Sigarayı 60'ında bırakmak bile ömrü uzatıyor. ABD'de yapılan bir çalışma süresince, sigarayı 30'lu, 40'lı, 50'li ve 60'lı yaşlarında bırakan eski tiryakilerin, sırasıyla yüzde 16,2'si, yüzde 19,7'si, yüzde 23,9'u ve yüzde 27,9'u yaşamını yitirdi.
ABD'li araştırmacılar, sigara tiryakilerinin 60'lı yaşlarında bile sigarayı bırakmasının yaşam sürelerini uzatabileceğini belirtti. "American Journal of Preventive Medicine" dergisinde yayımlanan çalışmada, sigarayı bırakmak için asla geç olmadığı ve "ne kadar erken bırakılırsa, yaşam süresinin o kadar uzun olabileceği" bildirildi.
ABD Ulusal Sağlık Enstitüsünden (NIH) araştırmacılar, 160 bin kişiyi inceledikleri çalışmada 70 yaş ve üzerindeki sigara içicilerinin altı yıl içinde ölme ihtimalinin, hiç sigara içmeyenlere kıyasla üç kat daha fazla olduğunu kaydetti.Araştırmanın yöneticisi Sarah Nash, "Veriler, sigaraya başlama ve bırakma yaşlarının ve sigara içme sürelerinin, ABD'deki 70 yaş ve üzeri yetişkinlerin ölümlerine ilişkin önemli göstergeleri ortaya koymuştur." dedi.
Nash, çalışmanın sürdüğü 6,4 yılda katılımcıların yaklaşık yüzde 16'sının öldüğünü, bunlardan yüzde 56'sının eski sigara içicilerden, yüzde 6'sının da halihazırda sigara içenlerden oluştuğunu söyledi. Kadınların hiç sigara içmemiş olma ihtimalinin erkeklere nazaran daha fazla olduğu kaydedilen çalışmada, erkeklerin sigaraya daha erken yaşlarda başlama eğiliminin daha yüksek olduğu bildirildi.
Nash, sigara içenlerin yüzde 33,1'inin hayatını kaybettiği çalışma grubunda, hiç içmeyenlerin yüzde 12,1'inin öldüğünü ifade etti. Çalışmada, sigarayı 30'lu, 40'lı, 50'li ve 60'lı yaşlarında bırakan eski tiryakilerin, sırasıyla yüzde 16,2'sinin, yüzde 19,7'sinin, yüzde 23,9'unun ve yüzde 27,9'unun yaşamını yitirdiği kaydedildi.
Sayfalar
- Ana Sayfa
- Gezilecek Yerler
- Bodrum Otelleri
- Alaçatı Otelleri
- Fethiye Otelleri
- Çeşme Otelleri
- Marmaris Otelleri
- Kaş Otelleri
- Alanya Otelleri
- Balayı Otelleri
- Ayvalık Otelleri
- Bungalov Otelleri
- Butik Oteller
- Dalyan Otelleri
- Datça Oteller
- Göcek Otelleri
- Kapadokya Otelleri
- Kuşadası Otelleri
- Yalıkavak Otelleri
- Karadeniz Otelleri
- Kemer Otelleri
- İstanbul Otelleri
- Termal Oteller
- Antalya Oteller
- Diğer Oteller
- İzmir Otelleri
30 Kasım 2016 Çarşamba
Misafirlikte iyi uyumanın 7 yöntemi
Kimilerimiz için kendi yatağı dışında uyumak işkencedir. Saatlerce yatakta dönüp durabilirsiniz. Ya da sabaha kadar gözünüzü bile kırpamaz, güzel geçen bir gün korkunç bir hafta sonuna dönebilir. Misafirlikte bile kendi yatağınızdaymış gibi uyumak için basit çareler var.
Misafirlik işkenceye dönmesin
İşte sizin olmayan yatakta bile melekler gibi uyumanıza yardımcı olacak 7 basit yöntem...
1- Planınızı önceden yapın
Misafir olacağınız yere gitmeden önce ev sahiplerine uyku alışkanlıklarını sorun. Eğer uykuya geçme saatleri sizden daha erkense, uykunuz gelene kadar okumak için yanınıza bir kitap veya dergi alın.
2- Rutininizi uygulayın
Evde uykuya geçmeden önce neler yapıyorsanız aynı rutininizi yapmaya devam edin. Yatış şeklinizden, yatağa geçmeden önce yaptığınız şeylere kadar. Bunu takip ederseniz kendinizi evinizde gibi uykuya bırakabileceksiniz.
3- Evinize benzetin
Tabii ki misafir olarak konaklayacağınız odayı tamamiyle kontrol edemezsiniz. Ancak en azından evdeki yatağınıza benzetebilirsiniz. Mesela büyük yastık seviyorsanız birkaç yastığı birleştirin. Bu ve benzeri yapacağınız şeyler uyumanıza yardımcı olacaktır.
4- Seslere de önlem alın
Eğer kalacağınız oda sessiz değilse bu büyük bir problem olabilir. Misafir olarak kaldığınız evde çocuklar varsa yanınızda bir kulaklık almanızda fayda var. Çocuk sesi veya trafik sesine karşı kulaklıklar en iyi çözümdür. Eğer unutursanız, uyumak mümkün olmayabilir.
5- Göz maskesini unutmayın
Göz maskenizi yanınıza alın. Eğer daha önce kullanmadıysanız önce evde bir deneyin. Misafir olacağınız evde ışık problemi yaşayabilirsiniz. Göz maskeleri buna en iyi çözümdür.
6- Kendinizi motive edin
Evden uzaktasınız diye korkunç bir şekilde uyuyacağınızı düşünmeyin. Eğer bu düşünceye kapılırsanız bu gerçekten kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet olabilir.
Böyle bir gece geçirirseniz eğer ertesi gün kesinlikle her zamankinden daha yorgun olabilirsiniz.
7- Tükettiğiniz sıvılara dikkat edin
Misafirliğiniz boyunca normalden fazla sıvı tüketmemeye özen gösterin. Yatmadan önce alkollü ya da alkolsüz içilen fazla içecekler sizi rahatsız edecek ve bir türlü uykuya dalmanıza izin vermeyecektir. (cnntürk)
Misafirlik işkenceye dönmesin
İşte sizin olmayan yatakta bile melekler gibi uyumanıza yardımcı olacak 7 basit yöntem...
1- Planınızı önceden yapın
Misafir olacağınız yere gitmeden önce ev sahiplerine uyku alışkanlıklarını sorun. Eğer uykuya geçme saatleri sizden daha erkense, uykunuz gelene kadar okumak için yanınıza bir kitap veya dergi alın.
2- Rutininizi uygulayın
Evde uykuya geçmeden önce neler yapıyorsanız aynı rutininizi yapmaya devam edin. Yatış şeklinizden, yatağa geçmeden önce yaptığınız şeylere kadar. Bunu takip ederseniz kendinizi evinizde gibi uykuya bırakabileceksiniz.
3- Evinize benzetin
Tabii ki misafir olarak konaklayacağınız odayı tamamiyle kontrol edemezsiniz. Ancak en azından evdeki yatağınıza benzetebilirsiniz. Mesela büyük yastık seviyorsanız birkaç yastığı birleştirin. Bu ve benzeri yapacağınız şeyler uyumanıza yardımcı olacaktır.
4- Seslere de önlem alın
Eğer kalacağınız oda sessiz değilse bu büyük bir problem olabilir. Misafir olarak kaldığınız evde çocuklar varsa yanınızda bir kulaklık almanızda fayda var. Çocuk sesi veya trafik sesine karşı kulaklıklar en iyi çözümdür. Eğer unutursanız, uyumak mümkün olmayabilir.
5- Göz maskesini unutmayın
Göz maskenizi yanınıza alın. Eğer daha önce kullanmadıysanız önce evde bir deneyin. Misafir olacağınız evde ışık problemi yaşayabilirsiniz. Göz maskeleri buna en iyi çözümdür.
6- Kendinizi motive edin
Evden uzaktasınız diye korkunç bir şekilde uyuyacağınızı düşünmeyin. Eğer bu düşünceye kapılırsanız bu gerçekten kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet olabilir.
Böyle bir gece geçirirseniz eğer ertesi gün kesinlikle her zamankinden daha yorgun olabilirsiniz.
7- Tükettiğiniz sıvılara dikkat edin
Misafirliğiniz boyunca normalden fazla sıvı tüketmemeye özen gösterin. Yatmadan önce alkollü ya da alkolsüz içilen fazla içecekler sizi rahatsız edecek ve bir türlü uykuya dalmanıza izin vermeyecektir. (cnntürk)
53 yıl önce 'Kanlı Noel'de ailesini yitiren Nihat İlhan hayatını kaybetti
Tarihe "Kanlı Noel" olarak geçen olayda 53 yıl önce Kıbrıs’ta eşi ve çocukları Rum çeteleri tarafından katledilen dönemin Tabip Binbaşısı, emekli Tuğgeneral Nihat İlhan Ankara'da hayatını kaybetti. İlhan memleketi Elazığ'da, "Kanlı Noel"de yitirdiği eşi ve çocuklarının yanına gömüldü. İlhan'ın bir Rum kadının doğumuna yardımcı olduğu sırada yaşanan katliamda eşi Mürüvvet ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan'ın saklandıkları banyoda öldürüldükleri ev daha sonra "Barbarlık Müzesi"ne dönüştürülmüştü.
Ankara'da öldü
Kıbrıs'ta 53 yıl önce yaşanan "Kanlı Noel"de eşi ve iki çocuğu Rum çetelerince öldürülen emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan, organ yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü Ankara Gazi Üniversitesi Hastanesi'nde 92 yaşında hayata veda etti.
Elazığ'da tören düzenlendi
Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan için, Elazığ İzzetpaşa Cami'inde tören düzenlendi. Törene, Vali Murat Zorluoğlu, KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst, 8'inci Kolordu Komutanı Korgeneral Yılmaz Uyar ile askeri erkan ve vatandaşlar katıldı.
Askerler uğurladı
Elazığ Müftüsü Peyami Güngör’ün kıldırdığı cenaze namazının ardından Emekli Tuğgeneral Nihat İlhan’ın cenazesi, askerler tarafından top arabasına konularak Gazi Caddesi'nde bir süre taşındıktan sonra, İcadiye Şehitliği'ndeki aile kabristanına KKTC ve Türk Bayrakları ile sonsuzluğa uğurlandı.
Eşi ve çocuklarının yanına gömüldü
İlhan'ın cenazesi, Kıbrıs'ta 'Kanlı Noel' olaylarında Rum çetelerinin 53 yıl önce katlettiği eşi ve 3 çocuğunun yanına defnedildi.
Kıbrıs Türkleri onu unutmadı
İlhan'a vefa borcu duyan Kıbrıslı Türkler adına KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst, Müsteşar Bumin Paşa, Büyükelçi Fazıl Can Korkut, Askeri Ataşe Albay Ali Korkut da cenazeye katıldı.
KKTC ve Türk bayrağı teslim edildi
Nihat İlhan'ın defnedilmesinin ardından ailesine hem Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hem de Türk Bayrağı teslim edildi.
'Kanlı Noel'de ne olmuştu?
Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan, 1961 ve 1963 yılları arasında Kıbrıs Türk Alayı'nda Binbaşı rütbesinde doktor olarak görev yaptı.
Kıbrıslıların gönlünde taht kurmuştu
Görevi sırasında, Türk-Rum ayrımı yapmadan herkesin yardımına koşan Binbaşı Nihat İlhan, yardımseverliği ile bütün Kıbrıslılar'ın gönlünde taht kurdu.
EOKA'cılar mahalleyi bastı
Binbaşı Nihat İlhan, kendisi ölümcül hastalığı bulunan hamile bir Rum kadının ameliyatını yaptığı sırada, evlerinin bulunduğu Lefkoşa'daki Türk Mahallesi'nin "Kanlı Noel" olaylarında Rum çetesi EOKA'cılar tarafından basıldığı ve o bölgeden yoğun silah sesleri geldiği haberi ameliyathaneye kadar ulaştı.
O ameliyata devam etti
Ameliyatı terk ederse hasta Rum kadının ve bebeğinin öleceğini bilen doktor, tüm zorluklara rağmen ameliyatı tamamladı.
Anne ve bebeği kurtardı
Hem annenin, hem de bebeğin hayatını kurtardı.
O sırada eşi ve çocukları katledildi
23 Aralık 1963 günü, bu fedakar doktor ameliyatta iken, Rum Çetesi EOKA'cılar, Türk mahallesini bastı ve korumasız olarak evlerinin banyosuna saklanan doktorun eşi ve çocuklarını, banyo küvetinde hunharca katletti.
Eve geldiğinde o sahneyle karşılaştı
Ameliyattan sonra hızla evine koşan Binbaşı İlhan, artık herkes tarafından bilinen Kıbrıs'taki soykırımının simgesi haline gelen fotoğraftaki vahşet sahnesi ile karşılaşır.
Birbirlerine sarılmış küvetteydiler
Eşi Mürüvvet ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan adlı çocuklarının cesetleri, kanlar içinde birbirlerine sarılmış olarak küvetin içinde yatmaktadır.
O ev "Barbarlık Müzesi" oldu
Tarihe, "Kanlı Noel", "Banyo Katliamı" olarak geçen bu olayı Kıbrıslı Türkler hiçbir zaman unutmadı. Katliamın yapıldığı Lefkoşa'daki ev müzeleştirilerek, "Barbarlık Müzesi" ismiyle, 1 Ocak 1996 tarihinde ziyaretçilerin hizmetine açılmıştır.
(Haber - Fotoğraflar: DHA)
Kıbrıs'ta 53 yıl önce yaşanan "Kanlı Noel"de eşi ve iki çocuğu Rum çetelerince öldürülen emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan, organ yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü Ankara Gazi Üniversitesi Hastanesi'nde 92 yaşında hayata veda etti.
Elazığ'da tören düzenlendi
Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan için, Elazığ İzzetpaşa Cami'inde tören düzenlendi. Törene, Vali Murat Zorluoğlu, KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst, 8'inci Kolordu Komutanı Korgeneral Yılmaz Uyar ile askeri erkan ve vatandaşlar katıldı.
Askerler uğurladı
Elazığ Müftüsü Peyami Güngör’ün kıldırdığı cenaze namazının ardından Emekli Tuğgeneral Nihat İlhan’ın cenazesi, askerler tarafından top arabasına konularak Gazi Caddesi'nde bir süre taşındıktan sonra, İcadiye Şehitliği'ndeki aile kabristanına KKTC ve Türk Bayrakları ile sonsuzluğa uğurlandı.
Eşi ve çocuklarının yanına gömüldü
İlhan'ın cenazesi, Kıbrıs'ta 'Kanlı Noel' olaylarında Rum çetelerinin 53 yıl önce katlettiği eşi ve 3 çocuğunun yanına defnedildi.
Kıbrıs Türkleri onu unutmadı
İlhan'a vefa borcu duyan Kıbrıslı Türkler adına KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst, Müsteşar Bumin Paşa, Büyükelçi Fazıl Can Korkut, Askeri Ataşe Albay Ali Korkut da cenazeye katıldı.
KKTC ve Türk bayrağı teslim edildi
Nihat İlhan'ın defnedilmesinin ardından ailesine hem Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hem de Türk Bayrağı teslim edildi.
'Kanlı Noel'de ne olmuştu?
Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan, 1961 ve 1963 yılları arasında Kıbrıs Türk Alayı'nda Binbaşı rütbesinde doktor olarak görev yaptı.
Kıbrıslıların gönlünde taht kurmuştu
Görevi sırasında, Türk-Rum ayrımı yapmadan herkesin yardımına koşan Binbaşı Nihat İlhan, yardımseverliği ile bütün Kıbrıslılar'ın gönlünde taht kurdu.
EOKA'cılar mahalleyi bastı
Binbaşı Nihat İlhan, kendisi ölümcül hastalığı bulunan hamile bir Rum kadının ameliyatını yaptığı sırada, evlerinin bulunduğu Lefkoşa'daki Türk Mahallesi'nin "Kanlı Noel" olaylarında Rum çetesi EOKA'cılar tarafından basıldığı ve o bölgeden yoğun silah sesleri geldiği haberi ameliyathaneye kadar ulaştı.
O ameliyata devam etti
Ameliyatı terk ederse hasta Rum kadının ve bebeğinin öleceğini bilen doktor, tüm zorluklara rağmen ameliyatı tamamladı.
Anne ve bebeği kurtardı
Hem annenin, hem de bebeğin hayatını kurtardı.
O sırada eşi ve çocukları katledildi
23 Aralık 1963 günü, bu fedakar doktor ameliyatta iken, Rum Çetesi EOKA'cılar, Türk mahallesini bastı ve korumasız olarak evlerinin banyosuna saklanan doktorun eşi ve çocuklarını, banyo küvetinde hunharca katletti.
Eve geldiğinde o sahneyle karşılaştı
Ameliyattan sonra hızla evine koşan Binbaşı İlhan, artık herkes tarafından bilinen Kıbrıs'taki soykırımının simgesi haline gelen fotoğraftaki vahşet sahnesi ile karşılaşır.
Birbirlerine sarılmış küvetteydiler
Eşi Mürüvvet ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan adlı çocuklarının cesetleri, kanlar içinde birbirlerine sarılmış olarak küvetin içinde yatmaktadır.
O ev "Barbarlık Müzesi" oldu
Tarihe, "Kanlı Noel", "Banyo Katliamı" olarak geçen bu olayı Kıbrıslı Türkler hiçbir zaman unutmadı. Katliamın yapıldığı Lefkoşa'daki ev müzeleştirilerek, "Barbarlık Müzesi" ismiyle, 1 Ocak 1996 tarihinde ziyaretçilerin hizmetine açılmıştır.
(Haber - Fotoğraflar: DHA)
Yorgun uyanmanızın sebebi bu olabilir
Düzenli uyduğunuz halde bir türlü uykunuzu alamıyor musunuz? Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Yusuf Can, bütün bunların uyku apnesi belirtisi olabileceğini söylüyor.
Sağlıklı bir insanın yaşamanın üçte birinin kaliteli bir uykuyla geçirmesi gerekir. Uyku, vücudun kendini yenilemesi için gerekli olan bir süreçtir. Kişiden kişiye değişse de yetişkin bir insan vücudunun günlük uyku ihtiyacı 7-8 saattir. Her insanın uykusu hastalık ve strese bağlı nedenler ile zaman zaman geçici olarak bozabilir. Ancak sürekli horlama ve uyku apnesi genel sağlığı zarar veren, hayati tehlike içeren ciddi bir rahatsızlıktır.
Uyku apnesi, uykuda nefes almanın aralıklarla durduğu şiddetle horlama, yorgun uyanma, uykusuzluk, baş ağrısı, yüksek tansiyon, hızlı kilo alma, uykuda aşırı terleme, sık idrara çıkma, cinsel fonksiyon bozukluğu ve kalp yetmezliği gibi çok ciddi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle uyku apnesinin erken teşhisi ve acil tedavi edilmesi gereken çok önemli bir hastalıktır. Üst solunum yollarındaki rahatsızlıklar, aşırı kilo, burundaki işlevsel bozukluklar ve hastalık nedeniyle ilaç kullanımını uyku apnesine neden olabilir.
Uyku apnesine sebep olan sorunlar teşhis edilir ve tedavi buna göre planlanır. Eğer ilaçla tedavi edilebilecek bir sorundan kaynaklanıyorsa medikal tedavi uygulanabilir. Bunun dışında CPAP cihazı ile üst solunum yollarının açık tutulması da sağlanabilir. Evde kullanılmak üzere verilen CPAP cihazları oldukça küçüktür. Ayrıca hastanın ağız ya da burun apareyleri kullanması da tavsiye edilebilir. Eğer cerrahi tekniklerle çözülmesi gereken bir durum varsa hastanın ameliyat edilmesi gerekebilir. Uyku apnesinde genellikle üst solunum yolları çok daha etkilidir. Bu nedenle öncelikle üst solunum yollarında daralmalara neden olan sorunlar varsa bunlar tedavi edilir. Burunda eğrilik, burun eti, damak ya da küçük dildeki sarkmalar varsa ameliyatla düzletilebilir.
Uyku apnesinde klasik cerrahi yöntemlerin dışında radyofrekans yöntemi de kullanılabilir. Radyofrekans tekniği ile oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. Radyofrekans burundaki et büyümelerini küçültmek, yumuşak damağı sertleştirmek, dil köküne ve küçük dilin üst kısmındaki sorunları gidermek için kullanılabilir. Uyku apnesi kalp krizine yol açabileceği için hayati öneme sahiptir. Zamanında teşhis edilmesi ve gereken tedavinin uygulanması çok önemlidir. cnntürk
Sağlıklı bir insanın yaşamanın üçte birinin kaliteli bir uykuyla geçirmesi gerekir. Uyku, vücudun kendini yenilemesi için gerekli olan bir süreçtir. Kişiden kişiye değişse de yetişkin bir insan vücudunun günlük uyku ihtiyacı 7-8 saattir. Her insanın uykusu hastalık ve strese bağlı nedenler ile zaman zaman geçici olarak bozabilir. Ancak sürekli horlama ve uyku apnesi genel sağlığı zarar veren, hayati tehlike içeren ciddi bir rahatsızlıktır.
Uyku apnesi, uykuda nefes almanın aralıklarla durduğu şiddetle horlama, yorgun uyanma, uykusuzluk, baş ağrısı, yüksek tansiyon, hızlı kilo alma, uykuda aşırı terleme, sık idrara çıkma, cinsel fonksiyon bozukluğu ve kalp yetmezliği gibi çok ciddi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle uyku apnesinin erken teşhisi ve acil tedavi edilmesi gereken çok önemli bir hastalıktır. Üst solunum yollarındaki rahatsızlıklar, aşırı kilo, burundaki işlevsel bozukluklar ve hastalık nedeniyle ilaç kullanımını uyku apnesine neden olabilir.
Uyku apnesine sebep olan sorunlar teşhis edilir ve tedavi buna göre planlanır. Eğer ilaçla tedavi edilebilecek bir sorundan kaynaklanıyorsa medikal tedavi uygulanabilir. Bunun dışında CPAP cihazı ile üst solunum yollarının açık tutulması da sağlanabilir. Evde kullanılmak üzere verilen CPAP cihazları oldukça küçüktür. Ayrıca hastanın ağız ya da burun apareyleri kullanması da tavsiye edilebilir. Eğer cerrahi tekniklerle çözülmesi gereken bir durum varsa hastanın ameliyat edilmesi gerekebilir. Uyku apnesinde genellikle üst solunum yolları çok daha etkilidir. Bu nedenle öncelikle üst solunum yollarında daralmalara neden olan sorunlar varsa bunlar tedavi edilir. Burunda eğrilik, burun eti, damak ya da küçük dildeki sarkmalar varsa ameliyatla düzletilebilir.
Uyku apnesinde klasik cerrahi yöntemlerin dışında radyofrekans yöntemi de kullanılabilir. Radyofrekans tekniği ile oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. Radyofrekans burundaki et büyümelerini küçültmek, yumuşak damağı sertleştirmek, dil köküne ve küçük dilin üst kısmındaki sorunları gidermek için kullanılabilir. Uyku apnesi kalp krizine yol açabileceği için hayati öneme sahiptir. Zamanında teşhis edilmesi ve gereken tedavinin uygulanması çok önemlidir. cnntürk
27 Kasım 2016 Pazar
Çocuğunuzun zekasını keskinleştiren 10 adım
Zekası için daha doğmadan yapabileceğiniz şeyler var. Çocuk yapmaya karar verdiğiniz andan itibaren zeka gelişimine katkıda bulunacak adımları Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül anlattı.
Zeka, bireyin doğuştan sahip olduğu, genetik olarak kuşaktan kuşağa geçen ve sinir sisteminin işlevlerini kapsayan; deneyim, öğrenme ve çevre etkisiyle biçimlenen bir bileşim. Yüzde 50 genetik yapı, yüzde 50 de sizin onu nasıl yetiştireceğiniz ve nasıl ortam sunacağınız çocuğunuzun zeka gelişimindeki belirleyici faktörler. Çocukluk dönemi ise zekanın geliştirilebildiği ve yeteneklerin artırılabildiği çok değerli bir dönem. Peki ama neler yapılabilir? Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül, 10 adımda çocuğunuzun zekasını artırabilmenin yollarını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Planlı ve bilinçli hamilelik
Yetişkin olduktan sonra bazı yeteneklerin geliştirilmesi son derece zor oluyor. Çocukluk döneminde bu potansiyelin geliştirilmesinin ilk basamağı ise annenin hamilelik dönemi! Planlı bir hamilelik kadar, anne adayının hamilelik sürecini bilinçli bir şekilde geçirmesi; psikolojik olarak anneliğe hazır olmasının yanı sıra; sigara, alkol ve madde kullanmaması, psikiyatrik bir rahatsızlığının bulunmaması, eşinden destek görüyor olması çok önemli.
Uyaran zenginliği
Bebekler doğduktan sonraki zeka potansiyelini artırıcı en önemli faktör uyaran zenginliği. Uyaranların fazla olması, bebek beynindeki sinaptik bağlantılarını artırıyor. Uyaran yönünden zengin bir çevre sunmak ise başta annenin bebekle göz teması kurması, onunla konuşması, oynaması ile gerçekleşiyor. Gerçekten ilgilenilen bir bebeğin çevreye olan duyarlılığı ve dolasıyla da öğrenme yolları artıyor.
Anne sütü
Anne sütünün zekayı artırdığı bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda. Yapılan çalışmalar anne sütü ile beslenen bebeklerin daha zeki ve yetenekli olduklarını, daha iyi gelişim gösterdiklerini ve zeka puanlarının da daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
Omegadan zengin beslenme
Çocukluk döneminde ceviz, balık, bakliyat gibi yiyeceklerin zeka üzerinde olumlu etkisi bulunuyor. Çocuk beslenmesinde bunlara yer vermek önemli. Çocukların abur cubur diye tabir edilen bisküvi, gofret, şekerli yiyecekler ve fast-food tarzı beslenmeden uzak durması, sağlıklı ve dengeli beslenmelerine önem verilmesi gerekiyor.
Sosyalleşme olanaklarının artması
Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül “Çocuklar, büyükleri modelleyerek ve akran etkileşimi ile öğrenirler. Küçük yaşlardan itibaren sosyalleşmesi sağlanan çocukların zeka ve dil becerileri daha yüksek oluyor” diyor.
Kitap okuma
Bebeklikten itibaren kitap okunan çocukların yine zeka ve dil becerilerinin daha iyi olduğu, daha uzun cümleler kurabildikleri ve kendilerini daha iyi ifade edebildikleri biliniyor. Bu nedenle doğduğu günden itibaren bebeğinize yumuşak, tatlı bir ses tonuyla masallar anlatın, kitap okuyun. Her yaptığınız şeyi ona sözel ifade edin, gözlerinin içine bakıp gülümseyerek onunla konuşun.
Spor ve hareket
Spor ve hareket, beyindeki sinaptik bağlantıların gelişimi üzerinde çok önemli bir etkiye sahip. Çocukları küçük yaşlardan itibaren spora yönlendirmek okul dönemindeki zeka puanlarını artırıyor. Serbest hareket etmesine izin verilen örneğin parka götürülen, rahatça oynayabilen çocuklar da gelişim açısından daha iyi ilerleyebiliyor.
Zeka oyunları, bulmacalar
Çocukluktan itibaren hem ince motor faaliyetleri destekleyici hem de hafıza güçlendirici etkinliklere verilen önem büyük fayda sağlıyor. Bebeklik döneminde tahta küpler, yap bozlar, çocukluk döneminde eşleştirme kartları, kitap okuyup sonra çocuğa anlattırma, bilmeceler ve eşleştirme gibi oyunlar çocukların zeka potansiyellerini artırıyor.
Müzik
Hamilelikte müzik gerçekten zekayı artırıyor mu hala tartışıladursun, müzik dinlemenin çocuklar üzerinde hem alıcı dil becerilerinin gelişmesi hem de ritim duygusunun oluşması için önemi büyük. Yine bir müzik aleti çalabilmenin de zeka puanlarını artırıcı etkisi olduğu biliniyor.
Duygusal zekaya da önem vermek
Çok zeki ama topluma adapte olamayan ya da psikolojik açıdan uyumsuz çocuklar yetiştirmemeye de gayret etmek çok önemli. Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül “Zeka önemlidir ama duygusal zeka çok daha değerlidir. Bu yüzden çocuğunuzun duyarlı, merhametli ve empatik bir birey olarak yetişmesini de tıpkı zekasının yüksek olmasını istediğiniz gibi hatta ondan daha fazla istemeniz gerekir” diyor.
Zeka, bireyin doğuştan sahip olduğu, genetik olarak kuşaktan kuşağa geçen ve sinir sisteminin işlevlerini kapsayan; deneyim, öğrenme ve çevre etkisiyle biçimlenen bir bileşim. Yüzde 50 genetik yapı, yüzde 50 de sizin onu nasıl yetiştireceğiniz ve nasıl ortam sunacağınız çocuğunuzun zeka gelişimindeki belirleyici faktörler. Çocukluk dönemi ise zekanın geliştirilebildiği ve yeteneklerin artırılabildiği çok değerli bir dönem. Peki ama neler yapılabilir? Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül, 10 adımda çocuğunuzun zekasını artırabilmenin yollarını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Planlı ve bilinçli hamilelik
Yetişkin olduktan sonra bazı yeteneklerin geliştirilmesi son derece zor oluyor. Çocukluk döneminde bu potansiyelin geliştirilmesinin ilk basamağı ise annenin hamilelik dönemi! Planlı bir hamilelik kadar, anne adayının hamilelik sürecini bilinçli bir şekilde geçirmesi; psikolojik olarak anneliğe hazır olmasının yanı sıra; sigara, alkol ve madde kullanmaması, psikiyatrik bir rahatsızlığının bulunmaması, eşinden destek görüyor olması çok önemli.
Uyaran zenginliği
Bebekler doğduktan sonraki zeka potansiyelini artırıcı en önemli faktör uyaran zenginliği. Uyaranların fazla olması, bebek beynindeki sinaptik bağlantılarını artırıyor. Uyaran yönünden zengin bir çevre sunmak ise başta annenin bebekle göz teması kurması, onunla konuşması, oynaması ile gerçekleşiyor. Gerçekten ilgilenilen bir bebeğin çevreye olan duyarlılığı ve dolasıyla da öğrenme yolları artıyor.
Anne sütü
Anne sütünün zekayı artırdığı bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda. Yapılan çalışmalar anne sütü ile beslenen bebeklerin daha zeki ve yetenekli olduklarını, daha iyi gelişim gösterdiklerini ve zeka puanlarının da daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
Omegadan zengin beslenme
Çocukluk döneminde ceviz, balık, bakliyat gibi yiyeceklerin zeka üzerinde olumlu etkisi bulunuyor. Çocuk beslenmesinde bunlara yer vermek önemli. Çocukların abur cubur diye tabir edilen bisküvi, gofret, şekerli yiyecekler ve fast-food tarzı beslenmeden uzak durması, sağlıklı ve dengeli beslenmelerine önem verilmesi gerekiyor.
Sosyalleşme olanaklarının artması
Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül “Çocuklar, büyükleri modelleyerek ve akran etkileşimi ile öğrenirler. Küçük yaşlardan itibaren sosyalleşmesi sağlanan çocukların zeka ve dil becerileri daha yüksek oluyor” diyor.
Kitap okuma
Bebeklikten itibaren kitap okunan çocukların yine zeka ve dil becerilerinin daha iyi olduğu, daha uzun cümleler kurabildikleri ve kendilerini daha iyi ifade edebildikleri biliniyor. Bu nedenle doğduğu günden itibaren bebeğinize yumuşak, tatlı bir ses tonuyla masallar anlatın, kitap okuyun. Her yaptığınız şeyi ona sözel ifade edin, gözlerinin içine bakıp gülümseyerek onunla konuşun.
Spor ve hareket
Spor ve hareket, beyindeki sinaptik bağlantıların gelişimi üzerinde çok önemli bir etkiye sahip. Çocukları küçük yaşlardan itibaren spora yönlendirmek okul dönemindeki zeka puanlarını artırıyor. Serbest hareket etmesine izin verilen örneğin parka götürülen, rahatça oynayabilen çocuklar da gelişim açısından daha iyi ilerleyebiliyor.
Zeka oyunları, bulmacalar
Çocukluktan itibaren hem ince motor faaliyetleri destekleyici hem de hafıza güçlendirici etkinliklere verilen önem büyük fayda sağlıyor. Bebeklik döneminde tahta küpler, yap bozlar, çocukluk döneminde eşleştirme kartları, kitap okuyup sonra çocuğa anlattırma, bilmeceler ve eşleştirme gibi oyunlar çocukların zeka potansiyellerini artırıyor.
Müzik
Hamilelikte müzik gerçekten zekayı artırıyor mu hala tartışıladursun, müzik dinlemenin çocuklar üzerinde hem alıcı dil becerilerinin gelişmesi hem de ritim duygusunun oluşması için önemi büyük. Yine bir müzik aleti çalabilmenin de zeka puanlarını artırıcı etkisi olduğu biliniyor.
Duygusal zekaya da önem vermek
Çok zeki ama topluma adapte olamayan ya da psikolojik açıdan uyumsuz çocuklar yetiştirmemeye de gayret etmek çok önemli. Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül “Zeka önemlidir ama duygusal zeka çok daha değerlidir. Bu yüzden çocuğunuzun duyarlı, merhametli ve empatik bir birey olarak yetişmesini de tıpkı zekasının yüksek olmasını istediğiniz gibi hatta ondan daha fazla istemeniz gerekir” diyor.
26 Kasım 2016 Cumartesi
İşte yaşlanmayı geciktiren yöntem!
ABD'deki California Üniversitesi'nde yürütülen bir çalışmada hücrelerin enerji üretim safhasından sonra oluşturduğu ve hücrenin yaşlanıp ölmesine neden olan mtDNA'ların ortaya çıkmasını engelleyen bir yöntem keşfedildi.
Araştırmanın yazarı Bruce Hay "mtDNA mütasyonlarının artması erken yaşlanmaya neden oluyor" dedikten sonra bir sinek üzerinde yaptıkları deneyde mtDNA üretiminin yavaşlatıldığını aktardı. Bu sayede hücrelerin ölümünün önüne geçildiği, yaşlanmanın geciktiği ve aynı yöntemin parkinson hastalarına da fayda sağlayabileceği kaydedildi.
Araştırmanın yazarı Bruce Hay "mtDNA mütasyonlarının artması erken yaşlanmaya neden oluyor" dedikten sonra bir sinek üzerinde yaptıkları deneyde mtDNA üretiminin yavaşlatıldığını aktardı. Bu sayede hücrelerin ölümünün önüne geçildiği, yaşlanmanın geciktiği ve aynı yöntemin parkinson hastalarına da fayda sağlayabileceği kaydedildi.
24 Kasım 2016 Perşembe
Öğretmenler Günü mesajları
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Eski öğretmenlerinizi, çoğunuzun öğretmenlerini, öğretmen yakınlarınızı bu özel günde unutmayın.
İşte en güzel öğretmenler günü mesajları...
İşte en güzel öğretmenler günü mesajları...
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Bugün 24 Kasım 1928’de Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mekteplerinin başöğretmeni olmasının 88. yıl dönümü. Bize ve çocuklarımıza büyük emekleri olan öğretmenlerimizi bu özel günde tebrik edip onları hatırladığımızı gösterebiliriz. Aşağıdaki öğretmenler günü mesajları ile siz de eski öğretmenlerinize, öğretmen yakınlarınıza vb. mesaj yollayarak bu özel günlerini kutlayabilirsiniz.
EN GÜZEL ÖĞRETMENLER GÜNÜ MESAJLARI
Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır. Mustafa Kemal AtatürkCumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır. Mustafa Kemal Atatürk
Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Mustafa Kemal Atatürk
Dünyanın her tarafında öğretmenler, toplumun en fedakar ve saygıdeğer unsurlarıdır. Mustafa Kemal Atatürk
Bir topluluk ulus olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlar ki, toplumu gerçek bir ulus haline getirirler. Mustafa Kemal Atatürk
Öğretmenler, gerçek zaferi siz kazanacak ve yaşatacaksınız. Mustafa Kemal Atatürk
Çocuklarımızın yetişmesinde büyük rol oynayan, her türlü fedakarlığı gösteren sizlere çok borçluyuz. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Siz Ögretmenler “sevgi Elcileri” Siniz. Sınıfta yasama sevinci, Toplumda Huzur, Ülkede Barış, Meslektaşları arasında demokratliğin Simgesisiniz. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Sen bahçemde tek gül, kalbimde tek cansın. Sen sevdiren öğretensin Ögretmenler Gününüz kutlu olsun! canım öğretmenim.
İnsan ağaç dikmeyince meyve vermesini bekleyemez. Her yıl yeni yeni ağaçlar diken sevgili öğretmenlerimizin, öğretmenler gününü kutluyorum. Allah saygıya değer öğretmenleri başımızdan eksik etmesin.
Bizimle hayatı paylaşan; bize hayatı öğreten, birey olma çabasında yol gösteren tüm öğretmenlerimizin Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Ögretmen, Doğan Güneşe Benzer. Etrafını Aydınlatarak Karanlıklara Meydan Okur. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!Tüm bildiklerini bize öğrettin, millete faydalı bireyler ettin, kalemi kılıçtan çok keskinlettin, çareler ürettin sen öğretmenim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Bir Ulusun çağdaş ülkeler düzeyine erişebilmesi; Eğitim ve ögretimin kaliteli ve bilimsel yöntemlerle yürütülmesi ile ancak mümkün olabilir. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Dünyanın en degerli varlıkları olan siz Öğretmenler! Bugün, Türk Öğretmeninin Şeref Günüdür. Ona Olan Saygıyı Yenileme, Onun Yüceliğini Anma Günüdür. Böyle Anlamlı Bir Günde Hepinizi Sevgiyle, Candan Kutluyoruz. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Sabrını ve sevgisini öğrenim hayatımız boyunca bizden esirgemeyen, fedakar öğretmenlerimiz! Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Dünyanın en kutsal vazifesini yapan tüm öğretmenlerimin öğretmenler gününü canı gönülden kutlar ellerinden öperim.
Öğretmenim, bu mutlu gününüzde size sɑğlık ve mutluluklɑr diler, ellerinizden öperim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
7 Ayrı ülkeden 77 çeşit ɑrı gelse 777 çiçeğe konsɑ hiçbiri sizin kɑdɑr olmɑz öğretmenim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Öğretmen demek eli öpülesi insan demek ellerinizden öper öğretmenler gününüzü kutlarım.
Gelecek nesillerimiz adına umut bağladığımız gerçek güç öğretmenlerimizdir. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Yeryüzünde barışı sağlayacak sihirli değnek analarla öğretmenlerin elindedir. Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demektir. Ögretmenler
Gününüz kutlu olsun!
Ülkemizin fedakar öğretmenleri, sizler her şeyin en güzeline layıksınız. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
O sımsıcak sevgin her şeye değer öğretmenim hele o şefkatli bakışların içimi ısıtır öğretmenim sensin benim en iyi öğretmenim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Üzerimde emeği olan bütün öğretmenlerimin öğretmenler gününü en içten dileklerle kutluyorum.
Dünyanın en tatlı ögretmeninin Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Anne ve babamdan sonra en güvendiğim insana öğretmenime şükranlarımı sunarım. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum derler. Ben sizin kırk yıl değil ölünceye kadar köleniz olurum…Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Biricik öğretmenim canım öğretmenim iyiki varsın iyiki benimlesin. Sağol varol Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Siz bir mum ışığı bizde o mumdan yararlanan öğrencileriz. Öğretmenler günün kutlu olsun.
Yeryüzünde öğretmenlikten daha şerefli bir meslek tanımıyorum. (Diyojen) Canım öğretmenim,
Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Saymakla tükenmez faziletlerin, zamanen ödenen o bedellerin, kıvancındır üstün talebelerin, iftihar ediniz siz öğretmenim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Öğretmenlere çok büyük borcumuz vardır. Çünkü öğretmenlerimiz bize saygı.sevgi,eğitim,temizlik ahlak öğretmeye çalışır. vb. Öğretmenlerimize saygı ve sevgi duymalıyız. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Türkiye Cumhuriyeti, çağı, bilimin ışığında sizlerin gayreti ile yakalayacaktır. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Başöğretmen Atɑtürk’ün birer yansıması olan sizler, övgülerin en güzeline layıksınız. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir. (Atɑtürk) 24 Kasım Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Vatan bir okulsa ilk nöbettesin, ilim denizinde hep seferdesin, kutsal mesleğinle gönüllerdesin, benim de gönlümü al öğretmenim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Öğretmenim bilir misin seni nasıl sevdiğimi? Sorsan bana nerde yerin gösteririm ben kalbimi. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Öğretmen, öğrencilerinin üzerine titreyendir. Gömleğimizin düğmesi açılınca eliyle kapatan, alnımız terleyince mendiliyle kurulayan, ayağımıza taş dokunsa bizden önce üzülendir. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Sen bir ışık yolusun. Bizi hep aydınlatan bir bilgi kaynağısın türlü şeyler anlatan. Avukɑt, doktor, hâkim, hepsi senin eserin bu ülke, bu insɑnlɑr senindir öğretmenim. Her öğretmenler gününde, sevinçle çarpar kalbim. Gösterdi tüm gücünü sevgili öğretmenim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Doğruya, güzelliğe, odur yolu gösteren odur hep geleceğe güvenle gülümseyen. Bir ana, bir babadır çocuklara sunulan. Odur eli öpülen, odur fedakâr insan. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Sen bir tek kanatlı bilgi meleğisin. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!Öğretmen, bir bahçıvandır. En güzel gülleri o yetiştirir. Hiç yorulmadan, bıkmadan, usanmadan bahçesindeki güllere su verir ve onların bakımını titizlikle yapar. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Öğretmenler, altın kanatlı kelebeklerdir. Çiçeklerin arasından hiç yorulmadan, devamlı uçarlar.
Çiçeklerine toz kondurmamaya çalışırlar. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Başarım da sen varsın …kalbim ismini ansın. Saygılar senin olsun… sevgili öğretmenim.
Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Vatanın dört bir yanında fedakarca çalışarak bu ulvi görevi layıkıyla yerine getiren bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlar, başarılarının devamını dilerim. Ögretmenler Gününüz kutlu olsun!
Kafalarından yapışık olan ikizler ilk kez birbirini gördü!
ABD’de kafalarından yapışık olan 13 aylık ikiz kardeşler, 27 saat süren bir ameliyatla birbirinden ayrıldı.
ABD’de kafalarından yapışık olan 13 aylık Jadon ve Anias McDonald kardeşler, 27 saatlik bir operasyonla birbirinden ayrıldı.
Geçtiğimiz Eylül ayında New York’taki Montefiore Hastanesi’nde gerçekleşen ameliyat saatler sürdü fakat McDonald kardeşler bir ay gibi kısa bir sürede hızla iyileşti.
Kafalarının yapışık olmasından ötürü doğduklarından itibaren birbirini hiç göremeyen kardeşlerin ilk karşılaşma anı görülmeye değerdi.
Birbirlerini gördükleri anda şaşkınlıktan ağzı açılan ikizlerin o özel anı fotoğraflara böyle yansıdı.
27 saat süren bu operasyonun maliyeti tam 2.5 milyon dolar (Yaklaşık 8 milyon 430 bin TL) Hürriyet)
ABD’de kafalarından yapışık olan 13 aylık Jadon ve Anias McDonald kardeşler, 27 saatlik bir operasyonla birbirinden ayrıldı.
Geçtiğimiz Eylül ayında New York’taki Montefiore Hastanesi’nde gerçekleşen ameliyat saatler sürdü fakat McDonald kardeşler bir ay gibi kısa bir sürede hızla iyileşti.
Kafalarının yapışık olmasından ötürü doğduklarından itibaren birbirini hiç göremeyen kardeşlerin ilk karşılaşma anı görülmeye değerdi.
Birbirlerini gördükleri anda şaşkınlıktan ağzı açılan ikizlerin o özel anı fotoğraflara böyle yansıdı.
27 saat süren bu operasyonun maliyeti tam 2.5 milyon dolar (Yaklaşık 8 milyon 430 bin TL) Hürriyet)
Sıcak çikolata yerine domates çorbası için
Kış mevsiminde hem fiziksel hem de ruhsal olarak sağlıklı kalabilmek için önerilerde bulunan Diyetisyen Çiğdem Koçak, insan vücudunun değişen hava şartlarına uyum sağlamakta zorlanabileceğini ve bunun için dikkat edilmesi ve yapılması gerekenleri anlattı.
"Kış mevsiminin beraberinde getirdiği sakinlik ve huzurun, hüzne, halsizliğe ve yorgunluğa dönüşmesine izin verilmemesi gerekir. Günlük iş yükünün ve sorumlulukların arttığı kış mevsiminde, havaların soğukluğu sizi harekete geçirmekten alıkoymasın. Yakın mesafeler için araba kullanmak yerine park edip yürümek, asansör kullanmamak, varış noktasından bir durak önce inmek gibi seçenekler her zaman ilk tercih olmalı.
'Ara öğün atlamayın'
Yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmanın en etkili yolu az az ve sık sık beslenmektir. Ara öğünleriniz için yanınızda meyve, galeta, süt ya da ayran gibi alternatif ve pratik yiyecekler taşıyabilirsiniz. Öğün atlamak, aç kalmak sadece kendinizi cezalandırmak olacaktır.
Besinlerin sindirimi, emilimi, vücutta taşınması ve vücuttan atılması suyun önemli işlevlerindendir. Bu dönemlerde vücudumuzun, kuru havaya karşı direnen cildimizin suya daha çok ihtiyacı vardır. Vücudumuzun günlük sıvı kaybı, su miktarı yüksek, mevsiminde yetişen sebze-meyvelerle ve içimizi ısıtacak çorbalarla desteklenebilir.
1 bardak sıcak çikolata yerine 1 kase domates çorbası
Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın en etkili yolu doğru beslenmedir. Meyve ve sebze tüketimi bu noktada oldukça önemli. Her gün mutlaka bir öğün de olsa salata tüketin. Vitamin takviyeleri yerine meyve ve sebzenin kendisini tüketmek daha faydalı. Özellikle iştahımızın açık olacağı kış şartlarında karbonhidrat ihtiyacımızı karşılarken tercihimiz şekerli besinlerden yana olmamalı. Bir bardak sıcak çikolata yerine bir kase sıcak domates çorbası, hem size doyduğunuzu hissettirecek hem sıvı ihtiyacınızı destekleyecek hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirecektir."
"Kış mevsiminin beraberinde getirdiği sakinlik ve huzurun, hüzne, halsizliğe ve yorgunluğa dönüşmesine izin verilmemesi gerekir. Günlük iş yükünün ve sorumlulukların arttığı kış mevsiminde, havaların soğukluğu sizi harekete geçirmekten alıkoymasın. Yakın mesafeler için araba kullanmak yerine park edip yürümek, asansör kullanmamak, varış noktasından bir durak önce inmek gibi seçenekler her zaman ilk tercih olmalı.
'Ara öğün atlamayın'
Yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmanın en etkili yolu az az ve sık sık beslenmektir. Ara öğünleriniz için yanınızda meyve, galeta, süt ya da ayran gibi alternatif ve pratik yiyecekler taşıyabilirsiniz. Öğün atlamak, aç kalmak sadece kendinizi cezalandırmak olacaktır.
Besinlerin sindirimi, emilimi, vücutta taşınması ve vücuttan atılması suyun önemli işlevlerindendir. Bu dönemlerde vücudumuzun, kuru havaya karşı direnen cildimizin suya daha çok ihtiyacı vardır. Vücudumuzun günlük sıvı kaybı, su miktarı yüksek, mevsiminde yetişen sebze-meyvelerle ve içimizi ısıtacak çorbalarla desteklenebilir.
1 bardak sıcak çikolata yerine 1 kase domates çorbası
Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın en etkili yolu doğru beslenmedir. Meyve ve sebze tüketimi bu noktada oldukça önemli. Her gün mutlaka bir öğün de olsa salata tüketin. Vitamin takviyeleri yerine meyve ve sebzenin kendisini tüketmek daha faydalı. Özellikle iştahımızın açık olacağı kış şartlarında karbonhidrat ihtiyacımızı karşılarken tercihimiz şekerli besinlerden yana olmamalı. Bir bardak sıcak çikolata yerine bir kase sıcak domates çorbası, hem size doyduğunuzu hissettirecek hem sıvı ihtiyacınızı destekleyecek hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirecektir."
23 Kasım 2016 Çarşamba
2016'nın en komik 10 filmi
Taste of Cinema adlı site, 2016'nın en iyi 10 komedi filmini sıraladı.
2016'nın en komik 10 filmi İşte o liste...
2- Deadpool
2016'nın en komik 10 filmi Yönetmen: Tim Miller
3- Sausage Party
Yönetmenler: Seth Rogen, Conrad Vernon, Greg Tiernan, Evan Goldberg
4- The Greasy Strangler
Yönetmen: Jim Hosking
5- The Nice Guys (İyi Adamlar)
Yönetmen: Shane Black
6- The Lobster
Yönetmen: Yorgos Lantimos
7- Hail Caesar (Yüce Sezar)
Yönetmenler: Ethan Coen, Joel Coen
8- Neighbors 2: Sorority Rising (Kötü Komşular 2)
Yönetmen: Nicholas Stoller
9- Popstar: Never Stop Stopping
Yönetmenler: Jorma Taccone, Akiva Schaffer
10-Finding Dory (Kayıp Balık Dori)
Yönetmenler: Andrew Stanton, Angus MacLane
11- Swiss Army Man (Çakı Gibi)
Yönetmenler: Daniel Kwan, Daniel Scheinert
2016'nın en komik 10 filmi İşte o liste...
2- Deadpool
2016'nın en komik 10 filmi Yönetmen: Tim Miller
3- Sausage Party
Yönetmenler: Seth Rogen, Conrad Vernon, Greg Tiernan, Evan Goldberg
4- The Greasy Strangler
Yönetmen: Jim Hosking
5- The Nice Guys (İyi Adamlar)
Yönetmen: Shane Black
6- The Lobster
Yönetmen: Yorgos Lantimos
7- Hail Caesar (Yüce Sezar)
Yönetmenler: Ethan Coen, Joel Coen
8- Neighbors 2: Sorority Rising (Kötü Komşular 2)
Yönetmen: Nicholas Stoller
9- Popstar: Never Stop Stopping
Yönetmenler: Jorma Taccone, Akiva Schaffer
10-Finding Dory (Kayıp Balık Dori)
Yönetmenler: Andrew Stanton, Angus MacLane
11- Swiss Army Man (Çakı Gibi)
Yönetmenler: Daniel Kwan, Daniel Scheinert
Kışı kilo almadan geçirmenin 10 kolay yolu
Kapalı mekanlarda geçirilen zamanların artması, heketsizlik, fiziksel aktivitenin kısıtlanması ve sıklaşan ev ziyaretleri, kış aylarında fazla kiloları da beraberinde getiriyor. Ancak bazı noktalara dikkat ederek kış kilolarından uzak durmak mümkün.
Kış aylarında aldığımız kilolar ortalama 0,5- 1 kg arasında değişiklik gösterdiğieni söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Şükran Yıldız, kışı kilo almadan geçirmenin 10 kolay yolunu şöyle anlatıyor:
KIŞ MEYVE VE SEBZELERİ TÜKETİN
Beslenme planınızda mutlaka kış döneminde yer alan besinlere yer vermelisiniz. Böylece vitamin, mineral, antioksidan ve posa alımınızı zengin kaynaklardan sağlamış olursunuz. İşlenmiş ve paketli ürünlerin yağ içeriğinin fazla olmasının yanı sıra tuz ve şeker yönünden de zengin olduğunu bilmelisiniz. Beslenme programınızda taze meyve-sebzelere, kavrulmamış kuruyemişlere yer vererek antioksidan vitaminlerden A, C, E vitaminini yüksek miktarlarda almış olursunuz. Taze meyveler ve kuruyemişler ara öğün için ideal birer seçimdir.
MUTSUZLUĞA KARŞI CANLI RENKLERLE BESLENİN
Kış döneminde havaların soğuması ile gelen mutsuzlukla serotonin ile başa çıkın. Tam tahıllı ürünler, bulgur, yulaf, muz ve yağlı tohumlar gibi triptofan içeren besinleri tüketmek serotonin salgılanmasını arttırır. Avokado, koyu yeşil yapraklı sebzeler de yine magnezyum içerikleri ile serotonin üretimini desteklemede rol oynar. Beslenmenizde mutlaka renkli besinlere yer vermelisiniz. Her gün renkli besinlerden seçmeye özen gösterin. Kırmızı ve turuncu renkteki besinler A ve C vitaminlerince zengindir. Yeşil renkli besinler ise folik asitin iyi birer kaynaklarıdır. Özellikle kış döneminde nar, portakal, mandalina, ıspanak, brokoli, brüksel lahanası, havuç, bal kabağı renkli beslenmenizin başrolünde olabilir.
TAM BUĞDAYDAN UZAK DURMAYIN
Doğal karbonhidrat kaynaklarından tam buğday bizler için oldukça önem taşırken işleme maruz kalmış karbonhidratların tam tersi sağlığı tehdit edici etkileri vardır. Çünkü bu besinler kan şekeri seviyesini aniden yükselterek hem açlık krizleri hem de ağırlık artışına neden olabilir. Lif oranı yüksek besinler tüketmeniz glisemik indeks yönünden de düşük beslenmenize destek olduğundan ağırlık kontrolünüzü sağlamanız kolaylaşacaktır. Tam buğday unundan yapılmış ekmekler, kepekli pirinç, buğday, tam buğdaylı veya kepekli makarnaları tercih edebilirsiniz.
YETERLİ PROTEİN TÜKETİN
Her öğünde düşük yağlı ve kaliteli protein tercih etmeniz ağırlığınızı korumaya veya ağırlık kaybetmenize destek olur. Günlük beslenmenizde yumurta, et/tavuk/balık, kurubakliyatlar ve peynir bulundurun. Bu besinler kan şekeri seviyenizin uygun seviyede kalmasına yardım ederken bir sonraki öğünde yoğun tatlı atıştırmanızı ve iştah artışınızı engeller.
DOYMAMIŞ YAĞLAR TÜKETİN
Doymuş ve trans yağ asitlerinden zengin beslenmek sadece ağırlık artışına neden olmadığı gibi kalp-damar hastalıkları ve diyabete davetiye çıkarabilir. Özellikle kış aylarında hareketin azalmasıyla doymuş yağlar yerine doymamış yağlar tercih etmek oldukça önemlidir. Bu bakımdan yemeklerde zeytinyağı, fındık yağı ara öğünlerde ise fındık, ceviz, badem tercih ederek sağlıklı yağlar alabilirsiniz.
YİYECEKLERDE GİZLİ YAĞ VE UNA DİKKAT EDİN
Son yıllarda iş yaşamının getirdiği öğle ve akşam yemeklerinin dışarıda yenmesi durumunda artış vardır. Bu tarz yemeklerden özellikle sulu et ve tavuklu sebze yemeklerinin yağ, un ve sos içerikleri fazla olmakla beraber kızartma usulüyle pişirilme olasılığı yüksektir. Aynı zamanda çorbaların içerisinde de un ve doymuş yağ oldukça fazla olabilmektedir. Ayrıca kahvelere ilave edilen kremanın da ortalama 360 kalori ekstra enerji verdiğini söylemek gerekir.
KIŞ AYLARININ RİTÜELLERİNİ SINIRLAYIN
Salep, boza, kestane, patlamış mısır… Bu besinler kışın geldiğinin habercisi gibidir. Ancak şeker, karbonhidrat ve yağ içerikleri fazla olabilir. Ağırlık kontrolünüzü sağlamak istiyorsanız; Salep ve bozayı haftada birer kez tüketebilirsiniz. Sinemada küçük boy mısırı tercih edebilir veya 1 çay bardağı mısırı kendiniz evde patlatabilirsiniz. Kestanenin ise 3 tanesinin 1 dilim ekmek olduğunu söylersek tüketim miktarını sınırlamanın ne kadar önemli olduğunu görebilirsiniz.
OMEGA 3 YAĞ ASİTLERİNİ TÜKETİN
Tüm hücrelerimizin iyi bir şekilde çalışması ve bağışıklık sistemimiz için omega 3 yağ asitlerinin önemi artık bilinen bir gerçek. Haftada 2-3 defa olacak şekilde ızgara, buğulama veya fırında pişireceğiniz balık sağlıklı beslenme programı içerisinde hem ağırlık kaybına destek olur hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirici rol oynar. Ayrıca gün içerisinde tüketeceğiniz fındık, badem, Antep fıstığı, ceviz ile omega 3 yağ asitlerinden almış, kalp sağlığınıza yatırım yapmış olursunuz. Ancak unutmayınız kuruyemişlerin fazal tüketimi ağırlık artışına yol açabilir.
CANLI METABOLİZMA İÇİN SU İÇİN
Vücudumuzda her bir kalorinin metabolize olması için 1 mL suya ihtiyaç vardır. Bu nedenle günde en az 1,5 litre su tüketimini sağlamalısınız. Erkekler için bu miktar 2 litreye kadar çıkarılmalıdır. Su içmekte zorlanan kişiler suyuna limon, portakal elma dilimleri ekleyeceği suyu daha rahat tüketebilir. Suyu fazla içebilmek için su şişenizi yanınızda taşımayı deneyin.
DOST BAKTERİLERLE ZAYIFLAYIN
Yunancada 'yaşam için' anlamına gelen probiyotik bakteriler vücuda yararlı mikroorganizmalar olarak tanımlanırlar. Bu sağlığımıza yararlı mikroorganizmaların bir çok işlevi vardır. Bunlardan en önemlisi bize sağlıklı bir sindirim sistemi sağlamaktır ki bu durum obezite ve kanserle savaşmakta olumlu etkiler göstermektedir. Probiyotikler, alınan besinlerin, kalorilerin sindirimini ve vücutta enerji kullanımını düzenleyerek kilo kaybına yardımcı olur. Kilo vermenin önünde duran en büyük engellerden biri olan kabızlık problemlerine karşı dost bakterileri almayı ihmal etmeyin. Beslenmenizde mutlaka probiyotiklerden zengin yoğurt, kefir ve peyniri bulundurun. ntvmsnc
Kış aylarında aldığımız kilolar ortalama 0,5- 1 kg arasında değişiklik gösterdiğieni söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Şükran Yıldız, kışı kilo almadan geçirmenin 10 kolay yolunu şöyle anlatıyor:
KIŞ MEYVE VE SEBZELERİ TÜKETİN
Beslenme planınızda mutlaka kış döneminde yer alan besinlere yer vermelisiniz. Böylece vitamin, mineral, antioksidan ve posa alımınızı zengin kaynaklardan sağlamış olursunuz. İşlenmiş ve paketli ürünlerin yağ içeriğinin fazla olmasının yanı sıra tuz ve şeker yönünden de zengin olduğunu bilmelisiniz. Beslenme programınızda taze meyve-sebzelere, kavrulmamış kuruyemişlere yer vererek antioksidan vitaminlerden A, C, E vitaminini yüksek miktarlarda almış olursunuz. Taze meyveler ve kuruyemişler ara öğün için ideal birer seçimdir.
MUTSUZLUĞA KARŞI CANLI RENKLERLE BESLENİN
Kış döneminde havaların soğuması ile gelen mutsuzlukla serotonin ile başa çıkın. Tam tahıllı ürünler, bulgur, yulaf, muz ve yağlı tohumlar gibi triptofan içeren besinleri tüketmek serotonin salgılanmasını arttırır. Avokado, koyu yeşil yapraklı sebzeler de yine magnezyum içerikleri ile serotonin üretimini desteklemede rol oynar. Beslenmenizde mutlaka renkli besinlere yer vermelisiniz. Her gün renkli besinlerden seçmeye özen gösterin. Kırmızı ve turuncu renkteki besinler A ve C vitaminlerince zengindir. Yeşil renkli besinler ise folik asitin iyi birer kaynaklarıdır. Özellikle kış döneminde nar, portakal, mandalina, ıspanak, brokoli, brüksel lahanası, havuç, bal kabağı renkli beslenmenizin başrolünde olabilir.
TAM BUĞDAYDAN UZAK DURMAYIN
Doğal karbonhidrat kaynaklarından tam buğday bizler için oldukça önem taşırken işleme maruz kalmış karbonhidratların tam tersi sağlığı tehdit edici etkileri vardır. Çünkü bu besinler kan şekeri seviyesini aniden yükselterek hem açlık krizleri hem de ağırlık artışına neden olabilir. Lif oranı yüksek besinler tüketmeniz glisemik indeks yönünden de düşük beslenmenize destek olduğundan ağırlık kontrolünüzü sağlamanız kolaylaşacaktır. Tam buğday unundan yapılmış ekmekler, kepekli pirinç, buğday, tam buğdaylı veya kepekli makarnaları tercih edebilirsiniz.
YETERLİ PROTEİN TÜKETİN
Her öğünde düşük yağlı ve kaliteli protein tercih etmeniz ağırlığınızı korumaya veya ağırlık kaybetmenize destek olur. Günlük beslenmenizde yumurta, et/tavuk/balık, kurubakliyatlar ve peynir bulundurun. Bu besinler kan şekeri seviyenizin uygun seviyede kalmasına yardım ederken bir sonraki öğünde yoğun tatlı atıştırmanızı ve iştah artışınızı engeller.
DOYMAMIŞ YAĞLAR TÜKETİN
Doymuş ve trans yağ asitlerinden zengin beslenmek sadece ağırlık artışına neden olmadığı gibi kalp-damar hastalıkları ve diyabete davetiye çıkarabilir. Özellikle kış aylarında hareketin azalmasıyla doymuş yağlar yerine doymamış yağlar tercih etmek oldukça önemlidir. Bu bakımdan yemeklerde zeytinyağı, fındık yağı ara öğünlerde ise fındık, ceviz, badem tercih ederek sağlıklı yağlar alabilirsiniz.
YİYECEKLERDE GİZLİ YAĞ VE UNA DİKKAT EDİN
Son yıllarda iş yaşamının getirdiği öğle ve akşam yemeklerinin dışarıda yenmesi durumunda artış vardır. Bu tarz yemeklerden özellikle sulu et ve tavuklu sebze yemeklerinin yağ, un ve sos içerikleri fazla olmakla beraber kızartma usulüyle pişirilme olasılığı yüksektir. Aynı zamanda çorbaların içerisinde de un ve doymuş yağ oldukça fazla olabilmektedir. Ayrıca kahvelere ilave edilen kremanın da ortalama 360 kalori ekstra enerji verdiğini söylemek gerekir.
KIŞ AYLARININ RİTÜELLERİNİ SINIRLAYIN
Salep, boza, kestane, patlamış mısır… Bu besinler kışın geldiğinin habercisi gibidir. Ancak şeker, karbonhidrat ve yağ içerikleri fazla olabilir. Ağırlık kontrolünüzü sağlamak istiyorsanız; Salep ve bozayı haftada birer kez tüketebilirsiniz. Sinemada küçük boy mısırı tercih edebilir veya 1 çay bardağı mısırı kendiniz evde patlatabilirsiniz. Kestanenin ise 3 tanesinin 1 dilim ekmek olduğunu söylersek tüketim miktarını sınırlamanın ne kadar önemli olduğunu görebilirsiniz.
OMEGA 3 YAĞ ASİTLERİNİ TÜKETİN
Tüm hücrelerimizin iyi bir şekilde çalışması ve bağışıklık sistemimiz için omega 3 yağ asitlerinin önemi artık bilinen bir gerçek. Haftada 2-3 defa olacak şekilde ızgara, buğulama veya fırında pişireceğiniz balık sağlıklı beslenme programı içerisinde hem ağırlık kaybına destek olur hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirici rol oynar. Ayrıca gün içerisinde tüketeceğiniz fındık, badem, Antep fıstığı, ceviz ile omega 3 yağ asitlerinden almış, kalp sağlığınıza yatırım yapmış olursunuz. Ancak unutmayınız kuruyemişlerin fazal tüketimi ağırlık artışına yol açabilir.
CANLI METABOLİZMA İÇİN SU İÇİN
Vücudumuzda her bir kalorinin metabolize olması için 1 mL suya ihtiyaç vardır. Bu nedenle günde en az 1,5 litre su tüketimini sağlamalısınız. Erkekler için bu miktar 2 litreye kadar çıkarılmalıdır. Su içmekte zorlanan kişiler suyuna limon, portakal elma dilimleri ekleyeceği suyu daha rahat tüketebilir. Suyu fazla içebilmek için su şişenizi yanınızda taşımayı deneyin.
DOST BAKTERİLERLE ZAYIFLAYIN
Yunancada 'yaşam için' anlamına gelen probiyotik bakteriler vücuda yararlı mikroorganizmalar olarak tanımlanırlar. Bu sağlığımıza yararlı mikroorganizmaların bir çok işlevi vardır. Bunlardan en önemlisi bize sağlıklı bir sindirim sistemi sağlamaktır ki bu durum obezite ve kanserle savaşmakta olumlu etkiler göstermektedir. Probiyotikler, alınan besinlerin, kalorilerin sindirimini ve vücutta enerji kullanımını düzenleyerek kilo kaybına yardımcı olur. Kilo vermenin önünde duran en büyük engellerden biri olan kabızlık problemlerine karşı dost bakterileri almayı ihmal etmeyin. Beslenmenizde mutlaka probiyotiklerden zengin yoğurt, kefir ve peyniri bulundurun. ntvmsnc
Ev turşusunun 8 faydası
Lahanadan kornişona, fasulyeden havuca, karnabahardan patlıcana, biberden kavuna birçok çeşidiyle kış sofralarının vazgeçilmezi olan turşu, kendine has lezzetiyle hem mutluluk hem de sağlık kaynağı.
Lezzetiyle, sofraların vazgeçilmezleri arasında bulunan turşu, özellikle evde cam kavanozda, uygun koşullarla yapıldığında ve dozunda tüketildiğinde sağlık için de son derece yararlı.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Güzey Akansel, “Turşu tüketmesinde sağlık açısından bir problemi bulunmayanlar, özellikle evde yapılan turşuyu ölçülü tükettiklerinde fayda sağlayabilirler. Ancak turşu yüksek oranda sodyum içerdiği için; yüksek tansiyonu, diyabeti, böbrek yetmezliği ve mide hastalıkları olanların çok kontrollü yemeleri hatta hastalık düzeylerine göre hiç yememeleri gerekiyor. Özellikle hazır turşuların sodyum oranları daha yüksek olduğundan riski artırıyor. Turşu tüketildiği gün ödem artışını engellemek için de mutlaka su tüketimini artırmaya dikkat edilmeli” diyor.
Akansel, sadece sirke ve tuzla yapılan ve koruyucu içermeyen ev turşusunun 8 faydasını ise şöyle anlatıyor:
SOĞUK ALGINLIĞINA KARŞI KORUYOR
Turşuyu oluşturan sebze ve meyveler bağışıklık sistemini kuvvetlendiren birçok vitamin, mineral ve antioksidanları içeriyor. Tek bir çeşit turşudan ziyade farklı sebzelerin turşularını tüketmek vücuda alınan antioksidan çeşitliliğini artırdığından daha fayda sağlıyor. Örneğin antioksidan çeşidi olarak, pancar turşusundan polifenoller ve betalain, lahana turşusundan glukosinolat elde edip yüksek antioksidan çeşidi ve kapasitesiyle kış günlerinde soğuk algınlığına karşı kalkan oluşturabilirsiniz.
BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİYOR
Turşu bütüncül olarak bağışıklık sistemini koruyup güçlendiriyor. Bu koruyucu etkinliği hem içeriğindeki probiyotik bakteriler hem de turşuyu oluşturan sebze ve meyvelerin kendi özellikleri ile yapıyor. Fermente bir yiyecek olduğu için bakteri açısından zengin. Bu bakteriler bağırsak florasının zenginleşmesini sağlıyor ki güçlü bir bağırsak florası güçlü bir bağışıklık sistemi anlamına geliyor. Turşu ile gelen yararlı bakteriler aynı zamanda bağırsaklarda K vitamini yapımına destek oluyor. K vitamini ise yaralanmalar sonrasında kanın pıhtılaşmasında rol alan bir vitamin. Ayrıca tiamin, riboflavin gibi B grubu vitaminlerine katkı sağlıyor. Tiamin sinir sisteminin korunması ve hafızanın güçlenmesine yardımcı olurken, depresyona karşı koruyucu görev üstleniyor. Hem tiamin hem riboflavin karbonhidrat ve yağ metabolizmasında rol oynuyor.
KAN ŞEKERİNİ DENGELİYOR
Turşu yüksek miktarda lif içerdiğinden özellikle yemekle beraber yenildiğinde öğünün mideyi terk etme süresi yavaşlıyor, insülin salınımı dengeleniyor ve daha kontrollü bir kan şekeri elde ediliyor. İnsülin direnci gibi bir durumunuz varsa turşuyu bu şekilde tüketmek faydalı ancak diyabet hastalığınız varsa tansiyon da sizin için bir risk faktörü olacağı için turşu yemek tansiyonunuzun yükselmesine neden olabilir. Bu da böbrekleriniz için bir risk oluşturabilir. Diyabet hastalarının turşuyu çok kontrollü tüketmesi hatta hiç turşu tüketmemesi gerekiyor.
SPORCULARDA KRAMPLARI AZALTIYOR
Egzersiz sırasında terle birlikte birçok mineral kaybı da yaşandığından bu durum dehidratasyona yani sıvı kaybına neden oluyor. Hem turşu hem de turşu suyu kaybolan sıvı ve mineralleri yerine koymanın hızlı bir yolu. Sporcularda turşu suyu tüketiminin egzersiz sonrasındaki krampları azalttığına dair çalışma sonuçları bulunuyor.
KANSERE KARŞI KORUYUCU
Turşu yapımında kullanılan sebzelerin her biri ayrı bir antioksidandan zengin olduğu için serbest radikallere karşı zengin antioksidan kapasiteyle mücadele ediyorlar. Özelikle sarımsak ve karnabahar turşusunda bulunan flavonoidlerin antioksidan kapasitesi daha da yüksek. Tek bir turşu çeşidine ağırlık vermek yerine çeşitlendirmek farklı vitamin, mineral ve antioksidanların alımına olanak sağlıyor.
METABOLİZMAYI HIZLANDIRIYOR, ZAYIFLATIYOR
Turşuda bulunan sirke kaynaklı asetik asitin vücutta yağ depolamasını önlediği bazı hayvan çalışmalarında kanıtlanmış durumda. Turşunun hem metabolizmayı hızlandırıcı etkisi hem kabızlığa karşı etkili olması hem de düşük kalorili olmasından dolayı diyet yapanların zayıflamasına yardımcı oluyor. Lifli bir besin olması tokluk süresini uzatarak da ayrıca bu sürece destek sağlıyor.
KABIZLIĞA KARŞI ETKİLİ
Hem çok lifli yapısıyla hem de içeriğindeki fermente bakterilerle bağırsak sağlığını koruyan bir besin. Bağırsak florasının sağlığı bağırsak hareketlerinin düzenli olması açısından elzem. Aynı zamanda yüksek lifli sebze ve meyvelerden yapılan turşular bu yolla da dışkı hacmini artırarak, metabolik atıkların vücuttan daha rahat atılmasını sağlayıp kabızlığa iyi geliyor.
KALP DAMAR HASTALIKLARINA KARŞI KORUYOR
Sağlıklı kişilerde turşu tüketimi kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Güzey Akansel “Turşu birçok yararlı bakteri barındırıyor ve bu bakteriler bağırsak florasını düzenliyor. Bağırsak florasındaki probiyotik bakterilerin yoğunluğunun ve çeşidinin artması kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Turşunun kalp-damar hastalıklarından koruyucu olan diğer bir rolü ise yüksek antioksidan ve vitamin-mineral içeriği ile damar sağlığını koruma özelliğine sahip olması. Ancak bu koruyuculuk sağlıklı bireyler için geçerli!” diyor ve haftada 2-3 gün el ayası kadar turşunun yenilebileceğini ekliyor. Turşunun içerdiği yüksek sodyum oranının; tansiyon, diyabet, böbrek ve mide hastalığı olanlar için turşuyu temkinli yaklaşılması gereken bir besin yaptığını vurgulayan Müge Güzey Akansel, “Bu hastalıkları olan kişiler mutlaka hekim ve diyetisyenlerine danışarak turşu tüketimini kontrollü bir şekilde tüketmeli ya da hastalık düzeylerine göre hiç tüketmemeliler” uyarısında bulunuyor. ntvmsnc
Lezzetiyle, sofraların vazgeçilmezleri arasında bulunan turşu, özellikle evde cam kavanozda, uygun koşullarla yapıldığında ve dozunda tüketildiğinde sağlık için de son derece yararlı.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Güzey Akansel, “Turşu tüketmesinde sağlık açısından bir problemi bulunmayanlar, özellikle evde yapılan turşuyu ölçülü tükettiklerinde fayda sağlayabilirler. Ancak turşu yüksek oranda sodyum içerdiği için; yüksek tansiyonu, diyabeti, böbrek yetmezliği ve mide hastalıkları olanların çok kontrollü yemeleri hatta hastalık düzeylerine göre hiç yememeleri gerekiyor. Özellikle hazır turşuların sodyum oranları daha yüksek olduğundan riski artırıyor. Turşu tüketildiği gün ödem artışını engellemek için de mutlaka su tüketimini artırmaya dikkat edilmeli” diyor.
Akansel, sadece sirke ve tuzla yapılan ve koruyucu içermeyen ev turşusunun 8 faydasını ise şöyle anlatıyor:
SOĞUK ALGINLIĞINA KARŞI KORUYOR
Turşuyu oluşturan sebze ve meyveler bağışıklık sistemini kuvvetlendiren birçok vitamin, mineral ve antioksidanları içeriyor. Tek bir çeşit turşudan ziyade farklı sebzelerin turşularını tüketmek vücuda alınan antioksidan çeşitliliğini artırdığından daha fayda sağlıyor. Örneğin antioksidan çeşidi olarak, pancar turşusundan polifenoller ve betalain, lahana turşusundan glukosinolat elde edip yüksek antioksidan çeşidi ve kapasitesiyle kış günlerinde soğuk algınlığına karşı kalkan oluşturabilirsiniz.
BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİYOR
Turşu bütüncül olarak bağışıklık sistemini koruyup güçlendiriyor. Bu koruyucu etkinliği hem içeriğindeki probiyotik bakteriler hem de turşuyu oluşturan sebze ve meyvelerin kendi özellikleri ile yapıyor. Fermente bir yiyecek olduğu için bakteri açısından zengin. Bu bakteriler bağırsak florasının zenginleşmesini sağlıyor ki güçlü bir bağırsak florası güçlü bir bağışıklık sistemi anlamına geliyor. Turşu ile gelen yararlı bakteriler aynı zamanda bağırsaklarda K vitamini yapımına destek oluyor. K vitamini ise yaralanmalar sonrasında kanın pıhtılaşmasında rol alan bir vitamin. Ayrıca tiamin, riboflavin gibi B grubu vitaminlerine katkı sağlıyor. Tiamin sinir sisteminin korunması ve hafızanın güçlenmesine yardımcı olurken, depresyona karşı koruyucu görev üstleniyor. Hem tiamin hem riboflavin karbonhidrat ve yağ metabolizmasında rol oynuyor.
KAN ŞEKERİNİ DENGELİYOR
Turşu yüksek miktarda lif içerdiğinden özellikle yemekle beraber yenildiğinde öğünün mideyi terk etme süresi yavaşlıyor, insülin salınımı dengeleniyor ve daha kontrollü bir kan şekeri elde ediliyor. İnsülin direnci gibi bir durumunuz varsa turşuyu bu şekilde tüketmek faydalı ancak diyabet hastalığınız varsa tansiyon da sizin için bir risk faktörü olacağı için turşu yemek tansiyonunuzun yükselmesine neden olabilir. Bu da böbrekleriniz için bir risk oluşturabilir. Diyabet hastalarının turşuyu çok kontrollü tüketmesi hatta hiç turşu tüketmemesi gerekiyor.
SPORCULARDA KRAMPLARI AZALTIYOR
Egzersiz sırasında terle birlikte birçok mineral kaybı da yaşandığından bu durum dehidratasyona yani sıvı kaybına neden oluyor. Hem turşu hem de turşu suyu kaybolan sıvı ve mineralleri yerine koymanın hızlı bir yolu. Sporcularda turşu suyu tüketiminin egzersiz sonrasındaki krampları azalttığına dair çalışma sonuçları bulunuyor.
KANSERE KARŞI KORUYUCU
Turşu yapımında kullanılan sebzelerin her biri ayrı bir antioksidandan zengin olduğu için serbest radikallere karşı zengin antioksidan kapasiteyle mücadele ediyorlar. Özelikle sarımsak ve karnabahar turşusunda bulunan flavonoidlerin antioksidan kapasitesi daha da yüksek. Tek bir turşu çeşidine ağırlık vermek yerine çeşitlendirmek farklı vitamin, mineral ve antioksidanların alımına olanak sağlıyor.
METABOLİZMAYI HIZLANDIRIYOR, ZAYIFLATIYOR
Turşuda bulunan sirke kaynaklı asetik asitin vücutta yağ depolamasını önlediği bazı hayvan çalışmalarında kanıtlanmış durumda. Turşunun hem metabolizmayı hızlandırıcı etkisi hem kabızlığa karşı etkili olması hem de düşük kalorili olmasından dolayı diyet yapanların zayıflamasına yardımcı oluyor. Lifli bir besin olması tokluk süresini uzatarak da ayrıca bu sürece destek sağlıyor.
KABIZLIĞA KARŞI ETKİLİ
Hem çok lifli yapısıyla hem de içeriğindeki fermente bakterilerle bağırsak sağlığını koruyan bir besin. Bağırsak florasının sağlığı bağırsak hareketlerinin düzenli olması açısından elzem. Aynı zamanda yüksek lifli sebze ve meyvelerden yapılan turşular bu yolla da dışkı hacmini artırarak, metabolik atıkların vücuttan daha rahat atılmasını sağlayıp kabızlığa iyi geliyor.
KALP DAMAR HASTALIKLARINA KARŞI KORUYOR
Sağlıklı kişilerde turşu tüketimi kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Güzey Akansel “Turşu birçok yararlı bakteri barındırıyor ve bu bakteriler bağırsak florasını düzenliyor. Bağırsak florasındaki probiyotik bakterilerin yoğunluğunun ve çeşidinin artması kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Turşunun kalp-damar hastalıklarından koruyucu olan diğer bir rolü ise yüksek antioksidan ve vitamin-mineral içeriği ile damar sağlığını koruma özelliğine sahip olması. Ancak bu koruyuculuk sağlıklı bireyler için geçerli!” diyor ve haftada 2-3 gün el ayası kadar turşunun yenilebileceğini ekliyor. Turşunun içerdiği yüksek sodyum oranının; tansiyon, diyabet, böbrek ve mide hastalığı olanlar için turşuyu temkinli yaklaşılması gereken bir besin yaptığını vurgulayan Müge Güzey Akansel, “Bu hastalıkları olan kişiler mutlaka hekim ve diyetisyenlerine danışarak turşu tüketimini kontrollü bir şekilde tüketmeli ya da hastalık düzeylerine göre hiç tüketmemeliler” uyarısında bulunuyor. ntvmsnc
21 Kasım 2016 Pazartesi
Acılı babadan 4 yaşında ölen kızına acıklı mektup
İngiltere, bir babanın ölen kızına yazdığı mektubu konuşuyor. Dün hayatını kaybeden dört yaşındaki Jessica Whelan nöroblastom hastası küçük çocuk sinir hücrelerinden çıkan bir tümör sebebiyle yaşama veda etti. Bunun üzerine babası duygusal bir mektup kaleme aldı.
Kamuoyunun dikkatini çekerek, kanserli kızı için yardım kampanyası başlatmak isteyen acılı baba Andy Whelan; nöroblastom kanserinin dördüncü evresindeki kızının yaşadığı acıları gözler önüne seren fotoğraflar paylaştı.
Geçen sene Eylül ayında nöroblastom kanseri teşhisi getirilen minik Jessica’nın en azından son haftalarını güzel geçirebilmesi için, ‘go fund me’ sitesinde, yabancıların yaptığı yardımlarla 76 bin pound (yaklaşık 317 bin TL) toplandı.
Gencinden yaşlısına milyonlarca insanın yüreğini parçalayan Jessica, maalesef yaşam mücadelesine dün sabah saat 7’de yenik düştü.
Kişisel Facebook sayfasından, kızının yaşadığı acı tecrübeyi günbegün paylaşan acılı baba,
Jessica’nın ölümünü oldukça duygusal bir yazı yayımlayarak duyurdu.
“Jessica bu sabah 7.00’de huzura kavuştu. Bir yanım bu acıdan kurtulduğu için mutlu, bir yanım ise acı içinde. Benim prensesimin melek kanatları çıktı ve cennette sevdikleriyle birlikte olacak. Bir gün yeniden bir araya gelene kadar, küçük abisini ve onu sevenleri yukarıdan hep izleyecek.“
"Dün gece sonunda onu kollarımla sarmama izin verdi ve kocaman sarıldık birbirimize. Onu ne kadar çok sevdiğimi anlattım.“
"Paylaştığımız şeyler ve ilişkimiz gerçekten muhteşemdi, sen her zaman babasının kızı olacaksın"
"Seni bu dünyanın kötülüklerinden koruyamadığım ve bu şekilde acı çektiğin için çok üzgünüm küçük kızım"
"İyi geceler güzel meleğim, ben uyuduğumda gelip bana sarıl lütfen" ifadelerini kullandı.
Dört yaşındaki Jessica'nın hayatını alan nöroblastom kanseri, çocukluk çağı kanserleri arasında kafatası dışında en sık görülen solid tümördür. Bebeklik çağında ise en sık görülen kanser türüdür. Nöroblastom vakalarının yüzde elliye yakını iki yaş altı, bebeklik çağındaki çocuklardır.
Nöroblastom teşhis edildiğinde, kanser çoğunlukla metastaz yapmış, yani başka organlara yayılmıştır.
En çok, lenf nodlarına, kemiklere, kemik iliğine, karaciğere ve deriye sıçrar.
Geçen sene Eylül ayında nöroblastom kanseri teşhisi getirilen minik Jessica’nın en azından son haftalarını güzel geçirebilmesi için, ‘go fund me’ sitesinde, yabancıların yaptığı yardımlarla 76 bin pound (yaklaşık 317 bin TL) toplandı.
Gencinden yaşlısına milyonlarca insanın yüreğini parçalayan Jessica, maalesef yaşam mücadelesine dün sabah saat 7’de yenik düştü.
Kişisel Facebook sayfasından, kızının yaşadığı acı tecrübeyi günbegün paylaşan acılı baba,
Jessica’nın ölümünü oldukça duygusal bir yazı yayımlayarak duyurdu.
“Jessica bu sabah 7.00’de huzura kavuştu. Bir yanım bu acıdan kurtulduğu için mutlu, bir yanım ise acı içinde. Benim prensesimin melek kanatları çıktı ve cennette sevdikleriyle birlikte olacak. Bir gün yeniden bir araya gelene kadar, küçük abisini ve onu sevenleri yukarıdan hep izleyecek.“
"Dün gece sonunda onu kollarımla sarmama izin verdi ve kocaman sarıldık birbirimize. Onu ne kadar çok sevdiğimi anlattım.“
"Paylaştığımız şeyler ve ilişkimiz gerçekten muhteşemdi, sen her zaman babasının kızı olacaksın"
"Seni bu dünyanın kötülüklerinden koruyamadığım ve bu şekilde acı çektiğin için çok üzgünüm küçük kızım"
"İyi geceler güzel meleğim, ben uyuduğumda gelip bana sarıl lütfen" ifadelerini kullandı.
Dört yaşındaki Jessica'nın hayatını alan nöroblastom kanseri, çocukluk çağı kanserleri arasında kafatası dışında en sık görülen solid tümördür. Bebeklik çağında ise en sık görülen kanser türüdür. Nöroblastom vakalarının yüzde elliye yakını iki yaş altı, bebeklik çağındaki çocuklardır.
Nöroblastom teşhis edildiğinde, kanser çoğunlukla metastaz yapmış, yani başka organlara yayılmıştır.
En çok, lenf nodlarına, kemiklere, kemik iliğine, karaciğere ve deriye sıçrar.
Dövme cilt kanserine yol açabilir
Uzmanlar, dövmenin göründüğü kadar masum olmadığı, deri kanseri ve bulaşıcı hastalıklar gibi ciddi problemleri de beraberinde getirebildiği uyarısında bulunuyor. Üstelik uzmanlar, "Dövme ister organik ya da Hint kınası ile yapılsın, ister kalıcı olsun deride zararları kanıtlanmış ve hiç de masum olmayan uygulamalardır" diyor.
1- 'Dövme hiç de masum değil'
Dövmelerin özellikle çocuklarda kan hastalıkları yani hemoliz ve ciddi organ hasarına yol açma kapasitesi daha yüksek olduğuna dikkat çeken Tekirdağ Özel Star Medica Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Dr. İrem Eren Kutlutürk, "Dövme ister organik ya da Hint kınası ile yapılsın, ister kalıcı olsun deride zararları kanıtlanmış ve hiç de masum olmayan uygulamalardır” dedi.
2- 'Deri kanseri ve iyi huylu tümör oluşturabilir'
“Dünya çapında yapılan bilimsel verilere bakıldığında birçoğunda dövme materyallerinin içerisinde karsinojenik, kanser oluşturan veya prokarsinojenik yani kanseri tetikleyen maddelerin olduğu belirtildiğini ifade eden Dr. İrem Eren Kutlutürk, “Yine bilimsel olarak bu konuda yayınlanmış 50’den fazla dövme üzerinde oluşan cilt kanseri ve bir o kadar da deri iyi huylu tümörleri yer alıyor. Yani kısacası dövme göründüğü kadar masum olan bir işlem değil. Sadece kozmetik sorunların yanı sıra deri kanseri gibi veya bulaşıcı hastalıklar gibi ciddi problemleri de beraberinde getirebilen bir işlemdir” diye konuştu.
3- 'Dövme materyallerinin içerisinde birçok ağır metaller bulunur'
Dövmenin yabancı bir materyalin deri altına zerk edilmesi anlamını taşıdığını ve deri için yabancı bir madde oluşturduğunu sözlerine ekleyen Dr. Kutlutürk, “Dövme materyallerinin içerisinde birçok ağır metaller, kurşun, nikel, titanyum ve birçok boyar madde bulunur. Bu maddeler her kişide farklı reaksiyonlara yol açmakla beraber en sık gözlenen sorun uygulanan alanda kızarıklık, şişme, ağrı ile karakterize alerjik reaksiyonlardır. Bu alerjik reaksiyon bazen o kadar şiddetli olabilir ki anaflaksi dediğimiz hayatı tehdit eden yaygınlığa ulaşabilir. Yapılan yerin hijyenik koşulları ve kullanılan iğnelerin sterilizasyonu da çok önemlidir. Sterilizasyona dikkat edilmediği takdirde enfeksiyonlar, Hepatit B ve C, AIDS, tetanos ve verem mikrobu kolayca bulaşabilir. Deri üzerine uygulanan bu yabancı maddeler iyi huylu ve kötü huylu tümöral oluşumların tetiklenmesine de zemin hazırlar” şeklinde açıklamada bulundu.
4- 'Çocuklarda hemoliz ve organ hasarlarına yol açabilir'
Deri üzerine yapılan dövmelerin, çocuklarda kan hastalıklarına ve organ hasarlarına yol açabileceğini de belirten Tekirdağ Özel Star Medica Hastanesinde Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Dr. İrem Eren Kutlutürk, şunları kaydetti:
5- Kalıcı olması için kullanılan madde toksik ve alerjen
“Siyah veya Hint diye adlandırdığımız kına dövmeleri arafenilendiamin kimyasal maddesinin karıştırılması ile daha kalıcı olması sağlanır. Fakat bu madde sadece deri için değil tüm vücut için oldukça toksik ve allerjen oranı çok yüksek bir maddedir.
6- Pek çok yan etkiye rastlanıyor
En sık uygulanan bölgede kızarıklık, kabarma, su toplaması, leke oluşması, kalıcı deri hasarı, doku toplaması, akne oluşumu, o bölgede kıllanmada artış, bakteriyel ve viral enfeksiyonlar, deri döküntüleri gibi pek çok yan etkiye rastlanılmaktadır.
7- Organik denilen dövmelerdeki madde kanseri tetikliyor
Organik adı altında uygulanan geçici dövme ajanlarının içerisinde bile bu parafenilendiamin maddesinin yanı sıra kanser oluşumunu tetikleyen kimyasal maddeler var.
8- Çocuklarda kan hastalıklarına yol açıyor
Burada ciddi bir uyarı da çocuklarımız için olmalı, çünkü bu maddenin özellikle çocuklarda kan hastalıkları yani hemoliz ve ciddi organ hasarına yol açma kapasitesi daha yüksektir. Bu nedenle çocuklarımız için bu konuda daha fazla hassasiyet göstermeliyiz.
9- Sildirmek için en etkili yöntem Q switched lazerler
Dövme derinin alt tabakalarına yapılan bir işlemdir. Bu nedenle bundan kurtulmak istediğinizde çözüm bu kadar kolay olmayacaktır. Dövme sildirme tedavisinde en etkili yöntem lazer tedavileridir ve bu amaçla Q switched lazerler en uygun lazerlerdir.
10- Profesyonellerce silinmeli
Fakat dövmenin yapılış şekli, derinliği kullanılan boya ve malzemeler dövme sildirme işleminin başarısını etkiler. Dövme sildirme işlemi sırasında yara yeri enfeksiyonu, deride koyu ve açık lekelenmeler, doku toplaması, derin cilt hasarı ile iz kalması, yanıklar, kabuklanma ve su toplaması olabilir. Bu nedenle profesyonel ellerde bu lazer işlemi uygulanmalıdır.
11- İster organik, ister Hint kınası olsun masum değil
Dövme ister organik ya da Hint kınası ile yapılsın, ister kalıcı olsun deride zararları kanıtlanmış ve hiç de masum olmayan uygulamalardır. Bu konuda çocuklarımızı ve gençlerimizi bilgilendirmek önemlidir.”
1- 'Dövme hiç de masum değil'
Dövmelerin özellikle çocuklarda kan hastalıkları yani hemoliz ve ciddi organ hasarına yol açma kapasitesi daha yüksek olduğuna dikkat çeken Tekirdağ Özel Star Medica Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Dr. İrem Eren Kutlutürk, "Dövme ister organik ya da Hint kınası ile yapılsın, ister kalıcı olsun deride zararları kanıtlanmış ve hiç de masum olmayan uygulamalardır” dedi.
2- 'Deri kanseri ve iyi huylu tümör oluşturabilir'
“Dünya çapında yapılan bilimsel verilere bakıldığında birçoğunda dövme materyallerinin içerisinde karsinojenik, kanser oluşturan veya prokarsinojenik yani kanseri tetikleyen maddelerin olduğu belirtildiğini ifade eden Dr. İrem Eren Kutlutürk, “Yine bilimsel olarak bu konuda yayınlanmış 50’den fazla dövme üzerinde oluşan cilt kanseri ve bir o kadar da deri iyi huylu tümörleri yer alıyor. Yani kısacası dövme göründüğü kadar masum olan bir işlem değil. Sadece kozmetik sorunların yanı sıra deri kanseri gibi veya bulaşıcı hastalıklar gibi ciddi problemleri de beraberinde getirebilen bir işlemdir” diye konuştu.
3- 'Dövme materyallerinin içerisinde birçok ağır metaller bulunur'
Dövmenin yabancı bir materyalin deri altına zerk edilmesi anlamını taşıdığını ve deri için yabancı bir madde oluşturduğunu sözlerine ekleyen Dr. Kutlutürk, “Dövme materyallerinin içerisinde birçok ağır metaller, kurşun, nikel, titanyum ve birçok boyar madde bulunur. Bu maddeler her kişide farklı reaksiyonlara yol açmakla beraber en sık gözlenen sorun uygulanan alanda kızarıklık, şişme, ağrı ile karakterize alerjik reaksiyonlardır. Bu alerjik reaksiyon bazen o kadar şiddetli olabilir ki anaflaksi dediğimiz hayatı tehdit eden yaygınlığa ulaşabilir. Yapılan yerin hijyenik koşulları ve kullanılan iğnelerin sterilizasyonu da çok önemlidir. Sterilizasyona dikkat edilmediği takdirde enfeksiyonlar, Hepatit B ve C, AIDS, tetanos ve verem mikrobu kolayca bulaşabilir. Deri üzerine uygulanan bu yabancı maddeler iyi huylu ve kötü huylu tümöral oluşumların tetiklenmesine de zemin hazırlar” şeklinde açıklamada bulundu.
4- 'Çocuklarda hemoliz ve organ hasarlarına yol açabilir'
Deri üzerine yapılan dövmelerin, çocuklarda kan hastalıklarına ve organ hasarlarına yol açabileceğini de belirten Tekirdağ Özel Star Medica Hastanesinde Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Dr. İrem Eren Kutlutürk, şunları kaydetti:
5- Kalıcı olması için kullanılan madde toksik ve alerjen
“Siyah veya Hint diye adlandırdığımız kına dövmeleri arafenilendiamin kimyasal maddesinin karıştırılması ile daha kalıcı olması sağlanır. Fakat bu madde sadece deri için değil tüm vücut için oldukça toksik ve allerjen oranı çok yüksek bir maddedir.
6- Pek çok yan etkiye rastlanıyor
En sık uygulanan bölgede kızarıklık, kabarma, su toplaması, leke oluşması, kalıcı deri hasarı, doku toplaması, akne oluşumu, o bölgede kıllanmada artış, bakteriyel ve viral enfeksiyonlar, deri döküntüleri gibi pek çok yan etkiye rastlanılmaktadır.
7- Organik denilen dövmelerdeki madde kanseri tetikliyor
Organik adı altında uygulanan geçici dövme ajanlarının içerisinde bile bu parafenilendiamin maddesinin yanı sıra kanser oluşumunu tetikleyen kimyasal maddeler var.
8- Çocuklarda kan hastalıklarına yol açıyor
Burada ciddi bir uyarı da çocuklarımız için olmalı, çünkü bu maddenin özellikle çocuklarda kan hastalıkları yani hemoliz ve ciddi organ hasarına yol açma kapasitesi daha yüksektir. Bu nedenle çocuklarımız için bu konuda daha fazla hassasiyet göstermeliyiz.
9- Sildirmek için en etkili yöntem Q switched lazerler
Dövme derinin alt tabakalarına yapılan bir işlemdir. Bu nedenle bundan kurtulmak istediğinizde çözüm bu kadar kolay olmayacaktır. Dövme sildirme tedavisinde en etkili yöntem lazer tedavileridir ve bu amaçla Q switched lazerler en uygun lazerlerdir.
10- Profesyonellerce silinmeli
Fakat dövmenin yapılış şekli, derinliği kullanılan boya ve malzemeler dövme sildirme işleminin başarısını etkiler. Dövme sildirme işlemi sırasında yara yeri enfeksiyonu, deride koyu ve açık lekelenmeler, doku toplaması, derin cilt hasarı ile iz kalması, yanıklar, kabuklanma ve su toplaması olabilir. Bu nedenle profesyonel ellerde bu lazer işlemi uygulanmalıdır.
11- İster organik, ister Hint kınası olsun masum değil
Dövme ister organik ya da Hint kınası ile yapılsın, ister kalıcı olsun deride zararları kanıtlanmış ve hiç de masum olmayan uygulamalardır. Bu konuda çocuklarımızı ve gençlerimizi bilgilendirmek önemlidir.”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)