Müzik listelerine baktığımızda çoğunlukla melankolik şarkılar görürüz. Bu, hüzünlü şarkılara meyilli olduğumuzu mu gösteriyor?
Pharrel Williams’ın Happy şarkısı bu yıl listeleri sarstı; 23 ülkede liste başı oldu. Fakat böyle hafif, akılda kalıcı, görünüşte ‘derin’ anlamlar taşımayan türden şarkıların bu kadar beğeni toplaması sık rastlanan bir durum değil.
Tüm zamanların en çok satan dokuz şarkısına baktığımızda melankoli yüklü olduğunu görürüz. Bing Crosby’den White Christmas, Elton John’dan Candle in the Wind, Whitney Houston’dan I Will Always Love You, Celine Dion’dan My Heart Will Go On... Elton John’un dediği gibi hüzünlü şarkılar sadece çok şey anlatmakla kalmıyor, çok da iyi satıyor.
Peki dinleyiciler gerçekten de melankolik müzikleri mi seviyor? Yıllar sonra 2014’ün en önemli şarkıları ne olmuş diye dönüp baktığımızda Williams’ın Happy şarkısı parıltısını kaybetmiş mi olacak?
Müzik listeleri kalbimize dokunan şarkıları sevdiğimizi gösteriyor. Cinsiyet ve kuşak ayrımlarını aşarak Happy kadar bizleri etkileyen en son film müziği de Adele’in 2010’daki Rolling in the Deep şarkısı olmuştu. Happy’nin ise bir ağırlığı yoktu; şarkı sözleri basitti, el çırpılarak eşlik edilecek türdendi.
Bizde gülümseme duygusu yaratan şarkılar, sanki uzun ömürlü değillermiş izlenimi yaratıyor. Williams’ın şarkısından daha önce listelere girmiş olan en son neşeli şarkı Bobby McFerrin’in Don’t Worry Be Happy adlı şarkısıydı. 1988’de ABD’de liste başı olmuş, üç Grammy ödülü almıştı. Ama zamanla eski ve yapmacık bir hava kazandı. Acaba Happy şarkısını da aynı son mu bekliyor?
Zevk veren acı
Psikolojinin Sınırları (Frontiers in Psychology) adlı yayın organında geçen yıl yayımlanan bir araştırma durumun böyle olabileceğini gösteriyor. Araştırmacılar hüzünlü müziğin insanda ters etki yarattığını, insanın kendisini daha iyi hissetmesini sağladığını ortaya koydu.
Hüzünlü şarkılar dinleyicinin şarkı sözlerinde ve minör melodilerde ifade edilen duyguları dolaylı olarak tecrübe etmesini sağlıyor. Hüzün doğrudan dinleyicinin tecrübesini yansıtmayabilir; ama beynimizde tetiklediği kimyasallarla gözyaşı, artan kalp atışları gibi etkiler yaratarak boşalmamızı sağlıyor. Yani kötü bir duygu yaratmıyor. İnsanlar bu nedenle hüzünlü şarkıları dinliyor, şarkıcılar bu nedenle bu şarkıları söylüyor. Yoksa blues, gospel ve country gibi zorlukları ve hüznü anlatan müzik türleri on yıllarca nasıl var olabilirdi.
Histen öte bir şey
Peki dinleyici gerçekten de hüzünle mi bağlantı kuruyor yoksa daha karmaşık bir durum mu söz konusu? McGill Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, ister hüzünlü ister mutlu olsun, duygusal yoğunluğu olan müziklerin, tıpkı yemek, seks ve uyuşturucular gibi, beyindeki haz merkezini uyardığını ortaya koydu. Müziğin zekice düzenlenmiş inişli çıkışlı ritmik yapısı, gerilim yaratan ve gevşeme sağlayan melodisi derin duygular yaratıyor, dinleyici daha çok bu duygusal karmaşıklığa tepki veriyor.
Williams’ın şarkı sözleri basit olabilir; ama o, tatmin edici melodik, armonik ve ritmik yenilikler üzerinde Happy şarkısını inşa etmeyi başarıyor. Happy ayrıca bir bakıma bir başka mutlu duygular yaratan usta şarkıcı Stevie Wonder’i güncelliyor sanki. Wonder da on yıllar boyunca şarkılarıyla kendimizi iyi hissetmemizi sağlamıştı.
Tüm bunlar belki de uzun yıllar sonra yeniden neşeli şarkıların zamanının geldiğine işaret ediyor. (BBCTürkçe)
Bu makalenin İngilizce aslını BBC Culture’da okuyabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder