Araştırmalara göre gökkuşağının 12 farklı şekli var. Hafif bir sis oluşumu veya irice bir damla su, güneşin farklı bir yönden yansımasıyla gökkuşağının görüntüsünü değiştirebiliyor. İkiz, üçüz ve hatta dördüz gökkuşakları oluşabiliyor.
Fransa Ulusal Meteoroloji Araştırma Merkezi’nden araştırmacı Jean Ricard’ın açıklamasına göre tek bir gökkuşağı bile her an değişiyor. Ricard, “Gökkuşağına birkaç saniye sonra baktığınızda bile öncekiyle aynı değiller. Çünkü, onları oluşturan su damlaları düşmekte ve şeklin değişmesine neden olmaktadır. Dikkatle birkaç dakika baktığınızda her bir gökkuşağının değişmekte olduğunu farkedersiniz” açıklamasını yaptı.
Bilim insanları Descartes zamanından bu yana gökkuşağı oluşumunun nasıl olduğunu anlamış durumdalar. Güneş ışığı gökyüzünde su zerrecikleri ile buluşur ve ışık hem su zerreciğine girerken hem de çıkarken yansır. Işığın farklı dalga uzunlukları farklı renkler oluşturur ve su zerreciğine çarptığı zaman farklı hızlarda yavaşlar. Böylece farklı renkler farklı açılarda eğilir ve gökkuşağının o eşsiz renklerini oluştururlar.
Geçmişte bilim insanları gökkuşaklarını ya renklerine göre ya da renkleri yansıttıkları su damlacıklarının büyüklüğüne göre sınıflandırmak istediler, ancak bu tür bir sınıflandırmanın bazı türdeki gökkuşaklarını içeremeyeceğini anladılar.
Gaia’da yer alan habere göre, gökkuşaklarının tüm güzelliklerini içerebilmesi için Ricard ve meslektaşları, bütün gökkuşaklarını kapsayabilecek 4 temel özellik belirlemişler.
Birincisi, en üstte kırmızı ve en altta mavi-mor renkten oluşan ana kuşak. Bunun altında biraz daha solgun olan ve renklerin tersi şekilde sıralandığı ikinci kuşak. Bu ikisi arasında oluşan ve Alexander bandı adı verilen, gökkuşağından çok az ışığın yansıdığı koyu renkli kuşak. Bazen de figüran dediğimiz fazladan oluşan bir diğer kuşak belirir, bu kuşak atmosferde ışıkların iç içe geçerken bir diğerini iptal etmesi sonucu oluşur.
Yukarda bahsedilen dört özelliğe bağlı kalınarak 12 farklı gökkuşağı türü belirlenmiş ve bunlara RB1, RB2 vb. şeklinde isimler verilmiştir. Gökkuşakları tüm renklerinin görünür olup olmamasına göre türlere ayrılmıştır. Kimilerinde sadece kırmızı görülür, kimilerinde sadece turuncu veya sarı, kimilerinde ise güçlü bir Alexander bandı vardır.
Ricard ve meslektaşları araştırmalarına göre, Güneş’in gökyüzündeki yüksekliği gökkuşağının görüşünüşünü etkileyen en büyük ve temel faktör. Buna göre eğer Güneş gökyüzünde batmakta ise ve batan Güneş’in ışıklarının çok yoğun olmaması nedeniyle gözle görülebilmeleri için çok daha uzun süre seyahat etmeleri gerekmekte. Bunun sonucunda da sadece kırmızı ışık dalgaları atmosfere ulaşabilmekte.
Ricard “Güneş’in doğuşu veya batışı anındaki gelen ışıkların yoğunluğu gökkuşağının renklerini ve oluşumunu ciddi şekilde etkilemektedir” şeklinde açıklamıştır.
Su damlacıklarının büyüklüğü de gökkuşağının görünümünü daha az olmakla birlikte etkilemektedir. İri damlalar daha az canlı renkte ama daha geniş alanda görünen renkler oluşturmaktadırlar.
Bilim insanları; şairlere, sanatçılara, hayalperestlere ve çoçuklara ilham kaynağı olan gökkuşaklarının diğer gezegenlerde görülmesinin orada atmosferik su olabileceğinin göstergesi olabileceğini vurgulamaktadırlar. Gökkuşağının olduğu yerde su, suyun olduğu yerde de yaşam vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder