Diyetisyen Şeyda Sular, her gün değil, haftada bir kez tartılmanın daha doğru sonuç verdiğini söyledi.
Diyetisyen Şeyda Sular, "Maalesef her gün tartılmak doğru değil. Vücudumuz ve hormonlarımız yediğimize, içtiğimize ve günlük stres altında olan hayatımıza karşı değişken bir hal sergiler. Örneğin bir gün önce alkol mü aldık, ertesi gün alkole bağlı vücudumuzda oluşan ödem tartıda artı sonucu gösterecektir ya da stresli bir gün mü geçirdiniz, diyeti bozdunuz ve aşırı karbonhidrat mı tükettiniz maalesef kilo almamış olsanız bile ödeme, bozulan bağırsak hareketlerine bağlı tartıda geçici artışı görmek mümkün. Bu sizde moral bozukluğu yaratmamalı. Her gün tartılmak yerine haftada bir gün sabah aç karnına tuvalete çıktıktan sonra tartılmak size en doğru sonucu verecek" dedi.
Kişinin düzenli ve dengeli beslendiğinde, özellikle fiziksel aktiviteyi eksik etmediğinde tartıda kastan giden kiloya itibar etmemesi gerektiğini kaydeden Diyetisyen Şeyda Sular, "Bir gün önce aldığınız su miktarı, adet dönemi öncesi ve sonrası tartıda çıkan sonucu değiştirir. Özellikle adet döneminizdeyseniz bu tartıdaki sonucu yaklaşık 1.5-2 kg kadar değiştirirken yağ ve kas oranını da aynı ölçüde üzücü bir şekilde farklı gösterir. Siz verdiğiniz kilonun yağdan gittiğini görmek istiyorsanız mezura ölçümüyle bunu net bir şekilde görebilirsiniz. Vücuttan kaybedilen yağ, mezura ölçümünde özellikle bel ve kalça çevresinden incelmeye neden olur ve size en doğru sonucu gösterir" diye konuştu.
Sayfalar
- Ana Sayfa
- Gezilecek Yerler
- Bodrum Otelleri
- Alaçatı Otelleri
- Fethiye Otelleri
- Çeşme Otelleri
- Marmaris Otelleri
- Kaş Otelleri
- Alanya Otelleri
- Balayı Otelleri
- Ayvalık Otelleri
- Bungalov Otelleri
- Butik Oteller
- Dalyan Otelleri
- Datça Oteller
- Göcek Otelleri
- Kapadokya Otelleri
- Kuşadası Otelleri
- Yalıkavak Otelleri
- Karadeniz Otelleri
- Kemer Otelleri
- İstanbul Otelleri
- Termal Oteller
- Antalya Oteller
- Diğer Oteller
- İzmir Otelleri
31 Ocak 2017 Salı
30 Ocak 2017 Pazartesi
Çöp şiş Guinnes Rekorlar Kitabı'nda
Denizli Ortaklar'da çöp şiş geleneğini sürdüren işletmeci Mehmet Kaya, her gün düzenlediği 'çöp şiş yeme' yarışmasıyla şu ana kadar 180 bin adet çöp şişin yarışma için pişirilmesiyle rekor kırdı. Mehmet Kaya, İngiliz bir müşterisinin teklifiyle Guınness Rekorlar Kitabı'nda adını duyuruyor.
140 yıldır dededen toruna miras kalan çöp şiş sanatının bayrağını devralan genç işletmeci Mehmet Kaya, meşhur çöp şişleriyle Guınness Rekorlar Kitabına girmeyi başardı. Denizli ilinin Ortaklar beldesinde 140 yıl önce dedelerinin başlattığı bu lezzeti devam ettiren ve her gün çöp şiş yeme yarışması düzenleyerek adından söz ettiren Mehmet Kaya, İngiliz bir müşterisinin teklifiyle Guınness Rekorlar Kitabı'nda adını duyuruyor. İşletmesini yaptığı çöp şiş lokantasında her gün yarışma düzenleyen ve tüm Türkiye'den katılımcıların rağbet gösterdiği yarışmalarda şu ana kadar toplamda 180 bin adet çöp şişin yarışma için pişirilmesiyle rekor kırdı.
Tüm Türkiye'den katılımcı geliyor
Meşhur bir Türk lezzeti olan çöp şişlerini tüm dünyaya tanıtmak isteyen ve çöp şiş geleneğini ilerletmek isteyen işletmeci Mehmet Kaya, ''Her hafta sonu tüm Türkiye'den ailecek katılımcılar geliyor, şu ana kadar rekoru kıran bir kadın müşterimiz oldu ve tek oturuşta 250 çöp şiş yiyerek hepimizi hayrete düşürdü'' dedi.
Düzenlenen yarışmaların basında sıkça yer almasıyla birlikte müşterilerinden bile ortaklık teklifi aldığını belirten Kaya, "180 bin adet çöp şişten sonra rekor kırdığımızı öğrenince Türkiye'nin her yerinde bayilik teklifi almaya başladım. Tüm dünyaya bir Türk geleneği olan bu meşhur lezzeti tattırmak en büyük hedefim, o yüzden bu yarışmaları mutlaka uluslararası platforma taşıyacağım. Dünyadaki en güzel lezzetler bizim mutfağımıza aittir'' dedi. DHA
140 yıldır dededen toruna miras kalan çöp şiş sanatının bayrağını devralan genç işletmeci Mehmet Kaya, meşhur çöp şişleriyle Guınness Rekorlar Kitabına girmeyi başardı. Denizli ilinin Ortaklar beldesinde 140 yıl önce dedelerinin başlattığı bu lezzeti devam ettiren ve her gün çöp şiş yeme yarışması düzenleyerek adından söz ettiren Mehmet Kaya, İngiliz bir müşterisinin teklifiyle Guınness Rekorlar Kitabı'nda adını duyuruyor. İşletmesini yaptığı çöp şiş lokantasında her gün yarışma düzenleyen ve tüm Türkiye'den katılımcıların rağbet gösterdiği yarışmalarda şu ana kadar toplamda 180 bin adet çöp şişin yarışma için pişirilmesiyle rekor kırdı.
Tüm Türkiye'den katılımcı geliyor
Meşhur bir Türk lezzeti olan çöp şişlerini tüm dünyaya tanıtmak isteyen ve çöp şiş geleneğini ilerletmek isteyen işletmeci Mehmet Kaya, ''Her hafta sonu tüm Türkiye'den ailecek katılımcılar geliyor, şu ana kadar rekoru kıran bir kadın müşterimiz oldu ve tek oturuşta 250 çöp şiş yiyerek hepimizi hayrete düşürdü'' dedi.
Düzenlenen yarışmaların basında sıkça yer almasıyla birlikte müşterilerinden bile ortaklık teklifi aldığını belirten Kaya, "180 bin adet çöp şişten sonra rekor kırdığımızı öğrenince Türkiye'nin her yerinde bayilik teklifi almaya başladım. Tüm dünyaya bir Türk geleneği olan bu meşhur lezzeti tattırmak en büyük hedefim, o yüzden bu yarışmaları mutlaka uluslararası platforma taşıyacağım. Dünyadaki en güzel lezzetler bizim mutfağımıza aittir'' dedi. DHA
29 Ocak 2017 Pazar
Mark Zuckerberg kimdir?
Facebook kurucusu Mark Zuckerberg, sosyal medya denilince akla gelen ilk isimlerden. Üniversitedeki yurt odasında kurduğu Facebook ile kısa sürede Forbes'un en zenginler listesine adını yazdıran Zuckerberg belki de çağımızın en merak edilen kişilerinden biri. İşte Zuckerberg hakkında bilmeniz gerekenler...
Mark Zuckerberg, 14 Mayıs 1984 yılında New York eyaletinin White Plains şehrinde diş hekimi bir baba olan Edward ve psikiyatrist doktor bir anne olan Karen'in tek erkek çocuğu olarak dünyaya geldi.
Lisede çeşitli bilim dallarında bir çok ödül kazanan Zuckerberg, ABD’nin en önemli üniversitelerinden Harvard’a girdi ve bilgisayar bilimini okudu.
Üniversitenin ilk yılında, okulun en yakışıklı ve en güzel kızlarının seçilebildiği Facemash isimli bir internet sitesi kurdu. Sitede Harvard'daki tüm öğrencilerin fotoğrafları vardı. Ancak fotoğrafları bulması için üniversitenin veri tabanına girmesi gerekiyordu.
Veri tabanını hack'lediği ortaya çıkan Mark Zuckerberg, yaptığı bu eylem sonrası disipline verilince okulu bıraktı.
Harvard’lı öğrencileri internet üzerinde buluşturmak için Facebook isimli, ona şu anki servetini getirecek olan siteyi kurdu.
Site ününü Harvard’da okuyan öğrencilerin dışına çıkardı, kısa süre içinde dünyada bir sürü kullanıcıya sahip olan bir site halini aldı. 2012 yılı içinde 1 milyar kullanıcıya ulaştı.
Ayrıca onun bu başarısını anlatan " Birkaç Düşman Edinmeden 500 Milyon Arkadaş Kazanamazsınız" sloganıyla Sosyal Ağ adlı bir film çekilmiştir.
Zuckerberg, 19 Mayıs 2012 tarihinde ise, uzun süredir sevgilisi olduğu Priscilla Chan ile evlendi.
Facebook'un kurucusu Zuckerberg hakkında bilinmeyenler
Sosyal medya devi Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg, sahip olduğu servetle dünyanın en zengin isimlerinden biri. Peki genç milyarderi ne kadar tanıyorsunuz?
İşte Mark Zuckerberg'in pek çok kişinin bilmediği 10 ilginç özelliği...
1- Lisede teknoloji alanında çalışmaları ile Microsoft'un dikkatini çeken Zuckerberg, bu şirketten teklif aldı. Ancak genç mucit bu iş teklifini reddedip Harvard'a girdi.
2- Facebook ile tanınan Zuckerberg ilk atılımını orta okulda yapmıştı. Zuckerberg orta okulda ZuckNet isimli anlık mesajlaşma programı yarattı.
3- Facebook'un logosunun mavi renge sahip olmasının nedeni Zuckerberg'in renk körü olması.
4- Zuckerberg hiçbir zaman iyi bir coder olmadı. Zuckerberg kod yazmayı C++ for Dummies isimli kitaptan öğrendi.
5- Antik dillere olan merakı ile bilinen Zuckerberg Latince öğrendi.
6- Zuckerberg İngilizcenin dışında Mandarin dilini de konuşabiliyor.
7- Zuckerberg Yurt odasında kurduğu Facebook için pek çok teknoloji devinden teklif aldı. Bol sıfırlı teklifleri reddeden Zuckerberg kararında haklı çıktı.
8- Zuckerberg Apple'ın kurucusu Steve Jobs'un izinden gittiğini sıklıkla dile getiriyor.
9- Rakip uygulama Twitter'ı kullanan Zuckerberg, 2009'dan bu yana 19 tweet attı.
10- Özel hayatını gözlerden uzak yaşamaya özen gösteren Zuckerberg bunun için kesenin ağzını da açıyor. Zuckerberg geçtiğimiz dönemde Hawaii'de 100 milyon dolara bir arazi satın alarak gözlerden uzak bir hayat yaşamak için ilk adımını atmıştı.
Mark Zuckerberg, 14 Mayıs 1984 yılında New York eyaletinin White Plains şehrinde diş hekimi bir baba olan Edward ve psikiyatrist doktor bir anne olan Karen'in tek erkek çocuğu olarak dünyaya geldi.
Lisede çeşitli bilim dallarında bir çok ödül kazanan Zuckerberg, ABD’nin en önemli üniversitelerinden Harvard’a girdi ve bilgisayar bilimini okudu.
Üniversitenin ilk yılında, okulun en yakışıklı ve en güzel kızlarının seçilebildiği Facemash isimli bir internet sitesi kurdu. Sitede Harvard'daki tüm öğrencilerin fotoğrafları vardı. Ancak fotoğrafları bulması için üniversitenin veri tabanına girmesi gerekiyordu.
Veri tabanını hack'lediği ortaya çıkan Mark Zuckerberg, yaptığı bu eylem sonrası disipline verilince okulu bıraktı.
Harvard’lı öğrencileri internet üzerinde buluşturmak için Facebook isimli, ona şu anki servetini getirecek olan siteyi kurdu.
Site ününü Harvard’da okuyan öğrencilerin dışına çıkardı, kısa süre içinde dünyada bir sürü kullanıcıya sahip olan bir site halini aldı. 2012 yılı içinde 1 milyar kullanıcıya ulaştı.
Ayrıca onun bu başarısını anlatan " Birkaç Düşman Edinmeden 500 Milyon Arkadaş Kazanamazsınız" sloganıyla Sosyal Ağ adlı bir film çekilmiştir.
Zuckerberg, 19 Mayıs 2012 tarihinde ise, uzun süredir sevgilisi olduğu Priscilla Chan ile evlendi.
Facebook'un kurucusu Zuckerberg hakkında bilinmeyenler
Sosyal medya devi Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg, sahip olduğu servetle dünyanın en zengin isimlerinden biri. Peki genç milyarderi ne kadar tanıyorsunuz?
İşte Mark Zuckerberg'in pek çok kişinin bilmediği 10 ilginç özelliği...
1- Lisede teknoloji alanında çalışmaları ile Microsoft'un dikkatini çeken Zuckerberg, bu şirketten teklif aldı. Ancak genç mucit bu iş teklifini reddedip Harvard'a girdi.
2- Facebook ile tanınan Zuckerberg ilk atılımını orta okulda yapmıştı. Zuckerberg orta okulda ZuckNet isimli anlık mesajlaşma programı yarattı.
3- Facebook'un logosunun mavi renge sahip olmasının nedeni Zuckerberg'in renk körü olması.
4- Zuckerberg hiçbir zaman iyi bir coder olmadı. Zuckerberg kod yazmayı C++ for Dummies isimli kitaptan öğrendi.
5- Antik dillere olan merakı ile bilinen Zuckerberg Latince öğrendi.
6- Zuckerberg İngilizcenin dışında Mandarin dilini de konuşabiliyor.
7- Zuckerberg Yurt odasında kurduğu Facebook için pek çok teknoloji devinden teklif aldı. Bol sıfırlı teklifleri reddeden Zuckerberg kararında haklı çıktı.
8- Zuckerberg Apple'ın kurucusu Steve Jobs'un izinden gittiğini sıklıkla dile getiriyor.
9- Rakip uygulama Twitter'ı kullanan Zuckerberg, 2009'dan bu yana 19 tweet attı.
10- Özel hayatını gözlerden uzak yaşamaya özen gösteren Zuckerberg bunun için kesenin ağzını da açıyor. Zuckerberg geçtiğimiz dönemde Hawaii'de 100 milyon dolara bir arazi satın alarak gözlerden uzak bir hayat yaşamak için ilk adımını atmıştı.
Başka dile çevrilemeyen 12 özel sözcük
Marija Tiurina'nın “Untranslatable Words” (Çevrilemeyen Sözcükler) isimli illüstrasyon çalışmasındaki çokça yaşanan durumların tam üstüne basan 12 özel sözcüğe bakıyoruz. Japoncadan Yiddiş’e farklı dillerde kullanılan bu sözcükler sadece birkaç harfle aslında üzerine bir paragraf yazılabilecek anları, hisleri, “şey“leri anlatıyor.
1- Schlimazl (Yiddiş): Şanssızlığı süreklilik kazanmış kişi
2- Duende (İspanyolca): Bir sanat çalışmasının bir insanı derinden etkileyen gizemli gücü
3- Age-otori (Japonca): Saçını kestirdikten sonra daha kötü görünmek
4- Kyoikumama (Japonca): Çocuğunun okulda başarılı olması için onu acımasızca sıkıştıran anne
5- L’appel Duvide (Fransızca): Direkt çevirisi “boşluğun çağrısı” olsa da daha çok yüksek yerlerden atlama dürtüsüne verilen isim
6- Tretar (İsveççe): “Tar” tek başına bir fincan kahve anlamına geliyor. “Patar” ise aynı fincandaki kahvenin tazelenmesi anlamına gelirken “Tretar” ikinci kez tazelemek anlamına, yani bir fincanı üçüncü kez kahveyle doldurmak anlamına geliyor.
7- Torschlusspanik (Almanca): “Kapanan kapı korkusu” gibi bir karşılığı olan bu sözcük bir insanın yaşlandıkça azalan fırsatlardan korkması durumudur
8- Schadenfreude (Almanca): Birisinin talihsizliğini görmekten haz almak
9- Tingo (Pascuense dili): Bir arkadaşının evinden önce tek bir eşya alarak sonra bütün hepsini ödünç alma isteği duymak
10- Palegg (Norveççe): Bir dilim ekmek üzerine sürülebilecek/konulabilecek bir şey ya da her şey
11- Gufra (Arapça): Bir avuçta biriktirilebilen su miktarı
12- Baku-shan (Japonca): Güzel bir kız – yüzüne bakılmadığı sürece (cnntürk)
1- Schlimazl (Yiddiş): Şanssızlığı süreklilik kazanmış kişi
2- Duende (İspanyolca): Bir sanat çalışmasının bir insanı derinden etkileyen gizemli gücü
3- Age-otori (Japonca): Saçını kestirdikten sonra daha kötü görünmek
4- Kyoikumama (Japonca): Çocuğunun okulda başarılı olması için onu acımasızca sıkıştıran anne
5- L’appel Duvide (Fransızca): Direkt çevirisi “boşluğun çağrısı” olsa da daha çok yüksek yerlerden atlama dürtüsüne verilen isim
6- Tretar (İsveççe): “Tar” tek başına bir fincan kahve anlamına geliyor. “Patar” ise aynı fincandaki kahvenin tazelenmesi anlamına gelirken “Tretar” ikinci kez tazelemek anlamına, yani bir fincanı üçüncü kez kahveyle doldurmak anlamına geliyor.
7- Torschlusspanik (Almanca): “Kapanan kapı korkusu” gibi bir karşılığı olan bu sözcük bir insanın yaşlandıkça azalan fırsatlardan korkması durumudur
8- Schadenfreude (Almanca): Birisinin talihsizliğini görmekten haz almak
9- Tingo (Pascuense dili): Bir arkadaşının evinden önce tek bir eşya alarak sonra bütün hepsini ödünç alma isteği duymak
10- Palegg (Norveççe): Bir dilim ekmek üzerine sürülebilecek/konulabilecek bir şey ya da her şey
11- Gufra (Arapça): Bir avuçta biriktirilebilen su miktarı
12- Baku-shan (Japonca): Güzel bir kız – yüzüne bakılmadığı sürece (cnntürk)
26 Ocak 2017 Perşembe
Acıklı filmler ağrıya iyi geliyor
Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, ağlatan travmatik filmlerin, tv dizilerinin ağrı ve acıya iyi geldiğini açıkladı.
Tiranozor, Dalgaları Aşmak ve Schindler'in Listesi gibi filmler sizi gözyaşlarına boğabilir ama travmatik filmler izlemek kişideki ağrı tolerans seviyelerini arttırıyor. Beyin tarafından üretilen kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlayan hormon seviyelerini yükseltiyor.
Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, ağlatan travmatik filmlerin, tv dizilerinin neden bu kadar cazip olduklarını şöyle açıklıyor:
“Travmatik, trajik, üzüntülü filmler izlemek, beyin tarafından üretilen, kişiyi iyi hissettiren ve ağrı kesici özelliği olan kimyasalların seviyelerini arttırarak, bir grup içindeki kişilerin aralarındaki bağları güçlendiriyor ve kişilerdeki ağrı tolerans seviyelerini yükseltiyor.
Böyle bir ihtimalin mümkün olup olmadığını keşfetmek için, yapılan ciddi laboratuvar çalışmaları var. Bunlardan bir tanesinde, çoğunlukla birbirlerini tanımayan insanlara travmatik bir film olan Stuart: A Life Backwards izlettirildi. Bu film gerçek bir hayat öyküsüne dayanıyor ve engelli, evsiz, uyuşturucu ve alkol bağımlısı birinin hikayesini anlatıyor.
Başka bir grubaysa, arka arkaya iki jeoloji ve arkeoloji belgeseli izlettirildi.
Travmatik filmi izleyenler arasında ağrı toleransının yüzde 13.1 oranında arttığı, buna karşılık belgesel izleyen gruptaki katılımcıların ağrı toleranslarının yüzde 4.6 oranında azaldığı gözlemlendi. Sonuç travmatik filmi izleyen grupta, kontrol grubundaki deneklere kıyasla, ağrı toleransı neredeyse yüzde 18 oranında arttı. Dahası, ağrı toleranslarında artış olan kişilerde, grup arkadaşlarına karşı aidiyet duygularında artış oldu.
Elde edilen sonuç grup içi bağlanma etkisinin sadece pozitif duygular aracılığıyla ortaya çıkmıyor oluşu. Bir duygusal deneyimi beraberce yaşamak endorfin hormonlarını harekete geçiriyor ve etrafınızdaki insanlara kendinizi daha yakın hissetmeye başlıyorsunuz.
Çünkü beynin fiziksel ağrıyla başa çıkan bölümleri aynı zamanda kişinin yaşadığı psikolojik sıkıntılarda da devreye giriyor.”
Ağlatan TV dizileri bu yüzden mi çok izleniyor?
Dramatik tv dizilerinin izlenme oranının yüksek olmasının sebeplerine de dikkat çeken Psikolog Mehmet Başkak, acıklı filmleri sürekli izleyenlerin psikolojik durumuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
"İnsanlar acıklı senaryolar ve tv dizileri üzerinden birikmiş, bastırılmış duygularını ekran karşısında verdikleri tepkilerle risksiz ifade etme imkanı bulmuş oluyorlar.
Koltuğunda otururken tepkilerini dile getiriyor, ağlıyor, bunu arkadaş sohbetlerinde paylaşıyor ve böylece gizli gündemlerini acıklı filmler üzerinden konuşmuş oluyorlar. Bu da endorfin salgılarının artmasıyla elde edilen bir arada olma, etraftakilere kendini yakın hissetme duygularına ek bir imkan sağlamış oluyor.
Bununla beraber, ekran karşısında sürekli endişeli, dramatik acıklı filmler karşısında, kişinin kendi yaşamıyla ilgili olumsuz deneyimleri, duyguları yoğunlaşırken, bilinçaltı süreçte buna karşı direnç ve ayakta kalma mekanizması harekete geçmiş oluyor. İzleyenlerde kendi sorunlarına karşı otomatik bir duyarsızlaştırmaya yol açabiliyor. Yani sorunu halledilmese bile ona karşı duyarsızlaşmak bir nevi antidepresan etkisi oluşturabiliyor."
Tiranozor, Dalgaları Aşmak ve Schindler'in Listesi gibi filmler sizi gözyaşlarına boğabilir ama travmatik filmler izlemek kişideki ağrı tolerans seviyelerini arttırıyor. Beyin tarafından üretilen kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlayan hormon seviyelerini yükseltiyor.
Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, ağlatan travmatik filmlerin, tv dizilerinin neden bu kadar cazip olduklarını şöyle açıklıyor:
“Travmatik, trajik, üzüntülü filmler izlemek, beyin tarafından üretilen, kişiyi iyi hissettiren ve ağrı kesici özelliği olan kimyasalların seviyelerini arttırarak, bir grup içindeki kişilerin aralarındaki bağları güçlendiriyor ve kişilerdeki ağrı tolerans seviyelerini yükseltiyor.
Böyle bir ihtimalin mümkün olup olmadığını keşfetmek için, yapılan ciddi laboratuvar çalışmaları var. Bunlardan bir tanesinde, çoğunlukla birbirlerini tanımayan insanlara travmatik bir film olan Stuart: A Life Backwards izlettirildi. Bu film gerçek bir hayat öyküsüne dayanıyor ve engelli, evsiz, uyuşturucu ve alkol bağımlısı birinin hikayesini anlatıyor.
Başka bir grubaysa, arka arkaya iki jeoloji ve arkeoloji belgeseli izlettirildi.
Travmatik filmi izleyenler arasında ağrı toleransının yüzde 13.1 oranında arttığı, buna karşılık belgesel izleyen gruptaki katılımcıların ağrı toleranslarının yüzde 4.6 oranında azaldığı gözlemlendi. Sonuç travmatik filmi izleyen grupta, kontrol grubundaki deneklere kıyasla, ağrı toleransı neredeyse yüzde 18 oranında arttı. Dahası, ağrı toleranslarında artış olan kişilerde, grup arkadaşlarına karşı aidiyet duygularında artış oldu.
Elde edilen sonuç grup içi bağlanma etkisinin sadece pozitif duygular aracılığıyla ortaya çıkmıyor oluşu. Bir duygusal deneyimi beraberce yaşamak endorfin hormonlarını harekete geçiriyor ve etrafınızdaki insanlara kendinizi daha yakın hissetmeye başlıyorsunuz.
Çünkü beynin fiziksel ağrıyla başa çıkan bölümleri aynı zamanda kişinin yaşadığı psikolojik sıkıntılarda da devreye giriyor.”
Ağlatan TV dizileri bu yüzden mi çok izleniyor?
Dramatik tv dizilerinin izlenme oranının yüksek olmasının sebeplerine de dikkat çeken Psikolog Mehmet Başkak, acıklı filmleri sürekli izleyenlerin psikolojik durumuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
"İnsanlar acıklı senaryolar ve tv dizileri üzerinden birikmiş, bastırılmış duygularını ekran karşısında verdikleri tepkilerle risksiz ifade etme imkanı bulmuş oluyorlar.
Koltuğunda otururken tepkilerini dile getiriyor, ağlıyor, bunu arkadaş sohbetlerinde paylaşıyor ve böylece gizli gündemlerini acıklı filmler üzerinden konuşmuş oluyorlar. Bu da endorfin salgılarının artmasıyla elde edilen bir arada olma, etraftakilere kendini yakın hissetme duygularına ek bir imkan sağlamış oluyor.
Bununla beraber, ekran karşısında sürekli endişeli, dramatik acıklı filmler karşısında, kişinin kendi yaşamıyla ilgili olumsuz deneyimleri, duyguları yoğunlaşırken, bilinçaltı süreçte buna karşı direnç ve ayakta kalma mekanizması harekete geçmiş oluyor. İzleyenlerde kendi sorunlarına karşı otomatik bir duyarsızlaştırmaya yol açabiliyor. Yani sorunu halledilmese bile ona karşı duyarsızlaşmak bir nevi antidepresan etkisi oluşturabiliyor."
Sürekli halsizlikten kurtulmanın yolları
Son günlerde uyanmakta zorluk çekiyorsanız ve sürekli halsiz hissediyorsanız bir şeyler yanlış gidiyor demektir. İşte sürekli halsizliği yenmek için yapılması gerekenler...
Aşırı halsizlik ve yorgunluk gibi durumlarda genellikle herkesin dilinde olan kendimi aşırı halsiz ve yorgun hissediyorum oluyor. Sabah kalkınca bile halsizliğim ve yorgunluğum devam ediyor dinlenemiyorum diyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. İçinde bulunduğumuz aylarda kış aylarında bu hissi siz de yaşıyorsanız işte yapmanız gerekenler...
*Akşam yatmadan önce ve sabah kalktıktan sonra odanızı havalandırın.
*Düzenli uyku saatleri belirlemeli ve bu saatlere uymaya çalışmalısınız.
*Haftada en az 3 gün açık havada egzersiz yapınız.
*Sabah uyandığınızda ılık duş alınız.
*Günlük alınan su miktarını 2,5 – 3 litre civarında tutmalısınız.
*Geceleri yağlı yiyeceklerden ve çok yemekten kaçının.
*Kafeinli içecekleri azaltın, alkol kullanımını azaltın, sigara kullanıyorsanız azaltın.
*Günün en önemli öğünü olan kahvaltınızı kuvvetli yapınız. Öğünlerinize buğday veya çavdar ekmeğini eklemeyi unutmayın.
*Yeşil salata, havuç, yaban mersini, kefir ve prebiyotik yoğurtlar tüketin çünkü bunlar zengin mineral ve antioksidan içeriklidir. Tüm bunları yapmanızdaki amaç metabolizma hızınızı artırmak ve insanı dinç tutmaktır.
Aşırı halsizlik ve yorgunluk gibi durumlarda genellikle herkesin dilinde olan kendimi aşırı halsiz ve yorgun hissediyorum oluyor. Sabah kalkınca bile halsizliğim ve yorgunluğum devam ediyor dinlenemiyorum diyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. İçinde bulunduğumuz aylarda kış aylarında bu hissi siz de yaşıyorsanız işte yapmanız gerekenler...
*Akşam yatmadan önce ve sabah kalktıktan sonra odanızı havalandırın.
*Düzenli uyku saatleri belirlemeli ve bu saatlere uymaya çalışmalısınız.
*Haftada en az 3 gün açık havada egzersiz yapınız.
*Sabah uyandığınızda ılık duş alınız.
*Günlük alınan su miktarını 2,5 – 3 litre civarında tutmalısınız.
*Geceleri yağlı yiyeceklerden ve çok yemekten kaçının.
*Kafeinli içecekleri azaltın, alkol kullanımını azaltın, sigara kullanıyorsanız azaltın.
*Günün en önemli öğünü olan kahvaltınızı kuvvetli yapınız. Öğünlerinize buğday veya çavdar ekmeğini eklemeyi unutmayın.
*Yeşil salata, havuç, yaban mersini, kefir ve prebiyotik yoğurtlar tüketin çünkü bunlar zengin mineral ve antioksidan içeriklidir. Tüm bunları yapmanızdaki amaç metabolizma hızınızı artırmak ve insanı dinç tutmaktır.
25 Ocak 2017 Çarşamba
En iyi 25 meslek belli oldu
Online iş ağı platformu Glassdoor, her yılın Ocak ayında yayınladığı en iyi meslekler listesini yayınladı. İşte Glassdoor'un kazanç, iş imkanı ve kullanıcılarından gelen paylaşımlar ile belirlediği ABD'deki en iyi 25 meslek...
25- Compliance manager (Şirketin etik kurallara uyup uymadığını denetleyen amir)
24- Hemşire (şef)
23- Kontrol mühendisi
22- Kalite kontrol mühendisi
21- İletişim yöneticisi
20- Mekanik mühendis
19- Finans yöneticisi
18- Tedarik zinciri müdürü
17- Kurumsal İşe alma yetkilisi
16- Software mühendisi
15- Hemşire
14- Elektrik mühendisi
13- Denetim müdürü
12- Meslek terapisti
11- Marketing müdürü
10- Solutions architect (Genellikle bilişim alanında faaliyet gösteren firmalarda sorunları çözmekle yükümlü olan kişi)
9- Kullanıcı Deneyimi Tasarımcısı
8- Strateji müdürü
7- Veritabanı yöneticisi
6- İK müdürü
5- Analytics yöneticisi
4- Vergi müdürü
3- Veri mühendisi
2- DevOps Mühendisi
1- Veri bilimci
25- Compliance manager (Şirketin etik kurallara uyup uymadığını denetleyen amir)
24- Hemşire (şef)
23- Kontrol mühendisi
22- Kalite kontrol mühendisi
21- İletişim yöneticisi
20- Mekanik mühendis
19- Finans yöneticisi
18- Tedarik zinciri müdürü
17- Kurumsal İşe alma yetkilisi
16- Software mühendisi
15- Hemşire
14- Elektrik mühendisi
13- Denetim müdürü
12- Meslek terapisti
11- Marketing müdürü
10- Solutions architect (Genellikle bilişim alanında faaliyet gösteren firmalarda sorunları çözmekle yükümlü olan kişi)
9- Kullanıcı Deneyimi Tasarımcısı
8- Strateji müdürü
7- Veritabanı yöneticisi
6- İK müdürü
5- Analytics yöneticisi
4- Vergi müdürü
3- Veri mühendisi
2- DevOps Mühendisi
1- Veri bilimci
Türkiye'nin en çok boşanma nedenleri
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından ailelerin yaşam biçimi ve değer yargılarına ilişkin araştırma yapıldı. Bu araştırmaya göre Türkiye'de en çok boşanma nedenleri ve boşanma oranları belirlendi...
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından ailelerin yaşam biçimi ve değer yargılarına ilişkin araştırma yapıldı. Bireylerin aile ortamındaki yaşam biçimlerine ve aile hayatına ait değer yargılarına ilişkin bilgi derlenmesi amacıyla yapılan araştırma kapsamında en az bir kez boşanmış kişilerin boşanma nedenleri incelendi.
İşte Türkiye’de boşanma nedenleri ve en önemli boşanma nedenlerinin oranları…
1- Aile içi cinsel taciz
Kadınların aile içi cinsel taciz nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,8
Erkeklerin aile içi cinsel taciz nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 0,2
Toplam aile içi cinsel taciz nedeniyle boşanma oranı: 1,5
2- Hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar
Kadınların Hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,9
Erkeklerin Hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 1,1
Toplam hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar nedeniyle toplam boşanma oranı: Yüzde 2,0
3- Eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması
Kadınların eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,5
Erkeklerin eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,4
Toplam eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması nedeniyle boşanma oranı: 2.4
4- Madde bağımlılığı
Kadınların madde bağımlılığı nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 4,3
Erkeklerin madde bağımlılığı nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 0,7
Toplam madde bağımlılığı nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,5
5- Çocuk olmaması
Kadınların çocuk olmaması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,1
Erkeklerin çocuk olmaması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,7
Toplam çocuk olmaması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,4
6- Ailedeki çocuklara karşı kötü muamele
Kadınların ailedeki çocuklara karşı kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 9,2
Erkeklerin ailedeki çocuklara karşı kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,6
Toplam ailedeki çocuklara karşı kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 5,9
7- Kumar
Kadınların kumar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 12,9
Erkeklerin kumar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 0,6
Toplam kumar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 6,7
8- İçki
Kadınların içki nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 23,0
Erkeklerin içki nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,5
Toplam içki nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 13,2
9- Diğer
Kadınların diğer nedenlerle boşanma oranı: Yüzde 8,2
Erkeklerin diğer nedenlerle boşanma oranı: Yüzde 20,2
Toplam diğer nedenlerle boşanma oranı: Yüzde 14,2
10- Terk etme/edilme
Kadınların terk etme/edilme nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 17,4
Erkeklerin terk etme/edilme nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 12,2
Toplam terk etme/edilme nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 14,8
11- Dayak/ kötü muamele
Kadınların dayak/kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 36,4
Erkeklerin dayak/kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,5
Toplam dayak/kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 19,5
12- Aldatma
Kadınların aldatma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 32,2
Erkeklerin aldatma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 8,7
Toplam aldatma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 20.4
13- Eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması
Kadınların eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 24,6
Erkeklerin eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 24,0
Toplam eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 22,7
14- Eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması
Kadınların eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 24,6
Erkeklerin eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması nedeniyle boşanma oranı: 24,0
Toplam eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması nedeniyle boşanma oranı: 24,3
15- Evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama
Kadınların evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 42,6
Erkeklerin evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 17,8
Toplam evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 30,2
16- Sorumsuz ve ilgisiz davranma
Kadınların sorumsuz ve ilgisiz davranma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 61,5
Erkeklerin sorumsuz ve ilgisiz davranma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 40,2
Toplam sorumsuz ve ilgisiz davranma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 50,9
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından ailelerin yaşam biçimi ve değer yargılarına ilişkin araştırma yapıldı. Bireylerin aile ortamındaki yaşam biçimlerine ve aile hayatına ait değer yargılarına ilişkin bilgi derlenmesi amacıyla yapılan araştırma kapsamında en az bir kez boşanmış kişilerin boşanma nedenleri incelendi.
İşte Türkiye’de boşanma nedenleri ve en önemli boşanma nedenlerinin oranları…
1- Aile içi cinsel taciz
Kadınların aile içi cinsel taciz nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,8
Erkeklerin aile içi cinsel taciz nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 0,2
Toplam aile içi cinsel taciz nedeniyle boşanma oranı: 1,5
2- Hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar
Kadınların Hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,9
Erkeklerin Hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 1,1
Toplam hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz vb. suçlar nedeniyle toplam boşanma oranı: Yüzde 2,0
3- Eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması
Kadınların eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,5
Erkeklerin eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,4
Toplam eşin tedavisi güç bir hastalığa yakalanması nedeniyle boşanma oranı: 2.4
4- Madde bağımlılığı
Kadınların madde bağımlılığı nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 4,3
Erkeklerin madde bağımlılığı nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 0,7
Toplam madde bağımlılığı nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,5
5- Çocuk olmaması
Kadınların çocuk olmaması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,1
Erkeklerin çocuk olmaması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,7
Toplam çocuk olmaması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,4
6- Ailedeki çocuklara karşı kötü muamele
Kadınların ailedeki çocuklara karşı kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 9,2
Erkeklerin ailedeki çocuklara karşı kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,6
Toplam ailedeki çocuklara karşı kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 5,9
7- Kumar
Kadınların kumar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 12,9
Erkeklerin kumar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 0,6
Toplam kumar nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 6,7
8- İçki
Kadınların içki nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 23,0
Erkeklerin içki nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 3,5
Toplam içki nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 13,2
9- Diğer
Kadınların diğer nedenlerle boşanma oranı: Yüzde 8,2
Erkeklerin diğer nedenlerle boşanma oranı: Yüzde 20,2
Toplam diğer nedenlerle boşanma oranı: Yüzde 14,2
10- Terk etme/edilme
Kadınların terk etme/edilme nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 17,4
Erkeklerin terk etme/edilme nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 12,2
Toplam terk etme/edilme nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 14,8
11- Dayak/ kötü muamele
Kadınların dayak/kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 36,4
Erkeklerin dayak/kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 2,5
Toplam dayak/kötü muamele nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 19,5
12- Aldatma
Kadınların aldatma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 32,2
Erkeklerin aldatma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 8,7
Toplam aldatma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 20.4
13- Eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması
Kadınların eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 24,6
Erkeklerin eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 24,0
Toplam eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 22,7
14- Eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması
Kadınların eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 24,6
Erkeklerin eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması nedeniyle boşanma oranı: 24,0
Toplam eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması nedeniyle boşanma oranı: 24,3
15- Evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama
Kadınların evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 42,6
Erkeklerin evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 17,8
Toplam evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 30,2
16- Sorumsuz ve ilgisiz davranma
Kadınların sorumsuz ve ilgisiz davranma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 61,5
Erkeklerin sorumsuz ve ilgisiz davranma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 40,2
Toplam sorumsuz ve ilgisiz davranma nedeniyle boşanma oranı: Yüzde 50,9
İnsanlardaki özellik kedilerde de çıktı
Japonya'da yapılan bir araştırma, insanlarda olan "anılarla ilgili belleğin" kedilerde de bulunduğunu ortaya çıkardı.
Japon bilim insanları, bilinenin aksine kedilerin de köpekler kadar zeki olabileceğini ortaya koydu.
Kyoto Üniversitesinden araştırmacılar, hatırlama konusunda kedilerin de en az köpekler kadar iyi olduğunu ortaya koymak için kedilere hafıza testi uyguladı.
Deney kapsamında 49 evcil kedinin 15 dakika aradan sonra hangi kaptaki yemeği yediklerini hatırlama kabiliyetleri test edildi.
Test sonucunda, kedilerin "nerede" ve "ne" sorularına cevap teşkil edecek bilgileri hatırladıkları görüldü.
Bilim insanları, bu test sonucunun, insanların sabah ne yedikleri ve işteki ilk günleri gibi kişisel bilgileri hatırlamada kullandıkları "anılarla ilgili belleğin" kedilerde de bulunduğunu ortaya çıkardığını ifade etti.
Kyoto Üniversitesi araştırmacılarından psikolog Saho Takagi, kedilerin geçmişteki tek bir olayı hatırlamak üzerine gösterdikleri bu performansın, insanların hafızalarına benzer özelliklere sahip olabileceklerini gösterdiğini belirtti.
Bilim insanları, insanların köpeklerin kedilerden daha akıllı olduklarına dair genel inançlarının da kedilerin zekaları üzerine yapılacak başka deneylerle tamamen yıkılabileceğine işaret etti.
Uzmanlar, kedilerin 15 dakikadan daha uzun süre sonra da bilgileri hatırlayabileceğine inanıyor.
Kedilerin insanların jest ve mimiklerine karşılık verme üzerine yapılacak zeka testlerinde de köpekler kadar başarılı olacaklarına inanan bilim insanları, kedilerin zekalarının anlaşılmasının insanlarla kedilerin ilişkilerine katkıda bulunacağının altını çiziyor.
Araştırmanın sonuçları "Behavioural Processes" dergisinde yayımlandı.ntvmsnc
Japon bilim insanları, bilinenin aksine kedilerin de köpekler kadar zeki olabileceğini ortaya koydu.
Kyoto Üniversitesinden araştırmacılar, hatırlama konusunda kedilerin de en az köpekler kadar iyi olduğunu ortaya koymak için kedilere hafıza testi uyguladı.
Deney kapsamında 49 evcil kedinin 15 dakika aradan sonra hangi kaptaki yemeği yediklerini hatırlama kabiliyetleri test edildi.
Test sonucunda, kedilerin "nerede" ve "ne" sorularına cevap teşkil edecek bilgileri hatırladıkları görüldü.
Bilim insanları, bu test sonucunun, insanların sabah ne yedikleri ve işteki ilk günleri gibi kişisel bilgileri hatırlamada kullandıkları "anılarla ilgili belleğin" kedilerde de bulunduğunu ortaya çıkardığını ifade etti.
Kyoto Üniversitesi araştırmacılarından psikolog Saho Takagi, kedilerin geçmişteki tek bir olayı hatırlamak üzerine gösterdikleri bu performansın, insanların hafızalarına benzer özelliklere sahip olabileceklerini gösterdiğini belirtti.
Bilim insanları, insanların köpeklerin kedilerden daha akıllı olduklarına dair genel inançlarının da kedilerin zekaları üzerine yapılacak başka deneylerle tamamen yıkılabileceğine işaret etti.
Uzmanlar, kedilerin 15 dakikadan daha uzun süre sonra da bilgileri hatırlayabileceğine inanıyor.
Kedilerin insanların jest ve mimiklerine karşılık verme üzerine yapılacak zeka testlerinde de köpekler kadar başarılı olacaklarına inanan bilim insanları, kedilerin zekalarının anlaşılmasının insanlarla kedilerin ilişkilerine katkıda bulunacağının altını çiziyor.
Araştırmanın sonuçları "Behavioural Processes" dergisinde yayımlandı.ntvmsnc
İşte ABD’nin en pahalı evi
ABD'nin Los Angeles kentinde içinde şeker yeme odası, sanat eserleri ve klasik otomobil koleksiyonu da bulunan bir ev 250 milyon dolara satışa çıktı. Bu rakam ile malikhane, ABD tarihinin satışa konulan en pahalı evi oldu.
ABD tarihinin en pahalı evi ABD’nin Los Angeles kentinde satışa çıktı. Daily Mail haberine göre Bel Air mahallesinde bulunan ev için istenen fiyat ise 250 milyon dolar açıklandı. 12 yatak odası ve 21 banyosu olan evde bir adet helikopter pisti de var. Daha önceki rekor Florida’da 195 milyon dolara satışa çıkan bir malikhaneye aitti.
Evde ayrıca 130 parça sanat eseri, 30 milyon dolarlık 12 otomobilden oluşan koleksiyon, 2 adet şampanya mahzeni ve 220 bin dolarlık şeker odası, James Bond temalı 2 milyon dolarlık sinema salonu, bowling salonu, fitness salonu ve kendi barı bulunan bir havuz da bulunuyor. Evi satışa çıkaran iş adamı Bruce Makowsky malikhaneyi kendi zevkine göre döşediğini söyledi. Makowsky şimdiden evle ilgilenen yarım düzine kişinin çıktığını da belirtti.
LA Times’a konuşan emlak profesörü Paul Habibi, ev ile ilgilenen kimsenin çıkmayacağı görüşünde. Habibi, 250 milyon doları olan bir kişinin bunu bir eve harcamayacağını ifade etti.
ABD tarihinin en pahalı evi ABD’nin Los Angeles kentinde satışa çıktı. Daily Mail haberine göre Bel Air mahallesinde bulunan ev için istenen fiyat ise 250 milyon dolar açıklandı. 12 yatak odası ve 21 banyosu olan evde bir adet helikopter pisti de var. Daha önceki rekor Florida’da 195 milyon dolara satışa çıkan bir malikhaneye aitti.
Evde ayrıca 130 parça sanat eseri, 30 milyon dolarlık 12 otomobilden oluşan koleksiyon, 2 adet şampanya mahzeni ve 220 bin dolarlık şeker odası, James Bond temalı 2 milyon dolarlık sinema salonu, bowling salonu, fitness salonu ve kendi barı bulunan bir havuz da bulunuyor. Evi satışa çıkaran iş adamı Bruce Makowsky malikhaneyi kendi zevkine göre döşediğini söyledi. Makowsky şimdiden evle ilgilenen yarım düzine kişinin çıktığını da belirtti.
LA Times’a konuşan emlak profesörü Paul Habibi, ev ile ilgilenen kimsenin çıkmayacağı görüşünde. Habibi, 250 milyon doları olan bir kişinin bunu bir eve harcamayacağını ifade etti.
Muhteşem zamanlamayla çekilen fotoğraflar
Anı ölümsüzleştirmenin en büyük yoludur fotoğraf çekmek. Ama bazı anlar vardır ki istediğiniz kadar uğraşın olmaz, mükemmel zamanlamayı tutturmanız sadece bir anlık şansa bağlıdır. İşte o şansı yakalamış birkaç kare;
23 Ocak 2017 Pazartesi
Fethi Sekin'in köpeği hala şokta
İzmir Adliyesi önündeki hain terör saldırısında şehit düşen kahraman polis memuru Fethi Sekin’in bakıp beslediği köpeği hala yaşadığı olayın şokunu atlatamadı.
Bombalı araç ve uzun namlulu silahlarla düzenlenen terör saldırısı sırasında olay yerinde olan ve gerek çatışma esnasında gerekse patlama anında kameralara yansıyan 'Arap' adlı köpek, Bayraklı Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü tarafından muayene edildi.
Arap'a iç ve dış parazit aşısı yapılarak, keneye karşı uyarıcı damla sıkıldı. Olay sonrası harekete geçen hayvanseverler Arap'ı sahiplenmek isterken, en doğrusunun yaşadığı bölgede kalması olarak kararlaştırıldı. Buna göre muayenesi yapılan köpeğin, olayın üstünden günler geçmesine rağmen hala titrediği, ürkek ve korkak davrandığı görüldü.
Bayraklı Belediyesi veterinerlerince tedavisi yapılan Arap, İzmir Adliyesi önündeki kulübesine geri bırakıldı.
Belediye veterinerleri, Arap'ın sağlık durumunun iyi olduğunu belirterek, "Hala şokta. Ürkekliği devam ediyor. Adliye önünde olması onun için bir avantaj. Polisler, avukatlar ve vatandaşlar beslemeye devam ediyor. Yaşanan hain saldırı sonrası bir hayvansever Arap'ı alıp evine götürmüş. Bu onu oldukça olumsuz etkilemiş. Hayvanseverlerin devreye girmesi ile yuvasına geri döndü. Ama bu olay da onu olumsuz etkilemiş. Şu an için ufak tefek sıkıntıları var, tedavisi sürüyor" bilgisini verdi.
Arap, Fethi Sekin'in şehit edildiği yerde sahibini günlerce beklemişti.
Arap'a iç ve dış parazit aşısı yapılarak, keneye karşı uyarıcı damla sıkıldı. Olay sonrası harekete geçen hayvanseverler Arap'ı sahiplenmek isterken, en doğrusunun yaşadığı bölgede kalması olarak kararlaştırıldı. Buna göre muayenesi yapılan köpeğin, olayın üstünden günler geçmesine rağmen hala titrediği, ürkek ve korkak davrandığı görüldü.
Bayraklı Belediyesi veterinerlerince tedavisi yapılan Arap, İzmir Adliyesi önündeki kulübesine geri bırakıldı.
Belediye veterinerleri, Arap'ın sağlık durumunun iyi olduğunu belirterek, "Hala şokta. Ürkekliği devam ediyor. Adliye önünde olması onun için bir avantaj. Polisler, avukatlar ve vatandaşlar beslemeye devam ediyor. Yaşanan hain saldırı sonrası bir hayvansever Arap'ı alıp evine götürmüş. Bu onu oldukça olumsuz etkilemiş. Hayvanseverlerin devreye girmesi ile yuvasına geri döndü. Ama bu olay da onu olumsuz etkilemiş. Şu an için ufak tefek sıkıntıları var, tedavisi sürüyor" bilgisini verdi.
Arap, Fethi Sekin'in şehit edildiği yerde sahibini günlerce beklemişti.
Yarıyıl tatilini keyifli geçirmenin 10 yolu
Milyonlarca çocuk yarıyıl tatiline girmenin mutluluğunu yaşıyor. Ailelerde ise ‘ne yapsak da çocuğa hem eğlendirici hem öğretici bir yarıyıl tatili geçirtsek’ telaşı var. Özellikle tatili çocuğuyla evde geçirecek olan anneler ‘tüm gün benimle evde kesin canı sıkılır’ diyerek onu oyalamanın yollarını bulmak için didinip duruyor. Ancak uzmanlara göre, bırakın ara sıra çocuğun canı sıkılsın, çünkü can sıkıntısı bazen yararlı olabilir.
Bırakın bazen canı sıkılsın: “Çocuğunuzun bırakın canı da sıkılsın" diye konuşan Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül, "Can sıkıntısı korkutucu bir durum değildir. Aksine yapılan araştırmalar gösteriyor ki canı sıkılan çocukların hayal güçlerinin yanı sıra, iç dünyalarına yönelebildikleri için düşünce becerileri de daha fazla gelişiyor, kendilerini oyalayabilme becerileri artıyor. Çocuğunuza bu durumu ‘bazen insanların canı sıkılır’ diyerek açıklayabilirsiniz. Ama şüphesiz dozunda olması kaydıyla! Canı sıkılsın diye hiçbir şey yapmamak da doğru değil” diyor.
Algül, şubat tatilini hem çocuk hem de aile için keyifli ve öğretici hale getirmeye yardımcı olacak önerilerini şöyle sıralıyor:
Ev işlerini askıya alın, birlikte oynayın: ‘Oynamayı ben de bilirim ama ev işlerinden fırsat mı var?’ demeyin. O fırsatı yaratabilirsiniz, yaratın da. Mükemmel olma çabasında olmayın. Çalışan anne de olsanız her şeye dört dörtlük yetişme telaşından kurtulun. İster hafta içi ister hafta sonu ev işlerine odaklanmayın. Oyunun, çocukların hem fiziksel hem zihinsel hem de ruhsal gelişimine faydası yapılan çalışmalarla ortaya konuluyor. Üstelik sizin için de faydalı olacaktır.
Haftada birkaç gün mutlaka dışarı çıkın: Hava soğuk da olsa haftada birkaç gün açık havada geçireceğiniz zaman dilimleri çok önemli. Soğuk havada dışarıda gözlem yapması, doğa olaylarını, havayı ve çevreyi gözlemlemesi çevresel zekasının gelişimini de destekliyor. Alışveriş merkezleri gibi kapalı alanlara hapsolmayın.
Evde yarışlar düzenleyin: ‘Evde, dört duvar arasında gün boyu ne yapabiliriz?’ diyorsanız, aslında birçok seçenek var. Üstelik çocuğunuzun zekasını ve becerilerini kullanabileceği etkinlikler. Örneğin sessiz film anlatma, tabu, jenga, satranç gibi oyunlarla evde mini yarışmalar düzenleyebilirsiniz. Oyunlarınıza evdeki diğer aile üyelerini de katın. Beraber mutfakta bir şeyler pişirme ve akraba ziyaretleri gibi klasik yöntemler de önemli. Tabi birlikte kütüphanenizden seçeceğiniz ya da birlikte satın alacağınız bir kitapla okuma saati yapmanın yeri apayrı.
Sevdiği arkadaşlarıyla buluşturun: Çocuğunuzun sevdiği arkadaşları ile bir araya gelmesini sağlayın. Yaramazlık yapsalar da onlar henüz çocuk ve bu birliktelikler sosyalleşmesi adına önemli. Üstelik bu sayede hem çocuğunuzun diğer çocuklarla ilişkilerini hem de onun sevdiği ama sizin çok da tanımadığınız arkadaşlarıyla ilişkilerini gözlemleyebilirsiniz. Çalışıyorsanız bunu hafta sonu yapabilirsiniz.
Birlikte hayal kurun: Çocuğunuzla beraber gözlerinizi kapatıp hayal kurun ve sonra herkes hayalini anlatsın. Hatta bunu, hayalin bir kısmını siz, bir kısmını çocuğunuz kuracak şekilde bir oyuna dönüştürün. Bu size de iyi gelecek; en son ne zaman gözünüzü kapatıp hayal kurdunuz ya da buna diğer aile üyelerini ortak ettiniz?
Çocuklara yönelik atölye etkinliklerine götürün: Günümüzde artık neredeyse tüm sanat müzeleri, sanat platformları ve üniversiteler çocukların merak ve ilgi alanlarına yönelik atölye etkinlikleri yapıyorlar. Bu atölye çalışmaları; bazen el becerilerini destekleyici, bazen merak artırıcı, bazen gözlem yapmaya teşvik edici olacak şekilde çok farklı konularda düzenleniyor. Ya ücretsiz ya da cüzi ücretlerle yapılıyor. Yaşına uygun aktivitelere katılmasını sağlayın. Çalışıyorsanız bunu hafta sonu da yapabilirsiniz.
Arkadaşlarıyla katılacağı etkinlik organize edin: Bulunduğunuz şehirde daha önce görmediğiniz tarihi, turistik yerleri gezin. Yaşına uygun tiyatro, sinema ve gösterilere gidin. Hatta kimi zaman bu aktivitelere istediği arkadaşı ya da arkadaşlarının da gelmesi daha fazla keyif almasını sağlayabilir. Çıkışta izlediği şeyle ilgili yorum yapmasını teşvik edin. Kısa bir özetini anlattırıp fikrini sorarak heyecanına ortak olduğunuzu hissettirin.
Hayal gücünüzü kullanın: Kendi hayal gücünüze güvenin. Çocukluğunuzda sizin keyif aldığınız oyunları ve etkinlikleri de çocuğunuza öğretebilirsiniz. Bu arada çocuğunuzun diğer aile üyeleri ile de zaman geçirmesini sağlayın. Babası ile baş başa zaman geçirme imkanı varsa siz dahil olmayın, yönlendirme yapmayın.
Güler yüzlü ve şefkatli olun: Teknolojik aygıtları sınırlı zaman dilimlerinde kullandırın. Gergin ve sinirli davranmayın. Çocuğunuzun en büyük ihtiyacının sizin güler yüzünüz ve ona şefkatli yaklaşmanız olduğunu bilin. Onu sevdiğinizi dile getirin, hissettirin. Ona koyduğunuz kuralların nedenlerini anlayacağı şekilde sakin bir üslupla açıklayın. ntvmsnv
Bırakın bazen canı sıkılsın: “Çocuğunuzun bırakın canı da sıkılsın" diye konuşan Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül, "Can sıkıntısı korkutucu bir durum değildir. Aksine yapılan araştırmalar gösteriyor ki canı sıkılan çocukların hayal güçlerinin yanı sıra, iç dünyalarına yönelebildikleri için düşünce becerileri de daha fazla gelişiyor, kendilerini oyalayabilme becerileri artıyor. Çocuğunuza bu durumu ‘bazen insanların canı sıkılır’ diyerek açıklayabilirsiniz. Ama şüphesiz dozunda olması kaydıyla! Canı sıkılsın diye hiçbir şey yapmamak da doğru değil” diyor.
Algül, şubat tatilini hem çocuk hem de aile için keyifli ve öğretici hale getirmeye yardımcı olacak önerilerini şöyle sıralıyor:
Ev işlerini askıya alın, birlikte oynayın: ‘Oynamayı ben de bilirim ama ev işlerinden fırsat mı var?’ demeyin. O fırsatı yaratabilirsiniz, yaratın da. Mükemmel olma çabasında olmayın. Çalışan anne de olsanız her şeye dört dörtlük yetişme telaşından kurtulun. İster hafta içi ister hafta sonu ev işlerine odaklanmayın. Oyunun, çocukların hem fiziksel hem zihinsel hem de ruhsal gelişimine faydası yapılan çalışmalarla ortaya konuluyor. Üstelik sizin için de faydalı olacaktır.
Haftada birkaç gün mutlaka dışarı çıkın: Hava soğuk da olsa haftada birkaç gün açık havada geçireceğiniz zaman dilimleri çok önemli. Soğuk havada dışarıda gözlem yapması, doğa olaylarını, havayı ve çevreyi gözlemlemesi çevresel zekasının gelişimini de destekliyor. Alışveriş merkezleri gibi kapalı alanlara hapsolmayın.
Evde yarışlar düzenleyin: ‘Evde, dört duvar arasında gün boyu ne yapabiliriz?’ diyorsanız, aslında birçok seçenek var. Üstelik çocuğunuzun zekasını ve becerilerini kullanabileceği etkinlikler. Örneğin sessiz film anlatma, tabu, jenga, satranç gibi oyunlarla evde mini yarışmalar düzenleyebilirsiniz. Oyunlarınıza evdeki diğer aile üyelerini de katın. Beraber mutfakta bir şeyler pişirme ve akraba ziyaretleri gibi klasik yöntemler de önemli. Tabi birlikte kütüphanenizden seçeceğiniz ya da birlikte satın alacağınız bir kitapla okuma saati yapmanın yeri apayrı.
Sevdiği arkadaşlarıyla buluşturun: Çocuğunuzun sevdiği arkadaşları ile bir araya gelmesini sağlayın. Yaramazlık yapsalar da onlar henüz çocuk ve bu birliktelikler sosyalleşmesi adına önemli. Üstelik bu sayede hem çocuğunuzun diğer çocuklarla ilişkilerini hem de onun sevdiği ama sizin çok da tanımadığınız arkadaşlarıyla ilişkilerini gözlemleyebilirsiniz. Çalışıyorsanız bunu hafta sonu yapabilirsiniz.
Birlikte hayal kurun: Çocuğunuzla beraber gözlerinizi kapatıp hayal kurun ve sonra herkes hayalini anlatsın. Hatta bunu, hayalin bir kısmını siz, bir kısmını çocuğunuz kuracak şekilde bir oyuna dönüştürün. Bu size de iyi gelecek; en son ne zaman gözünüzü kapatıp hayal kurdunuz ya da buna diğer aile üyelerini ortak ettiniz?
Çocuklara yönelik atölye etkinliklerine götürün: Günümüzde artık neredeyse tüm sanat müzeleri, sanat platformları ve üniversiteler çocukların merak ve ilgi alanlarına yönelik atölye etkinlikleri yapıyorlar. Bu atölye çalışmaları; bazen el becerilerini destekleyici, bazen merak artırıcı, bazen gözlem yapmaya teşvik edici olacak şekilde çok farklı konularda düzenleniyor. Ya ücretsiz ya da cüzi ücretlerle yapılıyor. Yaşına uygun aktivitelere katılmasını sağlayın. Çalışıyorsanız bunu hafta sonu da yapabilirsiniz.
Arkadaşlarıyla katılacağı etkinlik organize edin: Bulunduğunuz şehirde daha önce görmediğiniz tarihi, turistik yerleri gezin. Yaşına uygun tiyatro, sinema ve gösterilere gidin. Hatta kimi zaman bu aktivitelere istediği arkadaşı ya da arkadaşlarının da gelmesi daha fazla keyif almasını sağlayabilir. Çıkışta izlediği şeyle ilgili yorum yapmasını teşvik edin. Kısa bir özetini anlattırıp fikrini sorarak heyecanına ortak olduğunuzu hissettirin.
Hayal gücünüzü kullanın: Kendi hayal gücünüze güvenin. Çocukluğunuzda sizin keyif aldığınız oyunları ve etkinlikleri de çocuğunuza öğretebilirsiniz. Bu arada çocuğunuzun diğer aile üyeleri ile de zaman geçirmesini sağlayın. Babası ile baş başa zaman geçirme imkanı varsa siz dahil olmayın, yönlendirme yapmayın.
Güler yüzlü ve şefkatli olun: Teknolojik aygıtları sınırlı zaman dilimlerinde kullandırın. Gergin ve sinirli davranmayın. Çocuğunuzun en büyük ihtiyacının sizin güler yüzünüz ve ona şefkatli yaklaşmanız olduğunu bilin. Onu sevdiğinizi dile getirin, hissettirin. Ona koyduğunuz kuralların nedenlerini anlayacağı şekilde sakin bir üslupla açıklayın. ntvmsnv
Dünyanın en yaşlı gorili öldü
Dünyanın en yaşlı dişi gorili Colo, 60 yaşında öldü.
Columbus Hayvanat Bahçesi Müdürü Tom Stalf, bir hayvanat bahçesinde dünyaya gelen ilk goril olan Colo'nun gece uykusunda yaşamını yitirdiğini bildirdi.
Stalf, "Colo, kendisini ziyarete gelen ve onunla ilgilenen her yaştan insanın kalbine dokundu. O, tüm gorillerin temsilcisiydi ve insanların, nesli tükenmekte olan hayvanlar hakkında bilgi sahibi olmalarında ilham kaynağı oldu ve onları, gorilleri kendi doğal ortamlarında korumak konusunda harekete geçirdi." dedi.
Stalf, gorilin cansız bedeninin yakılacağını ve küllerinin hayvanat bahçesinde gizli bir yere gömüleceğini belirtti.
Colo'nun, 60. yaş günü geçen ay kendisi için düzenlenen partiyle kutlanmış ve dünyanın en yaşlı gorili olma unvanını almıştı.
ABD'nin Ohio eyaletindeki Columbus Hayvanat Bahçesi'nde yaşayan Colo'ya doğum gününde domatesli ve elmalı pasta verilmişti.
Colo'nun üç çocuğu, 16 torunu ve 12 torunun çocuğu bulunuyordu. Bilinen en yaşlı erkek goril olan 55 yaşındaki Ozzie ise halen Atlanta Hayvanat Bahçesi'nde yaşıyor.
Stalf, "Colo, kendisini ziyarete gelen ve onunla ilgilenen her yaştan insanın kalbine dokundu. O, tüm gorillerin temsilcisiydi ve insanların, nesli tükenmekte olan hayvanlar hakkında bilgi sahibi olmalarında ilham kaynağı oldu ve onları, gorilleri kendi doğal ortamlarında korumak konusunda harekete geçirdi." dedi.
Stalf, gorilin cansız bedeninin yakılacağını ve küllerinin hayvanat bahçesinde gizli bir yere gömüleceğini belirtti.
Colo'nun, 60. yaş günü geçen ay kendisi için düzenlenen partiyle kutlanmış ve dünyanın en yaşlı gorili olma unvanını almıştı.
ABD'nin Ohio eyaletindeki Columbus Hayvanat Bahçesi'nde yaşayan Colo'ya doğum gününde domatesli ve elmalı pasta verilmişti.
Colo'nun üç çocuğu, 16 torunu ve 12 torunun çocuğu bulunuyordu. Bilinen en yaşlı erkek goril olan 55 yaşındaki Ozzie ise halen Atlanta Hayvanat Bahçesi'nde yaşıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)