ’su 162 çıkmıştı.
ntvmsnc.com.tr
19- Karabük IQ Ortalaması: 108.59
18- Bayburt IQ Ortalaması: 108.68
17- Muğla IQ Ortalaması: 108.80
16- Isparta IQ Ortalaması: 108.81
15- Karaman IQ Ortalaması: 108.85
14- Sakarya IQ Ortalaması: 108.86
13- Gümüşhane IQ Ortalaması: 109.10
12- Balıkesir IQ Ortalaması: 109.33
11- Yalova IQ Ortalaması: 109.35
10- Kocaeli IQ Ortalaması: 109.40
9- Kütahya IQ Ortalaması: 109.42
8- Bartın IQ Ortalaması: 109.47
7- Edirne IQ Ortalaması: 109.54
6- İstanbul IQ Ortalaması: 109.75
5- Trabzon IQ Ortalaması: 110.05
4- İzmir IQ Ortalaması: 110.35
3- Çanakkale IQ Ortalaması: 110.61
2- Eskişehir IQ Ortalaması: 112.08
1- Ankara IQ Ortalaması: 112.16
Bazı küçük illerden katılımcı sayısı az olduğu için, o ilin genel ortalaması çok düşük ya da yüksek çıkabiliyor. İşte beyana dayalı bu sistemle Türkiye’nin IQ ligi...
İngiltere’de 11 yaşındaki Aum Amin, IQ testinde ünlü fizikçiler Albert Einstein ve Stephen Hawking’ten daha fazla puan almayı başarmıştı. Dünyanın en prestijli IQ testlerinden olan Mensa sınavına giren Aum Amin’in IQ’su 162 çıkmıştı.
ntvmsnc.com.tr
22 Kasım 2017 Çarşamba
Burun ucunun düşüklüğü, daha sinirli gösteriyor
Yüz görüntümüzde, etrafa verdiğimiz enerjiyi en çok bozacak noktalardan birisi de burun ucunun düşüklüğüdür. Burun ucu düşüklüğü, hem nefes alma bozukluğu, hem de estetik olarak engeller oluşturuyor. İşlevsel açıdan burundan nefes almaya büyük ölçüde engel olurken; estetik açıdan kişiye sinirli, yorgun ve enerjisi düşük bir görünüm veriyor.
Burun ucu düşüklüğünün her zaman problem oluşturabildiğini kaydeden KBB ve Burun Estetiği Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söyledi: “Bu sorunu yaşayan bireyler kendilerini ‘Sadece burun ucumu parmak uçlarımla azıcık yukarı kaldırdığımda çok iyi nefes alıyorum’ şeklinde ifade ediyorlar. İlaveten bu sorunun giderilmesiyle birlikte, daha iyi soluklanmanın sunacağı bol hava ve koku gibi pek çok temel yaşamsal avantaj bulunuyor. Burun ucu düşüklüğü sorununun çözülmesi bireye, sosyal ve mesleki kariyerinde de enerjisi yüksek bir görüntü sağlıyor” dedi.
Lokal anestesi ile 45 dakika sürüyor
Burun ucu estetiği (Tipplasti) ameliyatları, lokal anestezi yapılarak en fazla 45 dakika sürdüğünden, hasta hemen sonrasında evine veya işine geri dönebiliyor. Bu yöntemde, silikon tampon ve burun sırtına atel konulmadığından dolayı oldukça konforlu bir iyileşme süreci gerçekleşiyor.
Burun ucu estetiği ameliyatını diğer burun bölgelerinde sorun olmayan hastalara uyguladıklarını anlatan KBB ve Burun Estetiği Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy konuşmasına şöyle devam etti: “Bu ameliyatı, sıklıkla lokal anestezi ile yapmak mümkün olup, çok nadiren genel anestezi uyguluyoruz. Burun ucu estetiği, genelde üstte bahsettiğimiz gibi burun ucunun kaldırılması söz konusu olmasının yanında, nadirende olsa burun ucunun indirilmesi, inceltilmesi veya kalınlaştırılması, burun deliklerindeki şekil bozukluklarının düzeltilmesi, burun kanatlarındaki kalınlığın inceltilmesi veya çökmenin giderilmesi gibi pek çok işlemleri kapsayan geniş bir kavramdır. Ayrıca bu yöntemle, burun ucunun rafine edilmesi dediğimiz zarifleştirilmesi ve ışık vurduğunda burada martı kanadı şeklinde son derece güzel bir görüntü yakalanması mümkündür. Dahası bu ameliyatları, daha evvel burun estetiği ameliyatı olmuş, fakat istenen sonuçları burun ucunda alamayan hastalara da revizyon amaçlı olarak sıklıkla uyguluyoruz” diye konuştu.
Ödem ve morluk oluşmaz
Burun ucu estetiğinde iyileşme süresinin, klasik septorinoplasti yöntemlerine göre daha kısa olduğunu ifade eden Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları kaydetti: “Bu yöntemde, kemik dokuya müdahele edilmediğinden dolayı ödem ve morluk hiç olmaz. Ayrıca, atel veya alçı koymak gerekmediğinden, iş ve iş gücü kaybı da hemen hemen hiç yoktur. İşlem esnasında, açık veya kapalı (burun içinden) teknik ameliyat yöntemlerinin her ikisinin de cerrahın tecrübesine ve tercihine göre avantajlı tarafları vardır. Benim sıklıkla kullandığım yöntem, burun ucuna her türlü müdaheleyi yapabilmeye olanak sunan açık tekniktir ki, kesi yeri uygun kapatıldığında kesinlikle kesi izi kalmaz. Kapalı tekniğin ise yegane avantajı, birkaç haftada olsa burun girişinde görülen dikişlerin içeride olmasıdır. Özetle, burun ucu estetiğini düşünen hastalara, mutlaka yapılacak profil analizi ölçümleri ve bilgisayar çalışmalarıyla, doğru tedavi yöntemi doktor tarafından belirlenmelidir. Nitekim burun ucu estetiği ameliyatları, gerçekten seçilmiş kişilerde son derece basit ve yüz güldürücü bir uygulamadır” dedi.
Burun ucuna dolgu uygulamaları da, son yıllarda oldukça popüler
Cerrahi uygulamanın yanı sıra, özellikle son yıllarda dolgu ile yapılan burun ucu estetiğinin de oldukça popüler olduğunu kaydeden Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söyledi: “Burun ucu estetiği amaçlı dolgu uygulamaları da, seçilmiş hastalarda kullanılan bir diğer yöntemdir. Dolgu uygulamaları, kullanılan maddeye göre değişebilmekle birlikte, 1 -3 yıl arasında etkilidir. Avantajı ve dezavantajı da tam olarak bu noktada olup, yapılan işlemin geri dönüşü mümkündür ve bahsedilen sürelerde yeniden tekrarlanması gerekiyor. Bazende, çok küçük kusurlarda, sabırla 2-3 kez tekrardan sonra, o bölgede bir miktar yumuşak dokuda oluşabilmesi sebebiyle hastayı tekrarına gerek kalmaksızın çok daha uzun süreli de memnun edebilmektedir” şeklinde konuştu.
Lokal anestesi ile 45 dakika sürüyor
Burun ucu estetiği (Tipplasti) ameliyatları, lokal anestezi yapılarak en fazla 45 dakika sürdüğünden, hasta hemen sonrasında evine veya işine geri dönebiliyor. Bu yöntemde, silikon tampon ve burun sırtına atel konulmadığından dolayı oldukça konforlu bir iyileşme süreci gerçekleşiyor.
Burun ucu estetiği ameliyatını diğer burun bölgelerinde sorun olmayan hastalara uyguladıklarını anlatan KBB ve Burun Estetiği Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy konuşmasına şöyle devam etti: “Bu ameliyatı, sıklıkla lokal anestezi ile yapmak mümkün olup, çok nadiren genel anestezi uyguluyoruz. Burun ucu estetiği, genelde üstte bahsettiğimiz gibi burun ucunun kaldırılması söz konusu olmasının yanında, nadirende olsa burun ucunun indirilmesi, inceltilmesi veya kalınlaştırılması, burun deliklerindeki şekil bozukluklarının düzeltilmesi, burun kanatlarındaki kalınlığın inceltilmesi veya çökmenin giderilmesi gibi pek çok işlemleri kapsayan geniş bir kavramdır. Ayrıca bu yöntemle, burun ucunun rafine edilmesi dediğimiz zarifleştirilmesi ve ışık vurduğunda burada martı kanadı şeklinde son derece güzel bir görüntü yakalanması mümkündür. Dahası bu ameliyatları, daha evvel burun estetiği ameliyatı olmuş, fakat istenen sonuçları burun ucunda alamayan hastalara da revizyon amaçlı olarak sıklıkla uyguluyoruz” diye konuştu.
Ödem ve morluk oluşmaz
Burun ucu estetiğinde iyileşme süresinin, klasik septorinoplasti yöntemlerine göre daha kısa olduğunu ifade eden Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları kaydetti: “Bu yöntemde, kemik dokuya müdahele edilmediğinden dolayı ödem ve morluk hiç olmaz. Ayrıca, atel veya alçı koymak gerekmediğinden, iş ve iş gücü kaybı da hemen hemen hiç yoktur. İşlem esnasında, açık veya kapalı (burun içinden) teknik ameliyat yöntemlerinin her ikisinin de cerrahın tecrübesine ve tercihine göre avantajlı tarafları vardır. Benim sıklıkla kullandığım yöntem, burun ucuna her türlü müdaheleyi yapabilmeye olanak sunan açık tekniktir ki, kesi yeri uygun kapatıldığında kesinlikle kesi izi kalmaz. Kapalı tekniğin ise yegane avantajı, birkaç haftada olsa burun girişinde görülen dikişlerin içeride olmasıdır. Özetle, burun ucu estetiğini düşünen hastalara, mutlaka yapılacak profil analizi ölçümleri ve bilgisayar çalışmalarıyla, doğru tedavi yöntemi doktor tarafından belirlenmelidir. Nitekim burun ucu estetiği ameliyatları, gerçekten seçilmiş kişilerde son derece basit ve yüz güldürücü bir uygulamadır” dedi.
Burun ucuna dolgu uygulamaları da, son yıllarda oldukça popüler
Cerrahi uygulamanın yanı sıra, özellikle son yıllarda dolgu ile yapılan burun ucu estetiğinin de oldukça popüler olduğunu kaydeden Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söyledi: “Burun ucu estetiği amaçlı dolgu uygulamaları da, seçilmiş hastalarda kullanılan bir diğer yöntemdir. Dolgu uygulamaları, kullanılan maddeye göre değişebilmekle birlikte, 1 -3 yıl arasında etkilidir. Avantajı ve dezavantajı da tam olarak bu noktada olup, yapılan işlemin geri dönüşü mümkündür ve bahsedilen sürelerde yeniden tekrarlanması gerekiyor. Bazende, çok küçük kusurlarda, sabırla 2-3 kez tekrardan sonra, o bölgede bir miktar yumuşak dokuda oluşabilmesi sebebiyle hastayı tekrarına gerek kalmaksızın çok daha uzun süreli de memnun edebilmektedir” şeklinde konuştu.
37 yaşındaki Ugandalı annenin 38 çocuğu var
Uganda'nın Kambimbiri köyünde yaşayan 37 yaşındaki kadının, 38 çocuğu var.
Uganda'nın Kambimbiri köyünde yaşayan 38 çocuk sahibi 37 yaşındaki Meryem Nabatanzi, 12 yaşında evlenerek, ilk çocuğunu 13 yaşında dünyaya getirdi. 6 çocuğunu kaybeden anne Nabatanzi'nin, hayatta olan 1O kız çocuğu ve 28 tane de erkek çocuğu var.
Nabatanzi, üç kere ikiz, üç kere dördüz ve üç kere de üçüz doğurdu. En büyük çocuğu 23 yaşında, en küçük çocuğu ise birkaç aylık. Çocukların babasının ise aynı kişi olduğu belirtildi. Artık çocuk sahibi olmak istemeyen Nabatanzi'nin son doğumda rahminin alındığı belirtildi. Hürriyet
Uganda'nın Kambimbiri köyünde yaşayan 38 çocuk sahibi 37 yaşındaki Meryem Nabatanzi, 12 yaşında evlenerek, ilk çocuğunu 13 yaşında dünyaya getirdi. 6 çocuğunu kaybeden anne Nabatanzi'nin, hayatta olan 1O kız çocuğu ve 28 tane de erkek çocuğu var.
Nabatanzi, üç kere ikiz, üç kere dördüz ve üç kere de üçüz doğurdu. En büyük çocuğu 23 yaşında, en küçük çocuğu ise birkaç aylık. Çocukların babasının ise aynı kişi olduğu belirtildi. Artık çocuk sahibi olmak istemeyen Nabatanzi'nin son doğumda rahminin alındığı belirtildi. Hürriyet
21 Kasım 2017 Salı
Öğretmenler Günü şiirleri ve mesajları
24 Kasım Öğretmenler Günü'nün yaklaşması ile öğretmen ile ilgili şiirler ve mesajlar araştırılmaya başlandı. 24 Kasım Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün "Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür. Öğretmenler günü, öğretmenlerimiz ve öğrenciler arasındaki sevgi ve saygının doruk noktasına ulaştığı bir gündür. İşte en güzel seçenekler ile Öğretmenler Günü mesajları ve şiirleri...
Bizi bu günlerimize ulaştıran tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun. Atatürk Türkiye’sine yaraşır öğrenciler yetiştirmek amacında olan tüm öğretmenlerimize 24 Kasım Öğretmenler Günün’nde şiirler ve mesajlar ille saygıyla anıyoruz. 24 Kasım Öğretmenler Günü mesajları ve Öğretmenler Günü şiirlerini haberimizde sizler için derledik. Bugün bize emek veren eğitimcileri bir mesaj veya şiir ile hatırlayıp, mutlu edebilirsiniz. Öğretmen; insanları eğiten, doğru ve faydalı işleri öğreten, çocuk ve gençlerin kişilik olgusunun olumlu yönde gelişmesini sağlayan değerli kimsedir. Öğretmenlerimiz yüklenmiş oldukları bu görevlerini herzaman layıkı ile yerine getirmişler, Başöğretmen Atatürk'e ve milletimize layık olacak bir anlayış içerisinde hizmetlerine devam etmişlerdir. Haberimizden istediğiniz Öğretmenler Günü şiirini ve mesajını seçebilirsiniz. İşte en anlamlı 24 Kasım mesajları ve şiirleri…
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Türkiye'de 1981’den beri, her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor.
24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği”ni kabul ettiği gündür. Bakanlar Kurulu, Atatürk'e “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” ünvanını 11 Kasım 1928'de yaptığı toplantıda vermiş ve bu ünvan, 24 Kasım'da Millet Mektepleri Talimatnamesi’nin yayınlanması ile resmileşmişti.
Atatürk’ün 100. doğum yıldönümü olan 1981’de, “başöğretmen” olduğu günün ülke çapında Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar verildi.
Öğretmenler Günü ile ilgili kutlamalar, 26 Kasım 1992'de Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliği çerçevesinde gerçekleşir.
ÖĞRETMENLER GÜNÜ MESAJLARI
Okulun Vereceği İlim Ve Fen Sayesindedir Ki, Türk Milleti, Türk Sanatı, Ekonomisi, Türk Şiir Ve Edebiyatı Bütün Güzellikleri İle Gelişir. Atatürk
Öğretmenim Canım Benim Canım Benim Sen Bir Ana Sen Bir Baba Her Şey Olur Artık Bana Neşe Uzun Lafın Kısası Matematiğime Yüz Versene
Milletleri kurtaranlar; yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet; henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Atatürk
Öğretmen, doğan güneşe benzer. Etrafını aydınlatarak karanlıklara meydan okur.
Dünyanın en değerli varlıkları olan sız öğretmenler! Bugün, Türk öğretmeninin şeref günüdür. Ona olan saygıyı yenileme, onun yüceliğini anma günüdür. Böyle anlamlı bir günde hepinizi sevgiyle, candan kutluyoruz.
Tüm Öğretmenlerin ‘Öğretmenler Günü' kutlu ve mutlu olsun.
Yeryüzünde barışı sağlayacak sihirli değnek analarla öğretmenlerin elindedir. Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demektir. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Ülkemizin fedakar öğretmenleri, sizler her şeyin en güzeline layıksınız. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
O sımsıcak sevgin her şeye değer öğretmenim hele o şefkatli bakışların içimi ısıtır öğretmenim sensin benim en iyi öğretmenim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Üzerimde emeği olan bütün öğretmenlerimin öğretmenler gününü en içten dileklerle kutluyorum.
Dünyanın en tatlı ögretmeninin Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Anne ve babamdan sonra en güvendiğim insana öğretmenime şükranlarımı sunarım. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum derler. Ben sizin kırk yıl değil ölünceye kadar köleniz olurum…Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Biricik öğretmenim canım öğretmenim iyiki varsın iyiki benimlesin. Sağol varol Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Siz bir mum ışığı bizde o mumdan yararlanan öğrencileriz. Öğretmenler günün kutlu olsun.
Yeryüzünde öğretmenlikten daha şerefli bir meslek tanımıyorum. (Diyojen) Canım öğretmenim, Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Saymakla tükenmez faziletlerin, zamanen ödenen o bedellerin, kıvancındır üstün talebelerin, iftihar ediniz siz öğretmenim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Öğretmenlere çok büyük borcumuz vardır. Çünkü öğretmenlerimiz bize saygı.sevgi,eğitim,temizlik ahlak öğretmeye çalışır. vb. Öğretmenlerimize saygı ve sevgi duymalıyız. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Türkiye Cumhuriyeti, çağı, bilimin ışığında sizlerin gayreti ile yakalayacaktır. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Başöğretmen Atɑtürk'ün birer yansıması olan sizler, övgülerin en güzeline layıksınız. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir. (Atɑtürk) 24 Kasım Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
ÖĞRETMENLER GÜNÜ ŞİİRLERİ
BAŞÖĞRETMEN
Atatürk benim,
Başöğretmenim,
Ne öğrendimse,
Ondan öğrendim.
Yenilikleri,
Hep o düşünmüş,
Milleti için,
Ağlamış, gülmüş.
Çocuk kalbimle,
İlk onu sevdim,
Atatürk benim,
Başöğretmenimdir.
Tarık ORHAN
ÖĞRETMENİM
Bana neler öğretmiştin
Unutmadım öğretmenim
Ama gel gör yine adam
Olamadım öğretmenim
Ezberledim hep dersini
Yaşattılar hep tersini
Mutluluğun adresini
Bulamadım öğretmenim
İnsanlığın adı para
Bu hayatın tadı para
Ne gerek var kitaplara
Anlamadım öğretmenim
Hani doğru bükülmezdi
Hani haklı ezilmezdi
Hani dağlar yıkılmazdı
Yıkıldım öğretmenim
Defter başka, kalem başka
Yaşadığım alem başka
Şöyle güzel, gerçek aşka
Düşemedim öğretmenim
Saygı dedim anlayan yok
Vefa dedim tanıyan yok
Dostluğu da bir bilen yok
Göremedim öğretmenim
Her şey yerli yerinde mi
Bütün sırlar derinde mi
Suç bende mi, evrende mi
Bilemedim öğretmenim
Sakın gitmesin ağrına
Bir hevesim yok yarına
Utanacımdan mezarına
Gelemedim öğretmenim
Affet beni öğretmenim
Ahmet Selcuk İLKAN
ÖĞRETMENİM
Küçük bir çocukken geldik yanına,
Kucakladın bizi sardın canına,
Sevgiyi saygıyı kattık şanına,
Okuryazar olduk ilk öğretmenim.
Tüm bildiklerini bize öğrettin,
Millete faydalı bireyler ettin,
Kalemi kılıçtan çok keskinlettin,
Çareler ürettin sen öğretmenim.
Ödevler yaptırıp asıl talibe,
İmkân hazırlayıp her bir talep’e,
Feraset gösterip seçtin talebe,
Sanatkâr adayı hep öğretmenim.
Edebiyatla Din Tıp Filoloji,
Tarih Fizik Kimya ve Biyoloji,
İktisatla Sanat ve Sosyoloji,
Bilimden yelpaze sen öğretmenim.
İstikbale giden bilgi selinde,
Kitaplık dolusu her eserinde,
Derin ilim varken ana dilinde,
Neye başka talep var öğretmenim.
Vatan bir okulsa ilk nöbettesin,
İlim denizinde hep seferdesin,
Kutsal mesleğinle gönüllerdesin,
Benim de gönlümü al öğretmenim.
Saymakla tükenmez faziletlerin,
Zamanen ödenen o bedellerin,
Kıvancındır üstün talebelerin,
İftihar ediniz siz öğretmenim.
Atam sen de dahi bir öğretmendin,
Bütün yenilikler senin eserin,
Layık insanlarda bil şaheserin,
Büyük Atatürk’üm başöğretmenim.
Güngören 20.11.02
İSTANBUL
Zeki İ.KIZILIŞIK
SEVGİLİ ÖĞRETMENİM
Sevgili öğretmenim,
İnan sen bir ışıksın.
Yanarsın gece gündüz.
Aydınlatırsın bizi.
Doğruyu, güzeli,
Bize sen öğretirsin.
Vatanıma sevgiyi,
Kalbimize sen korsun.
Çevreni aydınlatır,
Bir mum gibi erirsin.
Anne – baba gibisin,
Bizi, bağrına hep basarsın.
Fethi BOLAYIR
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Türkiye'de 1981’den beri, her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor.
24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği”ni kabul ettiği gündür. Bakanlar Kurulu, Atatürk'e “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” ünvanını 11 Kasım 1928'de yaptığı toplantıda vermiş ve bu ünvan, 24 Kasım'da Millet Mektepleri Talimatnamesi’nin yayınlanması ile resmileşmişti.
Atatürk’ün 100. doğum yıldönümü olan 1981’de, “başöğretmen” olduğu günün ülke çapında Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar verildi.
Öğretmenler Günü ile ilgili kutlamalar, 26 Kasım 1992'de Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliği çerçevesinde gerçekleşir.
ÖĞRETMENLER GÜNÜ MESAJLARI
Okulun Vereceği İlim Ve Fen Sayesindedir Ki, Türk Milleti, Türk Sanatı, Ekonomisi, Türk Şiir Ve Edebiyatı Bütün Güzellikleri İle Gelişir. Atatürk
Öğretmenim Canım Benim Canım Benim Sen Bir Ana Sen Bir Baba Her Şey Olur Artık Bana Neşe Uzun Lafın Kısası Matematiğime Yüz Versene
Milletleri kurtaranlar; yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet; henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Atatürk
Öğretmen, doğan güneşe benzer. Etrafını aydınlatarak karanlıklara meydan okur.
Dünyanın en değerli varlıkları olan sız öğretmenler! Bugün, Türk öğretmeninin şeref günüdür. Ona olan saygıyı yenileme, onun yüceliğini anma günüdür. Böyle anlamlı bir günde hepinizi sevgiyle, candan kutluyoruz.
Tüm Öğretmenlerin ‘Öğretmenler Günü' kutlu ve mutlu olsun.
Yeryüzünde barışı sağlayacak sihirli değnek analarla öğretmenlerin elindedir. Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demektir. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Ülkemizin fedakar öğretmenleri, sizler her şeyin en güzeline layıksınız. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
O sımsıcak sevgin her şeye değer öğretmenim hele o şefkatli bakışların içimi ısıtır öğretmenim sensin benim en iyi öğretmenim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Üzerimde emeği olan bütün öğretmenlerimin öğretmenler gününü en içten dileklerle kutluyorum.
Dünyanın en tatlı ögretmeninin Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Anne ve babamdan sonra en güvendiğim insana öğretmenime şükranlarımı sunarım. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum derler. Ben sizin kırk yıl değil ölünceye kadar köleniz olurum…Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Biricik öğretmenim canım öğretmenim iyiki varsın iyiki benimlesin. Sağol varol Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Siz bir mum ışığı bizde o mumdan yararlanan öğrencileriz. Öğretmenler günün kutlu olsun.
Yeryüzünde öğretmenlikten daha şerefli bir meslek tanımıyorum. (Diyojen) Canım öğretmenim, Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Saymakla tükenmez faziletlerin, zamanen ödenen o bedellerin, kıvancındır üstün talebelerin, iftihar ediniz siz öğretmenim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Öğretmenlere çok büyük borcumuz vardır. Çünkü öğretmenlerimiz bize saygı.sevgi,eğitim,temizlik ahlak öğretmeye çalışır. vb. Öğretmenlerimize saygı ve sevgi duymalıyız. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Türkiye Cumhuriyeti, çağı, bilimin ışığında sizlerin gayreti ile yakalayacaktır. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Başöğretmen Atɑtürk'ün birer yansıması olan sizler, övgülerin en güzeline layıksınız. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir. (Atɑtürk) 24 Kasım Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
ÖĞRETMENLER GÜNÜ ŞİİRLERİ
BAŞÖĞRETMEN
Atatürk benim,
Başöğretmenim,
Ne öğrendimse,
Ondan öğrendim.
Yenilikleri,
Hep o düşünmüş,
Milleti için,
Ağlamış, gülmüş.
Çocuk kalbimle,
İlk onu sevdim,
Atatürk benim,
Başöğretmenimdir.
Tarık ORHAN
ÖĞRETMENİM
Bana neler öğretmiştin
Unutmadım öğretmenim
Ama gel gör yine adam
Olamadım öğretmenim
Ezberledim hep dersini
Yaşattılar hep tersini
Mutluluğun adresini
Bulamadım öğretmenim
İnsanlığın adı para
Bu hayatın tadı para
Ne gerek var kitaplara
Anlamadım öğretmenim
Hani doğru bükülmezdi
Hani haklı ezilmezdi
Hani dağlar yıkılmazdı
Yıkıldım öğretmenim
Defter başka, kalem başka
Yaşadığım alem başka
Şöyle güzel, gerçek aşka
Düşemedim öğretmenim
Saygı dedim anlayan yok
Vefa dedim tanıyan yok
Dostluğu da bir bilen yok
Göremedim öğretmenim
Her şey yerli yerinde mi
Bütün sırlar derinde mi
Suç bende mi, evrende mi
Bilemedim öğretmenim
Sakın gitmesin ağrına
Bir hevesim yok yarına
Utanacımdan mezarına
Gelemedim öğretmenim
Affet beni öğretmenim
Ahmet Selcuk İLKAN
ÖĞRETMENİM
Küçük bir çocukken geldik yanına,
Kucakladın bizi sardın canına,
Sevgiyi saygıyı kattık şanına,
Okuryazar olduk ilk öğretmenim.
Tüm bildiklerini bize öğrettin,
Millete faydalı bireyler ettin,
Kalemi kılıçtan çok keskinlettin,
Çareler ürettin sen öğretmenim.
Ödevler yaptırıp asıl talibe,
İmkân hazırlayıp her bir talep’e,
Feraset gösterip seçtin talebe,
Sanatkâr adayı hep öğretmenim.
Edebiyatla Din Tıp Filoloji,
Tarih Fizik Kimya ve Biyoloji,
İktisatla Sanat ve Sosyoloji,
Bilimden yelpaze sen öğretmenim.
İstikbale giden bilgi selinde,
Kitaplık dolusu her eserinde,
Derin ilim varken ana dilinde,
Neye başka talep var öğretmenim.
Vatan bir okulsa ilk nöbettesin,
İlim denizinde hep seferdesin,
Kutsal mesleğinle gönüllerdesin,
Benim de gönlümü al öğretmenim.
Saymakla tükenmez faziletlerin,
Zamanen ödenen o bedellerin,
Kıvancındır üstün talebelerin,
İftihar ediniz siz öğretmenim.
Atam sen de dahi bir öğretmendin,
Bütün yenilikler senin eserin,
Layık insanlarda bil şaheserin,
Büyük Atatürk’üm başöğretmenim.
Güngören 20.11.02
İSTANBUL
Zeki İ.KIZILIŞIK
SEVGİLİ ÖĞRETMENİM
Sevgili öğretmenim,
İnan sen bir ışıksın.
Yanarsın gece gündüz.
Aydınlatırsın bizi.
Doğruyu, güzeli,
Bize sen öğretirsin.
Vatanıma sevgiyi,
Kalbimize sen korsun.
Çevreni aydınlatır,
Bir mum gibi erirsin.
Anne – baba gibisin,
Bizi, bağrına hep basarsın.
Fethi BOLAYIR
18 Kasım 2017 Cumartesi
Leonardo da Vinci'nin tablosu rekor fiyata satıldı
Leonardo da Vinci'nin "Salvator Mundi" adlı tablosu 450 milyon dolara alıcı bularak şimdiye kadar bir açık artırmada en yüksek fiyata satılan sanat eseri oldu.
Rönesans döneminin ünlü İtalyan ressamı Leonardo da Vinci'nin Hazreti İsa'yı resmettiği tablosu 450 milyon dolara satıldı.
New York'ta Christie's müzayede evi tarafından açık artırmaya sunulan "Salvator Mundi" adlı tablo rekor fiyata alıcı buldu.
"Dünyanın Kurtarıcısı" anlamına gelen da Vinci'nin tablosu 450 milyon dolara satılarak şimdiye kadar bir açık artırmada en yüksek fiyata satılan sanat eseri oldu. Tablonun yeni sahibinin ismi ise açıklanmadı.
İsa peygamberin sol elinde bir küre ve sağ elini kaldırmış şekilde resmedildiği 1500'lü yıllara ait tablonun ilk sahiplerinden biri İngiltere Kralı I. Charles'tı.
1900'lü yıllara kadar ortadan kaybolan tablo daha sonra bir İngiliz sanat koleksiyoncusu tarafından satın alınmış, 1958 yılında ise da Vinci'nin orijinal eseri olmadığı zannedilerek 60 dolara satılmıştı.
Hasar görmüş tablonun 2005 yılından sonra yapılan çalışmalarla da Vinci'nin orijinal eseri olduğu kanıtlanmış, tablo onarılmış ve son olarak Rus milyarder Dmitry Rybolovlev tarafından 127,5 milyon dolara satın alınmıştı.
Rönesans döneminin ünlü İtalyan ressamı Leonardo da Vinci'nin Hazreti İsa'yı resmettiği tablosu 450 milyon dolara satıldı.
New York'ta Christie's müzayede evi tarafından açık artırmaya sunulan "Salvator Mundi" adlı tablo rekor fiyata alıcı buldu.
"Dünyanın Kurtarıcısı" anlamına gelen da Vinci'nin tablosu 450 milyon dolara satılarak şimdiye kadar bir açık artırmada en yüksek fiyata satılan sanat eseri oldu. Tablonun yeni sahibinin ismi ise açıklanmadı.
İsa peygamberin sol elinde bir küre ve sağ elini kaldırmış şekilde resmedildiği 1500'lü yıllara ait tablonun ilk sahiplerinden biri İngiltere Kralı I. Charles'tı.
1900'lü yıllara kadar ortadan kaybolan tablo daha sonra bir İngiliz sanat koleksiyoncusu tarafından satın alınmış, 1958 yılında ise da Vinci'nin orijinal eseri olmadığı zannedilerek 60 dolara satılmıştı.
Hasar görmüş tablonun 2005 yılından sonra yapılan çalışmalarla da Vinci'nin orijinal eseri olduğu kanıtlanmış, tablo onarılmış ve son olarak Rus milyarder Dmitry Rybolovlev tarafından 127,5 milyon dolara satın alınmıştı.
14 Kasım 2017 Salı
Çin'de 1 milyon 200 bin kitap kapasiteli kütüphane açıldı
Çin'in Tianjin eyaletine içerisinde 1,2 milyon kitabın bulunduğu dev bir kütüphane açıldı. Kütüphanenin tasarımı görenleri hayran bıraktı.
Dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi Çin'de kamu yatırımları da aynı oranda artıyor.
Ülkenin Tianjin eyaletinde yapılan devasa kütüphane hızlı sanayileşen ve şehirleşen Çin'e iyi bir örnek oluşturuyor.
Toplamda 1,2 milyon kitap barındırabilen bu devasa kütüphane 3 bin metrekareden daha geniş bir alan üzerine kurulu. Kütüphanenin oplam kapalı alanı ise 33 bin 700 metrekare.
Yapımı üç yıldan uzun süren kütüphane Kasım ayının başından beri kitapseverlere açık.
Dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi Çin'de kamu yatırımları da aynı oranda artıyor.
Ülkenin Tianjin eyaletinde yapılan devasa kütüphane hızlı sanayileşen ve şehirleşen Çin'e iyi bir örnek oluşturuyor.
Toplamda 1,2 milyon kitap barındırabilen bu devasa kütüphane 3 bin metrekareden daha geniş bir alan üzerine kurulu. Kütüphanenin oplam kapalı alanı ise 33 bin 700 metrekare.
Yapımı üç yıldan uzun süren kütüphane Kasım ayının başından beri kitapseverlere açık.
13 Kasım 2017 Pazartesi
Türkiye’deki kadınların yüzde 91’i kendini güzel hissediyor
Bu yıl üçüncüsü hazırlanan Küresel Güzellik Endeksi raporu, 11 ülkeden 11 binin üzerinde kadının katılımı ile gerçekleşti. Araştırmaya göre, kendini güzel bulan kadın oranı ile Hindistan ilk sırada yer alırken, ikinci sırayı Türkiye takip ediyor.
Ülkemizde kendini güzel bulan kadınların oranı yüzde 91… Philips markasının 11 ülkeden 11 binden fazla kadının katılımıyla hazırladığı Küresel Güzellik Endeksi raporuna göre, Türkiye’de kadınların yüzde 91’i kendini güzel hissediyor. Araştırmaya göre, sağlıklı olmak (yüzde 77), mutluluk (yüzde 73) ve öz saygı (yüzde 57) kendine güveni oluşturan en önemli faktörler. Araştırma yıllar bazında değerlendirildiğinde ise giderek daha çok kadının sağlıklı olmanın, güzel görünmekten çok kendine güvenle alakalı olduğuna inanıyor.
Hem 2016 hem de 2017'de kadınlar özgüvenlerine katkıda bulunan bir numaralı faktörün sağlık olduğunu vurguluyor. Buna inanan kadınların oranı geçtiğimiz yıl yüzde 71 iken bu yıl yüzde 77'ye yükseldi. Diğer yandan güzel görünmek 2016'da yüzde 29 iken 2017'de yüzde 26'ya düştü. Tüm bu sonuçlar kadınların kendi içlerinde iyi hissettiklerinde, bunu dışarıya özgüven olarak yansıttıklarını ve büyük çoğunluğun güzelliği dış görünüşün ötesinde bir kavram olarak tanımladığını ortaya koyuyor.
Türkiye'deki kadınlar ne düşünüyor
Türkiye'de kadınların yüzde 91'i kendini güzel buluyor. Öz saygı (yüzde 42) ve güzel hissetmek (yüzde 42) ise hemen arkasından geliyor. Güzel görünmenin kendine güven açısından önemli bir faktör olduğunu ifade edenlerin oranı ise yüzde 39… Dış kaynaklardan güzel görünme baskısı hissettiğini belirten kadınların oranı Türkiye'de yüzde 17 iken bu oran dünya ortalamasında yüzde 13…
Türkiye'de kadınların yüzde 30'u güzellik anlayışları konusundaki en büyük etkinin annelerinden geldiğini düşünürken, yüzde 21'i eşlerinin etkili olduğunu söylüyor. Yüzde 62'lik bir kısım ise güzellik markası tercihi yaparken arkadaş, aile veya iş arkadaşlarının karar almalarında etkili olduğunu belirtiyor. Türkiye'de kadınların yüzde 52'si gelecekte güzellik endüstrisinin daha da bütüncül bir yaklaşım benimseyeceğini düşünürken, güzellik ve sağlık arasındaki ilişkinin kuvvetleneceğine inanıyor. Yüzde 51'i ise güzellik ürünleri bakımından daha fazla kişiselleştirme görmeyi beklediklerini dile getiriyor.
Hem 2016 hem de 2017'de kadınlar özgüvenlerine katkıda bulunan bir numaralı faktörün sağlık olduğunu vurguluyor. Buna inanan kadınların oranı geçtiğimiz yıl yüzde 71 iken bu yıl yüzde 77'ye yükseldi. Diğer yandan güzel görünmek 2016'da yüzde 29 iken 2017'de yüzde 26'ya düştü. Tüm bu sonuçlar kadınların kendi içlerinde iyi hissettiklerinde, bunu dışarıya özgüven olarak yansıttıklarını ve büyük çoğunluğun güzelliği dış görünüşün ötesinde bir kavram olarak tanımladığını ortaya koyuyor.
Türkiye'deki kadınlar ne düşünüyor
Türkiye'de kadınların yüzde 91'i kendini güzel buluyor. Öz saygı (yüzde 42) ve güzel hissetmek (yüzde 42) ise hemen arkasından geliyor. Güzel görünmenin kendine güven açısından önemli bir faktör olduğunu ifade edenlerin oranı ise yüzde 39… Dış kaynaklardan güzel görünme baskısı hissettiğini belirten kadınların oranı Türkiye'de yüzde 17 iken bu oran dünya ortalamasında yüzde 13…
Türkiye'de kadınların yüzde 30'u güzellik anlayışları konusundaki en büyük etkinin annelerinden geldiğini düşünürken, yüzde 21'i eşlerinin etkili olduğunu söylüyor. Yüzde 62'lik bir kısım ise güzellik markası tercihi yaparken arkadaş, aile veya iş arkadaşlarının karar almalarında etkili olduğunu belirtiyor. Türkiye'de kadınların yüzde 52'si gelecekte güzellik endüstrisinin daha da bütüncül bir yaklaşım benimseyeceğini düşünürken, güzellik ve sağlık arasındaki ilişkinin kuvvetleneceğine inanıyor. Yüzde 51'i ise güzellik ürünleri bakımından daha fazla kişiselleştirme görmeyi beklediklerini dile getiriyor.
5 Kasım 2017 Pazar
Tarçın hafızayı güçlendiriyor, kimyon sivilceyi gideriyor
Aromaları ile yemeklere lezzet katan baharatların sağlık için de sayısız faydası var. Şeker ve kolesterolü düzenlemekten, metabolizmayı güçlendirmeye, kanser hücrelerinin baskılanmasından tümörün küçülmesine katkı sağlamaya kadar birçok alanda fayda sağlayan baharatlar doğru kullanılmadığında ise sağlığı tehdit edebiliyor.
Özellikle kronik hastalıkları olanların baharatları daha dikkatli kullanması gerektiğini söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir, zencefil, tarçın, biber, karanfil gibi günlük hayatın içindeki baharatların kullanımı ile ilgili önemli bilgiler paylaştı:
ZENCEFİL TÜMÖRÜN KÜÇÜLMESİNE YARDIMCI OLUYOR
“Antibakteriyel, antiviral, antienflamatuvar olarak kullanılan zencefil, çay olarak tüketildiğinde hamilelik dönemi bulantılarında kullanılabilecek en güvenilir çareye dönüşür. Zencefil çayı aynı zamanda uzun yolda ortaya çıkan mide bulantılarında da etkilidir. Antitümör etkisi sayesinde tedavisi zor olan kanser türlerinde doktora danışılarak tüketilen zencefil tümörün büyümesini baskılamaya yardımcı olabilir. Spor yapan kadınlarda kas ağrılarını ve adet dönemindeki ağrıları azalttığına dair çalışmalar bulunan zencefil solunum yolu hastalıklarında, öksürük, grip ve soğuk algınlığına birebirdir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Fakat kan basıncı ve şeker ile ilgili ilaç kullananlar için sakıncalı olabileceği unutulmamalıdır.
TARÇIN HAFIZAYI GÜÇLENDİRİYOR
Kan şekerini dengelemesiyle tanınan ve bu özelliği ile diyabetik hastalara önerilen tarçın bazı diyabet ilaçları ile etkileşime girebilir. Diyabet hastalarının tarçın kullanımı ile ilgili doktorlarına danışması önemlidir. Kolesterol üstünde de dengeleyici etkisi olan tarçının antioksidan, antiseptik ve antibakteriyel özellikleri de vardır. Kanın pıhtılaşmasını önlemeye yardımcı olan tarçın zengin lif içeriği sayesinde sindirimi kolaylaştırır. Lösemide kanser hücrelerinin çoğalma riskini düşürür. Tarçın sakızı çiğnemek veya koklamak hafızayı güçlendirir, Alzheimer gibi hastalıklarda yardımcı olarak kullanılabilir.
ZERDEÇAL, OSTEOPOROZA KARŞI KORUYOR
Zencefil ailesinden olan ve Hindistan safranı olarak da bilinen zerdeçalın kullanım alanları da safranla benzerlik gösterir. Antienflamatuvar, antioksidan, antitümör özellikleri olan zerdeçal Alzheimer gibi hastalıklarda kullanılır. Kolon, prostat, pankreas, meme kanserlerinde tedaviye ek olarak kullanılabilir, ancak öncesinde hekime danışmak önemlidir. Artrit, pankreatit, enflamatuvar bağırsak hastalıklarında ağrıyı azaltıcıdır. Safra taşına karşı doğal bir koruyucudur. Kan basıncını düzenler, osteoporoza karşı da koruyucu özellikleri bulunur. Zerdeçalı günlük beslenmesine dahil etmek isteyenler pilav, makarna, et yemekleri, yumurta, çorba gibi yemeklere ekleyebilir.
OMEGA-3 VE OMEGA-6 KARANFİL ŞİŞKİNLİĞİ ÖLÜYOR
En çok diş ve diş eti hastalıklarına önerilen karanfil, lokal anestezik olarak da kullanılabilir. Ağız kokusu için de etkili olan karanfil, su ve çayda tüketildiğinde şişkinliğe iyi gelir. Bitkilerde çok nadir görülen omega-3 ve omega-6 barındırmasıyla dikkat çeken zencefil, soğuk algınlığı, öksürük gibi bağışıklık sistemi hastalıklarında da kullanılabilir. Siyah noktalar, sivilceler, cilt lekeleri için birebirdir. Baharat ve çay olarak tüketilmesi önerilen karanfil, yağ olarak tüketildiğinde yarardan çok zarara neden olan bir ürüne dönüşebilir. Mutlaka bir uzmana danışılarak kullanılması gereken karanfil yağı; direkt olarak içilmemeli, cilde sürülmemeli ve seyrelterek kullanılmalıdır. Çocukların kesinlikle kullanmaması gereken karanfil yağı mide ve bağırsakta dönüşü olmayan ciddi yan ektilere neden olup vücutta tahribat yaratabilir.
SİYAH NOKTA VE SİVİLCELERE KARŞI: KİMYON
Kan şekerini dengeleyen kimyon, cildi düzenler, siyah nokta, sivilce, yaşlılık kırışıklıklarının tedavisine yardımcıdır. Yüksek demir içeriği sebebiyle kansızlık tedavisinde oldukça etkili olan kimyon, astımla savaşır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Aşırı tüketimi karaciğer ve böbreklere zarar verebilen kimyonun hamilelik döneminde de düşüklere neden olabileceği için kullanılmaması önerilir.
ÇALIŞMAYAN BAĞIRSAKLAR İÇİN KETEN TOHUMU
Omega 3 yağ asitleri ve diyet lifi açısından zengin olan keten tohumu sindirim sistemini ve bağırsakların sağlıklı çalışmasını destekler. Kan şekeri ve kolesterolün dengede kalmasına yardımcıdır. Bu özelliğiyle kalp ve damar hastalıklarına karşı da koruyucu olan keten tohumu, meme ve prostat kanseri riskini düşürür. Suda bekletilip salatalarda kullanılabilir.
CHİA KOLESTEROLÜ DENGELER
Omega 3, 6 ve lif içeriği bakımından zengindir. Kan şekerini ve kolesterolü dengeler. Antioksidan özelliği sebebiyle kanser riskini düşürür. Süt ve suda jelleşme özelliği ile puding, sütlü yumurta gibi sevilen birçok tarifte kullanılabilir. Midede şiştiği için açlık hissini yatıştırır. Tansiyon hastaları uzmana danışarak kullanmalıdır.
PUL BİBER BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ VE METABOLİZMAYI GÜÇLENDİRİR
Antienflamatuvar ve gaz giderici olarak kullanılan pul biber içindeki bileşikler sayesinde birlikte yenilen diğer besinlerin vitamin ve mineraller emilimini de arttırır. Yüksek miktarda C vitamini içerdiğinden doğal antibiyotik olarak tanınan pul biberin vücut için mucizevi bir besin olduğunu söyleyebiliriz. Bağışıklık sistemi ve metabolizmayı güçlendiren pul biber antidepresan olarak kullanılabilir. Kanser hücrelerinin bastırılmasında da yardımcı olan biberin bazı ilaçlarla etkileşime girebileceği unutulmamalıdır.” ntvmsnc
Özellikle kronik hastalıkları olanların baharatları daha dikkatli kullanması gerektiğini söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Ulaş Özdemir, zencefil, tarçın, biber, karanfil gibi günlük hayatın içindeki baharatların kullanımı ile ilgili önemli bilgiler paylaştı:
ZENCEFİL TÜMÖRÜN KÜÇÜLMESİNE YARDIMCI OLUYOR
“Antibakteriyel, antiviral, antienflamatuvar olarak kullanılan zencefil, çay olarak tüketildiğinde hamilelik dönemi bulantılarında kullanılabilecek en güvenilir çareye dönüşür. Zencefil çayı aynı zamanda uzun yolda ortaya çıkan mide bulantılarında da etkilidir. Antitümör etkisi sayesinde tedavisi zor olan kanser türlerinde doktora danışılarak tüketilen zencefil tümörün büyümesini baskılamaya yardımcı olabilir. Spor yapan kadınlarda kas ağrılarını ve adet dönemindeki ağrıları azalttığına dair çalışmalar bulunan zencefil solunum yolu hastalıklarında, öksürük, grip ve soğuk algınlığına birebirdir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Fakat kan basıncı ve şeker ile ilgili ilaç kullananlar için sakıncalı olabileceği unutulmamalıdır.
TARÇIN HAFIZAYI GÜÇLENDİRİYOR
Kan şekerini dengelemesiyle tanınan ve bu özelliği ile diyabetik hastalara önerilen tarçın bazı diyabet ilaçları ile etkileşime girebilir. Diyabet hastalarının tarçın kullanımı ile ilgili doktorlarına danışması önemlidir. Kolesterol üstünde de dengeleyici etkisi olan tarçının antioksidan, antiseptik ve antibakteriyel özellikleri de vardır. Kanın pıhtılaşmasını önlemeye yardımcı olan tarçın zengin lif içeriği sayesinde sindirimi kolaylaştırır. Lösemide kanser hücrelerinin çoğalma riskini düşürür. Tarçın sakızı çiğnemek veya koklamak hafızayı güçlendirir, Alzheimer gibi hastalıklarda yardımcı olarak kullanılabilir.
ZERDEÇAL, OSTEOPOROZA KARŞI KORUYOR
Zencefil ailesinden olan ve Hindistan safranı olarak da bilinen zerdeçalın kullanım alanları da safranla benzerlik gösterir. Antienflamatuvar, antioksidan, antitümör özellikleri olan zerdeçal Alzheimer gibi hastalıklarda kullanılır. Kolon, prostat, pankreas, meme kanserlerinde tedaviye ek olarak kullanılabilir, ancak öncesinde hekime danışmak önemlidir. Artrit, pankreatit, enflamatuvar bağırsak hastalıklarında ağrıyı azaltıcıdır. Safra taşına karşı doğal bir koruyucudur. Kan basıncını düzenler, osteoporoza karşı da koruyucu özellikleri bulunur. Zerdeçalı günlük beslenmesine dahil etmek isteyenler pilav, makarna, et yemekleri, yumurta, çorba gibi yemeklere ekleyebilir.
OMEGA-3 VE OMEGA-6 KARANFİL ŞİŞKİNLİĞİ ÖLÜYOR
En çok diş ve diş eti hastalıklarına önerilen karanfil, lokal anestezik olarak da kullanılabilir. Ağız kokusu için de etkili olan karanfil, su ve çayda tüketildiğinde şişkinliğe iyi gelir. Bitkilerde çok nadir görülen omega-3 ve omega-6 barındırmasıyla dikkat çeken zencefil, soğuk algınlığı, öksürük gibi bağışıklık sistemi hastalıklarında da kullanılabilir. Siyah noktalar, sivilceler, cilt lekeleri için birebirdir. Baharat ve çay olarak tüketilmesi önerilen karanfil, yağ olarak tüketildiğinde yarardan çok zarara neden olan bir ürüne dönüşebilir. Mutlaka bir uzmana danışılarak kullanılması gereken karanfil yağı; direkt olarak içilmemeli, cilde sürülmemeli ve seyrelterek kullanılmalıdır. Çocukların kesinlikle kullanmaması gereken karanfil yağı mide ve bağırsakta dönüşü olmayan ciddi yan ektilere neden olup vücutta tahribat yaratabilir.
SİYAH NOKTA VE SİVİLCELERE KARŞI: KİMYON
Kan şekerini dengeleyen kimyon, cildi düzenler, siyah nokta, sivilce, yaşlılık kırışıklıklarının tedavisine yardımcıdır. Yüksek demir içeriği sebebiyle kansızlık tedavisinde oldukça etkili olan kimyon, astımla savaşır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Aşırı tüketimi karaciğer ve böbreklere zarar verebilen kimyonun hamilelik döneminde de düşüklere neden olabileceği için kullanılmaması önerilir.
ÇALIŞMAYAN BAĞIRSAKLAR İÇİN KETEN TOHUMU
Omega 3 yağ asitleri ve diyet lifi açısından zengin olan keten tohumu sindirim sistemini ve bağırsakların sağlıklı çalışmasını destekler. Kan şekeri ve kolesterolün dengede kalmasına yardımcıdır. Bu özelliğiyle kalp ve damar hastalıklarına karşı da koruyucu olan keten tohumu, meme ve prostat kanseri riskini düşürür. Suda bekletilip salatalarda kullanılabilir.
CHİA KOLESTEROLÜ DENGELER
Omega 3, 6 ve lif içeriği bakımından zengindir. Kan şekerini ve kolesterolü dengeler. Antioksidan özelliği sebebiyle kanser riskini düşürür. Süt ve suda jelleşme özelliği ile puding, sütlü yumurta gibi sevilen birçok tarifte kullanılabilir. Midede şiştiği için açlık hissini yatıştırır. Tansiyon hastaları uzmana danışarak kullanmalıdır.
PUL BİBER BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ VE METABOLİZMAYI GÜÇLENDİRİR
Antienflamatuvar ve gaz giderici olarak kullanılan pul biber içindeki bileşikler sayesinde birlikte yenilen diğer besinlerin vitamin ve mineraller emilimini de arttırır. Yüksek miktarda C vitamini içerdiğinden doğal antibiyotik olarak tanınan pul biberin vücut için mucizevi bir besin olduğunu söyleyebiliriz. Bağışıklık sistemi ve metabolizmayı güçlendiren pul biber antidepresan olarak kullanılabilir. Kanser hücrelerinin bastırılmasında da yardımcı olan biberin bazı ilaçlarla etkileşime girebileceği unutulmamalıdır.” ntvmsnc
UNESCO: Türkiye, kitap okuma oranında 86'ıncı sırada
Türkiye’de, kitap okuma alışkanlığı yayıncılara göre ne durumda? Türkiye’de kitaba ne kadar zaman ve para harcanıyor? Bu soruların cevapları, pek iç açıcı değil. Çözüm önerilerinin odak noktasında ise, çocuklar var.
İstanbul’da Kadıköy-Beşiktaş vapurundaki yüzlerce yolcudan Merve Ulus, 20-25 dakikalık o sefer sırasında kitap okuyan yalnızca birkaç kişiden biriydi. Oysa, İstanbul vapurları kitap okumak için belki de en konforlu toplu taşıma aracı. Ancak, diğerlerinde de olduğu gibi kitap okuyanların sayısı oldukça az.
30 yaşındaki doktora öğrencisi Ulus, önünde engel bulunmadığı her ortamda okumaya çalıştığını anlatıyor. “Okuma alışkanlığım ailemden geliyor. Hem annem hem babam hem de dedelerim, hepsi kitap okumayı bana küçük yaşta öğreten insanlar oldular. Benim çevremde kitap okunuyor, arkadaşlarım da okuyor” diyor Ulus, “Sanırım bu, hem sosyo-ekonomik ve kültürel yapıyla, hem de alışkanlıklarla alakalı. Okuduğumuz kitapları tartışıyoruz sonra aramızda.”
Araştırmalar, Ulus gibi okuyucuların Türkiye’de çok az olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) geçen yıl yayınladığı verilere göre, Türkiye'de kitap okumaya kişi başına ayırılan süre günde yalnızca bir dakika. Buna karşın, televizyon izlemeye 6 saat, internete 3 saat harcanıyor.
İstanbul’da dün 36’ncısı açılan Uluslararası Kitap Fuarı’nın 9 gün içinde en az yarım milyon kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Yayıncılara göre, İstanbul’daki fuar dünyanın en çok ziyaretçi çeken kitap fuarı. Ama, Türkiye'de düzenli kitap okuyanların oranı neredeyse binde bir. Bu oran, en fazla kitap okuyan ülkelerin başında gelen İngiltere ve Fransa’da yüzde 21, Japonya'da yüzde 14, ABD'de yüzde 12 civarında.
UNESCO: Türkiye, kitap okuma oranında 86'ıncı sırada
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) verilerine göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86'ncı sırada, yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride. TÜİK’e göre ise Türkiye'de kitap, ihtiyaç listesinin 235'inci sırasında yer alıyor. Dünyada kitap için kişi başına harcanan para ortalama 1,3 dolarken, Türkiye’de çeyrek dolar.
Yalnızca İstanbul’daki değil, dünyadaki önemli kitap fuarlarının da gediklilerinden yazar Esmahan Aykol, İstanbul Kitap Fuarı'nı ziyaret edenlerin önemli bir kısmının aslında okuyucu olmadığını gözlemlediğini söylüyor. "Çevredeki semtlerden, sitelerden ve hatta İstanbul’a komşu kentlerden pazar günü ya da hafta sonu yapacak işi olmayan, bir gezelim görelim, diyerek gelen pek çok kişi var” diyor.
Kadıköy’deki Akademi Kitabevi’nin sahiplerinden yayıncı Özcan Sapan da İstanbul’da en çok kitapçı ve sahafın bulunduğu birkaç semt arasında bulunan Kadıköy’e gezmeye ve eğlenmeye gelen pek çok kişinin kitap alıcısı olmadığını belirtiyor. Sapan, "Kitap alanlar Kadıköy’ün yerlileri ve öğrenciler” diyor, “Bir de, bazı ebeveynler çocukları için kitap alıyor. Ama, kendileri okumuyorlar. Satışlar iyi bir yerde değil. İyi edebiyat, felsefe ve araştırma kitaplarının çok az okuyucusu var.”
Kitap endüstrisi büyüyor
Buna karşın, Türkiye’de kitap endüstrisi hızla büyüyor. Türkiye, 2 milyar 100 milyon doları aşan hacmiyle dünya sıralamasında 11'inci en büyük kitap cirosuna sahip ülke. Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, yıllık baskı sayısının 660 milyonu aştığını belirtiyor. 2016’da 56 bin yeni kitap çıkmış. Bu sayının yıl sonunda 60 bine yaklaşmasını bekliyor.
Kocatürk, “Bir şehir efsanesi var, ‘Türkiye'de kitap okunmuyor' deniliyor. Elbette, istenen durumda değil, ideal durumda hiç değil, yapısal pek çok sorun var. Ama, okunmasa bu kadar kitap üretimi nasıl olabilir? Üretim artıyor sonuçta” diyor.
Ancak, bu üretimin önemli bir kısmı, devletin okullarda ücretsiz olarak dağıttığı eğitimle ilgili kitaplar. Sınavlara hazırlık kitapları ve yardımcı kitaplar da bu kategoride önemli yer tutuyor. Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu verilerine göre, bu yıl eylül ayında basılan 45 milyondan fazla kitabın kategorileri hakkındaki veriler, Türkiye’deki okurların hangi kitapları okuduğu hakkında da bilgi veriyor.
Bu verilere göre, eğitimle ilgili yayınların oranı yüzde 63. Yetişkin inceleme, araştırma kitaplarının payı yüzde 15. Bunu, yüzde 8’le çocuk ve gençlik kitapları, yüzde 7’yle inanç kitapları takip ediyor. Yetişkin edebiyat ve sanat kitaplarının oranı ise, yüzde 4.
Çocuk kitaplarının satış payı artıyor
Peki, neden kitap okuma oranları çok düşük Türkiye’de? Pek çok yazar ve yayıncı, bunun siyaset ve yarattığı atmosferden bağımsız olmadığı görüşünde. Çocuk kitapları yazarı ve eski gazeteci Hakan Bayhan, “İktidarın okuyana, yazana karşı bir öfkesi var. Bütün siyasi argümanlarında, söylemlerinde bunu kullanmaya başladılar ve bunu kullanırken de tabanlarına yaydılar” diyor; "ve bu o kadar çok konuşulur, dile getirilir oldu ki, insanlar artık kitap okuyana, kitap yazana, kitapla ilgilenene farklı bakmaya başladı.”
UNESCO'ya göre Türkiye, birkaç yıl önce çocuklara kitap hediye etme konusunda 180 ülke arasında 140'ıncı sıradaydı. Yayıncılar ve yazarlar, son yıllarda çocuk kitaplarının satışındaki payda önemli yükselişlere dikkat çekiyor. Ancak yazar Bayhan, yalnızca kitaba ulaşabilmelerinin, sahip olmalarının, çocukların kitap okuma alışkanlığı edinebilmeleri için yeterli olmayacağının altını çiziyor.
“Çocuklar rol model olarak anne-babalarını örnek alır” diyor yazar Bayhan, “ama siz televizyon seyretmek, telefonunuzla ilgilenmek gibi başka şeylerle uğraşıyorsanız, çocuklar da aynısını yapar. Eğer hakikaten okumasını istiyorsanız, iyi bir insan olması için, bu dünyayı anlaması için, adalet duygusunun gelişmesi için kitap en önemli araçlardan biri. Ancak, bu alışkanlığı kazandırmanız için önce kendinizin okuması lazım.”
(Kaynak: dw.com/turkish)
İstanbul’da Kadıköy-Beşiktaş vapurundaki yüzlerce yolcudan Merve Ulus, 20-25 dakikalık o sefer sırasında kitap okuyan yalnızca birkaç kişiden biriydi. Oysa, İstanbul vapurları kitap okumak için belki de en konforlu toplu taşıma aracı. Ancak, diğerlerinde de olduğu gibi kitap okuyanların sayısı oldukça az.
30 yaşındaki doktora öğrencisi Ulus, önünde engel bulunmadığı her ortamda okumaya çalıştığını anlatıyor. “Okuma alışkanlığım ailemden geliyor. Hem annem hem babam hem de dedelerim, hepsi kitap okumayı bana küçük yaşta öğreten insanlar oldular. Benim çevremde kitap okunuyor, arkadaşlarım da okuyor” diyor Ulus, “Sanırım bu, hem sosyo-ekonomik ve kültürel yapıyla, hem de alışkanlıklarla alakalı. Okuduğumuz kitapları tartışıyoruz sonra aramızda.”
Araştırmalar, Ulus gibi okuyucuların Türkiye’de çok az olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) geçen yıl yayınladığı verilere göre, Türkiye'de kitap okumaya kişi başına ayırılan süre günde yalnızca bir dakika. Buna karşın, televizyon izlemeye 6 saat, internete 3 saat harcanıyor.
İstanbul’da dün 36’ncısı açılan Uluslararası Kitap Fuarı’nın 9 gün içinde en az yarım milyon kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Yayıncılara göre, İstanbul’daki fuar dünyanın en çok ziyaretçi çeken kitap fuarı. Ama, Türkiye'de düzenli kitap okuyanların oranı neredeyse binde bir. Bu oran, en fazla kitap okuyan ülkelerin başında gelen İngiltere ve Fransa’da yüzde 21, Japonya'da yüzde 14, ABD'de yüzde 12 civarında.
UNESCO: Türkiye, kitap okuma oranında 86'ıncı sırada
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) verilerine göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86'ncı sırada, yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride. TÜİK’e göre ise Türkiye'de kitap, ihtiyaç listesinin 235'inci sırasında yer alıyor. Dünyada kitap için kişi başına harcanan para ortalama 1,3 dolarken, Türkiye’de çeyrek dolar.
Yalnızca İstanbul’daki değil, dünyadaki önemli kitap fuarlarının da gediklilerinden yazar Esmahan Aykol, İstanbul Kitap Fuarı'nı ziyaret edenlerin önemli bir kısmının aslında okuyucu olmadığını gözlemlediğini söylüyor. "Çevredeki semtlerden, sitelerden ve hatta İstanbul’a komşu kentlerden pazar günü ya da hafta sonu yapacak işi olmayan, bir gezelim görelim, diyerek gelen pek çok kişi var” diyor.
Kadıköy’deki Akademi Kitabevi’nin sahiplerinden yayıncı Özcan Sapan da İstanbul’da en çok kitapçı ve sahafın bulunduğu birkaç semt arasında bulunan Kadıköy’e gezmeye ve eğlenmeye gelen pek çok kişinin kitap alıcısı olmadığını belirtiyor. Sapan, "Kitap alanlar Kadıköy’ün yerlileri ve öğrenciler” diyor, “Bir de, bazı ebeveynler çocukları için kitap alıyor. Ama, kendileri okumuyorlar. Satışlar iyi bir yerde değil. İyi edebiyat, felsefe ve araştırma kitaplarının çok az okuyucusu var.”
Kitap endüstrisi büyüyor
Buna karşın, Türkiye’de kitap endüstrisi hızla büyüyor. Türkiye, 2 milyar 100 milyon doları aşan hacmiyle dünya sıralamasında 11'inci en büyük kitap cirosuna sahip ülke. Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, yıllık baskı sayısının 660 milyonu aştığını belirtiyor. 2016’da 56 bin yeni kitap çıkmış. Bu sayının yıl sonunda 60 bine yaklaşmasını bekliyor.
Kocatürk, “Bir şehir efsanesi var, ‘Türkiye'de kitap okunmuyor' deniliyor. Elbette, istenen durumda değil, ideal durumda hiç değil, yapısal pek çok sorun var. Ama, okunmasa bu kadar kitap üretimi nasıl olabilir? Üretim artıyor sonuçta” diyor.
Ancak, bu üretimin önemli bir kısmı, devletin okullarda ücretsiz olarak dağıttığı eğitimle ilgili kitaplar. Sınavlara hazırlık kitapları ve yardımcı kitaplar da bu kategoride önemli yer tutuyor. Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu verilerine göre, bu yıl eylül ayında basılan 45 milyondan fazla kitabın kategorileri hakkındaki veriler, Türkiye’deki okurların hangi kitapları okuduğu hakkında da bilgi veriyor.
Bu verilere göre, eğitimle ilgili yayınların oranı yüzde 63. Yetişkin inceleme, araştırma kitaplarının payı yüzde 15. Bunu, yüzde 8’le çocuk ve gençlik kitapları, yüzde 7’yle inanç kitapları takip ediyor. Yetişkin edebiyat ve sanat kitaplarının oranı ise, yüzde 4.
Çocuk kitaplarının satış payı artıyor
Peki, neden kitap okuma oranları çok düşük Türkiye’de? Pek çok yazar ve yayıncı, bunun siyaset ve yarattığı atmosferden bağımsız olmadığı görüşünde. Çocuk kitapları yazarı ve eski gazeteci Hakan Bayhan, “İktidarın okuyana, yazana karşı bir öfkesi var. Bütün siyasi argümanlarında, söylemlerinde bunu kullanmaya başladılar ve bunu kullanırken de tabanlarına yaydılar” diyor; "ve bu o kadar çok konuşulur, dile getirilir oldu ki, insanlar artık kitap okuyana, kitap yazana, kitapla ilgilenene farklı bakmaya başladı.”
UNESCO'ya göre Türkiye, birkaç yıl önce çocuklara kitap hediye etme konusunda 180 ülke arasında 140'ıncı sıradaydı. Yayıncılar ve yazarlar, son yıllarda çocuk kitaplarının satışındaki payda önemli yükselişlere dikkat çekiyor. Ancak yazar Bayhan, yalnızca kitaba ulaşabilmelerinin, sahip olmalarının, çocukların kitap okuma alışkanlığı edinebilmeleri için yeterli olmayacağının altını çiziyor.
“Çocuklar rol model olarak anne-babalarını örnek alır” diyor yazar Bayhan, “ama siz televizyon seyretmek, telefonunuzla ilgilenmek gibi başka şeylerle uğraşıyorsanız, çocuklar da aynısını yapar. Eğer hakikaten okumasını istiyorsanız, iyi bir insan olması için, bu dünyayı anlaması için, adalet duygusunun gelişmesi için kitap en önemli araçlardan biri. Ancak, bu alışkanlığı kazandırmanız için önce kendinizin okuması lazım.”
(Kaynak: dw.com/turkish)
2 Kasım 2017 Perşembe
Türkiye'nin en iyi restoranları
Türkiye'nin ilk ve tek özgün 'İncili Gastronomi Rehberi' tanıtıldı. Gizli müfettişler tarafından Türkiye'nin en iyi restoranlarına 4 üzerinden not verildi. Üç ve üzeri 'inci' kazanan 30 restoran belirlendi. Doğuş Grubu çatısı altında yeme-içme sektörüne değer katan d.ream'in 6 restoranı toplam 18 inci kazandı. İşte ilk 30'a girerek 3 inci ve üzeri not alan restoranlar...
KILIMANJARO
Genç şef Mustafa Otar’ın Bomontiada’da harikalar yarattığı restoran.
LACİVERT
Akdeniz mutfağının en lezzetli örneklerini sunuyor, boğazın en güzel manzaralarından da birine sahip.
ZUMA
Japon mutfağının tüm dünyada 12 şubesi olan başarılı temsilcisi.
DA MARIO
İtalyan mutfağının İstanbul’daki en önemli temsilcilerinden
ULUS 29
Lezzetli menüsü müthiş manzarasıyla bir İstanbul klasiği.
LE PETITE MAISON
Fransız ve Akdeniz mutfak sanatının yaratıcı temsilcisi.
ANTICA LOCANDA
AQUA RESTAURANT FOUR SEASONS AT THE BOSPHORUS
BEYTİ
BODRUM BALIKÇISI MANDARIN ORIENTAL
ÇİYA
DİVAN
ENT
HÜNKAR
II RICCIO
INARI SUSHI OMAKASE
KANTİN
KARAKÖY LOKANTASI
KIYI
MÜRVER RESTAURANT NOVOTEL
NEOLOKAL
NICOLE
ORFOZ
SHANG PALACE
SPAGO ST REGIS İSTANBUL
SUNSET
ŞANS
TOI
YENİ LOKANTA
MİKLA'YA 4 İNCİ ÖDÜLÜ
Mikla 4 inci kazanan tek restonran oldu. Ödülü Mikla'nın ünlü şefi Mehmet Gürs aldı.
KILIMANJARO
Genç şef Mustafa Otar’ın Bomontiada’da harikalar yarattığı restoran.
LACİVERT
Akdeniz mutfağının en lezzetli örneklerini sunuyor, boğazın en güzel manzaralarından da birine sahip.
ZUMA
Japon mutfağının tüm dünyada 12 şubesi olan başarılı temsilcisi.
DA MARIO
İtalyan mutfağının İstanbul’daki en önemli temsilcilerinden
ULUS 29
Lezzetli menüsü müthiş manzarasıyla bir İstanbul klasiği.
LE PETITE MAISON
Fransız ve Akdeniz mutfak sanatının yaratıcı temsilcisi.
ANTICA LOCANDA
AQUA RESTAURANT FOUR SEASONS AT THE BOSPHORUS
BEYTİ
BODRUM BALIKÇISI MANDARIN ORIENTAL
ÇİYA
DİVAN
ENT
HÜNKAR
II RICCIO
INARI SUSHI OMAKASE
KANTİN
KARAKÖY LOKANTASI
KIYI
MÜRVER RESTAURANT NOVOTEL
NEOLOKAL
NICOLE
ORFOZ
SHANG PALACE
SPAGO ST REGIS İSTANBUL
SUNSET
ŞANS
TOI
YENİ LOKANTA
MİKLA'YA 4 İNCİ ÖDÜLÜ
Mikla 4 inci kazanan tek restonran oldu. Ödülü Mikla'nın ünlü şefi Mehmet Gürs aldı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)