Herkesin derdi kendine büyük! Çoğu zaman kendimizinkilerle başa çıkmakta zorlanırken, bir de aile fertleri, arkadaşlar ya da hiç tanımadığımız kişilerin sorunlarını kendimize dert edersek bu hayatta yüzümüz hiç gülmeyebilir. Araştırmalara göre “ikinci el stres”a olarak adlandırılan çevresel stres faktörleri kişilerin ruh sağlığını bozmak bir yana, ömürlerini dahi kısaltacak kadar etkili olabiliyor. Esnemek gibi stresin de bulaşıcı olduğunu söyleyen Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nden Uzman Psikolog Cangül Tokmaktepe, yakın çevresinde çok fazla stresli olaylara maruz kalan kişilerin ikinci el stresten daha çok etkilendiğini belirterek, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
İnsanlar psikolojik olarak çevrelerinden nasıl etkileniyor?
İnsan, doğası gereği sürekli etrafı ile etkileşim içinde olan bir varlık. Bu durum da doğal olarak, insanı çevresindeki kişilerden ve durumlardan etkilenir hale getiriyor. Kişilerin yaşadıkları psikolojik durumların, yakınları tarafından hissedildiği araştırmalar tarafından desteklenen bir gerçek. Ailede, okulda, işte, sürekli birileri ile ilişki içindeyiz ve bu kişilerin ruh durumu bizim hayatımızı da etkileyebiliyor. Kişilerin yaşadığı duygular, içinde bulundukları ruh hali; neşeli ise neşesi, gergin ise gerginliği, beyindeki “ayna nöronlar” aracılığı ile iletişim halinde olduğu kişilere geçiyor. Bu nöronlar sayesinde, kişideki stresi algılıyor ve bu stresten biz de etkileniyoruz. Yani esnemek gibi stresin de bulaşıcı olduğunu söylemek mümkün.
Yapılan bir araştırmaya göre, kişiler stresli bir duruma maruz kaldıklarında, kandaki “kortizol” yani stres hormonu artıyor. Araştırmanın ilginç kısmı ise stresli duruma maruz kalan katılımcıları gözlemleyen kişilerin yüzde 26’sında kortizol seviyesinin yükseldiği görülüyor. Eğer katılımcı ile gözlemci arasında duygusal bir ilişki varsa, bu etki yüzde 40’a kadar çıkabiliyor. Şunu söylemek mümkün ki etkileşim halinde olmak, kişinin duygularının karşı taraftan da algılanmasını sağlıyor.
Kendi sorunu olmadığı halde yakınlarının dertlerine ortak olmak ve bunu içselleştirmek doğru mu?
Elbette herkes sevdiklerinin, yakınlarının sorunlarını dinlerken üzülüyor, çözüm üretmeye çalışıyor ve tavsiyeler veriyor. İnsan ilişkilerinde empati önemli bir etken. Empati kurarak, insan karşısındakini anlayıp, ilişki kurabiliyor. Ancak bunu kendi problemiymiş gibi içselleştirmek kişiye zarar vermeye başlayabiliyor. Bunun için sınırların çizilmesi gerekiyor. Yakınının derdini dinleyen kişi genelde karşısındakine yardımcı olmaya çalışıp, elinden geleni yapıyor. Önemli olan ise problemin kendine ait olmadığını kavrayabilmesi ve sorunun sorumluluğunu üstüne almaması...
Bu kişiye nasıl yansıyor?
Kişi, etrafında sürekli strese maruz kaldıkça, dinlediği bu problemlerden etkilenmeye başlayıp, kendisi de mutsuz, gergin ve neşesiz bir bireye dönüşebiliyor. Stres, kişinin yaşam enerjisini düşüren bir etken. Kişinin bu stresle gergin birine dönüşmesinin yanı sıra yapılan çalışmalara göre ikinci el stres, ömrün de kısalmasına sebep oluyor.
İkinci el stresten en çok etkilenen kişiler kimler?
Yakın çevresinde çok fazla stresli olaya maruz kalan kişilerin, ikinci el stresten daha çok etkilendikleri söylenebilir. Özellikle, yakınları travmatik olaylar yaşamış kişiler için ikinci el stres riskinin yüksek olduğunu düşünebiliriz. Bunun yanı sıra karşısındaki kişinin problemini içselleştirmeye ve sahiplenmeye meyilli kişilerde de yüksek oranda görülmesi mümkün.
Bu durumun görülmesi yaşa göre değişiyor mu?
İkinci el strese çocukların daha duyarlı olduklarını söyleyebiliriz. Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, anneler ile çocuklarını farklı odalara koyarak, anneler stresli bir duruma maruz bırakılarak kalp atışları ölçülüyor. Diğer odada oynayan çocuklar anneleriyle bir araya geldikten sonra onların da kalp atışlarının yükseldiği, ikinci el stres semptomları gösterdikleri saptanıyor.
“Dert ortağı” benzetmesi yapılan kişiler bu özelliklerinden ötürü psikolojik sorunlar yaşayabilir mi? Başkalarının üzüntülerine ortak olup, bunların kendi dertleri olduğu hissine kapılır mı?
“Dert ortağı” olarak tanımlanan yani çevresindeki kişilerin problemlerini sürekli dinleyen kişilerin de psikolojik sorunlar yaşayabilmesi olası. Özellikle bu problemleri içselleştiren, kendi derdiymiş gibi görüp bunlar için çok fazla sorumluluk alan kişilerde kaygı, düşük ruh hali, bitkinlik gibi depresif belirtiler görülebiliyor.
Peki izlediği, dinlediği ya da okuduğu haberden etkilenerek üzüntü yaşamak, kaygılanmak normal mi?
Kendi yaşantımızda strese çok fazla maruz kalmasak bile duyduğumuz haberler, üzüntü yaşamamıza sebep olabiliyor. İnsan olarak başkalarının yaşadığı kötü olaylara üzülmek ise çok normal bir duygu. Ancak burada söz konusu üzüntünün ve kaygının süresi ile yoğunluğu önem taşıyor. Eğer duyduğumuz ya da okuduğumuz haberler için kaygılanma süresi çok uzarsa ve yoğunluğu çok fazlaysa, bizim günlük yaşantımızı etkilemeye başlarsa bu noktada kaygı ve üzüntü normal tepkiler olmaktan çıkıyor.
Reality şovların bu konuda rolü var mı? gerçek hayattan kesitler izlemek insanların ruh halini nasıl etkiliyor?
İnsanlar, hayatlarının pek çok alanında strese maruz kalıyor. Evde ailesi, okulda arkadaşları veya işte müdürü aracılığıyla ikinci el stres yaşayan kişiler, bununla beraber görsel, işitsel basın ve sosyal medya kanalları aracılığıyla da çok fazla strese tanık oluyor. Bu da kişinin günlük yaşantısını oldukça etkiliyor. Söz konusu etkileşimde reality şovların da büyük ölçüde payı olduğu söylenebilir. Bu tür programlarda sürekli olumsuz olaylar görmek, insanların üzüntü verici gerçek hayat öykülerine tanık olmak, kişinin kendisi ve yakınları için “başlarına kötü bir şey gelebileceği” gibi kaygılarını tetikleyerek, hayata karşı güvensizliğini artırabiliyor. Artan kaygılar sebebiyle, kişi kendini sürekli diken üstünde gibi hissedebiliyor. Bu da genel bir huzursuzluğa yol açabiliyor.
ÇEVRESEL STRESİN ETKİLERİNİ AZALTIN
Belki en yakınımız oluyor bizimle derdini paylaşan, bazen de seçim şansımız olmadan sorunların tam da ortasına düşüyoruz. Hal böyle olunca ikinci el stresten etkilenmek kaçınılmaz oluyor. Bunun etkilerini azaltmanın en önemli yollarından biri ise söz konusu strese neden olan kişilerden mümkün olduğunca uzak durmaktan geçiyor. Eğer derdini paylaşan kişi aileden biri veya yakın bir arkadaşsa bu her zaman mümkün olmuyor. Ancak çok yakın bir tanıdık değilse, etkiyi en aza indirmek için bu kişilerle olan ilişkilere mesafe koymak gerekiyor.Stresli insanlardan uzak durmanın her zaman mümkün olmadığını belirten Uzm. Psk. Cangül Tokmaktepe, bu durumda yardım isteyen kişilere karşı, verilebilecek destekten fazlasını gerektirecek bir sorumluluk almamaya özen göstermenin önem taşıdığını belirterek, “Önemli olan kişinin kendi sınırlarını çizebilmesi, karşıdakinin problemini sahiplenmemesi ve bu problemlerin diğerlerinin sorunu olduğunun farkına varması. Tabii ki bu kişilerle konuşulabilir, dertleşilebilir fakat aktarılan problemlerin diğerlerine ait olduğunun unutulmaması gerekir. Her zaman stresli kişilerden uzak durmak mümkün olmayabiliyor. Burada, tepkileri değiştirmeye çalışmak gerekiyor. Stresle mücadele etmek yerine, kişiyi daha pozitif bir birey haline dönüştürmek açısından, bu durumu bir fırsat olarak görmek yarar sağlayabiliyor” diyor.İkinci el stresten uzaklaşmak için denenebilecek diğer bir yol da kişinin enerjisini korumayı öğrenmesi. Bunun için de gün içinde yürüyüş ve derin nefes egzersizleri yapmak, sabahları minnet duydukları birkaç şeyi yazmak gibi sağlıklı alışkanlıkları hayatlarına katmak etkili olabiliyor.
formsante.com.tr tarafından hazırlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder